Hadis

Hadis veya hadîs-i şerif (Ar. اَلْحَدِيثْ veya اَلْحَدِيثِ اَلشَرِيفْ ), lügatte söz, haber, sonradan vücuda gelen şey anlamına gelen hadis dînî terminolojide bir rivayet zinciri ile İslâm Peygamberi Muhammed'e dayandırılan ve kendisinin değişik olaylar ve sorunlar karşısında veya Kur'an'ın âyetlerini açıklamak için söylediğine inanılan söz, fiil ve takrirleri (onaylama) ifade eder. Başlangıçta bu hadislerin sayıları birkaçyüz veya birkaç bin (1.yy. içerisinde 1000 adet) adetle sınırlı iken 3 yy. içerisinde sayı milyonlara ulaşmıştır.[1]

Hadislerin toplanması, nakli ve eleştirisi ile ilgilenen kişiye muhaddis (hadisçi) denir. Dinleyenlerin sayısı itibarıyla, bilinen en kuvvetli hadis Veda Hutbesidir. Hadisler "rivayetçi imamlar" vasıtası ile İslâmî anlayışta Kur'an'dan sonra şeriatın ikinci ana kaynağı haline getirilmiştir.[2]

Tanımlama yapı ve kapsam

İslâmî terminolojide İslâm Peygamberi Muhammed'in (Kur'ân dışında) söylediği rivayet edilen sözler, yazdırmış olduğu mektuplar ve evrak, İslâm Peygamberi'nin vasıflarını, bir olay karşısında takındığı tutum ve tavrını anlatan rivayetler ve İslâm Peygamberi'nin hayatında vuku bulmuş bir olaya şâhid olanların sözleri, hadis kapsamını oluşturur.

Hadislerle ilgili kullanılan diğer bâzı kelimeler de bulunur. Bunlardan haber, Muhammed, arkadaşları (ashabı) ve takip eden nesle ait rivayetleri tanımlar. Eser, sahabe ve tabiîn dönemine ait rivayetleri tanımlarken bazen aksine Muhammed hakkındaki rivayetler için kullanılır. Sünnet ise İslâm Peygamberi'nin veya erken dönem İslâm toplumunun uygulama ve alışkanlıklarını tanımlamak için kullanılan kelimelerdir.

Kudsi hadis, İslâm Peygamberi'nin ağzından Allah'a atfen yapılan rivayetlerdir. Sözleri Kur'an'dan olmayan ilahî sözler olarak kabul görür.

Hadis kıssaları, bir kısmı Kur'an'da da anlatılan, bâzı hadis külliyatlarında İslâm Peygamberi'nin ağzından anlatılan mağara ağzını kapatan kaya (Ashab-ı kehf), "ala tenli, kel ve ama", yüz kişiyi öldürüp tevbe eden şahıs, borç alan kişinin deniz suyu üzerinde gönderdiği odun parçası, uhdud, İbrahim ve İsmail, "akşamları hazine malını avuçlayıp götüren cin" gibi ayrıntılı hikâyelerdir. Bazı hadisçiler tarafından bu kıssaların İslâm Peygamberi'ne aidiyeti reddedilmemekle birlikte ders verme amacıyla anlatılan temsili (mesel, tr. masal) hikâyeler oldukları da dile getirilmiştir.[3]

Şiîler İslâm Peygamberi'nin sözleri yanında masum kabul edilen imamların sözlerini de hadis kabul etmektedirler. Sünnîlerin tüm sahabeyi güvenilir bulmalarına karşılık Şiilerde, sahabe ve tabiîn tek tek ele alınır ve tarihsel süreçte Ali veya Ehli-beyt tarafında yer almayan veya karşıtları arasında yer alanlar güvenilmez bulunarak onlardan gelen rivayetler reddedilir. Sünnî hadis kitapları İslâm Peygamberi'nin zamanından 200-300, Şiî hadis kitapları 400-500 yıl sonra yazılmışlardır.[4]

Bileşenleri ve özellikleri

Hadisler isnad zinciri ve metin denilen iki bileşenden oluşur. İsnad zinciri veya senet, rivâyet eden kişilerin adlarından oluşan, hadisçilerin, haberin doğruluğunu ve güvenilirliğini kanıtlama için kaydettikleri isimler zinciridir. Hadisi nakleden râvilerin, haberi kimden aldığını gösteren sıralı isim listesidir. Zincirin sonunda metin kısmı kaydedilir.

Hadisler, İslâm Peygamberi'nin zamanından (Sünnî kaynaklar 200-300, Şiî hadis kitapları 400-500 yıl) birkaç asır sonra yazılan ve İslâm Peygamberi'ne bir rivayet zinciri ile isnad edilen söz ve fiillerden oluşan sözlü kültür ürünleridir.[4] Bu rivayetlerde yer alan ve kayda geçiren kişilerin hafıza, dürüstlük ve iyi niyetlerine tamamen güvenme durumunda bile, sözlerin kapsamı ve bağlamıyla ilgili mana ile nakil, unutma, atlama, yanlış hatırlama, abartma, önemsizleştirme, yüceltme veya alçaltma gibi gerçeğin kısmen veya tamamen değiştirilmesi sonucunu doğuran problemlere rastlanması olasıdır. Hadisçilerin zincirdeki son kişiyi görme olanakları bulunsa bile, bir önceki nesle ait ve çoğunlukla ölmüş kişilerden oluşan rivayet zincirlerinin kullanılarak hadislerin doğrulanması veya yanlışlanması mümkün görülmemektedir. Hadisleri rivayet edenler, yazanlar ve dînî kaynak olarak kullananlar bâzı eleştirilerin hedefi olmuşlardır.[2]

Kur'ancılar uydurma hadislerle dolu binlerce hadis kitabı yazıldığından bahisle, bu hadisleri tanımlayıcı bâzı önermeler ileri sürmüşlerdir:[5] Bunlardan bazıları:

  • Kur'an surelerinin faziletleri,
  • Aklı yeren hadisler.
  • Haftanın belirli günlerinde nafile namazları öven ve tavsiye eden hadisler.
  • Recep, Şaban, ve Aşure günüyle ilgili hadisler.
  • Ayşe'ye "Humeyra" (pembecik) diye hitap eden hadisler.
  • Kutuplar, gavslar gibi tarikat ve tasavvuf ve mezhep imamlarını konu alan hadisler.
  • Mehdî ile ilgili hadisler.
  • Gaybe ait, yani geleceğe dair tarih veren hadisler. (Şu tarihte şu olacak, şu gün şu olur gibi.)
  • Mürcie, Cehmiyye, Kaderiyye, Eş'ariyye mezheplerinden bahseden hadisler.
  • Kıyamet alametlerinin belirli aylarda ortaya çıkacağını haber veren hadisler.
  • "Ya Ali!" diye başlayan ve Ali'ye vasiyet niteliği taşıyan bütün hadisler.

