Cinsiyet suçlarının kovuşturulması

Cinsiyet suçlarının kovuşturulması, tecavüz ve diğer cinsel şiddet suçlarının kovuşturulmasına yönelik yasal işlemlerdir.

Cinsiyet suçlarının belgelenmiş en eski kovuşturması, Sir Peter von Hagenbach'ın (1420–1474) askerleri tarafından işlenen tecavüzlerden mahkûm edildiği 1474 yılına aittir. Mahkeme, Sir von Hagenbach'ı tecavüz suçlamasıyla yargılamakta başarılı oldu, çünkü tecavüzler savaş ilan edilmeden gerçekleştirilmişti. Bu nedenle de tecavüzler yasa dışı kabul edildi.

Toplumsal cinsiyet hedefli suçlar ancak II. Dünya Savaşı sonrasında (1946-48) Uluslararası Uzak Doğu Askeri Mahkemesi (Tokyo Mahkemesi) tarafından, başta tecavüz olmak üzere toplumsal cinsiyet hedefli ve insanlığa karşı diğer suçlardan sorumlu olmakla suçlanan askerlerin yargılanmalarından sonra kovuşturulmaya başladı ve devam etti. Çeşitli tecavüz suçlamalarına rağmen, Tokyo Mahkemesi'nin hükümleri tecavüzlere atıfta bulunmadı ve tecavüz, diğer savaş suçlarının altında kabul edilerek değerlendirildi.

Bu durum, takip eden diğer mahkemeler için de geçerli olmuştur. Ancak Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY) ve Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (ICTR) kuruluşlarında, cinsiyet hedefli suçların yargılanmasına daha fazla özen gösterilmiş, her iki mahkeme de tecavüz ve diğer cinsiyet hedefli şiddet biçimlerine açıkça atıfta bulunmuştur.

İlk mahkûmiyet

Cinsiyet temelli/hedefli suçların belgelenmiş en eski kovuşturması, Sir Peter von Hagenbach'ın (1420–1474) askerleri tarafından işlenen tecavüzlerden mahkûm edildiği 1474 yılına aittir.[1] Mahkeme, Sir von Hagenbach'ı tecavüz suçlamasıyla yargılamakta başarılı oldu çünkü tecavüzlerin meydana geldiği savaş "ilan edilmemişti" ve bu nedenle tecavüzler sadece bu nedenle yasa dışı kabul edildi.[2]

Kanunlardaki yeri

Dünya üzerinde genellikle cinsiyet suçlarının bir kısmını oluşturan cinsel suçlar kapsamında yasalarda yer alır. Türkiye'de de Cinsel Suçlar başlığı altında dört türde sıralanmıştır: Cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, reşit olmayanla cinsel ilişki ve cinsel taciz.[3]

Cinsiyet suçlarının önlenmesi hakkındaki görüşler ve çalışmalar

Bu suç, dünya genelinde cinsiyetçi yaklaşımın bir sonucu olarak kabul edilmektedir. Tüm dünya ülkelerinde farklı boyutlarda gerçekleşmektedir. Bu özelliğiyle cinsiyet suçları, sınırları aşan bir özelliğe sahip olup, tüm insanlığın ortak bir sorunudur.

Cinsiyet suçlarının faillerinin, sorunlarını bastırmak amacıyla şiddet eğilimiyle hareket etmesi ve bunu meşru hakları gibi görmesi, şiddetin toplumda normalleşmesi gibi tehlikeli bir duruma da yol açmaktadır. Akademisyenlere göre, şiddet eğilimini engelleyebilmek, eğitimli ve sosyal çevreyle barışık nesillerin yetişmesi ile mümkün olabilir ve bu tür bir sosyo-kültürel gelişimin kısa bir sürede sağlanabilmesi kolay olamamaktadır. Kadına şiddet ve kadın cinayetleri suçlarında, basın-yayın faaliyetlerinde görev yapanlara, ailelere, eğitimcilere, güvenlik güçlerine ve hukukçulara büyük görev düşmektedir. Bundan da önemlisi, toplumun her kesiminin cinsiyet ayrımcılığına hassasiyetle yaklaşması ve yapıcı bir üslupla toplumu yönlendirmede pozitif bir rol üstlenmesi gerekir. Topluma düşen sorumluluk, adli süreçten, tedavi sürecine ve topluma yeniden adapte olma aşamasına kadar her adımda mağdura destek olmak ve yalnız olmadığını hissettirmektir.[4]

Birçok ülkede kurumsal çalışmalar yürütülmekte olup, bunların bir kısmı sivil toplum kuruluşları tarafından üstlenilmekteyken, devlet veya bir grup devlet tarafından gerçekleştirilen çalışmalar da bulunmaktadır. Kısaca halk arasında bilinen adı İstanbul Sözleşmesi olan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası bir tür insan hakları sözleşmesidir. Avrupa Konseyi'nin de destek olduğu sözleşme 1 Ağustos 2014 tarihinde İstanbul'da imzalanan sözleşmeye Temmuz 2020 itibarıyla 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmış, imzacı ülkelerin 34'ünde onaylanmıştır.[5] Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenleme olan İstanbul Sözleşmesi, tarafların sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu) tarafından izlenmektedir.[6]

