Bosna Soykırımı

Bosna Soykırımı ya da Boşnak Soykırımı, 1992 - 1995 yılları arasında Bosna Savaşı sırasında özellikle Sırplar tarafından Boşnaklara karşı Bosna-Hersek Cumhuriyeti (bugünkü Bosna ve Hersek) topraklarında yapılmış bir soykırımdır. Terim, hukuksal bir kavram olarak daha çok Srebrenitsa ve Jepa katliamları için kullanılmaktadır.

Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti'nden oluşan Bosna-Hersek Devleti

Soykırım öncesi

II. Dünya Savaşı'nın ardından Josip Tito'nun liderliğinde kurulan komünist Yugoslav Devleti 3 değişik din (Ortodoksluk, Katoliklik ve İslâm) ve çok sayıda etnik grubu (Sırp, Hırvat, Boşnak, Arnavut, Sloven, Makedon) bir araya getiren bir ülkeydi. Sovyet Blokunda yerini aldı ancak zamanla bağımsız bir hâle geldi. 1980 yılında Tito'nun ölümü ve 1990 yılında bu bloğun parçalanmaya başlamasıyla farklı etnik grupları Yugoslavya içinde bir arada tutmak imkânsız hâle geldi. 25 Haziran 1991'de Slovenya ve Hırvatistan, Almanya ve İtalya′nın desteklemesi ile bağımsızlıklarını ilan ettiler. Eylül 1991'de de Makedonya bağımsızlığını ilan etti. Şubat-Mart 1992'de Bosna-Hersek Devleti ülke çapında bağımsızlık ilan edilmesi konusunda bir referandum yaptı. Bosnalı Sırpların çoğunun boykot ettiği bu referandum bağımsızlığın kabul edilmesiyle sonuçlandı. 5 Nisan 1992'de Bosna-Hersek Cumhuriyeti hükûmeti bağımsızlığını ilan etti. 6 Nisan'da da ABD ve Avrupa ülkeleri Bosna-Hersek'in bağımsızlığını tanıdılar.

Bağımsızlığın anayurtları olan Sırbistan'dan kendilerini koparacağını düşünen ve “Büyük Sırbistan” hayalleri olan Bosnalı Sırplar, Sırbistan'dan aldıkları askerî yardımlarla Bosna'da bir Sırp Cumhuriyeti kurduklarını ilan ettiler. Kendi bölgelerinde bulunan Müslüman (Boşnaklar) ve Katoliklerden (Hırvatlar) bu bölgeyi terk etmelerini istediler.

Soykırımın başlangıcı

Nisan 1992’de Srebrenitsa'nın (Boşnakça: Srebrenica) hemen dışında bulunan Bratunac köyünde, 350 Bosnalı Müslüman, Sırp paramiliter ve özel polis güçleri tarafından işkence gördüler. Burada yaşananlar hakkındaki bilgiler, ancak aylar sonra katliam sırasında çekilen görüntülerin yayınlanması ile anlaşıldı.

Sırpların bu yaptığının dünyada duyulması, düşünülenin aksine Bosnalı Boşnakların kurtulma ümitlerini arttırmadı. Aksine, BM ve NATO desteğinde özellikle Sırplar hedef alınarak bir ambargo başlatıldı. Fakat hem Sırpların eski müttefikleri olan Rusların yardımı, hem de coğrafi olarak daha iç kesimlerde bulunan Bosnalı Müslümanlara göre daha avantajlı olmaları sebebiyle, bu ambargodan Bosnalı Sırplar neredeyse hiç etkilenmediler. Etkilenen daha çok Müslümanlar oldu.

Zamanla dünyada yükselen tepkiler ve özellikle bâzı destekçilerinin durumun vehametini anlamaya başlamaları ile Müslümanlara yönelik bâzı yardımlar ulaştırılmaya başlanmıştır. Birçok ülkede Bosna'ya yardım kampanyaları düzenlenmiştir. Bosnalıların şanssızlığı burada da devam etmiş, güvendikleri Müslüman ülkelerde kampanya paraları kendilerine ulaştırılmak şöyle dursun, başka politik amaçlar için kullanılmış ve büyük bölümü asla yerine ulaştırılmamıştır.

