Kara film

Kara film (Fransızca: film noir), öncelikle, kahramanlarını çürümüş ve itici algılanabilecek bir dünyanın içine yerleştiren Hollywood suç filmlerini tanımlamak için kullanılan bir sinema terimidir. Hollywood'un klasik kara film dönemi, 1940'ların başından 1950'lerin sonuna kadar uzanır. Bu dönemin az ışıklı, siyah beyaz çekilmiş kara filmleri, Alman Dışavurumcu sinemasından etkilenmiştir. Diğer taraftan ilk örnek teşkil eden hikâyeler ve klasik kara filmlere yönelik tutum, Büyük Bunalım döneminde Amerika Birleşik Devletleri'nde ortaya çıkan suç filmlerinden doğmuştur.

Büyük Orkestra (The Big Combo, 1955), kara film / film noir akımının görsel üslubunu iyi temsil eden filmlerden. Filmin sinematografı John Alton pek çok ikonik kara film görüntüsü yaratmıştır.

İlk kez 1946 yılında Fransız eleştirmen Nino Frank tarafından Hollywood filmleri için kullanılan kara film terimi, zamanında klasik kara filmler yapmış ve yapmakta olan film yapımcıları ve oyuncular tarafından bilinmiyordu. Pek çoğu, kara filmlere imza atmış olmasına rağmen, böyle bir tür yarattığının farkında olmadığını itiraf etmiştir. Kara film akımının kriterleri, tarihçiler ve eleştirmenler tarafından sonradan belirlenmiştir.

Kara - Nedir bu?

"Kara film akımını düşsel, tuhaf, erotik, karışık ve zalim olarak nitelendirerek işi basite alıyor olabiliriz…" [1] Bu, Fransız eleştirmenler Raymond Borde ve Etienne Chaumeton'un 1955 yılında yazdıkları "Panorama du film noir americain 1941-1953" (Amerikan Kara Filminin Panoraması ) kitabında giriştikleri, kara film akımını ilk tanımlama çabasıdır ve konu üzerine yapılan sonraki birçok çalışmada temel olmuştur. Araştırmacılar her kara filmin bu beş özelliği eşit miktarda içermediğini -kimisinin daha düşsel, kimisinin özellikle acımasız olabileceğini- göstermek için çaba sarf etmiştir. Kara film için yapılan tanımların çokluğundan da anlaşıldığı üzere 50 yılda ortaya konulabilmiş net ve kısa bir tanım yoktur. Fransız eleştirmenlerin uyarısı işe yaramıştır: kökleri, sonuçları ve doğası itibarıyla bambaşka olan bu alana dair yapılacak genellemeler yetersiz kalacak ve basite indirgemeyle sonuçlanacaktır.

Kara filmler, gangster ve polis filmlerinden toplumsal filmlere kadar uzanan bir dizi türü kapsar ve Hollywood'un ana akımını oluşturan basit filmlerden abartılı olanlara kadar çeşitli görsel yaklaşımlar benimser. Pek çok eleştirmen, kara filmi başlı başına bir tür olarak ele alırken, aksini savunanlar da vardır. Genellikle kentsel dekorla ilişkilendirilmekle birlikte pek çok klasik kara film, küçük kasabalarda, banliyöde, kırsal bölgede ya da yolda geçer; bu nedenle Western filmlerinde olduğu gibi dekor, türü tanımlamak için yeterli olmaz. Aynı şekilde, özel dedektif ve femme fatale tiplemeleri, genellikle kara filmle ilişkilendirilen film karakterleridir ama kara filmlerin çoğunluğunda ikisine de rastlanmaz. Dolayısıyla tür tespiti için gangster filmlerinde olduğu gibi karakter temelli bir yaklaşımda da bulunulamaz. Kara filmlerde doğaüstü (bkz: korku filmi), spekülatif (bkz: bilimkurgu filmi) ya da müzikal motifler de yoktur. Benzer bir durum screwball komedisi denilen filmler için de söz konusudur. Bu filmler eleştirmenler tarafından bir tür olarak kabul edilir ama temel bir kriterleri yoktur. Daha çok filmlerdeki genel düzen ve tümünde görülmeyen bazı temel ilkelerin varlığıyla tanımlanırlar.

Bununla birlikte kara filmin kendine haslığı yüzünden bu alanın uzmanları, örneğin sinema tarihçisi Thomas Schatz, kara filmin bir tür değil de bir üslup olduğunu vurgular. Kara film çalışmalarında uzmanlaşmış ve kitapları Amerika'da en çok basılan eleştirmen olan Alain Silver bir döneme ve bir görüngüye atıfta bulunur; kara filmin diğer belirgin türlerin sahip olduğu tutarlı bir dizi görsel ve tematik kodu olduğunu dahi iddia eder. Diğer eleştirmenler kara film terimini bir "atmosfer", bir "hareket", bir "seri" anlamında ya da o dönemde çekilmiş birkaç filme işaret etmek için kullanırlar.

Kara filmin tarih öncesi

Kara filmin kökeni yalnızca sinemada değil diğer sanatsal ortamlarda da bulunmaktadır. Klasik üslupla bağlantısı olan düşük aydınlatma düzeni, Maniyerist ve Barok dönem sanatçılarının 15. ve 16. yy.larda geliştirdiği resimde gölgelendirme (chiaroscuro) ve keskin kontrastlar kullanma (tenebrizm) geleneğiyle ilişkilidir. Kara film estetiği, 1910’ların ve 1920’lerin tiyatro, fotoğraf, resim, heykel ve mimarisiyle yakın ilişki içinde bulunan Alman Dışavurumculuğu’ndan derin biçimde etkilenmiştir.

Hollywood film sanayisinin patlama yaşaması ve daha sonra Nazi iktidarının Dışavurumcu harekete dahil olan ya da onlarla çalışan pek çok sinemacıyı göç etmeye zorlaması, kara film yolunda pek çok fırsat kapısı açmıştır. En ünlü klasik kara filmlerin bazılarına imza atan Fritz Lang, Robert Siodmak ve Michael Curtiz gibi yönetmenler dramatik ışık teknikleri ve psikolojik olarak etkileyici mizansenlerle katkıda bulunmuştur. Lang’ın 1931 yılında çektiği başyapıtı M, dönemin kara film karakteristiği barındıran başlıca suç filmlerinden biridir. Kara film tipinde bir olay örgüsüne sahiptir, kahramanı ve takipçileri suçludur. M aynı zamanda klasik dönemin pek çok Amerikan kara filminde rol alacak olan Peter Lorre'nin başarılı oyunculuğuyla da dikkat çekmiştir.

"Özgün" femme fatale, Marlene Dietrich, kara filmin karakteristiği olan sigarasıyla, Josef von Sternberg'in dokunaklı melodramı Mavi Melek' in (Der blaue Engel, 1930) ünlü karesinde

1931 yılına gelindiğinde, yılda altı film çeken Curtiz beş yıldır Hollywood'daydı. Onun Sing Sing'te 20.000 Yıl (20,000 Years in Sing Sing, 1932) ve Özel Dedektif 62 (Private Detective 62, 1933) filmleri kara film olarak sınıflandırılabilecek erken dönem Hollywood sesli filmlerindendir. Dışavurumcu eğilim taşıyan ve özellikle özgür bir üsluba sahip filmler arasında, Universal Stüdyolarının Drakula (1931), Mumya (1932) (ilkinin sinematografı olan Berlin'de eğitim görmüş Karl Freund ikincisinin yönetmenliğini yapmıştır) ve yönetmenliğini Edgar G. Ulmer'in yaptığı Kara Kedi (The Black Cat, 1934) gibi filmler vardır.

Universal'in korku filmleri hem öykü hem duyarlılık bakımından kara film türüne en çok yaklaşan filmlerdir; bununla birlikte İngiliz sanatçı James Whale tarafından yönetilen ve Amerikalı sanatçı Carl Laemmle Jr. tarafından filme alınan Görünmez Adam (The İnvisible Man, 1933) ve Şangay Ekspresi (The Shangai Exspress, 1932) ve Viyana'da doğan ama Amerika'da büyüyen Josef von Sternberg'in yönettiği Şeytan Bir Kadındır (The Devil Is a Woman, 1935) gibi filmler de erotizmleri ve barok görsel üsluplarıyla klasik kara filmin temel özellikleriyle uyumludur. Sternberg'in sessiz filmi Yeraltı' nın (Underworld, 1927) ticari başarısının nedeni Hollywood'un gangster filmleri akımını reddetmesidir. Bu türdeki Küçük Sezar (Little Caesar, 1931), Halk Düşmanı (The Public Enemy, 1931) ve Yaralı Yüz (Scarface, 1932) gibi popüler yapımlar, dönemin film kahramanlarının ahlaki olarak ayıplanacak özellikler taşımasının örnekleridir.

Klasik kara film, romantik, kaderci yaklaşımıyla ve lanetlenmiş kahramanları kutsamasıyla bilinen 1930'ların Fransız şiirsel gerçekçiliğinden de önemli oranda etkilenmiştir. Kara filme etki eden bir diğer akım da belgeselimsi havasıyla 1940'ların İtalyan Yeni Gerçekçiliğidir. Warner Bros draması Ben Bir Prangalı Hapishane Kaçağıyım (I Am a Fugitive from a Chain Gang, 1932) bu duyarlılıkları taşıyan bir filmdir. Klasik kara film dönemine ait Çıplak Şehir (The Naked City, 1948) (yön: Jules Dassin), ve Sokaklarda Panik (Panik in the Streets, 1950) (yön: Elia Kazan) gibi filmler set dışında yapılan çekimler ve profesyonel olmayan oyuncularla Yeni Gerçekçi yaklaşıma eğilim göstermiştir. Artık kara film olarak sayılan birkaç film de, sıradan kahramanlar kullanmaya başlayarak yeni gerçekçiliğe kapı aralamıştır. Bunun en ünlü örneği yine Viyana'da doğan ve Berlin'de eğitim gören Amerikalı yönetmen Billy Wilder'ın Kayıp Haftasonu adlı filmidir (The Lost Weekend, 1945). (Sırası gelmişken belirtmek gerekir; yeni gerçekçilik etkilenimlerine dair ilk örneklerden birisi Siodmak ve Wilder'ın beraber yazdığı ve Siodmak ile Ulmer'in yönettiği Menschen am Sonntag adlı filmdir).

