Sovyetler Birliği'nde insan hakları

Sovyetler Birliği, Komünist Parti üyelerinin devlet kurumları ile diğer örgütlerdeki tüm kilit pozisyonları elinde bulundurduğu sosyalist federasyondu. Medeni ve siyasi haklar büyük bir ölçüde sınırlandırılmış ve nüfusun tamamı devlet ideolojisi ile politikalarını desteklemek için seferber edilmişti. Özgür sendikalar, özel şirketler, resmî olarak izin verilmemiş kiliseler ya da muhalefet siyasi partiler gibi bağımsız siyasi eylemler kabul edilmemekteydi. Devletin Marksizm-Leninizm ideolojisine olan bağlılığı Sovyet vatandaşlarının özel mülkiyet haklarını sınırlandırmaktaydı. 1960'larda Sovyet insan hakları eylemcilerinin belirttiği üzere 1936 Anayasasının resmî hükümleri ile doğrudan tezat oluşturmaktaydı. 1970'lerin sonuna kadar yürürlükte olan bu anayasa toplanma ve dernek kurma özgürlüğü gibi çeşitli hakları garanti altına almaktaydı.

Şu madde dizisinin bir parçasıdır:
Sovyetler Birliği
devlet yapısı

Rejim

Rejim siyasi iktidarı elinde tutmayı gizli polis, devlet kontrolü altında olan kitle iletişim araçları yoluyla yayılan propaganda, kişi kültü, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, tüm nüfusun eylemlerinin izlenmesi, siyasi tasfiyeler, belirli zümrelerin üzerinde baskı ve yıldırma politikaları gibi yöntemlerle başarmaktaydı. 1977 yılında kabul edilen yeni anayasa ile ilk defa açık ve seçik olarak, resmen Parti'nin ülkenin liderliğinde itici güç olma konumu deklare edilmiştir.

İnsan hakları ve yasal sistem üzerine Sovyet kavramı

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'ne göre insan hakları tüm insanların aralarında yaşam ve özgürlük hakkı, ifade özgürlüğü, kanun önünde eşitlik gibi "temel hak ve özgürlükler ile kültürel faaliyetlere katılma, beslenme ve çalışma hakkı gibi sosyal, kültürel ve ekonomik haklardan istifade edebilmesini öngörür.[1]

Ancak insan hakları üzerine Sovyet kavramı Batı'dan çok farklıydı. Batı dünyası hukuk teorisine göre insan hakları hükûmete karşı bireylerin yararlandığı hak ve özgürlükler iken Sovyet yasası bunun tersini beyan ediyordu.[2] Sovyet devletinin insan haklarının kaynağı olduğu farzediliyordu.[3] Dolayısıyla Sovyet hukuk sistemi hukuğun siyasetin bir kolu olduğunu ve mahkemelerin devlet vekilleri olduğunu öngörüyordu.[4] Sovyet gizli polis kuruluşlarına geniş yargısız hareket etme gücü verilmişti. Rejim, Andrey Vişinski gibi Sovyet hukuk teorisyenleri tarafından "burjuva ahlâkı"nın örnekleri sayılan[5] Batı dünyasında esas olan hukukuğun üstünlüğü prensibini, medeni hak ve özgürlükleri, kanunların bireyi korumasını ve mülkiyet hakkını tamamen ortadan kaldırmıştır.[6][7] Vladimir Lenin'e göre sosyalist mahkemelerin amacı "terörü yok etmek değil...gerçekliğini kanıtlamak ve prensipte yasallaştırmaktır".[4]

