Türk sinemasında LGBT temaları

Türk sinemasında, LGBT temaları, ilk kez 1962 yılından çekilen Ver Elini İstanbul ile başlamakta ve bu filmde, ilk defa iki kadının (Mualla Kavur ve Leyla Sayar) öpüşmesi yer almaktadır.[1] 1960'lı yıllarda Yeşilçam sinemasında LGBT bireylerin içine dahil olunduğu on dokuz film vardır ve bunlardan on altısı lezbiyenlik, ikisi erkek eşcinselliği, biri ise trans bireyleri konu almıştır.[2] Erkek eşcinselliği ise lezbiyen ilişkiyen ilişkilerin anlatılmasından yirmi dört yıl sonra gerçekleşmiştir ve bu döneme kadar yan karakterlerde genellikle bir güldürü unsuru olarak efemine erkeklere yer verilmiştir. 1970'ler itibaren trans bireyler filmlerde cinsel kimlikleri gizlenerek yer almıştır.

Gelişimi

Lezbiyenlik

Ver Elini İstanbul (1962) filminde iki kadının (Mualla Kavur ve Leyla Sayar) öpüştüğü sahne, Sansür Heyeti tarafından kesilmiştir.

Türk sinemasında 1960-1990 yılları arasında lezbiyenliği içeren on altı film çekilmiştir. Bunlardan on biri seks filmleri dönemine aittir. Bu filmlerde kadın eşcinselliği seks komedilerine malzeme olmuş, kadınlar amaçsızca öpüştürülmüş ve seviştirilmiştir.[3] 1960'lı yıllardaki filmlerin hemen her birinde lezbiyen ilişkiye sadece dolaylı bakışlar atılmıştır.[4] Agâh Özgüç'e göre 1950, 60, 70, 80'lerdeki filmlerde lezbiyen aşk veya erotik sahneleri açık bir şekilde sergilenmeseler de "duyarlı seyirci kaş ile göz arasındaki" iki kadının erotik, duygusal ilişkilerini sezebilmektedir.[5] Türkiye sinemasında 2000 öncesi filmler ile 2000 sonrası filmler arasında lezbiyen temsili kıyaslaması yapıldığında, öncelikle çok fazla sayıda filmde lezbiyen karakterlerin olmadığını söylemek mümkündür.[6] Sadece Düş Gezginleri (1992), İki Genç Kız (2005) ve Nar (2011) filmlerinde lezbiyen cinsel kimliklerine sahip kadın karakterleri filmde başroldedir ve filmin olay örgüsü bu karakterler üzerinden ilerlemektedir.[6]

