Soğukçeşme Sokağı

Soğukçeşme Sokağı İstanbul'un Sultanahmet semtinde yer alan, üzerinde tarihsel evlerin bulunduğu küçük bir sokaktır. Ayasofya Müzesi ve Topkapı Sarayı arasında yer alan bu sokak trafiğe kapalıdır. Soğukçeşme Sokağı adını yine bu sokakta bulunan, III. Selim dönemine ait 1800 tarihli mermer bir Türk çeşmesinden almıştır.

Soğukçeşme Sokağı'nda bulunan geç 19. yüzyıl Osmanlı evleri

Sokağın tanımı

Eminönü'nde, Ayasofya Cami ile Topkapı Sarayı arasındaki sur-ı Sultani’ye yaslanmış olan 12 evle, 1 Roma sarnıcının yer aldığı bir sokaktır.[1]

Soğukçeşme Sokağı erken dönem bir Bizans su sarnıcı ile yakın zamanlarda ortaya çıkarılan, biri zemine daha yakın, diğeri daha aşağı katta iki sarnıç, sur duvarı, Ayasofya’nın cami olarak kullanıldığı dönemden kalma Osmanlı yapısı iki anıtsal kapı, sokağa adını veren tarihi çeşme, konak hamamı, Naziki tekkesi Şeyhinin konağı, cumbalı ahşap evler biçimde zaman içinde oluşmuştur.[2]

Çeşmenin bugünkü durumu bu şekildedir. Çeşme tamamen yenilenmiş, eski kapının iki tarafına birer kapı daha açılmıştır. Burası Gülhane Parkı'nın girişidir. Yol çok dar olduğu için, evler Topkapı Sarayı’nın duvarlarına yapışık olarak inşa edilmişleridir. Yolun sol tarafında, Ayasofya’nın önce kocaman binası, sonra bahçesi yer alır, sağ taraftaki yüksek saray duvarının önüne de bu dizi tarihi evler sıralanmıştır. İstanbul’un bütün özelliklerini taşıyan, bu cumbalı, kafesli evlerin kimisi iki kimisi üç katlıdır. Soğukçeşme Sokağı, doğu ucundaki Ayasofya’nın rokoko üslubundaki kuzeydoğu kapısı ve biraz daha ötedeki Bab-ı Hümayun'la vurgulanır. Bab-ı Hümayun'un batısında, Topkapı sarayın önündeki büyük açık alanda yer alan 18. yüzyıl barok III. Ahmet Çeşmesi, Soğukçeşme Sokağı'nın başını daha da iyi tanımlar. Sokağın batı ucunu, padişahların geçit törenlerini denetlediği, Osmanlı baroğu üslubundeki küçük, çokgen bir pavyon olan Alay Köşkü tanımlar. Sokağa ismini hemen oradaki, 1800’e tarihlenen Soğuk Çeşme verir. Son kazılar, sokağın güney ucunun yakınında, olasılıkla Ayasofya’nın kendisi kadar eski bir Bizans sarnıcını ortaya çıkarmıştır. Ayasofya’nın kuzey doğu kapısına bakan yapının içerisindeki Naziki Tekkesi, Soğukçeşme Sokağı’nın sosyokültürel önemine katkıda bulunmuştu.

Tarihçe

Soğukçeşme Sokağının ilk kez 18. yüzyılda biçimlendiği tahmin edilebilir. Bu düşünceyi doğrulayan iki kanıttan biri, bugun İstanbul Kitaplığı olarak yeniden inşa edilmiş olan en büyük parsele sahip evin tapusuna ait araştırmada, 18 Şaban 1198 (7 Temmuz 1784) tarihli eski bir alım satım belgesinin bulunmasıdır. İkinci kanıt, sarnıç cephesine monte edilen ve sokağa adını veren çeşmenin yazıtının 1800 tarihini taşımasıdır. Burada tarihi 18. yüzyıldan daha eskiye giden bir yerleşim olsaydı, bir su hayratının da önceden yapılacak olduğu kabul edilebilir.[1]

1840’lı yıllarda Ayasofya’yı restore etmiş olan İtalyan-İsviçreli mimar Fossati Kardeşler'in, Sultan Abdülmecid'e sunduğu albümde yer alan bir litografyası var. Hem mimar hem ressam olan sanatçının Ayasofya minaresinden yaptığı bir resimde sur önünde yer alan evler görülüyordu. 1840'lı yıllarda Ayasofya'yı restore etmiş olan Fossatini'nin, Sultan Abdülmecid'e sunduğu albümde yer alan bir litografyası vardır. Hem mimar hem ressam olan sanatçının Ayasofya minaresinden yaptığı bir resimde sur önünde yer alan evler görülüyordu.

