Josef Stalin

Josef Stalin (asıl adı Yosif Visaryonoviç Cuğaşvili) (18 Aralık 1878[1] - 5 Mart 1953), Sovyet devlet adamı ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri (1922-1953). Sovyetler Birliği'ni 1920'lerin sonundan ölümüne kadar diktatörlük rejimi ile yönetti.[2][3][4] Stalin; Sovyetler Birliği'ni endüstriyel ve askeri bir süper güce dönüştürdü, fakat bunu gerçekleştirirken totaliter politikalar uyguladı ve milyonlarca Sovyet vatandaşı diktatörlüğü sırasında öldü.[3][4] Stalin döneminde; 3 ila 20 milyon arasında insan çalışma kampları, zorunlu kolektivizasyon, kıtlık ve yargısız infazlardan dolayı ölmüştür.[3][5][6][7][8]

Mareşal
Josef Stalin
Иосиф Сталин Rusça

იოსებ სტალინი Gürcüce

Sovyetler Birliği Komünist Partisi
Merkez Komitesi Genel Sekreteri
Görev süresi
3 Nisan 1922 - 16 Ekim 1952
Yerine geldiği Vyaçeslav Molotov
(Sorumlu Sekreter olarak)
Yerine gelen Nikita Kruşçev
(Makam yeniden düzenlendi)
Sovyetler Birliği Bakanlar Kurulu Başkanı
Görev süresi
6 Mayıs 1941 - 5 Mart 1953
Birinci Yardımcıları Nikolay Voznesenski
Vyaçeslav Molotov
Nikolay Bulganin
Yerine geldiği Vyaçeslav Molotov
Yerine gelen Georgiy Malenkov
Kişisel bilgiler
Doğum 18 Aralık 1878(1878-12-18)[1]
Gori, Rus İmparatorluğu
Ölüm 5 Mart 1953 (74 yaşında)
Moskova, Sovyetler Birliği
Yattığı yer Lenin'in Mozolesi, Moskova (9 Mart 1953 - 31 Ekim 1961)
Kremlin Duvarı Mezarlığı, Moskova (31 Ekim 1961'den beri)
Partisi Sovyetler Birliği Komünist Partisi
Çocuk(lar) Yakov Cugaşvili
Vasiliy Stalin
Svetlana Alliluyeva
Mesleği Siyasetçi, asker
Ödülleri

İmzası
Askerî hizmeti
Bağlılığı  Sovyetler Birliği
Branşı Kızıl Ordu
Hizmet yılları 1943-1953
Rütbesi (1943-1945)
(1945-1953)
Çatışma/savaşları Rus İç Savaşı
II. Dünya Savaşı
Kore Savaşı

Josef Stalin; Vladimir Lenin'in ölümünden sonra Komünist Parti Genel Sekreteri olarak nüfuzunu artırdı ve 1927 yılında Sovyetler Birliği'nin lideri konumuna geldi. Başlangıçta Sovyetler Birliği'ni kolektif bir liderliğin parçası olarak yönetmesine rağmen, sonunda 1930'larda ülkenin fiili diktatörü olma gücünü pekiştirdi. İdeolojik olarak Marksizmin Leninist yorumuna adanmış bir komünist olan Stalin bu fikirleri Marksizm-Leninizm olarak resmîleştirirken, kendi politika ve uygulamaları Stalinizm olarak tanımlanmaya çalışılsa da Stalin bizzat bu tanımlamaya karşı çıkmıştır.[9] Kendisine verilen lakaplardan biri Gürcü dilinde "Çivi" anlamına gelen "Koba"dır.[10]

Stalin hükûmeti Komünist Enternasyonal aracılığıyla Marksizm-Leninizmi yurtdışına taşıdı ve 1930'larda, özellikle İspanya İç Savaşı'nda Avrupa’da anti-faşist hareketleri destekledi. 1939'da Nazi Almanyası ile Sovyetler'in Polonya'yı işgal etmesi ile sonuçlanan bir saldırmazlık paktı imzaladı. Nazi Almanyası, anlaşmayı 1941'de Sovyetler Birliği'ni işgal ederek sona erdirdi. İlk gerilemelere rağmen, Sovyet Kızıl Ordusu Nazi saldırısını püskürttü ve 1945'te Berlin'i ele geçirerek Avrupa'da II. Dünya Savaşı sona erdi. Daha sonraki süreçte Sovyetler Baltık ülkelerini işgal etti ve Orta ve Doğu Avrupa, Çin ve Kuzey Kore'de Sovyet yanlısı hükûmetler kurulmasına yardımcı oldu. Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri savaştan küresel süper güçler olarak çıkarken; Stalin, ülkesini savaş sonrası yeniden yapılanma yoluyla yönetti ve 1949'da nükleer bir silah geliştirdi. Bu yıllarda, ülke başka bir büyük kıtlık ve ülkede görev yapan Yahudi doktorlara yönelik başlatılan anti-semitik bir kampanya yaşadı. Stalin'in 1953'teki ölümünden sonra, yerine gelen Nikita Kruşçev, Stalin'in politika ve uygulamalarına karşı çıktı ve Sovyet toplumunda destalinizasyonu başlattı.

20. yüzyılın en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilen Stalin, onu işçi sınıfının ve sosyalizmin bir şampiyonu olarak kabul eden uluslararası Marksist-Leninist hareket içinde, yaygın bir kişilik kültünün oluşmasına yol açtı. Ekim Devrimi'ni planlayan ve başarıya ulaştıran liderler arasında yer alan, Rus İç Savaşı'nda cephe komutanlığı yapan ve II. Dünya Savaşı'nda muzaffer olan Kızıl Ordu'nun başkomutanı Stalin özellikle 1930'lu yıllarda Sovyet ekonomisindeki büyük kalkınma ve II. Dünya Savaşı'ndaki zaferden dolayı Rusya ve Gürcistan'da popülerliğini korudu. Rusya'da yapılan bir ankette 20. yüzyılın en başarılı üçüncü lideri seçildi.[11] Tarihin akışına etki eden önemli rolü dolayısıyla pek çok tarihçi ve yazarın üzerine araştırmalar yaptığı Stalin, bu özelliği ile hakkında en fazla eser ortaya konulan siyasetçilerden birisi oldu. Fakat, Stalin'in totaliter hükûmeti geniş bir kesim tarafından kitlesel baskılar uygulamak, etnik temizlik, sürgünler, yüz binlerce infaz uygulamak ve milyonlarca insanın ölümü ile sonuçlanan kıtlıklara sebep olmak ve yönetmekle suçlandı. Aralık 1965 tarihli gizli bir Sovyet içişleri bakanlığı raporuna göre, 1940-1953 arasında 46.000 kişi Moldova'dan, 61.000 Belarus'tan, 571.000 Ukrayna'dan, 119.000 Litvanya'dan, 53.000 Letonya'dan ve 33.000 kişi ise Estonya'dan sürgün edildi.[12]

İlk yılları

Yosif Cuğaşvili 18 Aralık 1878'de Gori’de dünyaya geldi. 7 yaşında çiçek hastalığına yakalandı ve bu hastalık yüzünde kalıcı izler bıraktı. 10 yaşında rahip okuluna devam etti. Burada Gürcü çocuklar Rusça eğitim alırlardı. 12 yaşına geldiğinde geçirdiği iki at arabası kazası sonucu sol kolu sakatlandı ve hayatı boyunca tam iyileşmedi. 16 yaşında Gürcü Ortodoks Rahip Okuluna gitmeye hak kazansa da, burada otoriteye karşı başkaldırıp huzursuzluk çıkardığı için 1899 yılında okuldan atıldı.

Bu dönemde, Lenin'in eserlerini okudu ve Marksist bir devrimci olmaya karar verdi. Tiflis'teki RSDİP örgütüne katıldı ve 1901 yılında Tiflis'te Çarlık askerleri tarafından bastırılan 1 Mayıs gösterilerini örgütledi.[13] Buradan Batum'a geçti ve petrol işçilerinin örgütlenmesinde görev aldı. Mart 1902'de petrol işçilerinin greve gitmesinde etkili oldu.[14] 1903 yılında Bolşeviklere katıldı. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi 2. Kongresi'nde kararlı ve devrimciliğe destek veren tavrıyla Lenin'in dikkatini çekti. Böylece RSDİP'in ve Bolşeviklerin Kafkas bölge temsilcisi konumuna geldi. Ohranka tarafından sürekli izlense de profesyonel devrimci olarak illegal parti faaliyetlerini aksatmadan yürüttü. Kafkaslar'da özellikle propaganda, grev örgütleme, banka soygunu gibi alanlarda faaliyet gösterdi.