Cinsiyet hedefli suç türleri

Aile içi şiddet

Ailesine veya yetkililere istismar edildiğinden hiç bahsetmeyen, fiziksel istismara uğramış kadınların yüzdesi (2002) [7]
Ülke Yüzde
Avustralya % 18
Kanada % 22
Şili % 30
Kamboçya % 34
Nikaragua % 37
İngiltere % 38
Mısır % 47
Bangladeş % 68
Aile içi şiddete karşı farkındalık oluşturmak için kullanılan sembolik mor kurdele.

Aile içi şiddet, tecavüz ve namus cinayetleri gibi çok çeşitli cinsiyet hedefli suçları kapsamaktadır. Kurbanların çoğunluğunu oluşturan birçok kadın, aile içi şiddetle karşı karşıya kaldığını gizlediğinden, aile içi şiddet hakkında yeterli ve güvenilir bir istatistik bulunmamaktadır. Bilgi eksikliğinden dolayı, kadına yönelik şiddet genellikle "özel" bir mesele olduğu gerekçesiyle reddedilmekte ve herhangi bir yasal işlem yapılmamaktadır.[7]

"Tecavüz" alanında gerçekleştirilen reformlara rağmen, suç yargılamalarının nasıl yapılması gerektiği ve kovuşturmanın etkinliği konusunda hâlen devam eden bir tartışma bulunmaktadır.[8] Örneğin ABD'de 1994 yılında kabul edilen Kadınlara Yönelik Şiddet Yasası, istismar ve diğer şiddet türlerine maruz kalan kadınlara yardımcı olup kaynak sağlamanın yolunu açmıştır. Bununla birlikte, cinsiyet hedefli suçların Yargıtay'a ulaşmasında sınırlamalar vardır ve çoğu eyalet hükûmetlerine denetlenmesi için verilmiştir.[9]

İngiltere'de 2011'den 2012'ye kadar yapılan bir araştırma, tecavüz ve aile içi şiddet iddialarındaki hatalı olan iddiaların yaygın olmadığını ortaya koydu. Bu sık görülen hatalı suçlama kavramı, polisin ve müfettişlerin aile içi şiddet raporlarını ele alırken "aşırı ihtiyatlı bir yaklaşım" izlemeye başlamasıyla ortaya çıktı. Bununla birlikte, çalışma, 2011-2012 yılları arasında on yedi ay boyunca yalnızca birkaç hatalı iddia olduğunu gösterdi. Çalışma, on yedi ay boyunca İngiltere ve Galler'de 5,651 tecavüz ve 111,891 aile içi şiddet davası açıldığını ve aynı zaman diliminde, sahte tecavüz iddialarında 35 kovuşturma, aile içi şiddet ve 3'ü de her iki suçla ilgili yanlış iddialar olduğunu ortaya koydu. Çalışmanın ve 2012'nin son üç ayında bildirilen aile içi şiddet vakalarının % 11 artmasının ardından, vakaların yargılanmalarının doğru biçimde ele alınmalarını sağlamak için vakaların rastgele kontrolleri ile rapor edilen suçların ele alınmalarında iyileştirmeler olmuştur.[10]

Tecavüz

100.000 kişi başına düşen kadın tecavüzü olayları. (2018)

Tecavüz yasalarında reform yapılmadan ve tecavüz suçlarını yargılamak için özel birimler kurulmadan önce, tecavüz suçunun yargılanması birçok ülkede zor davalar olarak görülürdü. Bu zorluk, rıza gösterilmesi, sanığı suçlamak için yeterli kanıt sağlanma gereksinimi ve bazen cinsellik ve cinsiyetin önyargılı kültürel tasvirlerinden kaynaklanmaktadır. İddia makamı, etkili olabilmek için büyük ölçüde kuruluşlara, savunucu gruplara veya Tecavüzle Mücadele Hareketi gibi toplumsal hareketlere dayanmaktadır. Zorluklar, mağdurlar üzerinde de olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde 1980'lerde yapılan bir araştırma, kovuşturma sisteminden geçen tecavüz kurbanlarının kovuşturulmayanlara göre daha yavaş bir iyileşme sürecine sahip olduklarını ortaya koymuştır.[11]