(Ayrıca bakınız; Apokrif)

Dindeki yeri

Kur’an'ın farklı yorumları gibi hadislerin de farklı yorumlarının yapılması, hangi hadislerin kaynak kabul edileceği, hangilerinin edilmeyeceği gibi hususlar farklı fıkıh mezheplerinin oluşmasına yol açmıştır. Şiî, Alevî ve Sünnîlerin anlayışları farklı olduğu gibi, Sünnîlerin Bağdat ekolü (Hanefî mezhebi) ile diğer ekollerin (ehl-i hadis, nakilciler) kendi içlerindeki yaklaşımları da farklılıklar göstermiştir. 7. yüzyılda aklı öne çıkaran kelamcılar ile ehli-hadis arasında tartışmalar çıkmış ve hadisler sorgulanmaya başlanmıştır. Birbiriyle zıtlaşan akıl ile nakil arasında hangisinin tercih edilmesi gerektiği tartışmaları İslâm coğrafyasında son dönemlere kadar devam etmiştir.

Sünnî İslâm anlayışında hadis Kur'an'ı açıklayıcı ikincil bir kaynak olarak düşünülür. İslâm inançları, ibadet, tefsir, siyer, fıkıh, tasavvuf ve tarikat gibi alanlarda yol gösterici, bazen de şeriat hükümlerinde olduğu gibi kanun belirleyici ve emredici olarak görülür. Bu anlayışta bir kısım hadislerin zayıf veya uydurulmuş olabileceği, ancak hadis imamlarının bu sözleri ayıkladıklarına inanılır. Sünnî anlayış “Hayır; Rabbine and olsun ki bunlar inanmazlar. Ama aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapar, sonra verdiğin kararı, içlerinde bir sıkıntı duymadan kabul eder ve tam olarak teslim olurlarsa başka.” (Nisa 4/65) gibi bâzı Kur'an ayetlerine dayandırılır.

Ebû Hanîfe'nin mezarı, Bağdat

Ehl-i rey (Akılcılar)

Hatîb el-Bağdâdî'nin (ö. 463/1071) eseri Târîhu Bağdâd'da yer alan ve Buhâri, Müslim, İbn Mâce gibi muhaddislerin hocası İbn Ebî Şeybe'nin İmam Ebû Hanîfe ile ilgili olarak «görüyorum ki yahudi idi» dediği şeklindeki rivayet.

İmam Ebu Hanife ve takipçileri dinî görüşlerini oluşturmada diğer imamların aksine hadislerin sıhhatine daha az güvenmekte ve onlara az yer vermekteydi. Ebu Hanife rey ehli olarak bilinir, hadisleri sadece senet ve rivayet açısından değil, anlam açısından da kritiğe tâbî tutar.[6] Mana açısından akla aykırı gördüğü ve İslâm Peygamberi'ne atfedilemiyeceğine inandığı hadisleri kabul etmez ve bu hadislere aykırı fetvalar vermekten çekinmezdi. Bu şekilde 200 kadar hadise aykırı fetvası bilinir ve bu yüzden bâzı hadisçiler tarafından tenkit edilir.[7][8] Mevcut kaynaklara göre Ebû Hanîfe’yi tenkit edenlerin başında Buhârî gelmektedir. Buhârî el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’inin bab başlıklarında isim zikretmeden, “Kāle ba‘zu’n-nâs” (insanlardan biri şöyle dedi) ifadesini kullanarak Ebû Hanîfe’yi tenkit etmiş[9], diğer eserlerinde de onun İslâm dinine zarar veren Mürcie’ye mensup olduğuna ilişkin rivayetleri zikretmiştir[10] Hatta Buhârî'nin ed-Duafâü‟s-Sağir adlı eserinin 388 numaralı maddesinde Ebu Hanife'nin iki defa küfürden imana davet edildiğiyle ilgili bir rivayete yer verdiği belirtilir.[11] Hadisleri kaale almayan ve Rey (Akıl ve görüş)'ci tutumu sebebiyle katledildiği düşünülen Ebu Hanife'nin mezhebi talebesi ve nakilcisi olan Ebu Yusuf eliyle kısa sürede hadisçi-nakilci bir çizgiye çekilmiştir.[2]

Ehl-i hadis

Ahmed İbn-i Hanbel, Şafii ve İmam Malik gibi, hadisleri derleyen ve fıkhi görüşlerini bu rivayetlere dayandıran nakilcilerden oluşuyordu. Nakilciler rivayet zinciri açısından "sahih" gördükleri hadisleri muhkem nasslar olarak değerlendirirler ve akıl yönünden kritiğe tâbî tutmazlar.

Rivayetçi eğilimlerin bir başka karakteristiği, halkın nezdinde hadislerin itibarını artırmak için hadis imamlarına insan üstü vasıflar yüklenmesidir. Bu rivayetlere göre hadis imamları milyonlarca hadisi râvî zincirleriyle birlikte hafızalarında tutabilirler. İmam Buhârî, bir hadisi kaynağından almak için aylarca yolculuk yapar, ancak rivayet eden kişinin boş eliyle ahıra götürerek atını kandırdığı için hadisi ondan almaktan vazgeçer, şartlarına tamamen uygun bile olsa rüyasında peygamberi görerek kaydettiği bütün hadisleri tasdik ettirir.

İmamiyye Şiiliği yalnızca 12 imam kanalıyla gelen söz ve rivayetleri dinî kaynak (hadis) olarak kabul etmektedir.[12] Bu anlayışta İslâm Peygamberi'nin sözleri yanında 12 imamın söz ve hikâyelerine de hadis denilir.

Kur'ancılar

Kur'ancı Müslümanlar Kur'an merkezli İslâm'ı savunan bâzı gruplardır. Bunlar için hadislerin herhangi bir dînî değeri yoktur.[13] Bunlar da anlayışlarını Kur'anın kendisini "tam", "apaçık", "ayrıntılı" ve "mükemmel" olarak tanımlaması ve "Kur'an'da biz hiçbir şeyi unutmadık" benzeri ayetlerine ve hadislerle ilgili sorunlara dayandırırlar. Alevî İslâm anlayışında da Sünnî veya Şiî hadis koleksiyonlarına herhangi bir değer atfedilmez.

