Çin'de küreselleşme

Çin'de küreselleşme, Çin toplumunun benimsediği yabancı ekonomik, sosyal ve kültürel etkileri ve bu işlemin tarihiyle ilgilidir.

İlk hanedanlar ve İpek Yolu

Arabistan, Somali, Mısır, Pers, Hindistan ve Cava'dan geçerek güney Avrupa'dan Çin'e kadar ulaşan İpek Yolu.

Çin'in uluslararası düzeyde önemli ve etkin rol oynadığı ilk tarihi örnek Han Hanedanı dönemindeydi.[1] Han Hanedanı'nın başlangıcında kuzeydeki Hunlar, Hanların sınırlarına saldırıyor ve zenginlikleri elde etmeye çalışıyorlardı. Han İmparatoru Wu Ti, Dayuezhi adlı bir ülkeyle bir araya gelip Hunlara karşı savaşmak için bunlarla ittifak kurmak istedi.[2] Bu ittifakı elde etmek için İmparator Wu, ekonomik ve kültürel bağlantılar kurmak için Zhang Qian'i Batı'ya gönderdi.[2] Tarihsel kayıtlara göre Han Hanedanı döneminde Çin ile Avrupa arasında dört ana irtibat yolu vardı. Bunların arasında kuzeyden geçen kara yolu, merkezi kara yolu, güney deniz yolu ve uzakgüney deniz yolu.[1] Bunların en ünlüsü merkezi kara yolu, ya da klasik dönemi İpek Yolu; bu, Türkistanlarla Kuzey Pers'ten geçip kuzeybatı Çin'den Suriye ve Karadeniz limanlarına kadar uzadı.[1] İpek Yolu, Çin imparatorları için önemliydi çünkü kaynakları geliştirerek Orta Asya üzerinde hakimiyet sağlamış ve Çin'in en değerli kaynaklarını ihraç etmek için yeni pazarlar sağlamıştır.[1]

Tang Hanedanı döneminde kentleşme ve deniz ticaretinde yeni bir çağ gelişti.[1] Örneğin, Hanedan'ın başkenti Çangan, o dönemdeki en büyük şehirlerden biri haline geldi.[2] M.S. 742 yılında nüfusu neredeyse 2 milyona ulaşmıştı ve nüfus sayımına göre şehirde yaşayan 5.000 yabancı vardı: Türkler, İranlılar, Hintler ve İpek Yolu'ndan geçmiş diğer milletlerden insanlar.[2] Bu dönem boyunca ticaret gelişmeye devam etti ve Çin'de yabancılar, yabancı dinler ve yabancı fikirlerin sayısında artışa yol verdi.

Song Hanedanı, İpek Yolu'nun odak noktasını iç ticarete bağımlılıktan Pasifik Yönelim'e bağımlılığa değiştirdi. Ticaret artık büyük bir tüccar denizatıyla desteklendi ve bir imparatorluk donanması tarafından savunuldu ve Orta Doğu, Hindistan ve Afrika sahillerine uzun mesafeli güzergahlar artık daha kolay erişilebilir durumdaydı.[3] Bu dönem boyunca hükûmet, Çin'in kuzey sınırından gelen tehditler nedeniyle dış ticareti büyük oranda düzenledi.[1] Uluslararası ticaretteki emtia akışını izlemek amacıyla, Çin'den geçen ticaret gemilerine vergi koymak için Deniz Ticareti Bürosu kuruldu.[1] Buna ek olarak uluslararası ticaret, kültür alışverişi üzerine daha az odaklanmıştı ve bunun yerine Çin ekonomisinin gelişimi için bir gereklilik olarak görülüyordu.[1]

Modern Çin

20. yüzyılda Çin

Çin'in modern ulus inşasında eğitimin ekonomik ile sosyo-politik görevleri dengeleme çabaları, dış saldırı tehditleri altında Çing Hanedanı'nın modernleşme ve ulusal sağkalım mücadelelerine kadar dayanır. Bu ikilem, hem Çin Cumhuriyeti (1912-1949)'nin hem de Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşundan, günümüze kadar devam etmektedir.[4]

