Britanya İmparatorluğu

Britanya İmparatorluğu (İngilizce: British Empire), Birleşik Krallık veya öncül devletleri tarafından yönetilen dominyonlar, sömürgeler, himayeler ve mandalar ile diğer bağımlı bölgelerden oluşan imparatorluktu. 16. ve 17. yüzyıllarda İngiltere Krallığı tarafından kurulan denizaşırı sömürgeler ve ticaret karakolları olarak başlamıştı. En güçlü döneminde tarihteki en geniş topraklara sahip devlet olmasının yanı sıra bir yüzyıldan fazla bir süre boyunca dünyanın en önde gelen küresel gücüydü. 1922'de 458 milyon kişi, yani dünya nüfusunun neredeyse dörtte biri, Britanya İmparatorluğu'nun egemenliği altındaydı[1] ve toprakları 33.000.000 km2'lik alanı kapsıyordu.[2] Bu derece geniş bir coğrafyaya hükmettiği için siyasi, dilsel ve kültürel kalıtı hâlen yaygın olarak devam etmektedir. Gücünün doruklarındayken, dünya geneline yayılmış toprakları nedeniyle her zaman en az bir bölgesinde gün ışığı olmasından ötürü "üzerinde güneş batmayan imparatorluk" olarak da tanımlanmaktaydı.

İmparatorluğu yöneten devletlerin sonuncusu olan ve 1922'den beri varlığını sürdüren Birleşik Krallık'ın bayrağı.
Herhangi bir dönemde Britanya İmparatorluğu'nun parçası olmuş toprakları gösteren harita. Günümüzdeki Britanya Denizaşırı Toprakları'nın altı pembe renkle çizilmiştir.

15. ve 16. yüzyıllardaki coğrafi keşifler boyunca İspanya ile Portekiz Avrupa'nın dünyayı keşfetme girişimlerinin öncüleriydiler ve bu süreçte denizaşırı imparatorluklar kurdular. Bu imparatorluklarda bulunan maddi servete kendileri de sahip olmak isteyen İngiltere, Fransa ve Hollanda; Amerika ve Asya'da kendi sömürge ve ticaret ağlarını kurmaya başladılar. 17. ve 18. yüzyıllarda Hollanda ve Fransa ile sürdürdüğü birkaç savaşın sonucunda İngiltere (İskoçya ile 1706'da yapılan Birlik Antlaşması'nın 1707'de yasalaşmasından sonra Britanya), önce Kuzey Amerika'da, East India Company'nin faaliyetleri sonrasında ise Hint altkıtasında baskın güç oldu. Bununla birlikte, 1783'te bağımsızlık savaşından sonra, imparatorluğun en yüksek ve en eski sömürgeleri arasında olan Kuzey Amerika'daki On Üç Koloni kaybedildi. Bu gelişme sonrasında Britanya'nın dikkati Afrika, Asya ve Büyük Okyanus'a yoğunlaştı. 19. yüzyılın başlarında, Napolyon Fransası'nın Devrim Savaşları ve Napolyon Savaşları'ndan mağlup ayrılmasıyla birlikte Britanya'nın, daha sonraları Pax Britannica ("Britanya Barışı") olarak adlandırılan yaklaşık bir yüzyıllık süreç boyunca herhangi bir dirençle karşılaşmadan süren bir öncülüğü vardı ve dünya genelinde topraklarını genişletmeye devam etti. Bu dönemde gerçekleşen Sanayi Devrimi de imparatorluğun ilerleyişinde pay sahibi olmuştu. Kendi sömürgeleri dışında, Asya ve Latin Amerika'daki çeşitli bölgeleri de ticari bakımdan gayriresmî olarak kontrol ediyordu. 19. yüzyılda nüfusun görece hızlı bir şekilde artması sonucunda yeni hammadde ve pazar arayışlarına girişilerek dünyanın farklı noktalarına keşifler düzenlendi ve özerk yönetilen dominyonlar kuruldu.

20. yüzyılın başlarında, gelişen Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri ekonomileri, Britanya ile mücadele edecek seviyeye ulaşmaya başladı. Britanya ve Almanya arasında peşpeşe gelen askerî ve ekonomik gerilimler, I. Dünya Savaşı'nın en büyük nedenlerindendi ve Britanya, imparatorluğuna çok yüksek bir seviyede bağımlı olarak bu savaştan zaferle ayrıldı. Finansal bakımdan bu çatışmanın Britanya için gerilimli bir etkisi vardı ve savaştan hemen sonra imparatorluğun daha da genişlemesine karşın artık eşsiz bir sanayi ya da askerî bir güç değildi. II. Dünya Savaşı'ndan galip çıkmasına karşın, savaş boyunca Güneydoğu Asya'daki toprakların Japonya tarafından işgâl edilmesinden dolayı itibarının zarar görmesi nedeniyle Britanya İmparatorluğu'nun dağılması hızlandı. Savaşın bitmesinden iki sene sonra Britanya'nın en yoğun nüfuslu ve en değerli sömürgesi Hindistan bağımsızlığını kazandı.

20. yüzyılın geri kalanında Avrupa güçleri tarafından yapılan daha büyük bir küresel dekolonizasyon hareketi bağlamında imparatorluğun topraklarının çoğu bağımsızlığını elde etti ve bu süreç 1997'de Hong Kong'un Çin'e geri verilmesiyle sona erdi. Bağımsızlıktan sonra birçok eski Britanya sömürgesi İngiliz Milletler Topluluğu üyesi oldu. Günümüzde ise 14 bölge hâlâ Britanya'nın egemenliği altındadır; bunlar Britanya Denizaşırı Toprakları olarak adlandırılmaktadır.

Kökenleri (1497-1583)

John Cabot'un Yeni Dünya'ya yaptığı ikinci seyahatte kullandığı Matthew adlı geminin bir kopyası.

Britanya İmparatorluğu'nun temelleri, iki ayrı krallık olan İngiltere ve İskoçya krallıklarına dayanmaktadır. Denizaşırı keşiflerde İspanya ve Portekiz'in başarılarının ardından İngiltere Kralı VII. Henry, Asya'ya Kuzey Atlas Okyanusu'ndan ulaşan bir rota bulması için 1496 yılında John Cabot'u görevlendirdi.[3] Cabot 1497 yılında, Amerika'nın Avrupalılar tarafından keşfinden beş yıl sonra yola çıktı ve Newfoundland kıyısına ulaşarak -ki bu sırada Kristof Kolomb gibi Asya'ya ulaştığını sanmaktaydı-[4] bir koloni kurmaya yönelik herhangi bir çalışmaya başlamadı. Cabot, ertesi yıl Amerika'ya bir seyahat daha düzenlese de gemilerinden bir daha haber alınamadı.[5]

16. yüzyılın sonlarında, I. Elizabeth dönemine kadar Amerika'da İngiliz kolonileri kurmaya yönelik herhangi bir girişimde bulunulmadı.[6] Protestan Reformu sonrasında İngiltere ile Katolik İspanya karşı karşıya geldi.[3] 1562 yılında Atlas Okyanusu'ndaki köle ticareti sistemine girme amacıyla, John Hawkins ve Francis Drake'e İngiltere kraliyeti tarafından, Batı Afrika açıklarında köle taşıyan İspanyol ve Portekiz gemilerine saldırma yetkisi verildi.[7] Bu çabalar sonuçsuz kaldı ve daha sonra, İngiliz-İspanyol Savaşı şiddetlenince I. Elizabeth, Amerika'daki İspanyol limanlarına ve Yeni Dünya'nın hazineleriyle geri dönen İspanyol gemilerine saldırı izni verdi.[8] Bu sırada Richard Hakluyt ve "Britanya İmparatorluğu" ismini ilk kullanan yazar olan John Dee[9] gibi yazarlar İngiltere'nin kendi imparatorluğunun kurulması için baskı yapmaya başladı. Bu dönemde İspanya Amerika'ya yerleşmiş, Portekiz Afrika'dan Brezilya ve Çin kıyılarına ticaret merkezleri ve limanlar kurmuş, Fransa ise daha sonraları Yeni Fransa adını alacak olan Saint Lawrence Nehri civarına yerleşmeye başlamıştı.[10]

1576 yılında Muscovy Company'nin maddi desteğiyle yelken açan Martin Frobisher, aynı yıl vardığı Baffin Adası'na ertesi yıl döndü ve adanın güney kesiminde Kraliçe Elizabeth adına hak iddia etti. 1578 yılında bir seyahat daha gerçekleştirerek Grönland'a ulaşan ve burada da hak iddia eden Frobisher, Baffin Adası'ndaki Frobisher Körfezi civarında başarısız bir yerleşim kurma girişiminde de bulundu.[11] 1577-1580 yılları arasında Dünya'yı dolaşan Francis Drake, 1578'de Horn Burnu açıklarında ve Macellan Boğazı'ndaki birer adayı "Elizabeth Adası" olarak adlandırarak üzerlerinde kraliyet adına hak iddia etti.[12] 1579'da ise Kaliforniya'nın kuzey sahillerine ulaştı ve bölgeyi "New Albion" olarak adlandırarak kraliyet topraklarına kattı. Ancak Drake'in üzerinde hak iddia ettiği topraklarda yerleşim kurulamamıştı.[13]

İrlanda Plantasyonları

İspanya ve Portekiz'e kıyasla denizaşırı koloni kurma girişimlerine daha geç başlayan İngiltere, 1169 yılındaki Norman işgali ile birlikte İrlanda'ya yerleşmeye başlamışlar ve 16. yüzyılda, İngiltere ve İskoçya'da bulunan Protestanlar adaya getirilmişti.[14][15] Bu sayede İrlanda topraklarına el konulup "West Country men" adlı bir grup başta olmak üzere İrlanda Plantasyonları'nın kurulup bölgenin sömürgeleştirilmesinde rol oynayanların çoğu Kuzey Amerika'nın sömürgeleştirilmesinde de rol aldı.[16]

"Birinci" Britanya İmparatorluğu (1583-1783)

Kuzey Amerika ve Karayipler'deki ilk koloni faaliyetleri

Kuzey Amerika'da doğan ilk İngiliz Virginia Dare'in vaftiz edilişini tasvir eden bir 19. yüzyıl gravürü.

1578 yılında I. Elizabeth, Humphrey Gilbert'e denizaşırı keşif için izin verdi.[17] Aynı yıl içerisinde Gilbert, Kuzey Amerika'da korsanlık yapmak ve koloni kurmak amacıyla yola çıksa da Karayipler'e doğru yol alırken henüz Atlas Okyanusu'nu geçemediği sırada keşif yolculuğu iptal edildi.[18][19] Gilbert, 1583 yılında Newfoundland adasına varmak için bir kez daha yola çıktı. Newfoundland'a ulaştığında adanın limanında İngiltere adına hak iddia etse de geride yerleşimci bırakmamıştı. Gilbert, İngiltere'ye dönüş yolculuğundan sağ kurtulamazken 1584'te kraliçeden izin almayı başaran üvey kardeşi Walter Raleigh, Gilbert'in izinden gitti ve günümüzde Kuzey Karolina topraklarında olan Roanoke Kolonisi'ni kurdu. Ancak ikmal eksikliği nedeniyle koloninin varlığı 1590'larda sonlandı.[20]

1603 yılında İngiltere tahtına geçen Kral I. James, 1604 yılında İspanya ile devam eden savaşı bitiren Londra Antlaşması'nı imzaladı. Artık en büyük düşmanıyla barış imlazalamış olan İngiltere, diğer ülkelerin koloni altyapılarına saldırmaktansa kendi denizaşırı kolonilerini kurmaya başladı.[21] 17. yüzyılın başlarında Kuzey Amerika ve Karayipler'deki görece küçük adalara İngiliz yerleşimlerinin gerçekleşmesi ve East India Company başta olmak üzere kolonileri ve denizaşırı ticareti yönetmek amacıyla özel şirketler kurulmasıyla Britanya İmparatorluğu şekillenmeye başladı. 18. yüzyılın sonlarına doğru Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın sonucu olarak On Üç Koloni'nin kaybedilmesine kadar süren bu dönem, daha sonraki kaynaklarda "Birinci Britanya İmparatorluğu" olarak adlandırılmaktadır.[22]

Amerika, Afrika ve köle ticareti

1622'deki Jamestown Katliamı'nı tasvir eden Matthäus Merian'ın 1628 tarihli ağaç baskısı.

İlk başlarda İngiltere, Karayipler'de bazı başarısız sömürgeleştirme girişimleri yaşadı. 1604 yılında Guyana'da bir koloni kurma denemesi yapılsa da koloni iki yıl varlığını sürdürebildi ve asıl amacı olan altın yatakları bulma hedefine ulaşamadı.[23] 1605'te Saint Lucia'da gerçekleştirilen koloni kurma girişimi yaklaşık dört-beş hafta, 1609'da Grenada'daki koloni kurma girişimi ise 6 ay kadar sürdü ve bu yerleşimler terk edildi.[24][25][26] 1623'te Saint Kitts (1629'da İspanyolların eline geçse de ertesi yıl yapılan antlaşmayla tekrar İngiliz kontrolü sağlandı),[27] 1625'te Saint Croix[28] (1650'de İspanyol kontrolüne geçti),[29] 1627'de Barbados, 1628'de Nevis, 1632'de Montserrat ve Antigua,[30] adalarında başarılı yerleşimler kurulabildi.[31] Püritenler tarafından 1629'da kurulan Providence Island Company;[32] 1631 yılında Providencia Adası[33] (1641'de İspanyollar tarafından alındı),[34] ilerleyen yıllarda ise Miskito Sahili'nin bir bölümünde egemenlik kurarak buraları kolonileştirildi.[35] 1665'te patlak veren İkinci Hollanda-İngiltere Savaşı sebebiyle Hollanda'nın Karayipler'deki topraklarına saldıran İngilizler; 1665 yılında Sint Eustatius, Tobago ve Surinam'ı ele geçirse de ertesi yıl Fransa ile savaşın başlamasıyla Sint Eustatius ve Tobago'nun yanı sıra Antigua ve Saint Kitts Fransız kontrolüne girdi.[36] 1650'de kolonileştirilse de 1666'da Fransızların kontrolüne giren Anguilla ile 1666'da Fransızlardan alınan Barbuda'daki İngiliz egemenliği, 1667'deki Breda Antlaşması ile kabul edildi.[37][38] Aynı antlaşmayla, 1664'te İngilizlerin ele geçirdiği ancak 1666'da terk ettiği Saint Lucia, Fransız kontrolüne bırakıldı.[39][40] 1640-1660 yılları arasında Karayipler, Yeni Dünya'ya göç eden İngiliz nüfusunun üçte ikisinden daha fazlasını ağırlamaktaydı.[41] Bir müddet sonra kolonilerde, Portekizliler tarafından Brezilya'da uygulanan ve köle işçilerin çalıştırılması esasına dayalı şeker plantasyonunu sistemi kullanılmaya başlandı. İlk etapta Hollanda gemilerine şeker satılıp bu gemilerden köle satın alınmaktaydı.[42] Gittikçe kârlılaşan bu ticaretin İngiliz denetiminde kalması için 1651 yılında Parlamento, İngiliz kolonilerinde sadece İngiliz gemilerinin ticaret yapmaya devam edebileceğini ifade eden birtakım yasalar çıkardı. Bu gelişme, Felemenk Cumhuriyeti'yle, sonunda İngiltere'nin Amerika'daki konumunu sağlamlaştıracak bir savaşlar dizisine yol açtı.[43] 1654-1660 yılları arasında İspanyollara gerçekleşen savaş devam ederken İngiltere, İspanyolların kontrolündeki bazı yerleri ele geçirdi. 1655'te ele geçirilen Jamaika adası koloni hâline getirildi.[44] 1666 yılında Bahamalar kolonileştirildi.[44] 1670'te İspanyollarla yapılan Madrid Antlaşması ile İngilizlerin Jamaika ve Cayman Adaları üzerindeki egemenliği tanındı.[45]

