Malta Kuşatması

Malta Kuşatması ya da Malta Seferi, 1565 yılında Malta adasının Osmanlı İmparatorluğu kuvvetleri tarafından kuşatılması ve Hospitalier Şövalyeleri tarafından adanın savunulması sürecidir.

Malta Kuşatması
Tarih18 Mayıs-11 Eylül 1565
Bölge
Sonuç Hospitalier Şövalyeleri zaferi
Taraflar
Osmanlı İmparatorluğu Hospitalier Şövalyeleri
İspanya Krallığı
Malta halkı
Komutanlar ve liderler
Kızılahmedli Mustafa Paşa
Piyale Paşa
Turgut Reis  
Salih Reis
Uluç Ali Reis
Jean de Valette
Mathurin Romegas
Goncales de Medran  
Melchior de Robles  
Colonel Mas  
La Miranda  
Güçler
48.000 8.500
Kayıplar
10.000 ~ 35.000 2.500 asker
7.000 sivil
500 esir

Tarih boyunca yaşanan en kanlı ve şiddetli savaşlardan biri olarak gösterilen kuşatma, Hospitalier Şövalyeleri'nin galibiyeti ve Osmanlı kuvvetlerinin kuşatmayı kaldırması ile sonuçlanmış ve bu olay 16. yüzyıl Avrupa'sında büyük ses getirmiştir. Hatta ünlü düşünür Voltaire'in bile bu savaştan abartılı bir şekilde bahsederken "Hiçbir şey Malta Kuşatması kadar ünlü değildir." dediği belirtilir. Kuşatmanın sonunda Avrupalı'larca benimsenen Osmanlı ordularının yenilmezliği algısı değişerek yerini Akdeniz'deki İspanyol hakimiyetine bırakmıştır. Kuşatma, Akdeniz'i kontrol etme adına 16. yüzyılda Osmanlı Komutanı Turgut Reis'in[1] 1551'de Malta'ya saldırılar düzenlemesi ile başlayan ve 1560 Cerbe Deniz Savaşı'nda Osmanlı Filosunun Haçlı Donanması'nı ağır bir yenilgiye uğratması ile devam eden, Osmanlı İmparatorluğu ve Hristiyan Birliği arasında hızla artan rekabetin doruk noktası olarak tanımlanır.Bu savaşın nedenleri arasında Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı olan Mihrimah Sultan'ın 107 yaşındaki sütannesininde aralarında bulunduğu hacca gitmekte olan Osmanlı bandıralı bir kalyon şövalyeler tarafından kaçırılıp Malta adasına götürülmüştür. Ayrıca Malta orta Akdeniz'in güvenliği açısından önemli bir yere sahiptir.

Kuşatma öncesi

Cerbe Deniz Muharebesi'nde ağır bir yenilgi alan Kutsal İttifak ülkeleri, İspanya kralı II. Felipe'nin önderliğinde yeni bir donanma hazırlığına başlayıp ve ittifak bünyesindeki mevcut donanmaların birleştirilerek yeni bir Haçlı donanması meydana getirmeyi amaçlıyorlardı. Bu kapsamda Papalık, Ceneviz, Portekiz, Malta ve Toskana donanmalarının Akdeniz'in hakimi olabilme adına yeniden Osmanlı donanmasına karşı birleştirilmesi öngörüldü. İlk hedef olarak İspanya yakınlarındaki kayalık bir ada olan Peñón de Vélez'e saldırı düzenlendi. Bu ada Osmanlı donanması tarafından sadece uğrak yeri olarak kullanılıyor ve az sayıda Türk muhafız tarafından korunuyordu. Bu nedenle nicelik olarak kendisinden oldukça üstün olan Haçlı ordusuna karşı direnmesi mantıksızdı. Bu nedenle söz konusu ada Osmanlı kuvvetlerince kayıp verilmeden boşaltıldı. Peñón de Vélez'in savaşmadan alınması Kutsal İttifak birliklerinin motivasyonunu yükseltti ve müttefik ülkelerde büyük ses getirdi. Kuşatmadan birkaç ay önce Osmanlı mühendisleri balıkçı kılığında şehire girip şehrin tahkimat ve savunma bölgelerini ve ayrıca denizden çıkarma yapılabilecek önemli yerleri tespit etmiştir.

