Emîn

Emin veya Muhammed Emîn Tam Adı: Ebû Abdullâh "Emîn" Muhammed bin Hârûn Reşîd (Arapça:أبو عبد الله محمد الأمين ) (d. 787 - ö. 1 Eylül, 813) altıncı Abbasi halifesidir. Babası Harun Reşid öldüğünde, 809'da, Abbasi Halifesi olmuş; kendi halifeliğini ilan etmiş olan kardeşi Memun ile bir iç savaştan sonra 813'te idam edilip öldürülmesine kadar, 809-813 döneminde dört yıl sekiz ay halifelik yapmıştır.

Emin
Ebu Abdullah Emîn Muhammed
Halife Emin döneminde (811'de) darp edilmişi 1 Abbasi Dinarı sikkesi
Abbâsî Halifesi
Hüküm süresi 809-813
Önce gelen Harun Reşid
Sonra gelen Memûn
Eş(leri) Lubāna bint ‘Alī ibn al-Mahdī
Çocukları

Al-Natiq bi-l-Haqq

Musa bin Emin
Tam ismi
Ebû Abdullâh "Emîn" Muhammed bin Hârûn Reşîd
Hanedan Abbâsî Hanedanı
Babası Harun Reşid
Annesi Zübeyde bint Cafer
Doğum 787
Ölüm 1 Eylül 813
Dini Sünni İslam

Halifelikten önceki yaşamı

Halifelikten önce Muhammed adıyla bilinen Emin, Harun Reşid'in Zübeyde bint Cafer adlı karısından olan oğludur. Zübeyde bint Cafer ikinci Abbasi Halifesi olan Mansur'un küçük kızı idi ve bu nedenle Harun Reşid Muhammed Emin'i diğer erkek kardeşlerine tercih etmekteydi. Muhammed Emin daha beş yaşında iken babası Harun Reşid, ondan birkaç ay daha büyük olan erkek kardeşi (sonradan Memun olarak anılacak) Abdullah'ı tercih ederek, vâris ve veliahd olarak seçti. Daha sonra Muhammed (Emin) ve biraz büyük kardeşi Abdullah (Memun) 12 yaşlarında iken Harun Reşid kendinden sonra halifeliğe Muhammed (Emin)'i ve o ölümünden sonra da Abdullah (Memun)'u halife olarak vâris olarak ilan etti. Abdullah (Memun)'u, Cafer Barmeki'yi hoca ve danışman olarak yanına vererek, genç yaşında Horasan ve Hamedan'in doğusunda bulunan bütün Abbasi topraklarının valisi olarak tayin etti ve bu arazileri yarı bağımsız idare için Horasan merkezi Merv'e gönderdi.

Harun Reşid 802'de büyük bir tantana ile Mekke'ye hacca gitti. Bu münasebetle arka arkaya halifeliğe varis olarak seçtiği her oğluna da bir milyon altın dirhem hediye etti. Ayrıca devletin en yüksek memuru olan vezir şahitliği altında iki buyruk hazırlattı; bunlardan biri Muhammed (Emin)'in ve diğeri Abdullah (Memun)'in birinci ve ikinci vârisliğini belgelemek için hazırlanmıştı. Harun Reşid bu iki buyruğu bir resmi törenle Kabe'ye astırdı. Aynı sırada Irak ve Bizans sınırındaki Güney-Doğu Anadolu Abbasi topraklarının idaresini en küçük oğlu Kasım'a verdi ve Memun'dan sonraki halifenin de, Memun'un kabulüne bağlı olarak, Kasım olmasını tavsiye ettiğini bildirdi.

Harun Reşid 804'te Abbasiler ülkesinin doğu bölgelerine yaptığı bir gezi sırasında Abbasiler ordusunu bütün harp teçhizatı ve zenginlikleri ile kendi ölünce Memun'a kalmasını vasiyet etti. Hem devlet başkenti Bağdad'daki ve hem de bütün Abbasi ülkesinde bunun bilinip ve kendi ölünce buna göre biat yemini verilmesini isteyen bir buyruk yayınladı. O zaman yaşayan kişiler ve sonraki tarihçiler Harun Reşid gibi büyük bir devlet adamının nasıl olup da ülkesinin bölünmesini öneren bu kararları verdiğine hala da şaşıp kalmaktadırlar.