Tarihçi Robert Conquest Sovyet seçim sistemini "tüyler ürpetici gerçeklere bir insan yüzü koyan bir dizi uydurma kurum ve düzenlemeler: çok büyük terör estirilen bir zamanda kabul edilmiş ve insan haklarını garanti altına alan model anayasa, yalnızca tek adayın olduğu ve %99'un oy verdiği seçimler; muhalefet olarak ya da çekimser tek bir elin bile kaldırılmadığı bir parlamento" olarak tanımlamıştır.[8] Sergei Kovalev "tüm ana medeni ve siyasal hakların sayıldığı anayasanın meşhur 125 nolu maddesi"ni hatırlar. Ancak diğer mahkûmlarla birlikte suiistimal şikayetleri için bu maddeyi yasal dayanak olarak kullanmak istediklerinde savcının argümanının "Anayasa sizin için yazılmadı, Amerikan Zenciler için yazıldı, böylece Sovyet vatandaşlarının ne kadar mutlu bir yaşamı olduğunu bilsinler diye" olduğunu aktarır.[9]

Suç yasaların ihlâli olarak belirlenmiyordu ve Sovyet devleti ile toplumunu tehdit edebilecek her türlü eylem suç olarak sayılıyordu. Örneğin kâr sağlama arzusu kerşı devrimci bir eylem olarak yorumlanıp ölüm cezası verilebiliyordu.[4] 1928 ila 1931 yılları arasında milyonlarca köylünün tasfiyesi ve tehciri Sovyet Medeni Kanunu çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.[4] Bazı Sovyet hukuk bilginleri hatta suçun olmadığı durumlarda dahi "adli baskı"nın uygulanabileceğini belirtmişlerdir.[4] Ukrayna Çekasının şefi Martin Latsis "Suçlanan kişinin Sovyetlere karşı silah ile mi sözleri ile mi başkaldırdığını görmek için dosyasındaki suçlayıcı kanıtlara bakma. Bunun yerine ona hangi sınıftan olduğunu, geçmişini, eğitimini, mesleğini sor. Suçlanan kişinin akıbetini belirleyecek olan sorular bunlardır. Kızıl Terör'ün anlamı ve esası budur" dviye açıklamıştır.[10]

Kamuya açık mahkemelerin amacı "suçun işlenip işlenmediğini kanıtlamak değil (çünkü bu önceden uygun Parti yetkilileri tarafından belirlenmiştir) halkın eğitimi için bir başka siyasi ajitasyon ve propaganda zemini sağlamaktır.(örnek olarak Moskova Davaları'na bakınız). Parti üyesi olmak zorunda olan savunma avukatları da müvekkillerinin suçlu olduğunu önceden kabul etmek zorundaydı.[4]

Siyasi ifade özgürlüğü

1930'larda ve 1940'larda Sovyet gizli polis teşkilatları Çeka, OGPU ve NKVD tarafından siyasal baskılar uygulanmıştır.[11] Gönüllü ya da zorla çalıştırılan geniş sivil muhbirler hükûmet için bilgi toplamak ve muhalif olduğundan şüphelenilen kişileri bildirmek için kullanılıyordu.[12]

Sovyet siyasal baskısı de facto ve de jure olarak Sovyet sisteminin düşmanları olarak algılanan kişileri izleme ve cezalandırma sistemiydi. Teorik temeli sınıf mücadelesini açıklayan Marksizm teorisiydi. "Baskı" ve "terör" gibi kelimeler resmî kullanımda olan terimlerdi çünkü proletarya diktatörlüğünün Marksizm tarafından proletarya sınıfının karşısında olduğu belirtilen diğer sosyal sınıfların direnişini bastırması öngörülüyordu. Baskının yasal dayanağı Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'nin Ceza Kanunu'nun 58. maddesi ve diğer Sovyet cumhuriyetlerinin benzer maddeleri ile resmîleştirilmişti. Sosyalizmin gelişmesi sonucu sınıf savaşının keskinleşmesi Stalinci terör sırasında ilân edilmiştir.

