Askerî lojistik

Askerî lojistik, silahlı kuvvetlerin harekât, tedarik ve bakımının planlanması ve yürütülmesi bilim dalıdır. Askerî teçhizat tasarımı, geliştirilmesi, temin edilmesi, depolanması, dağıtımı, bakım ve onarımı, tahliyesi ve bertaraf edilmesi; askerî personellerin ulaşımı; tesislerin temin edilmesi ya da inşası, bakım ve onarımı, işletilmesi ve bertaraf edilmesi; hizmetlerin temin edilmesi veya donanımı; sağlık ve tıbbi hizmet desteği sağlamak gibi görevlerle ilgilenir.

Lojistik, en genel haliyle hayatımızın önemli bir parçasıdır. Lojistikten en az biçimde de olsa yararlanmayan bir faaliyet neredeyse yoktur. Lojistiğin temel fonksiyonlarından biri eksik ya da ihtiyaç duyulan malların ikame edilmesi olduğundan mal tüketiminin olduğu her yer ve zamanda lojistiğe rastlanır. Savaş, oldukça karmaşık bir süreç olarak nitelendirilir ve lojistikle tarih boyunca iç içe olmuştur. Askerî lojistik geniş kapsamlı bir konu olduğundan farklı zamanlarda, farklı araştırmacılar tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır. Jerome G. Peppers, lojistiği silahlı kuvvetlerin askeri-savunma kabiliyetlerini yaratan ve sürdüren özel bir sistem olarak tanımlamıştır.[1] "Yaratmak" ve "sürdürmek" gibi anahtar kelimeler lojistiğin bir süreç olduğunu anlatır; kesintiye uğramaması gereken bir faaliyettir. Lojistik faaliyetlerindeki her bir kesinti veya ihmal silahlı kuvvetlerin kabiliyetlerini etkiler. J.H. Skinner'e göre lojistik, silahlı kuvvetleri desteklemek amacıyla yapılan planlama, hazırlık ve malzeme tedarikini içeren büyük bir örgütsel vazifedir.[2] Bu vazife silahlı kuvvetlerin yaşamlarını, barış zamanındaki talim ve eğitimlerini, seferberliklerini, kriz zamanı konuşlandırma ve savaş ilerlemesini, savaş durumunda muharebe kabiliyetlerini ve barışın korunmasındaki sürdürülebilir operasyonlarını etkiler. Ayrıca askerî lojistik, devletin ekonomik kaynakları ve askerî-savunma tali sistemleri arasında, stratejik ve operasyonel amaçların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç duyulan bütün ölçümlerin planlanıp uygulandığı bir köprü olarak da tanımlanabilir. Lojistik sanatı, stratejik, operasyonel ve taktiksel planların savaş alanındaki mevcut durumla entegre edilmesinde yatmaktadır.

Bir devletin ekonomik altyapısı, silahlı kuvvetlerin niteliğini ve niceliğini belirleyen önemli bir faktördür. Aynı şekilde, lojistik kabiliyet de savaşta konuşlandırılabilecek kuvvet sayısını belirler. Bu anlamda ekonomik-lojistik faktörler stratejinin sınırlarını belirler. Lojistiğin etkileri özgün stratejik planlara ve spesifik operasyonlara göre değişiklik gösterebilir.

Tarihçe

"Lojistik" kelimesi Yunanca "hesaplamada yetenekli" anlamına gelen "logistikos" kelimesinden türemiştir. Kelime idari anlamda ilk defa Roma İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu zamanlarında "Logista" adında askerî bir yetkili ile kullanılmıştır. O zamanlarda bu kelime, sayısal hesaplamalarla ilgili bir beceri anlamına geliyordu.