Muhammed İkbal gibi bâzı âlimlere göre hadisler kanun kaynağı olarak kullanılamaz,[14] fıkıh usulünde ve inançla ilgili konularda kanıt olamaz.[15]

Mustafa İslamoğlu, İslâm'da mutlak kriterlerle hareket edilmediğini, Sahih-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim'in kendi kriterlerine göre sahih olan hadisleri eserlerinde topladığına işaret eder. Mesela Buhârî'nin sika dediği (güvenilir) 420 küsur râvînin hadislerini talebesi Müslim, kitabına almamıştır. Yine Müslim'in güvenilir dediği 600 küsur râvînin hadislerine ise hocası Buhârî güvenmemiştir. Dolayısıyla güvenilirliğin kriteri içtihâdîdir, kişiseldir. Başka bir ifadeyle hadise sahih olması, ona sahih diyene göredir, "demektedir.[16] İslamoğlu'na göre rivayet edilmiş 1.000.000 hadîsin aslen kaç olduğu konusu, Ebû Dâvûd tarafından ciddi olarak tartışılmış, bu sayının 4.500-6.300 civarında olduğu ileri sürülmüştür. Hadis ilminin bu saatten sonra devam edecekse bu 1.000.000'u nasıl "6.000'e irca ederiz", konusu artık bu olmalıdır der.[16]

Batılı akademisyenlere (müsteşriklere) göre

Aloys Sprenger, William Muir ve Reinhart Dozy gibi müsteşriklere göre Buhari ve benzeri kaynaklarda yer alan hadislerin yarısı veya buna yakın kısmı güvenilebilecek materyallerdir. C. Snouck Hurgronje, David Samuel Margoliouth, Henri Lammens ve Ignaz Goldziher gibi bâzı müsteşriklerse hadislere bu kadar da güvenmemektedirler. Margoiouth'a göre sünnet, başlangıçta İslâm öncesi toplumun âdetleri için kullanılan bir kavram iken, bu uygulamalara İslâm Peygamberi'ne atfedilmek suretiyle otorite kazandırılmıştır.[17]

Hadis tarihi ve başlıca râvîler

Muhammed
  • İslam portali

Başlangıçta hadislerin yazılmasına karşı çıkılmış,[18] birkaç yüzyıl devam eden sözlü dönemden sonra bu tutum değişerek, neredeyse bütün duyumların ve rivayetlerin kaydedildiği, sonra da tasniflerinin yapıldığı zengin bir yazılı döneme geçilmiştir.

Ebu Hureyre'den rivayet edilen bir hadis ise şöyledir: "Biz hadis ya­zarken Hazreti Peygamber yanımıza geldi ve: "Yazdığınız şey nedir?" dedi. "Senden işittiğimiz hadisler", dedik. Hazreti Peygamber: "Allah'ın Kitabı'ndan başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah'ın Kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için dalalete düştüler", dedi."[19][20]

Ebu Said el-Hudrî'den rivâyet edilen bir hadis'te İslâm Peygamberi'nin; "Benden Kur’an haricinde hiçbir şey yazmayınız. Kur'an'dan başka benden bir şey yazmış olan varsa onu derhal imha etsin. Benden hadis rivayet ediniz, bunun bir mahzuru yoktur, benim söylemediğim bir şeyi kim bile bile bana isnad ederse cehennemdeki yerine hazırlansın." dediği rivayet edilmektedir.[20][21][22] Hattabî, kitabında bu hadise işaret ederek İslâm Peygamberi'nin birbirine karışmaması için hadisle Kur'an'ın aynı sayfalara yazılmasını yasaklandığını ifade eder.[23] Hadis yazılmasının ertelenmesine gerekçe olarak Kur'an ile karışma ihtimalinden bahseden görüş bulunmakla birlikte, Hicr suresi 9. ayette Kur’ân'ın ilâhî koruma altında olduğu, onu tahrif etmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik her teşebbüsün boşa çıkacağı açıkça belirtilir.[24] Ayrıca sahabe tarafından tefsir maksatlı ayetlerin arasına yazılan ve Kur'an'dan olduğu zannedilen müdrec kıraatlerin bulunduğu ve bunları şaz kıraatler tanımı içinde değerlendirmek gerektiği belirtilmektedir.[25]

Ancak Muhammed hadis yazması için bâzı sahabiye hususi izin vermiştir.[26][27][28][29] Abdullah bin 'Amr' bunlardan birisidir.[30] Yine Yemen'li Ebû Şâh'ın hadisi de İslâm Peygamberi'nin hayatının son yıllarında hadislerin yazılmasına izin verdiğini göstermektedir.[31] Sonraki dönemlerde Kur'an ayetlerinin başka sözlerle karışması endişesinin ortadan kalkmasıyla İslâm Peygamberi'nin, "İlmi (hadisi) yazı ile tespit ediniz"[32] şeklinde hadislerin yazılmasına müsaade ettiğine inanılır. Sahabeden bâzı kişilerin hadisleri Sahife denilen mecmualarda topladığı, ancak, dört halifenin hadis yazımına olumsuz yaklaşması ve bunların zamanla (Yahudi sözlü kanunları mişnada olduğu gibi) kutsanabileceği endişesiyle hadis mecmualarını toplatıp yaktırdıkları ve hadisin değil de sadece Kur'anın kaynak görülmesini istedikleri kaydedilmiştir.[33]

Hâlen elde mevcut en eski Hadis eseri olduğu belirtilen Ebu Hureyre'ye ait 140 kadar hadis rivayeti ihtiva eden ve talebesi Hemmam İbn Munebbih tarafından yazılan es-Sahîfe es-Sahîha adlı kitabın zamanımıza kadar muhafaza edilmiş olduğu belirtilse de[34] 1953 senesinde Prof. M. Hamidullah tarafından bulunarak neşredilen Şam ve Berlin nüshalarından eski olanı Şam nüshası hicrî 6. yy.'dan (miladî 12. yy'dan) kalmadır.[35] Hemmâm b. Munebbih H. 132 (M.S. 750) yılında vefat ettiğine göre[36] bu nüsha onun vefatından çok sonra istinsah edilmiştir.

Hadislerin sistematik olarak yazılıp-toplanmasına tabiîn zamanında başlandı. Muhammad ibn-i Muslim ibn-i Ubeydullah, hadisleri verimli bir şekilde anlatmıştır.[37] İbn-i Hacer'e göre İbn Şihab Zuhrî, ilk hadis toplayan kişidir ve Miladi 719 yılında Ömer bin Abdülaziz'in emriyle hadisleri toplamaya başlamıştır.”[38] Zuhri'nin hadisleri yazdırmasındaki sebeplerden biri muhtemelen bir kısmı kendisine değişli bazı rivayetlerin Iraklı râviler tarafından değiştirildiğini görmesidir. Kendisinin, “Buradan bir karış olarak çıkan hadis Irak’tan döndüğünde bir kulaç olur[39] ve, “Meşriktan gelen şu tanımadığımız rivayetler olmasaydı hadis yazımına müsaade etmezdik” sözleri [40] bu manada ele alınabilir.[41] Fakat Zuhrî'den hiçbir kitap kalmamıştır.[42] Hadis rivayetleri, Neysâbûrî (ö. 258) tarafından iki cilt hâlinde toplanmıştır ve bu esere ez-Zuhriyyât denilmektedir.[43]

Hadisleri ilk olarak büyük ölçüde toplayarak bir araya getiren İmam Mâlik, bunları Muvattâ adlı eserinde toplamıştır.[44]

Abbasîler döneminde Mütevekkil'in İbn Ebu Şeybe ve ağabeyi Osman'ın bulunduğu bir ekibi yüksek maaş ve tahsisata bağlayarak Mu‘tezile ve Cehmiyye’ye ait görüşleri reddeder mahiyetteki hadisler ile rü’yet hakkındaki hadisleri halka anlatmasını istediği belirtilir.[45]

İmam Buhârî (810-869) ve diğer hadis imamları İslâm Peygamberi'nin ölümünden yaklaşık iki yüzyıl sonra, o zamana kadar rivayetlerle aktarılan bu "sözlü kültür ürünleri"ni toplayıp yazarak hadis külliyatlarını oluşturdular.