Amerika Birleşik Devletleri'nde, 1980'lerin sonunda, tecavüz yasalarında reformlar yapılması için lobi yapan kadın grupları ülke çapında bir hareket meydana getirdiler. Ana hedefleri, tecavüz olayını, mağdurun itibarına veya davranışına değil, failin işlediği hukuka aykırı eylemlere odaklanarak, diğer suçların kovuşturulmasına benzer biçimde kovuşturmaktı. Tecavüzle Mücadele Hareketi ayrıca tecavüz mağdurlarına yönelik muameleyi iyileştirecek yeni yasalar getirilmesi çağrısında bulundu ve tecavüz raporlarının sayısında artış olmasını hedefledi. Hareket sonunda ABD'nin 50 eyaletinin tümünde tecavüz yasalarının reformlarına yol açtı.[12] Devletler reformlarında farklılıklar gösterse de, bu reform sürecindeki ortak değişiklikler şunlardı:

  • 1) Tecavüz tanımındaki değişiklikler erkeklerin potansiyel kurbanlar, kadınların da potansiyel failler olarak tanımlanmaktan çıkarılmasını ve bir eşin cinsel saldırılarının suç olarak tanımlanmasını içeriyordu.
  • 2) Direniş şartının ortadan kaldırılması: Reformcular, direnişin daha fazla yaralanmaya yol açabileceğini ve yasanın mağdurun eylemlerinden çok failin eylemlerine odaklanması gerektiğini savunuyorlardı.
  • 3) Doğrulama gerekliliğinin ortadan kaldırılması: Reformdan önce tecavüz, mağdurun doğrulanmış ifadesini gerektiren tek suçtu.
  • 4) Tecavüz kalkanı yasasının yürürlüğe girmesi: Mağdurun saldırıdan önceki yaşadığı olaylar veya cinsel geçmişi, artık mağdur aleyhine kullanılamamaya başlıyordu, çünkü bu bilginin duruşma için çok az kanıt sağladığı ileri sürülüyordu.[12]

Hindistan'da 2012 Delhi toplu tecavüz davasından sonra, tecavüzle ilgili yasalarda duruşma işlemlerine yönelik daha özel protokollerle değişiklikler yapıldı. 2013 yılındaki Ceza Hukuku (Değişiklik) Yasa Tasarısı, takip ve röntgencilik gibi yeni suçları da tanımlıyor, tecavüz tanımını genişletiyor ve suçluların cezalandırılması için (tekrarlayan suçlar ve kurbanın ölümüyle sonuçlanan davalar için ölüm cezası gibi) daha yüksek cezalar getirdi.[13] Yasa, Mart 2013'te Hindistan Parlamentosu'ndan geçti ve bu yasanın çıkarılmasıyla polisin cinsel saldırı iddiaları nedeniyle dava açmayı reddetmesi de suç kapsamına alındı.[14]

Evlilik içi tecavüz
İngiltere'deki Batı Midlands polisinin, tecavüz için evliliğin 'mazeret olmadığını' belirten cinsel şiddet karşıtı afişi. (Tecavüz ve Ciddi Cinsel Suçlar kampanyası, 2012)

Evlilik içi tecavüz, cinsel istismar ve aile içi şiddet türlerinden biridir. Bugün dünya çapında giderek suç haline geliyor olsa da, hâlâ tüm ülkeler bunu bir suç olarak kabul etmemiştir. Doğu Avrupa ve İskandinavya'daki bazı ülkeler 1970'ten önce eş tecavüzünü yasa dışı hale getirdi, ancak Batı Avrupa'daki ve İngilizce konuşan Batı dünyasındaki diğer ülkeler bunu daha sonra, çoğunlukla 1980'lerde ve 1990'larda yasa dışı ilan edebildi. Dünyanın pek çok ülkesinde ise evlilik içi tecavüz yasaları çok yenidir ve 2000'lerde yürürlüğe girmiştir. 2006'da BM Genel Sekreteri'nin tespitine göre evlilik içi tecavüzde yasal pozisyon şöyleydi: "Evlilik içi tecavüz en az 104 Devlette yargılanabilmektedir. Bunlardan 32'si evlilik içi tecavüzü belirli bir suç haline getirirken, diğerleri evlilik içi tecavüzü genel tecavüz hükümlerinden muaf tutmaz. Bu devletlerden dördü ise, evlilik içi tecavüzü ancak eşler adli olarak ayrılmış olduğunda suç saymaktadır."[15] 2006'dan bu yana, birkaç ülke daha evlilik içi tecavüzü yasa dışı hale getirdi.

Aralık 1993'te Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirgesi'ni yayınlamasıyla evlilik içi tecavüz, bir insan hakları ihlali olarak belirlenmiş oldu.

