Merzifonlu Çalık Hacı Ali Paşa

Merzifonlu Çalık Hacı Ali Paşa, II. Ahmed saltanatında, 27 Mart 1692 - 27 Mart 1693 tarihleri arasında bir yıl bir gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'dan sonra Merzifon'un çıkardığı ikinci sadrazamdır.

Merzifonlu Çalık Hacı Ali Paşa
Osmanlı Sadrazamı
Görev süresi
27 Mart 1692 - 27 Mart 1693
Hükümdar II. Ahmed
Yerine geldiği Bahadırzade Arabacı Ali Paşa
Yerine gelen Bozoklu (Bıyıklı) Mustafa Paşa
Kişisel bilgiler
Doğum Merzifon
Ölüm 1698
Bursa

Hayatı

Merzifon doğumlu Türk asıllıdır.[1] Sonradan İstanbul'a gelmiş hemşehrisi olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa yanına girip onun yanında yetişmiştir. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa 1676'da sadrazam olunca kapıcılar kethüdası görevi verilmiştir. Merzifonlu idam edildikten sonra, hacca gitmiştir. Oradan döndükten sonra 1685'te Çavuşbaşı, 1686'da Sakız Adası muhafızı oldu. Aralık 1698'de Sakız muhafızlığını Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'ya bırakarak; Kandiye valisi tayin edildi. 1690'da Erzurum valiliğine atandı. Bu görevi yaparkan Anadolu'dan cepheye asker sevkine memur edilmiştir. Temmuz 1690'da İstanbul'a dönerek sadaret kaymakamlığı yapmıştır.[1]

Oradan Diyarbakır valiliğine atanmıştır. Bu görev için maaş hazineden verilen 4-5 yük akçe olup diğer valiliklere nispetle düşük olmakla beraber Diyarbakır valileri geleneksel olarak "Badihava" adı verilen valinin keyfine göre halktan toplanan bir vergi geliri de bulunmaktaydı. Hacı Ali Paşa adil olmayan bu vergiyi toplamak istemediği için ve hazineden verilen geliri az bulduğu için bu görevi önce almak istememiş; ama sonra hazineden verilen maaşın 30 yük akçaya çıkartılması üzerine bu görevi kabul etmiştir.[2]

1692'de "araba meselesi" dolayısıyla Sadrazam Bahadırzade Arabacı Ali Paşa'yı azil etmeye karar veren II. Ahmet'in danışmanları İstanbul'daki sadrazam kaymakamlığı görevindeki başarısını överek Hacı Ali Paşa'yı sadrazam tayin edilmesini tavsiye etmişlerdir. Böylece Diyarbakır Valisi olan Hacı Ali Paşa 27 Mart1692 sadrazamlığa atanmış ve hızla Edirne'ye gelmesi için haberci gönderilmiştir. II. Ahmet yeni sadrazamı Edirne'ye girerken Mevlevi Şeyhi kıyafeti ile gizlice seyre gelmiştir. Fakat bu gizli kalmayıp Hacı Ali Paşa'ya bildirilmiş ve o da alayla şehre girerken bunu bilmemez gibi yapan seyirci Mevlevi şeyhine dua etmesi için bir avuç altın bağışlamıştır.[3]

30 Haziran 1692 günü Hacı Ali Paşa, Avusturya cephesini ziyaret maksadıyla Belgrad kalesine gitmek üzere Edirne'den ayrılmıştır. 2 Ağustos'ta Belgrad'a eriştiği zaman, kaybedilen son meydan savaşından, yani Slankamen Savaşı'ndan, sonra Avusturyalıların Belgrad'a hücumlarının beklendiğini ve Belgrad kalesinin pek müştahkem olmadığını gördü. Bu nedenle hemen Belgrad kalesini tamir ve tahkim ettirilmesine başlattı ve düşman hücumu olursa bir savunma savaşı yapılmasını kabul etti. Bu yapım tamamlandıktan sonra Aralık 1692'de Edirne'ye döndü.[1]

Bu arada 18 Temmuz 1692'de bir Venedik donanma filosu Girit'teki Hanya kalesini kuşatmaya başladı. Fakat kalenin direnişi dolayısıyla bu başarılı olmayıp Venedik filosu geri çekilmek zorunda kaldı.

Hacı Ali Paşa Edirne'ye döndükten sonra devletin mali durumu ile ilgilenmeye başladı. Özel mali salgınlarla devlet gelirleri artırıldı ve devlet giderleri sıkı kontrol altına alındı. Bu sayede hazine birkaç ayda toparlanmış, ancak menfaati bozulanlar rahatsız olmaya başlamışlardır. Bu mali tedbirleri uygulayan Hacı Ali Paşa'nın sürekli yanında bulundurduğu ve son derece dürüst bir şekilde bütün hesap kitap işlerine baktırdığı Başdefterdar Canıbı Ahmet Efendi'yi şikayetlere başlamışlardır.[1]

