Cümle

Cümle veya tümce; bir ifade, soru, ünlem veya emiri dile getiren; kendi başına anlamlı kelimeler dizisi. Çoğunlukla özne, tümleç ve yüklemden meydana gelir. Bazen yan cümleciklerle anlamı pekiştirilir veya genişletilir.

Cümle; düşünce, duygu, oluş ve isteklerin bildirildiği söz dizisidir. Tek bir fiil kipinden ibaret olduğu gibi, birbirine dilbilgisel bağlarla bağlı birçok kelimeden de meydana gelmiş olabilir. "Gidiyorum.", "Çekil.", "Yürüyelim." gibi tek bir kelimeden ibaret olan cümleye bir deyilikli; "Ben gidiyorum.", "Sen çekil.", "Haydi yürüyelim." gibilerine ise iki deyilikli denir.

Etimoloji

Cümle kelimesi Türkçeye, Arapça cumle sözcüğünden geçmiştir. Türkçe kökenli tümce sözcüğü ise cümle ile eşanlamlı olarak kullanılmasının yanı sıra bazen basit cümle veya karmaşık cümleyi meydana getiren cümleciklerden her biri anlamında da kullanılır.

Bir cümlede tümleç her zaman bulunmayabilir ancak özne ve yüklem, ünlemler hariç tüm cümlelerde bulunur:

"Cemal okula gitti." (okula tümleçtir)
"Ben yapacağım." (sadece özne ve yüklem vardır)
  • Özne her zaman cümlede görünmeyebilir:
"Erken gelmişsin" (Sen öznesi gizlidir)

Cümle çeşitleri

Olumlu ve olumsuz cümleler

Olumlu cümle, yüklemi olumlu olan cümledir:

"Bugün eve erken geldim." (geldim yüklemi olumludur)
"Bir çalışma yapılmadığı anlaşılıyor." (anlaşılıyor yüklemi olumludur)

Olumsuz cümle, yüklemi olumsuz olan cümledir. Olumsuzluk ekleri -me, -ma kullanılarak oluşturulur:

"Bugün kütüphane açılmayacak."

Bazı cümlelerin yüklemi olumlu olduğu halde anlamca olumsuzdur. Örnek:

Ne sert ol asıl, ne yumuşak ol basıl

Soru-cevap cümlelerinde de anlam olumsuz olabilir:

-Bu madde neden böyle?
-Ben mi yazdım? (Ben yazmadım)

Bir cümlede iki olumsuzluk varsa, anlam olumluya döner:

Araştırmadan yazma.

Ancak, iki olumsuzluğun ikisi de bağımsız yargı bildirirse anlam olumsuz kalır. Örnek:

Yazıyı o yazmış değildi, yazanı da görmemişti.

Soru cümlesi

İçinde soru eki (mi, mu) veya soru kelimesi (kim, neden, nereden, nasıl) olan cümledir. Kural olarak soru cümlesi sonunda (?) kullanılır,ancak bazı cümlelerde soru eki temel önermeye yönelik değilse (?) işareti kullanılmaz: Her şeyi bu maddeye yazamayız; yazdık mı uzar gider, cümlesindeki gibi. Bir de sorulu olumsuz cümle vardır. Bu cümlenin yüklemi olumsuzdur ve soru eki almıştır: Bu madde özgün değil mi? gibi. Soru cümlelerine karşı mutlaka cevap cümleleri ortaya çıkar. Cevap cümleleri tam kurulmayabilir: -Sen mi yazdın? -Evet ben... gibi. Bazı soru cümleleri cevapsız kalabilir: -Bu nasıl yazı?; Hangi dağda kurt öldü?; Yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum?; Bakalım, seçim sonuçlarının anlamı nedir?; gibi. Soru cümlelerine cevap iki türlüdür: -mi ekiyle kurulmuş soru cümleleri genellikle -evet ya da -hayır diye cevaplanır. Olumsuz soru cümlesine cevap ise iki yolla olur, ya hayır denir, yahut -mi soru ekine karşı olumlu cevap verilir: -Bu maddeyi onlar hala yazmadılar mı? cümlesine -Hayır veya -Yazdılar cevabı verilir. (Ayrıca soru cümlesi maddesine bakınız).

