Dünya'nın geleceği

Dünya'nın geleceği konusunda birçok uzun vadeli etmenin muhtelif etkilerine dayanarak biyolojik ve jeolojik çıkarımlar yapılabilir. Bu etmenler Dünya yüzeyindeki kimyayı, gezegenin iç soğuma oranını, Güneş Sistemi'ndeki diğer nesnelerle yerçekimi etkileşimlerini ve Güneş'in parlaklığında sürekli bir artışı içerir. Bu ekstrapolasyondaki belirsiz faktör, gezegende değişimlere neden olabilecek iklim mühendisliği gibi insan teknolojilerinin sürekli etkisidir. Sonuçları beş milyon yıl sürebilecek mevcut Holosen yok oluşuna teknoloji neden olmaktadır. Ayrıca teknolojinin, insanlığın yok olmasına yol açabileceği ve gezegeni, yalnızca uzun vadeli doğal süreçlerden kaynaklı daha yavaş bir evrimsel hıza geri döndürebileceği de düşünülmektedir.

Yaklaşık 7 milyar yıl sonra, Güneş'in kırmızı dev evresine girmesinden itibaren, yanan Dünya'nın konjekte edilmiş illüstrasyonu[1]

Göksel olaylar yüz milyonlarca yıllık zaman aralıklarında biyosfer için küresel bir risk oluşturarak kitlesel yok oluşlara neden olabilir. Bu riskler, kuyruklu yıldız veya asteroit çarpmaları ve süpernova olarak adlandırılan yıldız patlamalarının 100 ışık yılı güneş yarıçapı içinde gerçekleşme olasılıklarından oluşur, diğer jeolojik etmenler ise daha öngörülebilirdir. Milankovitch teorisi, gezegenin en azından Kuvaterner buzullaşması sona erene kadar buzul dönemlerine devam edeceğini tahmin etmektedir, bu dönemler ise dışmerkezlilik, eksen eğikliği ve Dünya yörüngesinin salınım değişikliklerinden kaynaklanır. Devam eden süperkıta döngüsünün bir parçası olarak levha tektoniği muhtemelen 250-350 milyon yıl içinde süperkıta oluşumuna sebebiyet verecektir. Gelecek 1,5-4,5 milyar yıl içinde ise Dünya'nın eksen eğikliği, 90°'ye kadar olan değişiklikler sergileyerek kaotik bir değişkenlik içerisine girebilir.

Güneş'in parlaklığı sürekli artarak yeryüzüne ulaşan Güneş radyasyonunda artışa sebep olacaktır. Bu, silikat minerallerinin daha yüksek bir oranda ayrışmasına neden olarak atmosferdeki karbondioksit seviyesinde azalmayla sonuçlanacaktır. Yaklaşık 600 milyon yıl sonra karbondioksit seviyesi ağaçların kullandığı C3 karbon tutulumu mekanizması için ihtiyaç duyulan seviyenin altına düşecektir; bazı bitkiler ise 10 ppm'e kadar düşük karbondioksit derişimi sağlayan bir yöntem olan C4 karbon tutulumu mekanizmasını kullanmaktadır. Yine de uzun vadeli gidişat bitki yaşamının tamamen son bulması yönündedir; Dünya'daki besin zincirinin temeli olan bitkilerin yok olması, neredeyse tüm hayvan yaşamının ölümü ile zincirleme bir reaksiyon gösterecektir.

Yaklaşık bir milyar yıl içinde Güneş'in parlaklığı şu ankinden %10 daha yüksek olacaktır. Bu, atmosferin nemli sera hâline gelip okyanusların kaçak buharlaşmasına neden olacak, ve muhtemel bir sonuç olarak tüm karbon döngüsü ile levha tektoniği sona erecektir. Bu olaydan sonra yaklaşık 2-3 milyar yıl içinde gezegenin manyetik dinamosunun durma ihtimali vardır. Bu, manyetosferin bozulmasına neden olarak dış atmosferden hızlanan bir uçucu kaybına yol açabilir. Bundan dört milyar yıl sonra, Dünya'nın yüzey sıcaklığındaki artış kaçak sera etkisine neden olarak yüzeyi eritecek kadar ısıtacak, bu noktada gezegendeki tüm yaşam son bulmuş olacaktır. Dünya'nın olası kaderi ise, 7,5 milyar yıl içinde, Güneş'in kırmızı dev yıldız evresine girmesiyle gezegenin mevcut yörüngesinin ötesine genişlemesinden itibaren, Güneş tarafından yutulmasıdır.

İnsan etkisi

Ukrayna'daki Azofstal fabrikası

İnsan nüfusu, Dünya ekosistemlerinin çoğunluğuna hakimdir.[2][3] Bu egemenlik, birçok türden canlının kitlesel ölçekte yok oluşuna ve günümüz jeolojik çağının, Holosen yok oluşu olarak anılmasına sebep olmuştur. Holosen yok oluşu; habitat tahribatı, istilacı türlerin yaygın dağılımı, avcılık ve iklim değişikliğinin sonucudur.[4][5][6]

Memeli, kuş, balık, amfibi ve sürüngen türlerinin popülasyonu, 1970 yılından itibaren ortalama %68'lik bir düşüş yaşamıştır.[7] Bu, 50 yıldan kısa bir süre içerisinde vahşi türlerin yarısından fazlasının neslinin tükendiği anlamına gelir.[8] Mevcut durumda, Dünya'daki tüm türlerin %27'sine denk gelen 32.000'den fazla tür, neslinin tükenmesi riski altındadır.[9] Ayrıca, Birleşmiş Milletler Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Hükûmetlerarası Bilim-Politika Platformu'nun 2019'da hazırladığı raporuna göre insan faaliyetleri sonucunda bir milyona varan bitki ve hayvan türü, neslinin tükenmesiyle karşı karşıyadır.[10] Günümüzde insan faaliyetlerinin gezegen yüzeyi üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır; kara yüzeyinin %70'inden fazlası beşeri eylemler sonucu değiştirilmiştir ve insanlar küresel birincil üretimin yaklaşık %20'sini kullanmaktadır.[11][12] Atmosferdeki karbondioksit derişimi ise Sanayi Devrimi'nin başlamasından bu yana %30'a yakın bir oranda artmıştır.[3]

Kalıcı bir biyotik krizin sonuçlarının en az 5 milyon yıl süreceği tahmin edilmektedir.[13][14] Zararlılar ve yabani otlar gibi fırsatçı türlerin çoğalmasının eşlik ettiği bu olay, biyoçeşitlilikte azalma ve biyomların homojenleşmesiyle sonuçlanabilir. Buna karşılık yeni türlerin de ortaya çıkma olasılığı vardır; özellikle insan egemen ekosistemlerde yaşamayı başaran taksonlar hızla birçok yeni türe dönüşebilir ve mikropların besin açısından zengin habitatlardaki artıştan fayda sağlaması muhtemeldir. Mevcut omurgalılardan başka yeni omurgalı türlerinin ortaya çıkması ise olasılık dışıdır ve muhtemelen besin zinciri kısalacaktır.[15][16][17][18][19][20]

Gezegen üzerinde küresel etkisi olabilecek riskler için birden fazla senaryo vardır. İnsanlık açısından bakıldığında bunlar, insan soyunun hayatta kalabileceği riskler ve insan soyunu bitirebilecek riskler olarak ayrılabilir. İnsanlık için ölümcül senaryolarda yok oluş, insanlığın kendi eliyle meydana getirdiği tehlikeler olması muhtemeldir. Bunların arasında iklim değişikliği,[6][21][22] nanoteknolojinin kötüye kullanılması, nükleer soykırım, insanüstü bir yapay zekayla savaş, genetik olarak tasarlanmış bir hastalık, bir fizik deneyinin yol açtığı felaketler sayılabilir. Yok oluşun sebebi ayrıca birçok doğal olay, salgın bir hastalık, asteroit veya kuyruklu yıldız çarpması, kaçak sera etkisi ve kaynak tükenmesi olabilir. Ayrıca Dünya dışı bir yaşam biçimi tarafından istila olasılığı da muhtemeldir.[23][24][25] Kurulan bu senaryoların gerçeklik olasılıkları ise imkânsız değilse bile zordur.[26]

İnsan ırkının soyu tükenirse, insanlık tarafından inşa edilen yapılar bozulmaya başlayacaktır. Dünya'daki en büyük yapıların tahmini bozulma yarı ömrü yaklaşık bin yıldır; ayakta kalan son yapılar büyük olasılıkla açık maden ocakları, çöp sahaları, otoyollar, kanallar ve toprak dolgu setler olacak, Gize Piramitleri ya da Rushmore Dağı'ndaki heykeller gibi birkaç taş anıt ise binlerce yıl sonra bile ayakta kalacaktır.[27][28]

Olası olaylar

Arizona, Flagstaff'teki Barringer Göktaşı Krateri, astronomik nesnelerin Dünya üzerindeki etkisi hakkında kanıtlar sunmaktadır.

Güneş, Samanyolu yörüngesinde dönerken gezegenler, Güneş Sistemi üzerinde yıkıcı bir etkiye neden olacak kadar yaklaşabilir,[29][30] ve Güneş Sistemi'ne yakın bölgelerde gerçekleşen bir yıldız çarpışması Oort bulutundaki kuyruklu yıldızların günberi mesafelerinde azalmaya neden olabilir.[31][32] Bu tür bir çarpışma, İç Güneş Sistemi'ne ulaşan kuyruklu yıldız sayısında 40 katlık bir artışı, kuyruklu yıldız çarpışmaları ise yeryüzünde yaşamın kitlesel olarak yok olmasını tetikleyebilir. Oort bulutundan gelen kuyruklu yıldızların Güneş yörüngesinde bir turu tamamlaması yaklaşık 30 milyon yıl sürebilir. Bu çarpışmalar ise ortalama 45 milyon yılda bir gerçekleşir,[27][33] Güneş'in, Güneş Sistemi civarındaki bir yıldızla çarpışması için ortalama süre yaklaşık 3 × 1013 yıldır, bu da ~1,38 × 1010 yıl olan evrenin yaşından daha uzundur.[34][35] Bu, Dünya'nın ömrü boyunca böyle bir olayın meydana gelme olasılığının düşük olduğuna dair bir gösterge olarak kabul edilebilir.[36]

5–10 km veya daha büyük çaplı bir asteroit ya da kuyruklu yıldız çarpışmasından kaynaklanan enerji salınımı, küresel bir çevresel felaket oluşturmak ve türlerin yok olma sayısında istatistiksel olarak büyük bir artışa neden olmak için yeterlidir. Bir olaydan kaynaklanan zararlı etkiler arasında; birkaç ay boyunca nükleer kışa benzer şekilde gezegeni örten, Güneş ışığının Dünya yüzeyine doğrudan ulaşmasını engelleyen, böylece bir hafta içinde kara sıcaklıklarını yaklaşık 15 °C düşürerek fotosentezi durduran kül bulutu bulunur.[37] Büyük kütleli çarpışmalar arasındaki ortalama sürenin en az 100 milyon yıl olduğu tahmin edilmekte ve son 540 milyon yıl boyunca simülasyonlar, böyle bir çarpışma oranının 5 veya 6 kitlesel yok oluşa, 20-30 tane de daha küçük çaplı yok oluşa neden olmak için yeterli olduğunu göstermiştir. Bu tespit, Fanerozoik devir sırasındaki yok oluşların jeolojik kayıtları ile eşleştiği için bu tür olayların gelecekte de devam etmesi beklenmektedir.[38]