Bir kara film olmasa da, Orson Welles'in yönettiği 1941 yapımı Yurttaş Kane'deki (Citizen Kane) Sternbergyen görsel karışıklık ve dış ses anlatımıyla ilerleyen karmaşık yapı birçok kara filmde kullanılmıştır.

"Cinayetin Basit Sanatı" [2]

Kara filmi etkileyen başlıca edebi eserler Amerikan dedektif ve suç kurgularının hard boiled adı verilen ekolüdür. Dashiell Hammett (ilk romanı Kızıl Hasat, 1929) ve James M. Cain (ilk romanı Postacı Kapıyı İki Kere Çalar, 1934) gibi yazarlar ekole öncülük etmiş, Black Mask gibi dergiler yaygınlık kazanmasını sağlamıştır. Malta Şahini (The Maltese Falcon, 1941), Cam Anahtar (The Glass Key, 1942) gibi klasik kara filmler, Hammett'in romanlarından uyarlanmıştır; Cain'in romanı Çifte Tazminat (Double Indemnity, 1944), Mildred Pierce (1945), Postacı Kapıyı İki Kere Çalar (1946) ve Sevginin Sevimli Taklidi adlı öyküden uyarlanan Az Kırmızı (Slightly Scarlet, 1956) filmlerine temel oluşturmuştur. Klasik dönemden on yıl önce Hammett'in bir hikâyesi, Rouben Mamoulian'ın yönettiği, Sternberg'le düzenli olarak çalışan Lee Garmes'ın süpervizörlüğünü yaptığı Kent Sokakları (City Streets, 1931) adlı gangster melodramına kaynaklık etmiştir. Pek çok kara film karakteristiğini hem üslup hem de öykü bazında barındıran Kent Sokakları, Lang'ın M'sinden bir ay önce gösterime girdiği için, ilk büyük kara film olma iddiasını taşır.

Raymond Chandler 1939 yılında yazdığı Büyük Uyku (The Big Sleep) adlı eseriyle kısa sürede hard boiled ekolünün en ünlü yazarı haline gelmiştir. Chandler yalnızca romanlarıyla büyük kara filmlere kaynaklık etmekle kalmamış –örneğin Cinayet, Tatlım (Murder, My Sweet, 1944; Uğurlar Olsun, Aşkım adlı eserinden uyarlamadır), Büyük Uyku, (The Big Sleep, 1946) ve Göldeki Kadın (Lady in the Shadow, 1947) – kendisi de Çifte Tazminat, Mavi Dalya (The Blue Dahlia, 1946) ve Trendeki Yabancılar (Strangers on a Train, 1951) filmlerinin senaryolarını yazarak önemli bir senarist haline gelmiştir. Chandler da, Hammett gibi romanlarının merkezine özel dedektif olan kahramanını yerleştirirken, Cain daha az kahramanvari roman kişileri yaratmıştır ve cinayetin çözümünden ziyade psikolojik ifade üzerinde yoğunlaşmıştır. Cain'in yaklaşımı hard boiled türünün kara roman olarak adlandırılan alttürüne yerleştirilir. 1940'larda, bu öykülerin en doğurgan ve başarılı yazarlarından biri Cornell Woolrich olmuştur (takma ad olarak kimi zaman George Hopley ya da William Irish isimlerini de kullanmıştır). Başka hiçbir yazarın basılmış eserleri, klasik dönem kara filmine temel oluşturmak konusunda Woolrich'inkiler kadar verimli olmamıştır. 13 eseri filme çevrilmiştir (Kara Melek (Black Angel, 1946), Şafağa Kadar (Deadline at Dawn, 1946), ve Gecede Korku (Fear in the Night, 1947) vb.).

Sıklıkla gözden kaçırılan ama kara filme kaynaklık eden çok önemli bir isim daha vardır: William R. Burnett. İlk romanı Küçük Sezar 1929 yılında yayımlanmıştır. 1931 yılında Warner Bros'un dikkatini çekmiş, sonraki yıl Burnett'tan Yaralı Yüz filmini senaryolaştırması istenmiştir ve yine aynı yıl öykülerinden biri, Şehrin Canavarı (Beast of the City) adıyla sinemaya uyarlanmıştır. Bu filmler çok erken çekilmiş olmalarına rağmen, kimi eleştirmenler onları kara film olarak niteler. Burnett'ın karakteristik anlatımcı tutumu, hard boiled yazarları ve onların kara filmci ortakları arasında bir yere denk düşer – roman kişileri hep kahramanvari, gangstervaridir. Klasik dönem boyunca Burnett'ın hem öyküleri hem senaryoları, şimdi geniş kitleler tarafından kara film olarak bilinen yedi filme temel oluşturmuştur: Yüksek Zirve (High Sierra, 1941), Bu Silah Kiralıktır (This Gun for Hire, 1942) ve Asfalt Orman (The Asphalt Jungle, 1950).

Klasik dönem

En mükemmel kara filmlerden biri olan Darağacımı Yükseğe Kur (Out of the Past, 1947), türün birçok işaretini taşır: Kahramanı kinik bir özel dedektiftir, seksi bir femme fatale vardır, dışsesle pek çok geri dönüş yapılır, dramatik gölge kullanımı ve provokatif sözlerle mayalı kaderci bir atmosfer yaratılır. Filmin yıldızı Robert Mitchum kara filmin en ünlü erkek ikonlarından biridir.

1940'lar ve 50'ler genellikle Amerikan kara filminin "klasik dönemi" olarak bilinir. Üçüncü Kattaki Yabancı (Stranger on the Third Floor, 1940), ilk "gerçek" kara film olarak kabul edilmektedir. Şehir Sokakları ve Fritz Lang tarafından yönetilen Hiddet (Fury, 1936), Hayata Bir Kez Geliyorsun (You Only Live Once, 1937) gibi diğer II. Dünya Savaşı suç melodramları bazı eleştirmenler tarafından mükemmel kara filmler olarak kabul edilirken, çoğunluk bunları "ilk-noir" ya da benzeri terimlerle kategorize eder. Pek çok eleştirmen, klasik kara film döneminin iki on yılı (40'lar ve 50'ler) arasında dikkate değer bir fark olduğunu söyler. Hikâyenin başkahramanın gözünden anlatılması tekniğinin kayboluşundan başka ne gibi bir farklılık olduğu konusunda ortak görüş yoktur, ancak 1950'lerin kara filmlerinin daha "aşırı" (extreme) olduğu konusunda ortaklaşılır.

Orson Welles'in Habisin Dokunuşu (Touch of Evil, 1958) filmi klasik dönemin son filmi olarak kabul edilir. Bazı akademisyenler kara filmin aslında sona ermediğini, ama üslubunun Hollywood'un önderliğinde değişik yönlere doğru gelişen yapım şartlarıyla güncellenip, şekil değiştirdiğini söylerler –bu bakımdan, kara film geleneğinde olan ama daha sonra çekilen filmler, klasik kara filmin devam eden bir parçası olarak görülür. Bununla birlikte eleştirmenlerin çoğu klasik dönemden sonra yapılan filmlerin hakiki kara filmlerden başka bir şey olduğu görüşündedir. Onlara göre gerçek kara film, geçici ve sınırlı bir coğrafyaya aittir; bu nedenle klasikleri taklit etmeye çalışan sonraki filmler onlardan ayrılır çünkü yaratıcıları artık kara film diye bir üslubun farkındadır. Yukarıda da bahsedildiği üzere, kara filmin klasik döneminde bu kavram henüz oluşmuş değildir.

Klasik dönem filmlerinin çoğu büyük yıldızların oynadığı düşük bütçeli filmlerdir (B-film) ve yazarları, yönetmenleri, sinematografları ve ekip elemanları kimi zaman Hollywood'un kara listesinde olan (Komünist Parti sempatizanı olmalarından şüphelenilen) kişiler olmuştur. Kendilerini tipik büyük film kısıtlamalarına sokmamışlardır. Amerikan film piyasasının sınırlamalarını belirleyen yapım kodunun, hiçbir film karakterinin cinayetten çıkar sağlamaması gerektiği yönünde bir kural getirmesine karşın özellikle B tipi kara filmde bu, çok zaman yapılmıştır. Tematik olarak kara filmler sıklıkla, sorgulanabilir erdemlere sahip bir kadını hikâyenin merkezine alır ve bu ayırıcı özelliklerden biridir. Bu damardan giden dikkate değer bir film Billy Wilder'ın yönettiği, Barbara Stanwyck'in Phyllis Dietrichson (Sternberg'in yönettiği filmlerde sıradışı bir kariyer yakalayan Marlene Dietrich'e atıf yapılmıştır) rolüyle unutulmaz bir femme fatale oynadığı Çifte Tazminat adlı filmdir. Tamamen A sınıfı bir yapım olan filmin ticari başarısı ve aldığı yedi Oscar ödülü onu olasılıkla en etkileyici erken dönem kara filmlerden biri yapmış, daha sonra kötü kız filmleri olarak bilinecek pek çok filme öncülük etmiştir.