Ünlem cümlesi

İçinde ünlem ve ünleme benzer kelimeler (komutlar) olan cümlelerdir. Ünlem Cümlesi bir duyguyu ifade eder. Seslenme, heyecan, sevinç, şaşma, sıkılma vb. ifadelerden oluşan ünlem kelimelerinin kullanıldığı cümlelerdir. Örnekler:

  • Hey, orada durma!
  • Eyvah, o da burada!
  • Çok güzel bir araba!
  • Göreyim sizi arkadaşlar!
  • Hah, işte geldi!

Eksiltili cümle (Elips)

Geleneksel dilbilgisi içerisinde elipsler tamamlanmamış, eksik cümleleri ifade eder. Çünkü sözlü iletişim, ortak bir sözdiziminden ve ortak bir dünya görüşünden ileri gelir. Fakat bütünleyici bir ortak alan-durumsal tecrübe ortaya çıkar. Dil ekonomisi artık bilgilerden kaçınmaya müsait olarak bilgilerden kaçınmayı gerektirir. Söz konusu klasik bir elips genellikle cevap elipsinde bulunur. Bu durumu aşağıdaki örnekte görebiliriz.

A: Bu yaz yine tatile gideceğim.

B: Nereye?

A: Bodrum’a veya Antalya’ya.

B: Yalnız mı?

A: Hayır, eşim ve çocuklarımla birlikte.

B: Peki ne zaman?

A: Büyük olasılıkla Temmuz veya Ağustosta.

Bu örnekte görüldüğü üzere ilk cümle dışındaki cümlelerin yüklemleri yok. Böyle, yüklemi eksik olan cümleler birer eksiltili cümledir.

Burada bir yapının kabulü söz konusu. Bir defa elde edilen sözdizimsel bir “temel”, “konu değişikliği” vasıtasıyla bir yenisi oluşturuluncaya kadar geçerlidir. Böyle bir yapı dâhilinde dinleyici için tamamen yeni ve bilgilendirici olan şey konuşulur. Buna rağmen gereksiz zannedilen bilgiler verilir, konuşmacı eksiksiz cümleler kullanır. Konuşmacı anlaşılamamasına rağmen, fikirlerine özel bir anlam içerisinde önem verir. Bu, dinleyici tarafından algılanan bir anlamdır. Böylece kendi dilsel yetisinin doğruluğunu sınama çabası söz konusu olabilir. Elipsler anlaşılabilirdir, çünkü elipsler; mimik, jest veya ortak fikirlerle oluşan işaretlerle konuşmaya katılanların sözdizimini senkronize edebilmesini sağlar.

Cümle ve kelime

Cümle, bir sözcük dizisidir, ancak en az bir sözcüklü ifadeler de cümle sayılmaktadır. "Yazıyorum", gibi. Maksimum sözcük sayısı ise sonsuzdur, ne var ki, hiçbir dilde hiçbir cümlenin sözcükleri en fazla bir paragraf uzunluğunu geçmez, çünkü konuşma dilinde sesin yettiği yere kadar sözcük sarf edilerek cümle kurulur ve anlambilim açısından, bir cümlenin öğeleri ne kadar çoğalırsa o cümle anlaşılmaz olabilir. Geleneksel olarak konuşulan dilde cümlelerin çoğu kalıplaşmış olarak kültürde mevcut olabilir. Mesela bir şaşkınlık cümlesi olarak "Amma da yaptın ha" dizesi, Türkçe coğrafyasının her yerinde aynıyla kullanılır. Bu kalıplaşma, sözdiziminin zaman içinde bütün ulusun ortak ve aynı anlamla üretilmesindendir yoksa teorik olarak aynı cümlenin ifade ettiği anlamı çok değişik sayıda kelime kullanarak sonsuzca çeşitlendirmek de mümkündür, ama bir anadilin ana meselesi ortak dil olarak en hızlı iletişimi kurmak olduğundan, cümle tarzları kalıplaşmıştır. Örnek:

Bu sözcük genişletmesi sonsuza kadar sürer. O halde, en iyi cümle nedir? Dilbilimi açısından en iyi cümle, bir düşünceyi içinde gereksiz hiçbir kelime olmaksızın anlatan duru cümledir. Eskiden buna "efradını cami ağyarını mani" denilmiştir. Cümle vardır, çok uzundur fakat hala istenileni anlatamaz; cümle vardır, iki kelimedir ama ifade yerindedir. Konuşma ve yazı dilinde hiçbir anlam ifade etmeden, kelimelerin yan yana gelmiş olması itibarıyla yapılmış cümlelere her yerde rastlanmaktadır. Bu, düşüncesiz dil, dilsiz düşünce olamayacağına dair bir dilbilim ilkesine aykırıdır. Sesbilgisi yönünden de anlamsız ve art arda sıralanmış yama cümleleri hemen belli olur, çünkü kulağı tırmalar, ve giderek konuşan ve yazan dinlenmez, okunmaz olur.