Öte yandan Malta Şövalyeleri, Akdeniz'de Türk gemilerine taciz saldırılarına devam ettiler. 1564 yılı ortalarında, şövalyelerin en kıdemli denizcilerinden Mathurin Romegas komutasındaki birliklerin yaptığı bir saldırıda, içlerinde Osmanlı sarayının haremağası, İskenderiye ve Kahire valileri ve pek çok önemli tacirin esir alınması, padişah Kanuni Sultan Süleyman'ın Malta adasına sefer düzenlenmesi ve şövalyelerin hakimiyetinin sonlandırılması konusunda ikna edilmesini kolaylaştırmıştır.

Söz konusu olaydan kısa bir süre sonra, Piyale Paşa ve Trablusgarp beylerbeyi Turgut Reis'in Akdeniz'de oldukça stratejik bir konumda olan ve Osmanlı topraklarına karşı tehdit oluşturan Malta adasının ele geçirilmesi konusundaki ısrarlı yaklaşımları, bu isteklerinin Divan'da kabul edilmesini sağladı ve Osmanlı donanması kaptan-ı derya Piyale Paşa komutasında Akdeniz'e açıldı.

Türk donanması 144 savaş gemisi (büyük ve küçük kadırga) ve 50 nakliye gemisinden oluşuyordu. Söz konusu gemiler 30.000 civarı asker taşıyorlardı.[2] (O döneme ait yabancı kaynaklar da benzer rakamlardan bahsetmektedirler). Donanmaya Piyale Paşa, kara ordusuna ise Kızılahmedli Mustafa Paşa komuta ediyordu. Ayrıca Trablusgarp'tan hareket edecek Turgut Reis ve Cezayir'den hareket edecek Hasan Paşa'da ellerindeki birliklerle kuşatmaya dahil olacaklardı.

Bu durumdan 1565 yılı başlarında İstanbul'daki casusları vasıtasıyla haberdar olan Hospitalier Şövalyeleri'nin lideri Jean de Valette, adanın savunması için İtalya'dan asker toplamaya ve St. Angelo, St. Michael ve St. Elmo kalelerini güçlendirme çalışmalarına başladı.

İtalyan-İspanyol paralı askeri olarak kuşatmada savaşan Francisco Balbi di Correggio'nun ünlü kuşatma günlüğünde, kuşatmaya girilirken her iki tarafın askeri gücünden aşağıdaki rakamlarla bahsettiği görülmektedir.

Hospitalier Şövalyeleri Osmanlı İmparatorluğu
500 Hospitalier Şövalyesi 6.000 Sipahi (Süvari)
400 İspanyol asker 500 Karaman Sipahisi
800 İtalyan asker 6.000 Yeniçeri
500 Kadırgalardan gelenler 400 Mytheline'li maceracı
200 Yunan ve Sicilyalı asker 2.500 Cezayir'li Sipahi
100 St. Elmo Kalesi garnizonunu askeri 3.500 Cezayir'li maceracı
100 Şövalye kölesi 4.000 "gönüllü mücahid"
500 Kadırga kölesi 6.000 Diğer gönüllüler
3.000 Malta halkından seçilenler Trablus ve Cezayir Korsanları
Total: 6,100 Total: 24.000

Kuşatma

Osmanlı donanması Malta'ya ulaştığında 20.000 asker karaya çıkarıldı.[3] Karaya çıkan ilk birlikler adanın en güçlü ikinci direniş noktası olan Saint Elmo kalesini kuşattılar. Kuşatma başladıktan birkaç gün sonra Turgut Reis ve Uluç Ali Reis komutasındaki filolar da adaya ulaştı.

Saint Elmo kalesi önünde çok şiddetli çarpışmalar yaşandı. Art arda yapılan saldırılarda her iki taraf da ağır kayıplar verdi. Surlardaki tahribat arttıktan sonra Turgut Reis komutasındaki kuvvetler 5000 kişi ile hücuma geçti. Kaleye düzenlenen altıncı saldırı olan bu harekâtın ardından kale surlarına ulaşıldı, fakat Turgut Reis başına isabet eden bir şarapnel parçası ile ağır yaralandı ve kısa süre sonra öldü. Altı gün sonra, 23 Haziran 1565'te kaleye yapılan sekizinci saldırıda kaleye girildi ve göğüs göğüse yapılan şiddetli çarpışmalar sonunda kalenin kontrolü ele geçirildi. St. Elmo kalesinin fethi, Osmanlı ordusuna Turgut Reis dışında 4.000 kişilik bir kayba (bu kaybın yaklaşık yarısı seçkin yeniçeri askerleridir) malolmasına rağmen, Kızılahmedli Mustafa Paşa sefere devam etme kararından vazgeçmemiştir.

