Proust (Beckett deneme)
Samuel Beckett'in 1930 yılında yazdığı denemesi Proust, bir estetik ve epistemolojik manifestodur ve sözde konusundan çok Beckett'ın etkilendikleri ve kaygıları hakkındadır.
Tarihçe
Beckett Proust denemesini, Paris'te École Normale'de kaldığı sırada Thomas MacGreevy, Charles Prentice, ve Richard Aldington tarafından acele ile kurulmuş bir komisyona cevap vermek için 1930 yazında yazmıştır. Eylül sonunda Chatto ve Windus yayımevinden Charles Prentice'e elden teslim etmiştir. Kitap 1937'ye kadar 2.600 kopya satmış, geri kalan 400 tanesi 1941'e kadar satılamamıştır. Beckett, geçmişine baktığında bu kitabı "ucuz gösterişli felsefi jargonla" yazıldığını belirterek reddetmiştir.
Yorum
Deneme sözde konusunun adına "Bilemeyiz ve bilinemeyiz" diyerek yoğun ve üstü kapalı bir dil kullanan yazarının estetik ve epistemolojik manifestosu olarak hem o dönemde etkilendiklerine ( özellikle Schopenhauer ve Calderón ) saygınlığını göstermesine hem de Marcel Proust'un yazılarından yararlanarak gelecek için kaygılarını belirtmesine yardımcı olmuştur:
Hafızanın kanunları ünsiyetin daha genel kanunlarına tabidir. Ünsiyet bir fert ile onun içtimai muhiti arasında veya fert ile onun uzvi garabeti, fersiz bozulmazlığın teminatı, mevcudiyetinin şimşek nâkiliyle arasında bir tavizdir. Ünsiyet bir köpeği kusmuğuna zincirleyen bir safradır. Nefes almak bir ünsiyettir. Hayatta olmak bir ünsiyettir. Veya hayat bir sıra ünsiyettir çünkü fert, fertlerin sıralanmasıdır; âlem bir ferdin şuurunun tezahürü (Schopenhauer'in diyeceği gibi ferdin iradesinin afakileşmesi) olduğundan akit sürekli yenilenmelidir, güvenli hareket mektubu fiilîyatı göstermelidir. Âlem bir kerede yaratılmadı, her gün yaratılıyor. Ünsiyet, ferdi ve sayısız onunla alakalı nesneden mevcut olan sayısız husus arasında olan sayısız akit için kullanılan bir ıstılahtır. Ardı ardına gelen intibakı (hiçbir çare irtihalin getirdiği tadilatla kefen bezini kundak bezine çevirebilir mi) ayıran intikal süreleri ferdin hayatında tehlikeli mıntıkayı temsil eder, hayatta kalmanın sıkıntısı bir anlığına mevcudiyetin ızdırabı ile yer değiştirdiğinde istikrarsız, şüpheli, zahmetli, esrarengiz ve müsmir. (Bu noktada ve sıkıntıyla ve de yarım veya tam Gidecilerin canlarının sıkılmasını tatmin edecek şekilde, 'Tehlikenin keyfini sür' kelamını, vakumda kalan bu muzaffer hıçkırığı, ünsiyete nefiy olmuş gerçek egonun millî marşı olarak tefsir eden tüm kıyasoburlara kısa bir parantez açma ilhamı geldi.