Geleneksel A sınıfı filmlerin, dramatik olmakla birlikte, olumlu, güven tazeleyici bir mesaj aktarmak, saklı bir kamera ve montaj tekniği kullanmak, yumuşak ışıkla aydınlatılmış sahneler ve ihtişamlı dekorlar kullanmak gibi kuralları vardır. Kara film yapımcıları bunu altüst ederek; güvensizlik, kinizm ve absürdlük hissi veren kasvetli, sofistike dramalar yaratmışlardır, genellikle dekor kullanmaksızın şehirde çekim yapmışlar ya da bütçe dostu bir minimalizmi benimsemişler, çarpıcı bir dışavurumcu ışık kullanımına başvurarak rahatsız edici kamera açıları ve karmaşık geri dönüşler kullanmışlardır. Kara film üslubu yavaş yavaş Hollywood'un ana akımını da etkilemiştir.

Klasik dönemin önemli Amerikan kara filmleri

(Yönetmenleriyle ve dikkate değer kara film oyuncularıyla birlikte) [3]

1940 - 1949

1950 - 1958

  • Elmas Hırsızları (The Asphalt Jungle, 1950) y. Huston o. Sterling Hayden
  • D.O.A. (1950) y. Rudolph Mate, o. O'Brien
  • Tehlike İşareti (In a Lonely Place, 1950) y. Nicholas Ray o. Bogart, Gloria Grahame
  • Gece ve Şehir (The Night and the City, 1950) y. Jules Dassin, o. Richard Widmark, Tierney
  • Sunset Bulvarı (The Sunset Boulevard, 1950) y. Wilder, o. William Holden
  • Büyük Karnaval (Ace in the Hole, 1951) y. Wilder, o. Douglas, Jan Sterling
  • Trendeki Yabancılar (Strangers on a Train, 1951) y. Hitchcock, o. Farley Granger, Ruth Roman
  • Kuzey Caddesindeki Pikap Pickup on South Street, 1953) y. Samuel Fuller, o. Widmark
  • Ölüm Korkusu (The Big Heat, 1953) y. Fritz Lang, o. Ford, Grahame
  • Ölüm Gibi Öp (Kiss Me Deadly, 1955) y. Robert Aldrich
  • Caniler Avcısı (The Night of the Hunter, 1955) y. Charles Laughton, o. Mitchum, Shelley Winters
  • Kanundan Kaçılmaz (The Killing, 1956) y. Stanley Kubrick, o. Hayden, Coleen Gray, Vince Edwards
  • Lekeli Adam (The Wrong Man, 1956) y. Hitchcock, o. Henry Fonda
  • Başarının Tatlı Kokusu (Sweet Smell of Success, 1957) y. Alexander Mackendrick, o. Lancester, Tony Curtis
  • Bitmeyen Balayı (Touch of Evil, 1958) y. Welles, o. Charlton Heston, Janet Leigh, Welles

Yönetmenler ve kara film işi

Issız Bir Yerde filminden bir sahne. Kara roman yazarlarından Dorothy B. Hughes'ın bir romanından esinlenilerek Nicholas Ray tarafından çekildi. Klasik kara filmin ünlü iki oyuncusu Gloria Grahame ve Humphrey Bogart rol aldı

Gerçekte kim olduğu bilinmeyen bir yönetmen tarafından yönetilen Üçüncü Kattaki Yabancı (Stranger on the Third Floor) bir RKO B sınıfı film iken; önceki dönemlere ait sürekli üne dayalı filmler Wilder, Alfred Hitchcock ve Malta Şahini (The Maltese Falcon) filminde yönetmen olarak sahneye ilk kez çıkan John Huston gibi adlarıyla ün yapan yönetmenler tarafından A sınıfı filmler grubuna uygun görülmüştür. Otto Preminger’nin Laura (1944) filmi ile gelen başarısı ün yapmasını sağlamış (Dana Andrews ile yaptığı; Düşmüş Melek (Fallen Angel,1945) ve Kaldırımın Sonlandığı Yer (Where the Sidewalk Ends, 1950) adlı klasik kara filmler altına girilen borcun hakkını verir) ve Issız Bir Yerde (In a Lonely Place) filmi Nicholas Ray’in kariyerinde benzer bir şeye yol açmıştır (diğer kara filmleri- Gece Yaşarlar (They Live by Night,1948), Tehlikeli Zeminde (On Dangerous Ground, 1951)- ilk sahneye çıkışını içerir). Orson Welles’in finans konusunda dile düşen sorunları vardır fakat çektiği üç kara filmin bütçesi oldukça iyidir: Yabancı (The Stranger) (en geleneksel filmi) ve Habisin Dokunuşu (Touch of Evil) (açıkça kişisel bir çalışma) filmlerinin her ikisi de daha düşük bütçeye sahiptir ama reklamlarının yapılması yeterli olmuştur; Şangay’dan Gelen Kadın (The Lady from Shanghai) ise A sınıfı düzeyinde tam destek almıştır; Fritz Lang’ın kara filmlerinin çoğu da (ki bunlar arasında Edward G. Robinson'ın oynadığı Penceredeki Kadın (The Woman in the Window, 1945) ve muzip bir şekilde eğlendirici olan Scarlett Caddesi (Scarlett Street, 1945) filmleri de vardır) benzer şekilde orta düzeyde bütçeler ile üretilmiştir. Raoul Walsh, çalışkan bir yönetmen olarak ilk yarım yüzyılı boyunca çok fazla adını duyuramaz, fakat üç klasik kara filminin (başrolde Humphrey Bogartın oynadığı İnfazcı (The Enforcer, 1951), bu grubu tamamlar) hiçbiri bütçe olarak ortanın, kalite olarak da yüksek seviyenin altında değildir. Evvelce belirtilenlere ek olarak, yüksek bütçeli Hollywood kara filmlerinin diğer yönetmenleri arasında Edward Dmytryk (Cinayet Sevgilim (Murder, My Sweet), Çapraz Ateş (Crossfire, 1947)), Henry Hathaway (Karanlık Köşe (The Dark Corner, 1946), Ölüm Öpücüğü (The Kiss of Death, 1947)) ve John Farrow (Büyük Saat, (The Big Clock, 1948), Onun Tarzında Bir Kadın (His Kind of a Woman, 1951)) gibi isimler vardır.

Buna rağmen, kara film olarak kabul edilen Hollywood filmlerinin büyük çoğunluğu B sınıfı filmdir; bunlardan bir kısmı kendi A sınıfı filmlerinin altındaki iki film birden gösterimlerinde kullanılmak için büyük stüdyolar tarafından yapılmıştır; bir kısmı ise oldukça iyi monogram resimlerinden (ki bu yöntem ile birçok A sınıfı yapımını taklit etme çabasıyla belli filmler için fazla savurganlık yapılmıştır) Producers Releasing Corporation (PRC) gibi daha zayıf girişimlere kadar farklı yöntemleri içeren daha küçük, dolayısıyla yoksun stüdyo (poverty row studios) olarak adlandırılan stüdyolarda yapılmıştır; ve bir kısmı da bağımsız, çoğunlukla aktörlere ait ve en büyük dağıtım şirketlerinden biri ile anlaşmalı şirketler tarafından yapılmıştır. Robert Wise, bir diğer filmi de: Öldürmek için Doğmuş (Born to Kill, 1947)’tur) ve Anthony Mann (T-Men (1947), Acemi Anlaşma (Raw Deal,1948)) yüksek bütçeli yapımlar üzerinde düzenli bir çalışmaya terfi etmeden önce, çoğunluğu kara film olan bir dizi etkileyici B sınıfı film yapmışlardır. Jacques Tourneur, bazı eleştirmenler tarafından klasik kara filmler arasında en iyisi olarak seçilen Geçmişten (Out of the Past) adlı A bütçeli filmini yönetmeden önce 30’un üstünde Hollywood B filmi yapmıştır (ancak şu an çoğu tamamen unutulmuştur). Samuel Fuller (bir diğer filmi de: Ölüler Ülkesi A.B.D (Underworld U.S.A, 1961)’dir), Joseph H. Lewis (Çılgın Silah (Gun Crazy, 1949), Büyük Caz Topluluğu, (The Big Combo, 1955)) ve Phil Karlson (Kansas Kenti Güvende (Kansas City Confidential, 1952), Rico Kardeşler (The Brothers Rico, 1957)) çektikleri B sınıfı filmler ile büyük kazançlar elde etmişlerdir. 1945’te Edgar G. Ulmer, tüm zamanların en çok rağbet gören kara film klasiklerinden olan Sapmayı (Detour, 1945) PRC’de yapar. B sınıfı film; 1940'ların sonlarında ve 1950’lerde Ida Lupino'ya Hollywood’da tek kadın yönetmen olma fırsatını sağlamıştır; kendisinin en iyi bilinen filmi, şirketi The Filmakers’da yapılan ve RKO ile dağıtımı yapılan Otostopçu (The Hitch Hiker, 1953)’dur. Bu film, Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Film Tescili (National Film Registry) için gün verilen büyük stüdyolar dışında çekilen 7 kara filmden biridir; diğerleri Sapma (Detour), Çılgın Silah (Gun Crazy), D.O.A, Ölüm Gibi Öp (Kiss Me Deadly), Başarının Mis Kokusu (Sweet Smell of Success) (bundan önceki dört filmin dağıtımı United Artists tarafından yapılmıştır-stüdyosuz stüdyo (studio without studio)) ve Habisin Gücü (Force of Evil,1948). Metro-Goldwyn-Mayer’ın yönetmeni Abraham Polonsky ve yıldızı parlayan John Garfield’ın her ikisi de 1950’lerde kara listeye alınır. Bağımsız yapım genellikle sınırlı olan koşullar anlamına gelmiştir; fakat her zaman değil - örneğin Başarının Mis Kokusu (Sweet Smell of Success), yapımcılarının orijinal planlarına rağmen ucuza çıkartılamamıştır; çoğunluk tarafından A bütçeli kara film olarak kabul edilse de özünde bir B filmi olduğu söylenebilir.