Kuzey Amerika'daki Britanya kolonilerinin haritası, c. 1763-1776

İngiltere'nin Amerika'daki ilk kalıcı yerleşimi olan Jamestown, 1607 yılında kaptan John Smith önderliğinde, Virginia Company'nin yönetiminde kuruldu. 1609 yılında Virginia Company'nin amiral gemisi Sea Venture'un batması sonrasında yerleşim kurulan Bermuda üzerinde İngiltere tarafından hak iddia edildi ve Virginia Kolonisi'ne bağlı olarak yönetilmeye başlandı; ancak 1615 yılında yerleşimin yönetimi, yeni kurulmuş olan Somers Isles Company'ye devredildi.[46] Virginia Company'nin imtiyazlarının 1624 yılında iptal edilmesi ve Virginia'nın kontrolü doğrudan kraliyete geçmesiyle Virginia Kolonisi bir kraliyet kolonisi hâline geldi.[47] Aynı şekilde 1684 yılında Somers Isles Company'nin imtiyazları da iptal edilince Bermuda, direkt olarak kraliyete bağlandı.[48] 1610 yılında kurulan London and Bristol Company, Newfoundland adasında kalıcı bir yerleşim kurararak burayı kolonileştirdi; ancak şirket büyük ölçüde başarısız oldu.[49] 1620 yılında Plymouth Kolonisi, püriten dinî ayrılıkçılar için bir barınak olarak kuruldu.[50] 1628'de Massachusetts Körfezi,[51] 1629'da Carolina ve New Hampshire kolonileri kurulurken daha sonra pek çok İngiliz, dinî zulümlerden kaçmak için Atlas Okyanusu'nun ötesine seyahati göze almaya başladı. Maryland 1632 yılında Katolikler için bir sığınak,[52] Rhode Island 1636 yılında tüm dinlere hoşgörü gösteren bir koloni[53] ve Connecticut 1636 yılında Cemaat kilisesi mensuplarına bir barınak olarak kuruldu. 1664'te Fort Amsterdam'ın teslim olmasıyla Britanya, Hollanda'ya bağlı Yeni Hollanda kolonisini ele geçirmesi sonrasında Delaware, New Jersey ve New York kolonilerini oluşturdu. Bu, İkinci Hollanda-İngiltere Savaşı sonrası müzakerelerde, Surinam'ın Hollandalılara teslimi karşılığında resmîleştirildi.[54] 1681 yılında Pensilvanya Kolonisi, William Penn tarafından kuruldu. Amerikan kolonileri Karayipler'dekilere kıyasla finansal olarak daha başarısızdı; ancak tarım arazilerine sahipti ve ılıman iklimi sayesinde daha fazla İngiliz göçmen çekiyordu.[55]

17. yüzyılda Virginia'da çalışan Afrikalı köleler (bilinmeyen bir sanatçının eseri, 1670).

1670 yılında Kral II. Charles, Hudson's Bay Company'ye imtiyazlar verdi ve o dönem Rupert Toprakları olarak bilinen, daha sonra Kanada'nın bir parçası olacak olan topraklarda kürk ticaretinde tekel olmalarını sağladı. Şirket tarafından kurulan tahkimat ve ticaret karakolları, sık sık bölgeye komşu olan Yeni Fransa'da kendi kürk ticareti kolonilerini kurmuş olan Fransızların saldırılarına uğramaktaydı.[56] Bundan iki yıl sonra, 1660'ta kurulan Royal African Company'ye Kral Charles tarafından Karayipler'deki İngiliz kolonilerine yapılan köle ticareti alanında tekel verildi.[57] Kölelik, kuruluşlarından beri Karayipler'deki İngiliz kolonilerinin temeliydi. 1807 yılında köleliğin kaldırılmasına kadar geçen dönemde Britanya, Afrika'dan Amerika'ya 3,5 milyon kölenin götürülmesini gerçekleştirmişti. Amerika'daki kölelerin toplam nüfusunun üçte biri Atlas Okyanusu'ndaki köle ticaretinin parçasıydı.[58] Bu ticareti kolaylaştırmak için Batı Afrika kıyısı ve açıklarında James Adası (1651),[59] Saint Helena (1658, aynı zamanda kolonileştirdi),[60] Akra (1673)[61] ve Bunce Adası (1670 civarı)[62] gibi yerlerde tahkimatlar kuruldu.[63] Britanya yönetimindeki Karayip topraklarında Afrika kökenlilerin toplam nüfusa oranı 1650'de %25 iken 1780'de yaklaşık %80'e, On Üç Koloni'deyse bu oran aynı süreçte %10'dan %40'a yükseldi (güneydeki kolonilerde Afrika kökenliler çoğunluğu oluşturuyordu).[64] Köle tacirleri için köle ticareti oldukça kârlıydı ve Afrika ile Amerika arasındaki üç köşeli ticaretin üçüncü köşesini oluşturan Bristol ve Liverpool gibi şehirlerde önemli bir geçim kaynağı hâline geldi. Taşınan köleler ise gemilerde sert ve sağlıklı olmayan koşullarda tutulmakta ve yetersiz bir biçimde beslenmekteydi, bu nedenle Atlas Okyanusu'nun geçilmesi sırasında ölüm oranı yedide birdi.[65]

1695 yılında İskoçya Parlamentosu, Company of Scotland'a imtiyazlar sağladı ve şirket, 1698 yılında Panama Kıstağı'na ticaret yapma amacıyla bir yerleşim kurdu. Ancak bu koloni, yakınlarda bulunan Yeni Granada'daki İspanyolların saldırıları ve sıtma salgını nedeniyle iki yıl sonra terk edildi. Darien projesinin başarısızlığı sonucunda İskoç sermayesinin dörtte biri kaybedildi[66] ve denizaşırı bir İskoç imparatorluğu kurma girişimi sona erdi. Olayın ardından İngiliz ve İskoç hükûmetleri iki ülkenin sadece krallıklarını değil, ülkelerin kendilerini de birleştiren 1706'da imzalanan Birlik Antlaşması'nın 1707'de her iki devletin parlamentosunda da yasalaşmasıyla Büyük Britanya Krallığı'nı kurdular.[67] 1732'de, günümüzdeki Amerika Birleşik Devletleri'ni kuran On Üç Koloni'nin sonuncusu Georgia Kolonisi, borç sebebiyle suçlu bulunan kişiler için bir sığınak olma amacıyla kuruldu.[68]

Asya'da Hollanda ile rekabet

1639 yılında Madras'ta kurulan Fort St. George'u tasvir eden bir gravür (Jan van Ryne, 1754).

16. yüzyılın sonlarında İngiltere ve Hollanda, Portekiz'in Asya'daki ticaret tekelini seyahatlere finansal kaynak sağlamak amacıyla özel anonim şirketler kurarak yok etmeye başladı. 1600 yılında İngiliz East India Company, 1602'de ise Hollanda Vereenigde Oost-Indische Compagnie kuruldu. Bu şirketlerin asıl amaçları, kârlı bir iş olan baharat ticaretine girmekti ve bu bağlamda Doğu Hint Adaları ile ticaret ağında önemli bir merkez olan Hindistan olmak üzere iki bölgeye odaklandılar. Ticaret üzerinde egemenlik için hem Portekiz ile hem de birbirleriyle yarışmaktaydılar.[69] East India Company ilk kalıcı ticaret merkezini 1602'de, Cava üzerindeki Banten'de kurdu.[70][71] 1608'de İngilizlerin, 1617'de ise Hollandalıların yerleştiği Surat; 1687'ye kadar East India Company'nin merkezi oldu.[72][73] Zaman içerisinde Britanya, sömürgeci bir güç olarak Hollanda'yı geride bıraksa da kısa vadede Hollanda'nın daha gelişmiş olan mali sistemi[74] ve 17. yüzyılda yaşanan üç Hollanda-İngiltere savaşı, Hollanda'nın Asya'da daha güçlü bir konum edinmesine yol açmıştı. Çatışmalar 1688 yılında Muhteşem Devrim sonucu Oranje Prensi William'ın İngiliz tahtına geçmesi ve Hollanda'yla İngiltere arasına barış getirmesiyle sona erdi. İki devlet arasında yapılan anlaşma ile Doğu Hint Adaları'ndaki baharat ticareti Hollandalılara, Hindistan'daki tekstil endüstrisi ise İngilizlere bırakıldı; ancak tekstil kısa sürede kârlılık bakımından baharatları geride bıraktı ve 1720 yılına kadar olan süreçte Britanya şirketleri satış alanında Hollanda şirketlerini geçti.[74]

Fransa ve İspanya ile küresel çekişme

İngiltere ile Hollanda arasında 1688'de sağlanan barış, iki ülkenin Dokuz Yıl Savaşı'na müttefik olarak girmesine yol açtı. Avrupa ve denizaşırı bölgelerde Fransa ve İspanya ile Hollanda-İngiliz ittifakı arasında gerçekleşen savaş, Hollanda'nın askerî bütçesinin daha büyük bir bölümünü Avrupa'daki kara savaşına ayırmak zorunda kalması nedeniyle İngilizlerin daha önemli bir sömürgeci güç hâline gelmesini sağladı.[75] 18. yüzyılda İngiltere (1707 sonrasında Britanya), dünyanın en önemli sömürgeci gücü hâline gelirken Fransa ise bu konudaki en büyük rakibi oldu.[76]

1759 yılında, Québec'te Fransız kundak gemilerinin Britanya gemilerine karşı elde ettiği mağlubiyeti gösteren tablo (Dominic Serres'nin 1767 tarihli tablonun 1900 civarında yapılan bir kopyası).

1700 yılında İspanya Kralı II. Carlos'un ölümü ve tahtı Fransız kralının torunu olan Anjou Dükü Philippe'e bırakması; Fransa, İspanya ve kolonilerinin birleşmesi olasılığını doğurdu.[77] Bu durumun gerçekleşmesini önlemek amacıyla 1701 yılında İngiltere, Portekiz, Hollanda ve Kutsal Roma İmparatorluğu; Fransa ve İspanya'ya karşı 1714 yılına kadar sürecek İspanya Veraset Savaşı'nı başlattı. Savaşı sonlandıran Utrecht Antlaşması'nda Felipe, kendisinin ve soyunun Fransa ve Avrupa'daki diğer krallıklarda olan haklarından vazgeçti, bu da İspanyol İmparatorluğu'nun Avrupa'da sonunu getirdi.[78] Britanya İmparatorluğu ise toprak açısından genişleyerek Fransa'dan Newfoundland ve Akadya'yı topraklarına dahil etmesinin yanı sıra, İspanya'ya ait olan ve sırasıyla 1704 ve 1708 yıllarında işgal ettiği Cebelitarık ile Minorka üzerindeki egemenliğinin tanınmasını sağladı.[79] Cebelitarık, Britanya'ya Akdeniz'e Atlas Okyanusu'ndan giriş ve çıkışı kontrol edebilme imkânı veren bir deniz üssü hâline geldi. Minorka iki kez el değiştirdikten sonra 1802 yılında Amiens Antlaşması'yla İspanya'ya geri verildi. İspanya, bunların yanı sıra kârlı bir iş olan Amerika'daki İspanyol kolonilerine köle satmaya izin veren asiento hakkını Britanya'ya verdi.[80]

Robert Clive'ın Plassey Muharebesi'ndeki zaferi Şirket'in sadece ticari değil, askeri bir güç de olmasını sağladı.

Kuruluşunun ardından geçen ilk yüzyılda East India Company, kendisine 1617 yılında ticaret hakları veren Babür İmparatorluğu'yla mücadele edecek güce sahip olmadığından Hint altkıtası ile ticarete odaklanmıştı.[81] Bu, 18. yüzyılda Babürlerin duraklamaya girmesiyle değişti ve 1740'lar ile 50'lerdeki Karnatik Savaşları sırasında şirket, Compagnie des Indes Orientales ile mücadele etti. 1757 yılındaki Plassey Muharebesi'nde Robert Clive önderliğindeki Britanyalıların Bengal nevabı ve Fransız müttefiklerini yenmesi şirketin Bengal'de kontrolü ele geçirmesini sağladı.[82] Karnatik Savaşları sonucunda Fransa, anklavları üzerindeki egemenliğini korudu; fakat bu askerî sınırlamalar ve Britanya'ya bağımlı devletlere destek verme yönünde verilen bir sözle gerçekleşebildi, bu da Fransa'nın Hindistan'ı ele geçirme konusundaki umutlarını sonlandırdı.[83] Bunu takip eden onyıllarda, Britanya kontrolü altındaki bölgelerin yüzölçümü gittikçe arttı. Şirket, kontrolü altındaki bölgeleri ya doğrudan ya da çoğunluğu sepoylardan oluşan Britanya Hindistanı Ordusu'yla tehdit ettikleri yerel yöneticiler aracılığıyla yönetmekteydi. Britanya Hindistanı zaman içerisinde imparatorluğun en önemli bölgesi hâline geldi ve "Kraliyetin Mücevheri" takma adıyla bilinmeye başladı. Koloni, Britanya'nın dünyanın en büyük gücü olmasını sağlayan gücün en önemli kaynağıydı.[84]

1756 yılında başlayan Yedi Yıl Savaşı, küresel çapta gerçekleşen ilk savaştı.[85][86] Savaş; Avrupa, Hindistan, Kuzey Amerika, Karayipler, Filipinler ve Afrika'nın kıyı bölgelerinde gerçekleşti. 1763 yılında imzalanan Paris Antlaşması ile Rupert Toprakları üzerinde Britanya'nın iddia ettiği hakların kabul edilmesi,[56] Yeni Fransa'nın Fransızca konuşan nüfusu bırakarak Britanya'ya ve Louisiana'nın İspanya'ya verilmesiyle Kuzey Amerika'da Fransa'nın sömürgeci güç olarak varlığı fiilen sona erdi. Antlaşma ile birlikte Britanya'nın savaş sırasında işgal ettiği Fransız kontrolündeki Dominika, Grenada, Saint Vincent ve Tobago ile İspanyol kontrolündeki Florida üzerindeki Britanya hakimiyeti tanındı, Fransızların 1756'da işgal ettiği Minorka ise geri verildi.[87][88][89] Buna karşılık Britanya; savaş esnasında işgal ettiği Guadeloupe, Martinik, Saint Lucia, Gorée ve Hindistan'daki Fransız fabrikalarını Fransa'ya; Manila ve Havana'yı ise İspanya'ya geri verdi.[90] Britanyalıların Yedi Yıl Savaşı'nda Fransa'yı yenmesi, Britanya'yı denizcilik alanında dünyanın en büyük gücü konumuna getirdi.[91]

On Üç Amerika Kolonisi'nin kaybı

1760 ve 70'lerde On Üç Koloni ile Britanya arasındaki ilişkiler gittikçe gerginleşti. Bunun ana sebebi Amerika'daki kolonicilerin Britanya Parlamentosu'nun kendilerini izinleri olmadan yönetme ve vergilendirmeye yönelik denemelerine olan tepkisiydi.[92] Bu tepkiler o dönemde "temsil yoksa vergi de yok" sloganıyla özetlendi. Amerika'daki kolonilerde yaşayanların İngilizlere sağlanan haklar konusundaki statüsünde yaşanan anlaşmazlıklar, Britanya Parlamentosu'nun bölge üzerindeki yetkilerinin tanımayarak kendi kendilerini yönetmeleriyle sonuçlanacak olan Amerikan Devrimi'ne yol açtı. Britanya'nın bu gelişmelere müdahale ederek merkezî otoriteyi tekrar sağlama amacıyla gönderdiği birlikler, 1775 yılında bir savaş çıkmasına sebep oldu. Ertesi yıl, Amerika'daki kolonilerde yaşayanlar yayınladığı bildiriyle, Amerika Birleşik Devletleri adı altında bağımsızlığını ilan etti. 1778'de savaşa Fransa'nın dahil olmasıyla savaşın dengesi Amerikalılar lehine kaydı ve 1781'deki zaferle sonuçlanan Yorktown Kuşatması sonrasında Britanyalılar tarafından barış görüşmelerine başlandı. 1783'te imzalanan antlaşma ile savaş sona ererken Amerika Birleşik Devletleri'nin bağımsızlığı da Britanya tarafından tanındı.[93]

Cornwallis'in Yorktown'da Teslim Oluşu. Amerikan kolonilerinin kaybı "birinci Britanya İmparatorluğu"nun sonu kabul edilir.

