1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşı

1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşı, Osmanlı Devleti ile Kutsal Roma İmparatorluğu arasında sınır çatışmalarının artması ve Bosna Beylerbeyi Telli Hasan Paşa'nın 1593 yılında Kulpa'da ağır yenilgiye uğraması sonucunda başlayan savaş.

1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşı
Osmanlı-Avusturya savaşları

Haçova Muharebesi (1596)
Tarih1593-1606
Bölge
Sonuç Zitvatorok Antlaşması
Coğrafi
Değişiklikler
Osmanlı İmparatorluğu Kanije ve Eğri'yi, Kutsal Roma İmparatorluğu Filek'i ele geçirdi. Osmanlı'ya bağlı Erdel Prensliği Orta Macaristan'ın büyük bölümünü alarak genişledi.
Taraflar

Osmanlı İmparatorluğu

Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu

Komutanlar ve liderler

Osmanlı padişahları

Komutanlar:

Kutsal Roma İmparatoru

Güçler
160,000–180,000[1][2] 95,000[1][2]
Kayıplar
Bilinmiyor, ağır Bilinmiyor, ağır

Savaş, iki imparatorluğun ordularının 1596 yılında topyekün karşı karşıya geldikleri ve Osmanlıların zaferiyle sonuçlanan Haçova Muharebesi haricinde, ortak ölçekli birliklerin çarpışmaları ve stratejik önemdeki kalelerin karşılıklı olarak fethedilmesi/kuşatılması/kaybedilmesi şeklinde seyretti.

1606 yılında akdedilen Zitvatorok Antlaşması'yla son bulan savaş sonucunda Osmanlı Devleti Eğri ve Kanije gibi stratejik kaleleri topraklarına katarken, yine Osmanlı Devleti'ne bağlı Erdel Prensliği de topraklarını Slovakya'ya doğru genişletti. Bununla birlikte, bu antlaşmayla Osmanlı Padişahı'nın Kutsal Roma İmparatoru'nun diplomatik denkliğini kabul etmesi Osmanlıların ilk defa üstünlüklerini yitirdiklerine işaret ettiği gibi, keza Kutsal Roma İmparatorluğu'nun Orta Macaristan için 1533'ta imzalanan İstanbul Antlaşması'ndan beri ödediği 30.000 altın verginin kaldırılması da Osmanlıların bu topraklar üzerinde talep ettikleri haklardan feragat ettikleri anlamına geldi.

Savaşın başından itibaren Osmanlı Devleti'ne bağlı Romen prenslikleri Eflak, Boğdan ve Erdel'in (tarihte ilk kez birleşerek) Osmanlılara karşı ayaklanmaları ve Kutsal Roma İmparatorluğu'na bağlanmaları Osmanlıların güçlerini fiilen iki cepheye bölmelerini gerektirdi. Osmanlı Devleti 1599'da Anadolu'da başlayan Celali isyanları, 1603'te önce İstanbul'daki Zorba İsyanı ardından doğuda İran'la savaşın yeniden başlaması nedeniyle çok cepheli bir mücadele içine girdi ve bunalımlı yıllar yaşadı.

Kutsal Roma İmparatorluğu ise özellikle 1604 yılından itibaren ekonomik sıkıntılar, savaşlarındaki asker kaybı ve Erdel'de başlayan Boçkay Ayaklanması nedeniyle tüm cephelerde bir çözülme yaşadı ve barışa razı oldu.

13 yıl süren bu savaş iki İmparatorluk arasında o tarihe kadarki en uzun harp olurken, Zitvatorok Antlaşması ise 1663'e kadar fiilen 57 yıl geçerli kaldı. Nitekim, Osmanlı Devleti 1639'a kadar İran'la savaşlara (1645'ten itibaren ise Venedik'le başlayan Girit Savaşı'na) odaklanırken, Kutsal Roma İmparatorluğu da 1618'den itibaren tüm kaynaklarını 30 Yıl Savaşları'na vakfetti.

Savaşın nedenleri

Osmanlı Devleti'nin, İran'a karşı olan zaferinden sonra batıda bazı gelişmeler oldu. Avusturya, yıllık vergisini geciktiriyor, sınırlarda olaylar çıkarıyordu. Bu nedenle, Bosna beylerbeyi Telli Hasan Paşa, Avusturya'ya sefer düzenledi. 1.000 esir, 12 top ve birçok ganimet alıp geri döndü. Ama bu Avusturya ilişkilerini daha da kötüye itti. Böylece Avusturya saldırılara başladı. Ardından Telli Hasan Paşa komutasındaki bir Osmanlı ordusunu Sisak-Moslavina denen yerde pusuya düşürerek neredeyse tümüyle imha etti (Kulpa Bozgunu). Bunun üzerine, Divanda savaşa karar verildi. Ancak neredeyse tüm Avrupa ülkeleri, Avusturya'yı destekliyordu.