Bazı kaynaklarda, St. Elmo kalesinin fethinin ve kuşatmanın devam etmesinin Avrupa'da yarattığı yankının küçük çaplı bir panik ortamına sebebiyet verdiğinden ve Avrupalıların Malta'dan sonra sıranın Tunus'ta İspanyol kontrolündeki La Goleta kalesinde olduğundan, hatta Kanuni Sultan Süleyman'ın İtalya üzerinden Avrupa'yı işgal etme planları yaptığından bahsetmeye başladıklarından bahsedilir.

Kuşatmanın devamında St. Angelo ve St. Michael kalelerine kara ve denizden saldırılar devam etti. Yabancı kaynaklara göre 7 Temmuz 1565'te yapılan büyük saldırılarda Osmanlı ordusunun St.Michael kale duvarlarında önemli bir gedik açtığı, fakat beklenmeyen bir şekilde geri çekildiğinden bahsedilirken, bu hareketin nedeninin şövalyelerin süvari komutanı Vincenzo Anastagi'nin rutin hücumlarından birinde Osmanlı sahra hastanelerinden birine saldırdığı ve buradaki hasta ve yaralıların hepsini katlettiği, bundan dolayı Osmanlı birliklerinin Malta Şövalyeleri tarafından Sicilya'dan beklenen desteğin gelmiş olabileceği düşüncesi ile geri çekildiğinden bahsedilmektedir.

Eylül ayına kadar devam eden çarpışmalardan net bir sonuç elde edilememesi, hava koşullarının kötü gidecek olması ve Sicilya'dan beklenen askeri yardımın adanın kuzeyinden karaya çıkarılması sonucunda başkomutan Kızılahmedli Mustafa Paşa kuşatmayı kaldırmaya ve geri çekilmeye karar verdi. 11 Eylül 1565'te kuşatma tamamen kaldırıldı.

Kuşatma sonrası

Kuşatmanın Hospitalier Şövalyeleri'nin zaferi ile sonuçlanması Avrupa'da büyük yankı uyandırdı. Kaynaklara göre değişen rakamlar ışığında Osmanlı kuvvetlerinin 25.000-35.000 arası kayıp verdiğinden bahsedilir. Özellikle Roma'da papa Malta'nın kurtulmasından dolayı kiliselerin çanlarını çaldırmıştır. Çünkü Papa'ya göre Malta'nın kaybedilmesi, Roma'nın kaybedilmesi anlamı taşıyordu.

Şövalyelerin lideri de Valette'in bu zaferinden sonra Avrupa'daki saygınlığı yükselmiş ve adaya yapılan maddi destek artmış ve bu sayede Valletta isimli surlarla çevrili yeni bir şehir kurulmuştur.

Osmanlı ordusu Malta'ya yeni bir sefer düzenlememiş, Osmanlı ordusunun yaklaşık 100 yıl süren yenilmezliğinin sona ermesi Avrupa'da büyük bir moral-motivasyon artışına sebebiyet vermiştir. Öte yandan Malta Şövalyeleri uzun bir süre doğu Akdeniz'deki Türk sahillerine saldıramamışlardır.

Kaynakça

  • Özdek, R. (1990). Türkler'in Altın Kitabı Cilt-3. İstanbul: Tercüman Gazetesi.
  1. Turgut Reis'in önemi hakkında makale (İspanyolca) 22 Ocak 2020 tarihinde erişilmiştir
  2. 1941 Temmuz ayında basılan Ejercito dergisinin 30-33 sayfaları (İspanyolca) 22 Ocak 2020 tarihinde erişilmiştir
  3. Malta Heritage sayfasındaki makale (İngilizce) 22 Ocak 2020 tarihinde erişilmiştir

Ayrıca bakınız

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.