Britanya'nın o dönemde en fazla nüfusa sahip olan kolonisi olma özelliğine sahip Britanya Amerikası'nın önemli bir bölümünün kaybı, tarihçiler tarafından Britanya'nın Amerika'ya odaklandığı "birinci" imparatorluk döneminin sona erip Asya, Büyük Okyanus ve daha sonra Afrika'ya odaklandığı "ikinci" imparatorluk döneminin başlaması olarak kabul edilmektedir.[94] Adam Smith, 1776 yılında yayınlanan eseri Ulusların Zenginliği'nde kolonilerin gereksiz olduğunu, serbest ticaretin sömürgeci genişlemenin ilk döneminde izlenmiş ve İspanya'yla Portekiz'in korumacılığına dayanan merkantilizm politikasının yerini alması gerektiğini savunmuştur.[95][96] 1783'ten sonra bağımsız Amerika Birleşik Devletleri ile Britanya arasındaki ticaretin büyümesi görünürde siyasi kontrolün ekonomik başarı için şart olmadığını savunan Adams'ın görüşlerini doğruladı.[97][98]

Amerika'daki olaylar, savaşın ardından ülkeden kaçan 40 bin ila 100 bin[99] kraliyet yanlısının göç etmiş olduğu Kanada'ya yönelik Britanya'nın politikalarının değişmesine neden oldu.[100] 14 bin göçmenin yerleştiği ve o dönem Yeni İskoçya'nın bir parçası olan Saint John ve Saint Croix nehir vadilerindeki halk Halifax'taki merkezî hükûmetten uzak kaldığından şikâyet edince 1784 yılında Yeni Brunswick ayrı bir koloni olarak kuruldu.[101] 1791 Anayasal Yasası Fransız ve Britanyalı halk arasındaki gerginliği düşürmek için çoğunluğu Fransızca konuşan Aşağı Kanada ve çoğunluğu İngilizce konuşan Yukarı Kanada eyaletlerini oluşturdu ve Britanya'da kullanılanlara benzer idari sistemler kullanmaya başladı. Bu imparatorluğun otoritesini göstermek ve Amerikan Devrimi'nin liderliğini yapan halk yönetimine benzer bir yönetimin oluşumuna izin vermemek amacını taşımaktaydı.[102]

İki ülke arasındaki gerginlik Napolyon Savaşları döneminde yükseldi. Bu dönemde Britanya, Amerika Birleşik Devletleri'nin Fransa'yla olan ticaretini kesmeye ve Britanyalı denizciler Amerikan gemilerine girip Britanya doğumlu kişileri zorla Kraliyet Donanması'na almaya çalıştı. 1812 yılında Amerika Birleşik Devletleri, Britanya'ya savaş ilan etti ve taraflar birbirlerinin topraklarını işgal etti. Ancak 1815 yılında imzalanan Gent Antlaşması, savaş öncesindeki sınırlarına geri dönülmesini sağladı.[103]

"İkinci" Britanya İmparatorluğu (1783-1815)

Büyük Okyanus'taki keşifler

James Cook'un görevi, güneyde var olduğu iddia edilen Terra Australis kıtasını bulmaktı.

1718'den beri Amerika'daki kolonilere sürgün, Britanya'daki çeşitli suçlar için bir ceza olarak kullanılmaktaydı ve yılda yaklaşık bin suçlu, bu sebepten dolayı Amerika'ya gönderilmekteydi.[104] 1783 yılında On Üç Koloni'nin kaybından sonra Britanya hükûmeti, Amerika yerine bu iş için alternatif bir yer aramaya başladı ve yeni keşfedilen Avustralya'ya odaklandı.[105] Avustralya'nın batı kıyısı 1606 yılında Hollandalı kâşif Willem Janszoon tarafından keşfedilmiş ve Vereenigde Oost-Indische Compagnie tarafından Yeni Hollanda olarak adlandırılmışsa da bölgeyi sömürgeleştirilmeye yönelik bir girişimde bulunulmamıştı.[106] 1770 yılında Güney Büyük Okyanus'a doğru bilimsel bir seyahatte olan James Cook, Avustralya'nın doğu kıyısını keşfetti ve bölge üzerinde Britanya adına hak iddia ederek bölgeyi Yeni Güney Galler olarak adlandırdı.[107] 1778 yılında, Cook'un seyahatinde yer alan botanikçi Joseph Banks, hükûmete Botany Körfezi'nin ceza kolonisi olarak kullanılmasının uygun olacağını kanıtlayacak belgeler sundu. 1787 yılında körfeze gönderilmek üzere yola çıkan ilk mâhkumlar 1788 yılında karaya ayak bastı.[108] Britanya, 1840 yılına kadar Yeni Güney Galler'e suçlu göndermeye devam etti.[109] Avustralya kolonileri, özellikle Victoria kolonisinde altına hücum edilmesi sonucu[110] yün ve altın ihracatından büyük kâr elde etmeye başladı,[111] bu sayede Victoria'nın başkenti Melbourne dünyanın en zengin şehri hâline geldi.[110]

Seyahati sırasında Cook'un, 1642'de Hollandalı kâşif Abel Tasman tarafından keşfedilen Yeni Zelanda'yı da ziyaret etmesinin ardından bölgeye Britanyalıların yerleşimleri başladı. İlk başlarda Avrupalılar ile yerel Maori halkı arasındaki ilişki ticaretten ibaretti. Avrupalıların yerleşimi 19. yüzyılın başlarında hızlandı, özellikle Kuzey Adası'nda ticaret istasyonları kuruldu. 1839 yılında New Zealand Company, araziler alıp koloniler kurmaya ilişkin planlarını açıkladı. 6 Şubat 1840 tarihinde kaptan William Hobson ile yaklaşık kırk Maori şefi arasında Waitangi Antlaşması imzalandı.[112] 1841'de Yeni Zelanda, Yeni Güney Galler'den ayrılarak kraliyet kolonisi statüsüne kavuştu.[113] Britanyalıların 1806'da keşfettiği ve ertesi yıl Britanya topraklarına katılan ıssız Auckland Adaları da bu kurulan koloniye 1842'de yapılan sınır düzenlemesi ile dahil edilmiş, 1846'da koloninin bir parçası olmaktan çıkmış ancak 1863'te tekrar koloninin sınırlarına dahil edilmişti.[114][115]

Fransa ile mücadele

Napolyon'un yeniliş sürecini sona erdiren Waterloo Muharebesi'ni gösteren William Sadler'in tablosu.

Fransız Devrimi'nin bir sonucu olarak 1792'de çıkan Fransız Devrim Savaşları'na Britanya, ertesi yıl, Fransa karşısında oluşturan ittifakın bir parçası olarak dahil oldu.[116] Fransa, bu savaşlardan zaferle ayrılan taraf olurken 1802'de imzalanan Amiens Antlaşması ile savaş sona erdi ve Britanya, Fransız Cumhuriyeti'ni resmen tanımış oldu. Britanya'nın 1795 yılında kıyı kesimlerini işgal etmeye başladığı Hollanda kontrolündeki Seylan, antlaşma ile birlikte Britanya kontrolüne bırakıldı.[117][118] Britanya'nın 1793'te Fransızlardan aldığı Tobago[119] ile 1797'de İspanyollardan aldığı Trinidad[120] üzerindeki Britanya hakimiyetleri tanındı.[121] 1782'de Britanya'nın kontrolünden İspanya'ya geçen[122] ve 1798'de Britanya'nın işgal ettiği Minorka; antlaşmayla birlikte İspanyol hakimiyetine bırakıldı.[121] 1795'te Britanya'nın topraklarına kattığı Cape Kolonisi ile savaş sırasında işgal ettiği Karayipler'deki bazı adaları Batavya Cumhuriyeti'ne geri verdi.[123] 1787'de girdiği Fransız kontrolünden 1800 yılında çıkan Malta, Sicilya Krallığı'nın kontrolüne bırakılsa da ada Britanya himayesine girdi.[124] Savaşın sona ermesinin ardından, 1801 yılında, Danimarka-Norveç kontrolündeki Saint Croix, Saint Thomas ve Saint John adaları Britanya tarafından işgal edilse de ertesi yıl yapılan anlaşmayla adalar geri verildi.[125]

Ancak Britanya 1803'te, Napolyon yönetimindeki Fransa'yla yeniden mücadele etmek zorunda kaldı. Bu kez savaşta, iki taraf arasında ideoloji çatışmaları da mevcuttu.[126] Tehdit altında olan sadece Britanya'nın dünya çapındaki konumu değildi, Napolyon yönetimindeki Fransa diğer kıta Avrupası ülkeleri gibi Britanya'yı işgal etme konusunda tehdit oluşturmaktaydı. Fransız limanları 1805 yılında Trafalgar'da Fransız ve İspanyol donanmalarına karşı kesin bir zafer kazanan Kraliyet Donanması tarafından abluka altına alındı. Britanya, 1810 yılında Napolyon Fransası tarafından ilhak edilen Hollanda'nınkiler de dâhil olmak üzere denizaşırı kolonilere saldırdı ve buraları ele geçirdi. 1814'te Fransa, bazı Avrupa ülkelerinin kurduğu ittifakla gerçekleşen savaşı kaybeden taraf oldu.[127] Aynı yıl yapılan Paris Antlaşması ile barış sağlandı. Antlaşmaya göre, 1810'da Britanya kontrolüne girse de 1813'te İsveç'e devredilen Guadeloupe[128][129] ile 1909'da Britanya'nın işgaline uğrayan Martinique[130] Fransa'ya geri verildi.[131] 1803'te Britanya tarafından işgal edilen Saint Lucia ile 1813'te kraliyet kolonisi olan Malta'daki Britanya hakimiyeti kabul edildi.[132][133] Britanya'nın 1807'de, Fransa'nın müttefiği Danimarka'nın kontrolünde bulunan Saint Croix ve Saint Thomas adalarındaki Britanya güçleri ise barışın sağlanması ile birlikte, 1815 yılında adalardan çekildi.[134] Öte yandan 1807'de Britanya'nın işgal ettiği Helgoland'daki Britanya hakimiyeti, 1814'te imzalanan Kiel Antlaşması ile tanındı.[135] Ertesi yıl Napolyon'un, sürgün edildiği adadan kaçarak Fransa'ya gelmesiyle birlikte savaş tekrar başladı. Ancak savaşı yine Fransızlar kaybetti ve 1815'te imzalanan Paris Antlaşması ile savaş sona erdi ve Avrupa uyumu olarak adlandırılan döneme girildi. Antlaşma ile birlikte, Fransız işgali altında olan ve 1809'dan itibaren Britanya hakimiyetine girmeye başlayan İyonya Adaları, 1864 yılında Yunanistan Kralı olan I. Georgios'un tahta çıkışı dolayısıyla Yunanistan'a hediye edilinceye kadar Britanya himayesindeki bir federasyon olarak varlığını sürdürdü.[136][137]

Köleliğin kaldırılması

Britanya'daki kölelik karşıtı hareketten gelen artan baskılar sonucu Britanya yönetimi, 1807 yılında imparatorlukta köle ticaretini yasaklayan Köle Ticareti Yasası'nı çıkardı. 1808 yılında Sierra Leone, azat edilen köleler için resmî Britanya kolonisi olarak belirlendi.[138] 1833 yılında kabul edilen Köleliği Kaldırma Yasası ile 1 Ağustos 1834 tarihinde Britanya İmparatorluğu'nda kölelik kaldırıldı. İlk başlarda Saint Helena, Seylan ve East India Company tarafından yönetilen bölgeler yasanın kapsamı dışında bırakılsa da sonradan bu bölgeler de yasanın kapsamı içerisine alındı. Yasaya göre kölelere 4 ile 6 yıllık bir "çıraklık" döneminin ardından özgürlükleri verildi.[139]

Britanya'nın imparatorluk yüzyılı (1815-1914)

Britanya kontrolündeki toprakların pembe renkle gösterildiği 1886 tarihli dünya haritası.

Bazı tarihçiler tarafından Britanya'nın "imparatorluk yüzyılı" olarak anılan[140][141] 1815 ile 1914 yılları arasındaki dönemde yaklaşık 26.000.000 kilometrekarelik toprak ve 400 milyon kadar nüfus imparatorluğun bir parçası hâline geldi.[142] Napolyon'a karşı elde edilen zafer Britanya'yı Orta Asya'daki Rusya dışında herhangi bir uluslararası rakibi olmayan bir güç konumunda bıraktı.[143] Denizlerde herhangi bir rakibi olmayan Britanya, ilerleyen dönemde Pax Britannica olarak adlandırılacak küresel bir polislik politikasını yürürlüğe koydu.[144] Dış ilişkilerinde ise "muhteşem yalnızlık" olarak bilinen bir politika uyguladı.[145] Kolonilerinde sahip olduğu resmî kontrolün yanı sıra Britanya'nın küresel ticaretteki egemenliği Çin, Arjantin ve Siyam'ın aralarında bulunduğu çeşitli ülkenin ekonomilerini kontrol edebilmesini sağladı. Bu durum bazı tarihçiler tarafından "gayriresmî imparatorluk" olarak adlandırılmıştı.[146][147]

Britanya'nın bir imparatorluk olarak gücünün kaynağı olan faktörlerden biri de 19. yüzyılda icat edilen ve Britanya'ya imparatorluğu kontrol etme ve savunma olanağı sağlayan buharlı gemiler ve telgraftı. 1902 yılından itibaren Britanya İmparatorluğu, "All Red Line" adı verilen bir telgraf ağıyla bağlanmaya başlamıştı.[148]

Asya'da şirket faaliyetleri

Britanya Hindistanı, 1909

Britanya İmparatorluğu'nun Asya'daki genişlemesini East India Company yürüttü. Şirketin ordusu, Kraliyet Donanması ile güçlerini ilk olarak Yedi Yıl Savaşı sırasında birleştirmişti, daha sonra iki silahlı güç Napolyon'un Mısır'dan çıkarılması (1799), Cava'nın Hollanda'dan alınması (1811), Singapur (1819) ile Malakka'nın (1824) ele geçirilmesi ve Burma'nın mağlup edilmesi (1826) sırasında iş birliği yaptılar.[143]

Benjamin Disraeli'yi, Kraliçe Victoria'yı Hindistan İmparatoriçesi yaparken tasvir eden 1876 tarihli bir karikatür. Kullanılan altyazı "Eskileri yerine yeni taçlar" şeklindeydi.

