TCG Atılay (1939)
Atılay denizaltısı, 14 Temmuz 1942 tarihinde batan Türk hücum denizaltısı. 80 metre boyunda ve 52 mürettebat kapasiteli idi. Taşkızak Tersanesi'nde inşa edilerek 1939 yılında hizmete girdi.[1] Gövdesindeki 1,5 metre çapındaki delik nedeniyle, denizaltının, I. Dünya Savaşı'ndan kalan bir mayına çarparak battığı görüşü hakimdir.[2]
Tarihçe | |
---|---|
Türkiye | |
İsmi: | Atılay |
İnşa eden: | Taşkızak Tersanesi |
Görevlendirme: | 1939 |
Hizmetten çıkışı: | 14 Temmuz 1942 |
Liste dışı: | 20 Aralık 1950 |
Akıbet: | Mayına çarpıp battı. |
14 Temmuz 1942 günü, Donanma Komutanlığı'ndan istenen gemi, yeni cihazların kontrolü maksadıyla saat 14:30'da Çanakkale Mortu Koyu'nda, Binbaşı Sadi Gürcan komutasında dalmış ve bir daha su yüzüne çıkamamıştır. Geminin dönmeyişi üzerine deniz komutanı ile ihbar istasyonu komutanı tarafından 3 ve 5 no'lu motorlarla arama yapılmıştır.
Dalıştayken batan ve can kaybına neden olan ilk Türk denizaltısıdır. Denizcilik tarihine Atılay faciası olarak geçen bu olayda 38 denizci hayatını kaybetmiştir. Ölenler arasında, meşhur ses sanatçısı Hamiyet Yüceses'in[3] ilk eşi, astsubay Fethi Yüceses de bulunmaktadır. Kumanya almak üzere Nara Burnu'ndan sahile çıkan Amasra'lı Ahmet Bağdat adlı bir er, bu faciadan hayatta kalan tek kişi olmuştur.
Denizaltıya "Atılay" adının verilişi
Atılay'la birlikte, benzer üç denizaltının isim babalığını Atatürk yapmıştı. Atatürk, zamanın başbakanı Celâl Bayar'a 17 Ocak 1938 tarihli açıklama notunda şöyle diyordu:
"Yeni dört denizaltı gemimiz için bildirdiğimiz isimler şunlardır: Saldıray, Batıray, Atılay, Yıldıray. Bunların manalarını izaha bile hacet olmadığı kanaatındayım. Manaları; Türkçe olan bu kelimelerin kendisindedir."
Kazanın gerçekleşmesi ve nedenleri
Bir emniyet botu, Atılay'ı yüzeyden takip ediyordu. Bu takip, bir süre sonra, kötü hava şartları nedeniyle yarım kaldı. Saatler geçti Atılay'dan hiçbir ses çıkmadı. Aynı gece, saat 20:30'a doğru, denizaltının battı şamandırası bulundu. Şamandıradaki telefon işliyor, ancak gemi personelinden ses çıkmıyordu. İhbar istasyonu komutanı Fatih Karayel, telefonla irtibat kuramamıştı.
Atılay'ın batma sebebi, olayın gerçekleştiği günlerde tahminlerden ibaretti. Mayına çarptığı iddialarının yaygın olmasına rağmen günümüzde de tam bir açıklama getirilememiş olup, olay tartışmalıdır.
Denizaltı Filosu Komutanlığı'nın raporu
Bu soruya cevap olarak, Atılay denizaltısının batışını müteakip; Denizaltı Filosu Komutanlığı’nın, Donanma Komutanlığı’na verdiği raporda şöyle denmektedir:
- Atılay akıntılı bir mahalde uzun süren bir dönüş müddetince akıntı tesiriyle, herhangi bir suretle kirletme şeklinde antenli mayın atılmış bir sahaya girmiştir.
- Atılay bu sahada bir antenli mayının patlaması neticesi büyük bir yara veya yaralar alarak; veya personelin ani ölüm neticesi, sevk ve idareden mahrum kalarak batmıştır.
- Atılay’ın bulunduğu derinliğin 80 metre civarında oluşu, gerek personelin ve gerekse mürettebatın kurtarılmasına imkân vermemiştir.
İzinli olduğu için olaydan kurtulan erin ifadesi
Denizaltı batmadan önce karaya çıkmış olmakla faciadan kurtulmuş olan Ahmet Bağdat (2000 yılında vefat etmiştir) 9 Haziran 1995 tarihli Milliyet gazetesinde yaptığı açıklamayla[4] patlama olmadığı kanaatini savunmuştur. Görüşünü; "Denizaltı mayına çarpmış olsaydı, denizin üzerinde yağ ve mazot olurdu." diyerek açıklamıştır. Ancak, kendi ifadesiyle de ortamın son derece akıntılı olduğu doğrulandığına göre "Akıntı, yağ ve mazotu hızla dağıtıp yok edebilir miydi?" sorusu akla gelmektedir.