1905 ve sonrası

Yosif Cuğaşvili 1905 Devrimi sırasında Tiflis'te bulunmaktaydı.[15] Aralık ayında önce Sankt-Peterburg'da yapılması planlanan ancak sonradan Finlandiya'ya alınan Bolşevik Konferansına delege seçildi ve 24 Aralık 1905 günü Tampere'de yapılan toplantıya katıldı.[16]

Tiflis'e döndüğünde Çarlık askerlerinin ve Karayüzlerin devrimi bastırdığını ve katliamlara başladığını gördü. Tiflis'i kana bulayan Çarlık Ordusu komutanı General Fyodor Griyazanov'a düzenlenen başarılı suikast saldırısında yer aldı.[17] 1906 yılı Nisan ayında Stockholm'de yapılan 4. Kongreye katıldı. Burada sonradan birlikte çalışacağı Kliment Voroşilov, Feliks Dzerjinski, Grigori Zinoviev, Aleksey İvanoviç Rikov ile tanıştı ve eski dostları Mihail Kalinin ve Stepan Şaumyan ile yeniden buluştu.[18]

Stalin, eşi Ketevan Svanidze'nin cenazesinde.

15-16 Temmuz 1906 akşamı[19] Yekaterina Svanidze ile evlendi. Bu evlilikten ilk oğlu Yakov dünyaya geldi. Bolşevik Parti banka soygunlarını yasakladığı için geçici bir süre partiden resmen istifa etti ve bir banka soygunu düzenleyerek Bakü’ye kaçtı. Bakü’de yeraltı faaliyetlerini sürdüren Stalin, Çarlık taraftarlarına karşı örgütlenmeyi hızlandırdı. 27 Nisan (10 Mayıs) 1907 günü Stepan Şaumyan ile birlikte Birleşik Krallık'a geçerek 5. Kongreye gözlemci delege olarak katıldı.[20] Bu dönemde tifo hastalığına yakalanan eşi Kato 22 Kasım 1907 günü Bakü'de öldü.[21] Eşinin çok genç yaşta ölümü Stalin'i çok derinden etkiledi.

Stalin, Bakü'de bulunduğu dönemde Müslüman işçiler arasında örgütlenme faaliyeti gösterdi. Parti içindeki işçiler tarafından sevilmekteyse de partili aydınlar tarafından kaba davranışları ve sertlik yanlısı politikaları beğenilmedi. Bakü'de Çarlık yanlısı Karayüzler örgütü ile mücadele etti ve Bolşevikler için petrol madeni sahibi zenginlerden zorla para topladı.[22] Bu yıllarda Kafkasya'daki parti tabanında Lenin'den sonra en etkili kişi olduğu belirtilir.[23]

Kafkaslardan sonra ilk kez 1911 yılında Bolşeviklerin büyük örgütlerinin bulunduğu Moskova veya St. Petersburg'a gitmek istediğini belirtti. Bunun üzerine 1911 Eylül ayında Sankt-Petersburg örgütüne katıldı.[24] Ocak 1912'de yapılan ve Bolşeviklerin ayrı bir parti olduklarını açıkladıkları ilk toplantı olan Prag Parti Konferansına delege olmasına rağmen katılamasa da ilk kez Merkez Komitesine seçildi. Bu dönemde yine Merkez Komitesinde bulunan ve aynı zamanda Bolşevik Duma vekili olan Ohranka ajanı Roman Malinovski sayesinde Çarlık rejimi tüm Bolşevik liderleri yakalamayı başardı. Nisan 1912’de Sankt-Petersburg’da Pravda’nın yayınlanmasında görev aldı. Artık yazılarında ve parti içinde Rusça çelik adam anlamına gelen Stalin mahlasını kullanmaya başladı. Temmuz ayında yakalansa da sürgün edildiği Sibirya'daki Narym kasabasından kısa sürede firar etmeyi başardı.

Bu dönemde Bolşevikler ile Menşevikler arasında birlik sağlanmasını savundu ve Lenin tarafından Polonya sınırları içinde bulunan Kraków'a çağrıldı. Lenin kesinlikle Bolşeviklerin ayrı bir siyasi hatta kalmasını savunuyordu ve Rusya'da bulunan Merkez Komitesi üyelerinden Stalin'i bu görüşe ikna etmeye çalıştı. Stalin Kraków'da bulunduğu bu dönemde Viyana'daki Bolşeviklerin yanına gitti.[25] Burada Mart 1913'te yayınlanacak ünlü eseri Marksizm ve Ulusal Sorun'u yazdı.

Şubat 1913'te Sankt-Petersburg'a döndü. Malinovski tarafından burada tuzağa düşürüldü ve 4 yıl sürecek son sürgünü olan Kuzey Kutup dairesindeki çok soğuk bir yer olan Turhansk bölgesi küçük Kureika köyüne gönderildi.[26] 1916 yılının Aralık ayında I. Dünya Savaşından zor durumdaki Çarlık rejimi tarafından orduya alınmak üzere diğer siyasi sürgünlerle beraber çağrıldı. Şubat 1917'de Yenisey Nehri kıyısındaki Krasnoyarsk'a ulaştı, ancak çocukluğundan beri sakat olan sol kolu nedeniyle askere alınmadı. Şubat Devrimi'nin patlak vermesiyle beraber özgür kaldı ve 12 Mart günü Sankt-Petersburg'a geldi.[27]

Ekim Devrimi ve kuruluş

1917 Şubat Devriminin ardından sürgünde beraber bulunduğu Lev Kamenev, Matvei Muranov ile birlikte Petrograd'a döndü. Bu dönemde Bolşevikler Şubat Devrimi'ne hazırlıksız yakalanmışlardı. Lenin dahil olmak üzere önde gelen tüm liderler Batı Avrupa ülkelerinde veya yurt içinde sürgündeydi. İkincil derecedeki önderlerden Vyaçeslav Molotov ve Aleksandr Şlyapnikov yönetimi ele aldı. Bolşevik yayın organı Pravda'da Geçici Hükümeti şiddetle eleştiriyordu. Stalin, Kamenev ve Muranov şehre gelir gelmez Pravda'nın başına geçti ve Geçici Hükûmete karşı ılımlı bir siyaset sergilemeye başladı. Ayrıca Menşeviklerle birlik yapılmasını önerdi. Sürgünde bulunduğu İsviçre'den durumu izleyen Lenin bu siyasi hatta karşı çıkmakta ama duruma müdahale edememekteydi. Ülkeye acilen dönmek isteyen ancak sürmekte olan savaş yüzünden İsviçre'den dışarı çıkamayan Lenin İsviçreli komünist Fritz Platten'in aracılığıyla Alman İmparatorluğu ile görüşmelere başladı. Sonunda anlaşma sağlandı ve Mühürlü Tren olarak adlandırılan yolculukla Lenin ve diğer Rus sürgünler Nisan ayı başında Petrograd'a geldiler. Lenin gelir gelmez Pravda'nın hükûmet yanlısı politikasını şiddetle reddetti ve Nisan Tezleri olarak bilinen kararlarını ilan etti. Buna göre parti Geçici Hükûmete kesinlikle destek vermeyecek, tersine tüm iktidarın Sovyetlere verilmesi için örgütlenecekti. Temmuz Günleri olarak bilinen tabandaki işçi ve asker ayaklanmasından sonra geçici hükûmet Bolşevikler üzerinde kovuşturma başlattı. Stalin bu dönemde toplanan Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi 6. Kongresinde Lenin'in Geçici Hükûmet tarafından aranması üzerine teklif edilen ve Lenin'in teslim olmasını içeren görüşlere şiddetle karşı çıktı. Kovuşturmaya uğrayan Bolşeviklerin toparlanmasını ve Lenin'in gizli bir şekilde saklanmasını sağladı.[28] Bu dönemde Lenin Finlandiya'da yeraltında olduğundan Sverdlov'la birlikte partinin yönetimini üstlendi. Kornilov Olayının bastırılmasından sonra popülerliği olağanüstü derecede artan Bolşevikler Ekim Devrimi ile iktidarı aldı. Petrograd'da toplanmakta olan 2. Tüm Rusya Sovyetleri Kongresi'nde iktidar Lenin önderliğindeki Bolşeviklere bırakıldı. Bolşeviklerin ve müttefikleri Sol SR'ların çoğunlukta olduğu kongre Lenin'in başkanlığındaki ilk Sovyet hükûmeti olan Sovnarkomu onayladı. Gürcü asıllı olan Stalin de bu kabinede Milliyetler Halk Komiseri olarak görev aldı.[29]