Daha eski toplumlar, çağdaş ulus devlet sistem modellerine uymak için kendi kurum ve dünya görüşlerini kökten değiştirmeye zorunda kaldılar; bu yeniden düzenleme süreci özellikle 1949 sonrası Çin'inde yer aldı. 1989 Tiananmen Meydanı Olayları'nın ardından Çin hükûmeti, hem ekonomik büyümeyi artmayı hem de ülke içerisindeki demokratik eğilimlerin çoğalmasını önlemeyi amaçlayan bir dizi reform uyguladı. Çin Komünist Partisi'ne göre demokrasi, siyasi istikrarsızlığa yol verir ve böylece ekonominin kalkınmasını engeller; Çin'de çok sayıda kişi aynı görüşü savunmaktadır.[5]

1989 yılında Çin, dünyanın en büyük nüfusuna fakat sadece dünyanın en büyük 9. GSYİH'sına sahipti. Ancak 25 sene sonra Çin ekonomisi, ABD'den sonra dünyanın en büyük ikincisi ekonomisi haline gelmiştir ve 2019'da ABD'nin önünden geçmesi beklenmektedir. Ekonomik kalkınmadaki bu büyük artış maliyetsiz değildi; ekonomik reform ve küreselleşmenin Çin'e eşi görülmemiş zenginlik getirmesine rağmen, karbon dioksit salınımlarında muazzam bir artışa da sebep oldu.[6]

21. yüzyılda Çin

2005 yılından beri Çin, Sahra Altı Afrika'da başta petrol, platin, nikel ve manganez olmak üzere özellikle yeraltı kaynakları endüstrilerinde 56 milyar ABD

ndan fazla değerinde yatırım yapmıştır. Çin'in Afrika ülkeleriyle ikiyönlü ticareti, 2000 yılında 10 milyar dolardan 2010 yılında 125 milyar dolara, 2015 yılında da 300 milyar dolara yükseldi; böylece Afrika'nın en büyük ticaret ortağı olarak ABD'nin önünden geçmiştir. Çin'in Latin Amerika'yla ticaretinde de dramatik bir artış yer almıştır: krediler ve doğrudan yabancı yatırım yoluyla 2000 yılından 2010 yılına %1.500 oranında artmıştır. Batı'nın İran'a karşı uyguladığı ekonomik yaptırımlardan en çok yararlanan ülke de Çin olmuş, zira İran'ın en büyük ticaret ortağı olmasına yol verdi; Çin halihazırda kendi para birimini kullanarak İran'dan günde 400.000 varil petrol satın almaktadır.[7]

"Şanghay-Hong Kong Borsa Bağlantısı" ile "Shenzhen-Hong Kong Borsa Bağlantısı"'nın devreye girmesiyle Çin'in küresel finans sistemine entegre olmasındaki ilk adımlar atıldı. Çin'in küresel finans sistemine entegre olmasında bir artışın çok sayıda etkisi var, ve bunların hem Çin hem de Batı dünyası için hem olumlu hem de olumsuz yanları var.[8]

Küreselleşmeyle "Çinleştirme"nin giderek artmasına ilişkin endişeler, Hong Kong'da çok sayıda siyasi anlaşmazlığa yol vermiştir. Siyaset bilimcisi Benjamin Barber'ın yazdığı "Jihad vs McWorld" isimli kitabında ileri sürdüğüne göre, küresel ticaretin yaygınlaştırılması ve şirketlerin siyasi süreç üzerindeki kontrolün büyümesi, yerel toplulukların özerkliğini ve gücünü zayıflatır. Toplulukların giderek Çin anakarasıyla daha fazla entegre olunca bu topluluklarda refah çoğalır, ancak bu sürece ilişkin avantajlardan çoğunlukla iş adamları ve kurumsal elitler yararlanmaktadır. Bu, Çin'de gelir eşitsizliğinin artmasının bir örneğidir.[9]

Ekonomik kaymalar

1980'den beri Çin, sosyalizmin planlanmış ekonomi sistemini kapitalizmin piyasa mekanizmasıyla bir araya getirerek kendi ekonomik sistemini planlanmış bir ekonomiden piyasa odaklı bir ekonomiye dönüştürmeyi amaçlayan bir dizi reform politikası uyguladı. Ekonomisi daha açık olan bir Çin oluşturmayı amaçlayan Deng Şiaoping, bu reformların uygulanmasına önderlik etti, ve ekonomideki bu yeni liberalleşme ile küreselleşmenin oldukça geniş kapsamlı sonuçları vardı. 1978 ile 2012 yılları arasındaki dönem boyunca Çin'in GSYİH'sı her sene %9,8 oranında büyüdü, GSYİH hacmi ise bu dönem boyunca 22,5 kere çoğaldı ve kişi başına GSYİH her sene %8,5 oranında büyüdü ve aynı dönem boyunca 15 kere çoğaldı. 2010'da Çin, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olarak Japonya'nın önünden geçti ve aynı zamanda ihracat hacmi konusunda Almanya'yı geçip dünyanın en büyük ihracat hacmine sahip oldu. GSYİH'sındaki bu muazzam artış, her 10 sene gelirlerinin iki kere ya da bazen dört kere çoğalmasıyla Çinlilerin yaşam standartlarında büyük bir artışa sebep olmuştur. Ancak bu ekonomik patlmanın ortasında gelir dağılımı çok yüksek oranda artmış ve bu Çin'i, nispeten eşit bir sosyalist toplumdan çok eşitsiz bir ülkeye dönüştürmüştür.[10]