Kepler Süpernovası kalıntısının X ışını, optik ve kızılötesi birleşimi

Süpernova, bir yıldızın şiddetle patlaması olayıdır.[39][40] Samanyolu galaksisinde süpernova patlamaları ortalama 25-100 yılda bir gerçekleşmektedir.[41] Dünya tarihi boyunca, Dünya'ya yakın süpernova olarak bilinen, 100 ışık yılı uzaklıkta birçok olay meydana gelmiştir. Bu mesafe içindeki patlamaların gezegeni radyoizotoplarla kirletmesi ve biyosferi etkilemesi muhtemeldir.[42][43] Bunlara ek olarak bir süpernova tarafından yayılan gama ışınları, atmosferdeki azotla reaksiyona girerek azot oksit üretir, bu moleküller ise Dünya'yı Güneş'ten gelen ultraviyole (UV) radyasyonlardan koruyan ozon tabakasının aşınmasına neden olur. UV-B radyasyonunda sadece %10-30'luk bir artış yaşam üzerinde kayda değer bir etkiye neden olmak için yeterlidir; özellikle de okyanus besin zincirinin temelini oluşturan fitoplankton için. 26 ışık yılı mesafedeki bir süpernova patlaması ozon tabaka yoğunluğunu yarıya indirecek ve 32 ışık yılı içinde, ortalama birkaç yüz milyon yılda bir süpernova patlaması meydana geldiğini düşünürsek birkaç yüzyıl içinde ozon tabakası muhtemelen tükenecektir.[44] Sonraki iki milyar yıl boyunca ise 20 süpernovadan kaynaklı gama ışını patlamaları, gezegenin biyosferi üzerinde olumsuz bir etkiye neden olacaktır.[45]

Gezegenler arasındaki tedirginliğin artış gösteren etkisi, İç Güneş Sistemi'nin bir bütün olarak uzun zaman dilimleri boyunca düzensiz davranmasına neden olur. Bu, birkaç milyon yıl veya daha kısa aralıklar içinde Güneş Sistemi'ni etkilemez; ancak milyarlarca yıl boyunca gezegen yörüngelerini öngörülemez hâle getirir. Güneş Sistemi'nin evrimi hakkında bilgisayar simülasyonları, önümüzdeki beş milyar yıl içinde Merkür, Venüs veya Mars'ın Dünya ile çarpışma olasılığının %1'den düşük olduğunu göstermektedir.[46][47] Aynı zaman diliminde Dünya'nın bir yıldız tarafından Güneş Sistemi'nden atılması ihtimali ise 1'de 105'tir. Böyle bir senaryoda, okyanuslar birkaç milyon yıl içinde katılaşacak ve sadece yerin yaklaşık 14 km altında, şu ankinden oldukça az miktarda su kalacaktır, ayrıca Dünya'nın bir ikili yıldız sistemi tarafından yakalanarak gezegenin biyosferinin bozulmadan kalması ihtimali ise 3 milyonda bir olsa da vardır.[48]

Yörünge ve dönüş

Güneş Sistemi'ndeki diğer gezegenlerin tedirginliği, Dünya'nın yörüngesi ve dönüş yönünü değiştirebilir. Bu değişikliklerin gezegenin iklimini etkilemesi de olağandır.[49][50][51][52] Bu tür etkileşimlere rağmen simülasyonlar, Dünya'nın yörüngesinin milyarlarca yıl boyunca istikrarlı olarak dinamik bir şekilde stabil kalmasının mümkün olduğunu göstermekte; Yapılan 1.600 simülasyonun tümünde, gezegenin yarı büyük ekseni, dış merkezliği ve yörünge eğikliği neredeyse sabit kalmıştır.[53]

Buzullaşma

Tarihte buzul tabakalarının periyodik olarak kıtaların üst enlemlerini kapladığı döngüsel Buzul Çağları olmuştur. Buzul Çağları; okyanus akıntısı ve levha tektoniği tarafından uyarılan kara iklimindeki değişiklikler nedeniyle oluşabilir.[54] Milankoviç teorisine göre buzul döngüleri, astronomik ve iklimsel geri beslememekanizması faktörlerinin birleşmesi nedeniyle buzul çağlarında gerçekleşir. Birincil astronomik faktörler, normalden yüksek dış merkezlik, düşük eksen eğikliği ve yaz gündönümü ile aphelion arasındaki hizalamadır.[49] Bu faktörler döngüsel olarak oluşur.[55][56] Örneğin dış merkezlik, yaklaşık 100.000 ila 400.000 yıllık zaman döngüleri boyunca 0,01'den küçük bir orandan 0,05'lik bir orana kadar çıkarak değişiklik gösterir. Bu, gezegen yörüngesinin yarı küçük ekseninin, yarı büyük eksenin %99,95'inden %99,88'e düşmesine eşdeğerdir.[57] Dış merkezliğin (e), yarı büyük eksen (a) ve yarı küçük eksen (b) ile ilişkisi şöyledir:

Dolayısıyla e = 0,01 için b/a = 0,9995, e = 0,05 için b/a = 0,99875'tir.[57] Dünya, kuvaterner buzullaşması olarak bilinen ve şu anda Holosen interglasiyal döneminde olan bir buzul çağından geçmekte. Bu sürenin normalde yaklaşık 25.000 yıl içinde bitmesi beklenir[52] ancak insanlar tarafından atmosfere karbondioksit salınımındaki artış, sonraki buzul döneminin başlangıcını en az 50.000-130.000 yıl geciktirebilir. Öte yandan kısa süreli bir küresel ısınma (fosil yakıt kullanımının 2.200 yılına kadar sona ereceği varsayımına dayanarak) muhtemelen buzul dönemini yaklaşık 5.000 yıl etkileyecektir. Bu nedenle birkaç yüzyıl içinde sera gazı emisyonunun neden olduğu kısa bir küresel ısınma dönemi, uzun vadede sınırlı bir etkiye sahip olacaktır.[49][58]

Eğiklik

Ay'ın, Dünya'nın dönüşünü yavaşlatarak kendininkini hızlandırdığı gelgitsel frenleme etkisinin diyagramı

Ay'ın gelgitsel ivmesi Dünya'nın dönüş hızını yavaşlatarak Dünya ile Ay arasındaki mesafeyi arttırır.[59] Çekirdek ile manto ve atmosfer ile yüzey arasındaki sürtünme etkileşimleri, Dünya'nın dönme enerjisini yok edebilir. Bu kombine etkilerin önümüzdeki 250 milyon yıl içinde gün uzunluğunu 1,5 saat, eksen eğikliğini ise yarım derece kadar arttırması beklenmektedir. Bunun sonucunda ise aynı zaman diliminde Ay'a olan mesafe yaklaşık 1,5 Dünya yarıçapı artacaktır.[60]

Bilgisayar modellerinden alınan verilere göre Ay'ın varlığı, Dünya'nın eksenini stabilize etmekte,[61] bu ise gezegenin radikal iklim değişikliklerinden kaçınmasına yardımcı olabilmektedir.[62] Bu stabilite, Ay'ın Dünya dönüş ekseninin devinme oranını arttırması ve böylece dönüş devinmesi ile yörünge düzleminin devinmesi (yani ekliptiğin dönüş devinmesi) arasındaki rezonansı önlemesi ile oluşur.[63] Bununla birlikte, Ay'ın yörüngesinin yarı büyük ekseni artmaya devam ettikçe bu stabilize edici etki azalacak ve bir noktada, tedirginlik etkileri muhtemelen Dünya'nın eğikliğinde değişikliklere neden olarak eksen eğikliğinin yörünge düzleminden 90°'ye kadar büyük açılarla değişmesine neden olacaktır. Bu olayların ise günümüzden 1,5 ila 4,5 milyar yıl sonra gerçekleşmesi beklenmektedir.[64]

Büyük açılı bir eğiklik, muhtemelen iklimde radikal değişikliklere neden olarak gezegenin yaşanabilirliğini yok edecektir.[51] Dünya'nın eksen eğikliği 54°'yi aştığında, Ekvator'daki yıllık güneşlenme kutuplardan daha az olacaktır. Böyle bir durumda gezegenin 10 milyon yıl boyunca 60° ila 90° arasında bir eğimde kalması beklenir.[65][66][67]

Jeodinamikler

Tektonik temelli olaylar gelecekte de oluşmaya devam edecek ve yüzey; tektonik yükselme, ekstrüzif ve erozyon ile sürekli olarak yeniden şekillendirilecektir. Muhtemelen Vezüv Yanardağı önümüzdeki 1.000 yıl içinde yaklaşık 40 kez, Mauna Loa Dağı ise yaklaşık 200 kez patlayacaktır. 2030 yılında San Andreas Fay Hattı'nda yaklaşık 7 ila 8 büyüklüğünde,[68] Dünya çapında ise 9 büyüklüğünde yaklaşık 50 deprem meydana gelecektir. Ayrıca Old Faithful Gayzeri muhtemelen etkinliğini kaybedecek ve Niagara Şelaleleri erozyondan dolayı yukarı doğru geri çekilmeye devam ederek yaklaşık 30.000-50.000 yıl içinde yok olacaktır[69] ancak nehir hâlâ etkinliğini sürdürecektir.[70]

10.000 yıl içinde Baltık Denizi'nin buzul sonrası glasiyoizostazisi yaklaşık 90 m, Hudson Körfezi'nin derinliği ise aynı dönemde 100 m azalacak,[47] 100.000 yıl sonra Hawaii adası yaklaşık 9 km kuzeybatıya kaymış olacaktır.