İktidar

Stalin 1922 yılında Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri seçildi. Merkez Komite toplantısında alınan bu karar Stalin'in iktidara yürümesinde önemli bir etken oldu. Lenin tarafından önce Trotski'ye teklif edilmesine karşın onun önemsiz kabul ederek reddettiği bu makam daha sonra Stalin'in iktidarı ile birlikte Sovyetler Birliği'nin en yüksek yönetim merci oldu.

1922 yılında Beyaz Terör'ü kesin olarak yenilgiye uğratan ve monarşi taraftarlarını ülkeden kovan Bolşevikler devletin federal yapısı konusunda tartışmaya başladılar. Milliyetler Halk Komiseri olan Stalin diğer cumhuriyetlerin Rusya Federatif Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içinde özerk nitelikte teşkilatlanmaları gerektiğini savundu. Lenin buna şiddetle karşı çıkarak tüm cumhuriyetlerin eşit statüde, egemenlik haklarının korunduğu birleşik bir federasyon planı hazırladı. Gürcistan Komünist Partisi'nin özerk hareket etme talepleri Gürcü asıllı olmasına karşın Stalin'in sert müdahalesine sebep oldu. Lenin bu olay üzerine Stalin'in genel sekreterlikten uzaklaştırılmasını önerdi. Ancak Stalin'in önerisiyle Abhazya ve Güney Osetya bölgeleri Gürcistan'da özerk cumhuriyetler olma hakkını kazandı.

Lenin'in 21 Ocak 1924'teki erken ölümünden sonra kolektif bir yönetim idareyi devraldı. Birlik ve beraberlik yönünde verilen onca demeç partideki rekabeti gizlemeye yetmedi. Trotski'nin uzlaşmaz tavırlarına karşı Zinovyev ve Kamenev de Stalin ile ittifak kurdu. Bu ittifak Trotski'yi sürgün etmeyi başardı. 1927'de Stalin'in mutlak iktidarına geçilirken ekonomik alanda da I. Beş Yıllık Plan kabul edildi. Sanayi ve tarım alanında ayrı ayrı belirlenen planın normları hızlı bir kalkınmayı hedef alıyordu.

Lenin'in enerjiyi kalkınmanın temeli olarak kabul ettiği komünizm Sovyet iktidarı ve elektirifikasyonla sağlanır sözüne dayanarak enerji yatırımlarına ağırlık verildi. Ülkenin her yerinde hidroelektrik santralleri kuruldu. Sanayide ağır sanayi üretimine öncelik verildi. Tarımsal alanda ise kolektivizasyona geçilerek topraklar sovhoz ve kolhoz olarak iki kısma ayrıldı. 210 bin kolhoz çiftliği ve 6 bin tarım istasyonu kuruldu. Bu istasyonlarda 500 bin kadar traktör mevcut hale getirildi. Kolektif üretim tarımsal üretimi artırmakla birlikte eski toprak aristokratlarının koletivizasyona katılmayı reddederek sabotaj ve yağma faaliyetlerine başlamaları bazı bölgelerde verimi düşürdü. Özellikle Batı Ukrayna'da kolektif çiftlikler yağmalanarak tarlalar ve istasyonlar ateşe verildi. Bu durum bölgede kıtlığa yol açarken Stalin'in sert tedbirler almasına sebep oldu. Yağma ve talan hareketlerine girişenler çalışma kamplarına gönderildi. Böylece Birinci Beş Yıllık Planın hedeflerine dört yıl üç ay gibi bir sürede ulaşıldı.

1933'te başlatılan İkinci Beş Yıllık Plan döneminde SSCB'de 4500 fabrika ve enerji tesisi yapılarak hizmete açıldı. Üçüncü Beş Yıllık Planın 1938-1941 arasındaki döneminde 3000'e yakın sanayi tesisi kuruldu. Böylece II. Dünya Savaşı öncesi planlı dönemde 9000 dolayında büyük ölçekli sanayi tesisi açılmış oldu. 1940 yılı sonunda SSCB ağır sanayi üretimi 1913'tekinin 12 katına ulaştı.

Siyasi mücadeleler ve tasfiye hareketleri

Sovyetler Birliği'nin ilk önder kadrosu, tarihteki ilk işçi sınıfı devletinin istikamet yönünü tayin ederken daha önce tarihte benzer bir örnek olmamasının her türlü sıkıntısını çekti. Ayrıca kendisine hısım duyan kapitalist devletlerce çevrelenmiş olması onu zor bir durumda bıraktı. Lenin'in ölümünden 1930'lu yıllara kadar süren derin tartışmalar, yargılamalar ve verilen idam cezaları, kısmen farklı istikamet tayin etmek isteyen Bolşevikler arasında gelişen siyasal ve ideolojik kavgalardan kaynaklanıyordu. Bunlar kısmen de emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin Sovyetler Birliği üzerindeki oyunlarının bir sonucu olarak görülebilir. Lenin'in ölümünden sonra ilk büyük ayrılık 1923 sonunda Troçki ile Stalin, Zinovyev ve Kamenev üçlüsü arasında çıktı. Temel konu sanayileşmeydi. Troçki ve arkadaşları NEP politikasına karşı çıkıyorlardı ve "sol" muhalefet/sapmayı oluşturdular. Buna karşılık Buharin, Rykov ve ekibi NEP'i destekliyor ve sağ muhalefet/sapmayı temsil ediyordu, Bu iki grup Stalin ekibinin ana muhalifleriydi. Stalin 1924 sonunda Troçki'nin "kesintisiz devrim" tezine karşı çıktı ve tek ülkede sosyalizm tezini benimsedi. Bunun üzerine Zinovyev ve Kamenev'le arası bozuldu ve "sağ muhalefet"le arası biraz düzeldi. 1926 başında Zinoviev ve Kamenev Troçki'ye katıldılar. Troçki ve önderiliğindeki "sol muhalefet" üyeleri 1927 sonlarındaki 15. Kongre'de anti-Sovyet tutumlarından ötürü partiden ihraç edildiler. Zinovie ve Kamenev hatalarından pişman olunca 1928'de partiye geri kabul edildi. Troçki ve taraftarları ise 1929'da sürgüne gönderildi. Bu dönemlerde NEP siyasetinden çıkılması, kolektivizasyon ve kulak karşıtı mücadele Buharin öncülüğündeki "sağ muhalefet"in tepkisini çekti.