Sünnî ekol arasında güvenilen ünlü olmuş altı adet (Kütüb-i sitte) hadis külliyatı bulunur. Bunlardan Buhârî ve Müslim'in kitaplarına sahiheyn de denilir. Buhârî ve Müslim'in kitaplarında ortak olarak bulunan hadislere müttefekun aleyh denilir. Bazı hadis külliyatları ise yazarları tarafından Cami, Müsned, Mucem, Müstedrek, Mustahrec, Cüz, Tabâkat gibi isimlerle isimlendirilmişlerdir.

Hadis öğrenimi mecâlis denilen sohbet toplantıları şeklinde İslâm'ın ilk devirlerinde başlanmıştır. Eğitimin sistematize edilmesi özel medreselerin açılmasıyla başlamıştır. Hadis öğretimi yaptığı bilinen ilk dâru'l hadîs, Hicrî 6. yüzyılda (M 12. yüzyıl) Şam'da Sultan Nûreddîn Mahmud tarafından kurulan “en-Nûriyye” medresesi olup ilk idarecisi İbn Asâkir'dir. Bundan sonra Eyyûbî hükümdarlarından Nâsıruddin Muhammed tarafından H 622 (M 1225) Kahire'de “el-Medresetu'l-Kâmiliyye” kurulmuştur. H 626'da yine Şam'da el-Meliku'l-Eşref Ebu'l-Feth Musa b. Âdil “el-Medresetu'l Eşrefiyye” adlı ikinci bir dâru'l-hadis açıldı. Yine hicrî altıncı yüzyılda aynı yerde Emevî Camii içinde Seyfeddîn Muhammed bin Urve'ye nisbetle “Dâru'l-Hadîsi'l-Urviyye” adını taşıyan ve bir kütüphânesi olan başka bir hadis medresesi daha açıldı. Daha sonraları İslâm âleminin her tarafında dâru'l-hadisler yaygınlaştı.[46][47]

Başlıca râvîler

Ehl-i Sünnet'in hadis kitaplarında kendilerinden en çok hadis rivayet edilen sahabeler (müksirûn) ve rivayet edilen hadislerin sayıları;[48]

Muhammed zamanında yazılan sahîfeler

  • Sa'd b. Ub'ade el-Ensârînin sahîfesi.[49][50] Ancak Buhârî, bu sahîfenin Abdullah b. Ebî Evfa'nın sahîfesinin bir nüshası olduğunu söylemektedir.[51][52]
  • Semure b. Cündüb'ün sahîfesi.[53]
  • Câbir b. Abdullâh'ın sahîfesi.[54][55]
  • Abdullah b. 'Amr b. 'Âs'ın sahîfesi: Sahîfe-i sâdıka.[56][57] İbnu'l Esîr'in söylediğine göre bu sahifede bin hadis bulunmaktadır.[58]
  • Hicretin birinci yılında İslâm Peygamberi'nin kendisinin yazılmasını emrettiği sahîfe. Medinede'ki Yahudilerle yapılan antlaşmanın tedvîn edildiği sahîfedir.[59]
  • Abdullah b. Abbas'ın sahîfesi.[60]

Ancak sahabeye ait olduğu iddia edilen bu sahifelerden hiçbiri daha sonraki nesillere ulaşmamıştır.[61]

Sünnî ve Şiî hadis koleksiyonları

Sünnîler ve Şiîler hadis tanımlarında ve güvenilir ya da güvenilmez buldukları râvîler konusunda ayrıldıkları gibi temel kaynaklar olarak kullandıkları koleksiyonlarda da farklılaşırlar. Örneğin Sünniler için Kütüb-i Sitte temel kaynaklar iken Şiilerde El-Kafi, El-Fakih, El-Tazhib ve El-İstibsar gibi kaynaklar geçerli kabul edilir.

Hadis çalışmaları

Hadis çalışmaları terminoloji, derleme, tasnif, rivayetçilerin değerlendirildiği çalışmalar vs. içerir. Hadisler, muhaddis denilen hadis âlimleri tarafından değişik sınıflandırmalara tâbî tutulmuşlardır. Ancak bu sınıflandırmalar mutlak olmayıp sınıflandırmayı yapan kişinin bilgi altyapısı, ön kabulleri, tanımları ve değerlendirmeleri gibi unsurlara dayanır. Bir dînî otoritenin mütevatir, sahih veya muteber bulduğu hadis bir başka otoriteye göre zayıf, uydurma veya merdud olarak tanımlanabilir.[62][63] Ay'ın ikiye bölünmesi hadisleri bu bağlamda verilebilecek en net örneklerdendir. Buna inanıldığı Kuranca bir ayetle doğrulanmaktadır.[64]

Sınıfları;

a) Sözün atfedildiği kişi itibarıyla: Hadis ve kutsi hadis (söz Allah'a atfen Muhammed tarafından ifade edilir),

b) Rivayet zinciri sayılarına göre; Mütevatir (yaygın), Meşhur (ünlü), Âhad (tek bir kişiden nakledilen), Garîb (tek, tuhaf) haberler,

c) Rivayet zincirinin bütünlüğüne göre; Merfû (rivayet zinciri atlanarak nakledilmiş), Mevkuf, Maktu (Rivayet zinciri kesik).

d) Hadisçilerin, kabul edilebilir bulmalarına göre; Sahih, (gerçek, doğru, makbul, kabul edilmiş), Hasen (güzel bulunan), Zayıf, mevzu (uydurulmuş)

Hadis çalışmaları veya hadis ilmi usul ve esas'tan oluşan, İslâm Peygamberi'nin sözleri ile davranışlarını, eylemleriyle ilgili rivayetleri derleyen, düzenleyip sınıflandıran ve eleştiri kriterleri getiren ve bu kriterlere göre inceleyen çalışmalara verilen isimdir. Usul, hadislerin isnad zinciri, terminoloji, sözlerin sıhhat derecesi gibi konularla ilgilenir. Hadisi kimin rivayet ettiği, rivayet zincirinin kesintili olup olmadığı, râvînin güvenilirliği, metnin doğruluğu gibi konuları araştırır.

Alt dalları;

  1. Cerh ve Ta'dil, râvîyi ret veya düzeltmeyi (tâdîl) ele alır. Rivayet eden kişilerin birbirlerini görebilme ihtimalleri, ilk râvînin olayı görme ve şahit olma ihtimali gibi konular cerh ve tadilin konusudur.
  2. İlm-ul Ricâl, râvîlerin hayatını ele alır, adil ve akil olup olmadıklarını inceler. Kişileri tanıyan ve biyografi bilgilerine sahip kişilerin verdikleri bilgileri toplar.
  3. Hadis ihtilafı, çelişkili hadisleri ele alır.
  4. İlel-il-hadis, hadislerin sahih olup-olmadığını gösteren konuları tespit eder. Uslup, tarih, rivayetlerdeki tutarsızlık ve kopukluklar, râvîlerden birinin güvenilmez oluşu vs. konular ilgi alanıdır.
  5. Garib-ul hadîs, hadislerde nadir geçen ve anlaşılması zor deyimleri araştırır. Bazı deyimler zaman içerisinde söyleyiş ve anlam kaymaları yaşamış olabilirler.
  6. Nasih ve Mensuh, hükmü kalkmış hadisleri araştırır.