Kıtasal sürüklenme

Levha tektoniği teorisi, Dünya'daki kıtaların yılda birkaç santimetre oranında yüzey boyunca hareket ettiğini göstermektedir.[71] Bunun gelecekte devam ederek levhaların yer değiştirmesine ve çarpışmasına neden olması beklenmekte. Kıtaların kaymasına iki faktör sebep olur: gezegen içindeki enerji üretimi ve bir hidrosferin varlığı. Her ikisinin de kaybı, kıtaların kaymasını durdurur.[72] Radyojenik süreçlerle ısı üretimi, önümüzdeki 1,1 milyar yıl boyunca manto konveksiyonunu ve levha yitimini korumak için yeterlidir.[73]

Tektonik levha sınırları ve yönlerini gösteren fiziki Dünya haritası

Günümüzde Kuzey ve Güney Amerika kıtaları, Afrika ve Avrupa'dan uzaklaşarak batıya doğru ilerlemektedir.[74] Araştırmacılar tarafından bu sürecin gelecekte nasıl devam edeceğine dair çeşitli senaryolar kurgulanmıştır;[75] bu jeodinamik modellemeler, okyanusal kabuğun bir kıta altında yaptığı yitim akıntısı ile ayırt edilebilir. İçe dönüklük modellemesinde, genç ve iç Atlas Okyanusu göreceli olarak çökerek Kuzey ve Güney Amerika'nın mevcut göçünü tersine çevirmektedir. Dışa dönüklük modellemesinde ise eski ve dış Büyük Okyanus göreceli olarak batmış durumdadır ve Kuzey ile Güney Amerika, Doğu Asya'ya göç etmektedir.[76][77]

Jeodinamik anlayışı geliştikçe bu modellemeler revizyona tabi tutulacaktır. Örneğin 2008'de, önümüzdeki 100 milyon yıl boyunca manto konveksiyonunun yeniden düzenlenmesinin, Antarktika çevresinde; Afrika, Avrasya, Avustralya, Antarktika ve Güney Amerika'dan oluşan yeni bir süperkıta meydana getirip getirmeyeceğini öngörmek için bir bilgisayar simülasyonu kullanılmıştır.[78]

Kıtasal göçün sonucuna bakılmaksızın süregelen yitim, suyun mantoya taşınmasına neden olur. Günümüzden bir milyar yıl sonrasına jeofizik bir modelleme, mevcut okyanus kütlesinin %27 azalacağını tahmin etmektedir ve bu süreç gelecekte değişmeden devam ederse mevcut okyanus kütlesi %65 azalarak yitim zonu dengelenecektir.[79]

İçe dönüklük

Christopher Scotese önderliğindeki çalışma grubu, Paleomap Projesi kapsamında birkaç yüz milyon yıllık geleceğe yönelik öngörülen hareketleri planladı. Oluşturulan senaryoya göre 50 milyon yıl sonra Akdeniz'in yok olması; Avrupa ile Afrika arasındaki çarpışmanın, Basra Körfezi'nin şu anki konumuna kadar uzanan uzun bir dağlık alan oluşturması; Avustralya ile Endonezya'nın birleşmesi; Baja California'nın kıyı boyunca kuzeye doğru kayması; Kuzey ve Güney Amerika'nın doğu kıyılarında yeni yitim zonlarının görülmesi ve bu kıyı çizgileri boyunca dağ zincirleri oluşması; Antarktika'nın kuzeye doğru hareketinin, tüm buzul tabakalarını eritmesi; Grönland'daki buzul tabakalarının erimesi ile birlikte ortalama okyanus seviyesinin 90 m yükselmesi ve buna bağlı olarak kıtaların iç selleri de iklim değişikliklerine neden olması öngörülmektedir.[75][80]

Senaryonun devam ettiği durumda, günümüzden 100 milyon yıl sonrasında, kıta yayılımı maksimum boyutuna ulaşacak ve kıtalar birleşmeye başlayacaktır. 250 milyon yıl içinde Kuzey Amerika, Afrika ile çarpışacak; Güney Amerika ise Afrika'nın güney ucuna dolanacaktır. Sonuç, Pangea Ultima olarak da adlandırılan, Büyük Okyanus'un gezegenin yarısını kapladığı yeni bir süperkıta oluşumu olacaktır. Antarktika ise buna bağlı olarak yönünü değiştirecek ve yeni bir buz örtüsü oluşturacak şekilde Güney Kutbuna geri dönecektir.[81]

Dışa dönüklük

1992'de, Kuzey ve Güney Amerika kıtalarının Büyük Okyanus boyunca ilerlemeye devam edeceğini ve Asya ile birleşmeye başlayana kadar Sibirya etrafında döneceğini belirten, dolayısıyla mevcut kıta hareketlerini tahmin eden ilk bilim insanı, Harvard Üniversitesi'nden Kanadalı jeolog Paul F. Hoffman'dır. Ortaya çıkan süperkıta Amasia (Amatzya) olarak adlandırıldı.[82][83] Daha sonra, 1990'larda Roy Livermore benzer bir senaryo hesaplayarak Antarktika'nın kuzeye göç etmeye başlayacağını ve Doğu Afrika'yla Madagaskar'ın Asya ile çarpışmak için Hint Okyanusu üzerinden geçeceğini tahmin etti.[84]

Bir dışa dönüklük modelinde, Büyük Okyanus'un kaplanması yaklaşık 350 milyon yıl içinde tamamlanacaktır[85] ve bu, mevcut süperkıta döngüsünün tamamlandığını gösterecektir; kıtalar, yaklaşık her 400-500 milyon yılda bir ayrılır ve yeniden birleşir.[86][87] Süperkıta oluştuktan sonra, yitim zonu basamaksal büyüklüğe göre azaldıkça levha tektoniği bir hareketsizlik periyoduna girebilir. Bu stabilite süresi, süperkıtaların minimum ömrü olan her 100 milyon yılda bir, manto sıcaklığında 30-100 °C artışa sebep olabilir. Buna bağlı olarak volkanik aktivite'nin artması da muhtemeldir.[77][85]

Süperkıta

Gelecekteki üç süperkıta modelinden biri olan Pangaea Ultima'nın kabaca çizimi

Süperkıta oluşumunun çevre üzerinde radikal değişimlere neden olması muhtemeldir. Levhaların çarpışması dağ oluşumuna neden olarak iklim döngülerini değiştirecek, ayrıca buzullaşmanın artması nedeniyle de deniz seviyeleri azalacaktır.[88] Yüzeyde ayrışma oranının artmasıyla, muhtemelen organik maddelerin gömülme oranında bir artış olacaktır. Ayrıca süperkıtalar, küresel sıcaklıklarda bir düşüşe, atmosferik oksijende ise artışa neden olabilir ve iklimi de etkileyebilir. Tüm bu değişikliklerin ise, yeni nişler ortaya çıktıkça günümüze göre daha hızlı bir biyolojik evrim ile sonuçlanması muhtemeldir.[89]

Süperkıta oluşumu mantoyu yalıtır. Isı akışı yoğunlaşarak volkanizma ve geniş alanların bazalt ile dolmasına neden olacak, çatlaklar oluşarak süperkıta bir kez daha bölünecektir.[90] Sonrasında gezegen, muhtemelen Kretase dönemindeki gibi bir ısınma periyodu yaşayacaktır[89] bu da önceki Pangea süperkıtasının bölünmesini işaret eder.[91]

Dış çekirdeğin katılaşması

Dünya'nın demir açısından zengin çekirdek bölgesi, 1.220 km yarıçaplı katı bir iç çekirdeğe ve 3.480 km yarıçaplı sıvı bir dış çekirdeğe bölünmüştür.[92] Dünya'nın dönüşü, dış çekirdek bölgesinde dinamo işlevi görerek konvektif girdaplar oluşturur.[93] Bu, Dünya etrafında, Güneş rüzgârı parçacıklarını saptırarak atmosferin aşınmasını önleyen bir manyetosfer oluşturur. Çekirdek ısısı dışa doğru mantoya aktarıldıkça net eğilim, sıvı dış çekirdek bölgesinin iç sınırının donması yönünde olacak ve böylece termal enerji açığa çıkarak katı iç çekirdeğin büyümesine neden olacaktır.[94] Bu demir kristalleştirme süreci yaklaşık bir milyar yıldır devam etmekte. Modern çağda iç çekirdeğin yarıçapı, dış çekirdek yarıçapında azalmaya neden olarak yılda ortalama kabaca 0,5 mm oranında genişlemektedir[95] ve dinamoya güç sağlamak için ihtiyaç duyulan enerjinin neredeyse tamamı, bu, iç çekirdek biçimlenmesi süreci tarafından sağlanmaktadır.[96]

İç çekirdeğin büyümesi, günümüzden 3-4 milyar yıl sonra dış çekirdeğin çoğunun muhtemelen tükenmesine neden olacak, bu da demir ve diğer ağır metallerden oluşan, neredeyse katı çekirdeğin büyümesinden geriye kalacak olan sıvı tabaka, nispeten daha hafif elementlerden oluşacaktır. Bu elementlerin daha az karışması dolayısıyla katılaşmayacak olan tabaka, katı çekirdeğe kıyasla zar inceliğinde olacaktır.[97] Alternatif olarak, bir noktada levha tektoniği sona ererse, iç kısım daha verimsiz bir şekilde soğuyacak, bu da muhtemelen iç çekirdeğin büyümesini durduracaktır. Her iki durumda manyetik dinamonun kaybolmasıyla sonuçlanabilir; Dünya'nın manyetik alanı, işlevsel bir dinamo olmadan jeolojik olarak kısa bir süre olan yaklaşık 10.000 yıl içinde bozulacaktır.[98] Manyetosferin kaybı, özellikle hidrojen olmak üzere hafif elementlerin, Dünya'nın dış atmosferinden uzaya doğru aşınmasında artışa neden olarak yaşam için daha az elverişli koşullara neden olacaktır.[99]

Güneş'in evrimi

Güneş'teki enerji üretimi hidrojenin helyum ile termonükleer füzyonuna dayanır. Bu füzyon, proton-proton zincirleme reaksiyonu ile yıldızın çekirdek bölgesinde meydana gelir ve Güneş çekirdeğinde konveksiyon olmadığı için, helyum yoğunlaşması yıldızın bu bölgesinde oluşur. Güneş çekirdeğindeki sıcaklık, helyum atomlarının üç alfa süreci ile nükleer füzyonu için düşüktür, dolayısıyla bu atomlar Güneş'in hidrostatik dengesini korumak için gereken net enerji üretimine katkıda bulunamazlar.[100]

Günümüzde Güneş'in çekirdeğindeki hidrojenin neredeyse yarısı tüketilmiştir, geri kalan atomlar ise esasen helyumdan oluşmaktadır. Birim kütle başına hidrojen atomu sayısı azaldıkça enerji üretimi nükleer füzyon yoluyla sağlanır. Bu, basınçta bir azalmaya yol açar ve artan yoğunluk ile sıcaklık, çekirdek basıncını yukarıdaki katmanlarla dengeye getirene kadar çekirdeğin büzüşmesine neden olur. Yüksek sıcaklık, kalan hidrojenin daha hızlı bir oranda füzyonuna neden olmasını sağlar, böylece dengeyi korumak için gereken enerjiyi üretir.[100]

Güneş'in parlaklığı, yarıçapı ve etkin sıcaklığının mevcut Güneş'e kıyasla evrimi. Ribas'tan sonra (2010)[101]

Bu sürecin sonucunda Güneş'in enerji üretiminde sürekli bir artış olmuştur. Güneş ilk defa anakol yıldız olduğunda, mevcut parlaklığının sadece %70'ini yaymış ve parlaklığı, bugüne kadar neredeyse doğrusal bir şekilde, her 110 milyon yılda bir %1 oranında artmıştır.[102] Benzer şekilde üç milyar yıl sonra Güneş'in %33 daha parlak olması beklenmektedir. Çekirdekteki hidrojen yakıtı, Güneş'in günümüzden %67 daha parlak olacağı beş milyar yıl içinde tükenecek, daha sonra Güneş, parlaklığı mevcut değerin %121 üzerine çıkana kadar çekirdeğini çevreleyen bir kabukta hidrojen yakmaya devam edecektir. Bu, Güneş'in anakol ömrünün sonunu işaret eder; sonrasında altdev olacak ve evrilerek kırmızı dev hâline gelecektir.[1]