Burada oturan nüfus, karşıdaki Ayasofya ve arkadaki Topkapı Sarayı ile ilgili kişilerdi. Saray kapısı tarafındaki birinci ev Naziki Tekkesi şeyhinin hanesiydi. Zamanla ve özellikle hanedanın Dolmabahçe Sarayı'na taşınmasından sonra bu sosyal dokuda değişim olmuş İstanbul’un orta sınıf tabakasından diğer aileler de ev sayısı sınırlı olan bu iç sokağa yerleşmişlerdir. Bunlara bir örnek, sokağın ortasında Ayasofya’nın aşevlerinden eski kapısının tam karşısına gelen Türkiye'nin 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün doğduğu evdir. Korutürk’ün babası Şura-yı Devlet azasıydı. Yokuş başındaki sarnıç, tavanına yakın hizada toprak ve moloz dolmuş durumdaydı ve oto tamir atölyesi olarak kullanılıyordu.

20. yüzyılın başına kadar, sadece Soğukçeşme Sokağı'nda değil, Ayasofya’nın arkasında ve hatta önündeki meydanda da evler bulunmaktaydı. 20. yüzyıl başında artan trafik nedeniyle meydanda bulunan evlerde ağır tahribatlar olmuş ve bu evler yıkılmıştır. Fakat Soğukçeşme Sokağı bu trafikten etkilenmediği için bugüne kadar muhafaza edilebilmiştir.

Güney girişinde bulunan mermer sokak işareti
Sokağın tabelası ve tanıtıcı bilgileri (Mart 2013)
Sokağın güney girişi (Mart 2013)
Sokakta bulunan İstanbul Kitaplığı (Mart 2013)
Soğukçeşme Sokağında Fahri Korutürk'ün doğduğu eve ait tanıtıcı bilgiler (Mart 2013)
Fahri Korutürk'ün doğduğu evin görünümü (Mart 2013)
Sokaktan bir görünüm (Mart 2013)
Sokaktan bir görünüm (Mart 2013)

Sokağın restorasyonu

Restorasyon öncesi

Gravürlerle ve eski fotoğraflarda belgelendiği gibi, Soğukçeşme Sokağı en azından 19. yüzyılda tipik olmayan bir sokak örtüsünü sergiliyordu. Yalnızca bir yanına evler sıralanmıştı, diğer yanı ise Ayasofya’nın bahçe duvarıydı. Sarayın yüksek duvarlarına yapışık yapılmış evlerin sokağa bakan cepheleri uzun, derinlikleri azdı. Doğrudan Ayasofya’ya bakıyorlardı.[3] 19. Yüzyıl'da İstanbul'a gelen yabancı gezginler ve ressamlar, bu yol ile özellikle ilgilenmişler ve eserlerine geçirmişlerdir. İngiliz ressam Lewis 1830'lu yılların başına ait litografyası, sadece saray yönündeki ilk yapının (Naziki Tekkesi) üstü kireç sıvalı ilk evin bir Anadolu konutu karakterine sahip olduğunu onun devamındaki bütün evlerin bugünkü görünümlerine kavuşmuş olduklarını belgeliyor. Bu bütünlük ve iç tutarlık 1940'lı yıllara kadar değişmeden kaldı.