Stalin'in ekonomik programlarının başarılı olması ve halkın geniş kesimleri tarafından sevilip benimsenmesi muhalefette umutsuzluk yarattı. Bunun sonucunda 1930'larda hem Troçkist hem de "sağcı" muhalefet bir dönüşüme uğradı. Uğradıkları dönüşüm sonucunda Troçkist ve "sağcı" muhalefet birleşti ve sabotaj, suikast ve çeşitli komplolara başvurarak iktidara gelmenin yollarını denediler. 1934'te Politbüro üyesi Kirov suikasta uğradı. 1934 ile 1938 arasında bir dizi komploda bulunuldu. Bu komploların sorumluları Moskova Davaları ve Tuhaçevski Olayı gibi çeşitli davalarda yargılanıp cezalandırıldılar.[30] Stalin'in ölümünden sonra Kruşçev, iktidara geldiği ilk parti kongresinde hiçbir kanıt göstermeden bu davaların düzmece olduğunu ve gerçekte herhangi bir komplonun olmadığını iddia etti. Ancak tarafsız araştırmalar gösteriyor ki Kruşçev'in o kongrede Stalin'e yönelttiği tüm iftiralar asılsızdır[31] ve o dönemde gerçekten devleti tehdit eden ciddi komplolar söz konusuydu.[30][32][33] Bu komploların arkasındaki grupların pek çoğu Alman Nazileri ve Japon militaristleriyle de yakın ilişki içindeydiler. Kimi yazarlar; Büyük Temizlik adıyla Batı'da bilinen, Rusya'da ise "Yejovşçina" ya da "Yejov'un dönemi" diye anılan yaygın şiddet dönemi bu bağlamdan bağımsız düşünülemeyeceğini belirtir. Zira ülkede ciddi komplolar varken ve Nazi tehdidi yaklaşıyorken Sovyet yönetimi ciddi önlemler alma ihtiyacı hissediyordu.

Stalin'in uyguladığı Büyük Temizlik ile ordudan çok sayıda deneyimli ve eğitimli subay ve er öldürüldü. Tutuklanan 90 generalden sadece 6'sı, 180 tümen komutanından 36'sı ve 57 kolordu komutanından 7'si hayatta kalmayı başarabildi. Toplam olarak yaklaşık 30 bin Kızıl Ordu personeli idam edildi.[34]

1937 ortalarında Tuhaçevski Olayı yaşandı ve bu olayda ordunun Japon desteğiyle hükûmete darbe girişimi ortaya çıkarıldı. Bu olaydan bir ay sonra siyasi polis örgütü NKVD'nin başındaki Yejov, Stalin'e Batı Sibirya'da Japon destekli bir isyan çıktığı haberini verdi ve sorunu çözmek için bir troikanın görevlendirilmesini istedi.[30] Bunun ardından Stalin bir genelge imzalayarak Sovyet karşıtı suç içeren olaylara karışan suçlulara ve isyancılara karşı eyleme geçilmesini istedi. Bu genelgenin yayınlanmasından sonraki bir yıl içinde Stalin rapor bombardımanına tutuldu; ülkenin her yerinden isyan ve komplo haberleri geliyordu. Stalin ise doğal olarak devletin güvenlik örgütünün raporlarına inanıyordu. Gerçekte ise Yejov ve NKVD içindeki pek çok görevli de kendi komplolarını uyguluyorlardı. Yejov Nazilerle işbirliği içindeydi ve hükûmeti devirmek isteyen "sağcı" bloka mensuptu. Stalin ise bunları bilmiyor ve ilk başlarda her gönderilen rapora inanıyordu. Yejov ise bu durumu suistimal edip isyancı ve suçluları cezalandırmak yerine partiye bağlı olan pek çok dürüst ve masum komünisti tutukluyordu.[30] Sovyet yönetiminı yanıltmak için ise çeşitli evrak sahtecilikleri, sahte delil üretme gibi farklı kandırma yöntemleri kullanıyorlardı. 1938 başından itibaren yapılan hukuksuzluklar yavaş yavaş anlaşılmaya başlandı. 1938 Ağustosu'nda Yejov'un yardımcısı Frinovskii, Beria'yla değiştirildi. Kasımda ise Beria Yejov'un yerine geçti ve soruşturmalar başlattı. Yapılan soruşturmalar sonucunda sıradan ve suçsuz geniş kitlelere baskı ve zulüm yapıldığı tespit edildi. Bütün baskıların ve temizliklerin son bulması emredildi, troika feshedildi. 1939'da Yejov ve zulümden sorumlu diğer yöneticiler yargılanıp idam edildi. Aynı yıl, suçsuz yere tutuklanmış veya çalışma kampına gönderilmiş 100 bin kişi serbest bırakıldı. Savaş yıllarında yüz binlerce daha fazlası da davaları tekrar incelendikten sonra serbest bırakıldı.[30] Olaylar büyük bir trajediye yol açmıştır ve bir küsur yıl içinde pek çoğu masum 600 binden fazla insan yaşamını yitirmiştir. Bu olaydan önce Sovyetler Birliği'nde asılan toplam kişi sayısıysa yüz bin civarındaydı. Olaylardan Stalin'i sorumlu tutmak doğru bir tutum sayılmaz. Stalin, suçsuz insanların zarar gördüğü anlaşılınca operasyonu hemen durdurmak için uğraşmıştır. Devlet aygıtı içindeki Yejov önderliğindeki grup ise pek çok masum insanı rastgele idam ederek ülkede kaos ve hoşnutsuzluk ortamı yaratmak ve bu sayede Stalin yönetimi aleyhinde isyanlar çıkmasını sağlamak hedefı gütmüştür. Bu tür isyanlar Nazi işgalini de daha kolaylaştıracaktı.

Stalin, parti örgütünü, işçi sendikalarını ve Merkez Komite'yi demokratikleştirmek için 1936'da bir Anayasa hazırlanması çabalarında bulundu. Bu Anayasa'nın ana taslağına, onun isteğiyle; eşit, rekabet esasına dayalı, kapalı oy ve açık sayım ilkelerine uygun seçimlerin yapılması konuldu. Bu sayede Stalin parti yöneticilerini halka karşı sorumlu yapmaya çalışıyordu. Seçimlerde birkaç aday yarışacak, çarşaf liste olmayacak, seçmen istediği adayın üstünü çizecekti. Ancak Stalin'in bu isteği ne Politbüro'da, ne Merkez Komite'de ne de yerel parti yöneticileri arasında çoğunluğun desteğini sağlayabilmiştir. Devrim yıllarının, iç savaşın, kolektivizasyon yıllarının her türlü cefasını çekmiş ve çoğu eğitimsiz olan parti yöneticileri seçimlerde edindikleri konumlarını yitirmekten korkuyorlardı. Dolayısıyla Stalin'in bürokratikleşmeyle savaşını önlemek için direndiler. Esas sorunun parti içi demokrasi değil parti içindeki ve ülke içindeki düşmanlar olduğunu savunarak seçimleri ikinci plana itmek istediler. Stalin başta bu iddiayı reddetse de daha sonraları yaşanan olaylar onu da iç isyanlar sorununun aciliyetine ikna etti. Yejov'un ülkede yaptığı keyfi tutuklamalara seçimlerden korkan birtakım yerel yöneticilerin katkıda bulunduğu iddiası, tam olarak doğrulanmasa da mevcuttur. 1937'de yapılması planlanan çok adaylı ve rekabetli Merkez Komite genel seçimleri, olaylar yüzünden çarşaf listeyle yapıldı. Yalnızca sendika ve parti seçimlerinde rekabete izin verildi. Daha sonradan tekrar çok adaylı veya çok partili seçimler yapılmadı. Stalin, 1936'da denediği partiyi ülke işlerinden çıkarmak ve ülke işlerini partiden ayırmak çabası sonuçsuz kaldıktan sonra savaş sırasında tekrar konuyu açmadı. 1950'lere geldiğinde tekrar demokratik seçimler yapma girişiminde bulunmaya çalıştı. Ancak bu çabası gene Kruşçev gibi Politbüro üyelerinin çoğunluğunun muhalefetinden dolayı boşa çıktı. Nitekim bu denemesinden sonra zehirlenerek öldürüldüğü iddia edilir.