Belki de hiçbir yönetmen, Hollywood’a 1940'ta gelişinden önce bir dizi film çeken Robert Siodmak kadar bu ruhu veremez. Kendisi daha çok A özellikleri üzerinde çalışırken, bugün klasik kara film olarak kabul edilen 8 film çekmiştir (aynı durum, sadece Lang ve Mann’da görülebilir). Burt Lancaster’in ilk filmi Katiller (The Killers, 1946)’e ek olarak Siodmak’ın türe önemli katkıları arasında 1944’lerin Hayalet Kadın (Phantom Lady, 1944) filmi (bir seri başı B filmi ve Woolrich uyarlaması), alaylı bir şekilde adlandırılan Noel Tatili (Christmas Holiday, 1944) ve Şehrin Feryadı (Cry of the City, 1948) filmleri vardır. Yeniden Lancaster’in önderliğinde yapılan Çapraz (Criss Cross, 1949) filmi, Siodmak’ın; B filminin etkilerini nasıl bir kara filme kazandırdığını örnekler. Daha düşük bütçelerde; karakterde ve mesajda kendini belli eden, nispeten daha serbest olan kısıtlamalara ek olarak, B yapımının doğası tamamen ekonomik nedenlerle kendini kara filme verir: loş aydınlatma sadece elektrik maliyetlerinde tasarruf sağlamamış ayrıca ucuz örtü kullanımına imkân vererek bu yönde de bir kazanç sağlamıştır (sis ve duman da ayrıca bu amaca hizmet eder); gece çekimleri, aceleye getirilen yapım programları tarafından zorlanmıştır; çok açık olmayan motivasyonlara ve merak uyandıran yumuşak geçişlere sahip olay örgüleri çok hızlı yazılan senaryoların bir sonucudur, ancak tüm sahneleri çekmek için yeterli zaman ve para mevcut olmamıştır. Çapraz (Criss Cross) filminde, Siodmak; femme fatale rollerini en anlaşılır şekilde oynayan Yvonne De Carlo ile bütünleştirerek, karizmatik çapkın adam rollerinden birinde Dan Duryea ve silahlı bir soyguncuya dönüşen bir Amerikan askeri ve perişan olmaya kararlı saplantılı romantik biri olarak zaten yıldızı parlamış olan Lancaster ile tüm etkileri göstermeyi başarmıştır.

Birleşik Devletler dışında kara film

Bazı eleştirmenler klasik kara filmi yalnızca Birleşik Devletler'e has saymaktadır; örneğin, Alain Silver ve Elizabeth Ward: "Western türüyle birlikte kara film yerli bir Amerikan türü olma payesini taşımaktadır… tamamen Amerikan film üslubundadır." Bununla birlikte çoğu sinemacı kara filmi uluslararası bir fenomen olarak görür. Klasik dönem olarak kabul edilen dönemin başından önce bile Hollywood dışında, kara filmi önceleyen filmler yapılmıştır. Buna örnek olarak Jules Duvivier'in yönettiği Pepe ve Moko (Pepe le Moko, 1937) ve Marcel Carne'nin yönettiği Gün Doğar (Le Jour se leve, 1939) gibi Fransız yapımları gösterilebilir.

Louis Malle'in yönettiği Darağacı Asansörü (Ascenseur pour l'echafaud, 1958) filminde oynayan Jeanne Moreau. Film Miles Davis tarafından bestelenen ve icra edilen, tüm zamanların en unutulmaz kara film müziklerinden birine sahipti.

Klasik dönem boyunca da Birleşik Devletler dışında, özellikle de Fransa'da çekilmiş, Amerikan kara filminin tarzını, temalarını ve duyarlılığını paylaşan ve bu nedenle kara film olarak nitelenebilecek filmler yapılmıştı. Belirli durumlarda bu filmlerin Hollywood kara filmiyle olan ilişkisi çok bellidir. Amerika'da doğan yönetmen Jules Dassin [Hollywood kara listesi|Hollywood'un kara listesine] alındığı için 1950'lerin başında Fransa'ya taşınmış ve en ünlü Fransız kara filmlerinden birine imza atmıştı: Bela (Rififi, 1955). Kara film olarak sınıflandırılan diğer tanınmış Fransız filmleri arasında Henri-Georges Clouzot'nun yönettiği Altıncılar Rıhtımı (Quai des Orfevres, 1947) ve Şeytan Ruhlu İnsanlar (Les Diabliques, 1955) adlı filmler; Jacques Becker'in yönettiği Altın Miğfer (Casque d'or, 1952) ve Touchez pas au grisbi (1954) adlı filmler; Louis Malle'ın yönettiği Darağacı Asansörü (Ascenseur pour l'echafaud, 1958). Fransız Yönetmen Jean-Pierre Melville klasik dönemde Sen Bu Mektubu Okurken (Quand tu liras cette lettre, 1953), Kumarbaz Bob (Bob le flambeur, 1955) gibi ve sonrasında da Le Doulos (1962), Samuray (Le Samourai, 1967) ve Kızıl Çember (Le Cercle rouge, 1970) gibi trajik-minimalist kara filmleriyle tanınmaktaydı.

Klasik dönemde Büyük Britanya'da çekilen birkaç film de zaman zaman kara film olarak değerlendirilir. Bunlar arasında John Boulting'in yönettiği Brighton Kalesi (Brighton Rock, 1947); Alberto Cavalcanti'nin yönettiği Kaçak Oldum (They Made Me a Fugitive, 1947); Michael Powell ve Emeric Pressburger'ın yönettiği Küçük Arka Oda (The Small Back Room, 1949) ve Lewis Gilbert'in yönettiği Karanlık Gölge (Cast a Dark Shadow, 1955) gibi filmler vardır. Fransa'ya gitmeden önce Jules Dassin klasik dönemin son İngilizce filmini Birleşik Devletler'de çekmesi için politik baskı gördü. Gece ve Şehir (Night and the City, 1950) çoğunlukla bir Amerikan filmi olarak görülmesine rağmen, film teknik olarak bir Birleşik Krallık yapımıdır ve bütçesini 20th Century-Fox'un İngiliz kanalı sağlamıştır. En ünlü Britanyalı kara film, Carol Reed'in yönettiği Üçüncü Adam 'dır (The Third Man, 1949). Brighton Kalesi gibi o da Graham Greene'in bir romanından alınmıştır. Tamamen Britanya yapımı olmasına rağmen bazen klasik Hollywood kara filmi olarak nitelenen film II. Dünya Savaşı'nın hemen ardından Viyana'da çekilmiş, Joseph Cotten ve Orson Welles de filmde rol almıştır.

İtalya'da Luchino Visconti Cain'in Postacı Kapıyı iki Kere Çalar romanını Takıntı (Ossessione, 1943) adıyla uyarladı ve film en büyük kara filmlerden biri ve yeni gerçekçiliğin ufkunu açan bir eser olarak görüldü. Japonya'da ünlü yönetmen Akira Kurosawa kara film olarak görülebilecek birkaç film çekti: Sarhoş Melek (Drunken Angel, 1948), Sokak Köpeği (Stray Dog, 1949) ve Yüksek ve Alçak (High and Low, 1963).

En önemli yeni kara filmler (bu terim genellikle klasik geleneğe atıfta bulunan filmler için kullanıldı) arasında, en kasvetli kara roman yazarlarından Amerikalı David Goodis'in bir romanından uyarlanan, François Truffaut'nun yönettiği Piyanisti Vurun (Tirez sur la pianiste, 1960) filmi vardır. Post-klasik (klasik sonrası) dönemde pek çok ülkede kara suç filmleri ve melodramlar çekildi, bazıları tam olarak özfarkındalık taşıyan yeni kara filmlerdi, bazıları da klasik kara film geleneğiyle birlikte hardboiled duyarlığını paylaşıyorlardı. Önemli örneklerden bazıları: Konformist (Conformista, 1969, İtalya), Kumdan Kale (Suna no Utsuwa, 1974, Japonya), Amerikalı Arkadaş (Der Amerikanische Freund, 1977, Almanya), Suç Unsuru (The Element of Criem, 1984, Denmark), Yaşlar Akarken (As Tears Go By, 1988, Hong Kong), Uykusuz (Insomnia, 1997, Norveç), Krupiye (Croupier, 1998, BK) ve Kör Kuyu (Blind Shaft, 2003, Çin).

Yeni kara film ve klasik üslubun yankıları

1960 ve 1970'ler

Sessizliğin Gürültüsü (Blast of Silence, 1961), Korkusuzlar (Cape Fear, 1962) gibi 1960’ların başında çekilen bazı kara filmler ile 1950’lerin sonlarında çekilen kara filmler arasına bir çizgi çekmek zor olduğu halde; klasik sonrası dönemde yeni eğilimler kendini gösterdi. John Frankenheimer tarafından yönetilen Mançuryalı Aday (The Manchurian Candidate, 1962), Samuel Fuller tarafından yönetilen Şok Geçidi (Shock Corridor, 1962) ve deneyimli kara film aktörü William Conrad tarafından yönetilen Beyin Fırtınası (Brainstorm, 1965) filmlerinin hepsi de, klasik kara filmden türetilmiş üslupsal ve renksel çatılar dahilinde zihinsel bozukluklara değinir. Farklı bir mizaçta olmak üzere; Arthur Penn (açıkça Truffat’ın Piyanisti Vurun (Tirez sur la pianiste) filminden ve diğer Fransız Yeni Dalga filmlerinden ilham alarak çektiği Mickey Bir Numara (Mickey One, 1964) filmi ile), John Boorman (Fransız Yeni Dalganın tamamen içinde olmasına rağmen benzer şekilde etkilenerek çektiği Dönüşü Olmayan Yol (Point Blank, 1967) filmi ile), ve Alan J. Pakula (Klute (1971) filmi ile) seyirciyi kendi filmlerine çekmek için; kasıtlı olarak adlarını orijinal kara filmlerle bağdaştırma amacı güden filmler çektiler. Tarihsel modellerin yeniden canlandırılması, reddedilmesi veya yeniden tasarlanmasına yönelik yapılan, klasik döneme ait eğilimlerin bilinçli olarak onaylanması; çoğu eleştirmene göre döneme "yeni" ibaresini kazandıran özelliklerdi. Ölüm Gibi Öp (Kiss Me Deadly) filminin de aralarında bulunduğu, son zamanlarda yapılan birkaç klasik kara filmin, anlayış olarak öz-farkındalığa sahip olmasına ve geleneksel olanı aşmış olmasına rağmen; hiçbiri, zamanın çoğu seyircisinden açıkça yüksek veya orta bütçeli bir bahşiş alamadı. Şaşmaz bir yeni kara film mizacına sahip olan popüler suç dramalarının ilki bir film değil; Blake Edwards tarafından yaratılan Peter Gunn adlı TV dizisiydi.