Savaşın seyri

1593 yılı

19 Temmuz'da İstanbul'dan harekete geçen Serdar-ı ekrem Sadrazam Koca Sinan Paşa 4 Eylül gibi sefer mevsimi açısından geç bir tarihte Belgrad'a ulaştı. Kutsal Roma İmparatorluğu da Yanıkkale civarında yaklaşık 20.000 kişilik bir ordu toplamıştı. Budin Beylerbeyi Hasan Paşa'nın eyalet askerleri de orduya katıldıktan sonra Türk ordusu sınır bölgesine yürüdü ve 10 Ekim'de Bespirim'i kuşattı. 3 gün dayanabilen kale garnizonu 13 Ekim'de teslim oldu. Ardından, 19 Ekim'de Palota kuşatıldı ve 21 Ekim'de bu kale de teslim oldu. Türk birliklerinin Viyana'ya mesafesi 200 kilometreden yakındı.

Filek'in Almanlarca ele geçirilişi (1593)

Alınan esirlerden Yanıkkale civarındaki Alman ordusunun İstolni Belgrad'a yürüyecekleri duyumu alınmışsa da, Kasım ayının yaklaşması nedeniyle, kışlağa çekilerek müteakip bahar harekâta devam etme fikri ağır basmıştı.

Türk ordusunun, herhangi bir çarpışma vermeksizin önce Budin sonra Belgrad'a kışlamak üzere çekilmesi üzerine serbest kalan Alman ordusu, beklendiği üzere İstolni Belgrad'a ilerledi. Bu orduyu karşılamak üzere ihtiyatsız bir şekilde bölgeye ilerleyen Budin Valisi Hasan Paşa, sayı ve teçhizat açısından dezavantajlı konumda olmasına bakmaksızın taarruz edince, 4 Kasım'daki muharebede ağır bir yenilgi aldı.

Bu muharebeyle Kulpa Bozgunu'ndan sonra aynı yıl içinde Türk birliklerine ikinci büyük yenilgiyi tattıran Alman ordusu, Slovakya bölgesindeki Osmanlı kalelerinin üzerine yürüdü ve Kasım ayı içinde Filek, Kekkö, Dvin, Somoskö, Devam, Boyak, Seçen, Dregeli ve Hayasko'yu ele geçirdi. Avusturya Arşidükü Matthias komutasındaki bir birlik ise Neograd'ı zaptetti.

1594 yılı

Yanıkkale'nin fethi (1594)

Serdar-ı ekrem Koca Sinan Paşa Bespirim ve Palota'nın kolayca alınmasından sonra İstanbul'a bir zafername göndermiş, ancak sonraki kayıplar neticesinde takviye istemek zorunda kalmıştı. Bu takviye beklenirken Alman ordusu mevsim erkenken harekete geçti. 4 Mayıs'ta Avusturya Arşidükü komutasındaki bir kolordu Estergon'u, Steiermark Ordusu Komutanı Teufenbach komutasındaki birlikler ise Hatvan'ı kuşattı. Bununla birlikte, Rumeli Beylerbeyi Mehmet Paşa ve Budin Beylerbeyi Hasan Paşa komutasındaki eyalet askerleri Hatvan'a yardıma gelip, kale dizdarı Aslan Bey'in de huruç harekâtlarının da yardımıyla, Teufenbach'ın birliklerini kuşatmayı kaldırarak geri çekilmeye zorladılar. Estergon önünde de başarı kazanamayan Avusturya birlikleri Koca Sinan Paşa komutasındaki Türk ordusunun yaklaştığını duyunca çekildilerse de, çekilme sırasında kaledeki Türk birliklerinin 1 Haziran'daki taarruzuyla ağır kayıplara uğradılar.

6 Mayıs'ta Belgrad'dan harekete geçen Koca Sinan Paşa komutasındaki Türk ordusu ise, Estergon önüne geldikten sonra Tata ve Saint Marton kalelerini kuşatarak aldı. 7 Ağustos'ta kuşatılan 12.000 askerlik garnizona sahip Yanıkkale ise 27 Eylül'de teslim oldu. Avusturya Arşidükü Matthias komutasındaki 50.000 askeri aşkın kuvvetteki Alman ordusunun kuşatma öncesinde yenilgiye uğratılarak kale civarından çekilmek zorunda bırakılması bu önemli başarıda pay sahibi olmuştu. Başkent Viyana'ya 120 kilometre mesafedeki bu önemli mevkiinin Osmanlı Devleti'nin eline geçmesi Kutsal Roma İmparatorluğu'nda telaşa neden oldu.

16-22 Ekim'de Komaron'u kuşatmasına rağmen alamayan Türk ordusu kuşatmayı kaldırdıktan sonra kışlamak üzere Budin'e çekilmeye başladı.

