Zeyd bin Ali
Zeyd bin Ali (d. 699, Medine - ö. 740), Zeydiyye mezhebinin kurucusu, Tabiin'den fıkıh alimidir. İmam Hüseyin’in torunu ve İmâm-ı Zeynelâbidîn’in oğludur. Tam adı, Zeyd bin Zeynelâbidîn Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebû Tâlib’dir. Künyesi, Ebu’l-Hüseyin olup, kendisine Hâşimî ve Kureyşî nisbetleri de verilmiştir.
Emevî halifesi Hişam bin Abdülmelik zamanında, kendisine taraftar gözüken kimselerin kışkırtması neticesinde, halifenin askerleriyle yaptığı savaşta öldü. Naaşı Kûfe’ye, başı Mısır’a defnedilmiştir.
Ailesi ve eğitimi
Babası Şîa’nın dördüncü imamı Ali Zeynelâbidîn, annesi ise Ceyda isimli bir cariyedir.
İlk olarak babası Zeynelâbidîn'den fıkıh ve hadis dersleri aldı. Onun ölümünden sonra abisi Muhammed el-Bakır'ın derslerine devam etti.
Yaşamı
İlk önce babası Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn bin Hüseyin bin Ali’den ders almaya başlayan Zeyd bin Ali Zeynelâbidîn, ağabeyi Muhammed Bâkır, Ebân bin Osman, Urve bin Zübeyr, Abdullah bin Hasan, Abdullah bin Ebî Râfi ve daha birçok âlimden ilim öğrenip hadîs-i şerîf rivâyet etti. Medine’den başka diğer İslâm memleketlerini de dolaşarak oralarda ilim tahsil etti. Resûlullah'ın ashâbından bazılarını gördü. Fıkıhta ve kırâat ilminde zamanının bir tanesi idi. Güzel konuşmaları ile etrafındakilerin dikkatini çekerdi.
Zeyd’in değişik memleketlere ilim için yaptığı seyahatleri bahane ederek Emevî halifesi Hişam bin Abdülmelik'i aleyhine kışkırttılar. Onun ilim için dolaşmayıp, hilâfete geçmek için çevresine adam topladığını söylediler. Halife de onun Medine dışına çıkışını yasakladı. Fakat Zeyd bir fırsatını bularak Kûfe’ye gitti. Orada Ehl-i beyt taraftan gözüken bölücülerin kışkırtması ve Hişam bin Abdülmelik’in kendisini yakalattıracağı korkusuyla savaş için hazırlanmaya başladı. Orada bulunduğu sırada kendisine binlerce kişi bîat etti. Başka şehirlerden de yardım vaat edenler oldu.
|
|
Kutsal kadınlar
|
İslam portali |
İmâm Zeyd[1] ile İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe[2] arasındaki fikir benzerlikleri
Aynı İmâm-ı Â’zam, H. 121 / M. 739 yılında “Hânedan-ı Alevîyye” mensuplarından “İmâm Zeyd bin Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn”[3] tarafından Emevî Hâlifesi Hişâm bin Abd’ûl-Melik’in zâlimâne idaresine karşı çıkarılan isyânı da Muhammed’in komuta ettiği Bedir Savaşı’na benzetmiş, ve destek vermekten hiç de çekinmemişti.[4]
- “İmâm Zeyd”, – “Efdâl olarak nitelendirilen daha seçkin bir şahıs varken, mafdûl olarak adlandırılan daha az seçkin olan bir başka şahıs tercihen hilâfet makamına getirilebilir” görüşüyle İmamiye Şiası’ndan,
- “İmâm-ı Â’zam” ise, – Zâlim yönetimlere kılıçla isyân etmeyi farz kabuleden görüşüyle, önderi olarak gösterilen günümüz “Ehl-i Sünnet vel Cemaat” i’tikadından,
ayrılmaktalardı.[5] Akabinde verdiği fetvâlar ile sürekli olarak Ehl-i Beyt’e arka çıkan, ve Alevîleri[6] destekleyen İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe Nu’man İbn-i Sâbit[7] te Halife Mansûr tarafından katledildi.[8][9]
Ölümü
II. Ömer'in ölümü ile Medineli bilginler epeyce bir şaşkınlık içerisine düşmüşlerdi. II. Ömer'in yaklaşık iki yıl gibi kısa süren Emevîler Hâlifeliği sırasında gerçekleştirdiği köklü inkılâplar halkın zihnine kalıcı bir şekilde kazınmıştı. II. Ömer'in yakın arkadaşı olan "Zeyd" de onun ani ölümünün ardından büyük bir şaşkınlık ve keder içerisindeydi. II. Ömer'in ardından iş başına gelen yeni Emevî Hükümeti, onun gerçekleştirdiği adilâne inkılâpları devam ettirmeğe pek istekli görünmüyordu. İşte böyle bulanık bir ortamda "Zeyd ibn Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn", Kûfelilerden kendisinin halifeliğe talip olmasını destekleyen mektuplar ve davetler almağa başlamıştı. Milâdi 740 yılında İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe Nu’man İbn-i Sâbit'in de desteğini arkasına alan "Zeyd ibn Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn", her ne kadar İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe ile İmam Malik tarafından Kûfe'de bir hıyanete uğraması olasılığının mevcudiyeti yönünde ikâz edildiyse de, bu uyarılara pek aldırış etmeden Emevîler Hâlifeliği'ne karşı yeni bir huruç hareketi başlatmak üzere Kûfe'ye doğru yola çıktı.[10][11][12][13]