Babası hayattayken Emin'in büyük israfçı harcamalar yaptığı ve kendi sarayında şairler ve cariyeler arasında biraz sefih hayat yaşamaya başladığı bildirilir. Tabari ve diğer tarihçiler onun hadımlara karşı bir yakınlık hissettiğinden bahsederler ve "sarayında 7000 zenci ve 4000 beyaz hadım bulunduğu" yazılır.[1][2]

Halifelik dönemi

Emin'in halifeliğe geçmesi

Memun babasının ölümünden önce Emin'e inanmamaktaydı. Babası halife Harun Reşid son olarak 809'da ülkesinin doğusuna Horasan'daki ayaklanmacılara karşı yaptığı son seferine Memun kendinin babasının seferine iştirak etmesini sağlamıştı. Halife Harun Reşid bu doğu seferi sırasında beklenmedik bir şekilde hayatını kaybederse kendine refakat eden askeri komutanlara Memun'un yanında ordugahta kalmaları için talimat vermişti. Emin devletin idare merkezi olan Bağdat'ta kalmıştı. Ayrıca Emin babasının bu seferde ölebileceğini tahmin ederek Tus'da bulunan ordu karargahında bulunmak üzere bir ajan-temsilci tespit etmişti ve bu ajana halifenin ölümü halinde yeni tahta geçirilecek varisin Emin olacağını gösteren devlet buyruk ve evrakı verilmişti.

Beklendiği gibi bu sefer sırasında 24 Mart 809'da Horasan'da Tus şehrinde Halife Harun Reşid vefat etti. Harun Reşid ölür ölmez Emin'in karargahta bulunan ajanı kendisine verilen buyruk kopyalarını ve evrakı ortaya çıkararak Emin'in halife olmasının Tus'daki ordu tarafından kabul edilmesini sağladı.[3][4]

Bağdad'da bulunan Emin babasının vesayetine uyularak Halife ilan edildi. Emin'in saraylılar, devlet idareceleri ve hatta Bağdad halkı arasında popülerdi. Memun Horasan'ın idare merkezi olan Merv'de kaldı ve buradan ayaklanmacılara karşı yapılmakta olan seferi devam ettirdi. Aynı zamanda Emin babasının vesayetnamesinin tam zıttını yaparak Tus'da bulunan orduya ordunun taşıdıkları hafif ve ağır bütün harp aletleri ile birlikte Bağdad'a geri dönmesi emrini gönderdi. Bunu duyan Memun Emin'e mesajlar göndererek Emin'in emrinin babasının vesayetine uymadığını ona bildirdi ve babasının vesayetini uygulamak için çok ciddi yeminler vermiş olduklarını ona hatırlattı.[3][4]

Harun Reşid ölmeden önce ordu komutanlarına gayet açık bir talimat vermiş ve kendi ölümü halinde onların Memun yanında Horasan'da kalmalarını istediğini bildirmişti. Fakat Tus'daki ordu komutanları ölmüş olan eski bir halifenin vermiş olduğu ve oğlu Memun'in yanında kalma talimatlarını yerine getirmediler. Yeni halife olan Emin'in emirlerine uymak için Bağdad'a gitmeye karar verdiler. Ordu Memun'un geçerli karşı isteklerini kenara attı ve Bağdad'a dönmek için yürüyüşe başladı. Ordu komutanlarının Bağdad'a apartopar geri dönüş kararı vermesine bir neden de yeni Halife Emin'in geri dönen orduya Bağdad'da ekstra ulufe vereceğini bildirmesi idi. Gerçekten de ordu Bağdad'a döndüğü zaman her askere bir buçuk yıllık ücrete eşit ekstra ulufe dağıtıldı.

Yeni Halife Emin birden kardeşi Memun'un bulunduğu doğu eyaletlerine Bağdad merkezinden yapılan mali desteği de kesti. Memun'in, devletin Rey'de bulunan ve mali işlerine bakan devlet memurlarını Memun aleyhine çevirmeye çaba gösterdi. Memun askersiz ve parasız kalmış olduğu için Merv'den askerî harekâte girişmesine imkân kalmadı. Tam bu sırada kendine "vezir" olarak verilmiş ve eski bir Bermekîler ailesine yakınlığı ile bilinen Fadıl bin Sahl'a dayanmaya başladı. Memun'un veziri Fadıl bin Sahl destekleyici ve işbirliği yapıcı politikası ile Horasan'ın yörel ileri gelen aile ve kişileri ile yakın ilişkiler kurmuştu. Horasanlılara serbestlik ve imtiyazlar vererek onlardan mali destek de sağladı.[3][4]

Kardeşi Memun'u devlet iktidarından uzak tutmak stratejisine bir ek olarak Halife Emin vefat etmiş babası Harun Reşid'in buyrukları ve vesayetnamesine göre halifelik icin birinci varis olan Memun'u bu unvandan da uzaklaştırmaya karar verdi. 810'da Bağdad'da kendi oğlu olan Musa'yı halifelik icin birinci varis ve veliaht olarak ilan etti. Halife Emin Horasan'da bulunan Memun'a bir ileti göndererek yeni veliahdın Emin'in oğlu olan Musa olmasını Memun'un kabul ettiğini bildirmesini açıkça ilan etmesini istedi. Bundan hemen sonra da Memun'a İran üzerinde Bağdad'a geri dönmesi için emir verdi.[3][4]

