Lümpen proletarya

Lümpen (Almanca: Lumpenproletariat, "proletarya yığını"; "pejmürde proletarya"), başlangıçta Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından ikinci ünlü ortak çalışmaları Alman İdeolojisi`nde (1854) icat edilen terim.

Lümpen sözcüğünün Türk Dil Kurumu online sözlüğündeki açıklaması aşağıdaki gibidir:

1 . Marksçılık akımına göre toplumsal sınıf bilinci olmayan.

2 . İçinde bulunduğu toplumun kültürüne yabancı düşen, sözde bilgili tutum ve davranışlarıyla itici olan; mensup olduğu sınıfın insanlarından kendini üstün göstermeye çalışan, bu yolda itici tavır ve tutum sergileyen, büyük bölümü işçi sınıfından oluşmuş insanlar.

Marx ve Engels'e göre lümpen proletarya

Marx'a göre, lümpen proletaryanın devrime katılmak için özel bir nedeni bulunmuyordu, ve hatta, var olan sınıf yapısının korunması çıkarlarına daha uygundu, çünkü lümpen proletarya hayatı sürdürebilmek için genellikle burjuva ve soylu sınıfa (aristokrasiye) bağımlıydı. Lümpen sınıf, tüketim alışkanlıklarının esir aldığı; tüketme dışında, başkasının üretimini mirasyedi misâli tüketen; mevcûdiyetlerinin hiçbir anlamı olmayan, irâdelerinin üzerine yatarak münzevileşmeyi tercih eden; hiçbir duruşu, tavrı, projesi olmayan insanlardan oluşmaktaydı.

Marks daha sonra bu terimi eserlerinde yorumlamıştır. Marks'ın Louis Bonaparte'ın 18. Brumaire'i (1852) adlı eserinde verdiği Bütün sınıflar tarafından istenmeyenler tanımına dolandırıcılar, itimat hilebazları, genelev sahipleri, çaput ve kemik tüccarları, laternacılar, dilenciler ve toplumun diğer kimsesizleri de dahildir. Buna göre Marx lümpen proletaryayı devrim karşıtı bir güç olarak görüyordu.

Engels, Köylüler Savaşı'nın önsözünde lumpen proletarya'yı şöyle anlatır.

"Lümpen-proletarya, bu karargahını büyük kentlerde kurmuş, bütün sınıflardan gelen en bozulmuş bireyler tortusu, olanaklı tüm bağlaşıklar içinde, en kötü olanıdır. Bu ayaktakımı, tamamen satılık ve küstahtır. Fransız işçileri, devrimler sırasında, evlerin duvarlarına; Hırsızlara ölüm!’ yaftasını yapıştırdıkları ve hatta bunlardan birçoğunu kurşuna dizdikleri zaman, bu işi, kuşkusuz, mülkiyet aşklarından ötürü değil, ama her şeyden önce, bu güruhtan kurtulmanın gerektiği bilinci ile yaptılar. Bu serserileri savunucu olarak kullanan, ya da bunlara dayanan her işçi önderi, sadece harekete ihanet ettiğini kanıtlar."[1]

Anarşizm'e göre lümpen proletarya

Mihail Bakunin'e göre gerçek devrimciler hakikaten zincirlerinden başka kaybedecek birşeyleri olmayan "lümpen proleterya, köylüler, işsizler, yasadışılar" gibi, burjuva sınıfının yozlaştırıcı etkisinden en uzak, coşkulu, başkaldırı içgüdüleri en güçlü olan "marjinal" kesimlerdir. Bakunin' göre gerçek devrimci güçler, derinliklerdeki, uygarlaşmanın dışındaki halk yığınlarıdır. Frantz Fanon da umudunu yurtlarından koparılmış, yoksullaşmış, belli bir mekan ve işe bağlı olmayan lümpen proletarya'ya, sınıfsal bağlar dahil olmak üzere toplumsal bağlardan yoksun toplumsal gruplara bağlamıştır.[2]

Laclau ve Mouffe'ye göre lümpen proletarya

Ernesto Laclau'ya göre Marx çağdaş toplumlardaki sınıf çatışmasını burjuva ve proletarya olarak iki karşıt toplumsal kamp üzerinden serimlemeye çalışırken, yaşam standartları açısından proletaryaya benzemesine rağmen, sınıf bilincine sahip olmayan ve bu nedenle de gerici bir takım entrikalara alet olabilecek pozisyondaki güruhu "lümpen proletarya" olarak tanımlamıştır. Laclau'ya göre Marx bu yeni özne kavramlaştırması ile aslında sınıflar ve sınıf çıkarları arasında kurduğu temsil ilişkisinin yeterince kapsayıcı olmadığını kabul etmek yerine, soruna bir gerekçelendirme üretmiştir. Onun bu çabası, temsiliyet krizini aşma çabası olarak değerlendirilebilir.[3]

Laclau'ya göre Marx'ın temsiliyet kavramlaştırması, "proleterya" ve "lümpen proleterya" arasında yeni bir ikileme yol açmış, yeni bir hiyerarşi ortaya çıkarmıştır. Üretici güçlerin gelişiminin ürünü olan proletaryanın kavramsal gösterimi için, diğer heterojen fazlalık, marjinal bir mevcudiyete indirgenmiştir. İstiktrarsız toplumsallık ve yoksulluğun ifadesi olan gruplar "lümpen proleterya" olarak adlandırılarak, iktidarın dışladığı bu "sefil" kesim, sınıf çıkarları ve ittifak ihtimalleri nedeniyle burjuva sınıfına bağlanmıştır. Bu yolla bir yandan iki sınıflı toplumsallık yeniden inşa edilirken, diğer yandan da eksik temsiliyet sorunu aşılmaya ve proletaryaya anlamsal bir istikrar kazandırılmaya çalışılmıştır.[3]

Laclau ve Mouffe, Marx'ın ayrıcalık atfettiği homojen proletarya yerine, "lümpen" adı altında göz ardı edilen ve sistem dışında bırakılan heterojen grupların, toplumsallığın yeni ve çağdaş aktörleri olabileceğini ileri sürerek, Marx'ı bir anlamda ters düz ederler. Laclau ve Mouffe'ye göre toplumsal mücadelenin öznelerinin sadece işçiler olacağının hiçbir ampirik ve toplumsal sağlaması yoktur ve işsizler, sefih serseriler, küçük suçlular ve iktidarın dışladığı bütün kesimler çağdaş siyasetin geçmişte görmezden geldiği, fakat şimdi göz ardı edilemeyecek derecede önemli bir özelliğe sahiptir.[3]

Kaynakça

  1. Friedrich Engels, Köylüler Savaşı' na Önsöz, sayfa 13
  2. Ümit Aktaş, Anarşizm, Metamorfoz Yayıncılık.,
  3. Deniz Kundakçı, Pragmatizm versus Post-Marksizm, Rorty ve Laclau-Mouffe Örneğinde İki Farklı Demokratik Siyaset Anlayışı, 10 Temmuz 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Hiperlink Yayınları, 2015, sayfa 163

Dış bağlantılar

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.