Srebrenitsa Katliamı

Öldürülen 505 Bosnalı Müslüman'ın defnedilişi

Zamanla gücünü toparlayan Nasır Oriç liderliğindeki Müslüman direniş örgütü Sırplara karşı koymaya ve bâzı başarılar elde etmeye başladılar. Bu duruma artık bir son vermenin zamanının geldiğini düşünen BM, Dayton görüşmelerini başlattı. Sırplar, görüşmelerde avantaj elde etmek için iki stratejik kent olan Gorajde ve Srebrenitsa'yı ele geçirmek maksadıyla güçleriyle bu iki kente saldırdılar. Tarihin gördüğü katliamlardan birini Hollandalı Barış Gücü'ne rağmen yaptılar. BM tarafından güvenli bölge olarak ilan edildikten iki yıl sonra Srebrenitsa, 1995 yılının yaz ayında II. Dünya Savaşı’ndan sonra meydana gelen en büyük toplu soykırıma uğradılar. Sırplar işkence yaptıkları Bosnalı Müslümanları, öldürdüler. cesetlerini yine onlara gömdürdüler. Bosna Savaşı'nın bu en kanlı olayı Srebrenitsa Katliamı olarak adlandırılmıştır.

Srebrenitsa Katliamında öldürülenlenlerin kesin sayısı bilinmemekle birlikte BM'nin Eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi savcısı, 7.000 ila 8.000 kişinin öldürüldüğünü belirtmiştir. Bosna Sırpları'nın hükûmetinin hazırladığı bir raporda ölü sayısı 7.779, Boşnak hükûmetinin raporunda ise 8.374'den fazla olarak gösterilmektedir. Şimdiye kadar Srebrenitsa etrafında 42 toplu mezar bulunmuş ve uzmanlara göre 22 bölgede daha toplu mezar olduğunu tahmin edilmektedir. Şimdiye kadar 2.070 kişinin kesin kimlik tespiti yapılırken 7.000'den fazla kişinin ise cansız bedeni kesin kimlik tespiti için bekletilmektedir. Ayrıca Sırplar katliamı gizlemek için bâzı cesetleri ilk gömüldükleri toplu mezarlardan çıkarıp başka yerlere tekrar gömdüklerinden katliamla ilgili deliller bozulmuş ya da yok olmuştur.

1992-1995 arasında Uluslararası Kızılhaç Örgütü verilerine göre Bosna-Hersek'te 312.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu kayıpların 200.000 kadarı Boşnak halkına ait olup Bosnalılar, dünyanın gözü önünde ve Avrupa'nın göbeğinde sistematik bir soykırıma tâbî tutulmuştur. Sadece Srebrenitsa'da olanlar hakkında elle tutulur delillerin varlığı söz konusu olsa da çok yakın tarihte gerçekleşen soykırımı aydınlatmaya yetmemektedir.

Soykırım sorumluları

Lahey'deki Savaş Suçları Mahkemesi'nde görülen davada Sırp Partisi lideri Radovan Karadžić, Sırp Ordusu komutanı Ratko Mladić, Vujadin Popoviç (Bosnalı Sırp komutan), Ljubisa Beara (Genelkurmay Başkanı), Drago Nikoliç (güvenlik şefi), Ljubomir Borovcanin (özel polis müdürü), Radivoje Miletiç (Genelkurmay Başkan Yardımcısı), Milan Gvero (komutan yardımcısı, Vinko Pandureviç (tugay komutanı) Bosna Savaşı sırasında Srebrenitsa'da 8.000'den fazla sivilin katledilmesinden sorumlu oldukları iddiasıyla gıyaplarında haklarında dava açılmıştır.