Bu zamana kadar Samanyolu ve Andromeda çarpışması sürecinin devam etmesi gerektiği ve bu sürecin, Güneş Sistemi'nin yeni ortaya çıkmış bir galaksiden fırtlatılmasına sebep olsa da Güneş veya gezegenleri üzerinde herhangi bir olumsuz etkiye sahip olma ihtimalinin düşük olduğu düşünülmektedir.[103][104]

İklim etkisi

Sıcaklıklar arttıkça kimyasal süreçler hızlanarak silikat minerallerinin ayrışma oranı artacak ve kimyasal süreçler, karbondioksit gazını katı karbonatlara dönüştürdüğü için atmosferdeki karbondioksit seviyesinde düşüşe neden olacaktır. 600 milyon yıl içinde, C3 fotosentezi için ihtiyaç duyulan karbondioksit derişimi, yaklaşık 50 ppm olan eşiğin altına düşecek ve bu noktada, en son hayatta kalanlar iğne yapraklılar[105] olmak üzere ağaçlar ve ormanlar, şu anki formları ile sağ kalamayacaklardır.[106] Bitki yaşamındaki bu düşüşün; keskin bir düşüşten ziyade, 50 ppm'e ulaşılmadan önce ölümlerin birer birer gerçekleşerek, uzun vadeli bir düşüş olması muhtemeldir. Yok olan ilk bitkiler; C3 otsu bitkiler, ardından yaprak döken ormanlar, yaprak dökmeyen geniş yapraklı ormanlar ve son olarak yaprak dökmeyen açık tohumlu ağaçlar olacaktır.[105] Tüm bunlara karşılık, C4 karbon tutulumu, 10 ppm'e kadar daha düşük derişimlerde devam edebilir. Bu nedenle C4 fotosentezi kullanan bitkiler, en az 0,8 milyar yıl ve muhtemelen 1,2 milyar yıl kadar yaşayabilirler, sonrasında ise yükselen sıcaklıklar biyosferin sürdürülemez olmasını sağlar.[107][108][109] Günümüzde C4 bitkileri, Dünya bitki biyokütlesinin yaklaşık %5'ini ve bilinen bitki türlerinin %1'ini oluşturmaktadır.[110] Örneğin tüm ot türlerinin (Buğdaygiller) yaklaşık %50'si, otsu Ispanakgiller familyasındaki birçok türde olduğu gibi C4 fotosentetik patikayı kullanır.[111][112]

Karbondioksit seviyeleri, fotosentezin neredeyse sürdürülebilir olmadığı sınıra indiğinde, atmosferdeki karbondioksit oranının yukarı ve aşağı salınması beklenir. Bu, tektonik aktivite ile hayvan yaşamının oksijenli solunumu nedeniyle karbondioksit seviyesindeki her yükselişte toprak bitki örtüsünün büyümesine izin verecektir. Ancak atmosferde kalan karbonun çoğu yeryüzünde tutulduğundan, karadaki bitki yaşamı, uzun vadede tamamen ölme eğiliminde olsa da bazı mikroplar, 1 ppm kadar düşük karbondioksit derişimlerinde fotosentez yapabilme kabiliyetine sahiptir. Bu nedenle bu canlı-cansız yaşam formlarının yok olması yalnızca artan sıcaklıklar ve biyosferin kaybı nedeniyle olacaktır.[107]

Bitkiler (ek olarak hayvanlar), fotosentetik işlemler için daha az karbondioksit gerektirme, etçil olma, kuruluğa adapte olma veya mantarlarla etkileşime girme gibi stratejiler geliştirerek daha uzun süre hayatta kalabilirler. Bu adaptasyonların, nemli seranın başlangıcına yakın bir zamanda ortaya çıkması muhtemeldir[105] (bakınız Okyanusların kaybı). Daha yüksek bitki ömrünün kaybı, hayvanların solunumu, atmosferdeki kimyasal reaksiyonlar ve volkanik püskürmeler nedeniyle oksijenin yanı sıra ozon kaybına da neden olarak, DNA'ya zarar veren UV ışınlarının daha az zayıflamasına ve hayvanların ölümüne yol açacaktır.[105] İlk yok olan hayvanlar muhtemelen büyük memeliler olacak ve onların ardından küçük memeliler, kuşlar, amfibiler, büyük balıklar, sürüngenler, küçük balıklar ve son olarak omurgasızlar gelecektir. Bu gerçekleşmeden önce yaşamın, daha az yüzey alanı yaşama uygun olan, yüksek rakımlara benzer şekilde düşük sıcaklıktaki refijyuma toplanması ve böylece nüfus büyüklüklerini kısıtlaması beklenir. Daha küçük hayvanlar, daha az oksijen gereksinimi nedeniyle büyük hayvanlara kıyasla daha rahat hayatta kalırken kuşlar ise uzun mesafelere seyahat etme yetenekleri sayesinde daha soğuk yerler arayarak memelilerden daha iyi bir yaşam sürerler.[113] Atmosferdeki oksijen yarı ömrüne göre hayvan yaşamı, yüksek bitkilerin kaybından sonra en fazla 100 milyon yıl sürecektir ancak günümüzde oksijenin yarısı fitoplanktonlar tarafından üretildiği için daha uzun yaşamaları da muhtemeldir.

Yazarlar Peter D. Ward ve Donald Brownlee, Dünya Gezegeni'nin Yaşamı ve Ölümü adlı çalışmalarında, Dünya'daki bitki yaşamının çoğu yok olduktan sonra bile bir tür hayvan yaşamının devam edebileceğini savunarak, Britanya Kolumbiyası'nda bulunan Burgess Şeyli'nden fosil kalıntılarını, Kambriyen Patlaması'nın iklimini saptamak ve gelecekte gittikçe ısınan Güneş'in neden olduğu artan küresel sıcaklıklar ve azalan oksijen seviyelerinin, hayvan yaşamının tükenmesiyle sonuçlandığı zamanın iklimini tahmin etmek için kullandılar. İlk olarak; bazı böcek, kertenkele, kuş ve küçük memelilerin, deniz yaşamı ile birlikte hayatlarını muhtemelen sürdürmelerini beklemekte olan Ward ve Brownlee, bitkiler tarafından oksijen ikmali olmadan, hayvanların birkaç milyon yıl içinde muhtemelen boğulma nedeniyle öleceğine inanmaktadırlar. Atmosferde, bir çeşit fotosentezin kalması nedeniyle yeterli oksijen olsa bile, küresel sıcaklıktaki istikrarlı artış, biyolojik çeşitliliğin kademeli olarak yok olmasına yol açacaktır.[114]

Sıcaklık artmaya devam ettikçe, hayvan yaşamının son türleri muhtemelen yeraltına doğru, kutuplara geçiş yaparak, ilk olarak kutup gecesi boyunca aktif olacak, kutup günü boyunca yoğun ısı nedeniyle yaz uykusuna yatacaklardır. Sıcaklıklar nedeniyle yüzeyin çoğu çöl hâline gelecek ve yaşam öncelikle okyanuslarda sürecektir.[114] Ancak karadan okyanuslara giren organik madde miktarında ve çözünmüş oksijendeki azalma nedeniyle deniz yaşamı da Dünya yüzeyine benzer bir yol izleyerek ortadan kalkacaktır.[105] Bu süreç, tatlı su türlerinin kaybı ile başlayacak ve özellikle termitler gibi canlı bitkilere bağlı olmayan veya Riftia cinsi solucanlar gibi hidrotermal bacalara yakın omurgasızlarla son bulacaktır.[105][113] Bu süreçlerin muhtemel bir sonucu olarak çok hücreli yaşam formlarının soyu yaklaşık 800 milyon yıl içinde tükenecek ve 1,3 milyar yıl içinde ökaryotlar yerini yalnızca prokaryotlara bırakacaktır.[115]

Okyanusların kaybı

Venüs'ün atmosferi "süper sera" durumundadır.

Günümüzdeki okyanusların bundan bir milyar yıl sonra yaklaşık %27'si mantoya batmış olacak. Bu batış sürecinin kesintisiz devam etmesine izin verilirse mevcut yüzey su rezervinin %65'inin yüzeyde kalacağı bir denge durumuna ulaşacaktır.[79] Güneş'in parlaklığı mevcut değerinden %10 yükselirse, ortalama küresel yüzey sıcaklığı 320 K'e (47 °C) yükselecek ve atmosfer, okyanusların kaçak buharlaşmasına yol açan "nemli bir sera" hâline gelecektir.[116][117] Bu noktada, gelecekteki Dünya'nın ortam modellemeleri, stratosferin artan su seviyeleri içerdiğini göstermektedir. Bu su molekülleri, Güneş UV'si ile fotodisosiyasyon yoluyla parçalanacak ve hidrojenin atmosferden kaçmasına izin verecektir. Bütün bunların ışığında günümüzden yaklaşık 1,1 milyar yıl sonra bütün denizlerin kuruyacağı öngürülmektedir.[118][119][120]

Gelecekte ısınmanın iki sonucu olacaktır: su buharının troposfere egemen olduğu "nemli sera" ve su buharının atmosferin baskın bir bileşeni hâline geldiği (okyanuslar çok yavaş buharlaşırsa) "kaçak sera".[121][122][123] Okyanussuz bu çağda; su, derin kabuk ve mantodan sürekli olarak salındığı için yüzey rezervuarları olmaya devam edecektir,[79] burada Dünya'nın bugünkü suyunun birkaç katına eşit miktarda su olduğu tahmin edilmektedir. Kutuplarda biraz su kalabilir ve nadiren yağmur fırtınaları olabilir ancak gezegen çoğunlukla Şili'deki Atacama Çölü gibi, ekvatorunu kaplayan kum tepelerini ve bir zamanlar okyanus tabanındaki tuz düzlükleri barındıran kuru bir çöl görünümdedir.[124]

Bir yağlayıcı görevi görecek su olmadan levha tektoniği yüksek olasılıkla duracaktır ve jeolojik aktivitenin en görünür işaretleri, mantonun sıcak noktaları üzerinde bulunan kalkan volkanlar olacaktır.[117][105] Bu kurak koşullarda gezegen, bazı mikrobik ve hatta çok hücreli bir yaşam sürdürebilir.[117] Bu mikropların çoğu halofiller olacaktır ve Venüs'te olduğu öne sürüldüğü gibi atmosferde yaşam sürebileceklerdir.[105] Bununla birlikte giderek artan aşırı koşullar, muhtemelen prokaryotların 1,6 milyar yıl ve 2,8 milyar yıl arasında yok olmasına yol açacak, son prokaryotlar ise yüksek enlemlerde, yüksekliklerde kalan su göletlerinde veya buzla kaplanmış mağaralarda yaşayacaklardır.[113][115] Ancak yeraltı yaşamının daha uzun süreceği öngörülmektedir. Bundan sonra ne olacağı ise tektonik aktivite düzeyine bağlıdır. Volkanik püskürme ile düzenli bir karbondioksit salınımı, atmosferin Venüs gezegeni gibi bir "süper sera" durumuna girmesine neden olabilir ancak yukarıda belirtildiği gibi yüzey suyu olmadan, levha tektoniği muhtemelen duracaktır. Karbonatların çoğu, Güneş kırmızı dev evresine girene kadar ve parlaklığı, kayaçların karbondioksit salınımı yapmasına dek ısıtana kadar güvenli bir şekilde gömülecektir.[124][125]