Şirket, Hindistan'daki üssünden Çin'e, 1730'lardan beri afyon ihracatı yapmaktaydı. Çing Hanedanı'nın 1729'da koyduğu yasaktan dolayı yasadışı olan bu ticaret, Britanya'dan Çin'e gümüş akışı sağlayan çay ithalatını dengelemekteydi.[149] 1839 yılında Çinli yetkililerin Kanton'da 20.000 kadar sandık afyona el koyması, Britanya'nın Çin'e saldırarak I. Afyon Savaşı'nı başlatmasına neden oldu. Savaş sonucunda Britanya, Hong Kong Adası'nı ele geçirdi.[150]

18. yüzyıl sonları ile 19. yüzyıl başlarında, Britanya merkezî yönetimi tarafından şirketin iç işlerine yönelik müdahaleler gelmeye başladı. 1773 Düzenleme Yasası, 1784 Pitt'in Hindistan Yasası, 1813 Sözleşme Yasası gibi konuyla alakalı bazı yasalar yürürlüğe sokularak şirketin iç işlerine birtakım düzenlemeler yapıldı ve şirketin kontrolündeki topraklarda Britanya kraliyet yönetiminin hakimiyeti kuruldu.[151] 1857 yılında, Britanyalı subayların emri altında bulunan Hint askerler olan sepoyların ayaklanması geniş çaplı bir çatışmaya dönüştü ve şirketin varlığının sona erip yerine Hindistan'daki kontrolün doğrudan Britanya kraliyetine bağlanmasına yol açtı.[152] Hint Ayaklanması'nın bastırılması altı ay sürdü ve her toplamda yüz binlerce can kaybına sebep oldu. Yaşananların ardından Britanya hükûmeti, Hindistan üzerindeki kontrolü eline aldı, hükûmet tarafından atanan bir genel vali Hindistan'ı yönetmeye başladı ve Kraliçe Victoria, Hindistan İmparatoriçesi olarak taç giydi. East India Company ise ertesi yıl feshedildi.[153]

19. yüzyılın sonunda Hindistan'da bir dizi ürün bereketsizliği yaşandı, bu da tahmini olarak 15 milyon kişinin hayatını kaybettiği kıtlıklara neden oldu. Hindistan'ı yönettiği dönemde East India Company, kıtlıklarla başa çıkmak için herhangi bir politika uygulayamadı. Bu, kraliyetin kontrolü ele almasından sonra değişerek her kıtlığın ardından sebeplerini araştırmak ve yeni politikalar yürürlüğe koymak amacıyla bir komisyon kuruldu. Bu hamlenin etkili olması ise 1900'lü yılların başlarını buldu.[154]

Rusya'yla rekabet

Britanya ile Rusya arasındaki rekabeti, İngilizleri temsil eden aslan ile Rusları temsil eden ayı arasında kalan Afganistan Emiri Şir Ali Han ile tasvir eden 1878 tarihli karikatür. Alt kısımda emirin ağzından "beni arkadaşlarımdan kurtarın" ifadesine yer verilmektedir.

19. yüzyılda Britanya ve Rusya, gerileyen Osmanlı, Fars ve Çin imparatorluklarından doğan güç boşluğunu doldurmak için birbirleriyle mücadele etmeye başladılar. Orta Asya'daki bu rekabet "Büyük Oyun" olarak adlandırılmaktadır.[155] Britanya'nın bakış açısında göre Rusya'nın Farslar ve Osmanlılara karşı elde ettiği zaferler Rusya'nın emperyal hedeflerini ve kapasitesini göstermekteydi, bu nedenle Britanya'da Rusya'nın karadan Hindistan'ı işgal edeceğine dair bir endişe baş gösterdi.[156] Britanya, Afganistan'ı işgal ederek bu durumun gerçekleşmesini önlemek istese de Birinci İngiliz-Afgan Savaşı, Britanya açısından yenilgiyle sonuçlandı.[157] Rusya, Osmanlılara ait olan Balkanlar'ı 1853 yılında işgal edince Britanya, Akdeniz ve Orta Doğu üzerinde Rusların egemen olmasını engellemek amacıyla, Fransa ile birlikte Rusların deniz gücünü etkisiz hâle getirmek için Kırım'ı işgal etti.[157] Sonuç olarak ortaya çıkan Kırım Savaşı'nda yeni modern savaş teknikleri kullanıldı.[158] Savaş, Pax Britannica sırasında Britanya ile diğer bir emperyal güç arasında yapılan tek savaştı ve Rusların yenilmesiyle sonuçlandı.[157] Orta Asya'da durum yirmi yıl kadar daha çözümsüz kaldı. Bu dönem içerisinde Britanya 1876 yılında Belucistan'ı, Rusya ise Kırgızistan, Kazakistan ve Türkmenistan'ı topraklarına kattı. Ruslarla yapılan 93 Harbi'nden yenik ayrılan Osmanlı İmparatorluğu, olası bir Rus tehdidine karşı kendisini desteklemesi koşuluyla KıbrısBritanya himayesine bıraktı.[159] Aynı yıl iki ülke, etki alanları üzerinde bir anlaşmaya vardı ve 1907 yılında imzalanan Britanya-Rusya Antantı ile diğer öne çıkan sorunlar da çözüme kavuşturuldu.[160] 1904-1905 yıllarındaki Rus-Japon Savaşı sırasında Port Artur Baskını'nda Rus donanmasının yok olması da Britanya'ya bu yönden oluşturduğu tehdidi sınırladı.[161]

Kuzey Afrika'dan Güney Afrika'ya

Rodos Heykeli (Özgün adı: The Rhodes Colossus. "Rhodes" sözcüğü İngilizcede Rodos anlamına gelmektedir ve bu karikatürde de Cecil Rhodes Rodos Heykeli'ne benzer biçimde resmedilmiştir) - Cecil Rhodes "Cape Town'dan Kahire'ye" uzanırken.

Hollanda'nın Vereenigde Oost-Indische Compagnie adlı şirketi, Cape Kolonisi'ni 1652 yılında, Doğu Hint Adaları'na gidip gelen gemileri için bir durak olarak kurmuştu.[162] Britanya, Hollanda'nın Fransızlar tarafından 1795'te işgal edilmesi üzerine koloninin Fransızların eline geçmesini önlemek için 1795 yılında koloniyi himayesi altına aldı ve 1806 yılında Afrikaner yerleşimcileriyle birlikte resmen topraklarına kattı.[163] 1820 yılından sonra Britanya'dan artmaya başlayan göç, Britanya hâkimiyetinden memnun olmayan Afrikanerlerin 1830'lu yıllardan 1840'lı yılların başına kadarki süreçte kuzeye göç etmesine ve kendi cumhuriyetlerini kurmalarına yol açtı.[164] Bu süreçte göçmenlerle, Güney Afrika ile Sotholar ve Zuluların da aralarında bulunduğu çeşitli Afrika yönetimlerine yönelik bir genişleme planları olan Britanyalılar arasında çatışmalar yaşandı. Sonuç olarak Afrikanerler, diğer kurduğu diğer devletlere göre daha uzun ömürlü olan Transvaal Cumhuriyeti (1852-1902) ve Özgür Orange Devleti (1854-1902)'ni kurdu.[165] 1902 yılında Britanya, 1899-1902 yıllarındaki II. Boer Savaşı'nın sonucu olarak iki devleti de işgal etti.[166]

1869 yılında, Akdeniz ile Hint Okyanusu'nu birbirine bağlayan Süveyş Kanalı, Fransa İmparatoru III. Napolyon'un yönetimi altında açıldı. Britanya kanala ilk başlarda karşı çıksa da[167] açıldıktan sonra stratejik değerinin kısa sürede farkına vardı. 1875 yılında Muhafazakâr Parti lideri Benjamin Disraeli başbakanlığındaki Britanya hükûmeti, borç içindeki Mısır Hidivi İsmail Paşa'nın kanaldaki %44'lük payını 4 milyon sterline satın aldı. Bu, kanalın doğrudan kontrolünü sağlamasa da Britanya'ya bir baskı gücü verdi. Mısır üzerindeki İngiliz-Fransız ortak denetimi 1882 yılındaki Britanya işgaliyle sona erdi.[168] Fransızlar hâlen kanalın büyük hissedarlarıydı ve Britanya'nın denetimini zayıflatmaya çalıştılar;[169] ancak 1888 yılındaki İstanbul Antlaşması ile anlaşma sağlandı ve kanal tarafsız bölge yapıldı.[170]

Kongo Nehri'nin alt bölgelerinde Fransa, Belçika ve Portekiz'in faaliyetlerinin tropikal Afrika'ya Britanya'nın sistemli bir şekilde nüfuz etmesini tehlikeye atmasından dolayı 1884-85 yıllarındaki Berlin Konferansı, Avrupa'daki güçler arasında "Afrika Yarışı" olarak adlandırılan rekabeti düzenlemek amacıyla topraklar üzerindeki iddiaların uluslararası olarak tanınması için "fiili işgal"i kıstas olarak belirledi.[171] Yarış 1890'larda da devam etti ve Britanya'nın 1885 yılında aldığı Sudan'dan geri çekilme kararını gözden geçirmesine neden oldu. Britanyalı ve Mısırlı birliklerden oluşan askerî güç, 1896 yılında Mehdi Savaşı'nda mehdi yanlısı birlikleri yendi ve 1898 yılında Faşoda'daki bir Fransız işgal denemesini püskürttü. Sudan, kâğıt üzerinde bir Britanya-Mısır kondominyumu yapılsa da fiilen Britanya sömürgesi hâline geldi.[172]

Güney ve Doğu Afrika'da Britanya'nın kazandığı topraklar, Britanya'nın Afrika'daki genişlemesinin öncülerinden olan Cecil Rhodes'un Cape Town-Kahire Demiryolu projesi sayesinde, stratejik öneme sahip Süveyş Kanalı ile maden açısından zengin Güney Afrika'yı birbirine bağlaması için baskı yapmasına yol açtı.[173] Rhodes, 1888 yılında, sahibi olduğu British South Africa Company ile günümüzde Zambiya ve Zimbabve'yi oluşturan, o dönem kendi adından yola çıkılarak "Rodezya" olarak adlandırılan bölgeyi işgal ve ilhak etti.[174] 1890 yılında Alman İmparatorluğu ile imzalanan Helgoland-Zanzibar Antlaşması ile Helgoland'ın yanı sıra Caprivi Ucu ve Darüsselam'ın sahil kesimleri Almanya'ya bırakılırken buna karşılık Zanzibar ile Wituland Britanya himayesine girdi ve her iki ülkenin etki alanları konusunda anlaşma sağlandı.[175][176][177][178]

Beyazların yaşadığı kolonilerin değişen statüleri

18. yüzyıldan itibaren Britanya İmparatorluğu'nun beyazların yaşadığı kolonilerile beyaz olmayanların yaşadığı kolonilerdeki tavırları arasında belirgin bir fark bulunmaktaydı. Beyaz olmayanların yaşadığı kolonilerde otokratik ("aydınlanmacı mutlakiyet") bir yönetim şekli kullanan imparatorluk, beyazların yaşadığı kolonilerde özgür düşünce ve kendi kendini yönetmenin destekleyicisi hâline geldi.[179]

Kanada'nın istihdam ve ürün değeri açısından en önemli endüstrisi kereste ticaretiydi (Ontario, 1900 civarı).

Britanya İmparatorluğu'ndaki beyazların yaşadığı kolonilerin bağımsızlığını kazanmasıyla sonuçlanan süreç, 1839 yılında Kanada'daki siyasi huzursuzluğu sona erdirmek için Yukarı ve Aşağı Kanada'nın birleşmesi ve kendi kendini yönetmesini öneren Durham Raporu'yla başladı.[180] Bu önerinin gerçekleşme sürecinde ilk adım, Kanada Eyaleti'ni oluşturan 1840 Birlik Yasası oldu. Halka sorumlu hükûmet yetkisi ilk olarak 1848 yılında Yeni İskoçya'ya sağlandı ve daha sonra bu yetki Britanya'nın diğer Kuzey Amerika kolonilerine de verildi. 1867 Britanya Kuzey Amerikası Yasası'nın Britanya Parlamentosu tarafından kabul edilmesiyle Yukarı ve Aşağı Kanada, New Brunswich ve Nova Scotia uluslararası ilişkiler hariç her alanda kendi kendini yöneten bir konfederasyon olan Kanada Dominyonu çatısı altında birleştirildi.[181] Avustralya ve Yeni Zelanda, 1900'den sonra aynı şekilde kendi kendini yönetme hakkını kazandı. Avustralya'daki koloniler, 1901 yılında tamamlanan federasyonlaşma süreci ile birlikte tek çatı altında birleşti.[182] "Dominyon statüsü" terimi ilk defa 1907'deki İmparatorluk Konferansı'nda resmî olarak kullanıldı.[183]

19. yüzyılın sonlarında İrlanda'nın idari bağımsızlığı için siyasi kampanyalar yapılmaya başlandı. İrlanda, Büyük Britanya Birleşik Krallığı'yla 1798 İrlanda Ayaklanması'ndan sonra 1800 Birlik Yasaları ile birleştirilmiş 1845 ile 1852 yılları arasında kıtlık yaşamıştı. Britanya başbakanı William Gladstone, İrlanda'nın Kanada gibi imparatorluk içerisinde bir dominyon statüsü alacağını ummakta ve İrlanda'nın idari bağımsızlığına destek vermekteydi; fakat 1886 yılında parlamentoya sunduğu idari bağımsızlığı öngören yasa tasarısı reddedildi. Yasa tasarısı, İrlanda'ya Birleşik Krallık içerisinde Kanada'daki eyaletlerin kendi federasyonları içerisinde sahip olduklarından daha az özerklik sağlamayı öngörmüş olmasına[184] rağmen çok sayıda parlamenter kısmen bağımsız olan bir İrlanda'nın Büyük Britanya'ya bir güvenlik tehdidi oluşturmasından veya imparatorluğun parçalanma sürecini başlatmasından endişe duymaktaydı.[185] İkinci bir idari bağımsızlığa dair yasa tasarısı da benzer sebeplerden dolayı reddedildi.[185] Üçüncü bir yasa tasarısı parlamento tarafından 1914 yılında kabul edilse de I. Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ve bunun ardından 1916 yılında Paskalya Ayaklanması'nın çıkması nedeniyle uygulamaya konulmadı.[186]

Ekonomik veriler

Aşağıdaki tablo, 1870 ve 1913 yıllarında Britanya İmparatorluğu topraklarındaki gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) değerlerinin dünya ekonomisi ve imparatorluğun genel ekonomisine olan tahmini oransal verileri ile Amerika Birleşik Devletleri ve Rus İmparatorluğu'nun verilerini göstermektedir. 1870 yılı verilerine göre en büyük ekonomiye sahip toprak parçası Hindistan iken, 1913 yılı verilerine göre en büyük ekonomi Birleşik Krallık topraklarındaydı.[187]