Tenkitler

Sör Seyyid Ahmed Han

Hadislere uydurma olabileceği, râvîlerinin güvenilirliği ve içerik noktasında eleştiriler bulunmaktadır:

Bişr b. Sa'îd’in: "Allah'a yemin olsun ki biz Ebû Hureyre'nin meclisinde bulunurduk, O bize Rasûlullah’tan ve Ka'b el-Ahbâr'dan rivayet ederdi. Ebû Hureyre kalkıp gittikten sonra bizimle birlikte oturan bazı insanların, Rasûlullah’ın hadisini Ka'b'ın sözü, Ka’b’ın sözünü de Rasûlullah’ın hadisi diye naklettiğini işitirdim. Allah'tan korkun ve hadis konusunda korunun!" dediği belirtilir.[65] İmam Buhârî'nin, Kâb'ın görüşü dediği bir rivayetin İmam Müslim tarafından İslam Peygamberine ait olarak nakledildiğinden de bahsedilmektedir.[66]

Ebû Hureyre'nin Ka'b ei-Ahbar'dan etkilenerek "israiliyat" nakleden rivayetlerinin adeta Tevrat ve Talmud'un bir kopyası gibi olduğu şeklinde görüş de mevcuttur.[67]

İmam Ebû Hanife'ye göre sıhhatinde şüp­he olmayan hadislerin sayısının ancak on yedi olduğu; İmam Mâlik'e göre ise bu tür ha­dislerin adedinin üç yüzden fazla olmadığı zikredilir.[68] Prof. Dr. Süleyman Ateş ise buna ilaveten Tarih-i Bağdad'da Ebu Hanife'nin sabahtan öğle vaktine kadar hadis okuttuğunu, ardından da “Bunlar hep havadır, boş şeylerdir” dediği şeklinde bir rivayetin bulunduğunu ancak ilgili eserin yazarı tarafından bunun Ebû Hanife'ye iftira olduğunun belirtildiğini yazmıştır. Ateş ayrıca aynı yazısında hadisçi veya rivayetçi olarak bilinen Şafii, Hanbeli ekollerinin, aslında kuşku taşıyan bir iki kişi haberini haram hükmü vermeye kaynak kabul ederek Kur’ân’ın geniş yolunu daralttıklarını, İslâm’ı sonunda yaşanmaz hale getirdiklerini iddia eder.[69]

Başlangıçta birkaç yüzyıl boyunca sözlü rivayetler şeklinde anlatılan hadisler, daha sonra yazıya geçirilen İslâm'ın "sözel geleneğini" oluşturmuşlardır. İslâm Peygamberi'nin ölümünü takip eden yıllarda konuşulan hadis sayısının birkaçyüz veya birkaçbin hadisi geçmediği, daha sonraki dönemlerde bu rivayetlerin hızla çoğaldığı ve milyonlara ulaştığı bilinmektedir.[70][71] Bu artış hadislere şüphe ile yaklaşan kesimler açısından da eleştiri konusu olmaktadır.

Buhârî'nin hocalarından Nuaym b. Hammâd'ın hemen bütün hadis münekkitleri tarafından zayıf ve münker hadis rivayet etmekle tanındığı, rivayetlerinde çokça yanılıp bunları birbirine karıştırdığı, rivayetleri pek kabul görmeyen muhaddislerden hadis rivayet ettiği için de eleştirildiği, rivayetlerinin delil olarak kullanılamayacağı ileri sürüldüğü ve hatta sünneti koruma gayretiyle hadis uydurduğunu söyleyenlerin de olduğu fakat Buhârî'nin ondan hadis rivayet ettiği belirtilmektedir.[72]

Zühlî'nin Kur'an okuyan kişinin telaffuzunu mahluk kabul ettiği gerekçesiyle Buhârî'nin bidatçı olduğunu ve onun meclisine katılanların Kur'an'ın mahluk olduğu görüşüne sahip olmakla itham edilmesi gerektiğini bildirerek İmam Müslim ve Ahmed b. Seleme hariç insanların çoğunun Buhârî'nin meclisine katılmasını engellediği belirtilmektedir.[73] lbnu Ebi Halim er-Razi (ö.h. 327) Buhârî'nin biyografisinde babası Ebû Hatim er-Razi'nin Buhârî'den hadis işitmekle beraber Muhammed b. Yahya tarafından onun "Kur'an'ın okunuşu -lafzı- mahluktur" görüşü iletilince Buhârî'nin hadisini terkettiğini anlatır.[74] Bu durumun Buhârî'nin Sahih'inin şöhretini geciktiren faktörlerden biri olduğu ve asırlar geçtikçe bu haberin unutulduğu ifade edilir.[75]

Endülüslü İbn Hazm'ın (ö. H. 456/M.S. 1064) musiki konusunda en sağlam ve en kuvvetli olduğu belirtilen Buhârî'nin sahihinde geçen "Ümmetimin içinde zina yapmayı, ipekli giymeyi, içki içmeyi ve mûsikî dinlemeyi helâl sayan kimseler türeyecektir." şeklinde başlayan rivayetin uydurma olduğunu söylediği ve Buharî'yi kitabına uydurma hadis almakla suçlayanların başında geldiği, bu rivayet de dahil olmak üzere musikînin haram olduğunu söyleyenlerin hüccet olarak kullandıkları bütün hadis rivayetlerini teker teker ele alarak bunların hiçbirinin sağlam olmadığını belirttiği anlatılmaktadır.[76] Bu rivayetlerin zayıflığı konusunda İbnu’l-Arabî'nin, İbnu’n Nahvî'nin, Gazâlî'nin ve İbn Tâhir'in İbn Hazm’a muvafakat ettikleri belirtilir.[77] Bilindiği kadarıyla el-Uṣûlü’l-ḫamse’ye İbn Mâce'nin es-Sünen'ini ekleyerek Kütüb-i Sitte tabirini ilk defa oluşturduğu belirtilen[78] İbnü'l-Kayserânî'nin (ö. 507/1113) de Kitâbü’s-Semâʿ adlı eserinde Mûsiki dinlemenin haram olmadığını, aksini savunanların uydurma rivayetlere dayandıklarını söyleyerek mûsiki dinlemeyi haram sayanların dayandığı delillere güvenilemeyeceğini ileri sürdüğü belirtilmektedir.[79] Bazı oryantalistlerin görüşüne göre ise bu rivayetlerin müziğe ve müzisyenlere gösterilen ilgiyi kıskanan Abbasî devri ilahiyatçıları tarafından uydurulmuş olduğu iddia edilmektedir.[80]