Yüklem (yargı)

Biçim bilgisinde fiil denilen yüklem kural olarak cümlenin sonundadır. İş, oluş, düşünüş, duyuş, yargılayış belirtir. Bu görevdeki her kelime yüklemdir ve cümlenin her yerinde yer alabilir. Bunlar yerlerine göre cümlecik yüklemi ve temel önerme yüklemi olur. Temel önerme yüklemleri yalın, türemiş, bileşik olarak bütün fiillerden ve ek eylemlerle biçimlenen kelimelerden (sıfatlar, adıl, ad, belirteç, ilgeç, mastar) ve durum takılarıyla (-de, -den, -e) çekimlenen ad soylu kelimelerden olur. Ayrıca şunlar ekeylem alarak yüklem olur: var, yok, değil kelimeleri; ulaçlar, ekler, takılar, söz öbekleri, dizeler, harfler.

Yükleme göre cümle ikiye ayrılır: Fiil cümlesi, ad cümlesi. Bazı yüklemlerde ek eylemi düşmüş yahut kullanılmamış kelimeler olabilir. Sonu, kesin yargı bildirmek için -dir ile biten cümlelerde yüklem kişilere göre çekilmişse fiil cümlesi olur.

Cümle, yüz tane kelimeyle de kurulsa, temel öğesi olan özne ve yüklem bellidir, bütün tümleçler bu iki öğeyi tamamlar. Kurallı cümlede özne önce gelir ancak devrik cümlede yüklem önce gelir.

Cümle ve özne

Yüklemin anlamını arayan kelime öznedir. Ad, ad takımı, sıfat takımı, adlaşmış sıfat, adıl, harf, ek ve takı, belirteç, ilgeç, bağlaç, ünlem, ikileme, yan önerme, tek cümle hallerinde olur. Bazen özneye -di, -dir eklenir: -Bakkala gidiyorum ne alayım? -Al işte, ekmekti reçeldi, peynirdi ne varsa al. cümlesindeki gibi. Bunun dışında özneler yalın olur, -i, -e, -de, -den durum takıları almazlar. Cümlede özneyi bulmak için kim ve ne soruları sorulur. Bir cümlede bir yüklemin bir öznesi olur. Bağlaçla, virgülle ayrılmış ikiden fazla öğelerin hepsi bir özne sayılır: Cümle nedir? Özneler, yüklemler, tümleçler, ünlemler hepsi cümledir. Adlar da cümledir, zarflar da... örneğindeki gibi.

Cümlede özne/yüklem uygunluğu

Türkçede en fazla karıştırılan konulardan biri özne ile yüklemin uygunluğudur. Özne/yüklem uyğunluğu iki bakımdan olur: Tekillik-çoğulluk ve kişiler. Tekillik-çoğulluk uygunluğu: 1. Tekil kişi, bir topluluk adına konuşursa yüklemi çoğul kullanır: Bildiri hakkında ne düşündüğü sorulan genelkurmay başkanı "sözümüzün arkasındayız" dedi. cümlesindeki gibi. 2. Böbürlenmelerde çoğul olur: -Biz bu lafları çok duyduk. gibi. 3. Mütevazılık için: -O zaman şu şu maddeleri de ekleyelim, cümlesindeki gibi. 4. İkinci tekil şahıslar, saygı ve nezaket bildirirken çoğul olur: -Buyrun o zaman siz yazın, gibi. 5. Üçüncü şahıslarda saygı, anlatımı güçlendirme için çoğul olur: -Kurucumuz burayı onurlandırdılar; -Sayın başbakan gelecekler mi?, gibi. 6. Çoğul öznelerin yüklemleri şu durumlarda hep tekil olur: -Beden organları ve bunlardan çıkan ses ve yaşlar için: -Sesler kesildi.; -Gözlerinden yaşlar aktı. -Fiil adlarında: -İşlerimiz iyi gidiyor. -Tamlamalarda: -Kanatlı kapının demir sürgüleri gıcırdıyordu. -Cansız varlıklar: -Sular kesildi.gibi. Ancak, cansız varlıklar tek tek ifade edilecekse, yüklem çoğul olur: -Hayvanlar duygulu varlıklardır.; Tanklar her yandan saldırıyorlardı. gibi. 7. Bitkiler, hayvanlar: -Bahçede güller, laleler, papatyalar her yeri kapladı. Karıncalar geldi, kuşlar yuva yaptı. 8. Soyutlamada: -Emanetler ehline verilir. 9. Zaman adları: -Aylar, yıllar geçti. 10. Topluluk adları: -Tümen harekete geçti.; -Güruhtan o ses yükseldi.; -Millet ona sahip çıktı. gibi. 11. Sayılarla belirtilen öznelerde: -42 milyon seçmen oy kullandı.; -Saldıranlar iki kişiydi. gibi. Bazen vurgu için çoğul kullanılır: -İki kişiydiler. 12. Nicelik gösteren belgisiz sıfatlarda ve özne olmuş belgisiz adıllarda: -Beni kaç kişi istedi?; -Onların birçoğu bilmez.; -Kör tuttuğunu öper.; -Herkes aynı kanıda. Vurgu için bazen çoğul olur: -Bu yazarlar haddini bilmeden yazıyorlar. 13. Var/yok ünlemlerinde: -Yoksullar var, açlar var.; -Kimseler bilmez. 14. İnsan olan çoğul öznelerde:

  • Çoğul öznenin bireyleri tek tek değil bir bütünse yüklem tekil olur: -İşçiler genel greve gidiyor.; -Kadınlar yön bulamaz.; -Teröristler beş askeri şehit etti.; -Belediyeler borç içinde kıvranıyor.;
  • Çoğul öznenin bireyleri tek tekse yüklem çoğul olur: -Başbakan ve dışişleri bakanı köşkte bir araya geldiler.; -Artık mesajlarda kullanıcılar sesli harf yazmıyorlar.

Cansızlarda, bitki ve hayvanlarda da bu durumda çoğul kullanılır: -Ağaçlar yaprak dökecekler, yaprak dökecekler... -Bu kızgın çölde hayvanlar su kaynaklarında toplanırlar. (belgesel anlatımı).

Kişi uygunluğu: 1. Tek özne tek yüklemdir: -Ben yaptım, sen aldın, onlar dinlemediler. 2. Öznesi ayrı olma durumunda:

  • Özneler 2. ve 3. şahıslar ise yüklem, 2. çoğul olur: -Kardeşinle sen bugün sınava gireceksiniz.
  • Özneler 3. ve 1. veya 2. ve 1. veya her üçü ise, yüklem çoğul olur:

-Babanla ben tatile gidiyoruz. -O gece orada sen, ben ve Ahmet vardık.

  • Çoğul kişi adları çoğuldur: -Biz Türkiye olarak yardım edeceğiz.; -Yönetim kurulu olarak böyle davranıyoruz.
  • Kimi, bazı... adıllarından sonra 1. şahıs takısı almış öznelerde yüklem tekil olabilir: -Ne yapmadık ki vatan için, kimimiz nutuk söyledi, bazılarımız şehit oldu.

Kaynakça

  • ATABAY, Neşe-ÖZEL, Sevgi-ÇAM, Ayfer (1981), Türkiye Türkçesinin Sözdizimi, TDK, Ankara, 131 s. (2003), Papatya Yayınları, 136 s.
  • BANGUOĞLU, Tahsin (1986), Türkçenin Grameri, TDK, Ankara, 2. Baskı, 628 s.
  • DELİCE, H. İbrahim, (2003), Türkçe Sözdizimi, Kitabevi, İstanbul, 248s (2007), Kitabevi, 280s.
  • DiZDAROGLU, Hikmet (1976), Tümcebilgisi, TDK, Ankara, 522+2 s.(doğru-yanlış cetveli).
  • HATİPOĞLU, Vecihe (1972), Türkçenin Sözdizimi, Ankara
  • KARAHAN, Leyla (1991), Türkçede Söz Dizimi, Akçağ Yayınları, Ankara, (2006, Akçağ Yayınlaır, 192 s.).
  • KONONOV, A. N (1956)., Grammatika Sovremennogo Turetskogo Literaturnogo Yazıka, Akademiya NAUK SSSR Institut Vostokovedeniya, Moskva-Leningrad, 569 s. (Tıpkıbasım (2001), Multilingual, İstanbul)

Dış bağlantılar

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.