1962'de Aydın G. Arakon tarafından çekilen Ver Elini İstanbul, lezbiyenliği içine dahil eden Yeşilçam'ın ilk sinema filmidir. Attilâ İlhan, Ali Kaptanoğlu adıyla senaryoyu yazmıştır. Bu filmde ilk defa iki kadının (Mualla Kavur ve Leyla Sayar) öpüşmesi yer almıştır fakat bu sahneler Sansür Heyeti taraından kesilmiştir.[3] Attilâ İlhan bu öpüşme sahnesiyle ilgili olarak yıllar sonra şu açıklamayı yapmıştır: "Mualla Kavur, Leyla Sayar'ı ikna edinceye kadar bir hayli uğraştı. Kızlar kamera önünde oynadı ve sahne çekildi. Sansür Kurulu'nda seyretmişler, çok da beğenmişler! Sonra da 'Kesin bu sahneleri' demişler."[7] Ver Elini İstanbul filminden sonra Atıf Yılmaz'ın İki Gemi Yanyana (1963) filminde ise Suzan Avcı ve Sevda Nur'un öpüşmesi yer almıştır. Filmin senaryosu Kemal Tahir ve Atıf Yılmaz tarafından yazılmıştır. Atıf Yılmaz'a göre bu sahneler, Türk sinemasının o yıllarda cinselliğe bilinçli olarak göz kırpıp gizliden gizliye nabız yoklamasıydı.[7] Halit Refiğ'in Haremde Dört Kadın (1965) filminde Osmanlı yaşamının baskılarından kaynaklanan lezbiyenliği anlatılmıştır.[8] Senaryosu Kemal Tahir'e aittir. Mihrengiz (Birsen Menekşeli), Gülfem (Pervin Par), Şevkidil (Ayfer Feray) ve Ruhşan (Nilüfer Aydan), Sadık Paşa'nın haremindeki dört kadındır. Bu kadınlardan Mihrengiz ile Şevkidil arasındaki sevgi giderek lezbiyen bir ilişkiye dönüşür. Ayfer Feray'la Birsen Menekşeli el ele tutuşup öpüşmüş ve Devlet Devrim, Birsen Menekşeli'ye bir divan üzerinde masaj yaparak onu okşamıştır. Refiğ, kendisiyle yapılan bir röportajda, Haremde Dört Kadın filmiyle ilgili şöyle konuşmuştur: "Türkiye'nin farklı sosyal yapısını, farklı kültürel özelliklerini, tarihi bir dönem filmi içerisinde göstermek istedim… O tarihe kadar yapılan tarihi filmler, genellikle hamasi eserlerdi. Derinliğin olmadığı biçimsel filmlerdi. Esas itibarıyla Türkiye toplumsal yapısının kendine mahsus özelliklerini, belli bir tarihsel fonun içerisinde, tam da değişim döneminde gerçekleştirdim." Yönetmenliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı ve Necati Cumalı'nın aynı adlı eserinden senaryolaştırılan Dul Bir Kadın (1985) filminde eşinden boşanmış, güzel ve çekici bir kadın olan Suna (Müjde Ar) ile kocasını kaybetmiş Ayla (Nur Sürer) arasında lezbiyenlik kapalı bir şekilde anlatılmıştır.[9] Atıf Yılmaz'ın Düş Gezginleri (1992) adlı filmi, tamamen lezbiyen ilişki üzerine temellenmiş bir sinema filmidir.[10] Filmde Nilgün (Meral Oğuz), doktor ve dul bir kadındır; Havva (Lale Mansur) ise geçimini hayat kadını olarak sağlamaktadır. İki karakter arasında başlayan ilişki İstanbul'a taşınıp orada yaşamaya başlayan lezbiyen bir çiftin yaşamına dönüşür. Senaryosunu Ülkü Karaosmanoğlu ile Attilâ İlhan'ın yazdığı ve Biket İlhan'ın yönettiği Sokaktaki Adam (1995) filminde iki genelev çalıştıran Benli Meryem (Suna Yıldızoğlu) ile esmer ve kısa saçlı hizmetçisi Tresula (Süeda Can) ateşli bir şekilde öpüşüp, sevişirler.[7] Kutluğ Ataman'ın yönetmenliğini üstlendiği Lola and Billidikid (1998) adlı film fahişe film özellikleri gösterir[11] ve lezbiyen ilişkiler üzerine kurulmuştur.[12] Kutluğ Ataman'ın İki Genç Kız (2005) ile Ümit Ünal'ın Nar (2011) filmlerinde lezbiyen cinsel kimliklerine sahip kadın karakterleri filmlerde başroldedir ve filmlerin olay örgüsü bu karakter/ler üzerinden ilerlemektedir.[4] İki Genç Kız'da Behiye (Feride Çetin) karakteri asi, agresif, kavgacı, küfürbaz hareketleri ile aynı zamanda filmin diğer başrol oyuncusu olan Handan (Vildan Atasever) karakterine olan platonik aşkı nedeni ile heteroseksüel bir kadın değil, lezbiyen kadın olarak temsil edilmektedir.[13]