Evliliğin her iki eşin de cinsel ilişkiye rıza göstermesini sağladığı önermesi ise, evlilik içi tecavüzün evrensel olarak kabul edilen bir suç olmamasının temelini oluşturuyordu. Geleneksel evlilik ve kadın algısı, evlilik içi tecavüzün evrensel ölçekte suç olarak tanımlanmamasının nedenlerine hâlen katkıda bulunmaktadır. Eşler kocanın malı olarak kabul edildiği durumda koca, başka bir erkeğin mülkiyet haklarını ihlal etmediği için karısına tecavüz ettiğinde herhangi bir suçtan sorumlu tutulmuyordu.[16]

Yakın bir erkek partner tarafından cinsel saldırıya veya cinsel saldırı teşebbüsüne maruz kaldığını söyleyen kadınların yüzdesi (1990'ların sonu) [7]
Ülke Yüzde
İsviçre % 12
Almanya % 15
Amerika Birleşik Devletleri % 15
Kanada % 15
Nikaragua % 22
İngiltere % 23
Zimbabve % 25
Hindistan % 28

İngiltere'de 18. yüzyılın başlarında, Blackstone'un genel hukuku, karı-koca kavramını, bu varlığın kontrolüne sahip olan koca nezdinde tek bir tüzel kişilik olarak birleştirdi. Bu görüş kadın için bağımsız haklara sahip olmaya doğru evrilmiş olsa da, evlilik içi tecavüz kavramı bir suç olarak tanımlanmayıp, bazı zorluklarla birlikte devam etti. 1958'de Encyclopædia Britannica'nın tecavüz tanımında "Bir koca, karısına yasal olarak ondan ayrılmadığı sürece tecavüz edemez" biçiminde belirtiliyordu.

Amerika Birleşik Devletleri'nde evlilik içi tecavüzün suç sayılması 1970'lerin ortalarında başladı, ancak evlilik içi tecavüzle ilgili eylemlerin takip edildiği 1990'lara kadar yaygınlaşmadı. 5 Temmuz 1993 tarihinde 50 Eyaletin tümünün evlilik içi tecavüzü suç olarak tanımasına rağmen, tüm eyaletler bunu diğer tecavüz biçimleriyle aynı muameleye tabi tutmuyordu.

Güney Asya'da evlilik içi tecavüz, ceza hukukundan çok aile hukuku kapsamına girer. Çift ayrılmadıkça evlilik içi tecavüz, Hindistan ve Sri Lanka'da yargılanamaz. Dinî yasalar evlilik içi tecavüzün yasal olarak tanınmasını zayıflatma eğilimindedir.[17]

Namus cinayetleri

Birçoğunun bildirilmemesi, uzak bölgelerde gerçekleşmesi veya farklı bir suç türü olarak sınıflandırılması nedeniyle namus cinayeti (namus şiddeti olarak da bilinir) hakkında çok zayıf veri bulunur.[18] Bu durum, dünya çapında benzerlik gösterir. Örneğin Amerikan verileri için hiçbir ulusal kurum veya eyalet kurumu namus şiddetine ilişkin veri toplamaz. Bununla birlikte, namus cinayetleri, ailenin kızının fazla "Batılılaştığına" inanarak ve/veya görücü usulü evlilikler gibi geleneksel tavrı izlemeyi reddetmesinden sonra namus cinayeti eylemlerinin gerçekleştirilmesiyle ortaya çıkmaktadır. Örneğin, Arizona eyaletinin Phoenix şehrinde polis, 20 yaşındaki kendi kızını ailenin memleketi Irak'ta bir erkekle görücü usulü evliliği kabul etmediği için öldürdükten sonra katili cinayetten tutukladı. Bu tür suçların kovuşturulması, örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde gerçekleştiriliyor olsa da, bu tür suçlar yasaya göre namus cinayeti olarak tanımlanmıyor. "Töre cinayetleri" etiketinin kullanılmamasının ve bunun yerine her şeyi kapsayan "aile içi şiddet" etiketinin kullanılmasının, halkın namus cinayetleri ile aile içi şiddet arasındaki temel farklılıkları görmesini engellediği, aynı zamanda sınırlayıcı ve nihayetinde namus cinayetlerine bir son verilmesini sağlayacak herhangi bir politikanın üretilmesini engellediği iddia edilmektedir.[19]

2004'te çıkan bir yasa Pakistan'da namus cinayetlerini yasa dışı ilan etse de, sıkı bir yaptırımın olmaması ve dini yasalarla hukuk sistemi arasındaki gerilimin de etkisiyle, namus cinayetleri büyük ölçüde hâlâ gerçekleşmeye devam ediyor.[20] 1979'da yürürlüğe giren Pakistan Hudud Yasası, resmî hukuk kanunlarını İslam hukuku ile uyumlu hale getiren yasalar çıkartarak, toplumsal cinsiyet temelli suçlardan mağdur olan kadınlar için önlemler aldı.[21] Kadınların dört erkek tanık göstermeleri gerekiyordu, ancak bunu yapamazlarsa dava kovuşturulamıyordu. Evli kadınlar, evlilik dışı seks yaptıkları için halka taşlatılmaktan kırbaçlanmaya kadar değişen cezalarla karşı karşıya kalıyorlar ve bazı aileler, aileye onursuzluk getirdiği varsayımıyla namus cinayetleri işliyorlardı. 2006 yılında Hudud Yasalarına yapılan bir ekleme ile dört erkek şahit gösterme şartı kaldırıldı, ancak polis gücünün ve diğer kanun uygulayıcı görevlilerin kanunu uygulamadığına dair iddialar devam etti. Kadın hakları savunucusu gruplar, Pakistan hükûmetine eksiklikleri gidermesi için baskı yaptı, ancak Mart 2005'te namus cinayeti uygulamasına karşı yasayı güçlendirmeyi amaçlayan bir yasa, Pakistan Parlamentosu tarafından çoğunluk oylarıyla İslami olmadığı ilan edildikten sonra reddedildi.[22]