1941-45 “Büyük Yurtseverlik Savaşı”

Ön sırada: Attlee, Truman ve Stalin, arka sırada: Amiral Leahy, Bevin, Byrnes ve Molotov (Potsdam Konferansı)

II. Dünya Savaşı sırasında parti liderliği, hükûmet başkanlığı ve Sovyet orduları başkomutanlığı görevlerini bir arada yürüttü. 1939'da Adolf Hitler'in Nazi Almanyası'yla Molotov-Ribbentrop Paktı diye de bilinen bir saldırmazlık anlaşmasını imzaladı. Bu sayede Nazi ordularına karşı savaş hazırlığı yapmak için vakit kazanmış oldu. Bu anlaşma müzakereleri sırasında, Stalin, Hitler'den, Polonya'nın doğusunun, -ki bu topraklar Rus Devrimi sırasında, devrimi doğduğu gün boğmak isteyen Polonya hükûmeti tarafından işgal edilmişti- Finlandiya'nın güneyinin, Estonya, Letonya ve Litvanya'nın Nazi ordularının güzergahları dışında bırakılmasında diretti ve bu bölgelerin Sovyet nüfuz alanında olduğunu belirtti. Bu sayede diplomatik bir manevrayla Baltık Denizi'nden Karadeniz'e kadar Nazilerin -eğer yapmış oldukları anlaşmayı ihlal etmeselerdi- asla yaramayacağı tampon bölgeler oluşturdu. Bu büyük bir diplomatik başarıydı. Savaş sırasında Stalin'in Türkiye'den de toprak talepleri olduğu iddiası savaşın çeşitli taraflarınca Türk-Sovyet ilişkilerini germek amacıyla pek çok kereler farklı amaçlarla dillendirildi. Bu propagandanın savaş sonrası dönemde ABD'nin Türkiye'deki nüfuzunu artırmasında ve Türkiye'nin NATO'ya üye yapılmasındaki etkisi büyüktür.

Bu tartışmalı tarihsel dönemle ilgili olarak, Stalin'e düşman veya Stalin'den yana olan her iki tarafın da farklı tezleri vardır. Stalin karşıtlarının tezlerine göre, Hitler'le aralarındaki açıklanmayan gizli protokole bağlı olarak Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya ve Polonya'nın Nazi Almanyası veya Sovyetler tarafından işgalinin yolu açılmıştır. Stalin'in doğru yaptığını savunanlara göre ise, 1937'deki Münih görüşmelerinde açıkça ortaya çıktığı gibi, İngiliz ve Fransız devletleri ve dolaylı olarak da Amerikalılar, Nazi Almanyası'nı kışkırtıyorlardı ve onların Sovyetler Birliği'ne saldırısının önünü açmaya çalışıyorlardı. Bu amaçla Avusturya'nın Almanya'ya katılmasına (Anschluss) ve Çekoslovakya'nın işgaline göz yummuş ve onaylamışlardı. Ne var ki, özellikle Çekoslovakya'nın işgalinden sonra Sovyetler Birliği'nin Büyük Britanya ve Fransa ile ilişki kurma çabalarına rağmen bu iki ülke Nazi tehdidini birlikte ortadan kaldırma girişimini reddetti. Böylece Sovyetler Birliği, kendi sınırlarını güvence altına almak için bu protokolü imzaladı. Stalin'in amaçlarına göre, Polonya ve Baltık ülkelerinde oluşturulacak tampon bölgeler, Nazilerin Sovyetler Birliği'ne ulaşmasını engelleyecekti. Böylece 1939 yılında Nazi işgalinden sonra Sovyetler Polonya'nın kalan yarısını işgal edip Estonya, Litvanya ve Letonya'yı sınırlarına kattı. Sovyetler'in kuzeyindeki saatli bomba niteliği taşıyan Finlandiya'ya saldırdı ve büyük kayıplar vermesine rağmen Mart 1940'ta Kış Savaşı olarak bilinen bu savaşı da kazandı. Polonya'nın Kızıl Ordu tarafından işgal edilen bölgelerinden Katyn ormanlarında yaklaşık 22.000 silahsız savaş esiri Polonyalı subay, Stalin'in emriyle katledildiği iddia edilmiştir. Ancak gerçekte bu subaylar Sovyetler değil Naziler tarafından katledilmiştir.[35]

Barbarossa Harekatı

22 Haziran 1941'de Nazi Almanyası Barbarossa Harekatı adını verdiği saldırıyla Sovyet topraklarına girdi. Sovyet generallerin Hitler'in Saldırmazlık Paktı'na güvenmemesi konusundaki uyarılarına rağmen yeterli hazırlığı yapmayan Stalin bu ani saldırı karşısında şok yaşadı. Naziler kısa sürede Leningrad ve Moskova önlerine ulaştı. Leningrad şehri ablukaya alındı. Ancak Moskova'da güçlü bir savunma hattı oluşturan Sovyetler Mihver kuvvetlerinin şehre 100 km'den fazla yaklaşmasını önledi.

Stalin 7 Kasım 1941'de Ekim Devrimi'nin 24.yıldönümünde Kızıl Meydan'da büyük bir geçit töreni düzenleyerek cepheye gidecek Kızıl Ordu askerlerine anavatan savunması konusunda kutsal mücadele çağrısı yaptı.

Hitler'in Sovyetler Birliği'ne saldırması üzerine Stalin bu sefer Müttefikler'in yanında yer aldı. Müttefikler ise Nazi Almanyası'nın doğuya yönelmesinden batı cephesindeki yükün azalması dolayısıyla memnuniyet duydular.

Moskova'ya girmeyi başaramayan Naziler 1942'de Stalingrad üzerine yöneldi. Merkezi Rusya'yı doğudan abluka altına almayı ve Hazar petrollerine ulaşmayı amaçlayan Hitler emrindeki subayların uyarılarına rağmen Nazi ordusuna doğuya hücum etme emri verdi. Volga nehrinin iki yakasında kurulan şehrin batı yakası Nazi güçlerinin denetimine girdi ve şehirde partizan savaşları başladı. Binlerce subayını partizan direnişinde kaybeden Naziler bozguna uğradı ve geri çekilmeye başladı. 1943'te karşı harekâtı başlatan Kızıl Ordu Nazi güçlerini Sovyet topraklarından kovmayı başardı. Stalin Kızıl Ordu'ya Berlin'e kadar ilerleme emri verdi. İlerleyen Kızıl Ordu askerleri Nazileri Sovyet topraklarından attılar. Düşman toprakları ele geçirildiğinde Kızıl Ordu askerleri sistematik tecavüz ve yağma yaptılar. Nazi Almanyası'nın müttefiki olan Macaristan, Romanya ve Bulgaristan dahil olmak üzere Kızıl Ordu askerleri işgal ettikleri her yerde 8-64 yaş arası kadınlara toplu veya bireysel olarak tecavüz ettiler tecavüz edilen kadınlar çoğu zaman öldürüldü.[36][37] Toplam 2 milyon Alman kadının tecavüze uğradı tahmin edilmektedir.[38] Nazi Almanyası dışında Macaristan'da 200.000 Macar kadına tecavüz edildi.[39] Kızıl Ordu, müttefiki Yugoslavya'da bile yağma ve tecavüz suçlarını işledi. Stalin tecavüz suçlarını işleyen askerlere karşı herhangi bir ceza vermedi, aksine onlara hak verdi. Zira Yugoslav komünist Milovan Đilas, Kızıl Ordu askerlerinin Yugoslavya'da işlediği tecavüzleri şikayet edince Stalin ona, "Binlerce kilometre yol katetmiş, kan ve ateşin içinden ilerleyen bir askerin bir kadınla biraz eğlenmesinde ne var?" dedi.[40][41] Polonya'da onlarca toplama kampı kapatıldı ve esirler serbest bırakıldı. Doğu Avrupa'yı Nazi birliklerinden temizleyen Sovyet güçleri Nisan 1945'te Berlin'e girdi. Mayıs 1945'te Nazi Almanyası teslim oldu. Stalin'in Mihver Devletleri'nin yenilmesinde II. Dünya Savaşı'nın en ağır bedeli ödeyen güç olarak (27 milyon ölü) Müttefikler'in yanında Nazi Almanyası'na karşı kazandığı zafer uluslararası alanda gücünü ve popülaritesini artırdı.