Bağlıların (Eflak, Boğdan ve Erdel) ayaklanması

Erdel Prensi Batori Sigismund (1588-1602)

Türk ordusu 1594 yılındaki harekâttan başarılarla dönerken, Osmanlı Devleti bugün Romanya'yı oluşturan üç bağlı (vassal) devletin (Eflak, Boğdan ve Erdel) ayaklanmasıyla sarsıldı. Erdel Voyvodası Kutsal Roma İmparatoru II. Rudolf'u metbu olarak tanırken, Boğdan Voyvodası Aron da yeni atanan voyvodayı tanımayarak isyan etti ve üzerine gönderilen Maraş Beyi Mustafa Paşa komutasındaki birlikleri püskürttü. Eflak Voyvodası Mihail'in isyanı ise daha yıkıcı oldu. Kasım 1594'te Bükreş'teki Türk tüccarları idam edip buradaki yaklaşık 2.000 kişilik Türk garnizonunu da imha eden Mihail, daha sonra Yergöğü'nü yaktığı gibi, 1 Ocak 1595'te kuşattığı İbrail kalesini 16 Ocak'ta ele geçirdi. Dobruca'ya girerek Silistre'yi ele geçirmek isteyen Mihail'i 4.000 Eflak askerini kılıçtan geçiren Silistre Beyi durdurabilmişti.

1595 yılı ve Osmanlı Devleti'nde taht değişikliği

16 Ocak 1595 tarihinde III. Murat öldü. 11 gün sonra da yerine oğlu III. Mehmet tahta çıktı. Koca Yusuf Paşa'nın yerine, 1578-1590 Osmanlı-Safevî Savaşı'nda büyük yararlılıklar gösteren Serdar Ferhat Paşa sadrazamlığa getirildi. 22 Nisan 1595 tarihindeki Sipahi Ayaklanmasını güçlükle bastıran Ferhat Paşa, cephe gerisini güvence altına almak amacıyla 1 Mayıs'ta İstanbul'dan ordusunun başında hareket ederek Eflak üzerine yürüdü. Ancak bir saray entrikasıyla azledilerek geri çağrıldı ve idam edildi.

Eflak harekatı, Köprü faciası ve Estergon kuşatması

Yergöğü'nde Köprü Faciası (1595)

Tekrar sadarete getirilen Koca Sinan Paşa maktul öncülünün başlattığı seferi sürdürerek Eflak'a yürüdü. 23 Ağustos'ta Yergöğü'nden Bükreş doğrultusunda ilerleyen Türk ordusu ertesi gün Kalugeran mevkiine geldi. 25 Ağustos'taki Kalugeran Muharebesi'nin sonucunda Eflaklıların çekilmesini fırsat bilen Türk ordusu 28 Ağustos'ta muharebesiz Bükreş'e, ardından ise başkent Targovişte'ye girdi. Koca Sinan Paşa 3.500 askerlik garnizonu burada inşa ettirdiği kalede bırakarak İstanbul'a doğru geri çekilirken, Eflak Voyvodası Mihail Targovişte'yi kuşatmaya başladı. Takviye olarak gönderilen 5-6.000 kişilik Rumeli eyalet askerinin Eflaklılar tarafından pusuya düşürülerek hezimete uğramaları üzerine, kuşatmaya üç gün dayanabilen savunucular teslim oldular ve kazığa vuruldular. Türk ordusu ise düzensiz bir şekilde Yergöğü'ne gelirken, 27 Ekim'deki Köprü Faciası sonucu, Tuna üzerindeki köprüye yığılan ordunun gerisini korumak isteyen Akıncılar Eflak topçu ateşiyle imha edildi ve bu tarihi ocak fiilen tarihe karıştı. Taarruza geçen Eflak ordusu İbrail, İsakçı, Kili, İsmail, Akkerman, Cangerman ve Tatarhan kalelerini ele geçirdi. Bu olumsuz gelişmeler üzerine dönüş yolundaki Sadrazam Koca Sinan Paşa azledildi ve yerine Lala Mehmet Paşa getirildi.

Macaristan cephesinde de gelişmeler Osmanlı Devleti'nin aleyhine seyretti. Türk ordusunun Eflak'ta meşgul olmasından yararlanan 70.000 kişilik Kont Karl Mansfeld komutasındaki Alman ordusu 1 Temmuz'da Estergon'u kuşattı. Babası Sadrazam Koca Sinan Paşa tarafından Macaristan Serdarı olarak atanan Mehmet Paşa 4 Ağustos'ta 10.000 kişilik birliğiyle kaleye yetiştiyse de, 5 Ağustos'ta Yanık Beylerbeyi Osman Paşa'nın Alman ordusuna kale önündeki muharebede yenilmesi üzerine cepheden çekildi ve Estergon 2 Eylül'de teslim oldu. Alman ordusu 8 Eylül'de ise Vişegrad'ı ele geçirdi.