Kadın sünneti

Kadın sünneti (FGM: Female genital mutilation) yaygın görülen bir sünnet vakasıdır. Yasa Afrika'nın bazı bölgelerinde yüzyıllardır uygulanmaktadır, ancak Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi'nde (CEDAW: Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women) tavsiyelerde bulunduktan sonra, günümüzde Gana ve Mısır gibi birçok ülke yasal yollarla kadın sünneti uygulamasını durduran kanunlar çıkarttılar.[23] Bu yasalara rağmen, kadın sünneti birçok toplulukta uygulanmaya devam etmektedir.

Mısır'da, kadın sünneti, bakanlık sağlık kararnamesiyle yasaklanmıştır ve federal yasayla 2007 itibariyle yasaklanmıştır, ancak kadın sünneti, Mısır'da yaygın bir uygulamadır ve 15 ilâ 49 yaş arasındaki kadın ve kızlarda % 90 veya daha fazla yaygınlığı bulunmaktadır.[7]

Kadın sünneti gerçekleştirilen kızların % 90'ı 14 yaşın altındadır. Ek olarak, prosedürlerin tahmini % 90'ı doktorlar veya diğer eğitimli tıbbi personel tarafından yapılmaktadır. Ocak 2015'te doktor Raslan Fadl, bir kadın sünneti işlemi sırasında Sohair al-Bataa'nın ölümüne neden olunca, Mısır'da kadın sünneti suçundan mahkûm olan ilk kişi oldu. Kasıtsız adam öldürmekten iki yıl hapis ve kadın sünneti için üç ay hapis cezasına çarptırıldı.[24]

Kadın sünneti, ABD Göçmenlik Temyiz Kurulu davasıyla Amerikan kamuoyunun dikkatini çekti, Togo'dan 17 yaşındaki bir kız çok eşli bir evliliğe zorlanınca ABD'ye kaçtı ve sünnetle karşı karşıya kalacağını söyledi. Bu şartlarda kıza sığınma hakkı verildi. Kongre, 1996 yılının Eylül ayında, 18 yaşın altındaki kişilere kadın sünnetini yasaklayan "Kadın Sünneti Yasağı Federal Yasasını" kabul etti.[25] Dönüm noktası niteliğindeki bir dava, 2 yaşındaki kızını sünnet ettikten sonra ABD'de kadın sünnetinden dava açılıp yargılanan ve hüküm giyen ilk kişi Halid Adem oldu.[26] Etiyopya vatandaşı ve Gürcistan'da yaşayan Adem, küçük kızını makasla sünnet etti ve genç kızın annesi iki yıl sonrasına kadar olaydan haberdar olamadı.[27] Bu davadan sonra, Gürcistan özellikle kadın sünneti uygulamasını yasaklayan bir yasa çıkardı, ancak Adem başlangıçta kırk yıl hapis cezasına çarptırılırken, infaz indirimi sonrasında on yıl hapis cezasına çarptırıldı. Adem'in davası, 2004 yılında kadın sünneti ile ilgili ilk vaka değildi, iki Kaliforniya sakini, genç kızlara kadın sünneti yapmak için komplo kurmaktan tutuklandı.

İngiltere'de kadın sünneti için ilk kovuşturma 2014 yılında gerçekleşti.[28]

Uluslararası davalar

Uzak Doğu Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi

II. Dünya Savaşı sonrasında 1946 ile 1948 arasında faaliyet gösteren Uzak Doğu Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi (Tokyo Mahkemesi) toplumsal cinsiyet hedefli suçların kovuşturulması ve yargılanması açısından önemlidir. Uzak Doğu Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi tarafından, başta tecavüz olmak üzere toplumsal cinsiyet hedefli ve insanlığa karşı diğer suçlardan sorumlu olmakla suçlanan askerlerin yargılanmalarından sonra kovuşturulmaya başladı ve devam etti. Çeşitli tecavüz suçlamalarına rağmen, Tokyo Mahkemesi'nin hükümleri tecavüzlere atıfta bulunmadı ve tecavüz, diğer savaş suçlarının altında kabul edilerek değerlendirildi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi

Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC: International Criminal Court), özellikle savaş suçlarını ele almak ve kadınlara karşı işlenen suçların kovuşturulmasında ilerleme sağlamak için 1998 yılında kabul kuruldu.[29] ICC'yi kuran Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü, ICC'nin yetki alanı içindeki tüm suçların etkin bir şekilde kovuşturulmasını sağlar ve özellikle cinsel şiddet içeren suçlarla ilgilenir. ICC, cinsiyet hedefli şiddet suçlarını özel olarak yönetmek için bir Özel Cinsiyet Danışmanı atadı.