Stalin'in iki oğlu da II. Dünya Savaşı boyunca Nazi Almanyası'na karşı mücadelede görev aldı. Büyük oğlu Yakov Cugaşvili Nazilere esir düştü ve babası aleyhine anlaşma yapmayı kabul etmediği için infaz edildi. Küçük oğlu Vasili Stalin ise hava subayı olarak batı cephesinde savaştı ve 5 Mart 1943'te bir sorti sırasında yaralandı. Vasili savaş boyunca 12 kez general rütbesine uygun görüldü, ancak terfi etmesi her defasında babası tarafından reddedildi.[42]

Stalin yönetimi Nazilere askerî açıdan yardım ettikleri iddiası ile Kırım Tatarlarını Sibirya'ya ve Orta Asya'ya sürdü. NKVD iddialarına göre 20.000 Kırım tatarı partizanlara karşı savaştı. Ukraynalı tarihçi Sergey Gromenko'ya göre sadece 3.500 Kırım tatarı Nazilerle işbirliği yaptı[43] o sırada kızıl ordunun bünyesinde 20-30 bin arası Kırım tatarı asker vardı ama Stalin bütün Tatarları sürgün etti. Savaştan sonra kızıl ordu'da görevli Kırım tatarları ordudan atıldı ve kamplara yollandı.[44] NKVD raporlarına göre sürgün edilenlerin % 20'si Kırım Tatarı aktivistlere göre %46'sı sürgün sırasında öldü. Sürgün sırasında 34.300 - 195.000 arası kişi öldü.[45]

Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin savaş sırasında Nazi Almanyası ile yakın ilişkiler tesis etmesi, Nazi Almanyası ile dış ticareti Alman para birimi Reichsmark ile yapması, Türk lirasının banknotlarını Nazi Almanyasın'da bastırması, Nazi Almanyası'na paslanmaz çeliğin ham maddesi olan kromun sevkiyatını yapması, bakan Şükrü Saracoğlu'nun ırkçı ve nasyonal sosyalizm sempatizanı söylemleri, Sovyetler Birliği'ne dahil olan Kırım ve Kafkasya'da askerî harekât yapmakta olan Nazi ordusunu cephede takip etmek için Türk hükûmetinin komutanlar yollaması sebepleriyle ilişkiler iyice gerildi. SSCB 19 Mart 1945'te Türkiye'ye bir nota vererek, 1925 tarihli Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması'nın süresini uzatmayacağını bildirdi. Pravda gazetesinde bir makale kaleme alan iki Gürcü profesörün Kars ve Ardahan'ın Gürcistan'nın tarihsel topraklarına dahil olduğunu ileri sürmesi Türkiye'deki çevrelerde Sovyetler Birliği'nin bu illeri ilhak etmek istediği şeklinde algılandı. Stalin İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının olası bir saldırıya karşı ortak savunulmasını teklif etti. "Ortak Savunma"dan kast edilen, Montrö Boğazlar Sözleşmesi hükümlerinin değiştirilmesi ve SSCB'ye Boğazlarda askerî üs verilmesiydi. Türkiye bu talepleri geri çevirdi. Süratle Batı Bloku'na yanaştı. 12 Mart 1947'de ilan edilen Truman Doktrini ile Türkiye Batı ile olan bağlantısını sağlamlaştırdı.

İnsan hakları ihlalleri

Lavrenti Beriya'nın Stalin'e Polonyalı subayların idamını teklif eden 5 Mart 1940 tarihli nottan bir parça

1939'da ve 1940'ların başında 300.000 Polonyalı tutsak alındıktan sonra,[46][47][48][49] 5 Mart 1940'ta Lavrenti Beriya'nın Stalin'e gönderdiği bir nota istinaden 25.700 Polonyalı tutsağın idam edildiği iddia edilmektedir.[50][51] Bu olay Katyn Katliamı olarak bilinir.[50][52][53] İddiaya göre Stalin şahsen bir Polonyalı generale Mançurya'da kaybolduklarını söylerken,[54][55][56] Polonya demiryolu işçileri 1941 Nazi istilasından sonra toplu mezarı buldu.[57]

Barbarossa Harekâtı sırasında Naziler 1941 yılında Smolensk şehrini ele geçirdi. Daha sonraki süreçte birkaç görgü tanığının[kim?] ifadesi üzerine ormanda kazılar yapıldı ve üst üste sıra halinde gömülmüş Polonyalı askerlerin cesetlerini bulundu. Naziler katliamı basın yoluyla dünyaya duyurdu.[58] Sovyet yönetimi 1990 kadar katliamı kendilerinin yaptığını reddetti ve suçu Nazilere attı. Ancak 1990 yılında Mihail Gorbaçov yaşananların Sovyet Birliği tarafından gerçekleştirildiğini kabul etti. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından 1992 yılında Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, Polonya Devlet Başkanı Lech Walesa'ya infaza dair Josef Stalin'in imzaladığı emrin orijinal belgelerini verdi. 2010 yılında Rusya Parlamentosu yayınladığı deklerasyon ile katliam emrini Stalin'in verdiğini açıkladı.[59]

Savaştan sonra

Stalin, II. Dünya Savaşı'nın sonlarında Kızıl Ordu tarafından Nazi işgalinden kurtarılan Doğu Avrupa ülkelerinde komünist partilerin iktidara gelmesine destek sağladı. Çekoslovakya, Doğu Almanya adı verilen Demokratik Alman Cumhuriyeti, Bulgaristan Halk Cumhuriyeti, Polonya, Yugoslavya Federasyonu, Macaristan ve Romanya'da sosyalist halk cumhuriyetleri kuruldu. Bu ülkelerin kapitalist ekonomiden sosyalist ekonomiye geçmesine ve Sovyetler Birliği'nin tecrübelerinden yararlanmalarında yardımcı oldu. ABD öncülüğünde Avrupa'da uygulanmaya konan Marshall Planına karşı sosyalist ülkelerin ekonomik ve siyasi birliğini amaçlayan ve sosyalist ülkeler arasındaki ticareti geliştiren COMECON'u kurdu. II. Dünya Savaşı'nda lağvedilen III. Enternasyonal yerine IV. Enternasyonal'i örgütledi ve yeni kurulan sosyalist ülkelerdeki partilerin örgütlü mücadelesi için çaba sarf etti. 1946 yılında SBKP Merkez Komitesi Dış Politika Bölümü Başkanlığına getirdiği Mihail Suslov ideolojik propaganda şefi olarak sosyalizmin diğer ülkelere yayılmasında etkili oldu.

1950'li yıllara gelindiğinde artık yaşlı bir lider olan Stalin ülkenin geleceği açısından halefini belirlemekten çekinmedi. Rus siyasi analist Jores Medvedev'e göre Stalin en çok Suslov'a güveniyordu ve hatta ölümünden sonra onu genel sekreterliğe varis tayin etmişti.[60]

Ölümü

Stalin 5 Mart 1953'te öldü. Ölümünden sonra Kruşçev ünlü 20. Kongre ile Stalin'in yanlışlar yaptığını iddia ederek anti-Stalinizasyon kampanyasını başlattı. Kongrede Stalin portreleri ve heykellerinin halkta tepkiye yol açmamak ve infial yaratmamak için sessizce ve yavaş yavaş kaldırılması kararı alındı. Bu kampanya kendisinden sonra gelen Brejnev dönemine kadar sürdü. 1977 yılında Sovyetler Birliği Marşı'nın sözleri de yeniden düzenlendi ve Stalin'e yönelik atıflar marştan çıkarıldı. Daha sonra Gorbaçov döneminde Sovyetler Birliği'nin içinde bulunduğu sorunların sebebi olarak Stalin suçlandı ve anti-tez olarak Glasnost ve Perestroyka kavramları gündeme getirildi. Gorbaçov 1987'de Büyük Ekim Sosyalist Devrimi'nin 70.yıldönümü kutlamasında yaptığı konuşmada 1930'lu yıllardaki tasfiyelerin parti ve devlete büyük zarar verdiğini belirtmekle birlikte Stalin'in Sovyetler Birliği'nin ekonomik kalkınmasındaki önemli rolünü de kabul etti.

