Uzay

Uzay veya feza, dünya'nın ötesinde ve gök cisimleri arasında var olan, sonsuz olduğu düşünülen fakat sonsuz olduğu konusunda kesin yargılara varılamayan genişliktir.[1][2][3]

Teleskop ile çekilmiş bir uzay fotoğrafı.

Uzay düşüncülerin aksine tamamıyla boş bir alan değildir; düşük yoğunluklu parçacıklar, ağırlıklı olarak hidrojen, helyum ve plazma, ayrıca elektromanyetik radyasyon, manyetik alanlar, nötrinolar, Kozmik toz ve kozmik ışınlar içeren sert vakumsu bir alandır.[4]. Büyük Patlama'nın kozmik fon radyasyonuyla belirlenen  uzayın taban sıcaklığı 2,7°K kelvin'dir. bu da (−270,45 °C - 454,81 °F ) tekabül etmektedir[5][6][6]. Aslında bu sıcaklık Büyük patlamadan sonra ortaya çıkan ışınımın günümüze gelen dalga boyudur[6]. Galaksiler arasındaki plazma, evrendeki baryonik maddenin yaklaşık yarısını oluşturur. metreküp başına bir hidrojen atomundan daha az sayı yoğunluğuna ve milyonlarca Kelvin sıcaklığına sahiptir [7]. Büyük patlama sonrası lokal madde konsantrasyonları, yıldızlara ve galaksilere yoğunlaşmıştır. Araştırmalar, çoğu galaksideki kütlenin % 90'ının karanlık madde adı verilen bilinmeyen bir biçimde olduğunu ve diğer maddelerle yerçekimsel kuvvetler yoluyla etkileşime girebilen ancak elektromanyetik kuvvetlerle etkileşime girmeyen bir maddenin yoğunluğu ile birlikte olduğu yönündedir[4][8].Teleskoplar yardımıyla yapılan gözlemeler sonucu, gözlemlenebilir evrendeki kütle-enerjisinin çoğunun karanlık enerji olduğu, çok az ayırt edilebilen bir tür vakum enerjisi olduğunu göstermektedir[4][8]. Evrenin 4,9% normal madde, 26,8% karanlık madde ve 68,3% karanlık enerji ile oluştuğu bilim insanlarınca tahmin edilmiştir[4][9].Galaksiler arasındaki uzay, evrenin hacminin çoğunu kaplar, ancak galaksiler ve yıldız sistemleri bile neredeyse tamamen boş uzaydan oluşur.

Uzayın insan üzerindeki psikolojik ve fizyolojik etkisi

Uzaya gidiş süreci, uzayda belirli bir süre zaman geçirmek ve geri dönüşler oldukça zor ve meşakkatli bir çalışma olduğu uzmanlarca belirtilir.

Astronot Sunita "Suni" Williams, Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki TVIS koşu bandına koşuyor.

Uzayın insan üzerinde, kısa vadede ve uzun vadede olmak üzere hem fizyolojik hem de psikolojik etkileri bulunmaktadır[10]. Bir yerçekimsel alanından diğerine geçiş süresince insanın buna, adapte olması zor olduğu belirtilir. Uzaysal yönelim, baş-göz ve el-göz koordinasyonu, denge, hareketliliğini etkiler. Ve bir ihtimal kinetosiz yaşanabilir buna bir diğer tabir ile vücudun kararlı iç dengesini yani homeostazisini kaybetmesinin sonucu olarak kabul edilir.[10]. İnsan vücudunda yerçekimi olmadan, kemiklerin mineral kaybettiği ve yoğunluğun ayda % 1'in üzerinde kayıplar yaşadığı araştırmalar sonucunda keşfedilmiştir[10]. Bu oran dünya üzerinde sağlıklı yaşlı bir birey ile karşılaştırıldığında, kemik kaybı oranı yılda % 1 ila % 1,5 arasındadır[10]. Bu şu sonucu ortaya çıkarır; Dünya'ya geri dönüş sonrası, kemik kaybı rehabilitasyonla düzeltilemeyebilir, bu nedenle insan vücudu için ilerleyen yaşlarda osteoporozla ilişkili kırıklar için daha büyük risk altında olma ihtimali doğmaktadır[10]. Bu sebepten dolayı uzayda düzenli egzersiz yapmak zorunluluktur. Buna ek olarak sağlıklı beslenmek de eklenir. Aksi bir durum Kas gücü, kas dayanıklılığı kaybına yol açar uzayda süzülmek için çaba gerektirmediği için kardiyovasküler bozulma yaşanabilir[10]. Vücuttaki sıvılar başınıza doğru kayar ve bu da gözlerde baskı yaparak görme sorunlarına neden olabilir[10]. Dehidrasyon ve kemiklerden kalsiyum atılımının artması nedeniyle böbrek taşı geliştirmeye yatkınlık seviyesi artar[10]. Üstelik İlaçlar dahi iyileştirme sürecinde etkili olmayabilir çünkü, ilaçlar uzayda vücutta farklı tepki verir. Yeterince yemek de dahil olmak üzere beslenme önemli hale gelir, vücuttaki her hücre ve sistemin işlevi için besinler gerekli olduğundan aksi bir durum yakın vadede kendini belli etmese de gelecekte ciddi sorunlar doğurabilmektedir.[10]

Uzay araştırmaları

Dünya'nın yüzeyi ve uzay arasındaki alan.

