12 Eylül Darbesi

12 Eylül Darbesi veya 1980 İhtilali, resmî isimlendirmeleriyle 12 Eylül 1980 Harekâtı veya Bayrak Harekâtı,[2] Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askerî darbe.[3] 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime karşı gerçekleştirdiği üçüncü ve son başarılı açık müdahalesidir.[3][4] Bu müdahale ile Kenan Evren devlet başkanı oldu, Süleyman Demirel'in başbakan olduğu hükûmet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askerî dönem başladı. Bu dönem yaklaşık dokuz yıl sürdü. 12 Eylül 1980 darbesi ardından partiler lağvedildi, parti liderleri önce askerî üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı. Darbe sonrası; resmi rakamlara göre 650.000 kişi gözaltına alındı, 230.000 kişi askeri mahkemelerce yargılandı; cezaevlerinde ise işkence sonucu 171 olmak üzere, yaklaşık 300 kişi hayatını kaybetti, 50 kişi idam edildi, 1.683.000 kişi ise fişlendi.[5][6][7][8][9]

12 Eylül Darbesi
Tarih 12 Eylül 1980) (1980-09-12)
Saat 03.59
Konum Türkiye Cumhuriyeti, Ankara
Diğer adı 12 Eylül İhtilâli
Neden Sağ-sol çatışması, siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarsızlık
İlk duyuran Kenan Evren
Katılanlar Kenan Evren, Nurettin Ersin, Tahsin Şahinkaya, Nejat Tümer, Sedat Celasun, Bülend Ulusu
Sonuç Ordu yönetime el koydu ve 1982 Türkiye Anayasası çıkarıldı.
Can kaybı 7 bin kişi için idam cezası istendi ve 517 kişiye idam cezası
Kayıp 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişi işkenceden öldü.[1]
Maddi hasar 50,4 milyar $[1]
Dava Barış Davası

2010 anayasa referandumunda, değişikliklerin kabul edilmesiyle 13 Eylül 2010 tarihinde çeşitli sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve dernekler ile darbe mağduru kişiler 12 Eylül darbesini yapanlar hakkında suç duyurusunda bulundu.[10] Bütün suç duyurularını toplayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı "Millî Güvenlik Konseyi (MGK) adı altında 12 Eylül 1980'de ülke yönetimine el koyan ve 24 Kasım 1983 yılına kadar bu statüsünü sürdüren askerî cunta yönetiminin hayatta kalan üyeleri, Kenan Evren, Nejat Tümer ve Tahsin Şahinkaya'nın işlediği (A) Nürnberg Şartı ile kabul edilmiş ve tüm devletlerin kendi kanunlarında yer almasa dahi suçun oluşumu halinde takip etmek zorunda oldukları uluslararası hukukun buyruk kuralı niteliğine sahip insanlığa karşı suçlar (B) 765 Sayılı Ceza Kanunu'nun 146, 147, 153, 174, 179, 180, 181. maddeleri kapsamında, insanlığa karşı suçlar ve resen takdir edilecek suçlar nedeniyle haklarında başsavcılık tarafından ceza dava açılması ve haklarında gerekli önlemlerin alınması istemi..."[11] ile 7 Nisan 2011 yılında ilk soruşturmayı başlattı. 4 Nisan 2012 tarihinde ise darbenin yargılanmasına başlanmıştır.[12][13] Davaların sonucunda, 2014 yılında; Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya mahkeme tarafından müebbet hapis cezası almıştır.[14][15] Karar sonrası temyize gidilmiş, bu süreçte hem Evren hem Şahinkaya ölmüştür.[16] Bunun üzerine, Yargıtay 16. Ceza Dairesi kamu davasını ortadan kaldırmış; sanıkların ölümünden dolayı davanın düşürülmesine karar vermiştir. Ayrıca Yargıtay; Evren ve Şahinkaya'nın rütbelerinin sökülmesine ve mal varlıklarına el konulmasına yer olmadığını hükmetmiştir.[3]

Darbenin gerekçeleri

Siyasi istikrarsızlık

12 Eylül 1980 askerî darbesinin gerekçeleri arasında ülkede yaygınlaşan siyasi cinayetler ve 6 Eylül günü Konya'da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin şeriat amaçlı bir kalkışma girişimi olarak nitelediği Kudüs Mitingi gösterildi. Konya mitingi olarak da bilinen bu mitingde topluluk İstiklal Marşı sırasında yerlere oturmuş ve İstiklal Marşı'nı yuhalamıştır. Miting sırasında sürekli şeriat çağrısı yapılmış, devlet protesto edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 22 Mart 1980'de ilk turunu yaptığı Cumhurbaşkanlığı seçimini, 114 tur oylama yaptığı halde darbe gününe kadar sonuçlandıramayarak, halkta demokratik yollarla ülkenin düzlüğe çıkamayacağı inancına yol açtı.[17]

Ekonomik sebepler

12 Eylül öncesi dönemin son Başbakanı Süleyman Demirel'in "70 sente muhtacız" sözü ile özetlenen dış ticaret açığındaki artış ve döviz darboğazı; işsizlik, kıtlık ve işyeri anlaşmazlıkları ile beraber ekonomik sebepleri oluşturur. Aynı zamanda 1980'lere doğru tüm dünyada neoliberal bir ekonomik dönüşüm yaşanmaktaydı. Neoliberal reformları uygulayabilmek için toplumsal muhalefetin olmaması ve baskı ortamı gerekliydi. Amerika Birleşik Devletleri neoliberal politikaları hızlandırabilmek için dünyanın çeşitli ülkelerinde sağ hükûmetleri işbaşına geçirmek için askerî darbeleri desteklemekteydi.[18] O dönemde Türkiye'de yükselen bir toplumsal muhalefet özellikle işçi ve öğrenci hareketleriyle kendini göstermekteydi.[19] Fabrikalarda grevler artmıştı.

Güvenlik sorunları

12 Eylül öncesi ülkede ciddi bir güvenlik sorunu vardı. Yükseköğretim Kurumlarında değişik siyasi görüşler tarafından art arda basılır ve öğrencilerin üniversiteyi boykot etmeleri için baskı uygulardı. Darbe gününden bir gün önceki gazeteler Eskişehir'de kahvenin tarandığını ve bir kişinin öldüğünü, Ankara'da ev basan teröristlerin 2 kişiyi öldürdüğünü, Mersin'de sinema kuyruğunun tarandığını ve 4 kişinin öldüğünü, İstanbul, Gaziantep ve Malatya'da birer kişinin öldürüldüğünü yazar.[20]

Dış siyaset etkenleri

NATO güney kanadının en önemli üyelerinden olan Türkiye'nin siyasi ve ekonomik iktidarsızlığı özellikle ABD tarafından gözleniyordu. 1979 yılında meydana gelen İran İslam Devrimi, ardından aynı yıl içinde Sovyetler Birliği'nin Afganistanişgal etmesi üzerine Türkiye'nin ABD politikaları için istikrarlı hale gelmesi önem kazandı.[21]

