Malatya Katliamı
Malatya Katliamı veya Malatya Olayları, 17 Nisan 1978'de Türkiye'nin Malatya ilinde meydana gelen Alevi karşıtı şiddet olayları ve cinayetler. Dönemin belediye başkanı Hamit Fendoğlu'nun öldürülmesi üzerine Sünni İslamcı grupların şehrin Alevi ve solcu bölgelerine girmeleri ve şiddet kullanmaları ile gelişmiş olaylarda 3'ü çocuk olmak üzere 8 kişi öldürülmüş, 20'si ağır olmak üzere 100 kişi yaralanmış ve yaklaşık 1000 iş yeri tahrip edilmiştir.[1]
Arka plan
1973 milletvekili genel seçimlerine göre Malatya'da Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Millî Selamet Partisi (MSP) en büyük partileri oluşturmaktaydı. İslamcı olarak tanımlanmış MSP Sünni ve sağcı kesimlerin desteğini alırken, CHP genellikle Alevi ve solcu gruplar tarafından desteklenmekteydi. Bu bağlamda kentte sağ ve sol ayrımı artmaya, Komünizmle Mücadele Dernekleri, Ülkü Ocakları, Akıncılar Derneği gibi sağ derneklerin yanı sıra sol örgütlenmeler de kurulmaya ve yaygınlaşmaya başlamıştır. 1977 Türkiye genel seçimlerinde de bu kutuplaşma gözlemlenmiş, bu seçimlerde MSP ile Milliyetçi Hareket Partisi önemli derecede oy artışı yaşamıştır.[2]
1968'den katliama geçen süre içerisinde Malatya'da Kemal Abbas Altunkaş’ın öldürülmesi olayı (1968), Hekimhan Olayı (1968), 2 Şubat Mitingi (1975), 15-16 Şubat Olayları (1975) ve Akçadağ Öğretmen Okulu Olayı (1975) gibi huzursuzluk ve şiddet olayları yaşanmıştır.[3]
Olaylar
Hamit Fendoğlu'nun öldürülmesi
Olaylar Hamido olarak da bilinen Hamit Fendoğlu'nun evine gönderilen paketteki bombanın patlaması ve kendisi, gelini ve 2 torunun bu patlamada ölmesi üzerine başlamıştır. Paketin 7 Nisan 1978'de Ankara'dan gönderildiği tespit edilmiştir. Aynı tarihte postaya verilmiş ve benzer yapıya sahip 3 tane daha bombalı paket, Fendoğlu'nun dışında Pazarcık, Kahramanmaraş CHP İlçe Başkanı Memiş Özdal’a, Adıyaman Emniyet Müdür Yardımcısı Abdülkadir Oltu’ya ve Adanalı iş insanı Ahmet Akalın'a gönderilmiştir.
Bombanın kim veya hangi kuruluş tarafından gönderildiği hakkında görüş birliği olmamakla birlikte, ilerleyen günlerde gazetelerin yayınladığı haberlere göre araştırmacılar bombaların ancak Ankara Nükleer Araştırma Merkezi'nde üretilebileceğini açıklamış ve bu kurumda arama yapılmıştır. Tesiste çalışan Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Muharrem Şemsek ve birkaç kişi gözaltına alınmış, Nükleer Araştırma Merkezi de bir süre için kapatılmıştır. Şemsek ve diğer tutuklular daha sonra serbest bırakılmıştır.[4] MHP'li yetkililer bombanın sağcı gruplar tarafından gönderildiği iddiasını yalanlamış ve bombanın komünist gruplar tarafından yollandığını iddia etmiştir.[5] Ortadoğu gazetesi suikastin "solcuların ve onlarla işbirliği halindeki bölücülerin eseri olduğuna dair" bir bant ele geçirdiklerini iddia etmiştir.[6]
Saldırılar ve tahrip olayları
Hamit Fendoğlu'nun öldürülmesinden kısa bir süre sonra, Fendoğlu'nun evinin önünde yaklaşık 100 kişilik bir grup birikmiştir. Hastaneye götürüldükten sonra hastane önünde toplanan yaklaşık 1000 kişilik bir grubun sloganlar atarak şehre yürüdüğü ve saldırı eylemlerinde bulunmaya başladığı rapor edilmiştir.[2]
Suikastten bir gün sonra, 18 Nisan 1978'de Fendoğlu'nun bağlı olduğu Bulgurlu/İzollu Aşireti'nden ve çevre köylerden on bini aşkın kişi şehre gelmiştir. Çoğunluğu genç bireylerden oluşan grup “Kahrolsun Komünizm, katil Ecevit, Müslüman Türkiye, Dan Dan Hamido’ya intikam” sloganları ile Alevi ve solcu kesimin yaşadığı mahallelerine doğru yürümüştür. Maskeli kişilerin de yer aldığı grup, CHP, TÖB-DER, TÜM-DER ve Tütüncüler Derneği gibi siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin merkez binalarıyla, Gayret, Görüş, Ekspres, Baydağı, Güneş Gazetelerinin matbaa ve idarehanelerini, tekel ve gazete bayilerini tahrip etmiş veya ateşe vermiştir. Solcu ve Alevilere ait önceden işaretlenmiş iş yerleri de tahrip edilmiştir.[2]