Daha düşük bir atmosfer basıncı sera etkisini azaltarak yüzey sıcaklığını düşürür. Bu nedenle atmosfer basıncı düşecek olsaydı okyanuslar, 2 milyar yıl kadar sonra kuruyabilirdi; doğal süreçler azotu atmosferden uzaklaştırırsa bu gerçekleşebilir. Organik çökeltiler üzerinde yapılan araştırmalar, son dört milyar yıl içinde atmosferden en az 100 kilopaskal (0,99 atm) azot uzaklaştığını göstermiştir yani serbest bırakılırsa mevcut atmosfer basıncını ikiye katlayacak kadar. Bu uzaklaştırma oranı, önümüzdeki iki milyar yıl boyunca artan güneş parlaklığının etkilerine karşı koymak için yeterli olacaktır.[126]

2,8 milyar yıl sonra Dünya'nın yüzey sıcaklığı kutuplarda bile 422 K'e (149 °C) ulaşmış olacak ve aşırı koşullar nedeniyle bu zamana kadar süregelmiş olan yaşam sona erecektir. Eğer dünyadaki suyun tamamı bu noktada buharlaşırsa Gezegen, Güneş kırmızı dev oluncaya kadar yüzey sıcaklığında sabit bir artışla aynı koşullarda kalacaktır. Eğer bu gerçekleşmezse yaklaşık 3-4 milyar yıl içinde alt atmosferdeki su buharı miktarı %40'a yükselecek ve Güneş'ten gelen parlaklık bugünkü değerinden %35-40 fazlasına ulaştığında bile nemli sera etkisi başlayacaktır.[118][126] Atmosferin ısınmasına ve yüzey sıcaklığının 1.600 K civarında (1.330 °C) yükselmesine neden olan kaçak sera etkisi ortaya çıkacaktır.[127] Bu da gezegenin yüzeyini eritmek için yeterlidir.[119][117] Ancak atmosferin çoğu, Güneş kırmızı dev evresine girene kadar korunacaktır.[128]

Hayatın tükenmesiyle 2,8 milyar yıl sonra Dünya'da kimyasal fosillerin ortadan kalkması ve yerini biyolojik olmayan süreçlerin neden olduğu fosil izleriyle değiştirmesi beklenmektedir.[105]

Güneş'in (şu anda anakol evresinde), kırmızı dev evresindeki tahmini boyutuyla karşılaştırılması

Kırmızı dev evresi

Güneş, hidrojeni çekirdeğinde yakmak yerine çekirdek etrafındaki kabukta yaktığında, çekirdek daralmaya başlar ve dış katman büyür. Güneş'in toplam parlaklığı, 12,167 milyar yılda mevcut parlaklığının 2.730 katına ulaşana kadar milyarlarca yıl boyunca istikrarlı bir şekilde artacaktır. Sonrasında Dünya atmosferinin çoğu uzaya karışacak ve 2.400K'den (2.130 °C) yüksek olacak Dünya yüzeyi, refrakter malzemeler ve buzdağlarına benzer şekilde metaller veya metal oksitlerden oluşan yüzen kıtalara sahip bir lav okyanusuna neden olacaktır.[129] Güneş, 1,9891 × 1030 kg[130] olan toplam kütlesinin yaklaşık %33'ünün Güneş rüzgârı ile boşalmasıyla daha hızlı bir kütle kaybı yaşayacaktır; kütle kaybı, gezegenlerin yörüngelerinin genişleyeceği anlamına gelmektedir. Buna bağlı olarak Dünya'nın yörünge mesafesi ise mevcut değerinin %150'sine yükselecektir.[102]

Güneş'in kırmızı dev evresine genişlemesinin en hızlı kısmı, Güneş'in yaklaşık 12 milyar yaşında olacağı son aşamalarda gerçekleşerek hem Merkür'ü hem de Venüs'ü yutacak şekilde genişleyecek ve maksimum 1,2 AU (180.000.000 km) yarıçapa ulaşacaktır. Dünya, kendi yörünge yarıçapının azalmasına neden olacak Güneş'in dış atmosferi ile gelgitsel etkileşime girecektir ve Güneş'in renk yuvarından sürüklenmek de Dünya'nın yörüngesini küçültecektir. Bu etkiler Güneş'in kütle kaybının neden olduğu faktörleri dengelemeye çalışacak ve Dünya muhtemelen Güneş tarafından yutulacaktır.[102]

Güneş atmosferinden sürüklenme Ay yörüngesinde bozulmaya neden olabilir. Ay'ın yörüngesi 18.470 km mesafeye ulaştığında, Dünya'nın Roche limitini geçecektir. Bu, Dünya ile gelgitsel etkileşimin Ay'ı parçalayıp bir gezegen halkasına dönüştüreceği anlamına gelir ve yörüngesel halkanın çoğu bozulmaya başlayarak Dünya'ya çarpacaktır. Dolayısıyla, Dünya, Güneş tarafından yutulmasa bile muhtemelen Ay'sız kalacaktır.[131] Güneşe karşı bozulan bir yörüngeye düşmesinden kaynaklanan ablasyon ve buharlaşma, Dünya'nın mantosunu kaldırıp sadece çekirdeğini bırakabilir ve en fazla 200 yıl sonra tamamen yok edebilir.[132][133] Bu olaydan sonra Dünya'dan geriye kalan tek şey, Güneş'in metallikliğinde küçük bir artış (%0,01) olacaktır.[134]

Güneş'in 8 milyar yılda oluşturacağına benzer bir bulutsu olan Helis Bulutsusu'nun Hubble Uzay Teleskobu tarafından çekilmiş görüntüsü

Kırmızı dev sonrası evre

Güneş, çekirdeğindeki helyumu karbonla birleştirdikten sonra tekrar küçülmeye başlayarak dış atmosferini gezegenimsi nebula olarak atacak sonrasında ise kompakt bir beyaz cüce yıldıza evrilecektir. Muhtemelen karbon ve oksijenden oluşacak tahmin edilen nihai kütlesi ise, mevcut kütlesinin %54,1'i kadar olacaktır.[1]

Şu anda, Ay, Dünya'dan yılda 4 cm hızla uzaklaşmaktadır. 50 milyar yıl içerisinde eğer Dünya ve Ay, Güneş tarafından yutulmazsa kütleçekim kilidi olarak birbirlerine yalnızca tek bir yüzünü gösteren, daha büyük, istikrarlı bir yörüngeye dönüşeceklerdir.[135][136][137] Daha sonra Güneş'in gelgit hareketi sistemden açısal momentum çıkaracak ve Ay'ın yörüngesinin bozulması ile Dünya'nın dönüşünün hızlanmasına neden olacaktır.[138] Yaklaşık 65 milyar yıl içinde, Dünya-Ay sisteminin geri kalan enerjisinin, kalan Güneş tarafından emilmesi ve Ay'ın yavaşça içe doğru Dünya'ya hareket etmesine neden olması sonucunda, Ay'ın Dünya ile çarpışabileceği tahmin edilmektedir.[139]

