Ulusalcılık

Ulusalcılık, Türkiye'de milliyetçi ve merkez sol olarak nitelendirilen bir ideolojidir.

Tarihi

Türkiye'de 2000'li yıllarda, Atatürk'ün öngördüğü tam bağımsızlık, ulusal sanayinin gelişimi, dışa bağımlılıktan kurtulma gibi hedefleri savunan; Cumhuriyet'in temel kuruluş ilkelerinin korunması ve ulusal çıkarların ön planda tutulması gerektiğine inanan siyasi bir görüştür.[1][2][3] Görüşü paylaşan kişilere "ulusalcı" denir. Genel olarak Atatürkçü bir sol milliyetçilik şeklinde yorumlanabilir.

Ortaya çıkışı

Milli mücadele sırasında en önemli husus, birlik ve beraberliği sağlamaktı. Atatürk, bu sebeple Hacıbektaş'a uğruyor, Alevilerin tam desteğini alıyor, Kürtlerin de üzerine titriyordu... Biz 1997 yılında, Türkiye'nin ekonomik, kültürel ve askeri bağımsızlığının giderek zayıflatıldığını görerek, en azından Türk aydınlarının farklılıkları bir kenara bırakarak, artık ortak çözümler üretmeleri gerektiği kabulüyle çeşitli hamleler, yayınlar yaptık. Attilâ İlhan, yaptığımız işe "Türkçü-devrimci diyaloğu" dedi ve bu işin öncülüğünü üstlendi. Biz de elimizden geldiğince kendisine destek verdik.

Arslan Bulut, Yeniçağ gazetesi, 25 Ekim 2005

Attilâ İlhan, "Türkçü ve sosyalist" görüşlerini dile getirdiği yazılarında ve konuşmalarında, Atatürk'ün yabancı devletler karşısındaki dik duruşunu da örnek göstererek, 1938 yılından sonra milli menfaatler yerine "küresel emperyalizmin" isteklerine boyun eğildiği vurgusunu yapmaktaydı. Farklı siyasi fikre sahip yayınları çıkaran çevreler ve yazarlara fikirlerini açtığında birçok konuda hemfikir olduklarını gördü. Yeniçağ gazetesi yazarı, gazeteci Arslan Bulut da Attilâ İlhan ile 1997 yılından itibaren görüşmeler yapanlar arasındaydı. Görüşmeler sonucunda ulusalcı görüşlerin açıklandığı, Attilâ İlhan'ın yönetiminde Bir Millet Uyanıyor ismi verilen, bir kitaplar dizisi ortaya çıktı. Bu yayınlarda İlhan, önce kendi başına ulusalcı görüşlerini anlattığı yazılar yazmaktaydı. Kitap dizisinin öncesinde ve sonrasında da Attilâ İlhan'ın fikirlerini paylaşan sayısız yazar benzer konularda kitaplar yazdılar.[4] Gazeteci-yazar Arslan Bulut Türkiye'nin ekonomik, askeri ve kültürel yapısının yok edildiğini 1997 yılında fark ederek Attilâ İlhan'ın öncülüğünde yayınlar yapmaya başlandığını, bu yayınların beklediklerinin ötesinde gelişerek büyüdüğünü yazdı.[5]

İlk defa Attilâ İlhan'ın yazılarında yazdığı "dip dalgası" tabiri ile ulusalcı akımın, devletin üst kademelerinden, popüler bir siyasi liderin söylemlerinden esinlenmediği, tabandan tavana doğru yükselen, değişik siyasi görüşlerden insanların desteklediği siyasi bir fikir oluşumu olduğu vurgulanır.[6]

