Büyülü gerçekçilik

Büyülü gerçekçilik, normal ya da gerçekçi kabul edilen sanat akımlarında olmaması gereken sihirli ve mantık dışı öğeleri içeren sanat akımı.

Edebiyatta

Büyülü gerçekçilik bir tür edebi gerçekçiliktir ve gerçekçilikte akılla çözümleyemediğimiz, büyülü olarak adlandırıp geçiştirdiğimiz olayları kapsayacak biçimde kurgusal gerçekliği genişleten bir gerçekçiliktir.[1]

Terim, ilk önce Alman sanat eleştirmeni Franz Roh tarafından değiştirilmiştir. Roh, gerçekliği gösteren bir tabloyu tanımlamak için bu terimi kullanmış olsa da, Novalis mahlasını kullanan erken dönem Alman romantik şair ve düşünür Georg Philipp Friedrich von Hardenberg, Roh’dan çok daha önce, on sekizinci yüzyılın sonlarında, büyülü gerçekçi kişiden söz eder.[1] Roh’nun resim sanatı için kullandığı Magischer Realismus kavramının, İtalyancadaki karşılığı Realismo Magico’yu ilk defa hem sanat hem de edebiyat için kullanan kişi İtalyan eleştirmen, şair, oyun, roman ve öykü yazarı Massimo Bontempelli’dir.[1] Daha sonraları ise Bontempelli'nin yakın bir arkadaşı olan Arturo Uslar Pietri büyülü gerçekçilik kavramını ilk kez Latin Amerika edebiyatı için kullanarak birçok Latin Amerikalı yazarların eserlerini büyülü gerçekçi olarak sınıflandırmıştır.[1]

Kübalı yazar Alejo Carpentier Bu Dünyanın Krallığı (El Reino de Este Mundo, 1949) isimli romanın önsözünde Latin Amerika’ya özgü olduğunu iddia ettiği bir gerçekliği olağanüstü Amerika gerçekliği (lo real maravilloso americano) diye tanımlar. Ona göre tuhaf olanın sıradan olduğunu söylediği kıtaya özgü bu gerçekliği de ancak Latin Amerikalı yazarlar aktarabilirdi. Carpentier’in bu görüşleri büyülü gerçekçiliğin politik yorumlamalarında ve Latin Amerika’ya özgü bir tarz olarak algılanmasında etkili olmuştur. Bu algı, 1960'lı-70'li yıllarda Gabriel Garcia Marquez gibi yazarlarla Latin Amerika edebiyatının uluslararası başarı kazanması sonrasında daha da pekişmiştir. Ancak Büyülü gerçekçilik Latin Amerika’ya özgü bir edebi tarz değildir. Latin Amerika edebiyatıyla ilişkilendirilmesi ve dolayısıyla bu edebiyatta yaşanan patlamanın kendisine kazandırdığı ivme sayesinde büyülü gerçekçilik özellikle postkolonyal durum ile ilgili hassasiyetlerini dile getirmek isteyen yazarların da sıkça yararlandığı bir edebi tarz olmuştur.

Günümüzde ise büyülü gerçekçilik kimliği ne olursa olsun her coğrafyadan hem postkolonyal hem de Batılı yazarların kullandığı uluslarararsı edebi bir tarz haline gelmiştir. Nitekim Salman Rushdi, Gabriel Garcia Marquez, Ben Okri, Isabel Allende gibi postkolonyal yazarlardan başka Günther Grass, Jeanette Winterson, Angela Carter, Robert Nye, Marina Warner, hatta Latife Tekin ve Nazlı Eray gibi batılı ya da kolonyal geçmişe sahip olmayan ülkelerin yazarlarının da büyülü gerçekçi bir tarzda yazmaları bu durumu yansıtmaktadır.[1]