Darbe öncesi olaylar

Darbe öncesi suikastları

Suikast kurbanı Mesleği Tarih Öldürüldüğü yer Notlar
Doğan Öz Cumhuriyet Savcısı 24 Mart 1978 Ankara
Bedrettin CömertAkademisyen11 Temmuz 1978Ankara
Bedri Karafakioğlu Akademisyen 20 Ekim 1978 İstanbul İTÜ'ye gitmek için minibüse binerken civarında Cengiz Ayhan tarafından öldürüldü.
Abdi İpekçiGazeteci, yazar1 Şubat 1979TeşvikiyeMehmet Ali Ağca tarafından öldürülmüştür
Ceyhun CanTürkiye İşçi Partisi Adana eski il başkanı10 Eylül 1979Yazıhanesinde öldürüldü
Fikret ÜnsalÇukurova Üniversitesi Rektör Vekili12 Eylül 1979Adana Evinin önünde öldürüldü
Mürsel KarataşMalatya Ülkü Ocakları eski başkanı19 Eylül 1979Sultanahmet
Süreyya Eminsoy Tarsus Cumhuriyet Savcısı 23 Eylül 1979 Tarsus
Cevat YurdakulAdana Emniyet Müdürü28 Eylül 1979Adana
İlhan Egemen DarendelioğluAdalet Partisi İstanbul milletvekili19 Kasım 1979Beyazıt
Ümit Doğançayİstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı20 Kasım 1979EtilerProfesörler Sitesi öldürüldü
Kemal Fedai CoşkunerFedai Dergisi sahibi, yazarı3 Aralık 1979İzmirAgora semtinde öldürüldü
Cavit Orhan Tütengilİstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi7 Aralık 1979LeventEvinden üniversiteye giderken uğradığı silahlı saldırıda ölmüştür.​
Ümit KaftancıoğluTRT İstanbul Radyosu prodüktörlerinden11 Nisan 1980ŞişliEvinin önünde silahlı saldırıya uğrayarak ölmüştür.​
Gün SazakMilliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı27 Mayıs 1980AnkaraEşiyle gittiği bir ziyaretten dönüp arabadan eşyalarını indirdiği sırada, Devrimci Sol militanların açtığı çapraz ateşte ölmüştür.​
Mehmet Zeki Tekiner CHP Nevşehir İl Başkanı 17 Haziran 1980 Nevşehir
Ali Rıza AltınokMilliyetçi Hareket Partisi Gaziosmanpaşa ilçe başkanı24 Haziran 1980Evinde eşi ve kızıyla birlikte öldürüldü
Abdurrahman KöksaloğluCumhuriyet Halk Partisi İstanbul milletvekili15 Temmuz 1980Şişliİşyerinde öldürüldü
Nihat ErimEski Türkiye Başbakanlarından19 Temmuz 1980İstanbulDragos Deniz Kulübü'nden çıkarken öldürüldü
Kemal TürklerDİSK ve Maden-İş Sandikası Genel Başkanı22 Temmuz 1980MerterSilahlı saldırı sonucu öldürülmüştür.​

Hükûmet belirsizliği ve arayışları

1973 Türkiye genel seçimleri sonrası tek başına parti çıkmamış, uzlaşma sonucunda Bülent Ecevit başbakanlığında kurulan 39. Türkiye Hükûmeti CHP ile MSP arasındaki anlaşmazlıklar sonucunda Bülent Ecevit'in 1974 Eylül'ünde görevinden istifası ve erken seçim kararı almasıyla sona ermiş 200 günü aşan belirsizlik süreci sonrası görevine devam eden hükûmetle 1977 Türkiye genel seçimlerine gidilmiş ancak tek başına hükûmet çıkmaması üzerinde Çankaya hükûmeti olarak bilinen Ecevit Başbakanlığındaki 40. Türkiye Hükûmeti görevine devam etmiş, 21 Haziran - 21 Temmuz 1977 tarihleri arasında görev yapabilmiş TBMM'de güvenoyu alamayan Ecevit istifa etmiş, sonrasında 41. Türkiye Hükûmeti İkinci Milliyetçi Cephe olarak bilinen Süleyman Demirel başbakanlığındaki geçici hükûmet 21 Temmuz 1977 - 5 Ocak 1978 tarihleri arasında görev yapabilmiştir.

Motel hükûmeti

Motel hükûmeti projesi mimarı Bülent Ecevit

22 Aralık 1977'de Bülent Ecevit, İstanbul'un Florya semtinde bulunan Güneş Moteli'nde daha sonra 11'ler olarak anılacak Adalet Partisinden ayrılan bağımsız milletvekillerden Enver Akova, Ali Rıza Septioğlu, Mustafa Kılıç, Şerafettin Elçi, Mete Tan, Tuncay Mataracı, Güneş Öngüt, Orhan Alp, Ahmet Karaaslan, Hilmi İşgüzar, Oğuz Atalay ile görüşmüş ve yeni kurulacak hükûmette bakanlık koltuğu karşılığında Demirel hükûmeti aleyhindeki gensoruyu desteklemeleri konusunda anlaşmıştı. 31 Aralık'ta II. Milliyetçi Cephesi hükûmeti düşürülmüş ve 5 Ocak 1978'de 229 güvenoyunu sağlayan Ecevit III. Ecevit hükûmetini kurmuştur. Bakanlık koltuğunu istemeyen Oğuz Atalay dışındaki 10 kişiye bakanlık verilmiştir. Adalet Partisi bu duruma "Bir oya bir bakanlık" diyerek eleştirmiş ve bu hükûmet "Motel hükûmeti" olarak anılmıştır. Demirel bu hükûmetin gayrimeşru olduğunu iddia ederek Ecevit'e başbakan demeden "hükûmetin başı" olarak hitap etmiştir. Motel hükûmeti ancak 5 Ocak 1978 ile 12 Kasım 1979 tarihleri arasında görev yapabilmiştir.

Kahramanmaraş olayları

19 Aralık ile 26 Aralık 1978'de Kahramanmaraş'ta meydana gelen Alevileri hedef alan saldırılarda resmi rakamlara göre yedi gün süren olaylar sırasında 105 Alevi öldürüldü, yine Alevilere ait 200'ün üzerinde ev yakıldı, 100'e yakın işyeri tahrip edildi.

Hükûmeti kurma yetkisi

14 Ekim 1979'da yapılan seçimlerde Adalet Partisi ikinci parti olarak çıkmış olmasına rağmen Bülent Ecevit'in istifa etmesiyle Süleyman Demirel'e hükûmeti kurma yetkisi verildi.[22] Kerhen Millî Cephe hükûmeti olarak bilinen 43. Türkiye Hükûmeti 12 Eylül Darbesi'nden önce millet iradesi ile kurulan son hükûmettir. Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel başkanlığında kurulan hükûmet 12 Kasım 1979 - 12 Eylül 1980 tarihleri arası görev yaptı.

"Yüz Gün Planı"

Üçüncü Ecevit hükûmetinin istifasından sonra Milliyetçi Hareket Partisi, Millî Selamet Partisi'nin hükûmete alınmasına karşı çıktığı için Üçüncü Milliyetçi Cephesi gerçekleştirilememiş ve 12 Kasım 1979'da Süleyman Demirel'in başbakanlığında azınlık hükûmeti kurulmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi ve Millî Selamet Partisi bu hükûmeti dışarıdan desteklemiştir. Demirel "Yüz Gün Planı"nı açıklayarak anarşi ve enflasyon olmak üzere iki temel sorununu 100 günde çözeceğini iddia etmiştir. Bu plan tartışmalara yol açmış ancak tartışma yüz günün hükûmetin güvenoyu aldığı 25 Kasım 1979'dan itibaren mi yoksa Demirel'in Plan'ı açıkladığı 8 Aralık 1979'dan itibaren mi sayılacağı konusuna odaklanmıştır.

TSK'nin Uyarı Mektubu

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülend Ulusu, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya ile Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'un imzasını taşıyan, ülkedeki iç karışıklıkla ilgili bir uyarı mektubu 27 Aralık 1979 tarihinde Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e gönderildi. 1 Ocak 1980'de Çankaya Köşkü'nde Kenan Evren ve kuvvet komutanlarıyla bir görüşme yapıldı. Mektupta şu ifadeler kullanılmıştı: "Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasi partilerimizin bir an önce, millî menfaatlerimizi ön plana alarak, anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi devleti çökertmeye yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal kuruluşların da bu yönde yardımcı olmalarını ısrarla istemektedir."