Tarihin ilk zamanlarında orduların tedariki yağmacılık ve toplayıcılıkla sağlanıyordu. Özellikle yiyecek ve hayvan yemleri için oldukça etkili bir yöntemdi, ancak bir bölgede uzun zaman boyunca kalmak kaynakları tüketiyordu ve orduları hareket etmeye ya da farklı bir yöntemle tedariklerini sağlamaya zorluyordu. Kullanılan ikinci bir yöntem ise, ordunun ihtiyaç duyduğu veya duyabileceği malzemeleri gemiler, yük hayvanları ve vagonlar aracılığıyla ya da sırtlarında taşıyarak yanlarında getirmeleriydi. Bu yöntem ordunun bir süre kendi kendine yeterli olmasını sağlıyordu. 19. yüzyıla kadar askerler seferde ihtiyaç duyacağı mühimmatın çoğunu yanında taşıyabiliyordu. Ancak, bu yöntem uzun yük trenlerine sebep oluyordu ve ordunun ilerleyişini yavaşlatıyordu. Hızlı ateş edebilen silahların icadıyla da bir ordunun kendi tedarikini sağlaması oldukça zorlaştı. Sanayi Devrimi ile yeni teknolojik, idari, teknik gelişmeler; malzemelerin, orduların arka tarafında korunup cepheye doğru taşındığı üçüncü bir yöntemin kullanılmasına olanak sağladı. Bu durum 20. yüzyılda "lojistik devrimi" başlattı ve modern orduları bu yeni sisteme muhtaç hale getirerek kabiliyetlerini oldukça yükseltti.[3][4]

5. yüzyıl - 15. yüzyıl arası

Orta Çağ boyunca askerler, yağmacılık, toplayıcılık veya satın almalarla kendi ikmallerini sağlıyordu. Genelde askerî komutanlar birliklerine yiyecek ve malzeme desteğini sağlıyordu; ancak askerlerin maaşları karşılığında veriliyordu veya askerlerin kendi maaşlarıyla ödeme yapması gerekiyordu.[5]

1294 yılında, John Balliol, İngiliz kralı I. Edward'ın Fransa'yı işgal etmesini desteklemeyeceğini bildirmesi üzerine I. Edward, Galler ve İskoçya'daki yetkililerin, tüccarlardan Taç'ın hakları[6] altında sıradan piyasa fiyatlarının altına sabitlenmiş yiyecek, at ve yük arabası satın aldıkları bir sistem kurdu. Toplanan mallar emrindeki zorunlu askerler tarafından satın alınabilecek güney İskoçya ve İskoçya sınırındaki askerî depolara taşınacaktı. Bu durum 1296'da 1. İskoç Bağımsızlık Savaşı boyunca devam etti, ancak sistem yeterince rağbet görmemişti ve I. Edward'ın 1307'de ölümünden sonra pek kullanılmadı.[5]

İngiltere II. Edward'ın tahta geçmesiyle başlayan ve III. Edward'ın ölümüyle sonlanan; tüccarların, askerlerin satın alması için malzemeleriyle ordularla buluşması istenen bir sistem kullandı. Ancak bu sistemde de tüccarlar, askerlerin malzemelerini almak zorunda olduklarını bildikleri için bunu bir kâr fırsatı olarak gördüler ve fiyatları normalden çok daha yukarı çektiler.[5]

1337 yılında III. Edward, Fransa'ya karşı Yüz Yıl Savaşı'na girdiğinde, İngilizler lojistik ihtiyaçlarını karşılamak için yağmacılık ve toplayıcılık uygulamasına geri döndü. Bu uygulama savaş boyunca sürdü, ve III. Edward'ın devrinden IV. Henry'nin hükmüne kadar devam etti.[5]

16. yüzyıl

16. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa orduları sayı olarak oldukça artmışlardı. 100.000'e yakın veya daha fazla askerden oluşan ordular vardı. Bu artış yalnızca ordudaki askerlerden değil, ordunun gerisinden gelen siviller ve yük trenlerinde de olmuştu. Sivillerin sayısı ordunun yarısından, bir buçuk katına kadar çıkarken; yük trenleri her 15 asker için 1 vagondan oluşuyordu.[7] Ancak büyük çoğunluğu paralı askerlerden oluşan bu devasa ordulara devlet ikmal sağlamıyordu, askerler ve komutanlar kendi ihtiyaçlarını kendilerini karşılamak zorundaydı. Eğer askerler kalıcı olarak bir kasabada ya da şehirde konuşlanmışsa, ya da iyi kurulmuş askerî rotalardan gidiyorlarsa, malzemeler yerel yetkililerin gözetimi altında kolayca temin edilebiliyordu. Bazı durumlarda da ordulara tedarik sağlayan tüccarlar, orduların peşlerine takılıyordu ve onlara tedarik sağlıyordu fakat stokları oldukça azdı ve fahiş fiyat uygulaması yapıyorlardı. Ya da bir komisyoncu tutulup önden gönderilerek, gerekirse konaklama dahil orduların tedariki için bütün ayarlamaları yapıyordu.[7]