1019 (10 kentilyon) yıllık bir ölçekte, Güneş Sistemi'nde kalan gezegenler şiddetli gevşeme ile sistemden atılacaktır. Eğer Dünya, genişleyen kırmızı dev Güneş tarafından yok edilemez ve şiddetli gevşeme ile Güneş Sistemi'nden atılamazsa gezegenin nihai kaderi, yörüngesinin kütleçekimsel dalga nedeniyle bozularak kara cüce hâline gelen Güneş ile çarpışması olacak ve bu durum 1020 (100 kentilyon) yıl içinde gerçekleşecektir.[140]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Özel
  1. Sackmann, I.-Juliana; Boothroyd, Arnold I.; Kraemer, Kathleen E. (1993), "Our Sun. III. Present and Future", The Astrophysical Journal, cilt 418, ss. 457-68, Bibcode:1993ApJ...418..457S, doi:10.1086/173407
  2. Keith, David W. (Kasım 2000), "Geoengineering the Environment: History and Prospect", Annual Review of Energy and the Environment (İngilizce), cilt 25, ss. 245-84, doi:10.1146/annurev.energy.25.1.245
  3. Vitousek, Peter M.; Mooney, Harold A.; Lubchenco, Jane; Melillo, Jerry M. (Temmuz 25, 1997), "Human Domination of Earth's Ecosystems", Science, 277 (5325), ss. 494-99, CiteSeerX 10.1.1.318.6529$2, doi:10.1126/science.277.5325.494
  4. Cowie 2007, s. 162.
  5. Thomas, Chris D.; Cameron, Alison; Green, Rhys E.; Bakkenes, Michel; Beaumont, Linda J.; Collingham, Yvonne C.; Erasmus, Barend F. N.; de Siqueira, Marinez Ferreira; Grainger, Alan (Ocak 2004), "Extinction risk from climate change" (PDF), Nature (İngilizce), 427 (6970), ss. 145-48, Bibcode:2004Natur.427..145T, doi:10.1038/nature02121, PMID 14712274, 29 Nisan 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi, erişim tarihi: 12 Ekim 2020
  6. Hannah, Lee (1 Ocak 2011), Hannah, Lee (Ed.), "Chapter 17 - Extinction Risk from Climate Change Solutions", Climate Change Biology (İngilizce), Londra: Academic Press, ss. 357-371, ISBN 978-0-12-374182-0, 20 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 10 Kasım 2020
  7. International, W. W. F. "Living Planet Report 2020 | Official Site | WWF". livingplanet.panda.org (İngilizce). 10 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Kasım 2020.
  8. "Living Planet Report 2018". WWF (İngilizce). 31 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Kasım 2020.
  9. "The IUCN Red List of Threatened Species". IUCN Red List of Threatened Species (İngilizce). 4 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Kasım 2020.
  10. "Biodiversity loss". John P. Rafferty (İngilizce). Britannica. 26 Ağustos 2020. 2 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Nisan 2019.
  11. Haberl, Helmut; Erb, K. Heinz; Krausmann, Fridolin; Gaube, Veronika; Bondeau, Alberte; Plutzar, Christoph; Gingrich, Simone; Lucht, Wolfgang; Fischer-Kowalski, Marina (Temmuz 2007), "Quantifying and mapping the human appropriation of net primary production in earth's terrestrial ecosystems", Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America (İngilizce), 104 (31), ss. 12942-47, Bibcode:2007PNAS..10412942H, doi:10.1073/pnas.0704243104, PMC 1911196$2, PMID 17616580
  12. "Summary for Policymakers — Special Report on Climate Change and Land" (İngilizce). 19 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Kasım 2020.
  13. Reaka-Kudla, Wilson & Wilson 1997, ss. 132–33.
  14. "Lessons from the past: Biotic recoveries from mass extinctions". Douglas H. Erwin (İngilizce). PNAS. 26 Ağustos 2020. 30 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2001.
  15. Myers, N.; Knoll, A. H. (Mayıs 8, 2001), "The biotic crisis and the future of evolution", Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America (İngilizce), 98 (1), ss. 5389-92, Bibcode:2001PNAS...98.5389M, doi:10.1073/pnas.091092498, PMC 33223$2, PMID 11344283
  16. Woodruff, David S. (Mayıs 8, 2001), "Declines of biomes and biotas and the future of evolution", Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America (İngilizce), 98 (10), ss. 5471-76, Bibcode:2001PNAS...98.5471W, doi:10.1073/pnas.101093798, PMC 33236$2, PMID 11344296
  17. Jacob, Ute; Thierry, Aaron; Brose, Ulrich; Arntz, Wolf E.; Berg, Sofia; Brey, Thomas; Fetzer, Ingo; Jonsson, Tomas; Mintenbeck, Katja (1 Ocak 2011), Belgrano, Andrea (Ed.), "The Role of Body Size in Complex Food Webs: A Cold Case", Advances in Ecological Research, The Role of Body Size in Multispecies Systems (İngilizce), Academic Press, 45, ss. 181-223, doi:10.1016/b978-0-12-386475-8.00005-8, 11 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 10 Kasım 2020
  18. Sahney, Sarda; Benton, Michael J (7 Nisan 2008). "Recovery from the most profound mass extinction of all time". Proceedings of the Royal Society B: Biological Sciences (İngilizce). 275 (1636): 759-765. doi:10.1098/rspb.2007.1370. ISSN 0962-8452. PMC 2596898$2. PMID 18198148. 12 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi.
  19. Ceballos, Gerardo; Ehrlich, Paul R.; Raven, Peter H. (16 Haziran 2020). "Vertebrates on the brink as indicators of biological annihilation and the sixth mass extinction". Proceedings of the National Academy of Sciences (İngilizce). 117 (24): 13596-13602. doi:10.1073/pnas.1922686117. ISSN 0027-8424. 30 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi.
  20. Ceballos, Gerardo; Ehrlich, Paul R.; Dirzo, Rodolfo (25 Temmuz 2017). "Biological annihilation via the ongoing sixth mass extinction signaled by vertebrate population losses and declines". Proceedings of the National Academy of Sciences (İngilizce). 114 (30): E6089-E6096. doi:10.1073/pnas.1704949114. ISSN 0027-8424. PMC 5544311$2. PMID 28696295.
  21. "This is how your world could end". the Guardian (İngilizce). 9 Eylül 2017. 9 Eylül 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Kasım 2020.
  22. Society, National Geographic; Society, National Geographic. "Human Impacts on the Environment". www.nationalgeographic.org (İngilizce). 2 Haziran 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Kasım 2020.
  23. "Extraterrestrial life". Encyclopedia Britannica (İngilizce). 5 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Kasım 2020.
  24. "Extraterrestrial life". www.esa.int (İngilizce). 19 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Kasım 2020.
  25. "Life probably exists beyond Earth. So how do we find it?". Magazine (İngilizce). 14 Şubat 2019. 14 Şubat 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Kasım 2020.
  26. Bostrom, Nick (2002), "Existential Risks: Analyzing Human Extinction Scenarios and Related Hazards", Journal of Evolution and Technology (İngilizce), 9 (1), 27 Nisan 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 9 Ağustos 2011
  27. "How have the Egyptian pyramids lasted so long?". BBC Science Focus Magazine (İngilizce). 5 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Kasım 2020.
  28. Gorvett, Zaria. "Will the skyscrapers outlast the pyramids?". www.bbc.com (İngilizce). 8 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Kasım 2020.
  29. Matthews, R. A. J. (Mart 1994). "The Close Approach of Stars in the Solar Neighborhood". Quarterly Journal of the Royal Astronomical Society (İngilizce). 35 (1): 1-9. Bibcode:1994QJRAS..35....1M.
  30. Berski, Filip; Dybczyński, Piotr A. (1 Kasım 2016). "Gliese 710 will pass the Sun even closer - Close approach parameters recalculated based on the first Gaia data release". Astronomy & Astrophysics (İngilizce). 595: L10. doi:10.1051/0004-6361/201629835. ISSN 0004-6361. 8 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Kasım 2020.
  31. Scholl, H.; Cazenave, A.; Brahic, A. (Ağustos 1982). "The effect of star passages on cometary orbits in the Oort cloud". Astronomy and Astrophysics (İngilizce). 112 (1): 157-66. Bibcode:1982A&A...112..157S.
  32. Weissman, Paul R. (Şubat 1996). "Star passages through the Oort cloud". Earth, Moon and Planets (İngilizce). 72 (1-3): 25-30. doi:10.1007/BF00117498. ISSN 0167-9295.
  33. Frogel, Jay A.; Gould, Andrew (Haziran 1998), "No Death Star – For Now", Astrophysical Journal Letters (İngilizce), 499 (2), s. L219, arXiv:astro-ph/9801052$2, Bibcode:1998ApJ...499L.219F, doi:10.1086/311367
  34. "How old is the universe?". starchild.gsfc.nasa.gov (İngilizce). 21 Ağustos 2001 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ağustos 2020.
  35. "Evrenin Yaşı 13.8 Milyar Yıl İken Çapı Nasıl 93 Milyar Işık Yılı Olabilir?". Evrim Ağacı. 26 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Eylül 2020.
  36. Tayler 1993, s. 92.
  37. October 2009, Live Science Staff 27. "Volcanic Eruptions Caused Ancient Warming And Cooling". livescience.com (İngilizce). 4 Temmuz 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Kasım 2020.
  38. Rampino, Michael R.; Haggerty, Bruce M. (Şubat 1996), "The "Shiva Hypothesis": Impacts, Mass Extinctions, and the Galaxy", Earth, Moon, and Planets (İngilizce), 72 (1–3), ss. 441-60, Bibcode:1996EM&P...72..441R, doi:10.1007/BF00117548
  39. Tammann, G. A.; Loeffler, W.; Schroeder, A. (Haziran 1994), "The Galactic supernova rate", The Astrophysical Journal Supplement Series (İngilizce), 92 (2), ss. 487-93, Bibcode:1994ApJS...92..487T, doi:10.1086/192002
  40. "Süpernova Nedir?". Evrim Ağacı. 14 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Eylül 2020.
  41. "Supernova Observations | Astronomy". courses.lumenlearning.com (İngilizce). 21 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ağustos 2020.
  42. Fields, Brian D. (Şubat 2004), "Live radioisotopes as signatures of nearby supernovae", New Astronomy Reviews (İngilizce), 48 (1–4), ss. 119-23, Bibcode:2004NewAR..48..119F, doi:10.1016/j.newar.2003.11.017
  43. Schulreich, M. M.; Breitschwerdt, D.; Feige, J.; Dettbarn, C. (1 Ağustos 2017). "Numerical studies on the link between radioisotopic signatures on Earth and the formation of the Local Bubble - I. 60Fe transport to the solar system by turbulent mixing of ejecta from nearby supernovae into a locally homogeneous interstellar medium". Astronomy & Astrophysics (İngilizce). 604: A81. doi:10.1051/0004-6361/201629837. ISSN 0004-6361. 31 Ekim 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Kasım 2020.
  44. Hanslmeier 2009, ss. 174–76.
  45. Beech, Martin (Aralık 2011), "The past, present and future supernova threat to Earth's biosphere", Astrophysics and Space Science (İngilizce), 336 (2), ss. 287-302, Bibcode:2011Ap&SS.336..287B, doi:10.1007/s10509-011-0873-9
  46. Laskar, J.; Gastineau, M. (Haziran 11, 2009), "Existence of collisional trajectories of Mercury, Mars and Venus with the Earth", Nature (İngilizce), 459 (7248), ss. 817-19, Bibcode:2009Natur.459..817L, doi:10.1038/nature08096, PMID 19516336
  47. Laskar, Jacques (Haziran 2009), Mercury, Mars, Venus and the Earth: when worlds collide!, L'Observatoire de Paris, 26 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 11 Ağustos 2011
  48. Adams 2008, ss. 33–44.
  49. Cochelin, Anne-Sophie B.; Mysak, Lawrence A.; Wang, Zhaomin (Aralık 2006), "Simulation of long-term future climate changes with the green McGill paleoclimate model: the next glacial inception", Climatic Change, 79 (3–4), s. 381, Bibcode:2006ClCh...79..381C, doi:10.1007/s10584-006-9099-1