24 Ocak Kararları

24 Ocak Kararlarının mimarı "Sandalyesiz Bakan" Turgut Özal

Ekonomik olarak yaşanan istikrarsızlık, üretimin azalması ve karaborsacılığın oluşması gibi nedenlerin ortadan kaldırılması için kamu harcamalarının sınırlandırılması, ücretlerin düşürülmesi, serbest döviz kuru gibi ekonomik önlemler alınması kararlaştırılmıştır. Bunun için Süleyman Demirel Turgut Özal'ı başbakanlık müsteşarlığına atadı ve IMF ile bu kapsamda bir anlaşma imzalandı.[23]

"Kadayıfın Altı"

Şubat 1980'de Millî Selamet Partisi başkanı Necmettin Erbakan Demirel hükûmetini kerhen (istemeyerek) desteklediğini açıkça dile getirmiş, mevcut hükûmetin görevinin biteceği tarihin Türkiye'nin çıkarlarına hizmet edecek bir tarih olması gerektiğini savunmuş, 1 ay daha beklenmesi gerektiğini söylemiştir.[24] Bundan 43. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti "Kerhen MC (Milliyetçi Cephe)" olarak anılmaya başlamıştır. Necmettin Erbakan, 13 Mart 1980 tarihli basın toplantısında "Kadayıfın altı kızarmadan bu hükûmeti uzaklaştıracak olursanız, bu zihniyet milleti aldatmanın gene fırsatını bulacaktır. Onun için kadayıfın altının kızarmasını bekleyeceğiz.", 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 23 Nisan 1980 tarihli basın toplantısında ise "18 Mayıs'a MSP il başkanları toplantısına kadar bekleyeceğiz. Kadayıfın altının kızarıp kızarmadığına bakacağız." demiştir.

Cumhurbaşkanı seçimi bunalımı

Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün görev süresi dolduğu sırada meclisteki en büyük 2 partinin liderleri Ecevit ile Demirel daha Cumhurbaşkanlığı için aday bile belirlememişlerdi. Son anda adaylar bulundu. Seçimler sırasında hiçbir aday cumhurbaşkanı olmak için yeter oyu alamıyordu. Meclis onlarca defa tekrar oylama yaptı fakat bir türlü yeni cumhurbaşkanı seçilemedi. Bu durum askerlerin ülke yönetimine müdahalesine zemin hazırlıyordu. İngiliz Büyükelçiliği, 15 Mayıs 1980 tarihli raporunda bu duruma değinmiştir. Özellikle General Kenan Evren’in Brüksel’deki NATO toplantısından döndükten sonra yaptığı açıklamasında Brüksel’de kendisine sürekli Cumhurbaşkanının ne zaman seçileceği konusunda sorular sorulduğu kendisinin de tatmin edici bir cevap veremediğini belirtmiş ve durumun can sıkıcı olduğunun altını çizmiştir. Evren sağdan ve soldan tüm partilerin birleşip artık bu sorunun çözülmesi konusunda uyarıda bulunmuştur.[25]

Bayrak Harekâtı

17 Haziran'da Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, kuvvet komutanları ve Genelkurmay II. Başkanı Necdet Öztorun'u çağırmış ve kod adı "Bayrak Harekâtı" olan bir darbenin 11 Temmuz 1980'de gerçekleştirilmesi bildirmiştir.[26] Ancak 2 Temmuz'da Süleyman Demirel hükûmeti güvenoyu aldığı için ertelenmiştir.[27] Daha sonra 28 - 31 Ağustos'ta "5 Eylül 1980'den itibaren her an hazır olunması" bildirilen "Bayrak Harekâtı" emirleri özel kuryelerle komutanlara teslim edilmiştir.[28]

Çorum Olayları

1980 Mayıs-Temmuz aylarında Çorum'da meydana gelen, siyasi ve dini temelli olarak ortaya çıkan kanlı olaylar olup, 57 kişinin öldüğü olaylar güvenlik güçlerinin müdahalesi sonrası yatıştırılmıştır.

Fatsa nokta operasyonu

14 Ekim 1979 tarihinde yapılan ara seçimler sonrası Devrimci Yol'un bağımsız adayı Fikri Sönmez CHP adayının (Zeki Muslu) 1150, AP adayının (Ali Rıza Özmaden) 850 oy aldığı seçimde 3096 oyla Fatsa Belediye başkanı seçildi. Belediye halk komiteleri şeklinde örgütlenmişti.[29] Bu örgütlenme ilk olarak yedi mahallesi olan Fatsa'nın çeşitli özelliklerine göre on bir birime ayrılması ve her bir birime üç ila yedi halk komitesi temsilcisi seçilmesi şeklinde belirlendi.[30] Fikri Sönmez'in belediye başkanı olduğu dönemde sokakların çamurdan arındırılması için "Çamura Son Kampanyası" gibi kampanyalar ve Fatsa Halk Kültür Şenliği yapıldı.

8 Temmuz 1980'de askerî birlikler Fatsa ilçesine gönderilmiş ve 9 Temmuz 1980 tarihinde Kenan Evren ordu komutanlarıyla beraber inceleme yapmak için Fatsa'ya gitmiştir. Bakanlar Kurulu tarafından, «Küçük terör odaklarında» baskınlar yapılmasına ilişkin kararla 11 Temmuz sabah erken saatlerinde asker ve polis "nokta operasyonu" düzenlenmiş ve Fatsa Bağımsız Belediye Başkanı Fikri Sönmez ile beraber 300 kişi gözaltına alındı bunlardan 250 kişi 15 Temmuz'da serbest bırakıldı[31] 12 Temmuz'da sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve kaymakam görevden alındı.[31] DİSK genel başkanı ise Demirel'i Çorum'u unutturmak için Fatsa olayını yaratmakla suçladı.[31] Sönmez 18 Temmuz'da tutuklandı. Haklarında açılan davanın iddianamesinde Belediyenin Devrimci Yol örgütünün egemenliğine geçmesiyle; Başkan Fikri Sönmez, siyasetin unsurlarından ve stratejik aşamalarından biri olan direniş komitelerini gündeme getirmiş; ve halk komiteleri adıyla 11 mahallede 5'er kişilik direniş komitelerini kurdurmuştur. Çamura Son Kampanyası, Fatsa Halk Kültür Şenliği gibi faaliyetlerin Devrimci Yol Merkez Komitesinin kararı gereğince yapılmıştır. [32] sözleri yer almaktaydı.

Kenan Evren 25 Ekim 1982'de Trabzon gezisi sırasında yaptığı bir konuşmada bu olayla ilgili Ve yine biliyorduk ki, Fatsa kurtarılmış bir kasaba idi. Oralarda Devletin kanunları işlemiyordu. Buralarda vatandaşlar sorunlarını, Devletin ilgili makamlarına değil, mahalle komitelerine bildirmekte ve şikayetleri kendilerinin taktıkları isimle buralardaki (Halk Mahkemelerinde) neticelendirilmekte ve hatta bu halk mahkemelerinde ölüm cezaları dahi verilmekte ve bu cezalar sokak ortasında herkesin gözü önünde kurşunlanarak icra edilmekteydi. Böyle sokak ortasında, bu mahkeme kararlarının yerine getirildiği zamanları da biliyoruz.[33] sözlerini sarf etti.