1950'li yılların sonuna kadar, sokağın eski nüfusu, yani, bina sahibi ya da kiracısı eski aileler burada oturdu. 1950'li yıllardan sonra şehirdeki genel değişim, doğal olarak buraya da yansıdı. Bu bozulma aşağıdaki faktörlere dayanıyordu:

  • Olağanüstü nüfus artışı
  • Değişen kültür faktörü; tutarlı bir üslubu olan eski yapıların yerini, acele ile yapılmış demiri az çimentosu eksik üslupsuz ve çirkin binalar almaya başladı
  • Şehir yönetimlerinin bu patlamaya hazırlıklı olmamaları

Bu faktörler sonucunda Soğukçeşme Sokağı 20 yılın içinde çok bozuldu. Bir kısım ahşap evler söküldü, yerlerine beton binalar oturtuldu. Ahşap evler ise, ikisi esasen terk edildiğinden (özellikle Topkapı Sarayı’ndaki ilk ev) çökmüş ve birkaç kalastan ibaret kalmıştı. İlk evin yanındaki arsaya, matbaa kâğıtlarının depo edildiği ve ağır kamyonların girip çıktığı tek katlı bir beton baraka yapılmıştı.[4]

Yokuş başındaki sarnıç, tavanına yakın hizada toprak ve moloz dolmuş durumdaydı ve oto tamir atölyesi olarak kullanılıyordu. Burası satın alınıp onarımına geçildiğinde 10 metre derinliğine sahip olduğu görüldü.[5]

Malzeme ve yapım tekniği

Soğukçeşme Sokağı’ndaki evler, 18. yüzyılın aksine, 19. yüzyıl özelliklerine uygun olarak daha sade teknikler kullanılarak inşa edilmişleridir. Bu sokaktaki evler 19. yüzyıl geleneksel Türk evlerine uygun olarak ahşaptan yapılmış, cumbalı, kafesli, bazıları iki, bazıları ise üç katlı evlerdi. Saçak ve cumbalar birbirlerine yakın konumlar taşımışlardır. Saçak ve cumbaların yakınlığı yangınların yayılmasına neden olmuştur.[6]

Sokaktaki evler, geleneksel Türk Evi karakteristiğini yansıtan renkleri taşımakta idiler. O yüzyılda evler, çoğu kez saman sarısı, tahin rengi, sardunya sarısı, açık mavi ve yeşil renkte idiler.[7]

Evlerin ahşap olması nedeniyle ile yangınlar kısa bir süre içinde evlerin yapılmasını zorunlu hale getiriyordu. Zaman içinde evler durmadan yeniden yapılıyordu. Bu durum sadece Soğukçeşme Sokağındaki evlerin yanında İstanbul'un tamamına ait bir özellikti.

Yine yapıda kullanılan ahşap, dayanıksız bir yapı malzemesi olduğundan, evler çok çabuk yıpranıp eskiyorlardı.[8]

Sarnıcın içindeki su toplama bölümü düzgün dikdörtgen planlı ve 16.30x10.75 metre ölçülerindedir. Önünde bir seki bulunan girişi batı kısa kenarında yer almaktadır. İki sütun sırasından oluşan altı sütunlu bir yapıdır. Kalın gövdeli mermer sütunların başlıkları çok sade ve kesik piramidal biçimli, masif bloklardır. Boyutlarının ve biçimlerinin birbirinden farklı oluşu, bunların toplama malzeme olduğunu göstermektedir. Bunlarla bağlantılı olan kemerler, pandantifler vasıtasıyla örtü sisteme ulaşır. Sarnıcın yüksekliği 12 metre olup bunun 3 metresi bugünkü toprak seviyesinden yukarıdadır. Bu seviyede açılmış olan, güney duvarındaki 4 tane pencere ve kuzey duvarındaki 3 menfez vasıtasıyla aydınlanmaktadır. Doğu duvarı oldukça geniş iki niş ile hareketlendirilmiş olup, bazı kemer bağlantıları ile sarnıç batıdan ve kuzeyden mekân parçalarıyla bağlanmıştır. Tüm duvar, kemer ve tonozlar harç tuğla işçiliğine sahiptir. Destek sistemi ise mermerdendir.

Restorasyonun amacı

Restorasyon yapılmasındaki amaç, yörenin sıhhileştirilerek tarihsel mimari bütünlüğü içinde turizme ve kültür eylemlerine yönelik yeni bir işlevsel kullanıma kavuşturulmasıdır. Soğukçeşme Sokağı çevresindeki eski konutların sıhhileştirilerek turistik kullanıma açılması İlke olarak onaylanmış ve bu önerinin gerçekleşmesine ilişkin fiziksel çözüm esaslarının, yapıların biçimleniş özelliklerinden yörenin yeni trafik düzenine kadar uzanan bir dizi kararı içerecek biçimde ve çevre bütünü içinde geliştirilmesi istenmiştir.