  50. Shackleton, Nicholas J. (Eylül 15, 2000), "The 100,000-Year Ice-Age Cycle Identified and Found to Lag Temperature, Carbon Dioxide, and Orbital Eccentricity", Science (İngilizce), 289 (5486), ss. 1897-1902, Bibcode:2000Sci...289.1897S, doi:10.1126/science.289.5486.1897, PMID 10988063
  51. Hanslmeier 2009, s. 116.
  52. Roberts 1998, s. 60.
  53. Zeebe, Richard E. (Eylül 2015), "Highly Stable Evolution of Earth's Future Orbit despite Chaotic Behavior of the Solar System", The Astrophysical Journal (İngilizce), 811 (1), s. 10, arXiv:1508.04518$2, Bibcode:2015ApJ...811....9Z, doi:10.1088/0004-637X/811/1/9, 9
  54. Lunine & Lunine 1999, s. 244.
  55. Berger, A.; Loutre, M. (1991), "Insolation values for the climate of the last 10 million years", Quaternary Science Reviews (İngilizce), 10 (4), ss. 297-317, Bibcode:1991QSRv...10..297B, doi:10.1016/0277-3791(91)90033-Q
  56. Maslin, Mark A.; Ridgwell, Andy J. (2005), "Mid-Pleistocene revolution and the 'eccentricity myth'", Geological Society, London, Special Publications (İngilizce), 247 (1), ss. 19-34, Bibcode:2005GSLSP.247...19M, doi:10.1144/GSL.SP.2005.247.01.02
  57. Weisstein, Eric W (2003). CRC concise encyclopedia of mathematics (İngilizce). Boca Raton: Chapman & Hall/CRC. ISBN 978-1-58488-347-0. OCLC 50252094.
  58. "Global warming: are we entering the greenhouse century?". Choice Reviews Online (İngilizce). 27 (05): 27-2732-27-2732. 1 Ocak 1990. doi:10.5860/choice.27-2732. ISSN 0009-4978.
  59. "Why the Moon is getting further away from Earth". BBC News (İngilizce). 1 Şubat 2011. 8 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Kasım 2020.
  60. Laskar, J.; Robutel, P.; Joutel, F.; Gastineau, M.; Correia, A. C. M.; Levrard, B. (2004), "A long-term numerical solution for the insolation quantities of the Earth" (PDF), Astronomy & Astrophysics (İngilizce), 428 (1), ss. 261-85, Bibcode:2004A&A...428..261L, doi:10.1051/0004-6361:20041335, 31 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi, erişim tarihi: 29 Temmuz 2020
  61. July 2011, Nola Taylor Redd 29. "Earth's Stabilizing Moon May Be Unique Within Universe". Space.com (İngilizce). 19 Aralık 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Kasım 2020.
  62. Laskar, J.; Joutel, F.; Robutel, P. (Şubat 18, 1993), "Stabilization of the Earth's obliquity by the Moon", Nature (İngilizce), 361 (6413), ss. 615-17, Bibcode:1993Natur.361..615L, doi:10.1038/361615a0
  63. Atobe, Keiko; Ida, Shigeru; Ito, Takashi (Nisan 2004), "Obliquity variations of terrestrial planets in habitable zones", Icarus (İngilizce), 168 (2), ss. 223-36, Bibcode:2004Icar..168..223A, doi:10.1016/j.icarus.2003.11.017
  64. Neron de Surgy, O.; Laskar, J. (Şubat 1997), "On the long term evolution of the spin of the Earth", Astronomy and Astrophysics (İngilizce), cilt 318, ss. 975-89, Bibcode:1997A&A...318..975N
  65. Donnadieu, Yannick; Ramstein, Gilles; Fluteau, Frederic; Besse, Jean; Meert, Joseph (2002), "Is high obliquity a plausible cause for Neoproterozoic glaciations?", Geophysical Research Letters (İngilizce), 29 (23), ss. 42-, Bibcode:2002GeoRL..29.2127D, doi:10.1029/2002GL015902
  66. Liu, Yonggang; Peltier, W. Richard (9 Eylül 2010). "A carbon cycle coupled climate model of Neoproterozoic glaciation: Influence of continental configuration on the formation of a "soft snowball"". Journal of Geophysical Research (İngilizce). 115 (D17): D17111. doi:10.1029/2009JD013082. ISSN 0148-0227.
  67. Climate at high-obliquity (PDF). David Ferreiraa, John Marshalla, Paul A. O’Gormana, Sara Seagera (İngilizce). Department of Earth, Atmospheric and Planetary Science, Massachusetts Institute of Technology, Cambridge, Massachusetts. 2 Ekim 2013. 14 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 14 Kasım 2020.
  68. Blackett, Matthew. "The San Andreas fault is about to crack – here's what will happen when it does". The Conversation (İngilizce). 12 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Kasım 2020.
  69. "Rate of Erosion of Niagara Falls". Marriott on the Falls (İngilizce). 6 Şubat 2015. 22 Mayıs 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2020.
  70. "Niagara Falls Facts | Geology Facts & Figures". www.niagaraparks.com (İngilizce). 11 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2020.
  71. Society, National Geographic (1 Haziran 2015). "continental drift". National Geographic Society (İngilizce). 11 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2020.
  72. Lindsay, J. F.; Brasier, M. D. (2002), "Did global tectonics drive early biosphere evolution? Carbon isotope record from 2.6 to 1.9 Ga carbonates of Western Australian basins", Precambrian Research (İngilizce), 114 (1), ss. 1-34, Bibcode:2002PreR..114....1L, doi:10.1016/S0301-9268(01)00219-4
  73. Lindsay, John F.; Brasier, Martin D. (2002), "A comment on tectonics and the future of terrestrial life – reply" (PDF), Precambrian Research (İngilizce), 118 (3–4), ss. 293-95, Bibcode:2002PreR..118..293L, doi:10.1016/S0301-9268(02)00144-4, 25 Ekim 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi, erişim tarihi: 28 Ağustos 2009
  74. "continental drift | Definition, Evidence, Diagram, & Facts". Encyclopedia Britannica (İngilizce). 3 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2020.
  75. Ward 2006, ss. 231–32.
  76. Murphy, J. Brendan; Nance, R. Damian; Cawood, Peter A. (Haziran 2009), "Contrasting modes of supercontinent formation and the conundrum of Pangea", Gondwana Research (İngilizce), 15 (3–4), ss. 408-20, Bibcode:2009GondR..15..408M, doi:10.1016/j.gr.2008.09.005
  77. Silver, Paul G.; Behn, Mark D. (Ocak 4, 2008), "Intermittent Plate Tectonics?", Science, 319 (5859), ss. 85-88, Bibcode:2008Sci...319...85S, doi:10.1126/science.1148397, PMID 18174440
  78. Trubitsyn, Valeriy; Kabana, Mikhail K.; Rothachera, Marcus (Aralık 2008), "Mechanical and thermal effects of floating continents on the global mantle convection" (PDF), Physics of the Earth and Planetary Interiors (İngilizce), 171 (1–4), ss. 313-22, Bibcode:2008PEPI..171..313T, doi:10.1016/j.pepi.2008.03.011, 31 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi, erişim tarihi: 2 Haziran 2020
  79. Bounama, Christine; Franck, Siegfried; von Bloh, Werner (2001), "The fate of Earth's ocean", Hydrology and Earth System Sciences, 5 (4), ss. 569-75, Bibcode:2001HESS....5..569B, doi:10.5194/hess-5-569-2001
  80. "Evinizin 750 Milyon Yıl Önce Dünya'nın Neresinde Olduğunu Gösteren Etkileşimli Harita". Popular Science. 1 Eylül 2020. 4 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Eylül 2020.
  81. Ward & Brownlee 2003, ss. 92–96.
  82. Nield 2007, ss. 20–21.
  83. Hoffman 1992, ss. 323–27.
  84. Williams, Caroline; Nield, Ted (Ekim 20, 2007), "Pangaea, the comeback", New Scientist, 13 Nisan 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 28 Ağustos 2009
  85. Silver, P. G.; Behn, M. D. (Aralık 2006), "Intermittent Plate Tectonics", American Geophysical Union, Fall Meeting 2006, Abstract #U13B-08, cilt 2006, ss. U13B-08, Bibcode:2006AGUFM.U13B..08S
  86. Nance, R. D.; Worsley, T. R.; Moody, J. B. (1988), "The supercontinent cycle" (PDF), Scientific American, 259 (1), ss. 72-79, Bibcode:1988SciAm.259a..72N, doi:10.1038/scientificamerican0788-72, 23 Eylül 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi, erişim tarihi: 28 Ağustos 2009
  87. "Plate tectonics - Plate tectonics and the geologic past". Encyclopedia Britannica (İngilizce). 17 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2020.
  88. Calkin & Young 1996, ss. 9–75.
  89. Thompson & Perry 1997, ss. 127–128.
  90. Palmer 2003, s. 164.
  91. "Kıtalar Yeniden Birleşiyor". KURIOUS. 4 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Eylül 2020.
  92. Nimmo, F.; Price, G. D.; Brodholt, J.; Gubbins, D. (Şubat 2004), "The influence of potassium on core and geodynamo evolution" (PDF), Geophysical Journal International, 156 (2), ss. 363-76, Bibcode:2003EAEJA.....1807N, doi:10.1111/j.1365-246X.2003.02157.x, 31 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi, erişim tarihi: 16 Mayıs 2018
  93. Gonzalez & Richards 2004, s. 48.
  94. Gubbins, David; Sreenivasan, Binod; Mound, Jon; Rost, Sebastian (Mayıs 19, 2011), "Melting of the Earth's inner core", Nature, 473 (7347), ss. 361-63, Bibcode:2011Natur.473..361G, doi:10.1038/nature10068, PMID 21593868
  95. Monnereau, Marc; Calvet, Marie; Margerin, Ludovic; Souriau, Annie (Mayıs 21, 2010), "Lopsided Growth of Earth's Inner Core", Science, 328 (5981), ss. 1014-17, Bibcode:2010Sci...328.1014M, doi:10.1126/science.1186212, PMID 20395477
  96. Stacey, F. D.; Stacey, C. H. B. (Ocak 1999), "Gravitational energy of core evolution: implications for thermal history and geodynamo power", Physics of the Earth and Planetary Interiors, 110 (1–2), ss. 83-93, Bibcode:1999PEPI..110...83S, doi:10.1016/S0031-9201(98)00141-1
  97. Meadows 2007, s. 34.
  98. Stevenson 2002, s. 605.
  99. van Thienen, P.; Benzerara, K.; Breuer, D.; Gillmann, C.; Labrosse, S.; Lognonné, P.; Spohn, T. (Mart 2007), "Water, Life, and Planetary Geodynamical Evolution", Space Science Reviews, 129 (1–3), ss. 167-203, Bibcode:2007SSRv..129..167V, doi:10.1007/s11214-007-9149-7 In particular, see page 24.
  100. Gough, D. O. (Kasım 1981), "Solar interior structure and luminosity variations", Solar Physics, 74 (1), ss. 21-34, Bibcode:1981SoPh...74...21G, doi:10.1007/BF00151270
  101. Ribas, Ignasi (Ağustos 2008). "The Sun and stars as the primary energy input in planetary atmospheres". Proceedings of the International Astronomical Union (İngilizce). 5 (S264): 3-18. doi:10.1017/S1743921309992298. ISSN 1743-9221. 24 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi.
  102. Schröder, K.-P.; Connon Smith, Robert (2008), "Distant future of the Sun and Earth revisited", Monthly Notices of the Royal Astronomical Society, 386 (1), ss. 155-63, arXiv:0801.4031$2, Bibcode:2008MNRAS.386..155S, doi:10.1111/j.1365-2966.2008.13022.x
  103. Cain, Fraser (2007), "When Our Galaxy Smashes Into Andromeda, What Happens to the Sun?", Universe Today, 17 Mayıs 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 16 Mayıs 2007
  104. Cox, T. J.; Loeb, Abraham (2007), "The Collision Between The Milky Way And Andromeda", Monthly Notices of the Royal Astronomical Society, 386 (1), s. 461, arXiv:0705.1170$2, Bibcode:2008MNRAS.386..461C, doi:10.1111/j.1365-2966.2008.13048.x
  105. O'Malley-James, J. T.; Greaves, J. S.; Raven, J. A.; Cockell, C. S. (2014), "Swansong Biospheres II: The final signs of life on terrestrial planets near the end of their habitable lifetimes", International Journal of Astrobiology, 13 (3), ss. 229-243, arXiv:1310.4841$2, Bibcode:2014IJAsB..13..229O, doi:10.1017/S1473550413000426
  106. Heath, Martin J.; Doyle, Laurance R. (2009). "Circumstellar Habitable Zones to Ecodynamic Domains: A Preliminary Review and Suggested Future Directions". arXiv:0912.2482$2.