Yeni Kara Film: Laszlo Kovacs adıyla da bilinen araba hırsızı Michel Poiccard rolünde Jean-Paul Belmondo Humphrey Bogart'la birlikte, François Truffaut'nun bir öyküsünden uyarlanan ve Jean-Luc Godard'ın yazıp yönettiği Soluk Soluğa (A bout de souffle, 1960) adlı filmde en iyi oyununu çıkardı.

Kara film gelenekleri ile olan açık ilişki; (ki doğası gereği çok farklı yorumlara izin verir) bu geleneklerin belirgin eleştirilerine zemin hazırlar. Bu açıda çalışılan ilk büyük film (ki yeninin en yenisi olarak düşünülebilir); Bogart'ın ve onun cinayet filmlerinin etkisinde kalarak yapılan, ve yeni bir gün için yeni bir stil oluşturulmasını sağlayan, Fransız Yönetmen Jean-Luc Godard'in yönettiği "Serseri Aşıklar" (À bout de souffle, 1960) adlı filmdir. Peter Gunn üzerinde çalışan yönetmen Robert Altman, 1973'te Uzun Elveda (The Long Goodbye) filmi ile, kara film dindarlığına olan kızgınlığını gösterdi. Raymond Chandler'ın romanından alınan, putkırıcı (ikonoklast) bir tarza sahip, Bogart'ın en ünlü karakterlerinden birinin rolünü oluşturan orijinal dedektif Philip Marlowe; gülünç bir şekilde o zamana ait törelerle ve ahlakla ilgisi olmayan; şanssız, uyumsuz biri olarak yeniden canlandırıldı. Altman'ın kara film efsanesini altüst etmesi, güncel eleştirmenleri kızdıracak şekilde saygısızca olurken, aynı sıralarda Woody Allen Tekrar Çal, Sam (Play It Again Sam, 1972) filmi ile, klasik tarza olan bağlılığını sevgi ile sürdürüyordu.

Dönemin en çok alkışlanan yeni-kara filmi, Roman Polanski'nin 1974'te yönettiği Çin Mahallesi (Chinatown) filmidir. Robert Towne tarafından yazılan ve 1930'ların Los Angeles eyaletini anlatan alışıldık kara film sahnelerini içeren filmde, masumiyet önemini kaybetmiş ve yerini daha zalim bir içeriğe bırakmıştır. Polanski ve Town, adeta geriye dönerek kara filmi kara bir zirveye taşırken; Martin Scorsese ve film yazarı Paul Schrader, kara filme Amerika'nın iki yüzüncü yıldönümünde, o günlere damgasını vuran Taksi Şoförü (Taxi Driver, 1976) filmi ile boş konuşan, dik kafalı bir tutum getirdiler. 1978'de Walter Hill, Jean-Pierre Melville tarafından soyut bir ruh halinde hayal edilmiş olabilen Şoför (The Driver) adlı bir kovalamaca filmi yazdı ve yönetti. Sam Peckinpah'nin Firar (The Getaway,1972) adlı filminin senaryosunu yazan, Jim Thompson tarafından yazılan bir romandan uyarlama yapan ve bunun yanında iki tane de sıkı dedektif filmini uyarlayan (Hickey ve Boggs, (Hickey and Boggs 1972) filminin orijinal senaryosu için ve Hammett ve Chandler'a edebi olarak yol gösteren Ross Macdonald'ın romanından uyarlanan Boğulma Havuzu (The Drowning Pool, 1972) adlı filmi için) Hill; 1970'lerin kara filminde açık bir biçimde ana kişilik olmuştur. 1970'in en güçlü kara filmlerinden bazıları, klasiklerin yeniden uyarlanmış şekliydi; yeni-kara filmler ise varsayılan biçimde yapıldı: Altman'ın; Ray'in Gece Yaşarlar filmi ile aynı kaynak üzerine kurulu olan üzücü filmi; Bizim Gibi Hırsızlar (Thieves Like Us, 1973) ve Mitchum'un rol aldığı, daha sonradan Chandler tarafından Cinayet, Tatlım (Murder, My Sweet) şeklinde değiştirilen; Elveda Güzelim (Farewell My Lovely, 1975) filmi buna örnek olarak gösterilebilir. Dönem boyunca Amerikan televizyonunda yaygın olan dedektif dizileri, köklü gelenekleri farklı biçimlerde değiştirdi; fakat en derin kara film tarzını isteyen izlence, Uzun Elveda (Long Goodbye) tarzında mizah içeren bir korku geçidi idi: genellikle doğaüstü olaylar gibi tuhaf araştırmalar yapan bir Chicago gazetesi muhabirinin önemli bir rol oynadığı; Gece Avcısı (Kolchak: The Night Stalker, 1974–75) filmi buna örnek olarak gösterilebilir.

1980'lerden günümüze

80'lerle birlikte Scorsese'nin (Schrader'la beraber yazmışlardı) siyah beyaz filmi Öfkeli Boğa (Raging Bull) çekildi; eleştirmenlerden onaylı bir başyapıttı – 1980'lerin en harika filmi olarak görülüyordu – ve aynı zamanda film bir geri dönüştü: bir boksörün ekseninde çürümeyi anlatıyor, hem tematik olarak hem de görsel ambiyans olarak Beden ve Ruh (Body and Soul, 1947) ve Şampiyon (Champion, 1949) gibi filmleri hatırlatıyordu. 1981'de Lawrence Kasdan tarafından yazılıp yönetilen popüler film Vücut Isısı (Body Heat) klasik kara film unsurlarına başvuruyor ve bu sefer mekân olarak nemli, erotik bir Florida dekoru kullanıyordu. Filmin başarısı büyük Hollywood stüdyolarının riskten kaçındığı bir dönemde, yeni-kara filmin ticari olarak geçerli olduğunu onaylıyordu. Yeni-kara film akımı, Kara Dul (Black Widow, 1987), Paramparça (Shattered, 1991) ve Son Tahlil (Final Analysis, 1992) gibi filmlerde iyice belirgin hale geliyordu. Geride kalan 25 yıl boyunca, yeni kara film üslubunda en sık ve yüksek bütçeli işler çıkaran yönetmen, Hırsız (Thief, 1981), Öfke (Heat, 1995), Soydaş (Collateral, 2004) filmleriyle ve 80'lerde çektiği Miami Vice, Suç Öyküsü (Crime Story) gibi dizilerle Michael Mann oldu. Mann'ın çalışmaları, klasik kara film temalarının ve mecazlarının çağdaş bir dekor ve güncel bir görsel stille harmanlandığı, rock ya da hip hop müziğin kullanıldığı çalışmalar oldular. Çin Mahallesi (Chinatown) filmine benzer bir şekilde, onun daha karmaşık halefi olan Curtis Hanson'un Oskar ödüllü L. A. Sırları (L.A. Confidential, 1997) adlı filmi James Ellroy'un romanından esinlenilmişti. Bu film karşıt bir eğilimi ifade etmektedir; bir retro kara film özelliği taşır, çürümüş polisler ve femme fataller sanki 1953'ten filmin çekildiği tarihe alınmış gibidir.

Yeni kara film: Sharon Stone Catherine Tramell olarak Temel İçgüdü (Basic Instinct, 1992) filminde 1990'ların femme fatale'i olmuştu. Fotoğrafta ünlü sorgu sahnesindedir.