Genel önerilerin oluşturulması için:

  • Yapılar mimari – arkeolojik değerlerle ilgili genel tespitler ve envanter çalışması,
  • Genel işlevsel kullanış tespitleri,
  • Ulaşım düzeni ve ilişki tespitleri

gibi özelliklerin saptanması ve bunların değerlendirilmesiyle işlev, koruma ve yapılanma ile taşıt trafiği ve yayalaştırma olanakları açısından genel öneriler, çalışmanın ilk aşamasını oluşturmuştur.

Sokak üzerinde kalan sınırlı sayıdaki ahşap ev, hem barınma koşullarını hem fiziksel koşulları açısından en düşük düzeyde varlığını sürdürmektedir. Bunlar, bir iki istisna dışında görkemli soylu konakları değil, kökenler bakımından da "sıradan" yapılardır. Ancak sırtlarını Sur-u Osmani'ye dayamış bu yapılar, diğer yanını Ayasofya Külliyesi'nin teşkil ettiği Soğukçeşme’ye olağanüstü bir pitoresk ve tipik bir Osmanlı sokağı görünümünü verecek niteliklere ve bütünlüğe fazlasıyla sahiptir.

Koruma ve yenileştirme önerilerinde, yörede gözlemlenen ve sayısal verilerle kanıtlanan turizme yönelik kullanım gelişmelerine öncelik verilmiş, yeni çevre oluşumu için önerilen açık ve kapalı morfolojik mantığa uygun çözüm esasları aranmıştır.[9]

Malzeme ve teknikler

Yapıların biçimlenmesinde, yörenin birinci derecedeki tarihsel niteliği de göz önünde tutularak boyut ve malzeme özellikleri açısından olsun, kat kullanımları ve bu kullanımların cepheye yansıması açısından olsun var olan dokuya özgü niteliklere çok yakından bağlı kalan, süreklilikleri koparmayan, çağdaş ama yumuşak bir mimari dil benimsenmiştir.

1985-1986 yılları arasında Ayasofya ile Topkapı Sarayı’nın duvarları arasındaki bütün binalar yıkıldı ve yeni tasarımlara göre, göz tırmalayan çağdaş öğeler "düzeltilerek" ve evler arasındaki boşluklar aynı görünümlü yapılarla doldurularak yeniden yapıldı. Yeni yapılar, yasaya uygun tuğla dolgulu betonarme karkastır ve ahşap giydirilmiştir. 19. yüzyıl gezginlerinin anlattıklarından esinlenilerek pastel renklere boyanmıştır.

1985 yılına kadar oto tamirhanesi olarak kullanılan su sarnıcında 1985-1987 arasında yapılan çalışmalarla zaman içinde dolan 7 metre yüksekliğindeki toprak tabakası temizlenerek, asıl zemine inilmiş, duvar ve örtü sistemi pekiştirilmiştir. Bu çalışmalar sırasında yapının orijinal hali korunmuş, sadece kuzey duvarına bitişik bir şömine ilave edilmiştir. Sarnıç halen taverna olarak kullanılmaktadır.

Mobilya ve renkler

Evlerin içindeki odaların dekorasyonunda farklı farklı renkler kullanılmış, buradan yola çıkılarak sarı oda mavi oda gibi isimler verilmiştir. Dekorasyonu 19. yüzyıl İstanbul modasına göre yapılmıştır. Genellikle pastel renkli, kadife ve ipekten oluşmuş döşemelikler kullanılmıştır. Sarnıcın dekorasyonunda ise ortaçağ hissi vermesi için masif ahşap masalar ve sandalyelerle, demirden avize ve şamdanlar kullanılmıştır.

