Divitdar Mehmed Emin Paşa

Divitdar Mehmet Emin Paşa (ö. Mayıs 1753, Fustat) I. Mahmud saltanatında, 3 Ocak 1750 - 1 Temmuz 1752 tarihleri arasında iki yıl dört ay on gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.

Divitdar Mehmet Emin Paşa
Osmanlı Sadrazamı
Görev süresi
3 Ocak 1750 - 1 Temmuz 1752
Hükümdar I. Mahmud
Yerine geldiği Naili Abdullah Paşa
Yerine gelen Çorlulu Köse Bahir Mustafa Paşa
Kişisel bilgiler
Ölüm Mayıs 1753
Kahire

Hayatı

Doğum yeri ve tarihi hakkında belgeli kaynak bulunmamaktadır. Babası vezirlik rütbesi ile Basra valisi olan Aşçızade Mehmet Paşa idi. Babasına bu rütbe ve görev Basra Köfrezi'nde donanma kaptanlığı yapmakta iken Basra ve el-Kurne'yı hücumdan kurtarması nedeni ile verilmişti. İsminden ve kendinin ilmiye sınıfına ait olanların girdiği kariyere girmesinden de anlaşıldığı gibi, eğitimini iyi bir medresede yapmıştır. Eğitimini bitirdikten sonra Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tavsiyesi ile Divan-ı Humayın'da divitdarlık görevine atanmıştır. Bu görevde iken Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın çok yakın danışmanı ve damadı olan Kethüda Mehmet Paşa'ya yanında kapılanmış ve sonra onun kızı ile evlenmiştir. Sonra İstanbul mukataacığı muhasebeciliği görevini alıp "hacegan" sınıfına geçmiştir.

28 Eylül 1730'da başlayan Patrona Halil İsyanı sırasında 30 Eylül'de Topkapı Sarayı'nda yapılan toplantıda Zulali Hasan Efendi tarafından Sadrazam İbrahim Paşa'nın idam edilmesine önerisine uyularak ulemanın da fetvası alınarak Sadrazam İbrahim Paşa ve damatları (bu arada Kethüda Mehmed Paşa) Kapılararası'nda boğdurulmuşlar ve cesetleri arabalarla sarydan cıkarılarak isyancılar tarafından İstanbul sokaklarında gezdirilerek hakaret edilmiştir. Bu nedenle bunların yakını olan Divitdar Mehmet Emin Efendi de epey müddet devlet hizmetinden uzak kalmıştır.

Patrona Halil'in ve hempalarının elmine edilmesi ile Divitdar Mehmet Emin şehremini, ruznamce-i evvel ve 1743 Ocak tevcihatında defter emini ve 1742 ve 1743 tevcihatlarında da yeniçeri efendisi ve 29 Aralık 1747'de sadrazam kethüdası olan Yusuf Efendi'nin yerine tersane emini olmuştur. 16 Eylül 1747'de ise vezir olan sadrazam kethüdası Yusuf Efendi'nin yerine Sadrazam kethüdası görevine terfi etmiştir ve bu görevde üç buçuk ay kethüdalık yapmıştır.

Tam 1 Ocak 1750'de Ayazama Kapısından başlayan ve Vefa semtine ve kadar 19 saat süren sayısız ev, konak ve ticarethanenin yanmasına neden olan yangından sorumlu tutulan sadrazam Boynueğri Seyyid Abdullah Paşa 2 Ocak 1750'da azledilince Divitdar Mehmed Emin Paşa'ya onun yerine sadrazamlık görevi verilmiştir. 1 Temmuz 1752 tarihine kadar yaklaşık iki buçuk yıl sadrazamlık görevi yapmıştır.

Divitdar Mehmet Paşa, haşin tabiatli olup devlet ricali ile iyi geçinemeyerek azarlama ile maiyyetini gücendirmek ve devlet işlerinin ahenk içinde yürümesine engel çıkartmakla hemen isim yapmıştır. Bu padişaha kadar erişip I. Mahmut, sözlü olarak sadrazamın kendisine bu haşin ve kırıcı hallerden vazgeçmesi için uyarmasına rağmen Sadrazamın tutumu pek yumuşamamıştır.

Divitdar Mehmet Emin Paşa'nın sadrazamlık döneminde İstanbul bir sıra afet geçirmiştir. Bu afteler dolayısıyla halk Divitdar Mehmet Emin Paşa'nın "uğursuz" olduğuna inandığı ve kendisine "düztaban" lakabı takıldığı belirtilmektedir:[1]

31 Mart 1750'de bir yangın Kapalıçarşı içindeki Bitpazarı, Abacılar, Yorgancılar, Yağlıcılar ve Haffaflar sokaklarındaki dükkanları tamamen yakmış ve sadrazamın ikamet ve görev konağı olan Ağakapısı'da yanmıştır. Ağakapısı ve özel dükkanlar hazineden destek sağlanarak yeniden yapılmıştır.