Ünlü hadisçi İbn Hâcer el-Askalânî’nin asılsız haber rivayet etmekle tanınan râvi ve tarihçi Ebû Huzeyfe el-Buhârî'yi kaynak olarak kullandığı da belirtilir.[81]

"İstanbul (Konstantiniyye) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emîr ne güzel emirdir. Onu fetheden ordu ne güzel ordudur." şeklindeki hadis rivayetinin 1453'ten önce Araplar tarafından İstanbul'a düzenlenen seferler için motive edici olduğu ancak İstanbul Türkler tarafından alınınca İstanbul’un Müslümanlar tarafından fethini kıyamet alâ­metlerinden sayan bazı hadîsimsi sözler öne sürülerek Araplar arasında bu hadisin mevzu (uydurma) olduğu, İstanbul'un daha sonra Araplar tarafından fethinin gerçekleşeceği görüşü yayılmıştır. Bu hususta Mısırlı Reşid Rızâ’nın (ö. 1935) 1926 senesinde yazdığı Menar isimli tefsirde (c. IX, s. 447) "'İstanbul fethi­ni kıyamet alâmeti gösteren hadisin’ mânâsı Arapların orayı Türk eşkıyasından feth edeceği demektir." dediği belirtilerek milliyetçiliğin yalnız hadis uydurmacılığı konusunda değil hangi rivayetin sahih kabul edilip hangisinin edilmeyeceği hususunda da tesirli olabildiği ifade edilmektedir.[82]

Geleneksel İslâmî düşünce tarzlarına karşı ilk ciddi ve sistematik hareketin kurucusu olarak nitelendirilen Seyyid Ahmed Han hadisler için Müslümanları bağlayan sözler olmadığını savunmuştur.[83]. O'nun öğrencisi olan Şirag Ali ise daha ileri giderek neredeyse bütün hadislerin uydurma olduğunu ileri sürmüştür.[84]

Gulam Ahmed Pervez ise hadisleri geçmiş asırların çarpıtılmış sözleri olarak yorumladı ve Kur'an öğretilerine aykırı olanlarının İslâm Peygamberi'ne atfedilmesine karşı çıktı. Pervez görüşleri dolayısıyla binin üzerinde ortodoks âlim tarafından imzalanan fetva ile kafir ilan edildi.[85][86]

Goldziher'e göre hadis olarak rivayet edilen haberlerin Peygamber’le ilgisi yoktur. Bu rivayetler İslâm’ın birkaç asır devam eden oluşum süreci içinde bu sürece katılan siyasi, ictimâî, iktisadî vs. birçok faktörün belgeleridir. Müslümanlar Kur’an’da bulamadıkları pek çok konuyu, ayrıca kendi kanaatlerini ve doğru bulduklarını hadis formunda ifade etmişlerdir.[87]

Kassim Ahmad tarafından yazılan Hadith: A Re-evaluation kitabı, hadisleri ayrımcı, bilim, akıl ve kadın karşıtı olarak nitelemektedir.[84][88]

Prof. Dr. Mikail Bayram, Kütüb-i Sitte isnat edilen kişilerin tamamının Sâmânî devletinden olduklarını ve Sâmânî devlet otoritesinin bu kitapları sahih kabul edip diğer hadis kitaplarını ise sahih kabul etmediklerini ve o dönemde Abbasîlerin de onlarla ittifak ederek bu altı kitabı sahih kabul ettiklerini iddia eder.[89] Konuyla ilgili olarak Kütüb-i Sitte’nin dördünün Horasan bölgesinde yazıldığı[90]; Buhârî'nin (ö. H. 256) Buharalı[91], Müslim'in (ö. H. 261) Nişâburlu[92], Nesâî'nin (ö. H. 303) Nesâlı[93], Tirmizi'nin (ö. H. 279) Tirmizli[94], Ebu Dâvûd'un (ö. H. 275) Sicistânlı[95], İbn Mâce 'nin(ö. H. 273) Kazvinli[96] olduğu ifade edilmektedir. Müslim gibi Nişaburlu olan Hâkim en-Neysâbûrî'nin (ö. H. 405) tarihî gerçeklere uymayacak şekilde Buhârî ve Müslim'in otoritesinin Hicaz, Irak ve Şamlılar tarafından tanındığı neticesine varılabilecek ifadeler kullandığı[97] ve bunun bu eserler üzerinde icma olduğu görüşünün ortaya çıkmasında tesirli olduğu belirtilmektedir.[98]

Edip Yüksel ise Sünnî gelenekte güvenilir olarak nitelenen hadislerden örneklerle, hadise dayalı din anlayışını eleştirmektedir.[99]