Edebi ve bilimsel ifade özgürlüğü

Sovyetler Birliği'nde sansür yaygın ve etkin bir biçimde uygulanmaktaydı.[13] Bunun sonucunda hükûmet tarafından yasaklanan edebiyat eserlerinin gizlice kopyalanması ve dağıtılması anlamına gelen Samizdat ortaya çıktı. Sanatın, edebiyatın, eğitimin ve bilimin muzaffer proletaryaya hizmet etmesi öngörüldüğünden çok sıkı ideolojik inceleme altındaydılar. Ereksel olarak yönlendirilmiş ve sosyalizm ile komünizmi yüceltme amacı taşıyan sosyalist gerçekçilik bu tarz sanat ve edebiyata örnektir. Tüm beşeri ve sosyal bilimler tarihsel materyalizme tamamen uyup uymadıkları konusunda kontrol edilmekteydi.

Tüm doğa bilimleri diyalaektik materyalizmin felsefi temeline göre şekillendirilmeliydi. Genetik, sibernetik ve karşılaştırmalı linguistik gibi çok sayıda bilimsel alan "burjuva sözdebilimi" diye yaftalanarak bazı dönemlerde Sovyetler Birliği'nde yasaklanmıştır. Bir dönem, bilimsel çevrelerde sözdebilim olarak kabul edilen Lysenkoizm ise ziraat ve biyolojide tercih edilmiştir. 1930'larda ve 1940'larda çok sayıda önde gelen bilim insanı "halk düşmanı" ilân edilerek tutuklanmışlardır. Bazı biliminsanları tutuklu olarak Şaraşkalarda (Gulag çalışma kamp sistemi içinde araçtırma ve geliştirme laboratuvarları) zorla çalıştırılmışlardır.

Sovyetler Birliği'nin tüm büyük kurum ve kuruluşlarından KGB'ye bağlı Birinci Şube bulunmaktaydı. Birinci Şubeler çalışma yerinde gizlilik ve siyasi güvenlikten sorumluydu.

Sovyet Ceza Kanununa göre Sovyet otoritesini zayıflatmaya yönelik ajitasyon ve propaganda malzemelerini bulundurmak ya da Sovyet Devleti'ni ve sosyal sistemini kötüleyen edebi eserleri ve malzemeleri yaymak 2 ila 5 yıllık hapis cezasına tabiydi; suçun ikinci kere tekrarı durumunda 3 ila 10 yıl hapis cezası verilebiliyordu.[14]

Oy kullanma hakkı

Komünist ideologlara göre işçi sınıfının gerçek iradesini temsil eden Sovyet Sovyet siyasi sistemi gerçek demokrasiydi. Özellikle 1936 Sovyet Anayasası gizli oylama ile doğrudan genel oy hakkını garantiye almıştı.[15] Ancak uygulama prensiplerden çok farklıydı. Örneğin Haziran 1987 seçimlerinde tüm adaylar genel seçimlerden önce Komünist Parti örgütleri tarafından seçilmişti.

Ekonomik haklar

Bazı sınırlamalarla kişisel mülkiyete izin verilmekteydi ancak gayrimenkul çoğunlukla Devlet malıydı.[16] Sağlık, barınma, eğitim ve beslenme tam istihdam ve işyerlerinde kurulu ekonomik refah yapıları sayesinde devlet garantisi altındaydı.[16]

Ancak bu garantiler pratikte her zaman uygulanmamıştır. Sıklıkla görülen kıtlık vakalarından biri olan 1932-1933 yılı kıtlığında beş milyon kişi yeterli gıda bulamadıkları için açlıktan ölmüştür.[17] 1932-33 Kıtlığı'nın ana sebebi Sovyet kolektivizasyonudur.[18]

Ekonomik koruma yaşlı ve malûllara bağlanan aylıklarla sağlanmıştır.[19]

Toplanma ve dernek kurma özgürlüğü

Toplantı ve dernek kurma özgürlükleri sınırlıydı. İşçilerin bağımsız sendikalar kurmasına izin yoktu. Varolan tüm sendikalar Devlet tarafından örgütleniyor ve kontrol ediliyordu.[20] Öncü hareketi ve Komsomol gibi tüm siyasi gençlik örgütleri Komünist Parti'nin politikalarının uygulanmasına hizmet ediyordu. İzin verilmeyen siyasi örgütlere katılım hapis ile cezalandırılabiliyordu.[14] Çalışma kamplarında örgütlenmenin cezası ölümdü.[14]

Din özgürlüğü

Astrahan'da Sovyet döneminde otobüs terminali olarak kullanılmış olan St. Vladimir Katedrali.