Fakat Memun'un annesi İranlı idi ve İran'da kendine büyük bir destek bulmaktaydı. Buna dayanarak Memun Musa'nın halifeliğe veliahtlığını kabul etmedi. Rey'de bulunan mali devlet idarecilerini, en yükseğini dahil, görevlerinden uzaklaştırıp kendine yakın idarecileri bu görevlere getirdi. Bağdad'da dönmeyi reddetti.[3][4]

Emin buna karşıt olarak babasının Mekke'de Kabe duvarına astırmış olduğu bulunan iki resmi belge şeklindeki babasının vasiyetnamesi ve veraset buyruklarını Mekke'den Bağdad'a getirtti ve bir merasim tertip edip bu merasimde bu belgeleri yırtıp yırtıp parçalara bölüp tahrip etti.[4]

Emin'in kardeşine karşı askeri hücumu ve Rey Muharebesi

Emin, kardeşi Memun'a karşı İran halkını ayaklandırmak için İran'a ajanlar ve paralar göndermeye başladı. Fakat Memun İran sınırlarına gayet sıkı gözcüler koyarak bu ajanların çoğunu yakalatabildi ve getirdikleri paralar de eline geçti. Memun Emin'den Bağdad'da bulunan ailesinin ve şahsi servetinin Bağdad'dan İran'a göndermesini istedi. Ama Emin bu isteği reddedip Memun'un ailesinin ve servetinin Bağdad'da kalmasını sağladı.[3][4]

Halife Emin Bağdad'da 50.000 kişilik büyük bir ordu kurdu. Bu orduyu Mart 811'de Bağdad'dan "Ali Bin İsa Bin Musa" komutasında İran'a kardeşi Memun üzerine gönderdi. Ali Bin Isa ordusu ile pek az direniş görerek Rey'e kadar ilerlerdi. Bu şehir yakınlarında bu ordu Memun'un gayet yetenekli generali olan Tahir bin Hüseyin komutasındaki İran ve Horasan'dan topladığı askerden oluşan çok daha küçük ordusu ile savaşa tutuştu.[5] Emin'in Arap asıllı komutanı Ali Bin İsa bu İranlılardan oluşan ve bir İran asıllı general olan Tahir Bin Hüseyin tarafından komuta edilen orduyu küçümsemişti. Suriye'den gelmek için yolda bulunan buyuk takviye güçlerinin kendi ne erişmesini beklemeden hemen muharebeye girişti.[3][4]

"Rey Muharebesi" iki komutanın teke tek karşılaşıp dovüşmesi ile başladı. Bu teke tek çarpışma sırasında Emin'in generali Ali Bin Isa Memun'un generali Tahir'in her iki eli ile de gayet mükemmel silah kullandığı şöhretini bilmemekteydi. Emin'in generali Ali Bin Isa, Tahir'in sol elini kullanarak yaptığı bir atağı hiç beklemiyordu ve Tahir'in soldan atağı Ali Bin İsa'nın ölümüne neden oldu. Bundan hemen sonra Memun'un Tahir komutanlığı altındaki ordusu tümüyle hemen cepheden taarruza geçti ve komutanları Ali'yi kaybetmiş olan Emin'in ordusu bu taarruza karşı koyamadı ve paniğe kapılıp hezimete uğrayıp dağıldı.[3][4]

Yenilmiş olan ana ordusuna Halife Emin orduya takviye olarak iki ordu göndermişti ve Ali bin İsa bu orduları beklemeden muharebeye girişmişti. Ahmed bin Mazyad ve Abdullah bin Humayd adlı komutanlar altında her birinde 20.000 kişi bulunan iki takviye ordusu Rey Muharebesi'nden sonra doğuya İran'a vardılar, Fakat Memun'un generalinin ajanları bu iki orduyu birbirine düşürmeye başardılar. Bu iki ordu Tahir'in üzerine gideceğine kendi aralarında savaşa başladılar.[4]

Memun'un halifeliğini ilanı ve Tahir komutasında Memun ordusunun ilerlemesi

Rey Muharebesi'nde galibiyetten sonra Memun kendini İran'da halife ilan etti. Horasan ve Tabarsıtan'da onun halifeliği kabul edildi ve adına hutbeler okutuldu.