1596 yılı, Eğri Seferi ve Haçova Muharebesi

Bir önceki yılki yenilgilerin yarattığı durumu tersine çevirebilmek için III. Mehmet ordusunun başında sefere çıkma kararı aldı. Bu, bir padişahın 30 yıldan beri ordunun başında çıktığı ilk seferdi. 21 Haziran'da İstanbul'dan ayrılan Türk ordusu 9 Ağustos'ta Belgrad'a vardı. Burada toplanan Harp Meclisinde (1552 yılındaki kuşatmada alınamayan) stratejik önemdeki Eğri üzerine yürünmesi kararının alınması üzerine ordu bu yönde ileri harekâtına devam etti. Segedin'e varıldığında ise Alman ordusu Hatvan'ı kuşatmıştı. Takviye olarak gönderilen Yusuf Sinan Paşa komutasındaki birliklerin gecikmesi nedeniyle teslim olmak zorunda kalan kalenin tüm garnizonu kılıçtan geçirildi. 21 Eylül'de Eğri önüne gelen Türk ordusu ise yaklaşık 5.000 kişilik garnizonun bulunduğu kaleyi 12 Ekim'de zaptetmeyi başardı ve Hatvan'daki muameleye karşılık tüm Alman garnizonunu kılıçtan geçirdi.

120.000 kişilik Alman ordusu ise Mezőkeresztes mevkiinde mevzilenmişti. İleri harekâtını sürdüren Türk ordusunun keşifçi kolunu teşkil eden Cafer Paşa komutasındaki birlikler 22 Ekim'de Alman ordusuyla temas ettiyse de, hasmının gücünü görerek çekildi. 25 Ekim'de ise Alman ordusunun öncü birlikleri yenilgiye uğratıldı. 26 Ekim'de ise iki ordu külliyen muharebeye tutuştu. Taarruza geçmesine rağmen Alman ordusunun üstün ateş gücüne karşı sarsılan Türk ordusu Alman ordusunun karşı taarruzuna dayanamadı ve dağınık halde çekilmeye başladı. Türk ordusunun merkezi Alman ordusunun eline geçerken, Alman birliklerinin muharebeyi bırakıp yağmaya girişmeleri üzerine, önce hizmet personeli direnişe geçti. Şaşkınlığa uğrayan Alman ordusu karşısında yeniden toparlanmış bulunan Türk ordusu şiddetli bir karşı hücuma geçti ve Alman ordusunu bozguna uğrattı. Yusuf Sinan Paşa komutasındaki birlikler Alman ordusunun bir bölümünü bölgedeki bataklığa sıkıştırıp imha ederken, Kırım atlıları da panik halinde kaçan Alman ordusunun bir bölümünü kılıçtan geçirdi.

Zaferden sonra sadrazamlığa Yusuf Sinan Paşa, Macaristan Serdarlığına da Sokulluzade Hasan Paşa getirildi ve padişah III. Mehmet ordunun büyük bölümüyle İstanbul'a döndü.

1597 yılı

Tata Kalesi

Serdarı-ekrem olarak atanan Satırcı Mehmet Paşa 9 Haziran'da İstanbul'dan hareketle 13 Ağustos'ta Belgrad'a vardı. Bu sırada ise Prens Maximilian komutasındaki 50.000 kişilik Alman ordusu 1594'te Osmanlıların eline geçmiş kritik önemdeki Yanıkkale'yi kuşattı. Türk ordusunun yaklaştığı haberi üzerine, Alman ordusu kuşatmayı kaldırarak çekildi. İleri harekâtını sürdüren Türk ordusu ise 1594'te fethedilmesine rağmen 1597'de elden çıkan Tata kalesini kuşatarak 12 Ekim'de geri aldı. İsyan halindeki Erdel Kralının Temeşvar'ı kuşatması üzerine Satırcı Mehmet Paşa bölgeye takviye birliği gönderirken, kendisi de ana ordusunun başında Vaç civarına yönelmiş Alman ordusunun üzerine yürüdü. 1 Kasım'da burada başlayan Vaç Muharebesi'nde 3.000 askerlik zayiata uğrayan Satırcı Mehmet Paşa kışın da yaklaşması üzerine Belgrad'a çekildi.

1598 yılı

Alman ordusu, 1598 yılında başkent Viyana'ya 120 kilometre mesafedeki Yanıkkale'nin geri alınmasını kesin hedef olarak belirledi. Kale garnizonunun da ihmali neticesinde 29 Mart'ta kale Kutsal Roma İmparatorluğu'nun eline geçti. Buna rağmen, Satırcı Mehmet Paşa komuta ettiği Türk ordusuyla Alman ordusunun üzerine yürümek yerine, Erdel Krallığı üzerine sefer açtı. Erdel'in Lipva, Çanad ve Varad'ı ele geçirmesinden sonra Temeşvar tehlikeye girmişti. 18 Haziran'da Belgrad'dan hareket eden Satırcı Mehmet Paşa Beçkerek'te 55 gün Kırım kuvvetlerini boş yere bekledi. Bu süreçte Alman ordusunca Tata kalesinin alındığını ve Palota'yı kuşattığını haber alınca bölgeye takviye birliği göndermekle yetindi ve Erdel üzerine yürüdü. 8 Eylül'de Çanad, 10 Eylül'de ise Arad kolaylıkla ele geçirildi. 1 Ekim'de kuşatılan Varad ise ordunun beraberinde sadece 3 top getirilmesi nedeniyle alınamadı. Eğri kalesinden istenen 10 top da olumsuz doğa koşulları nedeniyle cepheye ulaştırılamadı. Kuşatma sürerken, Avusturya Arşidükü Maximilian ve Arşidük Matthias'ın komutasındaki 80.000 kişilik Alman ordusu (1593'te kaybettiği) Bespirim ve Palota'yı geri aldığı gibi Budin'i kuşattı. Satırcı Mehmet Paşa 3 Kasım'da Varad kuşatmasını kaldırdı ve yardım için Budin'e yöneldi. Kötü hava koşulları nedeniyle gerekli köprüler kurulamadığından Türk ordusu nehirlerden tüm ağırlıklarıyla sallarla geçmek zorunda kaldı. Yeniçerilerin Szolnok'ta isyan etmesi üzerine, Satırcı Mehmet Paşa bu defa Budin'den vazgeçerek kışlamak üzere Belgrad'a yöneldi. Eşzamanlı olarak Alman ordusu da kötü hava koşullarından dolayı Budin kuşatmasını kaldırdı.