Mezarı ve doğduğu ev

Stalin öldükten sonra naaşı Lenin'in naaşının yanında kalmıştır. Ancak Nikita Kruşçev'in destalinizasyon politikaları doğrultusunda, 31 Ekim 1961 tarihinde alınan kararla naaşı Kremlin Duvarı Mezarlığına defnedilmiştir.[61] Doğduğu ev Gürcistan'ın Gori kentinde bulunan Stalin Müzesi kompleksi içerisinde korunmaktadır. Gori kentinde kendisine ait heybetli bir heykel de kent meydanında bulunmaktaydı. 1950 de dikilen 6 metrelik dev heykel, 25 Haziran 2010 tarihinde sessiz sedasız bir şekilde kaldırıldı.[62] Yerine 2008'de Rusya ile savaşta ölenler için anıt yapılacağı açıklanmıştır. Gürcistan'da Mihail Saakaşvili'nin seçimlerden yenik ayrılmasının ardından ülkede büyüyen Saakaşvili icraatlarına karşı çıkma hareketi sonucunda Gori'deki Stalin heykeli yeniden yerine konmuştur.[63]

Kişiliği ile ilgili görüşler

Stalin, kimi kaynaklarda diktatör sıfatıyla anılmaktadır.[64][65] Bununla birlikte Nikita Kruşçev'in Sovyetler Birliği Komünist Partisi 20. Kongresi'nde söylediği sözlerden sonra (Gizli söylev olarak da bilinir) SSCB ve Doğu Bloku ülkeleri içerisinde Stalin'e karşı karalama kampanyası başlatılmış, heykelleri sökülmüş ve ismi silinmeye çalışılmıştır.

Buna karşın Enver Hoca, Mao Zedong, Kim İl-sung gibi liderler Stalin'e sahip çıkacak ve eleştirilerin son derece yanlış olduğunu bildireceklerdir. Bununla birlikte 1937 yılında SSCB'yi ziyaret eden Lion Feuchtwanger, anılarında Stalin ve SSCB'ye ilişkin düşünce ve izlenimlerini şu şekilde anlatmıştır:[66]

« Stalin, diğer iktidar sahiplerine oranla oldukça çekingen. Büyük bir unvan almadı, kendini basit bir şekilde 'merkez komitesi genel sekreteri' olarak adlandırıyor. Yalnızca kesinlikle gerekliyse kendini kamuoyunda gösteriyor; o örneğin Moskova'nın, halkın ağzında kendi adını taşıyan anayasanın kabulü için, Kızıl Meydan'da yaptığı büyük gösterilere uzak kaldı. Özel yaşamında kamuoyuna neredeyse hiçbir şey sızmıyor. »

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Rusya'da Stalin ile ilgili çok sayıda anket yapıldı. En son Ocak 2015'te Rusya'nın en önemli kamuoyu araştırma şirketlerinden Levada'nın açıklamış olduğu bir anket sonucuna göre halkın %52'si Stalin hakkında olumlu bir değerlendirmede bulunurken, %30'u olumsuz bir değerlendirme bulunmuştur.[67]

Yönetimde olduğu dönemde ölen kişi sayısı

1940'ta Katyń ormanında NKVD tarafından öldürülen Polonyalı subayların toplu mezarının 1943'te çıkarılışı sırasındaki fotoğraf.

1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasından önce, Stalin rejimi altında öldürülen insan sayısını hesaplamaya çalışan araştırmacılar 3 ila 60 milyon arasında değişen tahminlerde bulundu.[68] Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra 799.455 (1921-1953)[69] kişinin infazını içeren resmî kayıtlar gibi Sovyet arşivlerinden elde edilen kanıtlar da mevcuttu. Yaklaşık 1.7 milyon kişi Gulag'da, 390,000 kişi ise zorunlu göç sırasında öldü. Bu kategorilerde toplam 2.9 milyon resmî kurban var.[70]

Eserleri

  • Anarşizm mi Sosyalizm mi?, 1907
  • Marksizm ve Ulusal Sorun, 1913
  • Leninizmin İlkeleri, 1924
  • Troçkizm mi Leninizm mi?, 1924
  • Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm, 1938
  • Leninizm Üzerine, 1946
  • Marksizm ve Dil Üzerine, 1950
  • SSCB'de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları, 1952

Ayrıca Stalin'in gençken yazdığı şiirler özellikle Gürcistan'da yaygın olarak bilinmektedir.[71]

Hakkında yazılan eserler

  • Bertram D. Wolfe, Devrimi Yapan 3 Adam: Lenin, Troçki, Stalin, BFS Yayınları
  • Kemal Okuyan, Stalin'i Anlamak, Yazılama Yayınları, 2008
  • Simon Sebag Montefiore, Young Stalin, Vintage Books, Ekim 2008 (İngilizce)[72]
  • Doğu Perinçek, Stalin'den Gorbaçov'a, Kaynak Yayınları, 2010
  • William Bill Bland, Jozef Stalin Söylence ve Gerçek, Su Yayınevi, 2009
  • George Orwell, Hayvan Çiftliği, Can Yayınları, Çeviri: Celal Üster, 2014 (George Orwell'ın bu romanında Stalin, Başdomuz Napoleon karakterinde temsil edilmiştir.)