Rey Muharebesi'nden sonra Memun'un generali Tahir bin Hüseyin Emin ordusunun kaçan gruplarını yakın takiple Bağdad'a yürümek istemekteydi. Fakat Bağdad ve Suriye'den Emin ordusuna yetişememiş bir diğer takviye ordusu gayet yetenekli generalleri Abdurrahman bin Caballa komutasında bu ilerlemeyi durdurma kararlısı idi. Bu direnişi Abdurahman bin Caballa Hamedan kalesinde yapmaya karar verdi. Tahir ordusuyla gayet tahkimli olan Hamedan surları önüne gelmişti ki Abdurrahaman ordusuyla kaleden bir huruç harekâtına geçti. Bu huruc harekâtı Tahir'i şehir surları önünden uzaklaştırdı. Ama Abdurrahman yine korunaklı Hamedan kalesine çekildi. İki defa daha Tahir ordusuyla Hamedan şehir duvarlarına hücum etti; geri püskürtüldü ve Abdurrahman kaleye geri çekildi. Tahir'in Hamedan'ı kuşatıp abluka etmesi şehir halkını gayet büyük zorluklara sokmuştu. Abdurrahman şehirdeki erzak stokunun bitmekte olduğunu ve şehir halkının kendi gücünü hiç sevmediğini anladı. Abdurrahman ordusunu barış içinde geri çekebilmek için Tahir ile barış müzakerelerine girişti. Bir anlaşmadan sonra Abdurahman bin Caballa Hamedan'dan çatışmasız ayrıldı.[3][4]

Tahir Hamedan'a bile girmeden yine Bağdad üzerine yürümeye başladı. Tahir'in ordusu yolda Esadabad Geçiti adlı bir dağ geçidine geldiğinde hiç beklenmiyen bir şekilde Emin ordusu ve Abdurrahaman bin Çabala'nın tuzağına düştüler. Tahir'in piyade ordusu çok disiplinli olup bu tuzağa karşı koydu. Tahir'in süvari birliği bir süvari taarruzuna geçti. Bu süvari taarruzunun ortaya çıkardığı karmaşalık sırasına Emin ordusu komutanı Abdülkrahman bin Caballa atından düşürülüp öldürüldü. Komutanlarını kaybeden Emin'in ordusu yenik düşüp geri çekilmek zorunda kaldı.[3][4]

Suriye'de Halife Emin'e karşı isyan

Bu sırada 811'de Suriye'de Emin'in halifeliğine karşı olan yeni büyük bir tehdit ortaya çıktı. Halife Emin aleyhinde Suriye'de bir isyan çıkaran kişi Sıffin Savaşı'ında hangisinin halife olduğu üzerine savaş girişmiş iki taraf olan Ali Bin Ebu Talip sülalesi ve Muaviye bin Ebu Süfyan sülalesinin her ikisinin de kendi ceddi-ataları olduğunu iddia edip halifeliğin kendine geçtiğini iddia etmekte idi. Bu kişi Suriye'de Arap asıllılar arasından büyük taraftar kitlesi toplamıştı. Bu taraftarları ile Şam'ı ve etrafını eline geçirmiş bu batı Suriye bölgesinde yeni bir sülaleden Halife olarak kabul edilmişti.[4]

Fakat Suriye'de yaşayan iki önemli Arap aşireti olan Yemini ve Madar aşiretleri arasında çok geçmeden ihtilaf çıktı. Bu ihhtılaf sırasınada halifeliğini ilan eden kişiye karşı yeni bir halife adayı ortaya çıkartıldı. Böylece Suriye de isyancılar ikiye bölündüler.

Halife Emin başkenti Bağdad'dan bir ordu göndererek bu iki karşı halifeyi Suriye'den ortaya kaldırtmayı hedef aldı. Fakat Bağdad'dan gelen ordular Abbasiler arasında olan halifelik anlaşmazlığı dolayısıyla zaten birlik ve beraberlik içinde değildi ve Suriye'de pek başarılı olamadılar. Suriyeliler gayet çetin bir savunmaya geçip üzerlerine gönderilen bir Bağdad ordusunun komutanını öldürdüler. Halife Emin'in Bağdad'dan gönderdiği bir diğer ordunun komutanı Rey Savaşı'ndan önce Memun'un komutanı Tahir Bin Hüseyin ile yaptığı teke tek savaşı ve bu nedenle tüm savaşı kaybeden Halife Emin'in ordusu komutanı Ali bin Isa'nin oğlu Hüseyin bin Ali idi. Bu komutan özellikle ordusunda bulunan Arap asıllı askerleri tarafında Horasanlı Türk ve İran asıllıları tuttuğu düşünülmekte idi ve bunu için ordusunun bir kısmı tarafından beğenilmemekte idi. Bu ordu da Suriye'de hemen hemen hiç başarı göstermemişti. Fakat Hüseyin Bin Ali Suriye'den beklenmedik bir sırada ordusu ile Suriye'den ayrıldı ve Bağdad'a döndü. Suriye'deki keşmekeş ve karışıklık da 2-3 yıl daha devam etti.[4]

