Pharsalia

Pharsalia ya da bir diğer adıyla Bellum Civile, Romalı şair Marcus Annaeus Lucanus'un başyapıtı olarak kabul edilen şiir. Bellum Civile adı eski çağdaki biyografilerden ve el yazmalarından elde edilmişken Lucanus ise yapıtından dokuzuncu kitabın 985. dizesinde Pharsalia diye söz etmektedir.

Pharsalia
Kitabın Orta Çağ'da matbaa teknolojisiyle yapılan baskılarından biri.
Diğer ad(lar) Bellum Civile
Tür Şiir
Tarih 59-65
Dil(ler) Latince
Yazar Marcus Annaeus Lucanus
Adanan Neron
Konu(lar) Pharsalus Muharebesi

Jül Sezar ile Gnaeus Pompeius Magnus arasındaki iç savaşta kazanan tarafı belirleyen savaşın yapıldığı yer olan Pharsalus'tan yola çıkarak adını alan yapıt on kitaptan oluşup toplamda 8.060 altılı dize içermektedir. Yazarın ölümü yüzünden tamamlanamayan şiir yaklaşık olarak 59 ile 65 yılları arasında ortaya çıkmıştır.

İçeriği

Birinci kitap

Konu açıklandıktan, Neron'a adandıktan, savaşın çıkış nedenleri sıralandıktan ve Gnaeus Pompeius Magnus ile Jül Sezar'ın portreleri çizildikten sonra Rubicon'un nasıl geçildiği anlatılır. Ardından askerî güçlerin kataloğu, Pompeius ve Roma halkının paniğe kapılması gelir. Son olarak da mucizeler ve kehanetler anlatılmıştır.

İkinci kitap

Romalılar Gaius Marius ile Lucius Cornelius Sulla arasındaki iç savaşı anımsadıklarında yakınırlar ve Sezar ile Pompeius arasındaki savaşın çok daha korkunç olacağını anlarlar. Marcus Junius Brutus ve Marcus Porcius Cato geceleyin bir tartışmaya tutuşarak galip gelen kişinin kesin egemenliği ile sonuçlanacak bir savaştan uzak durmanın doğru olup olmadığını ya da Pompeius'u etkilemek amacıyla onun yanına geçmenin uygun olup olmadığını birbirlerine sorarlar. Cato, Brutus'u ikinci seçenek için ikna eder. Sezar'ın lejyonlarının baskısı altında Pompeius İtalya'dan kaçar.

Üçüncü kitap

Pompeius yolda Sezar'ın kızı olan eski karısı Julia'nın hayalini rüyasında görür, Julia onu korkunç kehanetlerle tehdit etmektedir. Sezar Roma'ya girer ve devlet hazinesine el koyar. Pompeius büyük ölçüde doğudaki müttefiklerini toplar. Lucanus bunlar hakkında, Ilias'taki gemilerin kataloğuna benzeyen geniş bir liste verir. Savaşın yeri Sezar'ın kuşattığı Marsilia'ya doğru kayar. Marsilia halkı ile Sezar'ın ordusu arasında bir deniz savaşı çıkar.

Dördüncü kitap

Bu kitap Sezar'ın Hispania'daki eylemlerini, Pompeius'un kahramanlığını, küçük bir grubun başında pek çok düşmanın saldırısını uzak tutan Vulteius'u ve Sezar'ın Numidia güçleri tarafından yenilgiye uğratılan genç yandaşı Gaius Scribonius Curio'nun Afrika'da ölmesini anlatır.

John Hamilton Mortimer'in fırçasından altıncı kitapta Sextus Pompeius'un danıştığı kâhin Erihtho.
Beşinci kitap

Senato, Roma'dan uzakta Epirus'ta toplanır. Pompeius yanlısı Appius Claudius Caecus, Delphoi'daki kehanete danışmaya gider ancak yanıt belirsizdir. Sezar çıkan bir ayaklanmayı bastırdıktan sonra güçlerini Epirus'a geçirir. Ordunun geri kalan kesimiyle onu yavaş yavaş izleyen Marcus Antonius'un gecikmesi canını sıkınca kılık değiştirerek küçük bir kayıkla geçip ona katılmaya çalışır ama sert bir fırtına onu karaya gerisin geri sürükler. Pompeius karısı Cornelia Metella'yı Lesbos adasında bırakır ve her ikisi de ayrılmak zorunda kalmalarına üzülür.

Altıncı kitap

Pompeius ordusuyla birlikte Dyrrhachium'da sıkıştırılıp kuşatılmıştır. Sezar yanlısı Marcus Cassius Scaeva kahramanca işler başarır. Pompeius'un ve Sezar'ın orduları sonuç belirleyici savaşın yapılacağı Thessalia'ya ulaşırlar. Pompeius'un oğullarından Sextus Pompeius kâhin Erihtho'ya danışmaya gider.Kadın ölülerle haberleşerek fala bakma sahnesi sunar, büyü sanatını kullanarak savaşta ölmüş bir askeri yaşama döndürür. Bu asker Sextus'a onu, ailesini ve tüm Roma politik düzenini bekleyen yıkımı açıklar.