Kaynakça

  1. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/605725
  2. "Uydurulan Din ve Kur'an'daki Din". 21 Ekim 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ekim 2014.
  3. Bazı Hadis Kıssaları Üzerine Mülâhazalar
  4. "Arşivlenmiş kopya". 5 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Temmuz 2013.
  5. "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Eylül 2014.
  6. SIDDÎKÎ, Prof. Dr. ZUBEYR (2000). KILICER, Dr. M. ESAD (Ed.). İSLÂM HUKÛKUNDA HADİSİN YERİ [İSLÂM HUKÛKUNDA HADİSİN YERİ]. İcmâl Yayınları. ss. 113-117. 1 Eylül 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Mayıs 2013.
  7. PALABIYIK, Doç. Dr. M. Hanefi; İLHAN, Mustafa (10 Ocak 2009). "Ebu Hanîfe ve Hanefîlere göre hadîs". Burhan. 19 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Mayıs 2013.
  8. Öztürk, Yaşar Nuri; Boyut, Yeni. İmamı Âzam Ebu Hânife. 17 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Mayıs 2013.
  9. Buhârî, “Îmân”, 36; Vehbî Süleyman Gāvecî, s. 203-265
  10. et-Târîḫu’l-kebîr, VIII, 81; M. Rızâ el-Hakîmî, s. 343, TDV İslam Ansiklopedisi, Ebû Hanîfe maddesi
  11. Prof. Dr. Mehmet Erdem, "İmam Buhari’nin Kitaplarında İmam Ebu Hanife Hakkındaki Rivayetlerin Tespit ve Tahlili", Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2006, Cilt: 5, Sayı: 2, s. 81
  12. [Emir-Muezzi, Muhammed Ali; Boyut, Yeni (2003). İmâmî Şiilik’te Hadisin Sıhhat Kıstasları ve Fakîhin Otoritesine Dair Değerlendirmeler (PDF). 2. 12. T.C. İ.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESİ. ss. 313-348. Erişim tarihi: 18 Mayıs 2013.]
  13. Umuç, Ali (30 Kasım 2008). "HADİSLER HAKKINDAKİ TEMEL DÜŞÜNCELERİM". Ali Umuç. 27 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Mayıs 2013.
  14. http://www.allamaiqbal.com/publications/journals/review/oct96/8.htm
  15. Aksoy, Ali (21 Mart 2007). "Hadis hadisleri yargılarsa…: PEYGAMBERİMİZ HADİS YAZIMINI YASAKLAMIŞTI". 21 Mart 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Mayıs 2013.
  16. "Mustafa İslamoğlu - Sahih Hadisleri İnkâr Ediyor". YouTube. 23 Nisan 2015. 14 Aralık 2006 tarihinde kaynağından (HTML) arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Aralık 2015.
  17. "Arşivlenmiş kopya". 3 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2014.
  18. TOPRAK, Yrd. Doç. Dr. Sefa Ersoy (2007). İSLÂMÎ GELENEKTE “KİTÂBET” ALEYHTARLIĞI’NIN YAHUDÎ MENŞE’İ MESELESİ. XXV. İzmir: D.E.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi. ss. 147-175. 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2013.
  19. El-Hatib, Takyidu'l-İlm, s. 32.
  20. Koçyiğit, Talat (2012). "1. Hadis kitabetinin yasaklanması". Hadis Tarihi. DİYANET VAKFI YAYINLARI. 25 Ekim 2015 tarihinde kaynağından (HTML) arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mayıs 2013.
  21. (Müslim, Zühd, Hanbel)
  22. Muslini, Sahih, cilt IV., nr. 2298; kezâ el-Hatib, Takyidu'l-İlm, s. 29
  23. Ma'âlimü's-sünen. 4. s. 184. Bazıları bu mevzuda şöyle söylemiştir: Resul-i Ekrem, birbirine karışmaması için hadisle Kur'an'ın aynı sayfalara yazılmasını yasak etmiştir; bu yüzden okuyucu yazı yazmanın ve hadislerin yazı ile tespit edilmesinin yasaklandığını zannedebilir ki bu kat'iyyen doğru değildir.
  24. İslam Ansiklopedisi, Hicr Sûresi
  25. TDV, İslam Ansiklopedisi, Kıraat, yazar: Abdulhamit Birışık
  26. Takyîdu'l-'ilm. s. 67. Ensârdan bir zât Rasûl-i Ekrem'in yanında oturarak onu dinler ve hayran kalır fakat duyduklarını ezberinde tutamazdı. Bu hâlini Rasûlullah'a şikâyet etti; O da: "Elinden faydalan." buyurdu.
  27. Sunenu't Tirmizî. 2. Mısır. 1292. s. 111.
  28. Hattabî. Ma'âlimu's-sunen. 4. s. 184.
  29. Suyûtî. Tedrîbu'r-ravî. s. 150.
  30. İbnu Kuteybe (1326). Te'vilu muhatelefi'l hadis (Arapça). Mısır. s. 365. Rasûl-i Ekrem'in Abdullah b. 'Amr'a hadislerin yazılması bâbında hususî izin vermesinin sebebi, onun eski kitaparı okuyup Süryânîce ve Arapçayı yazabilmesi idi; Öteki sahâbîler ümmî oldukları için, bir ikisi müstesnÂ, yazı yazamıyorlardı. Yazı yazabilenler de harfleri doğru-dürüst tanıyarak kusursuz bir şekilde yazamıyorlardı. Bu sebeple Rasûlullâh diğerlerinin yazı yazmasını yasak etti. Abdullah b. 'Amr'ın hatasız olarak yazı yazabileceğini görünce ona izin verdi.
  31. Takyîdu'l-'ilm. s. 89. Rasûlullah, Mekke'yi feth ettikten sonra halka bir hutbe îrâd etti. Hutbesini bitirince Ebû Şâh ayağa kalkarak: "Ya Rasûlallah! Bu hutbeyi bana yazınız." dedi. Rasûl-i Ekrem de ashâbına: "Bu hutbeyi yazıp Ebû Şâh'a veriniz." diye emretti.
  32. Takyid-ul-İlm, s. 69
  33. Dinî Yazilar (29 Mayıs 2011). "HADİS YAZIMI KONUSUNDA PEYGAMBERİMİZİN GERÇEK TAVRI…". diniyazilar.com. 29 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından (HTML) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2013.
  34. Dr. Talât Koçyiğit, Hadîs Usûlü, 1967, s.31
  35. Dr. Talât Koçyiğit, Hâlen elde mevcut en eski Hadis eseri Hemmâm İbn Munebbih'in Sahifesi (Prof. Muhammed Hamidullah), 1967, s. 66
  36. TDV İslam Ansiklopedisi, Hemmâm b. Munebbih maddesi
  37. Taqrib al-Tahthib: Mu'assasah al-Risalah. Nr. 6296 (Arapça) (1. baskı bas.). Beyrut. 1999. s. 440.
  38. Feth el Bârî (Arapça). I. s. 208.
  39. a.g.e., V, 344
  40. Mizzî, XXVI, 433
  41. TDV İslam Ansiklopedisi, Zührî maddesi
  42. Mahmood ul-Hasan, Ibn al-Athir: An Arab Historian, s. 13
  43. Prof. Dr. Talât Koçyiğit, İbn Şihâb ez-Zuhrî, s. 84; Makalede geçen tam isim Ebû Abdillah Muhammed İbn Yahyâ İbn Abdillah İbn Hâlid İbn Fâris İbn Zu'yeb ez-Zuhlî en-Neysâbûrî şeklindedir.
  44. "El-Muvatta'" (HTML). İhyâ. 13 Şubat 2009. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2013.
  45. TDV İslam Ansiklopedisi, "İBN EBÛ ŞEYBE, Ebû Bekir", Müellif: ALİ YARDIM