Kaynakça

  1. Devlet kayıtlarına göre Stalin'in Gori'deki Uspenski Kilisesi'ndeki doğum kaydı eski takvimde 6, yeni takvimde 18 Aralık 1878 olarak verilir. Stalin ise eski takvimle 9, yeni takvimle 21 Aralık 1879 günü doğduğunu söylemiştir.İlgili kayıt bilgileri 12 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 11 Kasım 2015 tarihinde erişilmiştir
  2. Henry Rousso (1999). Stalinisme et nazisme: histoire et mémoire comparées (Fransızca). Editions Complexe. s. 61. ISBN 9782870277522. 1 Nisan 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2020.
  3. "Joseph Stalin". History Channel. 19 Eylül 2019. 12 Eylül 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2020.
  4. "Joseph Stalin: National hero or cold-blooded murderer?". BBC Teach. 2020. 7 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2020.
  5. Keller, Bill (4 Aralık 1989). "Major Soviet Paper Says 20 Million Died As Victims of Stalin". The New York Times. 3 Ağustos 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2020.
  6. "Hitler vs. Stalin: Who Killed More?". The New York Review of Books. 10 Mart 2011. 28 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2020.
  7. "How Joseph Stalin Starved Millions in the Ukrainian Famine". Cruel efforts under Stalin to impose collectivism and tamp down Ukrainian nationalism left an estimated 3.9 million dead. History Channel. 16 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2020.
  8. "Stalin killed millions. A Stanford historian answers the question, was it genocide?". When it comes to use of the word "genocide," public opinion has been kinder to Stalin than Hitler. But one historian looks at Stalin's mass killings and urges that the definition of genocide be widened. Stanford University. 23 Eylül 2010. 11 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2020.
  9. Simon Sebag Montefiore, Stalin: The Court of the Red Tsar. Knopf,2004 s. 164
  10. Montefiore 2007, s. 395.
  11. http://www.timeturk.com/tr/2013/05/23/ruslar-20-inci-yuzyilin-liderini-secti.html
  12. Mawdsley (1998), s. 73
  13. Montefiore, s. 82
  14. Montefiore, s. 95
  15. Montefiore, s. 142
  16. Montefiore, s. 146
  17. Montefiore, s. 149
  18. Montefiore, s. 158
  19. Montefiore, s. 160
  20. Montefiore, s. 168
  21. Montefiore, s. 191
  22. Gelecekteki ünlü Sovyet savcısı Andrey Vışinski ile bu sırada tanıştı ve dost oldu.
  23. Montefiore, s. 199
  24. Montefiore, s.236
  25. Viyana'da bulunduğu sırada Nikolay Buharin ile tanışacaktır.
  26. Bu son sürgün onun hayatını derinden etkiledi. Korkunç kış koşullarında hayatta kalma mücadelesi verdi ve çok az sayıdaki yerel Sibiryalı ile kaynaşarak onlardan avcılık öğrendi
  27. Montefiore, s. 304
  28. Montefiore, s.322-323
  29. Stalin bu dönemde saklanmakta olan Lenin'in güvenliğinden ve onunla Merkez Komitesi arasındaki irtibattan sorumludur. Özellikle Troçki tarafından Ekim Devrimi döneminde hiçbir şey yapmamış olmakla eleştirilen Stalin, Lenin ile ilgili görevinden başka Pravda'nın çıkartılmasından sorumludur. Lenin'in Ekim Devrimi günlerinde muhafızlarına yazmış olduğu ve sadece Troçki ile Stalin'in önceden randevu almaksızın odasına girebileceğine dair talimatı Stalin ile ilişkilerinin seviyesini anlatmaktadır. (Montefiore, s. 338)
  30. Grover, Furr, 2014, "Blood Lies: The Evidence that Every Accusation against Joseph Stalin and the Soviet Union in Timothy Snyder’s Bloodlands Is False", Red Star Publishers, New York, NY, USA.
  31. Grover, F., 2013, "Khrushchev Lied", Aakar Books, Delhi, India.
  32. Grover, F., 2018, "The Moscow Trials As Evidence," createSpace Independent Publishing Platform, 1st ed.
  33. Grover, F., 2015, "The Murder of Sergei Kirov: History, Scholarship and the Anti-Stalin Paradigm", Aakar Books, Delhi, India.
  34. Rayfield 2004, Sh: 315.
  35. Grover, F., 2018, "The Mystery of the Katyn Massacre: The Evidence, The Solution," Erythros Press and Media, LLC, Ketterring, OH, USA.
  36. Norman M. Naimark, The Russians in Germany: a history of the Soviet Zone of occupation, 1945-1949, Harvard University Press, 1995, ISBN 978-0-674-78405-5, p. 81.
  37. Seidler/Alfred de Zayas, Kriegsverbrechen in Europa und im Nahen Osten im 20. Jahrhundert, Mittler, Hamburg Berlin Bonn 2002
  38. Helke Sander/Barbara Johr: BeFreier und Befreite, Fischer, Frankfurt 2005
  39. Krisztián Ungváry, Battle for Budapest: one hundred days in World War II, I.B.Tauris, 2004 ISBN 978-1-85043-667-6, p. 280. (Soviet crimes bölümü)
  40. Modris Eksteins, Walking Since Daybreak: A Story of Eastern Europe, World War II, and the Heart of Our Century, Houghton Mifflin Harcourt, 2000, ISBN 978-0-618-08231-5, p. 208.
  41. Rudolph J. Rummel, Lethal politics: Soviet genocide and mass murder since 1917, Transaction Publishers, 1990, ISBN 978-1-56000-887-3, p. 161.
  42. https://ruscabirseyler.wordpress.com/2014/02/12/josef-stalin-hakkindaki-ilginc-gercekler/
  43. Sergey Gromenko "Kırım Tatar işbirlikçileri. Gerçek ve mitler"
  44. Alexander Statiev, "Sovyet Silahlı Direnişinin Doğası, 1942-44", Kritika : Rus ve Avrasya Tarihinde Keşifler (Bahar 2005) s. 285-318
  45. Buckley, Ruble ve Hofmann 2008 , s. 207.
  46. (Lehçe) obozy jenieckie zolnierzy polskich 4 Kasım 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Prison camps for Polish soldiers) Encyklopedia PWN. Retrieved 28 November 2006
  47. (Lehçe) Edukacja Humanistyczna w wojsku. 1/2005. Dom wydawniczy Wojska Polskiego. ISSN 1734-6584. (Official publication of the Polish Army)
  48. (Rusça) Молотов на V сессии Верховного Совета 31 октября цифра «примерно 250 тыс.» (Please provide translation of the reference title and publication data and means)
  49. (Rusça) Отчёт Украинского и Белорусского фронтов Красной Армии, Мельтюхов, p. 367. (Report of the Ukrainian and Belorussian fronts of the Red Army, Melyukhov)
  50. Benjamin B. Fischer, "The Katyn Controversy: Stalin's Killing Field 3 Temmuz 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.", Studies in Intelligence, Winter 1999-2000
  51. Excerpt from the minutes No. 13 of the Politburo of the Central Committee meeting, shooting order of 5 March 1940"Electronicmuseum.ca". 21 Eylül 2005 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Aralık 2005. . Retrieved 19 December 2005, original in Russian with English translation
  52. George Sanford, Katyn and the Soviet massacre of 1940: truth, justice and memory 8 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Routledge, 2005, ISBN 0-415-33873-5 pp. 20-24
  53. "Stalin's Killing Field" (PDF). 13 Nisan 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Temmuz 2008.
  54. "Kombatant Bulletin" (PDF). 3 March 2009 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2011. Special Edition of Kombatant Bulletin No.148 6/2003 on the occasion of the Year of General Sikorski. Official publication of the Polish government Agency of Combatants and Repressed
  55. Svyatek; Romuald (1991) "Катынский лес", Военно-исторический журнал, No.9, ISSN 0042-9058
  56. Brackman 2001.
  57. Polak, Barbara (2005). "Zbrodnia katynska". Biuletyn IPN (Lehçe). ss. 4-21. 8 Aralık 2009 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Eylül 2007.
  58. Polak, Barbara (2005). "Zbrodnia katyńska" . Biuletyn IPN (Lehçe)
  59. https://tr.euronews.com/2010/11/26/dumakatyn-katliami-nin-emrini-stalin-verdi
  60. Я. Г. Рокитянский. Рецензия на кн.: Ж. А. Медведев, Р. А. Медведев. Неизвестный Сталин http://russcience.euro.ru/biblio/rok02vr.htm 3 Mart 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  61. "Stalin'in mezarının defnedilişi". ThoughtCo. 19 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi.
  62. 25 Haziran 2010 tarihli BBC haberi (İngilizce), 25 Haziran 2010 tarihinde erişilmiştir
  63. 21 Aralık 2012 tarihli Russia Today haberi (İngilizce) 21 Ocak 2013 tarihinde erişilmiştir
  64. "Why so many Russians like dictator Stalin". BBC News. 18 Nisan 2019. 19 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Haziran 2019.
  65. Service, Robert (2004). Stalin: A Biography. s. 551. ISBN 978-0-333-72627-3.
  66. Feuchtwanger, L. (1937). Moscow, 1937. Viking Press.
  67. http://www.levada.ru/2015/01/20/rol-lichnostej-v-istorii-rossii/
  68. "Twentieth Century Atlas - Death Tolls". 24 Aralık 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Nisan 2018. See also: Aleksandr Solzhenitsyn: The Gulag Archipelago 1918-1956, 1973-1976 ISBN 0-8133-3289-3
  69. Seumas Milne: The battle for history 4 Mayıs 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. The Guardian. (12 Eylül 2002). 14 Temmuz 2013'te erişildi.
  70. Wheatcroft, Stephen G. (1999). "Victims of Stalinism and the Soviet Secret Police: The Comparability and Reliability of the Archival Data. Not the Last Word". Europe-Asia Studies. 51 (2). ss. 315-345. doi:10.1080/09668139999056. During 1921-53, the number of sentences was (political convictions): sentences, 4,060,306; death penalties, 799,473; camps and prisons, 2,634397; exile, 413,512; other, 215,942. In addition, during 1937-52 there were 14,269,753 non-political sentences, among them 34,228 death penalties, 2,066,637 sentences for 0-1 year, 4,362,973 for 2-5 years, 1,611,293 for 6-10 years, and 286,795 for more than 10 years. Other sentences were non-custodial
  71. 19 Mayıs 2007 tarihli 14 Ağustos 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. The Guardian haberi (İngilizce) 9 Temmuz 2011 tarihinde erişilmiştir
  72. Eserin Türkçeye çevirisi için bakınız: Genç Stalin, İthaki Yayınları, 2010 Çeviren: Yavuz Alogan

Bibliyografya

  • Mawdsley, Evan (1998). The Stalin Years: The Soviet Union, 1929-1953. Manchester University Press. ISBN 9780719046001. LCCN 2003046365.

Ayrıca bakınız

Dış bağlantılar

Parti siyasi görevi
Önce gelen:
Vladimir Lenin
(Parti Lideri olarak)
Sovyetler Birliği Komünist Partisi
Merkez Komitesi Genel Sekreteri

1922-1953
Sonra gelen:
Nikita Kruşçev
Siyasi görevi
Önce gelen:
Vyaçeslav Molotov
Sovyetler Birliği Kurulu Başkanı
1946'ya kadar Halk Komiserleri Kurulu Başkanı

1941-1953
Sonra gelen:
Georgi Malenkov
Önce gelen:
Semyon Timoşenko
Sovyetler Birliği Savunma Bakanı
1946'ya kadar Savunma Halk Komiseri

1941-1947
Sonra gelen:
Nikolay Bulganin
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.