Zafer Bayramı ve Kudüs Mitingi

Necmettin Erbakan "Karadeniz şehirlerinden birisinde vefat eden bir din adamının cenaze töreni"ni neden olarak göstererek 30 Ağustos tarihinde kutlanan Zafer Bayramı'nın Anıtkabir'deki kısmı ile Genelkurmay Başkanlığı'nda yapılan kutlama törenlerine katılmamış,[34] 23 Temmuz 1980'de İsrail'in Kudüs'ü başkent ilan etmesi sonucu Millî Selamet Partisi 6 Eylül Cumartesi günü Konya'da "Kudüs'ü kurtarma yürüyüş ve mitingi" düzenlemiştir.

100 binden fazla kişinin katıldığı mitinge bazı kişiler şalvar, cübbe ve sarıkla gelerek, eski harflerin bulunduğu pankartlar açmış ve "Şeriat gelecek, vahşet bitecek", "Dinsiz devlet, yıkılacak elbet" gibi sloganlar atmışlardır. Miting sırasında okunan İstiklâl Marşı topluluk tarafından yuhalanmıştır.[35]

Betül Tiftik mitingi partilerinin yapmadığını öne sürmüştür:

"Konya Mitingini MSP olarak biz yapmadık. Bütün partilerin sahip çıkması için bir tertip heyeti düzenlendi ve önemine binaen, bütün partileri ve liderleri davet etti." [36]

Ancak dönemin MSP'li Konya Belediye Başkanı Mehmet Keçeciler, mitingin MSP tarafından düzenlendiğini, hatta kendisinin mitingden önce Necmettin Erbakan ve Oğuzhan Asiltürk'le, Ankara'da MSP Genel Merkezi'nde bu mitingi iptal ettirmek için görüştüğünü, iptal ettiremeyince MSP'den istifa ettiğini, fakat bunun da kabul edilmediğini yıllar sonra belirtmiştir.[37]

Darbe

Millî Güvenlik Konseyi

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'dan oluşan Millî Güvenlik Konseyi, radyodan okunan ilk bildiriye göre: İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur.[38]

12 Eylül tarihli 2 numaralı bildiriyle ülke genelinde 13 sıkıyönetim bölgesine 13 general sıkıyönetim komutanı olarak atanmıştır. 7 numaralı bildiriyle siyasi partilerin faaliyetleri yasaklanmış olduğunu ve Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerin faaliyetlerinin de durdurulmuş olduğunu duyurulmuştur. Emniyet Genel Müdürlüğü başta olmak üzere polis teşkilatı Jandarma Genel Komutanlığının emrine verilmiştir. Darbe günü Emniyet ve Millî İstihbarat Teşkilatı üst düzey yöneticileri Genelkurmay Başkanlığına davet edilmiş ve TRT ile PTT Genel Müdürleriyle beraber tecrit edilmişlerdir.[39] 20 Eylül'de ise Kenan Evren eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülend Ulusu'yu başbakan olarak görevlendirmiş[40] ve 21 Eylül'de Ulusu'nun sunduğu bakanlar kurulu listesi Millî Güvenlik Konseyi tarafından onaylanmıştır.

12 Eylül 1980 darbesinin Newsweek haber dergisinin 22 Eylül 1980 tarihli sayısının kapağında yansıması.

Hamzakoy ve Uzunada

Darbenin gece 3:00'da ilanından sonra aynı gün sabah saat 5:30'da Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'a Genelkurmay başkanı Kenan Evren tarafından birer tebliğ gönderildi. Tüm tebliğlerde; "TSK yönetime el koymuştur. Hükümetiniz feshedilmiş, parlamento üyeliğiniz düşmüştür. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz" ifadesiyle birlikte gidecekleri adresler belirtilmektedir. Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel için Hamzakoy Gelibolu adresi belirtilirken, Necmettin Erbakan'a ise Uzunada İzmir adres olarak verilir.[41]

Ecevit ve Demirel eşleriyle birlikte aynı uçakla Hamzakoy'a götürülür. Yaklaşık bir ay boyunca, 11 Ekim 1980'e kadar burada kaldılar. Necmettin Erbakan aynı gün uçakla Uzunada'ya götürülür. Alparslan Türkeş evinde bulunamadığı için Millî Güvenlik Konseyi, 13 Eylül'de bir bildiri ile teslim olmaması halinde suçlu duruma düşeceğini belirtir.[42] Bunun üzerine 14 Eylül'de Ankara Merkez Komutanlığına teslim olur ve Uzunada'ya gönderilir.[41]

Basın

Uluslararası ajansların son dakika notuyla geçtiği 12 Eylül Darbesi'ni Türkiye'nin önde gelen gazeteleri aynı tarihte attıkları manşetlerle okuyuculara duyurmuştur. Dönemin büyük gazetelerinden Milliyet ve Tercüman gazetesi "Parlamento ve hükûmet feshedildi, bütün yurtta sıkı yönetim ilan edildi..." başlığı ve büyük harflerle "Silahlı Kuvvetler Yönetime El Koydu" manşetiyle duyurmuş, Hürriyet "Bütün yurtta sıkı yönetim uygulandı, ordu yönetime el koydu", Cumhuriyet ise "Silahlı Kuvvetler yönetime el koydu" başlıklarıyla duyurmuştur.[43]

"MHP Davası"

Askerî müdahalenin ardından, diğer bütün siyasi partiler ile birlikte, MHP'nin de siyasi faaliyette bulunması yasaklanmış, 16 Ekim 1981 tarihli Millî Güvenlik Konseyi (MGK) kararıyla parti kapatılarak mallarına el konmuştur. 29 Nisan 1981 tarihinde ise, MHP ve Ülkücü kuruluşlar hakkındaki soruşturma sonrasında 945 sayfalık bir iddianame ile "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası" açılmıştır. Dava 5 yıl, 11 ay, 8 gün sürmüş, 333 duruşmaya sahne olmuş ve 7 Nisan 1987'de sonuçlanmıştır. Ankara 1 Numaralı Askeri Mahkemesinde görülen 392 sanıklı davada, MHP lideri Alparslan Türkeş'e 11 yıl, 1 ay, 10 gün hapis cezası verilmiştir. Partinin genel idare Kurulu üyelerinin tamamı beraat etmiş, 5 sanık hakkında idam cezası verilmiştir. 150 sanığın beraat ettiği davada, 9 sanık hakkında müebbet hapis, 219 sanık hakkında 6 ay ile 36 yıl arasında değişen hapis ve 6 sanık hakkında da görevsizlik kararı verilmiştir. 3 sanık hakkındaki dava düşerken, 2 sanık da yargılama sırasında ölmüştür.

Yargılama süresi içinde kalbinden rahatsızlanan Alparslan Türkeş, 29 Mayıs 1983'te Mevki Askeri Hastanesi'ne kaldırılmıştır. 4 yıl, 5 ay, 28 gün tutuklu kalan MHP lideri, tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak 1 gün hapis cezasından sonra tahliye edilmiştir.

12 Eylül dönemi

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve Kuvvet Komutanları tarafından oluşturulan askerî yönetim Millî Güvenlik Konseyi adı altında 1983 genel seçimine kadar Türkiye'ye ilişkin tüm kritik kararları aldı.

"Asmayalım da besleyelim mi?"