21 Temmuz 1751'de Karaman Semtinde bir ekmek fırınında başlayan yangın Atpazarı, Kıztaşı, Yeniodalsr semtlerine rüzgâr nedeniyle yayılmıştır. Bu yangında yeniçeri ve sekbanlara ait 162 orta kışlası yanıp sadece 11 kışla kurtarılmıştır. Etmeydanı'nda bulunan Orta Camii de tamamen yanmıştır. Yeni kışlaların yapılması için devlet hazinesi 689 kese altın tutan destek sağlamıştır.[1]

4 Ağustos 1751'de çok şiddetli sağanak yağmur yağmış bu yağmurun tuzlu olduğu iddia edilmişitr. Ortaya çıkan seller özellikle köhne binaların çökmesine neden olmuştur. Taşan Kasımpaşa deresi yoldan birkaç kulaç yükselmiştir. 165 ev, 16 ekmek fırını ve 60 ticarethane yıkılmıştır.[1]

Yine aynı ayda İstanbul'da halk diliyle "taun-u kebir" adı verilen kolera (ve belki de veba) salgını ortaya çıktı. İstanbul'da çok büyük sayıda kiși hayatını bu salgın hastalık sonucu kaybetti ve bazı hanelerde tüm ev halkı sırayla hayatlarını kaybettiler.[1]

O yıl daha Kasım ayı başlamadan 25 Ekim 1751'de bir rüzgâr fırtınası ile birlikte şiddetli kar yağışı ortaya çıktı. Şiddetli rüzgâr şehirdeki çok büyük ağaçları devirdi. Topkapı Sarayı bahçesinde bulunan yüzlerce selvi ağacı yerle bir oldu. Fırtına dolayısıyla Karadeniz'de 2000 ve İzmit Körfezi'nde 42 ufaklı irili deniz vasıtası battı. Kar kalınlığı o kadar fazla idi ki köhne olan çatı ve damlar çöktū. Bu fırtına yıllarca "ağaç kıran fırtınası" olarak halk arasında hatırlandı.[1]

Azledildikten sonra ortaya çıkan ve o zaman "Saray Ağaları Vakası" olarak adlandırılan siyasi skandala göre sadrazamın haşin ve kırıcı tutumundan aksi etkilen devlet ricali ve yüksek saray halkı kendisi aleyhinde devamlı I. Mahmud'u etkilemeye çalışmaktaydılar. Kızlar Ağası olan Beşir Ağa padişahı sadrazamı azletirmeye ikna edemeyince bir değişik komploya baş vurmuştur. Sık olan afetler dolayısıyla adı halk arasında "uğursuzluğu" ile adı çıkan Sadrazamın gerçekten "uğursuz" olduğuna dair inancı pekiştirmek için Yeniçeri Ağası olan Macar Hasan Paşa ile bir yeni komplo hazırlamıştır. Bunlar İstanbul'un çeşitli yerlerinde kasten yangın çıkartmak için anlaşmışlar ve bu anlaşmayı uygulamaya koyulmuşlardı. Sonradan yapılan soruşturmalardan öğerenildiğine göre çıkartılan bu yangınlardan birisinde Sadrazam'ın Suleymaniye semtinde bulunan şahsi konağı yanıp kül olmuştur. Sadrazam bunun nedeni için yaptığı soruşturmada Yeniçeri Ağasına sordugu "neden yangın çıktı?" sorusuna aldığı yanıt "Elimizden bu kadarı gelir!" olmuştu. Bütün bunlar Divitdar Mehmet Emin Paşa sadrazamlıktan azledikten sonra yapılan soruşturmalar sonucu ortaya çıkmıştır ve yeniçeri ağası azledilip sürgüne gönderilmiştir.[1]

Bu sırada padişah I. Mahmud ortaya çıkan afetlerden, halkın bunların nedeninin sadrazamın "uğursuzluğu"'na bağlamasından, sadrazamının devlet ricaline karşı şiddet tutumunu dağıştirmeyip bir yangın sırasında halkın önünde yeniçeri ağasını azarlayıp ona hakaret etmesinden ve gerçekten veya kasıtlı olarak, devlet ricalının sadrazamın tutumundan şikayetçi olmasından etkilenmiş ve sadrazamı azletmeye karar vermiştir.