Erkek eşcinselliği

Yeşilçam'da erkek eşcinselliği içeren filmler, lezbiyen ilişkiye göre daha geç çevrilmiştir. Erkek eşcinselliğinin Türk sinemasına uyarlanması lezbiyen ilişkiyen ilişkilerin anlatılmasından yirmi dört yıl sonra gerçekleşmiştir ve bu döneme kadar yan karakterlerde genellikle bir güldürü unsuru olarak efemine erkeklere yer verilmiştir.[14] Osman F. Seden'in Beddua (1980)'sı erkek eşcinselliğini ele alan ilk filmdir.[15][16] Filmin başrol oyuncusu Bülent Ersoy, cinsiyet değiştirmeden önce yer aldığı bu filmde çocukluğunda tecavüze uğrayan, eşcinsel bir şarkıcıyı oynamıştır. Bu dönemde çekilen filmlerden biri Orhan Elmas'ın Suçlu Gençlik (1980), diğeri Eser Zorlu'nun Acılar Paylaşılmaz (1986) filmidir.[9] Suçlu Gençlik filminde yan karakterlerden birini canlandıran Nazan Ayaz'ın babası eşcinsel ilişkilerden duyduğu rahatsızlığı anlatan küçük bir sahne yer almıştır. Acılar Paylaşılmaz'da ise karısından boşanmış Erdoğan (Kadir İnanır), oğlu Sinan'ı (Kerem Tunaboyu) tanımaya ve onunla kaynaşmaya çalışır. Birgün Erdoğan oğlunu evinde ilişkisi olduğu gençle yatakta yakalar. Önce onu döver ve sonra reddeder, sonundaysa bağışlar.

Transgender bireyler

Türkiye'de ilk olarak 1923'te Muhsin Ertuğrul'un yönettiği Leblebici Horhor adlı filmde travestiler yer almıştır.[17] 1970'ler itibaren trans bireyler filmlerde cinsel kimlikleri gizlenerek yer almıştır.[14] Orhan Oğuz'un Dönersen Islık Çal (1992) filminde bir travesti (Fikret Kuşkan) ile barmenlik yapan bir cücenin (Mevlüt Demiryay) hikâyesi işlenmiştir. Atıf Yılmaz'ın Gece, Melek ve Bizim Çocuklar (1993) filminde travesti ve seks işçisi bireylerin yanı sıra toplum tarafından ötekileştirilmiş insanların sosyal yaşantısı işlenmiştir.[18] Yine filmde İstanbul'un arka sokaklarında uyuşturucu satıcıları,[19] eşcinsellerin para kazanma mücadelesi ve ötekeleştirilmeleri konu alınmıştır.[20]

Tepkiler

Burçak Evren, Halit Refiğ'in Haremde Dört Kadın (1965) için lezbiyenliğin abartısız ama etkileyici bir şekilde işlendiğini belirtmiştir. Ayrıca "Refiğ'in anlatımındaki ustalık, perdeye bir cinsel sömürü olarak değil, paşa hareminin kapalı kapılar ardındaki bir gizi olarak sunar lezbiyenliği." sözlerini de eklemiştir.[21] Hasan Gürkan'ın "Türkiye Sinemasında Lezbiyen Stereotipinin Temsili" adlı çalışmasında Türkiye sinemasının ilk yıllarında lezbiyen karakterlerin özellikle Hollywood sinemasında olduğu gibi yalnızca "görünür" kılındığını[22] ve 1980'li yıllar ile birlikte küreselleşmenin ve küresel kültürel değerlerin hemen her toplum üzerinde egemen olma süreci ile birlikte eşcinsel karakterler Türk filmlerinde daha belirgin olmaya başlayıp filmin olay örgüsü bu eşcinsel karakterlerin hayatları üzerinden örülmeye devam ettiğini yazmıştır.[23] II. Uluslararası Yeni İletişim Ortamları ve Etkileşim Konferansı'nda ele alınan eşcinsellik ve sinema konusunda Türk sinemasındaki LGBT temaları için "eşcinsellikle ilgili çekilen filmlerin yönetmenleri genelde erkek ve bir erkek penceresinden bakıyor eşcinselliğe. Kadın yönetmenler tarafından çekilmesi daha uygun olur. Lola Bilidikid, Güneşi Gördüm, Anlat İstanbul, Ağır Roman gibi filmler içinde eşcinselliği barındıran ve farklı bakan filmlerden sadece birkaçı. Eşcinsellere sadece gece kelebekleri, fahişelik yapan kişiler ve benzeri konumlarda sabitlemek çok yanlış" dendi.[24]