Amerika Birleşik Devletleri, ICC için Roma Statüsü'nü onaylamadığı için ICC'ye resmi olarak üye olmadı. Amerika Birleşik Devletleri'nin tüzüğü onaylamamasının, ICC'nin cinsiyet hedefli suçları kovuşturma potansiyelini sınırladığı düşünülüyor.[30]

Cinsiyete dayalı suçlara odaklanan mahkemeler

Yargı makamı, özel bir yargı yetkisine sahip mahkemeleri oluşturan bir hükümet organıdır. Mahkemeler anlık olarak, belirli amaçlarla ve belirli durumlara yanıt olarak oluşturulurlar. Cinsiyet hedefli suçlar söz konusu olduğunda, mahkemeler ilgili suçların duruşmalarını dinler. Cinsiyet hedefli suçları yargılayan iki mahkeme örneği, Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTR) ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi'dir (ICTY). Bu iki mahkeme, diğer benzer mahkemelerden farklı olarak, özellikle cinsiyete dayalı suçlara odaklanıyordu.[31] Örneğin, Tokyo Mahkemesinin kadın kurbanları duruşmada ifade vermeye bile çağrılmamışlardı.[1] ICTR ve ICTY, cinsiyet hedefli suçların etkin bir şekilde kovuşturulmasına ilişkin iyileştirmeler yaptı ve sanığı tecavüz suçlarından başka cinsiyete dayalı şiddetle suçlayan iddianameler de hazırladı. Kadınlar, her iki mahkemede de üst düzey pozisyonlarda görev yapmaktaydılar ve cinsiyete dayalı suçların yargılanmasında önemli bir role sahip oldular. Kadın müfettişler ve avukatlar mağdurlara ulaşabildikçe daha fazla davanın görülebilmesini sağladı.

Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTR)

Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTR), Kasım 1994'te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından Ruanda Soykırımı sırasında işlenen suçlarla ilgili yargı yetkisine sahip olarak kurulmuştur.[31] İlk tecavüz iddianamesinde ICTR'nin ilerlemesi üç yıl sürdü. ICTR'nin kurulmasından iki yıl sonra, Savcılık Bürosu'nun (OTP) cinsel saldırı birimi üç hukukçu, bir psikolog, bir hemşire, iki avukat, iki kadın polis ve bir polisle oluşturuldu.[32]

ICTR kapsamında, cinsel saldırı birimi (OTP) tecavüz, sünnet ve diğer cinsiyet hedefli suçların yasal işlemlerini özel olarak yürütmek için bir politika oluşturdu. OTP'de ayrıca bir Tecavüz ve Cinsel Şiddet Bölümü kuruldu. OTP'nin bu bölümü bir kadın avukat-araştırmacı tarafından yönetiliyor ve OTP, çoğu kadın olan tecavüz ve cinsel şiddet mağdurlarına ulaşmak için kadın araştırmacıları ve yargılama avukatlarını kullanıyordu. OTP'den önce cinsel şiddet suçlarını uluslararası ceza hukuku kapsamında kovuşturmak zordu ve bu yönlerden dolayı OTP'nin uluslararası hukukta cinsiyet hedefli suçların kovuşturulmasındaki yasal gelişmeleri oluşturduğu kabul edilmektedir.[33]

Savcı v. Akayesu

Dönüm noktası görülebilecek, OTP tarafından yürütülen bir davada, Taba komününde Tutsi kızlarına ve kadınlarına cinsel şiddet eylemlerini yöneten güney Ruanda'daki Taba Belediye Başkanı Jean-Paul Akayesu'nun 1998 yılındaki mahkûmiyetidir.[33] Akayesu, uluslararası bir mahkeme tarafından tecavüz ve cinsel şiddet suçlarından hüküm giyen ilk kişi oldu ve dava aynı zamanda bir sanığı soykırım suçundan mahkûm eden ilk uluslararası savaş suçları davası olarak tarihe geçti. Dava, katliamı doğrudan gerçekleştirmediği halde, toplu katliamlar için belgesiz emirler veren Akayesu gibi yüksek mevkide, güçlü siyasi figürleri korumaya çalışan suç ağlarını ortaya çıkardı.[30] Dava ayrıca aşağıdaki önemli değişiklikleri de yaptı [31]