1932'de Karl Guthe Jansky adındaki bir mühendisin rastlantı sonucu bulduğu uzaydan gelen radyo yayınları, daha sonraki yıllarda radyoteleskopların doğmasına ve uzayın derinliklerinin dinlenmesine, bu radyo yayınlarının kaynaklarının ve nedenlerinin bulunmasına yol açtı. II. Dünya Savaşı sırasında Almanların geliştirdiği V-1 ve V-2 füzeleri daha sonraki yıllarda uzayın keşfi için yapılacak çalışmalarda büyük bir adım oldu. 1947-1956 yılları arasında özellikle ABD, uzay çalışmalarına büyük hız verdi. Yapılan uzay uçuşu denemelerinin hiçbiri bir uzay aracını yörüngeye oturtmayı başaramadı. Bu arada SSCB, 1957 yılında üç kademeli Vostok roketleri ile "Sputnik" adındaki ilk yapma uyduyu Dünya çevresinde yörüngeye oturtarak uzay yarışında öne geçti. Uydulardan elde edilen uzay üzerine bilgiler, canlıların, özellikle insanların uzayda yaşayabilmeleri için hangi koşulların yerine getirilmesi gerektiğini ortaya koydu. Böylece uzay tıbbı doğdu ve gelişti. Uzayda ilk insan ise 12 Nisan 1961 tarihinde SSCB'nin uzaya gönderdiği Yuri Gagarin oldu. Bu arada, insanların uzay boşluğuna yerleşmelerini sağlamak, uzayı uzaydan izlemek, Dünya üzerinde haberleşme kolaylıkları sağlamak için binlerce uydu yörüngeye yerleştirildi ya da uzayın boşluğuna fırlatıldı. Nihayet 1969 Temmuz'unda Ay'ın Amerikalı astronotlar tarafından ziyaret edilmesi, uzay çalışmalarında en önemi adımlardan biri oldu. Günümüzde uzay yarışı sürmektedir. Özellikle, insanlı uzay aracı yapabilen ABD, Rusya ve Çin bu yarışın içindedir.[11] Hindistan ise insan taşıyan mekik geliştirerek bu yarışa katılma aşamasındadır.[11]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. "Is the universe finite or infinite?". phys.org (İngilizce). 30 Mart 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Kasım 2020.
  2. "Uzay Nedir?". yunus.hacettepe.edu.tr. Erişim tarihi: 15 Kasım 2020.
  3. "Uzay Nedir?". UZAY.ORG. 12 Şubat 2013. 21 Mart 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Kasım 2020.
  4. Coşkuner, Author Buket (13 Şubat 2019). "EVREN NELERDEN OLUŞUR?". KURIOUS. 22 Ağustos 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Kasım 2020.
  5. "LAMBDA - Cosmic Background Explorer". lambda.gsfc.nasa.gov. 4 Haziran 2003 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Kasım 2020.
  6. "Uzay Ne Kadar Soğuk? • Kozmik Anafor | Türkiye'nin Astronomi Kaynağı". KOZMİK ANAFOR. 27 Ocak 2019. 6 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Kasım 2020.
  7. Gupta, Anjali; Galeazzi, M.; Ursino, E. (8 Mayıs 2010). "Detection and Characterization of the Warm-Hot Intergalactic Medium". American Astronomical Society Meeting Abstracts #216 (İngilizce). 216: 318. 13 Kasım 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Kasım 2020.
  8. Trimble, V. (1987). "EXISTENCE AND NATURE OF DARK MATTER IN THE UNIVERSE". ANNUAL REVIEW OF ASTRONOMY AND ASTROPHYSICS (İngilizce). 25 (1): 425-472. doi:10.1146/annurev.aa.25.090187.002233. ISSN 0066-4146. 15 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Kasım 2020.
  9. April 2013, Karl Tate 03. "Dark Matter and Dark Energy: The Mystery Explained (Infographic)". Space.com (İngilizce). 4 Nisan 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Kasım 2020.
  10. Perez, Jason (30 Mart 2016). "The Human Body in Space". NASA. 28 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Kasım 2020.
  11. "Uzay yarışı hız kazandı! İşte insanlığın uzay macerası..." Star.com.tr. AA. 12 Nisan 2020. 15 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Nisan 2020.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.