Bağdad'da ayaklanma

Bağdad halki da Halife Emin'de hoşnutsuz olmaya başladı. Buna başlıca neden Halife Emin'in halifelik sarayında hadım harem ağaları ve harem kadınları ile zamanının çoğunu sefih bir hayat tarzı içinde geçirmesindeydi. Halifelik sarayı Abbasiler imparatorluğunun her yanindan toplanmış genç cariyeler, kadın köleler ve halifeyi eğlendirmek için şarkıcılar ile dolup taamakta idi. Halife Emin Bağdad'dan geçen Dicle Nehri üzerinde arslan, fil, kartal, ejderha ve at şekillerinde beş değişik eğlence yuzer vasıtaları üstünde yaptığı gece nehir alemleri ile de gayet iyi tanınmaktaydı. Halifelik Sarayı bahçesinde geçici olarak yapılmış eğlence pavyonları içinde halılar, oturmak için sedirler, çeşitli boylarda masalarla gayet süslü olarak donanmış olarak Helife misafilerei için büyük akşam içkili, müzikli, danslı eğlenceler için kullanılmakta olduğu şehir halkı tarafından iyi bilınmakte idi, Kronik -tarihçilerden biri bu türlü eğlencelerden birinde söylenen bir şarkının uğursuzluk getireceğine karar verilmiş olduğunu ve bunun üzerine Halifenin emri ile geçici pavyonun tamamiyle yıkılıp sarayın bahçesinin başka bir yerinde yeniden daha lüks, konforlu ve daha büyük bir diğer eğlence pavyonu yaptırdığından bahsetmektedir.[4]

Bu şefih hayatına rağmen Halife Emin Bağdat'lılar, özellikle Arap asıllılar, tarafından sevilmekte idi. Buna bir nedenin yaşamında ve alemlerinde yaptığı gayet müsrif harcamalar ve askerlerine verdiği yüksek maaş ve mükafatlar ve alelade halktan kişilere sağladığı mükafatlar dolayısı iktisaden gayet darlıkta olan Bağdad'a ve tüccarlarına verdiği büyük sübvansiyonlar olarak görülmektediydi. Bu harcamaları karşılamak için devlet hazinesi hızla boşaltılmaktaydı ve Irak dışından gelen vergiler artırılmaktaydı.[4]

Fakat Bağdad halkı Tahir Bin Hüseyin komutasındaki Horasan ordusunun da Bağdad üzerine yürümekte olduğundan haberdarlardı ve Horasan ordusunun gelmesini korku ile beklemekteydiler.

Tam bu sırada Halifenin Suriye'ye göndermiş olduğu ordusunun başında Hüseyin Bin Ali komutasında Bağdad'da geri döndü. Bu ordu Dicle Nehri'nin öteki yakasındaki askeri kışlaya gece geç gelmişti. Bu geliş sırasında Halife Emin'in habercisi komutanın önüne çıkmış ve Halife'den emir olarak hemen halifelik sarayına gelmesini istediğini komutana bildirmişti. Gayet sert ve kendini beğenmiş bir asker olan Hüseyin Bin Ali Halife'nin verdiği bu emirden hoşlanmadı. Halife'ye geri donen haberci ile gönderdiği cevapta kendisinin ne bir şarkıcı veya maskara olmadığını ve bunun için hemen gelemeyeceğini ve ertesi gün gündüz saatlerinden halife huzuruna çıkip onu durumdan haberdar edeceğini bildirdi. Ertesi gün gündüz vakti komutan Ali Bin Hüzeyin hazırsilah askerleri önüne geçip nehrin öteki yanında bulunan kışladan harekete geçip; nehri köprüden geçip şehir içinden halife sarayı kapısına geldi. Hedefinin Halife Emin'i sarayda eline geçirmek; onu halifelikten indirip yerine Horasan'da halifeliğini ilan etmiş olan Memun'u Bağdad'da halife ilan etmekti. Bunu halifelik sarayına yürümekte iken açıklamış ve Halife Emin'den hoşnutsuz siviller de onun ordusu yanında yürümeye başlamışlardı. Bu asker ve sivil güruhu Saray muhafızlarına üstün geldiler ve onları dağıttılar. Bu ordu ve sivil yandaşları saraya girip Halife Emin'i ve annesi olan Zübeyde'yi tutukladılar ve bir saray binasında muhafaza altına aldılar. Ayaklanmayı başlatan Hüseyin Bin Ali böylece Halife Memun'un ordusunun Bağdad'a gelip şehri kuşatıp ele geçirirse yağmalamasını önlemiş olduğunu sanarak bu orduyu Bagdad'da beklemeye koyuldu. Halife Memun'un bu hizmetinden dolayı kendini yüksek unvan ve görevle mükafatlandıracağı ümit etmekte idi.[4]