  • Ruanda Soykırımının temel bir parçası olarak cinsel şiddet tanındı.
  • Tecavüz ve cinsiyet hedefli diğer şiddet türleri, diğer insanlığa karşı suçlardan ayrı suçlar olarak tanımlandı.
  • Tecavüz ve cinsel şiddet için uluslararası kabul gören tanımlar sağlandı.
  • Tecavüz, "zorlayıcı koşullar altında bir kişiye yapılan, cinsel nitelikte fiziksel bir işgal" olarak tanımlandı.
  • Cinsel şiddet, tecavüz de dahil olarak, zorlayıcı koşullar altında bir kişiye karşı işlenen cinsel nitelikteki herhangi bir eylem olarak kabul edildi.[31]

Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY)

Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi, Yugoslav Savaşları sırasında işlenen suçların davalarını yürütmek üzere Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından 1993 yılında kurulmuştur.[31]

Feminist aktivistler, cinsiyet hedefli suçlar üzerinde ICTY'nin yapısını oluşturmada rol oynadılar. Cenevre Sözleşmeleri metinlerinin bağlamı sağladığı ana argümanıyla, devletleri ve uluslararası kuruluşları, tecavüzü suç saymaya çağırdılar. Bu, ICTY'nin özellikle tecavüzü insanlığa karşı bir suç olarak listelemesini sağladı. ICTY Savcılık Bürosu (OTP) altında, (Uluslararası Ruanda Ceza Mahkemesi'nde.olduğu gibi) ICTY savcılığının özellikle tecavüz ve cinsel saldırı vakalarında mağdur ve tanıklara destek ve danışmanlık sağlayan bir Mağdurlar ve Tanıklar Birimi bulunmakta ve birim kadınlar tarafından istihdam edilmektedir.[34]

Üç dava - Čelebići, Furundžija ve Kunarac - ICTY'nin cinsiyet hedefli şiddet suçlamalar yaptığı örnekleridir.[34]

Kunarac gazetesinde ICTY, mahkemede Sırp erkekleri, insanlığa karşı suç kapsamında listelenen köleleştirme suçlamasıyla Bosnalı Müslüman kadınları hapsetmekten mahkûm etti.[34] Sanıkların köleleştirmeden ziyade cinsel kölelik ve soykırımdan suçlu bulunması gerektiğine dair iddialar da ileri sürüldü.

Furundžija, Bosnalı Müslümanların köylerine hapis, cinayet, cinsel taciz ve diğer şiddet türleriyle saldırdığı iddia edilen Bosnalı Hırvat Milislerinin bir birimi olan Jokerlerin bir komutanıydı. Jokerler genel merkezinde bir kadını cinsel ilişkiye zorlamak dahil işkence yapmakla suçlanıyordu. İddia makamının savı, kadının ifadesine dayanıyordu ve bu, kurbanın anılarının güvenilirliği konusunda tartışmaya neden oldu. Dava, mağdurların yanı sıra travmatik olaylardan kurtulanlar için de endişeye yol açtı.[31]