Yıllarca nerede olduğu ve neden battığı anlaşılamayan bu denizaltının gizemini, 52 yıl sonra, Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı’nın desteğiyle, bu vakfın yönetim kurulu üyesi, ünlü araştırmacı Selçuk Kolay[5] ve ekibi; 2,5 aylık bir çalışma sonunda çözmüş, konumunu ve derinliğini tam olarak tespit etmiştir.[6] Sahilden 5-6 kilometre açıkta ve 68 metre derinlikte bulunan[7] denizaltı üzerinde yapılan araştırmada 1.5 m.'lik bir delik görülmüş, böylece Atılay'ın, I. Dünya Savaşı'ndan kalma bir mayına çarparak battığı kanaati hakim olmuştur.[2]
Olayda hayatını kaybeden personel
Subaylar
- Güverte Binbaşı Sadi Gürcan
- Güverte Yüzbaşı Sebati Taşöz
- Makinist Yüzbaşı Ahmet Törün
- Güverte Üsteğmen Rauf Baykal
- Makinist Yüzbaşı Adnan Erül
- Gemi Direk Subayı Ahmet Atakan
- Gemi direk astsubayı Fatih Baykuş
Astsubaylar
- Güverte Başgedikli Hakkı Tezcanlı
- Makinist Başgedikli Latif Ziya Lodos
- Makinist Başgedikli Necmi Sunal
- Telsiz Başgedikli Masum Şen
- Makinist Başgedikli Tahsin Dönmez
- Elektrik Başçavuş Fethi Yüceses
- Makinist Başçavuş Hüseyin Coşkun
- Makinist Üstçavuş Cemal Dinçer
- Makinist Gedikli Onbaşı Kemal Dağaşan
- Elektrik Gedikli Onbaşı Agah Perina
- Telsiz Gedikli Onbaşı İsmet İskil
- Makinist Gedikli Onbaşı Ali Rıza Baykuş
- Makinist Üstçavuş Selehattin Nartman
- Elektrik Gedikli Çavuş İsmail Togay
- Güverte Gedikli Çavuş Nurettin Günenç
- Elektrik Gedikli Çavuş Sabahattin Yaral
- Güverte Gedikli Çavuş Hasan Şentuna
Erler
- Güverte Er Hasan Güneş
- Güverte Er İbrahim Erbaş
- Makinist Onbaşı Mustafa Özbek
- Makinist Er Temel Küçükoğlu
- Güverte Onbaşı Temel Yenigün
- Makinist Er Mehmet Aslantürk
- Güverte Er Enver Karaer
- Güverte Er İsmail Yıldız
- Makinist Er Halil Ekinci
- Güverte Er İlyas Ünal
- Güverte Onbaşı Dilşat Çakal
- Makinist Onbaşı Cemal Bahar
- Makinist Onbaşı Mehmet Çlhoroz
- Güverte Er Eyüp Kaçmaz
- Makinist Er Hüseyin Gençer
- Güverte Er Halil Küçük
Su altı müzesi teklifi
Mimar Kaya Şener'in tasarladığı bir proje, İstanbul ve Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz (İMEAK) Bölgeleri Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi'nin 29. Olağan Meclis Toplantısında üyelere "Donanmamızın Batık Denizaltı Gemilerinin Çıkarılması" konulu yapılan sunumda açıklandı. Bu projeye göre, 68 metre derinlikte bulunan Atılay Denizaltısı'nın kıyıya çekilerek, 30 metre derinlikte bir su altı müzesi haline getirilmesi hedefleniyor.[8]
Kabul görmesi halinde; bu projeye göre, deniz altına inecek derin su dalgıçları Atılay Denizaltısını kemerlerle bağlayarak 20 metre genişliğinde, 25 metre yüksekliğinde bir platforma yerleştirecekler. Bu şekilde denizaltı, suyun 30 metre derinliğine kadar çekilerek İzmir sahiline taşınacak. Böylelikle, kıyıda, 30 metre derinlikte bir su altı müzesi oluşturularak turizm cazibe merkezi yaratılabilecek. Aynı zamanda, havasız ortamda bulunmaları nedeniyle bozulmamış olduğu varsayılan şehitlerin cenazelerinin de defnedilmeleri söz konusu olabilecek.
Dünyada bugüne kadar batmış bir denizaltı müze haline getirilmemiş.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na gönderilen bu proje için, platformu taşıyacak vinç ve derin su dalgıçları konusunda destek alınacağı umulmakta. Platformun, 2 milyon YTL'ye mal olacağı hesaplanmış olup kaynak aranmakta.
Toplantıya katılan emekli Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Lütfü Sancar, Dumlupınar ve Atılay denizaltılarının sığ suya çekilip turist ve kendi vatandaşlarımızın dalış ilgi noktası haline gelmesinden memnuniyet duyacağını belirtmiştir.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
Kaynakça
- Kamera Arkası
- Hürriyet, 20.7.2001
- Bu kazadan sonra, büyük ses sanatkârı Hamiyet YÜCESES “Gitti de gelmeyiverdi” şarkısını okumuş ve meşhur olmuştur.
- Milliyet Gazetesi 9.6.1995
- Selçuk Kolay, Alman Lisesi ve Berlin Teknik Üniversitesi mezunu, endüstri mühendisi. 1977'den bu yana Rahmi M. Koç Müzesi Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalışıyor. 1964'ten beri dalıyor. 1975'ten beri buhar çağı gemileri üzerine araştırma yapıyor.
- Hürriyet, 1.1.1999
- Yeni Şafak - 6.8.2007
- Turizm Haberleri