Özellikleri

  • Büyülü gerçekçilik, fantastik unsurlara bolca yer veren postmodern edebiyat kuramında merkez teşkil edecek akımlardandır. Köken itibarıyla, Latin Amerika’da doğmuş ve en önemli örnekleri Latin Amerikalı yazarlar tarafından verilmiştir. Dünya ölçülerinde incelendiğinde, üçüncü dünya ülkelerinin, Batı kapitalizmi, eğitimi ve teknolojisi ile karşılaşması sonucunda, bu ülkelerde edebiyat alanında büyülü gerçekçilik akımı görülmeye başlamıştır. Sömürgecilik sonrası söylemle ilişkilendirildiğinde, fantezi ve gerçek olmak üzere iki farklı özelliği birleştirmesinden dolayı melezlik (hybridity) ve ‘öteki’ kavramlarına değinilmesi eserin önemli özelliklerini teşkil eder. Üçüncü dünya ülkelerindeki insanın bireysel, toplumsal, ekonomik sorunlarını işlemek için kullanılan, dolayısıyla politik kaygı taşıyan bir akım olmuştur.
  • Büyülü gerçekçilik, gerçek ve fantastik, alışılmış ve alışılmamış olanı bir arada kullanır. Fantastik veya alışılmamış olan, eserde büyülü bir hale dönüşür. Dolayısıyla, büyülü gerçekçilik, gerçek ve fantastiğin mükemmel oranda bileşimi olarak algılanmalıdır. Büyülü gerçekçi bir eser, doğal olan ile doğaüstü olanı okuyucuyu şaşırtmadan kaynaştırmalıdır.
  • Büyülü gerçekçi bir eserde doğaüstü, perilerle, cinlerle, hayaletlerle dolu masalların, destanların, efsanelerin ve halk hikâyelerinin yararlanılması sonucu mitsel bir geleneğin yansıması olarak ortaya çıkar. Bu mitsel yansımalar eserin fantastik kısmını oluşturur. Yani, esere doğaüstü unsuru katabilmek için yerel folklordan yararlanılır. Geleneksel sözlü edebiyatın kullandığı anlatım teknikleri kullanılabilir.
  • Büyülü gerçekçi bir eserde anlatıcı, okuyucunun tuhaf olandaki mantıksızlığı fark etmemesini sağlamak amacıyla, hiçbir açıklamada bulunmadan, bir uzaklık duygusu yaratarak olayları okuyucuya aktarır. Anlatıcının ketumluğu sayesinde uzaklık ve uzaklaşma duyguları yaratılırken, olaylar ve bu olayların akışı ön plana çıkmaktadır. Büyülü gerçekçilikte sıkça kullanılan ironi de anlatıcının yaratmış olduğu büyülü dünyadan kendisini uzak tutmasını sağlar.
  • Anlatıcının ketumluğu ve ironinin kullanılması, eserde karakterlerin sunumunu, yer ve zaman algılarını etkilemektedir. Büyülü gerçekçilikte karakterler daha çok gerçekleştirdikleri eylemlerle tanıtılmakta, karakterlerin ruhsal, psikolojik ve ahlaki özellikleri açıklanmamaktadır. Yer ve zaman, eserde belirsiz kalır. Mitsel mekânlar kullanılır. Düz çizgisel bir zaman algısı yoktur, daha çok çevrimsel zaman algısı hâkimdir. Bazen semboller ve çağrışımlar, bazen de halk hikâyeleri, masallar, efsaneler, destanlar ve düşler yardımıyla geçmiş, şimdi ve gelecek iç içe geçer. Üslup açısından bakıldığında büyülü gerçekçilik, benzetme, mecaz, mübalağa, tekrarlar, sembolizm, ironi ve paradoks gibi pek çok söz sanatını kullanmaktadır.[2]

Önemli öncüleri ve eserleri

Büyülü gerçekçilik akımının edebiyatta önde gelen yazarlarından bazıları ve ünlü eserleri şöyle sıralanabilir:

Kaynakça

  1. Arargüç, M. Fikret. Büyülü Gerçekçilik ve Louis de Berniéres'nin Latin Amerika Üçlemesi, Çizgi kitabevi, Konya, 2016. https://www.academia.edu/31904213/B%C3%BCy%C3%BCl%C3%BC_Ger%C3%A7ek%C3%A7ilik_ve_Louis_de_Bernierenin_Latin_Amerika_%C3%9C%C3%A7lemesi 10 Nisan 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  2. BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK: LATİFE TEKİN’İN SEVGİLİ ARSIZ ÖLÜM VE ANGELA CARTER’IN BÜYÜLÜ OYUNCAKÇI DÜKKÂNI İSİMLİ ESERLERİNİN KARŞILAŞTIRMASI Derya EMİR1 Hatice Elif DİLER2
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.