Britanya İmparatorluğu toprakları Dünyanın GSYİH'sinin yüzdesi
(1870)
İmparatorluğun GSYİH'sinin yüzdesi
(1870)
Dünyanın GSYİH'sinin yüzdesi
(1913)
İmparatorluğun GSYİH'sinin yüzdesi
(1913)
Birleşik Krallık 9,03 37,19 8,22 41,73
Britanya Hindistanı 12,15 50,04 7,47 37,92
Britanya İrlandası 0,87 3,58 0,44 2,23
Britanya Kanadası 0,58 2,39 1,28 6,5
Britanya Avustralyası 0,52 2,14 0,91 4,62
Britanya Mısırı 0,41 1,69 0,4 2,03
Britanya Seylanı 0,21 0,87 0,22 1,12
Britanya Birmanyası 0,19 0,78 0,31 1,57
Nepal 0,17 0,7 0,11 0,56
Britanya Yeni Zelandası 0,08 0,33 0,21 1,07
Britanya Malay Yarımadası 0,05 0,21 0,1 0,51
Britanya Hong Kongu 0,01 0,04 0,02 0,1
Britanya Singapuru 0,01 0,04 0,02 0,1
Toplam 24,28 100 19,7 100
Amerika Birleşik Devletleri 8,87 36,53 18,93 96,09
Rus İmparatorluğu 7,54 31,05 8,5 43,14

Dünya savaşları (1914-1945)

20. yüzyıla girildiğinde Britanya'da, "muhteşem yalnızlık" politikasını sürdürerek imparatorluğun tamamının korunamayacağına dair endişeler büyümeye başladı.[188] Almanya, askerî ve endüstriyel bir güç olarak giderek yükselmekte, muhtemel bir savaşta Britanya'nın en olası düşmanı olarak görülmekteydi. Büyük Okyanus'ta uzanan topraklara sahip olunmasını[189] ve Britanya adalarının Alman Donanması'nın tehdidi altında bulunmasını göz önünde bulunduran Britanya, 1902 yılında Japonya ile bir ittifak kurdu. Bunu, Fransa (1904) ve Rusya (1907) ile yapılan ittifaklar takip etti.[190]

Birinci Dünya Savaşı

Fromelles Muharebesi sırasında saldırı emrini bekleyen Avustralya 5. Tümen askerleri (19 Temmuz 1916).

1914 yılında patlak veren I. Dünya Savaşı'nda Britanya'nın Almanya ve müttefiklerine karşı savaş ilan etmesi; askerî, mali ve malzeme alanında destek sağlayan koloni ve dominyonları da kapsamaktaydı. Dominyonların ordularında bulunan 2,5 milyon kadar askerin savaşa katılmasının yanı sıra kraliyet kolonilerinden de binlerce gönüllü savaşta yer aldı.[191] Almanya'nın Afrika'daki denizaşırı kolonilerinin çoğu, Britanya tarafından işgal edilirken Büyük Okyanus'ta ise Avustralya ve Yeni Zelanda, sırasıyla Alman Yeni Ginesi ve Samoa'yı işgal etti. Osmanlı İmparatorluğu'na karşı 1915 yılında Çanakkale Savaşı'nda Avustralya, Newfoundland ve Yeni Zelanda'dan gelen birliklerin katkıları bu bölgelerdeki ulusal bilinç üzerinde önemli bir etki yarattı ve Avustralya'yla Yeni Zelanda'nın kolonilikten bağımsızlığa geçiş süreçlerinde önemli bir dönüm noktası oluşturdu.[192] Dominyonların savaşa olan katkıları, 1917 yılında Britanya Başbakanı David Lloyd George'un dominyon başbakanlarını, emperyal politikaları düzenlemek için aynı yıl toplanan İmparatorluk Savaş Kabinesi'ne çağırmasıyla hükûmet tarafından da onaylanmış oldu.[193] Savaş esnasında, 1916'da Fransa ile gizli olarak imzalanan Sykes-Picot Anlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu'nun Orta Doğu'daki topraklarının, savaşın sona ermesi sonrasında iki devlet arasında paylaşımını düzenliyordu. Bu antlaşma, Britanya ile birlikte hareket ederek Osmanlı'dan bağımsız olma amacıyla Hüseyin bin Ali önderliğinde ayaklanan Arapların yaşadığı bölgeyi kapsamıyordu.[194]

1918 yılında savaşın, Britanya'nın da bir mensubu olduğu İtilaf Devletleri lehine sona ermesinin ardından 1919 yılında imzalanan Versay Antlaşması'yla imparatorluk, eklenen yaklaşık 4.700.000 km2'lik toprak ve 13 milyonluk nüfus ile en geniş sınırlarına ulaşmış oldu.[195] Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu'nun kolonileri İtilaf Devletleri arasında, Milletler Cemiyeti mandaları olarak paylaştırıldı. Britanya; Filistin, Ürdün, Irak, Kamerun'un bazı bölgeleri, Togo ve Tanganyika'yı aldı. Dominyonlara da kendi mandaları verilerek Güney Afrika Birliği, Güneybatı Afrika'yı (günümüzde Namibya); Avustralya, Alman Yeni Ginesi'ni; Yeni Zelanda, Batı Samoa'yı aldı. Nauru ise Britanya ile Büyük Okyanus'taki iki dominyonun ortak mandası yapıldı.[196]

Dünya savaşları arası dönem

Savaşın getirdiği değişen dünya düzeni, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya'nın denizde güçlenmesi ve Hindistan ile İrlanda'da bağımsızlık hareketlerinin yükselmesi, Britanya'nın emperyal politikalarında birtakım değişikliklere yol açtı.[197] Amerika Birleşik Devletleri ile Japonya arasında seçim yapmak zorunda olan Britanya, Japonya ile olan ittifakını yenilememeyi tercih etti ve devletin, Amerika Birleşik Devletleri ile denizcilik alanında eşit olmayı kabul ettiği Washington Denizcilik Antlaşması'nı imzaladı.[198] Bu karar, Japonya ve Almanya'da Büyük Buhran'ın da etkisiyle militarist hükûmetlerin iktidarı ele geçirmesi ve imparatorluğun bu iki ülkeden gelecek saldırılara dayanamayacağı yönündeki endişeler nedeniyle[199] 1930'larda Britanya'da bazı tartışmalara yol açtı.[200]

1919 yılında İrlanda'nın idari bağımsızlığını kazanma sürecinin yürümemesi sonrasında, 1918 yılındaki Birleşik Krallık genel seçimlerinde, parlamentoda İrlanda'ya ayrılan koltukların çoğunu kazanmış olan ayrılıkçı Sinn Féin partisinin üyeleri, Dublin'de İrlanda'nın bağımsızlığının ilan edildiği bir İrlanda Meclisi kurdu. Bununla eşzamanlı olarak İrlanda Cumhuriyet Ordusu, Britanya yönetimine karşı bir gerilla savaşı başlattı.[201] Bu savaş 1921 yılında, her iki taraf için de çıkmaza girilmesiyle sona erdi ve İngiliz-İrlanda Antlaşması'nın imzalanmasıyla fiili olarak iç işlerinde bağımsız; fakat anayasal olarak Britanya Kraliyeti'yle bağlantılı olan, Britanya İmparatorluğu içerisinde bir dominyon statüsündeki Özgür İrlanda Devleti kuruldu.[202] İrlanda'nın 32 kontluğunun altısından oluşan ve 1920 İrlanda Hükûmeti Yasası'yla ayrı bir bölge olarak kurulan Kuzey İrlanda ise, antlaşmadan sonra Birleşik Krallık içerisindeki mevcut konumunu korumayı seçti.[203]

Kral V. George, Britanya ve dominyon başbakanlarıyla birlikte 1926 İmparatorluk Konferansı'nda.

Benzer bir mücadele, 1919 Hindistan Hükûmeti Yasası bağımsızlık isteklerini tatmin etmeyince Hindistan'da da başladı.[204] Gadar İsyanı'nın ardından ortaya çıkan komünist ve dış güçlerin planlarına ilişkin endişeler savaş sırasındaki sınırlamaların süresini süresiz bir şekilde uzatan Rowlatt Yasası'nın geçmesiyle sonuçlandı. Bunun üzerine Pencap başta olmak üzere bölgede gerginlik baş gösterdi,[205] Pencap'ta alınan baskıcı önlemler Amritsar Katliamı'na yol açtı. Britanya'da halkın, olayın etiği üzerindeki görüşü, olayın Hindistan'ı anarşiden koruduğunu düşünenlerle olaya tepki gösterenler arasında bölündü.[205] Bunun ardından yapılan bir iş birliği durdurma hareketi Chauri Chaura olayı nedeniyle Mart 1922'de iptal edilse de bunu takip eden 25 yıl boyunca huzursuzluk devam etti.[206]

I. Dünya Savaşı'nın başlangıcında Britanya himayesi ilan edilmiş olan Mısır'a 1922 yılında resmî olarak bağımsızlık verilse de 1954 yılına kadar Britanya'ya siyasi olarak bağımlı bir devlet olmaya devam etti. Britanya birlikleri, 1936 yılında birliklerin ülkeden Süveyş Kanalı bölgesi dışında çekilmesini sağlayan Britanya-Mısır Antlaşması'na kadar ülkede kaldı.[207] Bunun karşılığında Mısır'a, Milletler Cemiyetine girmesi için yardım edildi.[208] 1920 yılından itibaren Britanya mandası olan Irak da 1932 yılında bağımsızlığını kazandıktan sonra Milletler Cemiyetine girdi.[209] Filistin'de Britanya, Araplar ile artan Yahudi nüfus arasında yaşanan birtakım sorunlarla karşılaştı. 1917'deki Balfour Deklarasyonu ile bölgedeki yerleşim düzeni, Filistin'de Yahudilerin yaşayabileceği ulusal bir yuva kurulabileceği belirtilerek sağlanmaya çalışıldı ve bölgeye göç edecek sınırlı Yahudi nüfusun kontrolü manda yönetimine bırakıldı.[210] İki taraf arasında artan çatışmalar, 1936'da Arapların ayaklanmasıyla sonuçlandı. 1930'larda Almanya ile bir savaş çıkma ihtimalinin yükselmesi sebebiyle Britanya, Arapların desteklenmesini bir Yahudi devlrti kurmaktan daha önemli bularak Arap yanlısı bir tutum izledi ve bölgeye göç eden Yahudi miktarına sınırlama koydu. Bu da 1939'da, bölgedeki Yahudilerin ayaklanmasına yol açtı.[194]

Dominyonların, Britanya'dan bağımsız olarak kendi dış politikalarını uygulama hakları 1923 İmparatorluk Konferansı'nda kabul edildi.[211] Bir önceki yıl yaşanan Çanakkale Krizi'nde Britanya'nın askerî yardım talebi Kanada ve Güney Afrika tarafından reddedilmiş, Kanada 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması'na tabi olmayı kabul etmemişti.[212][213] İrlanda ve Güney Afrika'nın baskıları üzerine 1926 İmparatorluk Konferansı dominyonları "Britanya Millletler Topluluğu" içerisinde, "Britanya İmparatorluğu sınırları dahilinde bulunan, birbirleriyle eşit statüye sahip, hiçbirinin diğerinden daha üstün olmadığı özerk topluluklar" olarak tanımlayan Balfour Bildirisi'ni yayınladı.[214] Bu bildirinin yasal temelleri, 1931 yılında kabul edilen Westminster Yasası'yla sağlandı.[183] Böylece Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika Birliği, Serbest İrlanda Devleti ve Newfoundland parlamentoları, Britanya'nın yasal denetiminden çıkmış ve Britanya'nın yasalarını geçersiz kılma hakkı kazanmış oldu. Bu nedenle Britanya, bu oluşumların izni olmadan bu bölgeleri kapsayacak yasalar geçirememeye başladı.[215] Büyük Buhran sırasında ekonomik sıkıntılar yaşayan Newfoundland, 1922 yılında koloni statüsüne geri döndü.[216] İrlanda ise 1937 yılında yeni anayasanın kabul edilmesiyle Britanya denetiminden daha da uzaklaşarak yeni anayasayla "cumhuriyet" olarak adlandırılmasa da bir cumhuriyet hâline geldi.[217]

İkinci Dünya Savaşı

Sekizinci Ordu imparatorluğun çeşitli bölgelerinden toplanan birliklerden oluşmaktaydı ve Doğu Çölü ile İtalya'da mücadele etti.

Britanya'nın Eylül 1939'da Nazi Almanyası'na savaş ilan etmesi, kraliyet kolonileri ve Hindistan'ı kapsasa da dominyonları otomatikman savaşa sokmadı. Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda ve Güney Afrika bir süre sonra savaş ilan etti.[218] 1940 yılında Almanya'nın Fransa'yı işgal etmesinin ardından, 1941 yılında Sovyetler Birliği savaşa girene dek Birleşik Krallık, Nazi Almanyası'na karşı savaşta tek başına kaldı. Ağustos 1941'de Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Franklin D. Roosevelt ve Birleşik Krallık Başbakan Winston Churchill, tüm halkların kendi yönetim biçimlerini seçmeye hakları olduğunu belirten Atlantik Bildirisi'ni imzaladı. Bu ifade Almanya tarafından işgal edilmiş olan Avrupa ülkelerini mi, yoksa Avrupa ülkeleri tarafından sömürgeleştirilen bölgeleri mi kast ettiği net olmadığından daha sonraları Britanya, Amerika Birleşik Devletleri ve milliyetçi hareketler tarafından farklı biçimlerde yorumlandı.[219][220]

Aralık 1941'de Japonya, Britanya'ya bağlı Britanya Malay Yarımadası'na, Pearl Harbor'daki Amerikan deniz üssüne ve Hong Kong'a peşi sıra saldırılarda bulundu. Bunların sonucu olarak Amerika Birleşik Devletleri'nin savaşa girmesini Churchill, Britanya'nın zaferinin artık kaçınılmaz olduğu ve imparatorluğun geleceğinin güvence altına alındığı şeklinde yorumladı.[221] Ancak Britanya'nın Japonya'ya karşı gerçekleştirilen muharebelerde teslim olması, emperyal bir güç olarak itibarını zedeledi.[222][223] Bunlardan en zarar verici olanı, Singapur'un kaybedilmesiydi.[224] Britanya'nın tüm imparatorluğu koruyamayacağının fark edilmesi, Japon tehdidi altında olan Avustralya ve Yeni Zelanda'yı Amerika Birleşik Devletleri'yle yakınlaştırmaya zorladı. Bu yakınlaşma savaştan sonra, 1951'de imzalanan ANZUS Paktı'yla sonuçlandı.[219]

Dekolonizasyon ve gerileme (1945-1997)

Britanya ve imparatorluk, II. Dünya Savaşı'ndan galip çıksa da savaşın verdiği zararlar hem Britanya'da hem de imparatorluğa bağlı diğer bölgelerde büyüktü. Avrupa'nın büyük bölümü harabeye dönmüştü ve küresel gücün kaymış olduğu Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği'nin ordularına ev sahipliği yapmaktaydı.[225] Britanya, 1946 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nden aldığı 3,5 milyar dolarlık borç ile iflas etmekten kurtuldu.[226] Bu borcun geri ödenmesi 2006 yılında tamamlandı.[227] Aynı dönemde Avrupa ülkelerinin kolonilerinde sömürgecilik karşıtlığı yükselişe geçti. Durum, Soğuk Savaş sırasında Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği'nin gittikçe artan rekabeti ile daha da zorlaştı. Prensipte her iki ülke de Avrupa ülkelerinin sömürgeciliğine karşı olsa da pratikte Amerika Birleşik Devletleri'nin antikomünizmi anti emperyalizmine baskın çıktı ve böylece komünistlerin genişlemesini kontrol altında tuttuğu bölgelerde imparatorluğun devamlılığını desteklemeye başladı.[228] "Değişim rüzgârı" Britanya İmparatorluğu'nun sona ereceği anlamına geliyordu. Britanya, komünist olmayan, istikrarlı hükûmetler oluşturulduğu sürece kolonilerinden barışçıl biçimde geri çekilmeye yönelik bir politika uygulamaya başladı. Bu, imparatorluklarını korumak için maliyetli fakat başarısız savaşlara giren Fransa ve Portekiz gibi[229] diğer Avrupa ülkelerinin politikalarının tersiydi. 1945 ile 1965 yılları arasında Birleşik Krallık dışında Britanya yönetimi altında bulunan nüfus, 700 milyondan beş milyona düştü ki bu nüfusun üç milyonu Hong Kong'da bulunmaktaydı.[230]

İlk geri çekilme süreci

1947 yılında Britanya Hindistanı'nın bölünmesi sonrasında trenle nakliye edilen göçmenler.