Türk ordusu Erdel Harekatı'nı sürdürürken isyan halindeki Eflak Voyvodası Mihail ise bir hileyle Niğbolu Muhafızı Hafız Ahmet Paşa'yı tuzağa düşürerek emrindeki 3.000 kişilik birliği yenilgiye uğrattı.

1598 yılı bitiminde beş yılı aşkın süredir devam eden savaş, iki yıl önce Haçova Muharebesi'nde kazandığı büyük zafere rağmen, Osmanlı Devleti'nin aleyhine seyretmeye başlamıştı. Nitekim, Kutsal Roma İmparatorluğu 1593-94 döneminde kaybettiği kaleleri geri almış, Slovakya'daki kaleleri ve Estergon'u ele geçirmişti. Osmanlı Devleti ise bu kayıplar karşısında sadece 1596'da fethettiği Eğri'yi elinde tutabilirken, bağlılarının (Erdel, Eflak ve Boğdan) ayaklanmasını da bastıramamıştı. Buna ilaveten, uzayan savaşın yarattığı ekonomik ve toplumsal sorunlar Anadolu'yu da etkilemeye başlamış ve Karayazıcı Ayaklanması ile Osmanlı Devleti'ni uzun süre uğraştıracak Celali isyanları başlamıştı.

1599 yılı

1599 yılı Osmanlılarda yönetim ve komuta kademesindeki değişikliklerle başladı. Yaşı ilerleyen Sadrazam Cerrah Mehmed Paşa azledilirken, yerine üçüncü kez Damat İbrahim Paşa getirildi. 23 Mayıs 1599'da da Türk ordusunun başında İstanbul'dan ayrılan Damat İbrahim Paşa Filibe'ye geldiğinde bir önceki Serdar-ı Ekrem Satırcı Mehmed Paşa'nın Silistre Eyaleti'ni devletin siyasetine aykırı bir şekilde arpalık olarak Kırım Hanı Gazi Giray'a verdiğini öğrendi ve Satırcı Mehmed Paşa'yı idam ettirdi.

Alman ordusu ise bu süreçte Vaç'ı yakıp 30 Eylül'de çekilmişlerdi. Budin'e gelen Türk ordusu ise Vişegrad'ın karşısında Almanların kurduğu palangayı aldı ve Ciğerdelen'e ilerledi. Buradaki kısa süreli barış müzakerelerinde bir sonuç alınamadı. Bunun üzerine ileri harekâtını sürdüren Türk ordusu 16 Ekim'de Uyvar önlerine geldiyse de mevsimin ilerlemiş olması nedeniyle kaleyi kuşatmadı ve 26 Ekim'de Peşte'ye döndü. Uyvar civarını yağmalayan Kırım atlıları ise kışlamak üzere memleketlerine çekildiler.

Eflak Prensi Mihail (1593–1600)

Macaristan cephesindeki hareketsizlik sürerken Eflak-Boğdan-Erdel tarafında ise gelişmeler yavaş yavaş Osmanlı Devleti'nin lehine dönmeye başladı. Bir taraftan Osmanlılarla anlaşma yolları arayan Eflak Voyvodası Mihail, diğer taraftan Almanların teşvikiyle Erdel'in üzerine yürüdü ve yeni Erdel Beyi Bathory'yi 28 Ekim 1599'da Hermannstadt'ta yenerek Erdel'i ele geçirdi. Bu gelişmelerin sonucunda üç beylik arasındaki ittifak sarsılmaya başladı.

Bununla birlikte, aynı yıl Osmanlı Devleti'ni uzun süre sarsacak olan Celali isyanlarının başlangıcına sahne oldu. Karayazıcı ayaklanmasıyla Anadolu'daki düzen giderek bozulurken, Doğu Anadolu da Safevîlerin saldırısına açık hale geldi.