Çok daha düşük bütçelerle çalışan Joel ve Ethan Coen kardeşler klasik kara film esinleri taşıyan önemli çalışmalar yaptılar. Kansız (Blood Simple, 1984), Fargo (1996) gibi filmler yeni kara film üslubunun en önemli çalışmaları arasındadır, Orada Olmayan Adam (The Man Who Wasn't There, 2001) filmi, yukarıda adı anılan 'Darağacımı Yükseğe Kur' filmini aynalıyor gibi duran bir sahne barındırmaktadır. Coen kardeşler Dashiell Hammet'ın Kızıl Hasat ve Cam Anahtar filmlerinden esinlenilen Miller Kavşağı (Miller's Crossing, 1990) filmiyle kara filmle gangster filminin diğer türlerini çaprazlama yoluna gittiler. Bir komedi filmi olan Büyük Lebowski (The Big Lebowski, 1998), Chandler'a bir adak ve Altman'ın Uzun Elveda'sına (The Long Goodbye) bir saygı gösterisiydi. Ancak çağdaş filmler arasında belki de hiçbiri, senarist-yönetmen Quentin Tarantino'nun çektiği "B filmi ruhu taşıyan A filmleri" kadar iyi bir biçimde klasik kara filmi yansıtabilmiş değildir; onun çektiği Rezervuar Köpekleri (Reservoir Dogs, 1992) ve Ucuz Roman (Pulp Fiction, 1994) filmleri, Coen kardeşleri hatırlatır bir biçimde umarsızca özgönderimseldir, bıyık altından gülen bir duyarlılığa sahiptir. Dönemin dikkate değer kara filmleri arasında (bunların kimisi retrodur kimisi ise çağdaş) John Dahl'ın Red Rock West (1992) ve Son Ayartma (The Last Seduction, 1993) filmleri, Jim Thompson'dan yapılan Toplu Cinayet (The Kill-Off, 1989), Karanlıktan Sonra, Tatlım (After Dark, My Sweet, 1990), Yasak İlişkiler (The Gifters, 1990) ve Kaçış (The Getaway, 1994) adlı 4 roman uyarlaması, Sıcak Bölge (The Hot Spot, 1990), Miami Blues (1990) ve Olağan Şüpheliler (The Usual Suspects, 1995) gibi filmler vardır. Televizyonda Ek İş (Moonlighting, 1985-89) adlı dizi klasik dönemde bulunan espri anlayışına duyduğu sıra dışı bir saygı gösteriyordu. 1983 ve 89 arasında Mickey Spillane'in özel dedektifi Mike Hammer Stacy Keach tarafından oynandı ve daha sonra 97-98'de bunun başarısız bir tekrarı çekildi. İngiltere'de çekilen ve Dennis Potter tarafından yazılan mini dizi Şarkı Söyleyen Dedektif (The Singing Detective, 1986) Philip Marlow adlı gizemli bir yazarın hikâyesini anlatıyordu; bu dizi en başarılı yeni-kara filmlerden biri olarak görüldü ve bazı eleştirmenler onu tüm zamanların en başarılı televizyon yapımı olarak gösterdi.

2000'lerin en önde gelen kara film yönetmenleri arasında Memento (2000), Uykusuz (Insomnia, 2002) ve Batman Başlıyor (Batman Begins, 2005) filmlerinin yönetmeni Christopher Nolan vardır. Son dönemdeki bazı örnekler Soğutucu (The Cooler, 2003) ve Buz Hasatı (The Ice Harvest, 2005) ve Max Paynein bilgisayar oyunu olabilir. 2005 yılında yönetmen Shane Black, ilk öykülerini 1920'lerde basan Bretty Halliday'in bir suç romanından kısmen etkilenerek Öp Öp Vur Vur (Kiss Kiss Bang Bang, 2005) adlı filmi çekti. Filmin yalnızca kara filmin değil yeni-kara filmin konvansiyonlarının da farkında oluşu onu belki de yepyeni-kara film yapmaktadır. Sean Penn'in Rehin (The Pledge, 2001) adlı filmi Friedrich Dürrenmatt'ın özgönderimsel romanından uyarlanmış olmakla birlikte, bir dereceye kadar kara film özellikleri göstermekteydi. Yeni-kara filmin belki de en büyük ticari başarısını Robert Rodriguez'in yönettiği, siyah beyaz stilize, tuhaf görüntülerin kullanıldığı Günah Şehri (Sin City, 2005) adlı film kazandı. Günah Şehri, Spillane'in ve diğer ucuz roman yazarlarının çalışmalarına çok şey borçlu olan Frank Miller'in çizgi romanından uyarlanmıştı. Benzer bir şekilde Sam Mendes'in yönettiği Azap Yolu (Road to Perdition, 2002), David Cronenberg'in yönettiği Şiddetin Tarihi (A History of Violence, 2005) filmleri de çizgi romanlardan esinlenilmişti. Özellikle bu ikinci film pek çok eleştirmene göre son on yılın en iyi kara filmiydi. Bazıları televizyon dizisi olarak ortaya çıktı (Veronica Mars, 2004) ve Tuğla (Brick, 2005) adlı dizi "teen noir (ergenlik çağındaki gençleri konu alan kara filmler) akımı olarak çıktı. Böyle filmlerde gençler tehlikedeki arkadaşlarını kurtarmak için yetişkin rolüne girerler. Veronica Mars adlı dizinin –feminist etkiler de taşımaktadır - aynı adlı başkahramanı babası için özel dedektif olarak çalışan ve boş zamanlarında cinayetleri çözen bir ergendir.

Psiko-kara film

Bu akımın kökeni Taksi Şoförü (Taxi Driver), Beyin Fırtınası (Brainstorm), Zirve (White Heat) ve Üçüncü Kattaki Yabancı (Stranger on the Third Floor) hatta Fritz Lang'ın filmi Mye kadar izlenebilir. David Lynch'in çalışmaları olan Mavi Kadife (Blue Velvet, 1986), Benimle Ateşte Yürü (Fire Walk With Me, 1992), Kayıp Otoban (Lost Highway, 1996), Mulholland Çıkmazı (Mulholland Drive, 2001) adlı filmler, İkiz Tepeler (Twin Peaks, 1990-91) serisiyle birlikte kara filmin giderek kendine özgü bireysel bir bakışa yöneldiğini gösterdi ve ruhsal sorunları olan yahut sosyopat eğilimler gösteren başkahramanlar, Lynch'in o kadar karakteristik yönleri haline geldi ki, çalışmaları diğerlerinden ayrı bir sınıfa, psiko-kara film sınıfına dahil edilmeye başlandı. Mavi Kadife filminin ardından David Cronenberg tarafından yönetilen Çıplak Şölen (Naked Lunch, 1991) ve Çarpışma (Crash, 1996) filmleri iki benzer adaptasyondur. Yönetmen David Fincher da bunu Yaratık 3 (Alien 3, 1992), çok başarılı bir yeni kara film olan Yedi (Se7en, 1995) ve artık piyasaya sürüldüğü zamankinden daha çok ses getiren bir psiko-kara film olan Dövüş Kulübü (Fight Club, 1999) filmleriyle izledi. Nolan'ın Memento'su da, Takip (Following, 1998) adlı filmiyle birlikte bir psiko-kara film sayılabilir. 2000'li yıllarda Park Chan-wook adlı Güney Koreli yönetmen psiko-kara film türündeki en ünlü yönetmenlerden biri haline gelmişti.

Kara bilimkurgu

Klasik dönemden sonra kara filmi etkileyen en önemli trendlerden biri bilimkurgu oldu. Groundstar Komplosu (The Groundstar Conspiracy, 1972) adlı film Welles adlı amansız bir dedektif olan amnezik bir karakteri merkezine alır. Soylent Green (1973) distopik bir yakın gelecek dünyasını resmeden ilk büyük örnektir. Başrolünü Charlton Heston'un oynadığı filmde kara filmin izleri açıktır. Filmin yönetmeni Richard Fleischer daha önce pek çok başarılı B türü kara filme imzasını atmıştır, bunlar arasında Zırhlı Araç Soygunu (Armored Car Robbery, 1950) ve Dar Sınır (The Narrow Magrin, 1952) gibi filmler vardır. Klasik kara filmin kinik ve üslupçu perspektifi, 1980'lerin başında bilimkurgu türünün siberpunk alttürüne ilham verdi ve yönetmenliğini Ridley Scott'un yaptığı Blade Runner (1982) adlı film bundan doğrudan etkilenenlerin başında gelir. Film klasik kara film türüne pek çok açık saygı gösterisinde bulunur (Scott sonradan keskin bir kara suç melodramı olan Biri Beni İzliyor (Someone to Watch Over Me, 1987) adlı filmi çekecekti). Siberpunk'ın ve kara bilimkurgunun sonraki örnekleri arasında Alien 3, Gattaca (1997), Dark City (1998), On Üçüncü Kat (The Thirteenth Floor, 1999) ve Azınlık Raporu (Minority Report, 2002) filmleri gösterilebilir. Kabuktaki Hayalet (1. ve 2. filmler) (Ghost in the Shell, 1995/Ghost in the Shell 2: Innocence, 2004) adlı ikileme de kara bilimkurgu olarak gösterilebilir.

Kara film parodileri

"Yalnızlık beni tüm hayatım boyunca izledi, her yerde. Barlarda, arabalarda, kaldırımlarda, dükkânlarda, her yerde. Kaçış yok. Ben Tanrı'nın yalnız adamıyım." Taksi Şoförü (Taxi Driver, 1976) filminde, yeni kara filmin ultra anti-kahramanı Travis Bickle'ı canlandıran Robert De Niro.

Kara filmin, çok farklı tarzlarda, çok fazla sayıda parodileri yapıldı. 1945'te Danny Kaye'in, ilk kasıtlı kara film parodisi olarak bilinen Harika Adam (Wonder Man) filminde yıldızı parladı. Aynı yıl Deanna Durbin; bir kara film güldürüsü olan, (Cornell) Woolrich etiketli melankolik bedbahtlıkla alay eden Trendeki Kadın filminde ön planda şarkı söyleyen bir oyuncuydu. Bob Hope, kaba bir dedektifle karıştırılan bir bebek fotoğrafçısını canlandırdığı Gözde Esmerim (My Favorite Brunette, 1947) filmi ile dedektif kara film parodisini resmen başlattı. Her ikisi de kurnaz ve kendinden emin Robert Mitchum'ın hizmetlerinden yararlanan; Don Siegel tarafından yönetilen Büyük Soygun (The Big Steal, 1949) ve Onun Tarzında Bir Kadın (His Kind of Woman) filmleri, kendi kendisinin parodisini oluşturan klasik kara filmin açık örnekleridir. Vincent Minnelli'nin Grup Vagonu (The Band Wagon, 1953) filminde yer alan Kız Avı (Girl Hunt) balesi; dansta yer alan on dakikalık bir kara film tasfiyesi ve istismarıydı. Carl Reiner'in fars üslubundaki siyah beyaz kara film pastişi Ölü Adamlar Ekose Giymez (Dead Men Dont Wear Plaid, 1982), en bilinen çağdaş güldürü parodisidir. Stockholmlü Kadın (The Lady from Sockholm, 2005); tamamen uydurma bir kastla, tarzın klasik öğelerini mizahla istismar ederek yapılan bir kara film parodisidir.