Bosna'da meydana gelen iç savaş sırasında Sırp ordusunun yapmış olduğu katliamın arkasındaki itici güç Sırbistan Demokrat Partisi ve lideri Radovan Karadžić'tir. Parti bağımsızlık ilanı ile birlikte hükûmetten de çekilerek yasadışı bir örgüt gibi çalışmalarını yürüterek Müslüman bölgelerinde katliamları yapmışlardır. Sırp denetimindeki Ilıca bölgesinde Bosna Oteli'nde faaliyet gösteren parti lideri Radovan Karadžić ve arkadaşlarını korumakla görevli Sırp militanların üniformalarında Sırbistan bayrağı ve Çetniklerin kullandığı madenî bir para büyüklüğündeki siyah renkli bir arma bulunmaktaydı. Bütün bu katliamları gerçekleştirmek için gereken ekonomik ve askerî güç, temelde Federal Yugoslavya Ordusu'nda bulunuyordu. Ancak bu gücü yönetebilecek yetki ise Sırbistan'daydı. Dolayısıyla katliamları gerçekleştiren Sırp milislerin Sırbistan ile bağlantılı olmamalarına imkân yoktu. Sırp militanları ve Sırbistan Federal Ordusu arasındaki bu işbirliği kanıtlanamamıştır. Unutulmaması gereken en önemli hususlardan birisi de SDS'nin bu faaliyetlerine birçok Sırp ordu ve hükûmet yetkilisi muhalefet etmiş, o zor koşullara rağmen görevlerini bırakmışlardır. O dönemde yapılan bâzı Türk gazetecilerinin bölgedekilerle yaptıkları röportajlarda Bosna'da yaşayan 1,3 milyon Sırp nüfusun sadece yüzde 10'u, yani 130.000 kişinin Sırbistan ile birleşmek istediklerini düşündükleri rapor edilmiştir.[1]

Savaşın bitişi

Bosna Savaşı'nı sona erdiren Dayton Anlaşması, Paris’te 14 Aralık 1995'te imzalandı. 300.000 kişinin ölümüne ve yüz binlerce sivilin yurtlarından göçmesine neden olan dört yıllık savaşı durduran bu anlaşma, dönemin ABD Balkan Özel Temsilcisi Richard Holbrook’un başkanlığında ABD’nin Ohio eyaletine bağlı Dayton adlı kasabadaki bir hava üssünde haftalar süren müzakerelerden sonra karara bağlanmıştır. Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in ifadesiyle ‘âdil olmasa da olabileceğin en iyisi’ olan bu anlaşma, türünün tek örneğidir. Anlaşmanın bir bölümü, Bosna-Hersek Devleti’nin anayasal yapısını ortaya koyarken Bosna-Hersek adı verilen yeni bir devlet altında son derece karmaşık ve çok katmanlı bürokratik bir yapı öngörülmüştü. Anlaşma neticesinde Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti adında iki entite kurulmuş, etnik temellere dayalı entiteler üzerinde ise zayıf otoriteye sahip merkezî bir hükûmet modeli ve etnisiteleri yansıtan ortak kurumlar oluşturulmuştur. Birbirleriyle savaşmış üç etnik toplumun yeniden bir arada yaşamasını ve Bosna-Hersek’in tüm kurumlarıyla işlemesini amaçlayan Dayton Barış Anlaşması’nın sivil yönlerinin uygulanmasına ilişkin sorumluluk ise Yüksek Temsilcilik'e verilmiştir.[2]

Lahey Adalet Divanı kararı

Eski Yugoslavya'da işlenen savaş suçları için Boşnaklar, ilk kez BM'nin en üst mahkemesi sayılan Lahey Uluslararası Adalet Divanı'na Srebrenitsa Katliamı’ndan çok daha önce 1993 yılında müracaat ettiler. Mahkemenin başvuru karşısındaki tek tavrı, soykırımın önlenmesi için taraflara yapılan çağrıyı açıklamak olmuştur.[3] Boşnakların ikinci başvurusu ise 2003 tarihinde yapıldı. Başvuruyu değerlendiren Lahey yargıçları bir senelik bir sürecin ardından 26 Şubat 2007'de beklenen kararı açıkladı. Mahkemenin aldığı kararlar özetle şu şekildedir:

  1. Mevcut uluslararası hukuka göre sorumluğu bulunan kişi ve kurumlarıyla Sırbistan soykırım yapmamıştır,
  2. Sırbistan, soykırım işlemek için plan yapmamış, soykırım eylemini kışkırtmamıştır,
  3. Sırbistan, BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırma Sözleşmesi'ne göre yükümlülüklerini ihlâl ederek soykırıma iştirak etmemiştir,
  4. 1995 temmuzunda Srebrenitsa'da meydana gelen soykırım konusunda Sırbistan, BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırma Sözleşmesi'ne göre soykırımı önleme yükümlülüğünü ihlal etmiştir,
  5. Sırbistan, Ratko Mladić'in soykırım ve soykırıma iştirak suçlamaları nedeniyle yargılanacağı Eski Yugoslavya için kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne teslim edilmemesi ve mahkemeyle tam bir işbirliği yapmaması nedeniyle BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırma Sözleşmesi'ne göre yükümlülüklerini ihlal etmiştir,
  6. Sırbistan, Eski Yugoslavya için kurulan uluslararası savaş suçları mahkemesine soykırım ve başka suçlarla itham edilen kişilerin teslimi ve mahkemeyle tam bir işbirliği konularında yükümlülüklerini yerine getirecek acil tedbirler almalıdır,
  7. Davada mâlî tazminat uygun bulunmamıştır.

Bu kararlarla Sırbistan'ın soykırım konusunda bir yükümlülüğü bulunmadığına karar verilmiş ve Bosnalıların bekledikleri tazminata açılan yol kapanmıştır.

Lahey Uluslararası Adalet Divanı'nın Sırbistan'ı suçlu bulmamış olmasına rağmen Eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi Bosna'da işlenen suçların soykırım olduğunu kabul etmiştir. Bu mahkemede sorumlu olduğu düşünülen kişilerin yargılanmaları devam etmektedir. Lahey’deki bu mahkeme iki Bosnalı Sırp subayı soykırımdan suçlu bulmuş, General Radislav Krstiç ise 35 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Albay Vidoje Blagojeviç, kendisi hakkında verilmiş olan 18 yıl hapis cezasını temyiz etmemiştir. Eski Sırp Lideri Miloseviç ise yargılanırken ölmüştür. Diğer iki Bosnalı Sırp yetkili, Radovan Karadžić ve General Ratko Mladiç ise Sırbistan'a yapılan tüm bu kişileri korumamaları yönündeki çağrılara rağmen yıllarca tutuklanamadılar. Fakat 21 Temmuz 2008 gecesi düzenlenen bir operasyonla Karadzic yakalanarak 30 Temmuz 2008'den beri Lahey'de tutuklu bulunmaktadır.[4]. General Ratko Mladić ise 26 Mayıs 2011 günü Sırp istihbaratı tarafından Sırbistan'da yakalanıp 31 Mayıs 2011 tarihinde Lahey Savaş Suçları Mahkemesi'ne gönderildi.[5]

Soykırım sonuçları

Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ilan etmesi ve devlet içindeki Sırpların ayrılıkçı bir hareket başlatarak bu hareketi Sırbistan destekli bir iç savaşa döndürmesi ile katliamlar, siyasi amaçlı olarak yapılmıştır. Bu katliamlar sonucunda Bosna-Hersek Devleti Sırplar ve Bosnalı Müslümanlar arasında paylaştırılmıştır. Açılan mahkemelerde katliamcıların soykırım suçu işlediklerine kadar verilmiş olmasına rağmen suçlar bireyselleştirilerek katliamın esas planlayıcısı olduğu iddia edilen Sırbistan Cumhuriyeti'nin sorumluluğunun olmadığına hükmedilmiş, böylece öldürülen binlerce Bosnalı Müslüman âilelerin tazminat almaları imkânsızlaşmıştır.