Bir düşman bölgesinde görev yapan ordular, kırsal bölgeleri malzeme için yağmalamak zorunda kalıyordu. Bu yöntem savaşın masraflarını düşmana ödettiren geleneksel bir yöntemdi. Fakat, orduların sayısındaki artış nedeniyle yağmacılığa bağlı kalmak büyük bir sorun teşkil ediyordu, çünkü bir ordunun nerede savaşacağı veya nereye hareket edeceği kararları stratejik görevlere göre değil, bir bölgenin ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli olup olmadığına bakılarak veriliyordu. Kuşatmalarda, hem bir konumu kuşatan ordu hem de yardımına gelen ordular da oldukça etkilendi. Bir komutanın düzenli olarak ikmal sağlamaması halinde, kırsal kesimleri harap edilmiş bir kale ya da şehrin dayanması mümkün değildir.[7]

Aksine, bu zamanın ordularının hareket halindeyken, orduya yeni askerler toplamak dışında, iletişim ağını korumak gibi bir ihtiyaçları neredeyse yoktu. Teoride, bu durum ordulara hareket özgürlüğü verirken, yağmalama ihtiyacı tedarikli ve amacına yönelik ilerlemeyi engelliyordu. Çoğu ordu, ihtiyacı olan malzemeleri gemiler aracılığıyla daha kolay taşıdığı için su kenarındaki yollarla kısıtlanmıştı. Özellikle top gibi, o dönemde taşınması için yüzlerce at gerektiren ve ordunun yarı hızında ilerleyen bir araç için bu yöntemin kullanılması gerekiyordu.[7]

17. yüzyıl

17. yüzyılda geçen yüzyıldaki sorunların giderilmesi adına dönemin Savaş Bakanı Michel Le Tellier, bir dizi askerî reformlar gerçekleştirdi. Askerlerin maaşlarını daha düzenli almasını, özel müteahhitlerin yolsuzlukları ve verimsizlikleriyle mücadele edilmesinin yanında, Le Tellier belirli bir sefer için gerekli olan malzemelerin miktarını hesaplamak için yeni bir formül geliştirdi, ticari tedarikçiler için standartlaştırılmış anlaşmalar oluşturdu, görevleri seferdeki ordulara ikmal sağlamak için yanlarında birkaç günlük malzeme taşıyarak ordulara eşlik etmek olan, ordu uzmanları tarafından işletilen kalıcı araç parkları inşa etti. Bu ayarlamalarla birlikte konvoylarla beraber daha düzenli bir tedarik akışı sağlayacak askerî depo miktarı da arttı. Bu zamanlarda konvoylar ve askerî depolar yeni bir şey değildi, ancak ordu sayılarındaki artıştan önce onları kullanmak için pek bir sebep yoktu.[7]

Bu değişikliklere rağmen Fransız ordusu, hala hareket halindeyken ihtiyaçlarını karşılamak için yağmacılığa büyük gereksinim duyuyordu. Bazı özel seferler için askerî depolar inşa edildi ve artık malzemeler hem parasal kazanç hem de vergi yükünü hafifletmek adına satıldı. Konvoy oluşturmak için kullanılan araçlar yerel stoklardan ya da ticari çıkarlardan sağlanıyordu. Bu dönemdeki savaşlar, müstahkem şehirlere odaklanması, cephelerin kurulamaması veya geniş alanlar üzerinde istikrarlı bir kontrol uygulanamadığı için, bu konvoyların eskortluk yapılması için genellikle kendi ordularına ihtiyacı vardı. Bu reformlar en önemli faydalarından biri de kuşatma sırasında bir orduya ikmal sağlanmasıydı. Bu sonuç, Dunkirk Kuşatması dahil, Fransız ordusunun 1658'deki başarılı seferinde, hiçbir şekilde tedarik sorunu oluşmasından dolayı bir kuşatmayı sona erdirmek zorunda kalmadığı zaman ortaya çıktı.[7]