Kara film parodileri daha koyu tonlara da sahip olabilirler. Irving Lerner tarafından yönetilen ve alay ettiği filmler kadar iç karartıcı bir sona sahip olan ultra düşük bütçeli Columbia Pictures yapımı Anlaşmalı Cinayet (Murder by Contract, 1958) adlı film, kara filmde 81 dakika uzunluğunda bir şaka gibidir; şu anki yeni-kara filmi ilk olarak niteleyen kasıtlı örnek olarak düşünülebilir ve Melville'nin alkışlanan filmi Samuray (Le Samouraï) için bir ilham kaynağı olarak görülmektedir. 1970'lerin mükemmel kara filmlerinden biri olan Taksi Şoförü (Taxi Driver); filmi, cinayet filmini absürt bir uca götürerek ve sonrasında, önceden tahmin edilmeyen her olası sonu planlayan bir sonuç (çok sevinçli, trajik, hilekar bir şekilde kararsız) önererek ve hepsini filmde bir kere deneyerek, karanlık cinayet filmini eleştirel bir biçimde yapısökümüne uğratır. Sıçrama (Splatter) filmi utanmaz bir şekilde hafife alan Coen'lerin Basit Kan (Blood Simple) adlı filmi; hem titiz bir pastiş, hem de klasik kara filmin bir abartısıydı. Charles Willeford'ın bir romanından uyarlanan Kadın Takipçisi (The Woman Chaser, 1999) adlı film; sadece kara film tarzına değil, Hollywood film yapım sürecine de göndermede bulunur; filmin her karesi görünüşe göre bir Marlowe nüktesinin görsel dengi olarak tasarlanmıştır – komiktir ancak can yakar -.

Balyoz (Sledge Hammer, 1986-88) gibi TV dizilerinde, Garfield'ın Bebekleri ve Mermileri (Babes and Bullets, 1989) gibi çizgi filmlerde, Calvin ve Hobbesdaki Tracer Bullet gibi karikatür karakterlerinde, yani farklı ortamlarda hem kara filmin, hem de hard boiled geleneğinin (kara filmin yayıldığı kaynaklardan bir tanesidir ve şu anda kara filmin gölgesinde kalmıştır) parodileri yapıldı.

Görsel üslup

Kara filmler, yalın aydınlık/karanlık kontrastlarını ve dramatik gölge örüntülerini üreterek sade ışıklandırma sistemlerini kullanmaya yöneldiler. Bir aktörün, duvarın veya bütün ortamın üstüne düşen Venedik perdelerinin gölgeleri; kara filmde ikonsal bir görüntüdür ve yeni-kara film döneminden önce de zaten bir klişe olmuştu. Siyah-beyaz sinema fotoğrafçılığı birçoğu tarafından klasik kara filmin temel özelliklerinden biri olarak görülürken, Onu Cennete Bırak (Leave Her to Heaven, 1945), Niagara (1953), Biraz Kırmızı (Slightly Scarlet) ve Baş Dönmesi (Vertigo, 1958) gibi renkli filmler değişen sayıda eleştirmen tarafından kara film olarak kabul edilirler.

Kara film ayrıca Hollanda olarak adlandırılan, dar açı çekimi ve geniş açı objektif kullanımı ile de bilinir. Kara filmde oldukça yaygın olan diğer dezoryantasyon yöntemleri; bir veya daha fazla aynadan yansıtılan insanların çekimlerini, kavisli veya buzlu camdan veya diğer bozucu nesneler aracılığıyla (Trendeki Yabancılar (Strangers on a Train) filminin boğulma sahnesi esnasında uygulandığı gibi) yapılan çekimleri ve bazen garip olan doğa üzerindeki özel efekt sonuçlarını içerir. 1940'ların sonlarında, dekor dışında çekim çoğu kez gece için gece (night-for-night) serilerini içeren- kara filmde giderek daha çok sık kullanılmaya başlandı.

Yapı ve anlatım araçları

Kara filmler, çok sık 'geriye dönüş', 'ileriye gidiş' tekniklerini ve hikâyeyi yarıda keserek hikâyedeki sıralamayı belirsizleştiren diğer teknikleri içeren, anlaşılması olağanüstü bir şekilde güç konulara sahip olmaya meyillidir. Sesin sonradan eklendiği anlatım da -çoğunlukla karakteristik olarak başkahraman tarafından, nadiren ikinci bir karakter veya görünmeyen, her şeyi bilen anlatıcı tarafından- bir yapılanma yöntemi olarak bazen kullanılır. Bugün, hem geriye dönüş (flashbacks) hem de sonradan dış ses kullanılarak yapılan anlatım, hızlı bir şekilde yeni-kara film içtenliğini yakalamayı düşünen filmlerde sık kullanılmaktadır. Diğer Hollywood filmlerine göre, kara filmlerin neredeyse her sahnede başkahramanı daha çok ön plana çıkardıkları görülür. Sinemaya ait hikâye anlatımındaki cesur deneyimlere bazen kara filmlerde de başvuruldu: örneğin Göldeki Kadın (Lady in the Lake) bütünüyle başkahraman Philip Marlowe tarafından çekilir; yıldız (ve yönetmen) Robert Montgomery'nin yüzü sadece aynalarda görülür.

Konular, karakterler ve dekorlar

Suç (genellikle cinayet), hemen hemen her kara filmde bir öğedir; standart sorun olan hırsa ek olarak, kıskançlık da sık sık bir suç motivasyonu olur. Bir suç soruşturması -özel bir dedektif, bir polis dedektifi (bazen yalnız rol alan) veya ilgili bir amatör tarafından- en yaygın fakat egemenlikten uzak temel konudur. Diğer yaygın konularda, başkahramanlar; soygun, dolandırıcılık veya zinalı olaylar içeren tehlikeli komplolarda filme dâhil edilirler. Sahte şüpheler ve suçların ayıplanması; ihanetler ve aldatmalar olarak çok sık kullanılan konu öğeleridir. Amnezi, kara filmde; gerçek hayatta olduğundan daha yaygındır ve sigara içmek neredeyse zorunlu olarak görünebilir.

Kara filmler standarttan daha hatalı ve ahlaken daha şüpheli olan kahramanlar etrafında dönmeye meyillidir, bu tür kahramanlar genelde bir çeşit enayidirler. Kara filmin tipik kahramanları çoğu eleştirmen tarafından sosyal yabancılaşma ifadesiyle tanımlanır; Silver ve Ward'un deyimiyle, "varoluş acısıyla doludurlar". Belli örnek karakterler çoğu kara filmde rol alırlar-sıkı dedektifler, femme fataleler, rüşvet yiyen polisler, kıskanç kocalar, cesur hasar tespitçileri ve bezgin yazarlar. Yeni kara filmin kasti doğasına ait çoğu film incelenecek olursa, dedektif ve femme fatale'in kara filmin kendini birlikte en çok tanıttığı karakter türleri olarak görülür, fakat klasik kara film olarak kabul edilen filmlerin bir azınlığı her ikisini de niteler. Bir delil olarak, yukarıda listelenen, klasik dönemin göze çarpan 35 Amerikan kara filminden sadece dördü yıldıza bir dedektiflik rolü verdi -Malta Şahini (The Maltese Falcon), Büyük Uyku (The Big Sleep), Maziden Gelen (Out of the Past) ve Öp Beni Öldüresiye (Kiss Me Deadly). Diğerlerinden sadece 5 tanesi kolaylıkla dedektif hikâyeleri olarak nitelendirilebilirler-Laura, Katiller (The Killers), Yabancı (The Stranger), Yüksek Isı (The Big Heat) ve Habisin Dokunuşu (Touch of Evil).

Kara film çoğu kez şehirsel bir dekorla bütünleştirilir ve birkaç şehir -özellikle Los Angeles, San Francisco, New York ve Chicago-çoğu klasik filmin çekim yeridir. Birçok eleştirmenin gözünde, kara filmde şehir; bir labirent olarak gösterilir. Barlar, salonlar, gece kulüpleri ve oyun odaları sık sık aksiyonun geçtiği sahneler olur. Önemli sayıda kara filmin zirveleri gözle görülür biçimde karışık ve sık sık rafineriler, fabrikalar, trenlerin geçtiği alanlar, elektrik santralleri gibi endüstriyel mekânlarda geçer -en iyi ve tartışmalara yol açan sonuç Beyaz Öfke (White Heat) filmindedir.

Dünya görüşü, ahlak ve ton

"Klas sahibi birisin ama ne kadar ileri gidebilirsin, bilmiyorum."
"Bu, eğerde kimin olduğuna çok bağlıdır."
Humphrey Bogart ve Lauren Bacall; Büyük Uyku (The Big Sleep, 1946).

Kara film aslında sık sık karamsar olarak tanımlanır. En tipik olarak kabul edilen kara film hikâyeleri, istenmeyen durumlarda tuzağa düşen (genelde buna sebep olmayan ancak olayların daha da sarpa sarmasından sorumlu olan), rastgele çabalayan, kaderi umursamayan ve sık sık mahkûm olan insanları anlatır. Filmler içsel olarak bozulmuş bir dünyayı anlatıyor olarak görülür. Klasik kara film, çoğu eleştirmen tarafından dönemin Amerikan sosyal görünümü ile bağdaştırılmıştır-özellikle 2. Dünya Savaşı'nı izlediği söylenen yüksek düzeyde bir kaygı ve yabancılaşma duygusuyla birlikte. Nicholas Christopher'in fikri bunu temsil eder niteliktedir: "sanki bir savaş ve sonucunda oluşan sosyal patlama, milli ruhla susturulmuş, serbest bırakılmış iblisler". Özellikle 1950'lerde ve Read Scare'in zirvede olduğu dönemde çekilmiş olan kara filmlerin kültürel bir paranoyayı yansıttığı söylenir.