Avrupa güçleri, kendilerine çok yakın konumda bulunan çatışma bölgelerine müdahale edememiş, gerekli koordinasyon ve harekât planlaması hem NATO, hem Avrupa Birliği ülkelerince yapılamamıştır. Bu durum, özellikle Avrupa Birliği ülkelerinin askerî yönden hâlâ ABD'ye bağımlı olduğu yönündeki iddiaları güçlendirmiştir. Özellikle Fransa liderliğindeki bâzı ülkeler, Avrupa'nın kendi ordusunu kurmasının bu gibi sorunlara daha etkin ve gerçekçi müdahaleye imkân sağlayacağı yönünde görüşler üretmeye başlamışlardır.

Soykırımın Sırp olmayan destekçileri

Esir değişimi sırasında oğlunun başına silah dayayarak şakalaşan Sırp asker ve arkadaşları
Fotoğraf: Mihail Yevstafyev

Katliamları gerçekleştiren Sırp milislerin nereden yardım aldıkları konusunda çeşitli iddialar bulunmaktadır. Ancak Bosna Savaşı sırasında meydana gelen bâzı olaylar şüpheye yer bırakmaksızın Sırp katliamcıların işlerini kolaylaştırmıştır. Bunların bâzıları:

  1. BM'nin Srebrenitsa'yı korumakla görevlendirilen 700 Hollanda askeri, bölgeye "güvenli" olma güvencesi ile sığınmış 8.000 kadar Bosnalı Müslümanı katledilecekleri bilindiği halde Sırp milislere teslim etmiştir. Kendilerine göstermiş oldukları "üstün hizmet" sebebiyle daha sonra madalya töreni düzenlenmiş ve ödüllendirilmişlerdir.[6]
  2. Fransız AFP ajansına göre bir grup Yunan sempatizan, Srebrenitsa Katliamı'nda Sırp milislerle beraber Bosnalı Müslümanları katletmiştir. Haberi bazı Yunan kaynaklı siteler de teyit etmektedir.[7]
  3. NATO'nun BM gözetiminde yaptığı Sırplara yönelik hava harekât planlarını, Fransa'nın Sırplara sızdırdığı konusunda ciddi kuşkular bulunmaktadır.
  4. Bosna devletine yardım için bâzı ülkelerde düzenlenen yardım kampanyaları hakkında ciddi suçlar içeren haberler yayınlanmıştır. Türkiye'de toplanan paralar ile ilgili olarak dönemin başbakanı, koalisyon ortağı olduğu partiye paraların yerlerine ulaştırılmadığı yolunda suçlamalarda bulunmuştur.[8]

Kaynakça

  1. "Ali Haydar Yurtsever - Dönemin Milliyet Muhabiri". 16 Ocak 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2007.
  2. "Türkiye Bosna-Hersek Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Hüseyin KANSU’nun 14.12.2005 tarihli basın duyurusu metni",
  3. ""Murat Yılmaz - İnsan Hakları Derneği". 27 Eylül 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Mart 2007.
  4. "AUSLIEFERUNG NACH DEN HAAG: Radovan Karadzic ist im Gefängnis angekommen" [LAHEY'E GERİ VERİLME: Radovan Karadžić hapise vardı] (HTML) (Almanca). WELT ONLINE. 30 Temmuz 2008. 30 Temmuz 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Ağustos 2014.
  5. "Ratko Mladic vor dem UN-Tribunal: „Habe keine Muslime umgebracht"" [BM Mahkemesi önünde Ratko Mladić: „Müslüman öldürmedim“] (Almanca). REUTERS. 3 Haziran 2011. 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından (HTML) arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Ağustos 2018.
  6. "Türkiye-Bosna Dostluk Grubu başkanı Kansu'nun açıklaması". TBMM. 19 Ağustos 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Ağustos 2018. Hollanda'nın, Bosna'da görev yapan askerlerini ödüllendirmesi, uluslararası skandal ve suçluları örtbas etme çabasıdır
  7. "Greek volunteers fought alongside Bosnian Serbs". 30 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Mart 2007.
  8. "Tansu Çiller Refah Partisini suçladı". 4 Şubat 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2007.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.