1945 Birleşik Krallık genel seçimlerinden Clement Attlee başkanlığındaki dekolonizasyon yanlısı İşçi Partisi galip çıktı ve Hindistan'ın bağımsızlığı sorununu halletmek üzere faaliyetlere başladı.[231] Hindistan'daki iki bağımsızlık hareketi olan Hindistan Ulusal Kongresi ve Müslüman Birliği onyıllardır bağımsızlık için kampanya yürütse de bağımsızlığın nasıl uygulanması gerektiği konusunda fikir ayrılıkları vardı. Hindistan Ulusal Kongresi birleşik ve laik bir Hindistan devletini savunurken Hindu çoğunluğun egemenliğinden korkan Müslüman Birliği, Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgeler için ayrı bir İslam devleti talep etmekteydi. Halk arasında gittikçe artan sivil itaatsizlikler ve 1946 yılında Hindistan Kraliyet Donanması'nda çıkan isyan, Attlee'nin 30 Haziran 1948'den önce bağımsızlık sözü vermesine yol açtı. İç savaş olasılığıyla birlikte durumun aciliyeti ortaya çıkınca yeni atanan (ve son) genel vali Louis Mountbatten, bu tarihi 15 Ağustos 1947'ye çekti.[232] Hindistan'ın Hindu ve Müslüman bölgelerine bölünmesi için Britanya tarafından çizilen sınırlar milyonlarca kişilik azınlıkları yeni oluşturulan Hindistan ve Pakistan devletleri sınırları içerisinde bıraktı.[233] Bunu müteakiben milyonlarca Müslüman Hindistan'dan Pakistan'a, Hindularsa Pakistan'dan Hindistan'a geçti ve iki toplum arasındaki çatışmalar binlerce kişinin ölümüne neden oldu. 1948'de, önce Birmanya; sonrasında Seylan, dominyon olarak bağımsızlığını kazandı. Hindistan, Pakistan ve Seylan İngiliz Milletler Topluluğunun üyeleri oldu; ama Burma katılmamayı tercih etti.[234]

Arapların çoğunlukta, Yahudilerin azınlıkta olduğu Filistin Mandası da Hindistan'la benzer bir sorun oluşturuyordu.[235] Holokost sonrasında Filistin'e daha fazla Yahudi yerleşmek istedi; ancak Britanya yönetimi bu göçü kısıtlamaya çalışıp gelen göçmenleri Kıbrıs'taki toplama kamplarına gönderdi. Britanya'nın amacı Filistin'deki stratejik askerî varlığı korumak olsa da Amerika Birleşik Devletleri'nden gelen Yahudi yerleşimi yanlısı baskı, Yahudi milislerin saldırıları ve askerî güç barındırmanın artan maliyetinden ötürü Britanya, 1947 yılında, ertesi yıl bölgeden çekileceğini ve sorunu çözmesi üzere bölgeyi Birleşmiş Milletlere bırakacağını açıkladı.[236][237] Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Filistin'de bir Yahudi ve bir Arap devleti kurulmasını öneren bir paylaşım planını oylayarak kabul etti.

II. Dünya Savaşı'nda Japonya'nın mağlup edilmesinin ardından Malay Yarımadası'ndaki Japonlara karşı kurulmuş olan direniş hareketleri, mücadelelerini koloniyi önemli bir kauçuk ve kalay kaynağı olarak görerek geri almak isteyen Britanya'ya kaydırdı.[238] Gerillaların büyük bölümünün Çinli-Malay komünistler olması ve isyanın bastırılmasıyla birlikte, bağımsızlık verileceğinin anlaşılması üzerine Müslüman çoğunluk isyanın bastırılmasını desteklemeye başladı.[238] Malay Krizi 1948 yılından 1960 yılına kadar sürse de 1957'de Britanya Malay Federasyonu'na İngiliz Milletler Topluluğu dahilinde bağımsızlık verilmesine hazır olunduğuna karar verdi. 1963 yılında federasyonun on bir eyaleti ile Singapur, Saravak ve Kuzey Borneo; Malezya'yı oluşturmak üzere birleşti. 1965 yılında, Çinli ve Malay topluluklar arasındaki gerginlikler sonucunda Çinlilerin ağırlıkta olduğu Singapur birlikten atıldı.[239] 1888 yılından beridir Britanya'nın himayesinde olan Brunei ise birliğe girmeyi kabul etmedi[240] ve 1984 yılındaki bağımsızlığına kadar statüsünü korudu.

Süveyş Krizi ve sonrası

Britanya başbakanı Anthony Eden'ın Süveyş Krizi sırasında Mısır'ı işgal etme yönünde aldığı karar siyasi kariyerini bitirdi.

1951 yılında Muhafazakâr Parti, Winston Churchill liderliğinde iktidara tekrar geldi. Churchill ve Muhafazakârlar, Britanya'nın küresel bir güç oluşunun imparatorluğun devamına bağlı olduğunu düşünüyordu. Süveyş Kanalı, Britanya'nın Orta Doğu'daki pozisyonunu korumasını sağlayan bir üs konumundaydı. Dünyadaki en büyük askeri üslerden biri olan kanal bölgesinden Orta Doğu'daki tüm birliklerin ikmali yürütülmekteydi; yönetim çevrelerinde "imparatorluğun giriş kapısı" olarak adlandırılan üssün elde tutulması Britanya hükûmetlerinin öncelikli dış politika hedefleri arasındaydı.[241] Mısır'da milliyetçi Cemal Abdünnasır'ın 1952'deki devrimle iktidara gelmesiyle artan baskı nedeniyle Britanya, 1954'te birliklerini Süveyş Kanalı bölgesinden çekti; ancak kanala yönelik ciddi bir tehdit durumunda asker çıkarma hakkını korudu.[236] Sudan parlamentosunda 1955 yılında İngiliz Milletler Topluluğu dışında bir cumhuriyet kurulması kararı alındı;[236] bunun üzerine self determinasyon hakkının verilmesi konusunda anlaşmaya varıldı.[242] Sudan, Ocak 1956'da bağımsızlığını kazandı.[236]

Temmuz 1956'da Abdünnasır, tek taraflı olarak Süveyş Kanalı'nı millîleştirdi. Churchill'den sonra başbakanlık koltuğuna oturan Anthony Eden'ın buna tepkisi, Fransa ile gizlice iş birliği yapıp İsrail'in Mısır'a saldırmasını sağlamak, böylece kanalın kontrolünü yeniden ele geçirmek için askerî bir müdahaleye bahane yaratmak oldu.[243] Eden'ın bu kararı alırken Amerika Birleşik Devletleri'ne danışmaması üzerine Başkan Dwight D. Eisenhower, Britanya işgaline destek vermeyi kabul etmedi.[244] Eisenhower'ın endişe ettiği bir diğer konuysa, Mısır'ın yanında yer alarak askerî müdahaleyle tehdit eden Sovyetler Birliği'yle daha büyük bir savaşa yol açması tehlikesiydi. Eisenhower, Amerika Birleşik Devletleri'nin İngiliz sterlini rezervlerini satarak Britanya'nın para biriminin çöküşünü başlatmayla tehdit ederek Britanya'ya ekonomik baskı uyguladı.[245] Operasyon askerî açıdan hedefine ulaşsa da Birleşmiş Milletler müdahalesi ve Amerika Birleşik Devletleri'nin baskısı, Britanya'nın güçlerini geri çekmesine yol açtı ve sonrasında da Eden istifa etti.[246][247]

Süveyş Krizi, Britanya'nın Orta Doğu'daki gücünü zayıflatsa da tamamen yok etmedi.[248] Britanya; Umman (1957), Ürdün (1958) ve Kuveyt'e (1961) müdahale ederek güçlerini bölgeye konuşlandırdı. Bu kez müdahaleler, Başbakan Harold Macmillan'ın Amerika Birleşik Devletleri'ne dış politikada bağlı kalınması politikası doğrultusunda[249] Amerika Birleşik Devletleri'nden izin alınarak gerçekleşebildi.[250] Aden'den 1967'de, Bahreyn'den 1971'de çekilen Britanya, böylece bölgedeki askerî varlığını on yıl daha korumuş oldu.[251]

"Değişim rüzgârı"

Macmillan, Şubat 1960'ta Güney Afrika'daki Cape Town'da, kıtada değişim rüzgârı estiğini belirten bir konuşma yaptı.[252] Macmillan, Fransa'nın Cezayir'de yaptığı gibi bir koloni savaşına girmekten kaçınmak gerektiğini düşünüyordu ve kendisinin başbakanlığı döneminde dekolonizasyon süreci hızlandı.[253] 1950'lerde üç koloniye bağımsızlık verilirken (Sudan, Altın Sahili ve Malay) bu sayı 1960'larda neredeyse on katına çıktı.[254]

Afrika'da Britanya'nın dekolonizasyonu. 1960'ların sonlarına kadar Rodezya (günümüzdeki Zimbabve) ve Güney Afrika mandası olan Güney Batı Afrika (günümüzdeki Namibya) dışındaki tüm koloniler bağımsızlıklarını kazanmıştı.

Kendini yöneten koloni pozisyonundaki Güney Rodezya dışında Britanya'nın Afrika'daki kalan tüm kolonilerine 1968 yılına kadar bağımsızlık verildi. Britanya'nın kıtanın güney ve doğu bölgelerinden çekilmesi, barışçıl bir şekilde gerçekleşmedi. Kenya'nın bağımsızlığı sekiz yıllık Mau Mau İsyanı'nın ardından gerçekleşti. Rodezya'da beyaz Avrupalı yerleşimciler ile yerliler arasında yaşanan gerginlikler Başbakan Ian Smith'in 1965 yılında Rodezya'nın tek taraflı bağımsızlığını ilan etmesine yol açtı.[255] Ülkedeki siyahlarla beyazlar, 1979'daki Lancaster House Anlaşması'na kadar iç savaş hâlinde kaldı. Bu anlaşma kapsamında Britanya'nın denetimi altında seçimler gerçekleştirilene kadar koloni yönetimi geri getirildi. Seçimler ertesi yıl yapıldı ve bağımsızlığını kazanan Zimbabve devletinin başbakanlığına Robert Mugabe seçildi.[256]

1954'te Mısır'dan çekilen Britanya yönetimi, Kıbrıs'ı Akdeniz'deki yeni kalıcı üs olarak görmekteydi, adaya bulunduğu durumdan dolayı asla tam bağımsızlık verilemeyeceği görüşü mevcuttu. Adadaki Kıbrıs Rumlarındaysa Yunanistan'la birleşme isteği hakimdi; EOKA örgütü tarafından yürütülen gerilla savaşına şiddetle karşılık verilmesine karşın baskıcı yöntemler işe yaramadı, 1957 yılında bağımsız müzakereleri başladı. 1959'da bağımsızlığı üzerine anlaşılan Kıbrıs'ta 1960 yılında cumhuriyet kuruldu; fakat Birleşik Krallık adadaki Ağrotur ve Dikelya askerî üslerindeki egemenliğini sürdürdü.[236] Malta ve Gozo adaları için 1955 yılında Britanya'yla bütünleşme önerisi yapılsa da 1964 yılında barışçıl yollarla Malta adı altında bağımsızlıkları verildi.[257]

Britanya'nın Karayipler'deki topraklarından Barbados, Jamaika, Rüzgâraltı Adaları, Rüzgârüstü Adaları ile Trinidad ve Tobago; 1958 yılında bölgedeki Britanya kolonilerini tek bir yönetim altında toplamama amacıyla kurulmuş olan Batı Hint Adaları Federasyonu'nun bir parçası hâline geldi. Federasyonun en büyük üyeleri Jamaika ile Trinidad ve Tobago'nun 1961 ve 1962 yıllarında federasyondan ayrılarak bağımsızlık kazanmaları sonrasında federasyon çöktü.[258] Barbados 1966 yılında bağımsız olurken onu 1970 ve 80'lerde doğu Karayip adalarının geri kalanı takip etti.[258] Anguilla ile Turks ve Caicos Adaları bağımsız olma girişimlerine başlasa da Britanya yönetiminde kalmayı tercih etti.[259] Britanya Virjin Adaları,[260] Cayman Adaları ve Montserrat da Britanya ile olan bağlarını korumayı seçti.[261] Guyana, bağımsızlığını 1966 yılında kazandı. Britanya'nın Amerika anakarasında kalan son kolonisi olan Britanya Hondurası 1964 yılında kendi kendini yöneten koloni statüsünü elde ederken 1973'te Belize olarak yeniden adlandırıldı ve 1981'de tam bağımsızlığını kazandı. Guatemala'nın Belize üzerinde hak iddia etmesinden kaynaklanan sorunu ise çözümsüz bırakıldı.[262]

Britanya'nın Büyük Okyanus'taki toprakları ise bağımsızlıklarını 1970'te Fiji'nin bağımsızlığıyla başlayıp 1980'de Vanuatu'nun bağımsızlığıyla sonuçlanan süreçte elde etti. Fransa'yla bir kondominyum olarak ortak yönetilen Vanuatu'nun bağımsızlığı, İngilizce ve Fransızca konuşan topluluklar arasındaki siyasi çatışma yüzünden gecikmeli olarak gerçekleşmişti.[263] Fiji, Tuvalu, Solomon Adaları ve Papua Yeni Gine "Commonwealth realm" olmayı tercih etti.