Darbeden sonra ilk idamlar 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleşmiştir. İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edilmiştir. 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkûm edilen Erdal Eren, idam kararı Yargıtay tarafından iki kere iptal edilmiş olmasına rağmen, Millî Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Ulucanlar Cezaevi'nde idam edilmiştir.[44] Kenan Evren, 3 Ekim 1984'teki Muş gezisi sırasında yaptığı konuşmada Erdal Eren'in idamına ilişkin[45] şunları söylemiştir: "Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?" İdam edilen Erdal Eren ise asılmadan önce; cezaevinde yapılan "insanlık dışı" işkenceleri düşündükçe, ölümün kendisi için bir kurtuluş olduğunu ifade etmiştir.[46]

1402'likler

6 Kasım 1981'de çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile YÖK kuruldu.[47] Bundan sonra 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 2301 ve 2766 sayılı kanunla değişik maddelerince özellikle solcu olduğu düşünülen 71 Üniversite personeli YÖK tarafından görevlerinden uzaklaştırıldı.[48] İlk uzaklaştırmalar Şubat 1983'te başladı.[49] Genelkurmayın açıklamalarına göre toplam 4891 kamu personeli görevden alınmış ve 38 profesör, 25 doçent, 10 yardımcı doçent 1402'lik olmuştur. Ancak 1402'lik olmak istemediğinden bizzat istifa yolunu seçenler de dahil edildiğinde bu sayının 20.000 civarında olduğu öne sürülmektedir.

Banker skandalı

Darbe öncesi mevcut hükûmetin aldığı 24 Ocak Kararları sonrası faizlerin serbest bırakılmasıyla bir anda çoğalan bankerler, zaman içinde piyasanın bu faiz yükünü kaldıramaması sonucu hızla çökmeye başlamış "Banker Yalçın" (Yalçın Doğan) ve "Banker Kastelli" olarak anılan (Cevher Özden) ikilisinin karıştığı skandallar kamuoyunda derin yankı bulmuştur.

1982 Anayasası

7 Kasım 1982 yılında yapılan Halkoylamasıyla %91.37 evet oyuna karşılık, %8.63 hayır oyuyla kabul edildi. Oy kullanırken iki renk hakimdi: Mavi renk hayır, beyaz renk evet demekti. Kenan Evren yaptığı konuşmalarla halkı mavi oy vermemesi konusunda telkin ediyor[50] ve çeşitli gazetelere mavi renkle ilgili sansür uygulanıyordu.[51]

Darbe ardından geçen 3 yıl içerisinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi ve askerî yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, 1982 yılında yapılan ve aleyhte konuşmanın ve propaganda yapmanın yasak olduğu "güdümlü" referandumda, yüzde 92'lik "Evet" oyu ile büyük farkla kabul edildi. Halk oylamasında 'Hayır' oyu kullananları sandık başında baskı altında tutmak için rengi dışarıdan görünen oy pusulaları kullandırıldığı iddia edildi ama bu, Anayasa'nın çok büyük çoğunlukla kabul edilmesini açıklayan tek neden değildi.[52][53] Anayasa'nın kabulünün bir başka önemli etkeni olarak, ihtilal öncesi iç savaş ortamı nedeni ile vatandaşların kendi hayatlarından endişe etmesi de ifade edilir.[54]

Aynı halk oylamasında, Kenan Evren otomatik olarak Cumhurbaşkanı seçildi. Kabul edilen Anayasa'da bulunan, askerî yönetim üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen, geçici 15. madde, 2010 Türkiye anayasa değişikliği referandumu'na kadar kaldırılmadı.

Bilanço

Darbe sonrası Türkiye Cumhuriyeti kamu ve kuruluşlarında dönemin devlet yöneticilerinin emri ile anarşist ilan eden 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, yine Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi ve 517 kişiye idam cezası verildi. Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı). İdamları istenen 259 kişinin dosyası Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderildi. Yine 71 bin kişi Türk Ceza Kanunu'nın 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı, 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı. 388 bin kişiye pasaport verilmedi. 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti. 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.

Aynı dönem 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 31 gazeteci cezaevine girdi. 300 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci silahla öldürüldü. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı ve aralarında Hürriyet, Millî Gazete ve Ortadoğu'nun da olduğu 13 büyük gazete için 303 dava açıldı. 39 ton gazete ve dergi imha edildi. Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi. 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, 14 kişi aynı dönem yapılan açlık grevlerinde öldü, 16 kişi -kaçarken- vuruldu, 95 kişi -çatışmada- öldü, 73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi, 43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi.[55]

Etkileri

Spora etkileri

13 Eylül gününe ait Tercüman gazetesi, askerî cuntanın karar mekanizması Millî Güvenlik Konseyi'nin spor konusundaki tutumunu okuyucularına şöyle aktarıyordu: "Bu hafta sonu yapılacak bütün spor faaliyetleri yasaklanmıştır. Durum ve şartlara göre bilahare izin verilecektir." Spor etkinlikleri durdurulmuştu. Futbolda 1. Lig ve 2. Lig'e ara verilmişti. Ama Avrupa kupası maçları için soru işaretleri vardı. Zira Fenerbahçe ile Trabzonspor, 17 Eylül'de önemli sınavlar verecekti. Her iki takım hazırlıklarını UEFA Kupası ve Şampiyon Kulüpler Kupası maçlarına göre sürdürürken rakipler de Türkiye'ye gelmiş, karşılaşmaların oynanmasında herhangi bir sakınca olmadığı bildirilmişti. İşin ilginç yanı, ligler ertelenmese hafta sonu İstanbul'da Galatasaray ile Fenerbahçe SK arasındaki derbi vardı. Fenerbahçe SK teknik direktörü Friedel Rausch da darbenin ilan edilmesiyle derbinin tehir edilmemesi için çok dua etmişti. Çünkü Galatasaray SK'yı yenip Avrupa kupasına moralli çıkmak istiyordu. Fenerbahçe SK, UEFA Kupası'nda karşılaştığı Bulgaristan temsilcisi Beroe'ya İstanbul'da 1-0 yenilmişti. Trabzonspor ise Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Polonya'nın GKS Szombierki Bytom takımını 2-1 mağlup etmişti.

Türkiye 1. Ligi'nin bir haftalık aranın akabinde devam etmesi uygun görülse de A millî takımın İzlanda ile oynayacağı maç nedeniyle ara uzuyordu. Futbolda durum böyleyken basketbolcular darbe haberini gurbet ellerde işitecekti. Balkan Şampiyonası düzenleniyordu ve Basketbol erkek millî takımı, Romanya'da turnuvadaydı. 12 Eylül'ün ardından Türkiye, İzmir'de İslam ülkelerini ağırlamaya hazırlanıyordu. 28 Eylül-5 Ekim tarihlerindeki 1. İslam Oyunları'na, askeri yönetim izin vermişti.

Millî Güvenlik Konseyi'nin, kamu kurum ve kuruluşlarına atadığı kişiler ne kadar işinin ehliydi bilinmez; fakat sporda alanında uzman birçok sporcuya taş çıkartacak isimler göreve getirilmişti. Gençlik ve Spor Bakanı Albay Hüsamettin Yılmaz olmuş, Albay Yücel Seçkiner ise Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü koltuğuna oturmuştu.[56]

12 Eylül Darbesinin hemen ardından Kenan Evren Ankaragücü kaptanı Adil Eriç'e Türkiye Kupasını veriyor

Kenan Evren, 1.Lig'de başkentin mutlaka bir takımla temsil edilmesi gerektiğini düşündüğünden o sırada 2. Lig'de mücadele eden MKE Ankaragücü'nün bir üst lige çıkabilmesi için özel kanun çıkartır. Buna göre Türkiye Kupası'nı kazanan bir ekip hangi ligde olduğuna bakılmaksızın 1.Lig'e çıkartılacaktır. 1980-81 sezonunda Türkiye Kupası'nı kazanan Ankaragücü bu şekilde 1.Lig'e çıkmış olur.[57]

83 rejimi

Zincirbozan

Siyasi partilerin yeniden kurulmasına izin verilmiştir. Ancak Millî Güvenlik Konseyi'nin yayınladığı 31 Mayıs 1983 tarih ve 79 sayılı kararıyla Adalet Partisi'nden Süleyman Demirel, Ali Naili Erdem, Ekrem Ceyhun, Saadettin Bilgiç, Nahit Menteşe, Yiğit Köker, İhsan Sabri Çağlayangil, Cumhuriyet Halk Partisi'nden Sırrı Atalay, Metin Tüzün, Celal Doğan, Deniz Baykal, Ferhat Aslantaş, Süleyman Genç, Yüksel Çakmur, Büyük Türkiye Partisi'nden Hüsamettin Cindoruk ve Mehmet Gölhan olmak üzere 16 eski siyasetçi 121 gün süreyle Çanakkale Lapseki ilçesindeki Zincirbozan askerî üssünde zorunlu ikamette tabi tutulmuştur.