Görüşleri

Ulusalcılar, ulus devletin üniter yapısının koruması gerektiğini, ülkeyi etnik unsurlara ayrıştırmanın ve ülkenin mozaik olduğunu söylemenin, Atatürk'ün belirlediği ülkenin kuruluş ilkelerine ters olduğunu, bunun emperyalizmin ülkeyi bölmek için uyguladığı bir oyun olduğunu savunurlar. Anayasanın 3. maddesinde belirtildiği üzere; laik ve sosyal bir hukuk devletini savunurlar ve tam bağımsızlıktan yanadırlar. Atatürk'ün uygun gördüğü şekilde "tek devlet, tek bayrak ve tek dil" fikrini desteklerler. Yugoslavya'nın bir ulus devlet iken etnik kimliklere bölünüp ayrıştırıldığını, sonra da parçalanarak yok edildiğini örnek gösterirler. Anayasada belirtilmiş Atatürk milliyetçiliğini ve Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk'tür. fikrini savunurlar.[2][7]

Ekonomide ise liberalizme karşı, Atatürk'ün halkçı, devletçi görüşlerinin ve devletçiliğin milli çıkarlara daha uygun düştüğüne inanırlar.

Ulusal akım, devletin kuruluş ilkelerinden kopmasına ve kazanılmış uluslararası haklarından tavizler verilmesine ve stratejik değeri olduğu düşünülen veya kârlı olan devlet kuruluşlarının özelleştirilmesine karşıdır. Devletin laik yapısının bozulduğu, eğitim birliğinin (Tevhid-i Tedrisat) uygulanmadığı da önemli söylemler arasındadır.

Türkiye'de son yıllarda, muhafazakâr ve Kemalist siyasi çizgideki bazı çevreler, 2002'de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde attığı adımlar ile Kıbrıs sorunu ve Kürt sorunu konularındaki tutumlarını milli çıkarlardan taviz vermek olarak nitelemiş, Atatürkçülüğün altı ilkesinden biri olan milliyetçilik konusundaki hassasiyetlerini ön plana çıkarmış ve milli menfaatlerin boş verildiğini savunmuşlardır.[1]

Siyasi yelpazedeki yeri

Kendini ulusalcı olarak niteleyenlerin çoğunluğu siyaseten soldadır. Ermeni Soykırımı'nın yalan olduğunu savunan ve bu amaçla Lozan ve Berlin gibi Avrupa şehirlerinde gösteri ve yürüyüşler yapan, Genel Başkanlığını Rauf Denktaş'ın yaptığı "Talat Paşa Komitesi" üyesi İşçi Partisi Başkanı Doğu Perinçek, 24 Temmuz 2005 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde "Ermeni Soykırımı'nın yalan olduğu"nu söylediği için tutuklandığında, yanında aynı hareketin üyesi MHP eski milletvekili, yazar Mehmet Gül de bulunmaktaydı.[1][8][9]

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ODTÜ'de Erdoğan'ı protesto eden öğrenciler için "iflah olmaz ulusalcılar" demiştir.[10] Kılıçdaroğlu ise 2013 yılında, CHP'lilerin ulusalcı olduğunu söylemiştir.[11]

Ulusalcılık ve aşırı milliyetçilik

PKK lideri Abdullah Öcalan, 23 Şubat 2013 tarihindeki İmralı Adası görüşmelerinde "CHP ve MHP ulusalcılığı, Hitler milliyetçiliğinin aynısıdır. Zaten kuruluş tarihi de aynıdır." iddiasıyla nasyonal sosyalizm benzetmesi yapmıştır.[12]

Siyasi olaylar

Ankara, Cumhuriyet Mitingi 14 Nisan 2007, Anıtkabir

Cumhuriyet Mitingleri

Ulusalcıların en önemli politik eylemleri, 2007 yılında Ankara, İzmir ve İstanbul başta olmak üzere birçok kentte düzenlenen "Cumhuriyet Mitingleri" idi. Atatürkçü Düşünce Derneği ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi bazı dernekler ile çeşitli siyasi partiler tarafından desteklenen mitinglere, ulusalcı görüşe sahip yüz binlerce kişilik halk kitleleri katılmıştı. Mitinglere katılanlar Türk bayrakları taşımış, meydanlara Türk bayrakları asılmıştı. "Ne ABD ne AB, tam bağımsız Türkiye", "Ne Mutlu Türk'üm Diyene" gibi sloganların atıldığı mitinglerde, aynı zamanda Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasına da karşı çıkılmıştı.