Sovyetler Birliği ateizmi teşvik ediyordu. Bu amaçla Komünist rejim kilise mallarına el koymuş, dini küçük düşürmüş, inanç sahiplerini taciz etmiş ve okullarda ateizmin yayılmasını sağlamıştır. Ancak belirli dinlere karşı yapılacak eylemler Devlet çıkarları doğrultusunda belirleniyordu ve çok organize olan dinler hemen yasadışı ilân edilmemiştir.

Ortodoks rahiplere ve inananlara uygulanan eylemler arasında işkence; tutuklu kamplarına, çalışma kamplarına ya da akıl hastanelerine gönderme; ve idam sayılabilir.[21][22][23][24] Çok sayıda Ortodoks ve diğer inanç sahipleri, dinî inançlarından vazgeçirilmek amacıyla psikolojik işkence ve zihin kontrolü deneylerine zorla tabi tutulmuştur.[22][23][25][26]

Dini gerekliliklerini yerine getiren Ortodoks Hristiyanlar komünist örgütlere üye olamıyor ve önemli görevlere getirilmiyorlardı. Din karşıtı propaganda hükûmet tarafından destekleniyor ve teşvik ediliyordu buna karşın Kilise'nin kamuoyuna açıklama yapması yasaktı. din okulları kapatılmış ve kilisenin yayım yapması yasaklanmıştı. Ateizm okullar, komünist örgütler ve basın-yayın yoluyla yayılmaktaydı. Tanrısızlar Derneği gibi örgütler kurulmuştu.

Ulaşım özgürlüğü

Svetlana Alliluyeva, Josef Stalin'in kızı, 1935 yılında babası ile birlikte. Alliluyeva 1967 yılında Yeni Delhi yoluyla Sovyetler Birliği'nden kaçmış Stalin rejimini ve Sovyet hükûmetini suçlamıştır. 1984 yılında SSCB'ye geri dönmüş, başvurusu üzerine tekrar Sovyet vatandaşlığına alınmıştır.

Yurtdışına yolculuk ve göç hükûmet izni olmadan yasaktı. 1970'lerde ülkeden ayrılmasında izin verilmeyen ve bunun için gösteri yapan kişiler "otkaznikler" olarak bilinir. Sovyet Ceza Kanununa göre yurtdışından dönmeyi reddetmek ihanet olarak değerlendiriliyor ve 10-15 yıllık hapis cezası veya tüm mallara el konulması ve idam ile cezalandırılıyordu.[14]

Sovyetler Birliği'nde kullanılan dahili pasaport sistemi ile ikâmet kayıt sistemi olan "propiska" Sovyet vatandaşlarının ilke içinde göçünü sınırlandırmaktaydı. Sovyet tarihi boyunca uzunca bir süre dahili pasaport verilmeyen köylüler izin almadan kente göç edememişlerdir. Eski hükümlüler bulundukları şehir sınırlarından 101 km'den daha fazla uzakta yaşamalarına izin verilmemekteydi. Kapalı şehirlere ve SSCB devlet sınır bölgelerine yolculuk kesinlikle kontrol altında tutulmakta ve zorlukla izin verilmekteydi. Yurtdışına kaçmaya teşebbüs etmenin cezası 1 ila 3 yıl arasında hapis idi.[14]

İnsan hakları hareketi

Sovyetler Birliği'nde insan hakları eylemcileri düzenli olarak tacize, baskıya ve tutuklamalara maruz kalmışlardır. Çeşitli vakalarda Andrey Saharov gibi insan hakları kampanyası yapanların kamuoyunda tanınmışlıkları hareketlerinin tamamen kapatılmasını engellemiştir.