Millî Güvenlik Konseyi'nin yeni kurulan partilerin kurucularını veto etmesi ve bazı partilerin ülke genelindeki gerekli teşkilatlanmayı seçim dönemine yetiştirememeleri nedeniyle 6 Kasım 1983 genel seçimlerine katılmasına izin verilmeyen Büyük Türkiye Partisi'nin devamı niteliğinde olan Doğru Yol Partisi, Sosyal Demokrasi Partisi ve Refah Partisi'ne "Yasaklılar", Millî Güvenlik Konseyi tarafından genel seçimlere katılmalarını uygun bulunan Emekli Orgeneral Turgut Sunalp'in liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi, eski Başbakanlık Müsteşarı Necdet Calp'ın liderliğindeki Halkçı Parti ve 24 Ocak Kararları'nı hazırlayan Turgut Özal'ın liderliğindeki Anavatan Partisi'ne "İcazetliler" veya "6 Kasım partileri" denilmiştir.

1983 genel seçimleri

6 Kasım 1983 genel seçimine, kapatılan eski siyasi partilerin hiçbiri katılamadı. Yapılan genel seçimleri Anavatan Partisi kazandı, Halkçı Parti ikinci ve Milliyetçi Demokrasi Partisi de sürpriz bir şekilde üçüncü oldu. Seçimlerden sonra milletvekillerinin parti değiştirmeleri sonucunda Doğru Yol Partisi ve Sosyal Demokrasi Partisi de meclise girdi. Daha sonra alınan başarısız seçim sonuçları nedeniyle Milliyetçi Demokrasi Partisi kendisini feshetti, Halkçı Parti ise Sosyal Demokrasi Partisi ile birleşerek Sosyaldemokrat Halkçı Parti'yi kurdu.

Devlet Güvenlik Mahkemeleri

Amerika Birleşik Devletleri'nin rolü iddiası

Mehmet Ali Birand'ın Amerika Birleşik Devletleri hükûmetinin darbeden haberdar olduğuna dair iddiaları 12 Eylül'de ABD'nin rolü konusunu tartışmalara açtı.[58] Bu iddia ilk kez Mehmet Ali Birand'ın 12 Eylül Saat: 04.00 adlı kitabında ortaya atılmış olup kitapta "bizim çocuklar işi bitirdi" minvalindeki mesajın bir diplomat tarafından Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye Masası Sorumlusu Paul Henze'ye iletildiği belirtilmektedir.[58][59][60] Kitapta Paul Henze'ye askerî müdahale haberini ulaştıran diplomatın "seninkiler nihayet yaptı" ve "Senin generaller Türkiye'de darbe yaptılar" cümlelerini kullandığı, Henze'nin ise bu habere tepkisinin "Öyle mi? Çok memnun oldum." şeklinde olduğu savunulmaktadır.[61] Yine Mehmet Ali Birand'ın 12 Eylül belgeseline yaşadıklarını anlatan Paul Henze "Ankara'daki çocuklar yaptılar." benzeri bir cümle ile darbe haberinin kendisine iletildiğini açıklamıştır.[62] Birand, Henze'nin Başkan Carter'a darbe haberini "bizim çocuklar işi başardı" şeklinde verdiğini iddia etmesine karşın Henze bu sözlerin Mehmet Ali Birand'ın uydurması olduğunu belirterek yalanladı.[63] Bunun üzerine Birand, "Henze televizyon için yapılan röportajdan önce kitabı yazarken de bana bu mesajı bu şekilde Carter'a ilettim dedi" diyerek iddiasını yineledi.[60]

Diğer taraftan Kenan Evren, 6 Haziran 2011'de kendi evinde savcı Hüseyin Görüşen'e verdiği ifadede "Bizim müdahale kararımızda Amerika Birleşik Devletleri'nin bilgisi ve desteği yoktur" ifadelerini kullandı.[64] Evren, darbe sonrası düzenlenen basın toplantısındaki "Darbeden önce ABD ile istişarede bulunuldu mu?" sorusuna da "Sureti katiyede hayır. Ankarada tanklı taburumuzun Amerikalı yetkililere tesadüf etmesi ve darbeye 2 saat kalması üzerine onlara haber verdik" yanıtını verdi.[65] Dönemin Hava Kuvvetleri Orgenerali Tahsin Şahinkaya da konuyla ilgili olarak "11 Eylül 1980 günü Türkiye’ye döneceğim sırada Amerika Genelkurmay Başkanı ile kahvaltı ettik. Bir gün sonra Türkiye’de askeri müdahalenin olduğu kendisine söylendiğinde şaşırarak böyle bir şeyi kendisine söylemediğimi beyan etmiş. Yabancı bir ülkeden kesinlikle emir ve talimat almam." şeklinde bir demeçte bulundu.[58] 2011-2014 yılları arasında ABD Ankara büyükelçisi olan Ricciardone de kendisine "Darbe sizin desteğinizle mi oldu?" sorusunu "Sizler buna inanıyorsunuz, ama gerçek öyle değil. O günlerde insanlar darbenin gelmesini bekliyor ve istiyordu; biz de elçilikte tahminde bulunuyorduk, bilmiyorduk." şeklinte cevaplandırdı.[58]

Sıkıyönetim uygulamasının kaldırılması

Sıkıyönetim uygulamasının tarihlere göre kaldırıldığı iller:[66]

19 Mart 1984Bilecik, Bitlis, Burdur, Çanakkale, Çankırı, Gümüşhane, Isparta, Kastamonu, Kırklareli, Kırşehir, Kütahya, İzmir, Sinop
19 Temmuz 1984Afyon, Amasya, Aydın, Balıkesir, Bolu, Çorum, Muğla, Nevşehir, Niğde, Rize, Sakarya, Tekirdağ, Yozgat
19 Kasım 1984Denizli, Giresun, Kayseri, Konya, Manisa, Uşak
18 Mart 1985Antalya, Bursa, Eskişehir, Hakkâri, İçel, Kocaeli, Malatya, Kahramanmaraş, Samsun, Sivas, Tokat, Zonguldak
19 Temmuz 1985Ankara, Artvin, Edirne, Erzincan, İzmir, Ordu
19 Eylül 1985Trabzon
19 Kasım 1985Adana, Adıyaman, Ağrı, Erzurum, Gaziantep, Hatay, İstanbul, Kars
19 Mart 1986Bingöl, Elâzığ, Tunceli, Şanlıurfa
19 Mart 1987Van
19 Temmuz 1987Diyarbakır, Mardin, Siirt

Darbenin yargılanması

Darbe sonrası hazırlanan 1982 anayasasında yer alan geçici 15. madde ile 12 Eylül'ü gerçekleştiren Millî Güvenlik Konseyi ile bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükûmet ve Kurucu Meclis üyeleri hakkında dava açılması engellenmiştir.