Çin'in ekonomik küreselleşmesi, ülkenin kendi ulusal politika tercihlerinin yönelimini değiştirmiş, ve Çin hükûmetinin niyetleri zaman geçtikçe daha fazla öngörülemez olmuştur. Çin'in ekonomik güç olarak yükselmesi, henüz var olan uluslararası düzene karşı meydan okuyup okumamayacağı konusunda artan sorulara sebep olmuştur.[11]

Amerikan dolarına göre değeri düşük olan Çin yuanı, daha esnek bir döviz kuruna değiştirmenin Çin ekonomisi için yararlı olup olmayacağına dair sorular oluşturmuştur. Uzmanların çoğu, döviz kurunda herhangi dramatik değişime gerek olmadığını ve uluslararası finans sektöründen çok, en çok dikkat gerektiren sektörün yerli finans sektörü olduğunu ileri sürer.[12]

Kültürel kaymalar

Çin'in küreselleşme arzusu, kendi kültürünü, kimliğini ve tarihini kaybetme korkusu tarafından karşılanmaktadır. İngilizce, uluslararası ticaret ve iletişimdeki başlıca dil olsa da, Çin'de İngilizceye karşı düşmanlığın giderek çoğalması gözlemlenmektedir.[13] Ancak Kültür Devrimi sırasında İngilizcenin burjuvazi ve emperyalizm dili olarak kınanmasına rağmen, Çin'in modernleşmesi ve dünyaya entegre olması için yine gerekli bir araç olarak görülmektedir.[14]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. Killion, U. (2006) A modern Chinese journey to the west. New York: Nova Science Publishers, Inc.
  2. Wild, O. (1992). The Silk road. Retrieved from http://www.ess.uci.edu/~oliver/silk.html 15 Mart 2016 tarihinde Portuguese Web Archive sitesinde arşivlendi
  3. G. Veeck, C. Pannell, C. Smith and Y. Huang. China’s Geography: Rowman and Littlefield, Lanham MD, 2007
  4. Law, Globalization, National Identity, and Citizenship Education: China's Search for Modernization and a Modern Chinese Citizenry. (2013). "Globalization, National Identity, and Citizenship Education: China's Search for Modernization and a Modern Chinese Citizenry". Frontiers of Education in China.
  5. Duara, Prasenjit (2008). "History and Globalization in China's Long Twentieth Century". Modern China.
  6. O'Mahoney, Joseph; Wang, Zheng (Sonbahar 2014). "China's 1989 Choice: the Paradox of Seeking Wealth and Democracy". wilsonquarterly.com. Wilson Quarterly. 15 Eylül 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Aralık 2015.
  7. "China: Empire Building in the Age of Globalization - The Globalist". The Globalist (İngilizce). 15 Eylül 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Aralık 2015.
  8. "'Globalisation 2.0' - the revolution that will change the world". Telegraph.co.uk. 15 Eylül 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Aralık 2015.
  9. Wang, Zheng. "China's New Identity Crisis". TIME.com. 27 Ağustos 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Aralık 2015.
  10. Xue, JinJun; Chuliang, Luo; Shi, Li (2014). "Globalization, Liberalization and Income Inequality: The Case of China". Singapore Economic Review.
  11. Liang, Wei (2007). "China: Globalization and the Emergence of a New Status Quo Power?". Asian Perspectives.
  12. Bowles, Paul (2007). "Review of Economic Growth, Transition and Globalization in China". The China Journal.
  13. Zhao, Yong (2007). "Reviewed Work: English and Globalization: Perspectives from Hong Kong and Mainland China". Language in Society.
  14. Jin, Liu (2012). Chinese Under Globalization : Emerging Trends in Language Use in China. Singapur: World Scientific Publishing Company. ss. 204-205.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.