Bir Millet Uyanıyor kitap dizisi

Attilâ İlhan, siyasi görüşlerine bakmaksızın, tanıdığı gazeteci ve yazarlara "halkın uyutulduğunu, diplomaside Türkiye'ye köpek muamelesi yapıldığını" anlattığını ve görüştüğü yazarların da aynı kaygılarla dolu olduğunu belirtti.[4] Daha sonra, İlhan'ın çağrısı ile ve onun yönetiminde Bir Millet Uyanıyor adlı kitap dizisi ortaya çıktı. Bu kitap dizisinde ulusalcı fikirler, "Millet, 1938 yılından beri uyutuluyor" görüşü temelinde anlatılmakta ve kitapların arka kapaklarındaki "Parola: Vatan, İşareti: Namus" sözü ile, milli menfaatler ile ilgili kaygıların milliyetçi yönü vurgulanmaktadır.

"Parola: Vatan, İşareti: Namus" sözü

Attilâ İlhan 1960 yılında İzmir'de gazetecilik yaparken Alsancak'ta bir dikili taş görür. Taşın üzerinde eski yazıyla bir şeyler yazmaktadır. İlhan yazıyı kopya ederek eski yazı bilen arkadaşlarına okutur. Taşta vatan ve namus yazmaktadır. İlhan bu taşın tarihini araştırınca 1922 yılında Fahrettin Paşa'ya bağlı süvarilerden Şerafettin Bey'e bağlı bölüğün Manisa'dan İzmir'e girerken Yunan askerlerinin pususuna düşmesi sonucu 3 süvarinin şehit olduğunu ve bu olayı unutamayan İzmir eşrafının taşı diktirdiğini öğrenir.[4] Bu sebeple Bir Millet Uyanıyor kitap dizisinin arkasına "Parola: Vatan, İşareti: Namus" sözü konmuştur.

Şimdi önümüzde daha geniş, kapsamlı ve kompleks bir süreç var. Dolayısıyla direnç noktaları daha fazla sancı oluşturabilir. AB sürecinde son günlerde yaşanan kavga ve tartışmalara bir bakıverin. Ölseler bir araya gelmeyecek kimseler ulusal cephe adı altında sunî bir kitlesel dalga oluşturmaya çalışıyor. Kimlikleri, söylemleri, hassasiyet ve dünya görüşleri bu derece farklı, üstelik birbirleriyle hiçbir diyalog geliştirme niyet ve isteği olmayan insanlar muvakkaten bir araya geliyor. Gerçekten her söz ve hareketleri suni ve iğreti duruyor. Ulusal cephe adı altında oluşturulmaya çalışılan dalganın sınırları belli değil. Hedefi, niyeti ve çağrı yaptığı hassasiyetleri farklıdır. Kemiksiz, kimliksiz ve hedefsiz bir dalga. Her açıdan manipülatif bir organizasyon olduğu belli. Ama sancılar olacaktır. Bunlar aşılacaktır.

Fethullah Gülen, Haftalık Aktüel dergisi, Sayı 14, 18 Ekim 2005

Diyeceksiniz ki Sait Molla'nın Kuvâ-yi Milliye'ye karşı çıkması gibi, bugünkü ulusalcılara karşı çıkan kim? Bu karşı çıkışın sahibi, neredeyse dünyanın bütün papazları, hahamları, patrikleri, zangoçları ile İstanbul'da, Vatikan'da ve halen ikamet ettiği ABD'de bir araya gelip, sözde Dinlerarası Diyalog kuran Fethullah Gülen'dir.[5]

Arslan Bulut, Yeniçağ gazetesi, 25 Ekim 2005

Gülen-Bulut tartışması

18 Ekim 2005 tarihinde Fethullah Gülen, Aktüel dergisine verdiği demeçte, ülkenin önünde karmaşık ve kapsamlı, aşılması gereken bir süreç bulunduğunu söyledi. Gülen, ulusal cepheyi tanımlarken, taraftarlarının fikren bir araya gelmesi mümkün olmayan farklı görüşlerden ve söylemlerden oluşan bir yapı olduğunu ve bu durumlarıyla sunî bir görünüm arz ettiklerini açıkladı. Gülen, ulusalcı yapıyı, "kemiksiz ve kimliksiz, eğreti, sunî ve hedefsiz manipülatif bir yapı" olarak değerlendirdi ve bu dalganın aşılacağını söyledi.