İmparatorluğun sonu

1981 Britanya Milleti Kanunu'nun kabulüyle birlikte kalan koloniler, "Britanya'ya Bağlı Topraklar" (2002'de yapılan değişiklikle "Britanya Denizaşırı Toprakları") olarak yeniden sınıflandırıldı. 1982 yılında Britanya'nın kalan denizaşırı topraklarını savunma kabiliyeti Arjantin'in İspanyol İmparatorluğu döneminden beridir üzerinde hak iddia ettiği Falkland Adaları'nı işgal etmesiyle sınandı.[264] Britanya'nın Falkland Savaşı sırasında adaları geri alma konusundaki başarısı çok sayıda araştırmacı tarafından Birleşik Krallık'ın bir dünya gücü olarak düşen itibarının tersine çevrilmesine katkıda bulunan bir faktör olarak görülmektedir.[265] Aynı yıl içerisinde Kanada hükûmeti Britanya'yla olan son yasal bağı olan anayasasını Birleşik Krallık'tan bağımsız hâle getirerek kopardı. Birleşik Krallık parlamentosu tarafından kabul edilen 1982 Kanada Yasası Kanada anayasasında yapılan değişiklikler için Britanya'nın onayının alınması zorunluluğunu kaldırdı.[266] Benzer yasalar 1986 yılında Avustralya ve Yeni Zelanda için de kabul edildi.[267]

Eylül 1982'de Başbakan Margaret Thatcher, Çin yönetimiyle Britanya'nın kalan en önemli ve en kalabalık denizaşırı bölgesi olan Hong Kong'un geleceğini tartışmak için Pekin'e gitti.[268] 1842 Nanking Antlaşması gereğince Hong Kong Adası "ebediyen" Britanya'ya verilmişti; ama koloninin büyük çoğunluğunu 1898 yılında 99 yıllığına (1997'ye kadar) kiralanan Yeni Bölgeler'den oluşmaktaydı.[269][270] Falkland Adaları'yla benzerlikler gören Thatcher ilk başlarda Hong Kong'u elde tutmak istedi ve Çin egemenliği altında Britanya yönetiminin devam etmesini önerdi; ama bu öneri Çin tarafından reddedildi.[271] 1984 yılında anlaşma sağlandı, Çin-Britanya Ortak Bildirisi gereğince Hong Kong en az elli yıl boyunca Çin Halk Cumhuriyeti'nin bir özel idari bölgesi olacaktı.[272] 1997 yılındaki devir teslim, Galler Prensi Charles da dahil olmak üzere[273] büyük bir kesim tarafından[274] imparatorluğun sonu kabul edildi.[266][275]

Mirası

Birleşik Krallık, Britanya Adaları dışında, 2002 yılında Britanya Denizaşırı Toprakları olarak yeniden adlandırılan toplam on dört bölgede egemenliğini korumaktadır. Bir kısmı geçici askerî veya bilimsel personel dışında insan barındırmamakta, bir kısmıysa belirli ölçüde kendi kendini yönetip savunma ve dış ilişkiler alanında Britanya'ya bağlı olarak varlığını sürdürmektedir. Britanya hükûmeti, bağımsızlığın bir seçenek olduğu durumlarda bağımsızlık isteyen tüm denizaşırı topraklara bu süreçte yardım etme yönündeki isteğini ifade etmiştir.[276] Denizaşırı toprakların bazıları üzerindeki Britanya egemenliği bölgelere komşu olan ülkeler tarafından tartışma konusu yapılmıştır: İspanya Cebelitarık, Arjantin Falkland Adaları'yla Güney Georgia ve Güney Sandwich Adaları, Mauritius ve Seyşeller ise Britanya Hint Okyanusu Toprakları üzerinde hak iddia etmektedir.[277] Britanya Antarktika Toprakları Arjantin ve Şili'nin üzerinde hak iddia ettiği bölgelerle çakışsa da çoğu ülke bu iddiaların hiçbirini tanımamaktadır.[278]

On dört bölgeden oluşan Britanya Denizaşırı Toprakları

Çoğu eski Britanya kolonisi eşit üyelerden oluşan, politik olmayan ve katılımı gönüllülüğe bağlı İngiliz Milletler Topluluğu'nun üyesidir. Bu ülkelerden "İngiliz Milletler Topluluğu" (İngilizce: Commonwealth realms) olarak adlandırılan on beşi Birleşik Krallık ile aynı devlet başkanına sahiptir.[279]

Onyıllar, bazı bölgelerde yüzyıllar süren Britanyalıların yönetimi ve göçü Britanya İmparatorluğu'ndan bağımsızlığını kazanan ülkeler üzerinde iz bırakmıştır. İmparatorluk dünyanın çeşitli bölgelerinde İngilizcenin yaygınlaşmasını sağladı. Günümüzde İngilizce 400 milyona yakın insanın ana dilidir ve toplamda bir buçuk milyar kişi tarafından ana veya yabancı dil olarak konuşulmaktadır.[280] 20. yüzyılın ikinci yarısından beridir İngilizcenin yaygınlaşmasına kendisi de Britanya İmparatorluğu'ndan bağımsızlığını kazanan ABD'nin kültürel etkisi de katkıda bulunmuştur. İngiliz parlamenter sistemi ve İngiliz hukuku pek çok eski koloni için bir esas oluşturmuştur.[281] Kraliyet Danışma Kurulu Yargı Konseyi hâlen Karayipler ve Pasifik'teki bazı eski kolonilerin en yüksek temyiz mahkemesidir. Askerler ve sivil yetkililerden önce giden ve dünya çapında faaliyet gösteren Protestan misyonerler Anglikanizmi tüm kıtalara yaymıştırlar. Kiliselerde, demiryolu istasyonlarında ve hükûmet binalarında görülebilen Britanya koloni mimarisi Britanya İmparatorluğu'nun parçası olmuş pek çok şehirde varlığını korumaktadır.[282] Britanya'da ortaya çıkan ve gerek bireysel, gerekse takım hâlinde oynanan sporlar (özellikle futbol, kriket, tenis ve golf) dünyaya yayıldı.[283] Britanya'nın ölçü sistemi olan imparatorluk birimleri çeşitli biçimlerde bazı ülkelerde kullanılmaya devam etmektedir. Trafiğin soldan akmasına ilişkin gelenek imparatorluğun eski topraklarının çoğunda korunmuştur.[284]