Fakat general Ali Bin Hüseyin durumu iyi değerlendirememişti. Başta Suriye'den getirdiği Abbbasiler ordusunun özellikle Arap asıllı askerleri arasında, orduda bulunan Horasanlıları koruduğu inancı bulunmaktaydı ve bundan bu askerler hoşnutsuzdu. Gayet bir sert komutanlık yapmakta ve sıkı disiplin uygulamakta idi. Gayet patavatsız emirler verdiği, emirlerini dinlemeyenlere gayet sıkı disiplin cezaları uyguladığı için ordusunun diğer unsurları da kuşkulu idi. Saraylılar Halife Emin'in cömert harcamalarından çok memnun idiler. Memun'un Bağdad'da gelirse saraylılar sayısını azaltacağını; saray memurları arasında açığa almalar uygulayacağı aşikar olduğu için, Halife Memun'un Bagdad'a gelmesi istenmemekte idi. Bu askerler ve saraylı memurlar Memun'un yapacağını reformlarla gelirlerinin azalacağını gayet açıkça bilmekteydiler. Sonra da Ali Bin Hüseyin devlet ve halifenin şahsi hazinesini gayet tamtakır olarak bulmuştu. Bu nedenle kendi ordusu askerlerinin hoşnutsuzluğunu kıracak; saraylılar ve saray memurinin korkularını giderecek ve onları kendi tarafına çekebilecek büyükçe bir maaş artımı, ek maaş ve ek mükafatlar bulması imkânsız halde bulunmaktaydı.[4]

Bu ayaklanma ve devlet darbesinden hemen birkaç gün sonra kendi askerleri, diğer askerler, saraylılar ve şehir halkı arasında Ali Bin Hüseyin'e karşıt olan büyük bir grup gücü oluştu. Bunlar hene organize olarak Hüseyin Bin Ali'ye saldırdılar ve kendini koruyacak grup bulamayan komutan Hüseyin Bin Ali bu gruba teslim olmak zorunda kaldı. Bu grup Sarayda Halife Emin'i yeniden halifeliğe getirdi. Hüseyin Bin Ali Halife Emin'in huzuruna getirildi. Hüseyin Bin Ali halifeden aman diledi ve ayaklanması için tövbe ettiğini bildirdi.[4]

Halife Emin Bağdad'da durumun çok yakında kötüye gideceğini ve Horasan'dan hareket etmiş olan Tahir komutasındaki Horasanlılar ordusunun pek yakında Bağdad önüne geleceğini bilmekte idi. Onun için Ali Bin Hüseyin'in tövbe etmesine inandı ve onu affetti. Yalnız onu affetmekle kalmadı onu yeni bir askeri göreve de atadı. Bağdad'daki ordu Horasanlıların gelişini karşılamak için Halvan'da bir savunma hattı ve mevzi kurmuştu. Halife Emin, Ali Bin Hüseyin'e toplayabildiği kadar ordusu ile birlikte hemen Halvan'a gidip burada komutayı eline alıp Horasanlılar ordusuna karşı direnişe komuta etmesi emrini verdi.[4]

Hüseyin bin Ali hemen harekete geçti . Am saraydan Dicle köprüsünden askerlerinin bulunduğu kışlaya gitmekte iden devamlı olarak kendine karşı olan sivil Bağdadlıların şahsi tecavüzü ile karşılaştı. Şehir halkının kendini affetmeyeceğini anmadı. Duiçle Köprüsünü geçer geçmez Ali Bin Huzyein kaçmaya başladı ve kendini saklamayacak bir mevki aradı, Bu arada saraylı yüksek memurlara da Halife Emnin'e baskı yapmaya başlamışlara ve komutan Ali Bin Hüzeyi'in görevden alınmasının gayet uygun olacağını sonunda Halife Emin'i inandırmışlardı. Halife Emin sonunda Ali Bin Hüseyin'in yakalanıp tutuklanmasına emir verdi. Ali Bin Hüseyin kaçmakta iken şehirden pek uzaklamamışken yakalandı ve hemen orada idam edildi.[4]

Bu ayaklanma sırasında Halife Emin'in Vezir'i olan Bin Rabı ayaklanmacıya hiçbir direniş yapmamış ve Halife'inin yakalanıp tutuklanmasına karşı gözlerini kapatmıştı. Hatta bazı tarihçilere göre Ali Bin Hüseyin'i açıkça desteklemişti. Ali Bin Hüseyin yakalanıp öldürülünce bu tutumundan dolayı Vezirlikten azledilmeke kalmayıp kendinin de muhtemelen öldürüleceğinden korktu. Vezirlik görevini bırakarak saraydan ayrılıp ve şehirde bir gizli mevkide saklanmaya başladı.[4]