2000 yılında Adana savcısı Sacit Kayasu Kenan Evren hakkında iddianame hazırladı. Fakat, Kayasu'nun iddianamesi kabul edilmedi. Kayasu ilk olarak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından kınama cezası aldı. Daha sonra Yargıtay tarafından "görevi kötüye kullanmak" ve "askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif" suçundan mahkûm edilen Kayasu'yu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu meslekten ihraç etti. Avukatlık yapma hakkı dahi elinden alınan Kayasu, ihraç kararı üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde dava açtı. 2008'de sona eren davada "ifade özgürlüğünü kısıtladığı" için Türkiye 41 bin avro tazminata mahkûm edildi.[67]

Mayıs 2010'da meclisten geçen ve cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulan 26 maddelik anayasa değişikliği paketindeki maddelerden biri de "geçici 15. madde"nin kaldırılmasıyla ilgiliydi. Bu maddenin kaldırılmasıyla 12 Eylül Darbesi ile ilgili suçların zaman aşımına uğrayıp uğramayacağı konusunda farklı görüşler ortaya atıldı.

12 Eylül Davası

12 Eylül 2010'daki referandumda %58 evet oyu çıktı ve 13 Eylül 2010 sabahından itibaren 12 Eylül'ün sorumluları hakkında suç duyuruları yapılmaya başlandı.[68]

12 Eylül 2010 tarihinde sonuçlanan referandum sonrasında değiştirilen yasalar çerçevesinde 12 Eylül 1980 yılında gerçekleştirilmiş olan ihtilalden mağdur olanların ilgililere dava açma hakkı doğdu. Bunun sonucunda referandum tarihinin ilk gününden itibaren savcılığa binlerce suç duyurusunda bulunuldu. Bütün bu suç duyuruları toplanıp Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 7 Nisan 2011 yılında ilk soruşturma açıldı. Darbenin üzerinden geçen 31 yıl sonunda açılabilen ilk soruşturmadır.

Dava sonucunda Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, 765 sayılı TCK'nın "Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler" başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldılar.[69] Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın, Kenan Evren’den iki ay sonra, 90 yaşında ölmesiyle Yargıtay aşamasındaki dava düştü. Ancak davanın müdahillerinden olan Devrimci 78’liler Federasyonu davadan vazgeçmeyeceklerini ve 57 ilde işkenceciler aleyhine açılan davaları yakın takipte tutacaklarını belirtti.[70]

Kültürel etkiler

Ahmet Kaya 1986 yılında, Nevzat Çelik'in darbenin idamla yargıladıklarını dile getiren eserini aynı isimli albümle dillendirdi.
Filmler
Diziler
Şarkılar