Le Tellier'ın oğlu Louvois babasının pozisyonuna geçtikten sonra babasının yaptığı reformları devam ettirdi. Bunlardan en önemlisi askerlerin günlük besinlerini karşılamaktı; 2 kilo ekmek ya da bazen 1 adet peksimet oluyordu. Bu yiyecek payları et ya da fasulye gibi protein kaynaklarının var olduğu düşünülerek veriliyordu; askerler bu tür ihtiyaçlarını hala kendi ceplerinden karşılamak zorundaydı ama fiyatlar genellikle piyasanın altındaydı ya da devletin harcaması olarak ücretsiz veriliyordu. Ayrıca, başlarında dolu olduklarından emin olmak için yerel valiler atandığı kalıcı bir askerî depo sistemi kurdu. Bu depolardan bazıları kuşatma altındaki kalelere ve şehirlere aylarca yetecek malzeme tedariki yapıyordu, geri kalanlar da görevdeki Fransız ordularına tedarik sağlamakla ilgileniyordu.[7]

Bu reformlarla Avrupa'daki en iyi lojistik sisteminin faydalarını gören Fransa ordusunun, kabiliyetlerinde hala kısıtlamalar mevcuttu. Ordu ihtiyaçlarının yalnızca bir kısmı depolar tarafından karşılanabiliyordu ve geri kalanlar için yağmacılık yapılmak zorunda kalınıyordu. Özellikle bozulabilir mallar veya yem gibi depolaması ve taşıması oldukça zor olan eşyalar için yağmacılık gerekli bir yöntemdi. Malların idaresi ve nakliyesi yetersiz kaldı, özel müteahhitlerin yoksunluğuna konu oldu. Bu sistemin temel amacı, kuşatma yapan bir ordunun tedarikini sağlamaktı ve başarılı oldu da, ancak orduların hareket özgürlükleri hala kısıtlıydı.[7]

18. yüzyıl

Amerikan Bağımsızlık Savaşında Amerikalılar, İngilizlerin yerel satın almalarını engellediğinden, bütün malzemelerin Atlantik'i geçmesi gerekiyordu ve İngilizler ciddi şekilde kısıtlanmıştı. İngilizler savaştan sonra, altyapı inşa ederek ve imparatorluk yönetmenin de verdiği tecrübeyle bir çözüm bulmuştu. Kumanya sağlama ve Ulaştırma Kurulları üstlenene kadar, Londra, askerî yiyecek ve ulaştırma desteği yönetiminin yeniden organize edilmesiyle sorumluydu. Bu kurullar sorumluluğu aldıktan sonra 1793-94 yıllarında bu organizasyonu tamamlamıştı. Bu altyapı, Avustralya, Nova Scotia, Sierra Leone gibi uzak yerlerdeki garnizonların tedariklerini sistematik hale getirmelerinden kazandıkları deneyimin üzerine inşa edilmişti. Bu yeni altyapı, İngiltere'nin Fransız Devrim Savaşları sırasında Kıta'ya büyük seferler başlatmasına ve küresel bir koloni garnizonları ağı geliştirmesine olanak sağladı.[8]