Aynı gün saldırganlar arasında bulunan İnönü Üniversitesi öğrencisi Tahir Kökçü, nereden geldiği belli olmayan bir kurşun nedeniyle öldürülmüştür. Malatya Cumhuriyet savcısı Necati Sezener ile Adıyaman‘dan gelen Jandarma Komando Birliği komutanı Yüzbaşı Arif Doğan saldırıya uğramış, her ikisi de bıçak ve kurşunla yaralanmıştır Devlet Hastanesi Başhekimi Yüksel Fenercioğlu da saldırganlar tarafından ateşli silahlar vasıtasıyla yaralanmıştır. Milliyet, belediye hoparlörlerinden “Din elden gidiyor, camilere bomba konuluyor” anonsları yapıldığını bildirmiştir. Takip eden zamanda saldırgan gruplar 14 ile 15 yaşlarındaki Naci Erguvanlı, Özcan Türksever ve Sait Hazar adlı lise öğrencilerini kafalarına ateş etmek suretiyle öldürmüştür.[2]
İlerleyen günlerde saldırılar Malatya'nın mahallelerine yayılmış ve pek çok kişi yaralanmıştır. Bu sırada şehrin ana su deposuna çok miktarda zehir atıldığı iddiası kısa süre içinde tüm kente yayılmıştır. Bunun üzerine Valilik, kent suyunun içilmemesini açıklamış ve tahlil sonuçların gelmesinin beklenmesini bildirmiştir. Bazı kişiler zehirlendikleri şüphesiyle hastanelere başvurmuştur. Doğu Özel Hastanesi'ne zehirlenme şikayetiyle 200’e yakın kişinin başvurduğu rapor edilmiştir. Buna karşın tahliller suda zehir olmadığını ortaya koymuştur.[2]
Saldırı ve tahrip olayları 17 Nisan akşamında 20 Nisan'a kadar sürmüş ve 3 gün sonra kontrol altına alınmıştır. Katliam esnasında büyük çoğunluğu solcu ve Alevilere ait olan 1000’e yakın iş yeri tahrip edilmiş ve yakılmıştır.[2]
Sonuç
Katliam sonucunda oluşan tahribat dolayısıyla katliamdan etkilenen kesimlerin Malatya'dan göç etmesi gözlemlenmiştir. İlerleyen yıllarda ekonomik açıdan iyi olan bireyler Mersin, Adana, İstanbul ve İzmir illerine göç etmişken, geri kalanlar köylerine dönmüştür. Göçler, Malatya'nın kültürel, etnik, dini ve siyasi yapısında önemli değişimler meydana gelmesine neden olmuştur.[3]
Tepkiler
Bülent Ecevit (Başbakan): “Malatya olayının rastlantı olmadığı, ülkede kutuplaşmayı körüklemek isteyen güçlerin, örgütlerin payının olduğu söylenmektedir. Muhalefet partileri Malatya’daki olaylara tam olarak temas etmemişlerdir, çünkü taraf tutmaktadırlar... Barışa razı olmayanlar vardır...”[7]
Yaşar Okuyan (MHP Genel Başkan Yardımcısı): “Komünist alçaklar tarafından hunharca öldürülen Malatya Belediye Başkanı, değerli dava insanı merhum Fendoğlu’nun gerçek katillerini CHP iktidarı himayesine almaktadır. Ve milliyetçilere iftira savurmaktadır...” [5]
Süleyman Demirel (AP Genel Başkanı): “Hadiselerin altında komünizm, yıkıcılık ve bölücülüğün bulunduğunu henüz hükümet hiç dillerine almıyor. Türkiye’yi rahatsız eden gerçek sebep budur... Bu olayların gerçek sebebini anlamaktan aciz bulunan hükümetin gaflet uykusundan uyanması için daha kaç vatandaşımız can verecektir? Bu hükümet gaflet uykusundadır...[8]
Alpaslan Türkeş (MHP Genel Başkanı): “Ecevit ve İçişleri Bakanını, bizim hakkımızda ima yolu ile de olsa öne sürdükleri iddialarını ispata davet ediyorum. Bu iddialarını ispat edemedikleri takdirde dünyanın en alçak ve en şerefsiz insanları olacaklardır...”[9]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Kaleli, Lütfe (2017). Geçmişten Günümüze Dinsel Katliamlar: Geçmişten Günümüze Dinsel Katliamlar. Berfin Basın Yayın ve Tic. Ltd. Şti. ISBN 978-605-4399-55-0. 25 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Haziran 2020.
- "Malatya Katliamı". psakd.org. 18 Eylül 2010. 18 Eylül 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Haziran 2020.
- "Türkiye'de ayrımcılık raporu" (PDF). Mazlumder. s. 319. 30 Ağustos 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- Cumhuriyet, Tercüman, Son Havadis, Hürriyet ve Milliyet'in 19 ile 20 Nisan 1978 tarihli yayımları
- Tercüman, 21.04.1978
- Ortadoğu Gazetesi, 23 Nisan 1978
- Hürriyet, 19. 04. 1978
- Tercüman, 20.04.1978
- Son Havadis, 21.04.1978
Dış bağlantılar
- Pir Sultan Abdal Kültür Derneği'nın yayınlamış olduğu çalışma