  107. Caldeira, Ken; Kasting, James F. (Aralık 1992), "The life span of the biosphere revisited", Nature, 360 (6406), ss. 721-23, Bibcode:1992Natur.360..721C, doi:10.1038/360721a0, PMID 11536510
  108. Franck, S.; Block, A.; von Bloh, W.; Bounama, C.; Schellnhuber, H. J.; Svirezhev, Y. (2000), "Reduction of biosphere life span as a consequence of geodynamics", Tellus B, 52 (1), ss. 94-107, Bibcode:2000TellB..52...94F, doi:10.1034/j.1600-0889.2000.00898.x
  109. Lenton, Timothy M.; von Bloh, Werner (Mayıs 2001), "Biotic feedback extends the life span of the biosphere", Geophysical Research Letters, 28 (9), ss. 1715-18, Bibcode:2001GeoRL..28.1715L, doi:10.1029/2000GL012198
  110. Bond, W. J.; Woodward, F. I.; Midgley, G. F. (2005), "The global distribution of ecosystems in a world without fire", New Phytologist, 165 (2), ss. 525-38, doi:10.1111/j.1469-8137.2004.01252.x, PMID 15720663
  111. van der Maarel 2005, s. 363.
  112. Kadereit, G.; Borsch, T.; Weising, K.; Freitag, H. (2003), "Phylogeny of Amaranthaceae and Chenopodiaceae and the Evolution of C4 Photosynthesis" (PDF), International Journal of Plant Sciences, 164 (6), ss. 959-86, doi:10.1086/378649, 18 Ağustos 2011 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi, erişim tarihi: 29 Temmuz 2020
  113. O'Malley-James, J. T.; Greaves, J. S.; Raven, J. A.; Cockell, C. S. (2013), "Swansong Biospheres: Refuges for life and novel microbial biospheres on terrestrial planets near the end of their habitable lifetimes", International Journal of Astrobiology, 12 (2), ss. 99-112, arXiv:1210.5721$2, Bibcode:2013IJAsB..12...99O, doi:10.1017/S147355041200047X
  114. Ward & Brownlee 2003, ss. 117–28.
  115. Franck, S.; Bounama, C.; von Bloh, W. (Kasım 2005), "Causes and timing of future biosphere extinction" (PDF), Biogeosciences Discussions, 2 (6), ss. 1665-79, Bibcode:2005BGD.....2.1665F, doi:10.5194/bgd-2-1665-2005, 31 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi, erişim tarihi: 29 Temmuz 2020
  116. Schröder, K.-P.; Connon Smith, Robert (Mayıs 1, 2008), "Distant future of the Sun and Earth revisited", Monthly Notices of the Royal Astronomical Society, 386 (1), ss. 155-63, arXiv:0801.4031$2, Bibcode:2008MNRAS.386..155S, doi:10.1111/j.1365-2966.2008.13022.x
  117. Brownlee 2010, s. 95.
  118. Kasting, J. F. (Haziran 1988), "Runaway and moist greenhouse atmospheres and the evolution of earth and Venus", Icarus, 74 (3), ss. 472-94, Bibcode:1988Icar...74..472K, doi:10.1016/0019-1035(88)90116-9, PMID 11538226, 7 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 29 Temmuz 2020
  119. Guinan, E. F.; Ribas, I. (2002), "Our Changing Sun: The Role of Solar Nuclear Evolution and Magnetic Activity on Earth's Atmosphere and Climate", Montesinos, Benjamin; Gimenez, Alvaro; Guinan, Edward F. (Edl.), ASP Conference Proceedings, The Evolving Sun and its Influence on Planetary Environments, 269, Astronomical Society of the Pacific, ss. 85-106, Bibcode:2002ASPC..269...85G
  120. "The Water Cycle". earthobservatory.nasa.gov (İngilizce). 1 Ekim 2010. 4 Ekim 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Kasım 2020.
  121. Ward & Brownlee 2003, s. 142.
  122. Fishbaugh et al. 2007, s. 114.
  123. "'Dünya'nın yörüngesi değiştirilsin'". arsiv.ntv.com.tr. 4 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Eylül 2020.
  124. Lunine, J. I. (2009), "Titan as an analog of Earth's past and future", European Physical Journal Conferences, cilt 1, ss. 267-74, Bibcode:2009EPJWC...1..267L, doi:10.1140/epjconf/e2009-00926-7
  125. Brownlee 2010, s. 94.
  126. Li, King-Fai; Pahlevan, Kaveh; Kirschvink, Joseph L.; Yung, Yuk L. (Haziran 16, 2009), "Atmospheric pressure as a natural climate regulator for a terrestrial planet with a biosphere", Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America, 106 (24), ss. 9576-79, Bibcode:2009PNAS..106.9576L, doi:10.1073/pnas.0809436106, PMC 2701016$2, PMID 19487662
  127. Billings, Lee. "Fact or Fiction?: We Can Push the Planet into a Runaway Greenhouse Apocalypse". Scientific American (İngilizce). 13 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Kasım 2020.
  128. Minard, Anne (Mayıs 29, 2009), "Sun Stealing Earth's Atmosphere", National Geographic News, 1 Kasım 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 30 Ağustos 2009
  129. Kargel, J. S.; Fegley, M. B. (Mayıs 2003), "Volatile Cycles and Glaciation: Earth and Mars (Now and Near a Red Giant Sun), and Moons of Hot Jupiters", American Astronomical Society, DPS Meeting# 35, #18.08; Bulletin of the American Astronomical Society, cilt 35, s. 945, Bibcode:2003DPS....35.1808K
  130. Yalçın, Ahmet Fuat (Mayıs 2014). "Güneş Enerjisi Ile Elektrik Üreten Güneş Takipli Dikey Perde Tasarımı Ve Analizi" (PDF). İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. 4 Ekim 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Eylül 2020.
  131. Powell, David (Ocak 22, 2007), "Earth's Moon Destined to Disintegrate", Space.com, Tech Media Network, 6 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 1 Haziran 2010
  132. Goldstein, J. (May 1987), "The fate of the earth in the red giant envelope of the sun", Astronomy and Astrophysics, 178 (1–2), ss. 283-85, Bibcode:1987A&A...178..283G
  133. Li, Jianke; Ferrario, Lilia; Wickramasinghe, Daval (Ağustos 1998), "Planets around White Dwarfs", Astrophysical Journal Letters, 503 (1), ss. L151-L154, Bibcode:1998ApJ...503L.151L, doi:10.1086/311546, p. L51
  134. Adams, Fred C.; Laughlin, Gregory (Nisan 1997), "A dying universe: the long-term fate and evolution of astrophysical objects", Reviews of Modern Physics, 69 (2), ss. 337-, arXiv:astro-ph/9701131$2, Bibcode:1997RvMP...69..337A, doi:10.1103/RevModPhys.69.337
  135. Murray, C.D.; Dermott, S.F. (1999). Solar System Dynamics. Cambridge University Press. s. 184. ISBN 978-0-521-57295-8. 1 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2020.
  136. Dickinson, Terence (1993). From the Big Bang to Planet X. Camden East, Ontario: Camden House. ss. 79-81. ISBN 978-0-921820-71-0.
  137. "A Rocky Relationship: Is the Moon Leaving the Earth?". Futurism (İngilizce). 9 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Aralık 2018.
  138. Canup, Robin M.; Righter, Kevin (2000). Origin of the Earth and Moon. The University of Arizona space science series. 30. University of Arizona Press. ss. 176-77. ISBN 978-0-8165-2073-2. 1 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2020.
  139. Dorminey, Bruce (31 Ocak 2017). "Earth and Moon May Be on Long-Term Collision Course". Forbes. 1 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Şubat 2017.
  140. Dyson, Freeman J. (1979). "Time Without End: Physics and Biology in an Open Universe". Reviews of Modern Physics. 51 (3): 447-60. Bibcode:1979RvMP...51..447D. doi:10.1103/RevModPhys.51.447. 5 Temmuz 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Temmuz 2008.
Genel
  • Adams, Fred C. (2008), "Long term astrophysical processes", Bostrom, Nick; Ćirković, Milan M. (Edl.), Global catastrophic risks, Oxford University Press, ISBN 978-0-19-857050-9, 7 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 29 Temmuz 2020.
  • Brownlee, Donald E. (2010), "Planetary habitability on astronomical time scales", Schrijver, Carolus J.; Siscoe, George L. (Edl.), Heliophysics: Evolving Solar Activity and the Climates of Space and Earth, Cambridge University Press, ISBN 978-0-521-11294-9.
  • Calkin, P. E.; Young, G. M. (1996), "Global glaciation chronologies and causes of glaciation", Menzies, John (Ed.), Past glacial environments: sediments, forms, and techniques, Glacial environments, 2, Butterworth-Heinemann, ISBN 978-0-7506-2352-0.
  • Cowie, Jonathan (2007), Climate change: biological and human aspects, Cambridge University Press, ISBN 978-0-521-69619-7.
  • Fishbaugh, Kathryn E.; Des Marais, David J.; Korablev, Oleg; Raulin, François; Lognonné, Phillipe (2007), Geology and habitability of terrestrial planets, Space Sciences Series of Issi, 24, Springer, ISBN 978-0-387-74287-8.
  • Gonzalez, Guillermo; Richards, Jay Wesley (2004), The privileged planet: how our place in the cosmos is designed for discovery, Regnery Publishing, ISBN 978-0-89526-065-9, 1 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 29 Temmuz 2020.
  • Hanslmeier, Arnold (2009), "Habitability and cosmic catastrophes", Advances in Astrobiology and Biogeophysics, Springer, ISBN 978-3-540-76944-6, 7 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 29 Temmuz 2020.
  • Hoffman, Paul F. (1992), "Supercontinents" (PDF), Encyclopedia of Earth System Sciences, Palaeogeography, Palaeoclimatology, Palaeoecology, 95 (1–2), Academic press, Inc, ss. 172-173, Bibcode:1992PPP....95..172A, doi:10.1016/0031-0182(92)90174-4.
  • Lunine, Jonathan Irving; Lunine, Cynthia J. (1999), Earth: evolution of a habitable world, Cambridge University Press, ISBN 978-0-521-64423-5, 7 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 29 Temmuz 2020.
  • Meadows, Arthur Jack (2007), The future of the universe, Springer, ISBN 978-1-85233-946-3, 1 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 29 Temmuz 2020.
  • Nield, Ted (2007), Supercontinent: ten billion dates in the life of our planet, Harvard University Press, ISBN 978-0-674-02659-9.
  • Myers, Norman (2000), "Biodiversity Loss", Peter H. Raven; Tania Williams (Edl.), Nature and human society: the quest for a sustainable world : proceedings of the 1997 Forum on Biodiversity, National Academies, ss. 63-70, ISBN 978-0-309-06555-9.
  • Palmer, Douglas (2003), Prehistoric past revealed: the four billion date history of life on Earth, University of California Press, ISBN 978-0-520-24105-3.
  • Reaka-Kudla, Marjorie L.; Wilson, Don E.; Wilson, Edward O. (1997), Biodiversity 2 (2nd bas.), Joseph Henry Press, ISBN 978-0-309-05584-0.
  • Roberts, Neil (1998), The Holocene: an environmental history (2nd bas.), Wiley-Blackwell, ISBN 978-0-631-18638-0.
  • Stevenson, D. J. (2002), "Introduction to planetary interiors", Hemley, Russell Julian; Chiarotti, G.; Bernasconi, M.; Ulivi, L. (Edl.), Fenomeni ad alte pressioni, IOS Press, ISBN 978-1-58603-269-2, 30 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 29 Temmuz 2020.
  • Tayler, Roger John (1993), Galaxies, structure and evolution (2nd bas.), Cambridge University Press, ISBN 978-0-521-36710-3, 7 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 29 Temmuz 2020.
  • Thompson, Russell D.; Perry, Allen Howard (1997), Applied Climatology: Principles and Practice, Routledge, ss. 127-28, ISBN 978-0-415-14100-0.
  • van der Maarel, E. (2005), Vegetation ecology, Wiley-Blackwell, ISBN 978-0-632-05761-0.
  • Ward, Peter Douglas (2006), Out of thin air: dinosaurs, birds, and Earth's ancient atmosphere, National Academies Press, ISBN 978-0-309-10061-8.
  • Ward, Peter Douglas; Brownlee, Donald (2003), The life and death of planet Earth: how the new science of astrobiology charts the ultimate fate of our world, Macmillan, ISBN 978-0-8050-7512-0.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.