1600 yılı

Belgrad'da kışlayan Damat İbrahim Paşa komutasındaki Türk ordusu Ağustos başında harekete geçti. Kuyucu Murad Paşa komutasındaki birlik Alman işgalindeki Babofça'yı geri alırken, Zigetvar'daki harp meclisinde, (4 yıldır alman işgalindeki) Estergon'u kuşatmak yerine, Tiryaki Hasan Paşa'nın önerisiyle, önce cephenin gerisini güvence almak üzere Kanije üzerine yürünmesine karar verildi. Almanlara esir düşen Budin Beylerbeyi Dev Süleyman Paşa'nın yerine Tiryaki Hasan Paşa Budin'in savunmasıyla görevlendirilirken, Damat İbrahim Paşa da 12 Eylül'de Kanije'yi kuşattı. Almanlar ise sefer başlangıcında Budin'i kuşatmayı planlarken, son gelişme üzerine Kanije'ye yardıma yöneldiler. 7 Ekim'deki Kanije Muharebesi'nde Türk ordusu yaklaşık 40.000 askerlik Alman ordusunu püskürtmeyi başardı. Alman ordusunun çekilmesinden sonra kuşatmayı sıkılaştıran Türk ordusu 23 Ekim'de kaleyi fethetti. Yeni kurulan eyaletin başına ise Tiryaki Hasan Paşa getirildi. Damat İbrahim Paşa ise kışlamak üzere Belgrad'a çekildi.

Öte yandan, 1599 yılında bozulan Eflak-Boğdan-Erdel ittifakı 1600 iyice sarsıldı. Erdel'i hakimiyeti altına alan Eflak Voyvodası Mihail 1600'de Boğdan'ı da kontrolü altına aldıysa da, 9 Ağustos'ta Erdelliler tarafından öldürüldü. Bunun üzerine Avusturyalı General Giorgio Basta Erdel'i işgal ederek voyvodalığı Kutsal Roma İmparatorluğu'na bağladı. Ancak, İmparator II. Rudolf'un Erdel'i Katolik inancına zorlaması nedeniyle memnuniyetsizlik arttı.

1601 yılı

1601 yılının ilkbaharında Osmanlı Sadrazamı ve Serdar-ı Ekremi Damat İbrahim Paşa hastalanarak öldü ve yerine Yemişçi Hasan Paşa geçirildi. 9 Ağustos'ta İstanbul'dan hareket ederek 6 Eylül'de Zemun'a vardı ve Türk ordusunun komutasını devraldı. Ancak, komutanını bekleyen Türk ordusunun hareketsizliğinden istifade eden 50.000 asker ve 30 toptan oluşan General Russworm komutasındaki Alman ordusu 20 Eylül'de İstolni Belgrad'ı aldı, Avusturya Arşidükü Ferdinand ise 60 ilâ 80.000 asker ve 47 topluk bir kuvvetle 9 Eylül'de 7.000 kişilik bir Türk garnizonu bulunan Kanije Kalesi'ni kuşattı.

Tiryaki Hasan Paşa'nın yardım istediği Yemişçi Hasan Paşa ise Kanije'nin yardımına gitmektense İstolni Belgrad'ın üzerine yürüdü. Ancak Ekim'deki başarısız muharebesinin ardından Belgrad'a döndü.Tiryaki Hasan Paşa ise ustalıklı bir savunma savaşı yürüterek, 18 Kasım'da huruç harekâtıyla Alman ordusunu tam bir bozguna uğrattı.

Eflak-Boğdan-Erdel tarafında da gelişmeler Osmanlı Devleti'nin lehine seyretti. Eflak Voyvodası Mihail'in 9 Ağustos 1600'de Erdelliler tarafından öldürülmesinin ardından, Mahmut Paşa ve Şaban Paşa komutasındaki Türk birlikleri 1601'de Eflak'a girerek voyvodalığı tekrar itaat altına aldı.

1602 yılı

Yemişçi Hasan Paşa önce bir yıldır Alman işgalindeki İstolni Belgrad'ın üzerine yürüdü ve 17 (kimi kaynaklara göre 34) günlük bir kuşatmanın ardından 29 Ağustos'ta bu kaleyi geri aldı. Sadrazam bunun ardından Erdel'de Alman işgaline isyan ederek Osmanlı Devleti'nden yardım isteyen Erdel Bey Szekely Mozes'e yardım edip bu beyliği yeniden Osmanlı kontrolüne almak amacıyla Erdel üzerine yürüdü.

Ancak (sonradan Kutsal Roma İmparatoru olacak olan) Avusturya Arşidükü Matthias komutasındaki Alman ordusu, Türk ordusunun Erdel'e yönelmesini fırsat bilerek, Ekim'de Peşte'yi aldı ve Budin'i kuşattı. Bunun üzerine geri dönen Yemişçi Hasan Paşa komutasındaki Türk ordusu Peşte'yi geri almak amacıyla kuşattı ve Almanların kuşatması altındaki Budin'i takviye etti. Peşte'yi alamayan Hasan Paşa kışlamak üzere Belgrad'a dönerken, Budin'i savunan Rumeli Beylerbeyi Lala Mehmed Paşa ise Alman ordusunu ağır kayıplar verdirerek püskürtmeyi başardı.