Kara filmler; sade "siyah-beyaz" kararlarına odaklanmak yerine, nadiren birden fazla anlama gelebilen, göreli, ahlaksal ikilemleri sorgulamaya yönelirler. Kesin ahlaksal kurallar üzerine kurulu amaçları izleyen karakterler; "sonuçlar anlamları doğrular" fikrine izin vermek için gönüllü olmanın ötesindedirler. Örneğin; Yabancı (The Stranger) filminde, dedektif; bir Nazi savaş suçlusunun izini sürmekle o kadar kafayı bozmuştur ki; hedefini ele geçirmek için diğer insanları ölümcül tehlikelere maruz bırakır.

Kara filmin rengi kötümser olarak kabul edilir; bazı eleştirmenler onu daha karanlık olarak görürler-Robert Ottoson'a göre, ezici bir çoğunlukta siyahtır. İtibarlı eleştirmen (ve film yapımcısı) Paul Schrader, 1972'de yazdığı orijinal bir raporda, kara filmin bir tonla tanımlandığını yazmıştır, bu tonu umutsuz olarak algıladığı görülür. Diğer bir yandan, Büyük Uyku (The Big Sleep) ve Şangaylı Kadın (The Lady from Shanghai) gibi eksiksiz kara filmler sıkı hazır cevaplarıyla ün yapmıştır, sık sık cinsel imalarla ve öz-dönüşlü mizahla fikir aşılamışlardır.

Notlar

  1. Borde and Chaumeton (2002), p. 2.
  2. Cinayetin Basit Sanatı (The Simple Art of Murder), kara roman akımının önemli yazarlarından Raymond Chandler'ın bir romanıdır.
  3. Böyle özel bir alanda dikkate değer filmlerin uygun bir listesini yapmanın tamamen nesnel bir yolu yoktur. 1940'lardan alınan 20 ve 1950'lerden alınan 15 film, okuru kara film konusunda bunaltmadan, aşağı yukarı yuvarlak bir rakam elde etmemize ve tüm klasik kara filmlerden bahsetmemize olanak tanır. Aslına bakılırsa böyle bir listeye hangi filmlerin alınması gerektiği konusunda anlaşacak iki eleştirmen bulmak imkânsızdır. Bu nedenle "dikkate değer" bulunan filmlerin seçilmesinde IMDb.com'un oylama sisteminin sonuçları kullanılmıştır. İlk (Üçüncü Kattaki Yabancı) ve son (Habisin Dokunuşu) kara filmler bu listeye girmeye zaten tarihsel olarak hak kazanıyorlar. İkisinin dışındaki filmler için, 20'lik listede en az 2000 oy, 15'lik listede de en az 1000 oy üzerinden yapılan değerlendirmede 10 üzerinden en az 7,1 alanlar listeye girdiler. Bu uygulama başarılı sonuç verdi: 1940'lar için 19 ve 1950'ler için 15 film (Habisin Dokunuşu da dahil) derhal ortaya çıktı. Ancak iki listede de bir değişiklik yapıldı. IMDb tarafından kara film olarak adlandırılmasına rağmen Şüphe (Suspicion, 1941) adlı Hitchcock filminin kara film olup olmadığına dair bir anlaşma olmadığı için ve Hitchcock zaten 4 filmiyle listeye girdiği için Şüphe filminin yerine, hem ünlü bir kara film yönetmeni olan Robert Wise'ın yönetmenliğini yaptığı, hem de ünlü bir kara film aktörü olan Robert Ryan'ın oynadığı The Set-Up adlı film listeye alındı. Eğer 1500 oyu geçmiş olsaydı, Mektup (The Letter, 1940) adlı film listeye alınacaktı. 1950'lerin değişikliğinde ise bir çıkarma değil bir ekleme zorunluydu. Maddede sözü edilen Gece ve Şehir (Night and the City) adlı film birçok sinema tarihçisi tarafından bir Amerikan kara filmi olarak kabul edilir; ayrıca neredeyse tüm eleştirmenler (özellikle de bu alanda uzman olanlar) tarafından en başarılı örneklerden biri olarak görülür. Bu filmi listenin dışında tutmak yanlış olacaktı, çünkü binden az IMDb kullanıcısı bu film hakkında fikir beyan etmiş ve lehine oy kullanmıştı. Bu filmi listeye eklemek için çıkarılan film Çaresiz Saatler (The Desperate Hours, 1955) oldu: 1 1500'den az oy kullanılmış ve en düşük notu almıştı; 2) filmin yıldızı Humphrey Bogart zaten altı kere listede temsil ediliyordu; 3) filmin kara filmin birincil örneklerinden olduğuna dair yayınlanmış eleştiri yoktu; 4) Silver and Ward's adlı, bu alandaki en önemli ansiklopedi, filmin kara film olup olmadığı konusunda şüpheler taşıyordu. Listeye alınmayan en ünlü film ve yönetmen, tarihsel değeri bakımından her hâlde Cinayet, Tatlım (Murder, My Sweet, 1944) filmi ve filmin yönetmeni Anthony Mann'dır.

Kaynakça ve ek okumalar

    • Borde, Raymond, and Etienne Chaumeton, A Panorama of American Film Noir, 1941–1953, trans. Paul Hammond, City Lights Books, 2002 ("We'd be oversimplifying...": p. 2.)
    • Cameron, Ian, ed., The Book of Film Noir, Continuum, 1993
    • Chopra-Gant, Mike, Hollywood Genres and Postwar America: Masculinity, Family and Nation in Popular Movies and Film Noir, IB Tauris, 2005, ISBN 1-85043-838-2
    • Christopher, Nicholas, Somewhere in the Night: Film Noir and the American City, Free Press, 1997 ("It is as if the war...": p. 37.)
    • Clarens, Carlos, Crime Movies: An Illustrated History, W.W. Norton, 1980
    • Cochran, David, America Noir: Underground Writers and Filmmakers of the Postwar Era, Smithsonian Institution Press, 2000
    • Copjec, Joan, ed., Shades of Noir, Verso, 1993
    • Dimendberg, Edward, Film Noir and the Spaces of Modernity, Harvard University Press, 2004
    • Durgnat, Raymond, "Paint It Black: The Family Tree of the Film Noir," Cinema 6/7, 1970 (collected in Gorman et al., The Big Book of Noir, and Silver and Ursini, Film Noir Reader [1])
    • Fay, Jennifer, Nieland, Justus, Sinemaya Giriş - Kara Film, Çev. Ali Nejat Kanıyaş, Kolektif Kitap, 2015
    • Gorman, Ed, Lee Server, and Martin H. Greenberg, eds., The Big Book of Noir, Carroll & Graf, 1998
    • Hannsberry, Karen Burroughs, Femme Noir: Bad Girls of Film, McFarland, 1998
    • Hannsberry, Karen Burroughs, Bad Boys: The Actors of Film Noir, McFarland, 2003
    • Hirsch, Foster, The Dark Side of the Screen: Film Noir, Da Capo Press, 1981
    • Kaplan, E. Ann, ed., Women in Film Noir, new ed., British Film Institute, 1998
    • Keaney, Michael F., Film Noir Guide: 745 Films of the Classic Era, 1940–1959, McFarland, 2003
    • Lyons, Arthur, Death on the Cheap: The Lost B Movies of Film Noir, Da Capo Press, 2000
    • Mason, Fran, American Gangster Cinema: From Little Caesar to Pulp Fiction, Palgrave, 2002
    • McArthur, Colin, Underworld U.S.A., Viking Press, 1972
    • Muller, Eddie, Dark City: The Lost World of Film Noir, St. Martin's, 1998
    • Naremore, James, More Than Night: Film Noir in Its Contexts, University of California Press, 1998
    • Neale, Steve, Genre and Hollywood, Routledge, 2000
    • Ottoson, Robert, A Reference Guide to the American Film Noir: 1940–1958, Scarecrow Press, 1981 ("Overwhelmingly black": p. 1.)
    • Palmer, R. Barton, Hollywood's Dark Cinema: The American Film Noir, Twayne Publishers, 1994
    • Palmer, R. Barton, ed., Perspectives on Film Noir, G.K. Hall, 1996
    • Rabinowitz, Paula, Black & White & Noir: America's Pulp Modernism, Columbia University Press, 2002
    • Schatz, Thomas, Boom and Bust: American Cinema in the 1940s, University of California Press, 1997
    • Schrader, Paul, "Notes on Film Noir," Film Comment 8, no. 1, spring 1972 (collected in Silver and Ursini, Film Noir Reader [1]) ("Film noir is defined by tone": p. 54 [FNR]; "hopeless" tonal references—"the tone more hopeless": p. 53, "a fatalistic, hopeless mood": p. 57.)
    • Selby, Spencer, Dark City: The Film Noir, McFarland, 1984
    • Shadoian, Jack, Dreams and Dead Ends: The American Gangster Film, 2d ed., Oxford University Press, 2003
    • Silver, Alain, and James Ursini, The Noir Style, Overlook Press, 1999
    • Silver, Alain, and James Ursini (and Robert Porfirio—vol. 3), eds., Film Noir Reader, vols. 1–4, Limelight Editions, 2004
    • Silver, Alain, and Elizabeth M. Ward, eds., Film Noir: An Encyclopedic Reference to the American Style, 3d ed., Overlook Press, 1992, ISBN 0-87951-479-5 ("With the Western...": p. 1; "filled with existential bitterness": p. 6.)
    • Spicer, Andrew, Film Noir, Pearson Education, 2002
    • Telotte, J. P., Voices in the Dark: The Narrative Patterns of Film Noir, University of Illinois Press, 1989
    • Tuska, Dark Cinema: American Film Noir in Cultural Perspective, Greenwood Press, 1984

Dış bağlantılar

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.