SSCB ve Sovyet Bloğu üyesi diğer ülkeler ulusal hakimiyet haklarına tecavüze etmesi ve "aşırı adlî" olmasını bahane ederek 1948 yılı Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'ni oylamasına katılmamışlardır.[27]:167–169 Her ne kadar SSCB ve müttefiklerinin bazıları 1966 yılı Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ni imzalamışlarsa da bu sözleşmeler ne Komünist rejim altında yaşayan insanlar tarafından iyi biliniyordu ne de Komünist yetkililer tarafından ciddiye alınıyordu. Batı hükûmetleri yumuşama döneminin başında insan hakları konularına çok fazla odaklanmadılar.[28]:117

Yine de 1960'ların sonu ile 1970'lerde "hakların savunucusu" (pravozaşçitniki) diye bilinen muhalif akımın içinden daha örgütlenmiş bir insan hakları hareketi büyümüştür.[29] En önemli samizdat yayınlarından biri olan Хро́ника теку́щих собы́тий (Güncel Olaylar Kroniği)[30] Birleşmiş Milletler'in 1968 yılını Uluslararası İnsan Hakları Yılı olarak ilân etmesinden sonra başlamıştır.

Sonraki yıllarda çeşitli insan hakları grupları ortaya çıktı: SSCB'de İnsan Haklarının Savunulması için İnisiyatif Grubu (1969); SSCB'de İnsan hakları Komitesi (1970); ve 1973'te Uluslararası Af Örgütü'nün SSCb şubesi gibi.[31] Bu gruplar insan hakları için başvurular kaleme aldı, dilekçeler için imza topladılar ve mahkemelere katıldılar.

Varşova Paktı'nın sekiz üye ülkesi Helsinki Nihai Senedi'ni 1975 Ağustos'unda imzaladılar. Nihai Senedin "üçüncü sepeti" içinde geniş insan kaynakları ile ilgili maddeler bulunmaktaydı.[32]:99–100 1976-77 yıllarında Moskova, Kiev, Vilnius, Tiflis ve Yerevan gibi çeşitli şehirlerde Sovyetler Birliği'nin Helsinki Nihai Senedi'ne uyumunu takip etmek için çeşitli "Helsinki İzleme Grupları" kuruldu.[33]:159–194 Bu gruplar farklı insan hakları hareketlerini bir araya getirmeyi başardı.[32]:159–166