1603 yılı

1603 yılı Osmanlı Devleti'nin tarihindeki en bunalımlı yıllardan biri oldu. 6 Ocak'ta İstanbul'da Sipahilerin başlattığı Zorba İsyanı ancak Ekim ayında Yeniçeriler tarafından bastırılabilirken, bu iki tarihî Ocak arasına da husumet girmiş oldu. 4 Ekim'de (Belgrad'dan İstanbul'a gelmiş olan) Sadrazam Yemişçi Hasan Paşa azledildi ve (cephedeki başarısızlıklarının ardından verilen fetva da gerekçe olarak kullanılarak) 16 Ekim'de idam edildi. Hastalığı ilerleyen Padişah III. Mehmed ise 20 Aralık'ta öldü ve yerine 13 yaşındaki I. Ahmed geçti.

1599'da başlayan Celali isyanları Anadolu'yu kasıp kavurmaya devam ederken, Safevi Şahı I. Abbas Osmanlı Devleti'yle 1590 yılından beri süren barışı bozarak önce Eylül'de Nihavend ve Hemedan'ı ardından ise 21 Ekim'de Tebriz'i, 15 Ekim'de de Nahçıvan'ı ele geçirerek 15 Kasım'da Revan'ı kuşattı. Şah Abbas Tebriz'i aldıktan sonra, burada 1593'ten beri Osmanlı Devleti'yle savaş halindeki Kutsal Roma İmparatoru II. Rudolf'un elçisi George Tectander'i (Georg von der Jabel) 15 Kasım 1603 tarihinde kabul etti. Elçi Şah'a İmparatorun İtalyanca ve Latince dillerinde yazılmış mektuplarını sundu. Osmanlı Devleti iki cephede savaş durumuyla karşı karşıya kaldığı gibi, İstanbul ve Anadolu'da isyanlarla uğraşıyordu.

Bu durum da Macaristan cephesine olumsuz yansıdı. Sadrazam Yemişçi Hasan Paşa'nın İstanbul'a dönerken geride Serdar olarak bıraktığı Lala Mehmed Paşa ana hedef olarak Peşte'nin kurtarılmasını seçti. Bununla birlikte komutasındaki askerlerin önemli bir bölümü (yaklaşık 10.000 kişi) Karayazıcı ayaklanmasını sürdürüp sonra Osmanlı Devleti tarafından affedilen Deli Hasan Paşa'nın başıbozuklarıydı. Bu askerlerle birlikte savaşmak istemeyen Kırım Hanı ve birlikleri de yurtlarına dönünce, sadece eski Bosna Beylerbeyi Derviş Pala ve Deli Hasan Paşa'nın emrindeki 10.000 kişiden oluşan Osmanlı birliği 28 Eylül'de Peşte Muharebesi'nde General Russwurm komutasındaki Alman ordusuna karşı büyük bir yenilgi aldı. 1-2 Ekim'de İmparator II. Rudolf General Russwurm'a bir taraftan Peşte'nin korunması, diğer taraftan ise İstolni Belgrad'ın yeniden alınması emrini verdi. Bunun için ordusunu Tuna'nın batısına geçirmeye çalışan General Russwurm'a karşı Türk birlikleri 13 Ekim'de Haros Muharebesi'nde zafer kazandılar, 14 Ekim'de Csepel'deki Alman birliklerini bombardımana tuttular ve 20 Ekim'de de Alman-Macar birliklerinin karşı taarruzunu püskürttüler. 27 Ekim'de yağmurun başlamasıyla, 31 Ekim'den itibaren General Ruswwurm birliklerini kuzeye çekmeye başlarken Türk ordusu da Budin'i takviye etmeyi başarmıştı. 6 Kasım'da ise Lala Mehmed Paşa Budin'in savunmasını Rumeli Beylerbeyi Murad Paşa'ya bırakarak kışlamak üzere Belgrad'a çekildi.

1604 yılı

Kutsal Roma İmparatoru II. Rudolf (1576–1608/12)

1603 yılı Osmanlılar için birçok cephede zorlu geçmesine rağmen, Türk ordusu Lala Mehmed Paşa'nın başarılı komutanlığıyla Macaristan cephesindeki konumunu muhafaza etmeyi başarmıştı. 1604 yılında ise, 11 senedir süren savaş Osmanlılar lehine dönmeye başladı. Esasen iki cephede savaş gerçeğiyle karşı karşıya kalan yeni Padişah I. Ahmed Şubat ayında İmparator II. Rudolf'a elverişli koşullarda bir barış önerisinde bulunmuştu. Uzun süren savaşın getirdiği malî buhran ve askerlerin isyanları nedeniyle sıkıntılı bir konumda bulunan II. Rudolf ise Osmanlılara kabul edilemeyecek tekliflerde bulunarak bu fırsatı kullanamadı. Savaşın getirdiği yıkım nedeniyle Erdel'deki Alman askerlerinin desteklenmesi mümkün olamadığı gibi, General Giorgio Basta da asillerin topraklarını müsadere etmeye başlayınca buradaki Alman işgaline karşı Boçkay Ayaklanması başladı.