Čelebići davası, Bosnalı Müslümanları bir hapishane kampında tutarken çeşitli şiddet eylemlerinde bulunmaktan dört kişiyi suçlu buldu. Dava, bu tür olaylardan sorumlu olanların "sadece askeri komutanlar değil, aynı zamanda yetkili mevkilere sahip siviller..." ve "sadece hukuki pozisyonlardaki kişiler değil, aynı zamanda fiilen bu pozisyonları işgal eden kişileri de kapsadığını açıklığa kavuşturmak açısından dikkate değer..." olduğu kaydedildi. Bu dava aynı zamanda, ICTY tarafından tecavüz suçlamasıyla sanıkların mahkûm edildiği ilk örnek olarak tarihe geçti.[35]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. Luping, Diane (2009). "Investigation and Prosecution of Sexual and Gender-Based Crimes before the International Criminal Court". Journal of Gender, Social Policy & the Law (İngilizce) (17 cilt = 2): 431-492.
  2. War Crimes Against Women: Prosecution in International War Crimes Tribunals (İngilizce). Martinus Nijhoff Publishers. 1997. s. 29. ISBN 90-411-0486-0. 22 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ekim 2020.
  3. "Cinsel Suçlar". Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Dairesi Başkanlığı. 2019.
  4. Çalışkan, Mustafa (28 Mart 2019). "İstanbul'da "Kadına Şiddet" ve "Kadın Cinayeti" Vakalarına Yönelik, Nicel-Nitel Bir İnceleme". Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi. 19 (1/Bahar): 221-241. doi:10.11616/basbed.vi.513032. ISSN 1303-0035.
  5. "Chart of signatures and ratifications of Treaty 210" (İngilizce). Avrupa Konseyi. 25 Temmuz 2020. 7 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Kasım 2020.
  6. Yasemin, Karadağ (2014). "Kadına Şiddete Son?" (PDF). Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi, 71. s. 3. Erişim tarihi: 30 Kasım 2020.
  7. Seager, Joni (2008). The Penguin Atlas of Women in the World (İngilizce) (4. bas.). New York: Penguin Books.
  8. Dempsey, Michelle Madden (2007). "Toward a Feminist State: What Does 'Effective' Prosecution of Domestic Violence Mean?". The Modern Law Review (İngilizce). 6 (70): 908-935.
  9. Resnick, Judith (2001). "Categorical Federalism: Jurisdiction, Gender, and the Globe". The Yale Law Journal (İngilizce). 3 (111): 619-680.
  10. Bowcott, Owen (12 Mart 2013). "Rape investigations 'undermined by belief that false accusations are rife'". The Guardian (İngilizce).
  11. Martin, Patricia Yancey (1997). "Gender, Accounts, and Rape Processing Work". Social Problems (İngilizce). 4 (44): 464-482.
  12. Horney, Julia; Spohn, Cassia (1991). "Rape Law Reform and Instrumental Change in Six Urban Jurisdictions". Law & Society Review (İngilizce). 1 (25): 117-154.
  13. Nundy, Karuna (27 Mart 2013). "Explaining India's new anti-rape laws" (İngilizce). BBC News.
  14. Nessman, Ravi (21 Mart 2013). "India Rape Law: Parliament Passes Strict Sexual Violence Legislation" (İngilizce). Associated Press.
  15. Ending violence against women - From words to action (PDF) (İngilizce). Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği. 2006. ISBN 978-92-1-112703-4. 3 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ekim 2020.
  16. Elbe, Stefan (2002). "HIV/AIDs and the Changing Landscape of War in Africa". International Security (İngilizce). 2 (27): 159-177.
  17. Goonesekere, Savitri. "Violence, Law, and Women's Rights in South Asia" (İngilizce). UNIFEM.
  18. Dahl, Julia (2012). "'Honor killing' under growing scrutiny in the U.S." (İngilizce). CBS News.
  19. Chesler, Phyllis (2009). "Are Honor Killings Simply Domestic Violence?". Middle East Quarterly (İngilizce). 2 (16): 61-69.
  20. Kwame, Anthony Appiah (2010). The Honor Code: How Moral Revolutions Happen (İngilizce). W.W. Norton and Company.
  21. Imran, Rahat (2005). "Legal Injustices: The Zina Hudood Ordinance of Pakistan and Its Implications for Women". Journal of International Women's Studies (İngilizce). 2 (7): 78-100.
  22. "Pakistan rejects pro-women bill" (İngilizce). BBC News. 2005.
  23. Ako, Matilda Aberese (2009). "The limited effectiveness of legislation against female genital mutilation and the role of community beliefs in Upper East Region, Ghana". Reproductive Health Matters (İngilizce). 34 (17): 47-54.
  24. Kingsley (26 Ocak 2015). "Doctor jailed after Egypt's first FGM conviction" (İngilizce). 17 Ekim 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ekim 2020.
  25. Justice, Rena Marie (2006). "Prosecution of Female Genital Mutilation in the United States". American Prosecutors Research Institute (İngilizce). 7 (19): 1-2.
  26. "Father jailed for US mutilation" (İngilizce). BBC News. 2 Kasım 2006.
  27. Broussard, Patricia A (2008). "Female Genital Mutilation: Exploring Strategies for Ending Ritualized Torture; Shaming, Blaming, and Utilizing the Convention against Torture". Duke Journal of Gender Law & Policy (İngilizce). 19 (15): 19-47.
  28. Bowcott, Owen (21 Mart 2014). "Two men first to be charged in UK under FGM Act" (İngilizce). Erişim tarihi: 4 Ekim 2020.
  29. Oosterveld, Valerie (1999). "The Making of a Gender-Sensitive International Criminal Court". International Law FORUM Du Droit International (İngilizce). 1 (1): 38-41.
  30. Phelps, Andrea R. (2006). "Gender-Based War Crimes: Incidence and Effectiveness of International Criminal Prosecution". William & Mary Journal of Women and the Law (İngilizce). 2 (12): 499-520.
  31. Askin, Kelly. "Sexual Violence in Decisions and Indictments of the Yugoslav and Rwandan Tribunals: Current Status". The American Journal of International Law (İngilizce). 2 (93): 97-123.
  32. Haddad, Heidi (2001). "Mobilizing the Will to Prosecute: Crimes of Rape at the Yugoslav and Rwandan Tribunals". Human Rights Review (İngilizce). 1 (12): 109-132.
  33. Obote-Odora, Alex (2005). "Rape and Sexual Violence in International Law: ICTR Contribution". New England Journal of International and Comparative Law (İngilizce). 1 (12): 135-59.
  34. Engle, Karen (2005). "Feminism and Its (Dis)contents: Criminalizing Wartime Rape in Bosnia and Herzegovina". The American Journal of International Law (İngilizce). 4 (99): 778-816.
  35. "Press Release of Celebici Case: The Judgement of the Trial Chamber" (İngilizce). UN ICTY.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.