Tahir'in Bağdat üzerine yürüyüşü-

Menün'ün ordusu komutanı Tahir Bağdad üzerine yürüyüşüne güneyden devam etmekteydi. Fakat önce Muhammed bin Yezid El-Muhalleb liderliği altında Ahvaz halkı direnişe başladı. Tahir bu orduyu elemine etmek için Ahvaz önünde üyeni bir çarpışmaya girişti ve bu çarpışmadan galip ayrıldı. Sonra Bahreyn ve sonra da Hicaz'ın kuzeyini eline geçirdi. Güney Irak'ta bulunan Basra ve Kufe şehirleri Memun'a biat ettiklerini bildirip şehir kapılarını onun ordusuna açtılar. Tahir Bağdad yakınlarına geldi ve Bağdad kapısı önünde gelmeden Halife iki değişik günde Emin tarafından üzerine gönderilen iki değişik orduyu da yenik düşürdü.[3][4]

Tam bu sırada Hicaz'da Mekke'de Davud bin İsa Mekke halkına verdiği vaazlarda Halife Emin'in babası Harun'a verdiği yemini tutmadığını ve babasının Kabe üzerine astırdığı vasiyet buyruklarını oradan kaçırıp tahrip ettiğini hatırlatarak Mekke (ve diğer Hica) mumünlerinden Memun'a biat etmelerini sağladı. Bundan sonra Davud bin İsa Merv'e giderek Memun'un huzuruna çıkıp durumu anlatıp Hicaz halkının kendini halife kabul ettiğini şahsen olan bildirdi. Bundan memnun olan Memun Davud bin İsa'yı Mekke ve Medine ile birlikte Hicaz'ın valisi olarak atadı. [3]

Bağdad kuşatması

Tahir ordusu ile Ağustos 812'de Bağdat kapılarına geldi; şehri kuşatmaya başladı. Tahir kendi karargahın Anbar Kapısı önünde kurdu. İran'dan Harthama bin Ayan komutasında bir takviye ordusu aynı zamanda Bağdat önüne gelmişti ve bu ordu Nahr Bin'de karagah kurdu. Tahir'in ordusunun bir kısmı ise Züheyr bin Müsayyab El-Dabbi komutasında Kasr Rakkat Kalvadha önünde karagah kurdu. Siperler kazıldı ve başta mancınıklar ile kuşatma aletleri duvar önlerine getirildi. Bu Bağdat kuşatması Ağustos 812'den 24/25 Ekim 813'e kadar 1 yıl 2 ay kadar sürdü.[3][4]

Şehir halkı kuşatmadan büyük zarar gördü. Halife Emin etrafı surlarla kaplı, korunaklı ve bol erzak stokları bulunan Bağdat sarayına çekilmişti. Şehrin hapishanelerinden boşalan mahpuslar da halk üzerine hücum ettiler. Fakat Emin'in ordusu çok çetin olarak direniş gösterdi. Bir vakit Emin'in Semarkend-ı adlı bir generalleri emrindeki mancınıkları sandallarla Dicle Nehri karşına geçirip oradan kuşatmacıları mancınık atışlarına tuttu ama bu hücunm şehir sivil sakinlerine de büyük zararlar vermişti. Şehrin sokaklarında gayet çetin sokak savaşları yapıldı. Özellikle "Şemasiye Kapısı" önünde, Darb-il Hicara mevkinde ve Emin'in Kasr Haliğ adlı sarayı önünde kuşatıcı Memun güçleri ile direnen Emin güçleri arasında çok çetin çatışmalar oldu. Şemasiya Kapısı önündeki çatışmada oradaki Memun ordusu komutanı birçok mevziyi kaybedip muharebede yenik düşüp geri çekilmek üzereyken Tahir'in takviyelerle son dakikada yetişmesi ile Memun ordusu ancak galip gelmişti. Eylül 813'te Tahir'in ordusu Saray'ın önüne kadar ilerlemişti ve saraya hücuma geçti. Artık şehir muharebesinde Memun'un güçlerine karşı galip gelme imkânı bulunmadığını anlayan Halife Emin bir barış için Tahir'e başvurdu. Tahir, Emin'in halifelik simgeleri olan Muhammed'e ait Hırka-i Saâdet'i, bir asa, bir mühürlü yüzük ve diğer bazı eşyaları teslim ederse şehirden hücuma uğramadan barışçıl bir çıkış yapmasına izin verilebileceğini bildirdi. Ama Emin'e kesin cevap verebilmek için bir müddet beklemesi bildirdi. Fakat Emin'in psikolojoi ve morali gayet bozuk olduğu için bekleyecek durumda değildi. Halifelik simgelerinin yanına alarak bir sandal ile Dicle Nehri üzerinden sarayından kaçmaya girişti. Bu bazı Tahir'in ordusu mensupları tarafından görüldü. Bunlar Halife Emin'in sandalını kovalanıp Emin'i yakaladılar. Tutuklanan Emin Sarayını eline geçirmiş olan general Tahir önüne getirildi, Bu sarayin odasında Emin kafası kesilerek idam edildi. Emin'in kesik kellesi şehrin Anbar Kapısı önünde halka teşhir edildi.[3][4]