Filmler

Kaynakça

  1. Öztek, Aydın (7 Eylül 2007), Türkiye sinemasında eşcinsellik, Kaos GL, 20 Ocak 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 1 Eylül 2009
  2. İlhan, Aslıhan (2014), "Yeşilçam Sinemasında Eşcinsellik ve Trans Bireyler", Varlık, 11, s. 4
  3. İlhan 2014, s. 5.
  4. Gürkan 2016, s. 30.
  5. Özgüç, Agâh (2006), Türk Sinemasında Cinselliğin Tarihi (4. bas.), Yenibosna, İstanbul: +1 Kitap, s. 175, ISBN 9756063246
  6. Gürkan 2016, s. 44.
  7. Şengül, Yüksel (13 Oca 2012), Sinemamızdaki kadın kadına ilişkiler, erişim tarihi: 21 Mayıs 2017
  8. Emin, Bilge (2003), HALİT REFİĞ SİNEMASINDA KADIN (1960/61 – 2000) (PDF), 6 Ağustos 2017 tarihinde kaynağından (pdf) arşivlendi, erişim tarihi: 21 Mayıs 2017
  9. İlhan 2014, s. 6.
  10. Gürkan, Hasan (2016), "TÜRKİYE SİNEMASINDA LEZBİYEN STEREOTİPİNİN TEMSİLİ", Erciyes İletişim Dergisi, 4 (4), doi:10.17680/akademia.58107, 16 Mayıs 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 21 Mayıs 2017
  11. Davies, Steven Paul (2010), Eşcinsel Sineması Tarihi - Sinemada Görünür Olmak (1. bas.), İstanbul: Kalkedon Yayıncılık, s. 175, ISBN 9786055679606
  12. Gürkan 2016, s. 35.
  13. Gürkan 2016, s. 37.
  14. İlhan 2014, s. 7.
  15. Alp, Ayçin (2013), "LGBT BİREYLERİN SİNEMADAKİ TEMSİLİ ÜZERİNE BİR İNCELEME: LOLA VE BİLİDİKİD" (PDF), ULUSLARARASI KATILIMLI VII. ULUSAL SOSYOLOJİ KONGRESİ BİLDİRİ KİTABI I, erişim tarihi: 22 Mayıs 2017
  16. Öztek, Aydın (2007). "Türkiye Sinemasında Eşcinsellik". KAOS GL. 27 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2017.
  17. Özgüç 2006, s. 53.
  18. Kenan Tekeş (28 Haziran 2013). "Türkiye Sinemasının "Onur" Yürüyüşü". Bianet. 15 Ekim 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Haziran 2014.
  19. "11. Ankara Film Festivali". Oocities.org. Erişim tarihi: 4 Haziran 2014.
  20. "Vizyon: Gece, Melek Ve Bizim Çocuklar". Cumhuriyet. 1 Nisan 1994. Erişim tarihi: 6 Haziran 2014.
  21. Özgüç, Agah (2000), Türk Sinemasında Cinselliğin Tarihi, İstanbul: Parantez Yayınlar, ss. 164-165
  22. Gürkan 2016, s. 42.
  23. Gürkan 2016, s. 43.
  24. Eşcinsellik cinselliğin bir parçası
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.