Zeydîler'in inancına göre İmâm Zeyd Kûfe'ye vardığında tam muharebenin başlamasından bir saat evvel Kûfeliler kendisine Ebu Bekir ile Ömer bin Hattab hakkındaki görüşlerinin hangi istikamette olduğu sualini yönelttiler. Zeyd ibn Ali de onlara cevaben:
“ | Ailemin hiçbir ferdinden ne onların aleyhinde tek bir laf söylediklerini işittim, ne de Dîn-i İslâm'ın yüceltilmesi uğruna sarf etmiş oldukları gayretlerini hayırla yâd etmelerinden başka bir şey duydum.[14][15] | „ |
şeklinde karşılık vermesi üzerine derhal ondan desteklerini çekerek, kendisine “Ebû Bekir ve Ömer’e düşman ol” dediler.[10][10][11][12][13] O da, onlara
“ | Büyük dedem olan Resûlullah Muhammed Mustafa'nın sevdiği iyi kimselere düşmanlık edemem. | „ |
şeklinde karşılık verdi. Bunun üzerine Dört Yüz kişi hariç, diğerleri onu savaş alanında terk ettiler. Zeyd, bunlara “Beni terk ettiler,” manâsına gelen “Ve kad rafadûnî” dedi. Bu kelimeden dolayı, kendi ordusundan ayrılmak surtiyle ona hıyânet edenlere Râfızîler adı verildi. Zeyd’in yanında kalarak onunla birlikte savaşarak şehid düşenlerin takipçileri olduklarını söyleyenlere de Zeydîler adı verildi. Burada yapılan savaşta Zeyd öldürüldü.
Eserleri
Fıkıh ilminde ilk kitap yazan kişi olarak bilinen Zeyd bin Zeynelâbidîn, birçok âlime ilim öğretti. Bunlardan, oğulları Hüseyin ve Îsâ, kardeşinin oğlu Cafer-i Sâdık, Zührî el-Ameş, eş-Şube, İsmâil es-Süddî gibi âlimler en meşhurlarıdır. Yazmış olduğu kitap “Mecmu-ul-kebîr fi’l-fıkh” adlı eserdir.
Kaynakça
- Ebû Zehre, Muhammed, İmâm Zeyd, 83.
- Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â’zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Sahabe ve tâibûn nesline yapılan muameleyi zulûm olarak gösterdi: Ehl-i Beyt’in haklarını savunmadaki özgün tavrı, Sahife 170, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â’zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Zâlimlere isyânı imân ve ibâdetin esâsı olarak tanıttı: İmâm-ı Â’zam’ın tanıttığı İslâm’ın temel ibâdeti, Sahife 156, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- Ebû Zehre, Ebû Hanîfe, Sahife 32.
- Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â’zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Sahabe ve Tâibûn nesline yapılan muameleyi zulûm olarak gösterdi: Ehl-i Beyt’in haklarını savunmadaki özgün tavrı, Sahife 171, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- Not: Alevîler; İmam Ali'nin soyundan gelenler mânasında kullanılmıştır.
- Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â’zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Ortak kaderli iki deha: Sokrat ve İmâm-ı Â’zam, Sahife 246, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â’zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Şehid edilişi veya sonsuzluğa geçiş, Sahife 56, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- Muvaffık el-Mekkî, Menâkıb, Sahife 433-438.
- Najeebabadi (2001, s. 229, Vol 2)
- Tarikh al-madhahib al-fiqhiyah - Page 114
- Islam re-defined: an intelligent man's guide towards understanding Islam - Page 54
- Rebellion and Violence in Islamic Law By Khaled Abou El Fadl page 72
- The waning of the Umayyad caliphate by Tabarī, Carole Hillenbrand, 1989, p37, p38
- The Encyclopedia of Religion Vol.16, Mircea Eliade, Charles J. Adams, Macmillan, 1987, p243.