Britanya tarafından çizilen siyasi sınırlar daima homojen etnik veya dini yapılar sağlamadıklarından eski kolonilerde çatışmalara yol açtılar. Britanya İmparatorluğu büyük miktarda insan göçünden sorumludur. Milyonlarca kişi Britanya Adaları'nı bırakarak ABD, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda topraklarına yerleşti. Bu ülkelerde beyaz yerleşimci çoğunluk ile yerli azınlık arasında, Güney Afrika ve Zimbabve'deyse yerli çoğunlukla beyaz yerleşimci azınlık arasında gerginlikler yaşanmaktadır. İrlanda'ya Büyük Britanya'dan gelen yerleşimciler Kuzey İrlanda'daki milliyetçi topluluklarla Birleşik Krallık'la birleşmeyi savunan topluluklar arasındaki bölünmeyle izlerini bırakmışlardır. Britanya kolonileri büyük miktarda göç aldı ve verdi, çok sayıda Hint Malezya ve Fiji gibi imparatorluğun diğer bölgelerine göç etti. Güney Çin'den gerçekleşen Çinli göçü Singapur'da Çinli çoğunluğun ve Karayiplerde Çinli azınlıkların oluşmasına yol açtı. Britanya'nın kendi demografisi de II. Dünya Savaşı'nın ardından kolonilerden gerçeklen göç ile değişti.[285]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Özel
  1. Maddison 2001, s. 98, 242.
  2. Ferguson 2004, s. 15.
  3. Ferguson 2004b, s. 3.
  4. Andrews 1985, s. 45.
  5. Ferguson 2004b, s. 4.
  6. Canny 1998, s. 35.
  7. Thomas 1997, s. 155-158.
  8. Ferguson 2004b, s. 7.
  9. Canny 1998, s. 62.
  10. Lloyd 1996, s. 4-8.
  11. McDermott, James (2001). Martin Frobisher: Elizabethan Privateer (İngilizce). Yale University Press. s. 190. ISBN 0-300-08380-7.
  12. Drake, Francis; Fletcher, Francis (1854). The World Encompassed by Sir Francis Drake (İngilizce). Hakluyt Society. s. 75.
  13. Sugden, John (1990). Sir Francis Drake (İngilizce). Barrie & Jenkins. s. 118. ISBN 0-7126-2038-9.
  14. Canny 1998, s. 7.
  15. Kenny 2006, s. 5.
  16. Taylor 2001, s. 119-123.
  17. Andrews 1985, s. 187.
  18. Andrews 1985, s. 188.
  19. Canny 1998, s. 63.
  20. Canny 1988, s. 63-64.
  21. Canny 1998, s. 70.
  22. Canny 1998, s. 34.
  23. Canny 1998, s. 71.
  24. Carter, E. H.; Digby, G. W.; Murray, R. N. (1997). History of the West Indian Peoples - From Earliest Times to the 17th Century (İngilizce). Nelson Thornes. s. 108. ISBN 0175660425.
  25. Steele, Beverley A. (2003). Grenada. A History of its People (İngilizce). Macmillan. ss. 35-36. ISBN 0-201-52396-5.
  26. James 2001, s. 17.
  27. Sheridan, Richard B. (1974). Sugar and Slavery; An Economic History Of The British West Indies, 1623-1775 (İngilizce). The Johns Hopkins University Press. ss. 85. ISBN 0-8018-1580-0.
  28. Konstam, Angus (2011). Pirates: The Complete History from 1300 BC to the Present Day (İngilizce). Rowman & Littlefield. s. 101. ISBN 0762768355.
  29. Dookhan, Isaac (1974). A History of the Virgin Islands of the United States (İngilizce). Canoe Press. s. 43. ISBN 9768125055.
  30. Danley, Mark; Speelman, Patrick (2012). The Seven Years' War: Global Views (İngilizce). BRILL. s. 296. ISBN 900423408X.
  31. Canny 1998, s. 221.
  32. Satsuma, Shinsuke (2013). Britain and Colonial Maritime War in the Early Eighteenth Century: Silver, Seapower and the Atlantic (İngilizce). Boydell & Brewer. s. 21. ISBN 1843838621.
  33. Bernhard, Virginia (1999). Slaves and Slaveholders in Bermuda, 1616-1782 (İngilizce). University of Missouri Press. s. 84. ISBN 0826260071.
  34. F. Marley, David (1998). Wars of the Americas: A Chronology of Armed Conflict in the New World, 1492 to the Present (İngilizce). ABC-CLIO. ss. 140-141. ISBN 0-87436-837-5.
  35. Mayr, Renate Johanna (2014). Belize: Tracking the Path of Its History: From the Heart of the Mayan Empire to a Retreat for Buccaneers, a Safe-Haven for Ex-Pirates and Pioneers, a Crown Colony and a Modern Nation (İngilizce). LIT Verlag Münster. s. 100. ISBN 3643904819.
  36. Davies & 2008 237.
  37. Lucas, Charles Prestwood (2009). A Historical Geography of the British Colonies: The West Indies (İngilizce). General Books. s. 143. ISBN 978-1-4590-0868-7.
  38. Selbach, Rachel; Cardoso, Hugo C.; van den Berg, Margot (2009). Gradual Creolization: Studies celebrating Jacques Arends (İngilizce). John Benjamins Publishing. s. 359. ISBN 9027289360.
  39. Bayley, Frederick William Naylor (1833). Four Years' Residence in the West Indies: During the Years 1826, 7, 8, and 9 (İngilizce). W. Kidd. ss. 690-691.
  40. All the Memorials of the Courts of Great Britain and France: Since the Peace of Aix la Chapelle, Relative to the Limits of the Territories of Both Crowns in North America; and the Right to the Neutral Islands in the West Indies (İngilizce). 1756. s. 82.
  41. Taylor, Alan (2013). Colonial America: A Very Short Introduction (İngilizce). Oxford University Press. s. 78. ISBN 0199766231.
  42. Lloyd 1996, s. 22-23.
  43. Lloyd 1996, s. 32.
  44. Lloyd 1996, s. 33, 43.
  45. Gardiner, Frances Davenport (2007). European Treaties Bearing on the History of the United States and Its Dependencies to 1648 (İngilizce). Kessinger Publishing. s. 187. ISBN 978-0-548-56895-8.
  46. Lloyd 1996, s. 15-20.
  47. Andrews 1985, s. 316, 324-326.
  48. Little, Benerson (2016). "Thief or rebel?". The Golden Age of Piracy: The Truth Behind Pirate Myths (İngilizce). Skyhorse Publishing. ISBN 1510713042.
  49. Andrews 1985, s. 20-22.
  50. James 2001, s. 8.
  51. Chiorazzi, Michael ve Most, Marguerite, (Ed.) (2006). Prestatehood Legal Materials: A Fifty-State Research Guide, Including New York City and the District of Columbia (İngilizce). 1. Psychology Press. s. 541. ISBN 0789020564.
  52. Schultz, Jeffrey D.; West, John G.; MacLean, Iain S. (1999). Encyclopedia of Religion in American Politics (İngilizce). II. Greenwood Publishing Group. s. 155. ISBN 1573561304.
  53. Schultz, Jeffrey D.; West, John G.; MacLean, Iain S. (1999). Encyclopedia of Religion in American Politics (İngilizce). II. Greenwood Publishing Group. s. 59. ISBN 1573561304.
  54. Lloyd 1996, s. 40.
  55. Ferguson 2004b, s. 72-73.
  56. Buckner 2008, s. 25.
  57. Lloyd 1996, s. 37.
  58. Ferguson 2004b, s. 62.
  59. Gijanto, Liza (2016). The Life of Trade: Events and Happenings in the Niumi's Atlantic Center (İngilizce). Taylor & Francis. s. 43. ISBN 1317327268.
  60. Martin, Robert Montgomery (1835). History of the British Colonies: In Five Volumes. Possessions in Africa and Austral-Asia (İngilizce). IV. s. 516.
  61. Badru, Pade; Sackey, Brigid M. (2013). Islam in Africa South of the Sahara: Essays in Gender Relations and Political Reform (İngilizce). Scarecrow Press. s. 69. ISBN 0810884704.
  62. Olusoga, David (2016). Black and British: A Forgotten History. Pan Macmillan. s. 2. ISBN 1447299744.
  63. Loar, Christopher F. (2014). Political Magic: British Fictions of Savagery and Sovereignty, 1650-1750 (İngilizce). Oxford University Press. s. 128. ISBN 082325691X.
  64. Canny 1998, s. 228.
  65. Marshall 1998, s. 440-464.
  66. Magbusson 2003, s. 531.
  67. Macaulay 1979, s. 509.
  68. Smith, George Gillman (1968). The Story of Georgia and the Georgia People, 1732 to 1860 (İngilizce). Genealogical Publishing. ss. 5-6. ISBN 0806303174.
  69. Lloyd 1996, s. 13.
  70. Ōta, Atsushi (2006). Changes of Regime And Social Dynamics in West Java: Society, State And the Outer World of Banten, 1750-1830 (İngilizce). BRILL. s. 17. ISBN 9004150919.
  71. Scammell, Geoffrey Vaughn (1981). The World Encompassed: The First European Maritime Empires, C. 800-1650 (İngilizce). University of California Press. s. 477. ISBN 0520044223.
  72. Khan, Shafaat Ahmad (2017). Sources for the History of British India in the Seventeenth Century (İngilizce). Routledge. s. 350. ISBN 1351965964.
  73. Carnac, S. Rivett (2010). The Presidential Armies of India (İngilizce). Lancer Publishers. s. 33. ISBN 1935501062.
  74. Ferguson 2004b, s. 19.
  75. Canny 1998, s. 441.
  76. Pagden 2003, s. 90.
  77. Shennan 1995, s. 11.
  78. Shennan 1995, s. 11-17.
  79. Schmidt-Voges, Inken; Crespo Solana, Ana (2017). New Worlds?: Transformations in the Culture of International Relations Around the Peace of Utrecht (İngilizce). Taylor & Francis. s. 24. ISBN 1317087739.
  80. James 2001, s. 58.
  81. Canny 1998, s. 93.
  82. Smith 1998, s. 17.
  83. Bandyopādhyāẏa 2004, s. 49-52.
  84. Brown 1998, s. 5.
  85. Danley, Mark H.; Speelman, Patrick J., (Edl.) (2012). he Seven Years' War: Global Views (İngilizce). BRILL. s. 463. ISBN 9004236449.
  86. Nester, William R. (2000). The First Global War: Britain, France, and the Fate of North America, 1756-1775 (İngilizce). Greenwood Publishing Group. ss. VII-VIII. ISBN 0275967719.
  87. Kaufman, Will; Slettedahl Macpherson, Heidi (2004). Britain and the Americas: Culture, Politics, and History (İngilizce). ABC-CLIO. ss. 28-29. ISBN 1851094318.
  88. Hennesey, James S. J. (1983). American Catholics: A History of the Roman Catholic Community in the United States (İngilizce). Oxford University Press. s. 14. ISBN 0198020368.
  89. Baugh 2014, s. 214, 640.
  90. Gallay, Alan (2015). "Paris, Treaty of". Colonial Wars of North America, 1512-1763 (Routledge Revivals): An Encyclopedia (İngilizce). Routledge. s. 544. ISBN 1317487192.
  91. Pagden 2003, s. 91.
  92. Ferguson 2004b, s. 84.
  93. Marshall 1996, s. 312-323.
  94. Canny 1998, s. 92.
  95. Pagden 2003, s. 92.
  96. James 2001, s. 120.
  97. James 2001, s. 119.
  98. Marshall 1996, s. 585.
  99. Zolberg 2006, s. 496.
  100. Games 2002, s. 46-48.
  101. Kelley & Trebilcock 2010, s. 43.
  102. Smith 1998, s. 28.
  103. Latimer 2007, s. 8, 30-34, 389-392.
  104. Smith 1998, s. 20.
  105. Smith 1998, s. 20-21.
  106. Mulligan & Hill 2001, s. 20-23.
  107. Peters 2006, s. 5-23.
  108. James 2001, s. 142.
  109. Brock 2001, s. 159.
  110. Cervero, Robert B. (1998). The Transit Metropolis: A Global Inquiry. Chicago: Island Press. s. 320. ISBN 1-55963-591-6.
  111. Fieldhouse 1999, s. 145-149.
  112. Smith 1998, s. 45.
  113. Boast, Richard (2008). Buying the Land, Selling the Land: Governments and Maori Land in the North Island 1865-1921 (İngilizce). Victoria University Press. ss. 23-24. ISBN 0864735618.
  114. Busch, Briton Cooper (1987). The War Against the Seals: A History of the North American Seal Fishery (İngilizce). McGill-Queen's Press. s. 33. ISBN 0773506101.
  115. Wilson, James Oakley (1985) [Birinci baskı: 1913]. New Zealand Parliamentary Record, 1840–1984 (İngilizce) (4 bas.). Wellington: V.R. Ward, Govt. Printer. s. 31. OCLC 154283103.
  116. Desan, Suzanne; Hunt, Lynn; Nelson, William Max (2013). The French Revolution in Global Perspective (İngilizce). Cornell University Press. s. 153. ISBN 0801467470.
  117. James 2002, s. 302-303.
  118. Juriansz, Allan Russell (2013). Colonial Mixed Blood: A Story of the Burghers of Sri Lanka (İngilizce). iUniverse. s. 116. ISBN 1491713658.
  119. Mahan, A. T. (2010). The Influence of Sea Power Upon the French Revolution and Empire, 1793-1812 (İngilizce). Cambridge University Press. s. 115. ISBN 110802372X.
  120. Titus, Noel (2009). The Amelioration and Abolition of Slavery in Trinidad, 1812-1834: Experiments and Protests in a New Slave Colony (İngilizce). AuthorHouse. ss. XVIII. ISBN 143898555X.
  121. Weinlader, James Raymond (1977). The Peace of Amiens, 1801-1802: Its Justification in Relation to Empire (İngilizce). II. University of Wisconsin Press. s. 358.
  122. Smith, Thomas (1806). The Scientific Library; Or, Repository of Useful and Polite Literature: Comprising Astronomy, Geography, Mythology, Ancient History, Modern History, and Chronology (İngilizce). IV. s. 107.
  123. Elphick, Richard; Giliomee, Hermann (2014). The Shaping of South African Society, 1652–1840 (İngilizce). Wesleyan University Press. s. 325. ISBN 0819573760.
  124. Gregory, Desmond (1988). Sicily: The Insecure Base : a History of the British Occupation of Sicily, 1806-1815 (İngilizce). Fairleigh Dickinson University Press. s. 26. ISBN 0838633064.
  125. Jensen, Niklas Thode (2012). For the Health of the Enslaved: Slaves, Medicine and Power in the Danish West Indies, 1803-1848 (İngilizce). Museum Tusculanum Press. s. 28. ISBN 8763531712.
  126. James 2001, s. 152.
  127. Lloyd 1996, s. 115-118.
  128. Adkins, Roy & Lesley (2006). The War for All the Oceans (İngilizce). Abacus. s. 332. ISBN 0-349-11916-3.
  129. Verzijl, J. H. W. (1970). International Law in Historical Perspective (İngilizce). III. BRILL. s. 36. ISBN 902189050X.
  130. James 2002, s. 209.
  131. British and Foreign State Papers (İngilizce). Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı. 1838. s. 356.
  132. Donlan, Seán Patrick; Örücü, Esin; Farran, Sue (2014). A Study of Mixed Legal Systems: Endangered, Entrenched or Blended (İngilizce). Ashgate Publishing. s. 189. ISBN 1472441796.
  133. Gregory, Desmond (1996). Malta, Britain, and the European Powers, 1793-1815 (İngilizce). Fairleigh Dickinson University Press. ss. 189, 282. ISBN 0838635903.
  134. Henige, David P. (1970). Colonial Governors from the Fifteenth Century to the Present: A Comprehensive List (İngilizce). University of Wisconsin Press. s. 10.
  135. Walsh, Michael J. K.; Varnava, Andrekos (2016). The Great War and the British Empire: Culture and Society (İngilizce). Taylor & Francis. s. 104. ISBN 1317029836.
  136. Fusaro, Maria (2015). Political Economies of Empire in the Early Modern Mediterranean: 1 (İngilizce). Cambridge University Press. s. 345. ISBN 1107060524.
  137. Pavlowitch, Stevan K. (2014). A History of the Balkans 1804-1945. Routledge. s. 77. ISBN 1317900170.
  138. Porter 1998, s. 14.
  139. Hinks 2007, s. 129.
  140. Hyam 2002, s. 1.
  141. Smith 1998, s. 71.
  142. Parsons 1999, s. 3.
  143. Porter 1998, s. 401.
  144. Porter 1998, s. 332.
  145. Lee 1994, s. 254-257.
  146. Porter 1998, s. 8.
  147. Marshall 1996, s. 156-157.
  148. Dalziel 2006, s. 88-91.
  149. Martin 2007, s. 146-148.
  150. Janin 1999, s. 28.
  151. Keay 1991, s. 393.
  152. Parsons 1999, s. 44-46.
  153. Smith 1998, s. 50-57.
  154. Marshall 1996, s. 133-134.
  155. Hopkirk 1992, s. 1-12.
  156. James 2001, s. 181.
  157. James 2001, s. 182.
  158. Royle 2000, s. önsöz.
  159. Mukherjee, Joybrato; Hundt, Marianne (2011). Exploring Second-Language Varieties of English and Learner Englishes: Bridging a paradigm gap (İngilizce). John Benjamins Publishing. s. 38. ISBN 9027223203.
  160. Williams, Beryl J. (1966). "The Strategic Background to the Anglo-Russian Entente of August 1907". The Historical Journal. 9 (03). ss. 360-373. doi:10.1017/S0018246X00026698. JSTOR 2637986.
  161. Hodge 2007, s. 47.
  162. Page, Melvin E. (2003). Colonialism: An International Social, Cultural, and Political Encyclopedia (İngilizce). 1. ABC-CLIO. s. 99. ISBN 1576073351.
  163. Smith 1998, s. 85.
  164. Smith 1998, s. 85-86.
  165. Lloyd 1996, s. 168, 186, 243.
  166. Lloyd 1996, s. 255.
  167. Tilby 2009, s. 256.
  168. Ferguson 2004b, s. 230-233.
  169. James 2001, s. 274.
  170. "Treaties". Mısır Dışişleri Bakanlığı. 15 Eylül 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2010.
  171. Herbst 2000, s. 71-72.
  172. Vandervort 1998, s. 169-183.
  173. James 2001, s. 298.
  174. Lloyd 1996, s. 215.
  175. Levine, Philippa (2013). The British Empire: Sunrise to Sunset (İngilizce). Routledge. s. 107. ISBN 131786087X.
  176. Hinz, Manfred O.; Gatter, Frank Thomas (2006). Global Responsibility - Local Agenda: The Legitimacy of Modern Self-determination and African Traditional Authority (İngilizce). LIT Verlag Münster. s. 48. ISBN 382586782X.
  177. Langer, William L. (1951). The Diplomacy of Imperialism, 1890-1902 (İngilizce). ss. 118-120.
  178. Gillard, David R. (1960). "Salisbury's African Policy and the Heligoland Offer of 1890". English Historical Review (İngilizce). ss. 631-653.
  179. Brown 1998, s. 7.
  180. Smith 1998, s. 28-29.
  181. Porter 1998, s. 187.
  182. Smith 1998, s. 30.
  183. Rhodes, Wanna & Weller 2009, s. 5-15.
  184. Lloyd 1996, s. 213.
  185. James 2001, s. 315.
  186. Smith 1998, s. 92.
  187. Goedele De Keersmaeker (2017), Polarity, Balance of Power and International Relations Theory: Post-Cold War and the 19th Century Compared, page 90, Springer Science+Business Media
  188. O'Brien 2001, s. 1.
  189. Brown 1998, s. 667.
  190. Lloyd 1996, s. 275.
  191. Marshall 1996, s. 78-79.
  192. Lloyd 1996, s. 277.
  193. Lloyd 1996, s. 278.
  194. Brown 1998, s. 494-495.
  195. Ferguson 2004b, s. 315.
  196. Fox 2008, s. 23-29, 35, 60.
  197. Goldstein 1994, s. 4.
  198. Louis 2006, s. 302.
  199. Louis 2006, s. 303.
  200. Louis 2006, s. 294.
  201. Brown 1998, s. 143.
  202. Smith 1998, s. 95.
  203. Magee 1974, s. 108.
  204. Ferguson 2004b, s. 330.
  205. James 2001, s. 416.
  206. Low, D.A. (Şubat 1966). "The Government of India and the First Non-Cooperation Movement-—1920–1922". The Journal of Asian Studies. 25 (2). ss. 241-259. doi:10.2307/2051326.
  207. Smith 1998, s. 104.
  208. Brown 1998, s. 292.
  209. Smith 1998, s. 101.
  210. Louis 2006, s. 271.
  211. McIntyre 1977, s. 187.
  212. Brown 1998, s. 68.
  213. McIntyre 1977, s. 186.
  214. Brown 1998, s. 69.
  215. Turpin & Tomkins 2007, s. 48.
  216. Lloyd 1996, s. 300.
  217. Kenny 2006, s. 21.
  218. Lloyd 1996, s. 313-314.
  219. Lloyd 1996, s. 316.
  220. James 2001, s. 513.
  221. Gilbert 2005, s. 244.
  222. Louis 2006, s. 337.
  223. Brown 1998, s. 319.
  224. James 2001, s. 460.
  225. Abernethy 2000, s. 146.
  226. Brown 1998, s. 331.
  227. "What's a little debt between friends?". BBC. 10 Mayıs 2006. 6 Eylül 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Kasım 2008.
  228. Levine 2007, s. 193.
  229. Abernethy 2000, s. 148.
  230. Brown 1998, s. 330.
  231. Lloyd 1996, s. 322.
  232. Smith 1998, s. 67.
  233. Lloyd 1996, s. 325.
  234. McIntyre 1977, s. 355-356.
  235. Lloyd 1996, s. 327.
  236. Brown, Callum G.; Fraser, W. Hamish (2013). Britain since 1707. Oxford: Routledge. ss. 552-6.
  237. Lloyd 1996, s. 328.
  238. Lloyd 1996, s. 335.
  239. Lloyd 1996, s. 364.
  240. Lloyd 1996, s. 396.
  241. Tvedt, Terje (2004). The River Nile in the Age of the British: Political Ecology and the Quest for Economic Power. Londra: I.B.Tauris. s. 197.
  242. Brown 1998, s. 339-340.
  243. James 2001, s. 581.
  244. Ferguson 2004b, s. 355.
  245. Ferguson 2004b, s. 356.
  246. Combs 2008, s. 161-163.
  247. "Suez Crisis: Key players". BBC. 21 Temmuz 2006. 10 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ekim 2010.
  248. Smith 1998, s. 106.
  249. Brown 1998, s. 343.
  250. James 2001, s. 586.
  251. Lloyd 1996, s. 370–371.
  252. James 2001, s. 616.
  253. Louis 2006, s. 46.
  254. Lloyd 1996, s. 427-433.
  255. James 2001, s. 618.
  256. James 2001, s. 620-621.
  257. Springhall 2001, s. 100-102.
  258. Knight & Palmer 1989, s. 14-15.
  259. Clegg 2005, s. 128.
  260. Lloyd 1996, s. 428.
  261. James 2001, s. 622.
  262. Lloyd 1996, s. 401, 427-429.
  263. Macdonald 1994, s. 171-191.
  264. James 2001, s. 624-625.
  265. James 2001, s. 629.
  266. Brown 1998, s. 594.
  267. Brown 1998, s. 689.
  268. Brendon 2007, s. 654.
  269. Joseph 2010, s. 355.
  270. Rothermund 2006, s. 100.
  271. Brendon 2007, s. 654-655.
  272. Brendon 2007, s. 656.
  273. "Charles' diary lays thoughts bare". BBC. 22 Şubat 2006. 1 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Aralık 2008.
  274. Brendon 2007, s. 660.
  275. "BBC - History - Britain, the Commonwealth and the End of Empire". BBC. 22 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Aralık 2008.
  276. Avam Kamarası Dışişleri Komitesi Denizaşırı Topraklar Raporu, s. 146, 153
  277. "British Indian Ocean Territory". The World Factbook. CIA. 5 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Aralık 2008.
  278. Avam Kamarası Dışişleri Komitesi Denizaşırı Topraklar Raporu, s. 136
  279. "Head of the Commonwealth". İngiliz Milletler Topluluğu Sekreterliği. 5 Eylül 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ekim 2010.
  280. Hogg 2008, s. 424.
  281. Ferguson 2004b, s. 307.
  282. Marshall 1998, s. 238-340.
  283. Torkildsen 2005, s. 347.
  284. Parsons 1999, s. 1.
  285. Dalziel 2006, s. 135.
Genel
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.