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi". Birleşmiş Milletler. 27 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2016.
  2. Lambelet, Doriane. "The Contradiction Between Soviet and American Human Rights Doctrine: Reconciliation Through Perestroika and Pragmatism." 7 Boston University International Law Journal. 1989. pp. 61–62.
  3. Shiman, David (1999). Economic and Social Justice: A Human Rights Perspective. Amnesty International. ISBN 0967533406. 3 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2016.
  4. Richard Pipes Russia Under the Bolshevik Regime, Vintage books, Random House Inc., New York, 1995, ISBN 0-394-50242-6, pages 402403
  5. Wyszyński, Andrzej (1949). Teoria dowodów sądowych w prawie radzieckim (PDF). Biblioteka Zrzeszenia Prawników Demokratów. ss. 153, 162,. 29 Temmuz 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2016.
  6. Richard Pipes (2001) Communism Weidenfled and Nicoloson. ISBN 0-297-64688-5
  7. Richard Pipes (1994) Russia Under the Bolshevik Regime. Vintage. ISBN 0-679-76184-5., pages 401403.
  8. Robert Conquest Reflections on a Ravaged Century (2000) ISBN 0-393-04818-7, page 97
  9. Oleg Pshenichnyi (22 Ağustos 2015). "Засчитать поражение". Grani.ru. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ağustos 2015.
  10. Yevgenia Albats ve Catherine A. Fitzpatrick. The State Within a State: The KGB and Its Hold on Russia Past, Present, and Future, 1994. ISBN 0-374-52738-5.
  11. Anton Antonov-Ovseenko Beria (Russian) Moscow, AST, 1999. Russian text online 11 Kasım 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  12. Koehler, John O. Stasi: The Untold Story of the East German Secret Police. Westview Press. 2000. ISBN 0-8133-3744-5
  13. "A Country Study: Soviet Union (Former). Chapter 9 – Mass Media and the Arts. The Library of Congress. Country Studies". 26 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2016.
  14. Biographical Dictionary of Dissidents in the Soviet Union, 1956–1975 By S. P. de Boer, E. J. Driessen, H. L. Verhaar; ISBN 90-247-2538-0; p. 652
  15. Stalin, quoted in IS WAR INEVITABLE? being the full text of the interview given by JOSEPH STALIN to ROY HOWARD 16 Aralık 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. as recorded by K. UMANSKY, Friends of the Soviet Union, London, 1936
  16. Feldbrugge, Simons (2002). Human Rights in Russia and Eastern Europe: essays in honor of Ger P. van den Berg. Kluwer Law International. ISBN 90-411-1951-5.
  17. Davies and Wheatcroft, p. 401. For a review, see "Davies & Weatcroft, 2004" (PDF). Warwick. 2 Ekim 2009 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2016.
  18. "Ukrainian Famine". Ibiblio public library and digital archive. 3 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Nisan 2011.
  19. A Study of the Soviet economy, Volume 1. International Monetary Fund, Organization for Economic Co-operation and Development. 1991. ISBN 92-64-13468-9.
  20. "A Country Study: Soviet Union (Former). Chapter 5. Trade Unions. The Library of Congress. Country Studies. 2005". 26 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2016.
  21. Father Arseny 1893–1973 Priest, Prisoner, Spiritual Father. Introduction pg. vi–1. St Vladimir's Seminary Press ISBN 0-88141-180-9
  22. "L.Alexeeva, History of dissident movement in the USSR, in Russian". 9 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2016.
  23. "A.Ginzbourg, "Only one year", "Index" Magazine, in Russian". 8 Kasım 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2016.
  24. The Washington Post Anti-Communist Priest Gheorghe Calciu-Dumitreasa By Patricia Sullivan Washington Post Staff Writer Sunday, November 26, 2006; Page C09 http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2006/11/25/AR2006112500783.html 24 Ekim 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  25. Dumitru Bacu (1971) The Anti-Humans. Student Re-Education in Romanian Prisons 27 Eylül 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Soldiers of the Cross, Englewood, Colorado. Originally written in Romanian as Piteşti, Centru de Reeducare Studenţească, Madrid, 1963
  26. Adrian Cioroianu, Pe umerii lui Marx. O introducere în istoria comunismului românesc ("On the Shoulders of Marx. An Incursion into the History of Romanian Communism"), Editura Curtea Veche, Bükreş, 2005
  27. Mary Ann Glendon (2001). A World Made New: Eleanor Roosevelt and the Universal Declaration of Human Rights. New York. ISBN 9780375760464.
  28. Thomas, Daniel C. (2005). "Human Rights Ideas, the Demise of Communism, and the End of the Cold War". Journal of Cold War Studies. 7 (2). ss. 110-141. doi:10.1162/1520397053630600.
  29. Horvath, Robert (2005). "The rights-defenders". The Legacy of Soviet Dissent: Dissidents, Democratisation and Radical Nationalism in Russia. Londra; New York: RoutledgeCurzon. ss. 70-129. ISBN 9780203412855.
  30. A Chronicle of Current Events (in English)
  31. "A Chronicle of Current Events No 17, 31 December 1970 — 17.4 "The Committee for Human Rights in the USSR"". 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Kasım 2016.
  32. Thomas, Daniel C. (2001). The Helsinki Effect: International Norms, Human Rights, and the Demise of Communism. Princeton, N.J: Princeton University Press. ISBN 9780691048598. 21. harf sırasında bulunan |başlık= parametresi line feed character içeriyor (yardım)
  33. Thomas, Daniel C. (2001). The Helsinki effect: international norms, human rights, and the demise of communism. Princeton, N.J: Princeton University Press. ISBN 0691048584.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.