Kaynakça

  1. Hasan Cömert (11 Eylül 2009). "Rakamlarla 12 Eylül darbesi". NTV.com.tr. 1 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ocak 2016.
  2. "On İki Eylül Harekatı". beyaztarih.com. 27 Mayıs 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Şubat 2020.
  3. Özkaya, Tanju (11 Eylül 2020). "Kanlı 12 Eylül darbesinin üzerinden 40 yıl geçti". Demokrasi tarihinde kara bir leke olarak yer alan ve acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek uygulamaları beraberinde getiren 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 40 yıl geçti. Anadolu Ajansı. 11 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Eylül 2020.
  4. O silahlar babanızın malı mı? 14 Mayıs 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Ahmet Kekeç, Star.
  5. "Kenan Evren, leader of Turkey's 1980 military coup and former president, dies". Yet 650,000 people were detained in the upheaval and 230,000 people were prosecuted in military courts, according to official figures. About 300 people died in prison, including 171 who died after being tortured. The Guardian. 10 Mayıs 2015. 8 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Eylül 2020.
  6. "Former Turkish military chief Evren sentenced to life for staging 1980 coup". Evren, who also served as president after three years of military rule, never expressed regret for the coup. He said it saved NATO member Turkey from anarchy after thousands were killed in streetfighting by militant left-wingers and rightists. “Should we feed them in prison for years instead of hanging them?” he asked in a speech in 1984, defending the hanging of political activists after the army take-over. Fifty people were executed, some 500,000 were arrested, and many disappeared in a country which, bordering the Soviet Union, was on the front line of the Cold War. Reuters. 18 Haziran 2014. Erişim tarihi: 12 Eylül 2020.
  7. "12 Eylül darbecilerinin ilk idamları: 'Soldan' Necdet, 'sağdan' Mustafa". Türkiye’nin en karanlık günlerinin başlangıcı olan 12 Eylül 1980 askeri darbesi sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişi işkencede öldü. Darbeciler idam sehpasına ilk olarak 8 Ekim 1980’de sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Darbenin lideri Kenan Evren’in“Şartların olgunlaşmasını bekledik”sözü ise tarihe geçti. Yeni Şafak. 8 Ekim 2018. 14 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Eylül 2020.
  8. "12 Eylül'de 1 milyon 683 bin kişi fişlendi". CHP Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde 12 Eylül 1980 darbesinde 1 milyon 683 bin kişinin fişlendiğini belirterek “Fişlenen 1 milyon 683 bin kişinin kayıtları hala duruyor mu?” diye sordu. Hürriyet. 12 Eylül 2008. 12 Mayıs 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Eylül 2020.
  9. "TBMM Meclis Araştırma Komisyonu Raporu" (PDF). Darbelerin toplumumuzda ve siyasi hayatımızda ne büyük yaralar açtığına dair en iyi örnek hiç şüphesiz 12 Eylül 1980 darbesidir. 12 Eylül 1980 Darbesinde yaşanan travmanın ne boyutta olduğunu görmek için rakamlara müracaat etmek yeterli olacaktır. 12 Eylül Darbesinde, 650.000 kişi gözaltına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Türkiye Büyük Millet Meclisi. Kasım 2012. 23 Ocak 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Eylül 2020.
  10. Darbeciler hakkında suç duyurusu 16 Eylül 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Star.
  11. 6 Mart 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 12 Eylül'ün ilk soruşturması
  12. "12 Eylül darbesi yargı önüne çıktı, millet ayağa kalktı". Zaman. 5 Nisan 2012. Erişim tarihi: 5 Nisan 2012.
  13. "Darbe yapmak da teşebbüs de suçtur". Yeni Şafak. 5 Nisan 2012. 13 Mart 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Nisan 2012.
  14. "Karar: Darbe suçundan müebbet hapis". Türkiye’de darbe suçu ilk kez mahkûm edildi. 12 Eylül 1980 darbesini yaptıkları gerekçesiyle Evren ve Şahinkaya hakkında müebbet hapis cezası verildi. Karar Yargıtay tarafından onanırsa iki eski generalin tüm askeri rütbeleri alınacak.Kenan Evren'in damadı ve avukatı karar sonrası Evren'in ne yaptığını anlattı... Avukatı, "Dediklerimi anlamadı ve 'Konferansa mı katıldınız' diye sordu" dedi. Milliyet. 19 Haziran 2014. Erişim tarihi: 12 Eylül 2020.
  15. "12 Eylül darbesinin mimarı Evren, hangi suçlardan mahkum edilmişti?". T24. 11 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Eylül 2020.
  16. "Yargıtay 12 Eylül davasında kararını açıkladı". Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'nın 12 Eylül askeri darbesine ilişkin yargılandığı davanın temyiz incelemesini tamamladı. Anadolu Ajansı. 23 Haziran 2016. 5 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Eylül 2020.
  17. "Arşivlenmiş kopya". 9 Şubat 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Mayıs 2012.
  18. Chomsky, N. (1999). Profit over People: neoliberalism and global order, New York: Seven Stories Press
  19. Savran, S. (1987). 1960, 1971, 1980: Toplumsal Mücadeleler, Askerî Müdahaleler, On birinci Tez, V.6, 132-168.
  20. 22 Şubat 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Milliyet gazetesi arşivinden; 11 Eylül 1980
  21. Mehmet Ali Birand, 12 Eylül Saat: 04:00 Karacan Yayınları,Temmuz 1985, 12.Baskı, syf. 184-186
  22. "CHP ve Kurultaylar tarihi... (1951-1979) URL erişim tarihi:5 Temmuz 2008". 20 Eylül 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Eylül 2012.
  23. "24 Ocak kararları URL erişim tarihi:5 Temmuz 2008" (PDF). 15 Şubat 2010 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Temmuz 2008.
  24. "Kadayıfın altı kızarırken!.." Necmettin Erbakan 1 Nisan 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., TRT Türk
  25. Yasin Coşkun, "İngiliz Belgelerinde 12 Eylül Süreci 8 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.", Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research, Şubat 2016, cilt: 9, sayı: 42, ss. 531-532.
  26. Mehmet Ali Birand, 12 Eylül Saat:04:00 Karacan Yayınları,Temmuz 1985, 12.Baskı,s.33
  27. Mehmet Ali Birand, 12 Eylül Saat:04:00 Karacan Yayınları,Temmuz 1985, 12.Baskı,s.212
  28. Mehmet Ali Birand, 12 Eylül Saat:04:00 Karacan Yayınları,Temmuz 1985, 12.Baskı,s.259
  29. "Dusman kardesler: Fatsa ve Sincan,URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008". 23 Haziran 2004 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2008.
  30. "Arşivlenmiş kopya". 8 Mayıs 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2010.
  31. "Temmuz 1980, URL Erişim tarihi:6 Temmuz 2008". 19 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2008.
  32. "Arşivlenmiş kopya". 17 Haziran 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2010.
  33. "Trabzon konuşması..." 10 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Haziran 2012.
  34. 7'nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 'Kenan Evren'in Anıları', Milliyet gazetesi, 11 Kasım 1990, s.9.
  35. "Ülke korku tünelinde". Cumhuriyet Gazetesi. 20 Eylül 2010. 2 Eylül 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Eylül 2018.
  36. "Miting ile ilgili Erbakan ne diyor? URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008". 17 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2008.
  37. "11 Şubat 2007 tarihli Sabah gazetesi, Yavuz Donat Röportajı URL Erişim tarihi:9 Temmuz 2008". 5 Ağustos 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Temmuz 2008.
  38. "Radyodan okunan ilk bildiri". 1 Şubat 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Şubat 2012.
  39. Mehmet Ali Birand, 12 Eylül Saat:04:00 Karacan Yayınları,Temmuz 1985, 12.Baskı,s.277
  40. Mehmet Ali Birand, 12 Eylül Saat:04:00 Karacan Yayınları,Temmuz 1985, 12.Baskı,s.213 Ulusu 11 Temmuz günü ertelenen Bayrak Planı sonucunda emekliye ayrılmış ve 12 Eylül Askerî Yönetimi arasında yer alamamıştır.
  41. "Parti liderlerine tebliğ". 10 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Haziran 2012.
  42. "Türkeş için yayınlanan bildiri". 4 Temmuz 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Temmuz 2012.
  43. "12 Eylül Darbesi Gazete Manşetleri". haksozhaber.net. 11 Ocak 2012. 29 Mart 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Ocak 2016.
  44. "İçişlerine Eren Dosyasını Açın Talebi, URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008". 18 Şubat 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2008.
  45. "Erdal'ı unutmadık-Yıldırım Türker(Radikal) URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008". 3 Ocak 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2008.
  46. Türker, Yıldırım (12 Eylül 2005). "Çocuğu astılar". Cezaevinde yapılan (neler olduğunu ayrıntılı bir biçimde öğrenirsiniz sanırım) insanlık dışı zulüm altında inletildik. O kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. İşte bu durumda ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. Radikal. Erişim tarihi: 13 Eylül 2020.
  47. "YOK.gov.tr Yönetmelik,URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008". 16 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2008.
  48. "Bir başka açıdan Atilla Yayla vakası URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008". 4 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2008.
  49. "Emre Kongar, Unutulan tarihsel Gerçekler II:YÖK neler yaptı ? URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008". 4 Aralık 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2008.
  50. "Evren'in Anayasayı tanıtma konuşmaları,URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008". 10 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Haziran 2012.
  51. "Siyasi Anılar- bölüm 6,URL erişim:6 Temmuz 2008". 21 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2008.
  52. "1982 referandumu: Hangi koşullar altında yapıldı, "Hayır" diyenler neyle suçlandı?". T24. 5 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ocak 2021.
  53. Uğur Mumcu (1985). Devrimci ve Demokrat. um:ag. s. 113.
  54. "Şimdi anladınız mı o yüzde 92'yi - Ertuğrul Özkök - Hürriyet". 26 Eylül 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Kasım 2006.
  55. Türkiye Büyük Millet Meclisi resmi internet sitesi: Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun 2 Mayıs 2012 - 28 Kasım 2012 arasında yaptığı çalışmanın sonucunda yayınlanan rapor: “Sırasayı 376 Cilt 1, Sayfa 15, Paragraf 4 (devamı sayfa 16 ilk 5 satır) 23 Ocak 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  56. "Arşivlenmiş kopya". 21 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2015.
  57. 16 Eylül 2008 tarihli haber, Zaman, 26 Nisan 2010 tarihinde erişilmiştir
  58. ""Bizim çocuklar" haber vermiş". Cumhuriyet. 27 Nisan 2012. 1 Şubat 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ocak 2018.
  59. "Birand'dan Paul Henze'ye 'sesli–görüntülü' yalanlama". Zaman. zaman.com.tr. Erişim tarihi: 18 Mayıs 2018.
  60. "Paul Henze 'Bizim çocuklar yaptı' demiş". Hürriyet. 14 Haziran 2003. 16 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Temmuz 2018.
  61. Birand, Mehmet Ali (1984). 12 Eylül Saat: 04.00. İstanbul: Karacan Yayınları. s. 286.
  62. Paul Henze (30 Ağustos 2017). 12 Eylül Belgeseli 7. Bölüm Darbe Günlüğü. 32. Gün. Etkinlik zamanı: 14.49.
  63. Baltaa, İbrahim (12 Haziran 2003). "Paul Henze: 'Bizim çocuklar işi başardı' sözünü Birand uydurdu". Zaman. İstanbul. 14 Haziran 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Mart 2020.
  64. "'ABD'ye söyleyin, yönetime el koyuyoruz'". Cumhuriyet. cumhuriyet.com.tr. 18 Haziran 2011. 18 Mayıs 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Mayıs 2018.
  65. Evren, Kenan. Kenan Evrenin anıları 2, Milliyet yayınları 1991. s.46
  66. "Sıkıyönetim uygulaması". 10 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Haziran 2012.
  67. Önderoğlu, Erol (13 Kasım 2008). "12 Eylül'ün Peşine Düşünce Cezalandırılan Savcı Kayasu AİHM'de Kazandı". Bianet. 6 Şubat 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Eylül 2010.
  68. "Darbecilere suç duyurusu". NTVMSNBC. 13 Eylül 2010. 6 Şubat 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Eylül 2010.
  69. "12 Eylül davasında Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'ya müebbet". t24.com.tr. 5 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Nisan 2016.
  70. "12 Eylül Davası Düştü Ama Bitti mi?". www.amerikaninsesi.com. 21 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Nisan 2016.

Dış bağlantılar

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.