  46. Başaran, Zeynep (2009). TARİHTE HADİS MECLİSLERİ VE GEREDE HADİS MECLİSLERİ. Samsun: Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İlahiyat. ss. 16, 18. 27 Temmuz 2016 tarihinde kaynağından (HTML) arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mayıs 2013. Müslüman Türkler, Selçuklu Devleti, Anadolu ve Asya'daki Türk İslâm Devletleri zamanındaki hadis çalışmalarına dair çok fazla bilgi bulunmamakla birlikte, bu konuya dair Özafşar şunları zikretmektedir: “Müslüman Türkler zamanında Selçuklu ve Nureddin Zengi ile Eyyübiler devirlerinde hadis ve hadisçilik teşvik görmüş, bilhassa Zengi Devrinde Suriye ve Mısır bölgesinde çok sayıda hadis okulu, yani Daru'l-Hadis açılmıştır. Memlüklüler devri hadis ilmi açısından ikinci silkiniş dönemi olarak kabul edilebilir. Hadis tarihinin çok önemli bâzı simaları bu dönemde yetişmiştir.” […] Daru'l-hadislerin kuruluşu hicretin VI. Asırlarına kadar gider. İlk daru'l-hadis Dımaşk'te kurulurken Osmanlı'da İznik'te kurulmuştur.
  47. "DÂRU'L-HADÎ". hadis.diyanet.gov.tr. 2 Mart 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mart 2015.
  48. "En çok hadis rivayet eden sahabiler". Resulullah.org. 20 Eylül 2015 tarihinde kaynağından (HTML) arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2013.
  49. Sunenu't-Tirmizî, Kitâbu'l-ahkâm, bâbu'l-yemîn maa'ş-şâhid (bk. Sahifetu Hemmâm, s. 16)
  50. Târihu'l Kur'an (Arzu'l-envâr) (Hintçe). Delhi. 1359. s. 137.
  51. Sahîhu Buhârî, Kitâbu'l-cihâd, bâbu's-sabr 'ale'l-kıtâl
  52. Muhammed Zubeyr es-Sıddîkî. es-Seyru'l-hasîs fi târîhi tedvîni'l-hadîs. s. 9.
  53. Tehzibu't-tehzib. 4. s. 198.
  54. İbnu Sa'd. et-Tabakât. 5. s. 344.
  55. Tezkiratu'l-huffâz. 1. s. 110.
  56. Takyîdu'l-'ilm. s. 84.
  57. İbnu 'Abdi'l-Berr. Câmi'u beyâni'il-'ilm. 1. s. 71. Abdullah b. 'Amr, hadislerin yazılması için Rasulullah'tan izin almak maksadıyla şöyle sordu: "Sizden işittiklerimin hepsini yazayım mı?" Rasulullah: "Evet." diye cevap verdi. Abdullah tekrar: "Sükûnet hâlinde olduğu gibi öfkelendiğiniz zaman da yazabilir miyim?" diye sorunca Rasul-i Ekrem: "Evet, ben hiçbir zaman hakikat dışında bir şey söylemem." buyurdu.
  58. İbnu'l-Esîr. Usdu'l-gâbe, Abdullah b. 'Amr'ın hâl tercemesi. 3. s. 233.
  59. Prof. Dr. Muhammed Hamidullah. el-Vesâiku's-siyâsiye fi'l-ahdi'nebevî.
  60. İbnu Sa'd. et-Tabakât. II/2. s. 123.
  61. Çakan, Hadis Edebiyatı, s. 37
  62. http://www.tevhidnesli.de/EN-M-Ue-TEVAT%26%23304%3BR-HAD%26%23304%3BS.htm
  63. "Arşivlenmiş kopya". 1 Ekim 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ekim 2014.
  64. Kur'an 54:02 20 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  65. İbn Kesîr, Ebu'l-Fidâ İmâduddîn İsmail b. Ömer (774/1372), el-Bidâye ve'n-nihâye, thk. Ahmed Abdülvehhâb Fetih, ( Kahire: Dâru'l-Hadîs, 1414/1993), VIII: 112.; Sema Tombul, Bir Devlet Politikası Olarak Hz. Ömer'in Hadis Rivayetleriyle İlgili Tutumu (Bişr b. Sa'îd isminin yanında parantez içinde soru işareti bulunmaktadır.)
  66. Kemal Özcan, Buhârî ve Müslim'in Sahîhleri Hakkında Farklı Görüşler, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi2014/2, Sayı 40, ss. 215-244.
  67. Yrd. Doç. Dr. Mustafa Karataş ve UGAN, Dinî Rivayetler
  68. İbn Haldun (ö. 808/1406), Mukaddime, 1. 369. Mustafa Karataş ve Ugan, Dinî Rivayetler adlı makale
  69. Süleyman Ateş, Gazete Vatan, "İmam-ı Azam neden sadece 17 hadise güvendi?", 03 Haziran 2008 Salı
  70. "Arşivlenmiş kopya". 27 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2014.
  71. http://ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01614/1998_2/1998_2_KARATASM.pdf
  72. TDV İslam Ansiklopedisi, Nuaym b. Hammâd, müellif: Ali Çelik
  73. TDV İslam Ansiklopedisi, Zühlî, müellif: Mehmet Emin Özafşar
  74. Dr. Kamil Çakın, Buhârî'nin Otoritesini Kazanma Süreci, ISLAMi ARAŞTIRMALAR CiLT: 10, SAYI: 1-2-3, 1997, s. 102; er-Razi, Cerlı, Vll.191. no:1 086.
  75. Kamil Çakın, a.g.e. s. 108
  76. Bayram Akdoğan, "Ibn Hazm el-endülüsi'nin Müsiki İle İlgili Hadisiere Bakışı", Dini Araştırmalar, Mayıs-ağustos 1999
  77. Bayram Akdoğan, Mûsiki ile ilgili Kırk Hadis ve Şerhi, İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 20:1(2015), SS.1-45
  78. TDV İslam Ansiklopedisi, Kütüb-i Sitte, M. Yaşar Kandemir
  79. TDV İslam Ansiklpedisi, İbnü'l-Kayserânî, M. Yaşar Kandemir
  80. H. G. Farmer (çev. İbrahim Odabaşı) İslam ve Müzik, Turkish Academic Research Review Cilt/Volume: 3 Sayı/Issue: 1, s. 11-24Haziran/June 2018
  81. Türkiye Diyanet Vakfı, İslâm Ansiklopedisi, Ebû Huzeyfe el-Buhârî maddesi
  82. Mehmet Ali Kulat, İstanbul'un Fethini Müjdeleyen Hadisin Değerlendirilmesi, Diyanet İlmî Dergi, Nisan-Mayıs-Haziran 2001
  83. Daniel W. Brown, Rethinking Tradition in Modern Islamic Thought, (1999) s.36. ISBN 978-0521653947
  84. Latif, Abu Ruqayyah Farasat. The Quraniyun of the Twentieth Century, Masters Assertion, September 2006.
  85. Ahmad, Aziz. "Islamic Modernism in India and Pakistan, 1857 -1964". London: Oxford University Press.
  86. Pervez, Ghulam Ahmed. Maqam-e Hadith 13 Kasım 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Urdu version 4 Ekim 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.).
  87. https://www.academia.edu/2020166/Goldziherden_Schachta_Oryantalist_Literaturde_Hadis_ve_Sunnet_Bir_Okulun_Yasayan_Gelenegi
  88. Ahmad, Kassim. Hadith: A Re-evaluation, 1986. English translation (1997).
  89. Prof. Dr. Mikail Bayram, "Hadis Kitaplarının Yazarlarının İranlı Olması Hadisleri Nasıl Etkilemiştir?", Dini Cevaplar, 2019
  90. TDV İslam Ansiklopedisi, Horasan
  91. TDV İslam Ansiklopedisi, BUHÂRÎ, Muhammed b. İsmâil maddesi
  92. TDV İslam Ansiklopedisi, Müslim b. Haccâc maddesi
  93. TDV İslam Ansiklopedisi, Nesâî maddesi
  94. TDV İslam Ansiklopedisi, Tirmizî maddesi
  95. TDV İslam Ansiklopedisi, Ebû Dâvûd es-Sicistânî maddesi
  96. TDV İslâm Ansiklopedisi, İbn Mâce maddesi
  97. Neysâbûrî, Medhal, 6
  98. Çakın (1997), Buhârî'nin Otoritesini Kazanma Süreci, İslami Araştırmalar, Cilt 10, Sayı: 1-2-3
  99. http://19.org/tr/sahih-hadislere-ornekler-2/

Dış bağlantılar

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.