Böylece zaten Rey Muharebesi'nden sonra kendini Abbasi Halifesi ilan eden Menün hiç kuşkusuz Abbâsî halifesi oldu. Tarihçi Muhammed bin Cerir al-Tabari general Tahir'in Merv'de bulunan Halife Memun'a gönderdiği ve Emin'in yakalanması; idamı ve Bağdad'da sulh halinin ortaya çıktığını ona bildiren mektubunu eserine eklemiştir, Bu mektupla birlikte general Tahir halifelik simgelerinin de Memun'a gönderildiğini yazmıştır. Emin'in sarayında oda hapsinde tuttuğu Memun'un karısı ve iki oğlu da Merv'e gönderilmiştir. Halife Emin'in kendine veliaht olarak seçtiği oğlu Musa Bin Emin de esir alınmış ve o da Merv'e gönderilmiştir.[3][4]

Emin'in karakteri


Kaynakça

  1. Bernard Lewis, (1972) Race and Colour in İslam (Torchbooks) Londra:Joanna Cotler Books ISBN 0061315907 (İngilizce)
  2. Bernard Lewis, İslam, Race et esclavage au Proche-Orient, Paris:Gallimard, Quatro ISBN 2-07-077426-0 (Fransızca) say. 331.
  3. Muhammad ıbn Jarir al-Tabari (İng. çev. M. Fishbein) (1989) The History of al-Tabari Cilt XXXİ The War Between Brothers Albany:SUNY. (İngilizce)
  4. Muir, William (1924), ''The Caliphate, Its Rise, Decline and Fall Chapter LXV, Al-Amin at Bağdad; Al-Ma'mun at Merv (İngilizce)
  5. Gayet yetenekli bir general olan Tahir Bin Hüseyin sonradan Halife Memun'un halifelik döneminde oğlu Abdullah Bin Tahir tarafından önce Merv sonra Nişabur merkezli olarak Horasan'da kurulan, 820-891 döneminde hüküm süren ve kalıtsal olarak idare edilen Abbasilere tabi olan Tahiriler devletinin ismini sağlayan ilk hükümdarı ve atası olmuştur.

Ayrıca bakınız

Dış kaynaklar

  • Üçok, Bahriye (1979) İslam Tarihi Emeviler - Abbasiler, Devlet Kitapları, Ankara: Milli Eğitim Basımevi (1.Basım:1968)
  • Hitti, Philip H. (çev. Salih Tuğ),(1968) Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi (IV Cilt), İstanbul:Boğaziçi Yayınları.
  • Muir, William (1924), ''The Caliphate, Its Rise, Decline and Fall Chapter LXV, Al-Amin at Bagdad; Al-Ma'mun at Merv (İngilizce) (Erişim tarihi: 30.8.2009)
  • al-Masudi (İng. çev. Paul Lunde ve Caroline Stone) (1989), The Meadows of Gold, The Abbasids, Londra:Kegan Paul 1989 (İngilizce)
  • Muhammad ibn Jarir al-Tabari (İng. çev. M. Fishbein) (1989) The History of al-Tabari Cilt XXXI The War Between Brothers Albany:SUNY. (İngilizce)
  • Fishbein, Michael (1992). "The History of Al-Tabari, Volume XXXI: The War between Brothers" (İngilizce). Albany, New York: State University of New York Press. ISBN 0-7914-1085-4. 11 Ocak 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ocak 2014.
  • Kennedy, Hugh N. (2001). "The Armies of the Caliphs: Military and Society in the Early Islamic State" (İngilizce). London and New York: Routledge. ISBN 0-415-25093-5. 9 Aralık 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ocak 2014.
  • Fransızca Wikipedia Muhammad ibn Harun al-Amin maddesi (Fransızca) (Erişim tarihi: 30.8.2009)
  • İngilizce Wikipedia Al-Amin maddesi (İngilizce) (Erişim tarihi: 30.8.2009)
Emîn
Doğumu: 787 Ölümü: 813
Sünni İslam unvanları
Önce gelen
Harun Reşid
Abbâsî Halifesi
809 - 813
Sonra gelen
Me'mûn
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.