19. yüzyıl

Napolyon Savaşları'ndan önce askerî tedarik özel şirketlerle olan sözleşmeler, yağmacılık ve devletin malın bedelini ödeyerek el koymasıyla sağlanıyordu. Napolyon Bonapart, lojistik operasyonlarını Fransız stratejisinin büyük bir parçası haline getirdi.[9] 1805'de Ulm Seferi sırasında, 200,000 kişilik Fransız ordusunun malzeme için kırsal kesimleri yağmalamaya ihtiyacı yoktu çünkü Alman müttefikleri tarafından bu malzemeler sağlanıyordu.[9] Fransa müttefiki Bavyera elektörlüğü, Augsburg şehrini dev bir ikmal merkezine dönüştürdü, bu sayede Fransız ordusu yiyecek, ayakkabı ve cephane konusunda hiç sıkıntı çekmedi ve Ulm zaferinden sonra hızlıca Avusturya'yı işgal etti.[9] Napolyon hiçbir şeyi şansa bırakmamıştı; ordusunun geçeceği güzergahlarda Bavyeralılardan belirtilen miktarlarda yiyecek hazırlamasını istedi.[9] Fransız talepleri Alman prenslikleri için aşırı gelmeye başladığında makbuzlarla malzemelerin satın alındığı bir sistem kullanmaya başladı.[9] Fransız müttefikleriyle yapılan anlaşmalar, Fransız ordusunun birkaç gün içinde büyük miktarlarda malzeme edinmesini sağladı. Napolyon, Passau'ya büyük bir tedarik deposu inşa etti ve Tuna nehrinden Viyana'ya mavnalar yardımıyla malzeme taşıdı. Austerlitz Muharebesi dolayısıyla orduyu hazır ve ikmal edilmiş olarak tutmak istiyordu.[9] 1807'de Napolyon, tamamen ordunun ikmali ve malzemelerin taşınmasıyla ilgilenen ilk askerî kervanı kurdu.

Fransız sistemi, İspanya ile olan Yarımada Savaşı'nda ikmal yollarını hedef alan gerilla savaşı karşısında zayıf kalmıştı. Kuşatılmış bir Barselona'ya ikmal yapmak zorunda kaldığından bölgeyi kontrolü altına alması imkânsız hale gelmişti ve Katalonya'yı Fransa İmparatorluğu'na katma planları suya düşmüştü.[10]

Askerî lojistiğin ilk teorik analizini İsveçli yazar Antonie-Henri Jomini yapmıştır. Napolyon Savaşları'nı çalışmış olan Jomini, 1838'de strateji, taktik ve lojistik üçlüsüyle bir teori öne sürmüştür.

Kaynakça

  1. Peppers, Jerome (1988). History of United States Military Logistics 1935-1985. s. 6. ISBN 9780945488002.
  2. Dupuy, Trevor N. (1993). International Military & Defense Encyclopedia. New York. ss. 2061-69. ISBN 0028810619.
  3. Kress, Moshe (2016). Operational Logistics. Springer International Publishing. ss. 10-11. ISBN 978-3-319-22674-3.
  4. Özlü bir küresel tarih için bkz. Hess, Earl J. (2017). Civil War Logistics: A study of military transportation.
  5. Abels, Richard. "War in the Middle Ages: Medieval Logistics - English Experience". United States Naval Academy. 13 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ekim 2017.
  6. 11. yüzyılın sonlarından 14. yüzyıla kadar İngiliz Taçı'nın, askerî veya hanedanlık amaçları için halktan ve piyasadan mal toplayabilme yetkisi vardı. Ancak bu yetki, malları toplayıp kâr amacıyla satarak yolsuzluk yapan yetkililer tarafından sıkça kullanılmaya başlayınca 1362 yılında parlamento tarafından yapılan baskılar sonucu kullanımdan kaldırıldı. Ancak ileri tarihlerde bu sistemin kullanımı yeniden gündeme gelmeye başladı. Parlamento bu sistemin geçmişte ülkeye zarar verdiğinden ötürü 1660 yılında çıkardığı kullanım haklarının kaldırılması kanunuyla, bu sistemi kaldırdı.
  7. Creveld, Martin van (1977). Supplying War: Logistics from Wallenstein to Patton. Cambridge: Cambridge University Press. ISBN 0-521-21730-X.
  8. Morriss, Roger. "Colonization, Conquest and the Supply of Food and Transport: The Reorganization of Logistics Management, 1780-1795," War in History, (Haziran 2007), 14#3 ss. 310-24,
  9. Schneid, Frederick C. (2005). Napoleon's Conquest of Europe: The War of the Third Coalition (İngilizce). Praeger. ISBN 0-275-98096-0.
  10. Morgan, John. "War Feeding War? The Impact of Logistics on the Napoleonic Occupation of Catalonia", Journal of Military History, Ocak 2009, 73#1 ss. 83-116
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.