Şikayetlerin padişah II. Ahmet'e kadar ulaşmasıyla, başdefterdarın görevinden alınması konusunda sadrazama çuhadar vasıtası ile bildirmiştir. Merzifonlu Hacı Ali Paşa'nın bu buyruğu dikkate almayınca Padişah ertesi gün deftardarın görevden alındığını kaydetmektedir ama Hacı Ali Paşa azli yeterli değildir diye bunu uygulamamıştır. Ertesi gün Padişah sadrazama gönderdiği yeni bir hattıhümayunla yeni bir başdefterdar atayıp kendisini görmesi için buyruk vermiştir. Hacı Ali Paşa bunun üzerine eski defterdarı azledip sipahiler ağası Ali Ağa'yı başdefterdar atamıştır. Padişah huzuruna çıktığı zaman ondan bunun nedenini sorduğunda Hacı Ali Paşa, o zamana kadar hiç görülmemiş bir cesaretle, Merzifonlu Hacı Ali Paşa şu cevabı vermiştir:[4]

Defterdarın tutumundan kaynaklanan bir zulüm söz konusu olup tahkikat bunu doğrularsa o zulüm ve fenalığı gerçekte kendim etmiş sayılırım. Zira onu o göreve getiren benim. Şayet zulüm ve fenalık kesinleşirse aslında onu görevden almakla yetinilmesi doğru değildir. Bu emanete hıyanettir ve başkaca kişilere ibret olması bakımından ölümle cezalandırılması gerekir. Ancak hünkârım siz bu derecede garez duyan kişilerin sözlerine kulak vermeye devam ettiğiniz takdirde ben kulunuz da hizmet etme gücümü kaybederim. Emanetinizi kullarınız arasında uygun gördüğünüz bir kişiye vermeniz daha münasip olur...

Hacı Ali Paşa böylece sedaretten istifa ettiğini bildirerek mühr-ü hümayunu padişaha geri vermiştir.

II. Ahmed sadrazamlığı ikinci vezir Bozoklu (Bıyıklı) Mustafa Paşa'ya vermiştir. II. Ahmet sonra Hacı Ali Paşa'yı tekrar kabul etmiş; ona yeni bir valilik verme teklifi yapmış ve eski sadrazam bunu da reddedince emekli olduğu zaman bir arpalık ve has olarak isteği olup olmadığını sormuştur. Hacı Ali Paşa, "Mihaliç" has gelirini istemiştir. Huzurda bulunan yeni sadrazam bunun gelirinin az olduğunu söyleyince Hacı Ali Paşa devletin mali darlık içinde olduğunu ve bu gelire kanaat edeceğini bildirmiştir.[2]

Hacı Ali Paşa azledilmesinden sonra kendine has olarak verilen "Mihaliç" ile sonradan arpalık olarak verilen Kandiye Muhafızlığı gelirleriyle emekli olarak Bursa'da yaşadı. 1698'de Bursa'da oldu. Öldüğünde 60 yaşında idi.

Oğlu Hüseyin Bey medresede eğitim görüp ilmiye sınıfında girmiş ve 1713'te ölmüştür.[5]

Değerlendirme

Devletin çıkarları için padişaha kafa tutabilmiş dirayetli vezirlerdendir. Canip Ahmed Efendi adında bir defterdarı sürekli yanında bulundurması ve son derece dürüst bir şekilde bütün hesap kitap işlerine baktırmasıyla akıllarda kalmıştır. Devletin mali durumunu ve hazine birkaç ayda toparlanmış, ancak menfaati bozulanların şikayetine uğramış ve Sultan bu şikayetlerden etkilenince prensiplerinden ayrılmayıp görevden istifa etmiştir. Uzunçarşılı'nın değerlendirmesinde:[1]

Dürüst ve temiz bir insandı... Yakından tanıyan(lar) fevkalade doğruluğundan bahsederler

demektedir.

Kaynakça

  1. Uzunçarsılı, İsmail Hakkı, (1954) Osmanlı Tarihi III. Cilt, 2. Kısım , XVI. Yüzyıl Ortası ve alarından XVİİ. Yüzyıl Sonuna kadar), Ankara: Türk Tarih Kurumu say.436-440
  2. Defterdar Mehmed Paşa, Zubdeti'l-vekayı, yazma eser
  3. Silahdar Tarihi, Cilt.2
  4. Silahdar tarihi, Cilt 2 say.695
  5. Atayı, Şakayık Zeyli Şerhi

Dış bağlantılar

  • Danişmend, İsmail Hâmi (1971),Osmanlı Devlet Erkânı, İstanbul: Türkiye Yayınevi.
  • Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, (1954) Osmanlı Tarihi III. Cilt, 2. Kısım , XVI. Yüzyıl Ortalarından XVII. Yüzyıl Sonuna kadar), Ankara: Türk Tarih Kurumu (Altıncı Baskı 2011 ISBN 978-975-16-0010) say.436-440
  • Buz, Ayhan, (2009) Osmanlı Sadrazamları, İstanbul: Neden Kitap, ISBN978-975-254-278-5, say.109.
Siyasi görevi
Önce gelen:
Bahadırzade Arabacı Ali Paşa

Osmanlı Sadrazamı

27 Mart 1692 - 27 Mart 1693
Sonra gelen:
Bozoklu (Bıyıklı) Mustafa Paşa
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.