2 Temmuz 1752 de Babıâli'de Sadrazam'ın tertip ettiği ulufe töreni ile kapıkulu süvarilerinin maaşlarını dağıttığı sırada kapıcılar kethüdası sadrazama bir hatt-ı humâyunla getirip kendisinden mühr-i hümayunu almıştır. Ulufe töreni bozulmayarak maaş dağıtımına defterdarın devam etmesi iradesini de ona tebliğ etmiştir. Sonra kapıcılar kethüdası Divitdar Mehmet Emin Paşa ile birlikte saraya gitmiş ve sabık sadrazam Balıkhane mahbesinde tutuklanmıştır.

Divitdar Mehmet Paşa, ssonra Girit'te Resmo'ya sürgüne gönderilmiştir. Sonra affedilip Şubat 1753'te kasabasında ikamete memur edilmiş ve 1753 Şubat'ta Boynueğri Seyyid Abdullah Paşa'nın yerine Mısır eyaleti valiliği görevine tayin edilmiştir. Fakat Mayıs 1753'te Kahire'ye eriştiği günlerde bilinmeyen bir nedenle beklenmedik bir anda ölmüştür.

Fustat'ta el-Mukattam dağının eteğinde bulunan İmam-ı Şafii hatiresine gömülmüştür.

Değerlendirme

Uzunçarsılı'ya göre iyi bilgili ve gayet tedbirli kararlar alan bir sadrazam idi.

İzzi tarihindeki değerlendirme ise onu [2]

geçimsiz, hiddetli, kalb kırıcı

olarak nitelendirmektedir.

Hâdikatü'l-Vüzera zeyli değerlendirmeye göre

gür sakallı, maarife aşina, müdebbir, vakur ve fevkalâde cömert olduğunu, fakat sadaretinde selefleri gibi müstakil olmadığından iş göremediği

kaydetmektedir. Bundan dolayı devamlı hiddetli ve asabı olduğu çıkartılmaktadır.

Şamdanîzâde,[3] yeniçeri ağasıyla arasının açık olmasından dolayı ağanın sık sık yangınlar çıkarmasının uğursuzluğuna hamledilmek suretiyle azledildiğini beyan etmektedir.

Eserleri

1752'de Divitdar Mehmet Paşa Boğaziçi'nde Küçüksu Mesiresinde Küçüksu Kasrı denilen bir kasır, havuz ve gezinti köprüsü yaptırmıştır.[4] Bu kasrın açılması ilkbaharda köşkün bahçesinde verilen bir ziyaret ile açılmıştır. Bu açılma töreni ve şöleninde 40-50 şair "Nüzhet-ge-i-safa" adı verilen bu mevkii için yazdıkları kasideleri okumuşlardır.[1]

Divitdar Mehmed Paşa, kayınbabası olan ve Patrona Halil isyanında idam edilip isyancıların büyük hakaretlerle şehir içinde cesedini gezdirdikleri Kethüda Mehmed Paşa'nın Süleymaniye'deki konağının bahçesinde metruk olan mezarını ortaya çıkartmış ve bunun yanına bir sebil ile bir de çeşme yaptırmıştır.

Boğaziçi'nde Kandıllı deniz kıyısında merdivenli sokağın alt başındaki bulunan çeşmenin kitabesi bu çeşmenin Divitdar Mehmet Paşa tarafından yaptırıldığına işaret etmektedir. Fakat bu kitabede çeşmenin yapılma tarihinin 1765 olarak gösterilmesi ve Divitdar Mehmet Paşa ölümü 1753 olduğuna göre, bu kitabe bir problem ortaya çıkartmaktadır.

Kaynakça

  1. Sakaoğlu, Necdet, (1999) Bu Mülkün Sultanları, İstanbul:Oğlak Yayınları ISBN 975-3290-6
  2. Süleyman İzzi (1785) Tarih-i İzzi (1744-1747) 2 çıld İstanbul:İbrahim Müteferrika Matbaası (Osmanlıca)
  3. Şem'danî-zâde Fındıklılı Süleyman Efendi, (Haz. Münir Aktepe),(1976-1981) Mür'i't-i Tevarih (Cilt I-III), İstanbul: İEUF Yayınları
  4. Şahsüvaroğlu, İstanbul Sarayları, s. 28.

Dış bağlantılar

Siyasi görevi
Önce gelen:
Seyyid Abdullah Paşa

Osmanlı Sadrazamı

3 Ocak 1750 - 1 Temmuz 1752
Sonra gelen:
Çorlulu Köse Bahir Mustafa Paşa
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.