Bu sırada hazırlıklarını tamamlayan Lala Mehmed Paşa iki yıldır Alman işgalindeki Peşte'nin üzerine yürüdü. Boçkay Ayaklanması'yla meşgul Alman ordusu burrayı takviye edemeyince Alman garnizonu ağırlıklarını da bırakarak çekildi ve 25 Eylül'de Türk ordusu Peşte'ye girdi. Budin'i tahkim eden Lala Mehmed Paşa kuzeydoğuya doğru ilerleyerek önce Hatvan'ı, sonra ise batıya yönelerek 15 Ekim'de Vaç'ı geri aldı. 18 Ekim'de ise dokuz yıldır Alman işgalindeki Estergon'u kuşatan Mehmed Paşa 19 Kasım'da kuşatmayı kaldırdı ve 25 Kasım'da Belgrad'a döndü.

Erdel'de ayaklanan Prens Boçkay ise düzensiz bir şekilde çekilen Alman ordusunun peşinden Debrecen'i ele geçirdi (15 Ekim) ve Tokaj'ın ardından 11 Kasım'da Kosice'ye girdi.

1605 yılı

Kutsal Roma İmparatorluğu'nun tüm cephelerde çözülme hali 1605'te daha da hızlandı. Lala Mehmed Paşa Alman işgalindeki son büyük Osmanlı kalesi Estergon'u kurtararak Alman tarafını barışa zorlamayı hedefledi ve 29 Ağustos'ta Estergon'u yeniden kuşattı. Yol boyunca Vişegrad'ı zaptetmiş olan Türk ordusu önce 29 Ağustos'ta Ciğerdelen'i, ardından ise 19 Eylül'de Tepedelen'i ele geçirdi; 4 Ekim'de ise Estergon'u fethetti.

Erdel Prensi Boçkay ise 21 Şubat'ta Erdel Meclisince Prens olarak seçildikten sonra ilerlemesini sürdürdü ve Mart'ta Alman komutan Giorgio Basta'yı Bratislava'ya çekilmeye zorladı. Orta Macaristan'ın önemli bölümünü ele geçiren Boçkay Uyvar'ın zaptı için Lala Mehmed Paşa'dan yardım istedi. Bosna Valisi Hüsrev Paşa'nın 17 Ekim'de fethettiği kale Prens Boçkay'a teslim edildi. Ardından Peşte sahrasına gelen Prens Boçkay'a Lala Mehmed Paşa tarafından 11 Kasım'da Orta Macaristan tacı giydirildi.

Uyvar'ın alınışında hazır bulunan Rumeli Beylerbeyi Tiryaki Hasan Paşa ise Budin'e dönmeden önce (1598'de Almanların eline geçen) Bespirim ve Palota'yı yeniden fethetti.

1606 yılı

Uzun süren savaştan sonra iyice yıpranan Kutsal Roma İmparatorluğu Estergon'un da kaybından sonra iyice barışa meyletti. Aynı şekilde Osmanlılar da doğuda 1603'ten beri süren 1605'te Urmiye yenilgisinin ardından daha da tehlikeli bir hal alan İran savaşlarına yoğunlaşmak istiyordu. Bu koşullarda 1606 yılının başlarındaki birkaç sınır çatışmasının haricinde orduların büük çaplı sefer ya da harekâtları olmadı. 14 Mayıs'ta başlayan müzakereler sonucunda 15 Haziran'da mütareke anlaşması imzalandı. Ardından Kutsal Roma İmparatorluğu 23 Haziran'daki Viyana Antlaşması'yla Erdel üzerindeki haklarından feragat ederek Boçkay'ın Erdel Krallığını (kaybettiği topraklardan da çekilerek) tanıdı.

Ardından Osmanlı ve Kutsal Roma İmparatorluğu heyetleri 20 Ekim'de Komarom'da biraraya gelerek barış antlaşmasına yönelik müzakerelere başladılar ve 11 Kasım'da Zitvatorok Antlaşması'nı imzaladılar.

Zitvatorok Antlaşması

Osmanlı Devleti ve Avusturya Arşidüklüğü 15 yıl süren uzun bir savaştan sonra yorgun düşmüşlerdi. Osmanlı padişahı I. Ahmet ve Avusturya adına Arşidük Matthias arasında 11 Kasım 1606 tarihinde imzalanan Zitvatorok Antlaşması'yla barış sağlandı.

Antlaşmaya göre Eğri, Estergon, Kanije kaleleri Osmanlılarda, Raab (Yanıkkale) ve Komarom kaleleri ise Avusturyalılarda kalacaktı. Avusturya bir kereye mahsus olmak üzere 200.000 altın savaş tazminatı ödeyecekti. Osmanlı padişahı Avusturya Arşidükü'ne Roma İmparatoru yani Sezar (Kayzer) unvanıyla hitap edecek, her üç yılda bir karşılıklı armağanlar gönderilecekti. Avusturya'nın Kuzey Macaristan için ödemekte olduğu yıllık 30.000 altın vergi ise kaldırılacaktı.

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. Ervin Liptai: Magyarország hadtörténete I. 1984. ISBN 963-326-337-9
  2. Zsigmond Pach: Magyarország története 1526–1686, 1985. ISBN 963-05-0929-6
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.