Gülen'in açıklamasından 7 gün sonra Arslan Bulut, 25 Ekim 2005 tarihindeki makalesinde Gülen'in Aktüel'deki demecinde açıkladığı görüşlere çok sert bir üslûpla cevap verdi. Bulut yazısında Türkiye'nin ekonomik, askeri ve kültürel yapısının yok edildiğini 1997 yılında fark ederek Attilâ İlhan'ın öncülüğünde yayınlar yapmaya başladığını; bu yayınların beklediklerinin ötesinde gelişerek büyüdüğünü yazdı. Arslan Bulut, Fethullah Gülen'i açıklaması dolayısıyla Kuvâ-yi Milliye aleyhine yazılar yazmış Said Molla'ya benzetti. Papalığın Mesih ve İncil'i duyurmayı hedefleyen "kurtarıcı misyonunu" Gülen'in gönüllü olarak üstlendiğini ve "Dinler arası diyalog" faaliyetlerini bu yüzden başlattığını yazdı. Arslan Bulut, Gülen'in Türkiye'de oluşan "sivil direnci" çözmekle görevlendirildiğini iddia etti. Bulut, yazısında 1997 yılında bir kıvılcımı yakarken, kimseden emir almadığını söyledi ve Gülen'e Dinlerarası Diyalog faaliyetlerini kendi arzusuyla başlatıp başlatmadığını sordu.[5]

Emniyet'in terör raporu

Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a 2008 yılında verdiği terör brifinginde, ulusalcılık akımını "aşırı sağ faaliyetler"den birisi olarak raporuna koydu.

Emniyet, yayınladığı raporunda yer verdiği ulusalcı akımın, elliden fazla dernek ve vakıf; ve yüzden fazla internet sitesi ile geniş kitleleri etkileme ve örgütlemeyi amaçlayan tehlikeli bir oluşum olduğunu, bilhassa ülkenin bağımsızlığının yitirildiği ve AB sürecinde ülke egemenliğinin yok edildiği gibi söylemlerle geniş halk kitlelerinin kışkırtılmak istendiği belirtildi.[13]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. "Kim bu ulusalcılar?". Tempo. 21 Ekim 2005.
  2. Cevizoğlu, Hulki (2004). Attilâ İlhan ile birkaç saat, Bütün Kaleler Zaptedilmedi. Ceviz Kabuğu. ISBN 9756613173.
  3. Cevizoğlu, Hulki (2007). İşgal ve Direniş, 1919 ve Bugün. Ceviz Kabuğu. ISBN 9789756613221.
  4. "Parola Vatan, İşareti Namus" nereden geliyor?
  5. Ülkücü yazar, Gülen'e misyoner dedi
  6. Manisalı, Erol (2005). Atilla İlhan ile 1000 Saat. Bilgi. ISBN 978-975-494-953-7.
  7. Savaş, Vural (2006). Dip Dalgası. Bilgi. ISBN 9752201571.
  8. İşçi Partililer, Mehmet Gül'ü çiçeklerle karşıladı
  9. "Gülen Tehdit mi veya Cunta, Darbe, Kan". Aktüel (Sayı 14,18 Ekim 2005). 2 Nisan 2008.
  10. "Şu "ulusalcılık" meselesi". Sol Gazetesi. 22 Aralık 2012. 25 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2013.
  11. "Kılıçdaroğlu: "Hepimiz ulusalcıyız"". Gerçek Gündem sitesi. 2 Ocak 2013. 5 Ocak 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Ocak 2013.
  12. "Öcalan: Anayasaya ilk MHP ve CHP karşı çıkacak". Timeturk. 5 Nisan 2016. 16 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2019.
  13. ""Ulusalcılık" terör dosyasına girdi". Gazete Vatan. 29 Mart 2008. 22 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Ekim 2008.

Dış bağlantılar

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.