Proje Mimarları

  • Sarnıç: Mustafa Pehlivanoğlu
  • Kitaplık: Hüseyin Başçetinçelik ve Hatice Karakaya
  • 1.Pansiyon: Alpaslan Koyunlu
  • 2.Pansiyon: Han Tümertekin ve Reşit Soley
  • 3.Pansiyon: Ülkü Altınoluk
  • 4.Pansiyon ve Devamı: Mustafa Pehlivanoğlu
  • Taşeron Müteahhit: Muharrem Armağan

Yapıların bugünkü işlevi

1986 yılında yeni haliyle açılan sokak, 10 mimara projelendirilmiş olarak saray yönünden girişte, sağ kolda 9 binada, pansiyon tipi oteli, 1 kitaplığı ve lokanta haline getirilen sarnıcı içerir. Yokuşta sarnıçtan sonra yine sağda, bir personel evi ve ona bitişik, ancak dıştan kurumca onarılmış özel mülkiyete kalan eski bir ev vardır. İnişte sol kolda bir dönümlük arsada kısmi betonlamalarla "mail-i inhidam" hale gelmiş eskiden konak olan 4 katlı bir bina bulunmaktaydı.

Aynı arsada bir de Roma dönemi eseri olması gereken ve solda, içeride iki kolonun taşıdığı tonozlar içinde güzel bir taş oda ile sağdan bir merdivenle inilen derin bir mekân keşfedilmiştir. Burası iç diyaframlarla bölünmüş olduğu için bir sarnıç olması ihtimali de zayıftır. Derindeki mekân kurumca zemine sac tanklar konularak su deposu yapılmış, soldaki tipik ve güzel taş oda ise onarılarak "bar" haline getirilmiştir. "mail-i inhidam" ve betonlaşmış bina ise sökülerek ve bir üst katı projeye konuşmayarak eski fotoğraflarının belgelediği konak görüntüsü ile yenden inşa edilip 1994 yılında otel olarak açılmıştır. İnişte ve solda bu bahçeden sonra yer alan bir beton yapı, ahşap kaplanıp panjurlanarak çevreye uyumu sağlanmıştır. Ondan sonra inişte, solda, harap haldeki 3 ahşap yanı da durmaktadır.

Kaynakça

  1. Dünden Bugune İstanbul Ansiklopedisi – Cilt7 Sayfa 26 – Kültür Bakanlığı Ve Tarih Vakfının Ortak Yayını
  2. Ü.Altınoluk., "Soğukçeşme Sokağının Yeni İşlevi". Yayınlanmamış Bir Çalışma
  3. Zeynep Çelik-İstanbul-Bir Tema Olarak Kentsel Koruma-Sy.103-106
  4. Soğukçeşme Sokağı., Çelik Gülersoy., S.21
  5. Dünden Bugune İstanbul Ansiklopedisi. Cilt 7, S.26
  6. Sedad Hakkı Eldem, Türk Evleri Ansiklopedisi, C.II, S.28-29
  7. Ülkü Altınoluk., "Geleneksel Türk Evi Ve Yaşam", İlgi, 1989
  8. Safiye Özgüven., Tarih Kültür Varlıkları Eski Yapıların Korunması, Yeniden Kullanımı Ve Turızm Açısından Önemi Özgün Bir Örnek Olarak: Soğukçeşme Sokak Evleri Yüksek Lisans Tezi, S.74
  9. Nezih Eldem, Atilla Yücel, Melih Kamil, Sultanahmet Meydanı Çevresi ve Ayasofya Soğukçeşme Sokağı Koruma ve Geliştirme Projesi, Çevre Dergisi 1979/3, sf. 19

Diğer kaynaklar

  • Safiye Özgüven, "Tarih- Kültür Varlıkları Eski Yapıların Korunması, Yeniden Kullanımı ve Turizm Açısından Önemi, Özgün Bir Örnek: Soğukçeşme Sokağı ve Evleri" (Yüksek Lisans Tezi), 1994
  • Zeynep Çelik, Diane Favro, Richard İngersoll, "Şehirler ve Sokaklar", 2007
  • İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 7
  • Nezih Eldem, Atilla Yücel, Melih Kamil, "Sultanahmet Meydanı Çevresi ve Ayasofya Soğukçeşme Sokağı Koruma ve Geliştirme Projesi", 1979
  • Çelik Gülersoy, Soğukçeşme Sokağı, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayını, İstanbul, 2001
  • Çelik Gülersoy, Soğukçeşme Sokağı, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayını, İstanbul, 1989
  • Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayını- sayı 76/355, Soğukçeşme Sokağı, 1987
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.