Yedinci kitap

Pompeius düşünde eskiden kutladığı utku törenlerini görür. Bir savaş meclisinde savaştan uzak durmayı önerir ama Cicero da içlerinde olmak üzere yandaşlarına yenik düşer. Pharsalus Muharebesi'nin bir kesimi olarak Sezar ve Pompeius askerî güçlerine seslenirler. Savaş yapılır ve Sezar üstün gelir. Neron'un atası, Pompeius yanlısı Lucius Domitius Ahenobarbus kahramanca ölür. Pompeius kaçar. Sezar ölen Ahenobarbus'u cenaze töreni onurlarından yoksun bırakır. Gece boyunca acıklı hayaller onu uykusunda rahatsız eder.

Sekizinci kitap

Pompeius, Lesbos adasında Cornelia ile yeniden bir araya gelince adamlarına Partların yardımıyla savaşı sürdürmeyi önerir ama bu öneri Lucius Cornelius Lentulus Crus'un sert konuşmasından sonra geri çevrilir. Sonra Pompeius sığınma amacıyla Mısır'a gider, XIII. Ptolemaios çevresindekilerin de önerisiyle Mısır'a gelen Pompeius'u öldürdür. Pompeius'un başsız bedeni kıyıda kalmıştır, Cordus diye biri Pompeius'u sade bir törenle gömer.

Dokuzuncu kitap

Pompeius'un ölümünden sonra, Cato geri kalan cumhuriyet ordusunun komutasını üstlenir. Kum fırtınaları ve yılanları da içine alan her türlü tehlikeyle karşılaşarak Libya Çölü'nü geçer. Ammon'un kehanetine başvurmayı reddeder. Geleceğin bilinmesi erdemli birinin düşüncelerini değiştiremez. Sezar, Troya yıkıntılarını gördükten sonra Mısır'a gider, orada Pompeius'un başı kendisine sunulur ve rakibinin korkunç ölümüne üzülmüş gibi yapar.

Onuncu kitap

Sezar, İskenderiye'de İskender'in mezarını ziyaret eder. VII. Kleopatra'nın da hazır bulunduğu görkemli bir şölen düzenler. Burada Mısırlı rahip Achoreus ile Nil'in kaynakları hakkında uzun bir tartışmaya girer. İskenderiyeliler Sezar'a karşı ayaklanırlar. Bu noktada şiir birdenbire kesilir.

Karakterler

Kitabın temasını oluşturan Pharsalus Muharebesi'nde çarpışan iki ana karakter Jül Sezar ve Gnaeus Pompeius Magnus.

Aeneis'in tersine Pharsalia'da belli başlı bir karakter, gerçek bir kahraman yoktur. Daha küçük karakterler dışında şiirdeki olay Jül Sezar, Gnaeus Pompeius Magnus ve özellikle de son kesimde Marcus Porcius Cato'nun kişilikleri üzerinde gelişmektedir. Sezar uzun bir süre kötülüğü ile sahnededir; sık sık bir anda kafasında beliren düşünce ya da gözükaralık onu yönlendirdiği için hiddetin canlı kanlı biçimi olarak sunulur. Şiirin karanlık kahramanı Sezar tarafından ortaya konan sürekli bir canlılık içinde bazıları gerçekte Lucanus'un hayranlığının belirtisini görmüşlerdir. Ozan ara sıra mantık dışı güçlerin zaferini temsil eden onun karakterinin uğursuz çekiciliğine yenik düşmüş gibi görünmektedir. Bu mantık dışı güçler Aeneis'te yenik düşmüşlerdir. Hiddeti, öfkeyi, hoşgörüsüzlüğü ve arzuyu birisinin devletten üstün tutması onun ruhunu altüst eden tutkulardır. Bu özellikler tipik tiranlık özellikleridir ve erken dönem Roma trajedisinde ve sonra da Seneca'nın dramasında bulunur. Vahşilik ve acımasızlık da bu gruba katılmaktadır. Tarihî gerçeği çarpıtan Lucanus, Sezar'ı Pharsalus'ta ölen birini gömülmeden bırakmaya karar verdiği zamanki gibi yenik düşene karşı duyulan acıma duygusundan yoksun bırakmıştır.

Şiirin başından başlayarak Sezar'ın coşku dolu enerjisi yaşamının sonuna yaklaşmakta olan politik ve askerî alanda deneyim kazanmış olan Pompeius'un pasifliği ile karşı karşıya gelmiştir. Böyle bir karakter çizimi Pompeius'un sorumluluğunu da sınırlamıştır: Sezar'ın güç sahibi olmaya karşı duyduğu çılgınca arzu Roma'yı yıkıma götüren felaketin nedenidir. Lucanus yazgının destelemek yerine engellediği Aeneas rolünü Pompeius'a vermeyi amaçlamaktadır, böylece Pompeius şiirin akışı içinde psikolojik olarak değişen tek ve trajik figür olur. Bir zamanlar öylesine yolunda giden yazgı yatıştırılamayan bir düşmanlıkla Pompeius'a karşı dönerken, Pharsalus Muharebesi Pompeius'un en yüksek noktadan düşüşünü temsil eder. Lucanus, Pompeius'un karısına ve çocuklarına duyduğu bağlılığı vurgular. Sonunda Pompeius yazgı tarafından terk edilince bir tür arınmaya yönelir. Yazgının kötülüğünün farkına varır ve ölümün haklı bir davada ahlaki kurtuluşa giden tek yol olduğunu anlar.

Pompeius için uzun ve acı dolu bir sürecin sonucu olan bu bilinçliliği Cato, şiirde ilk kez sahneye çıktığı andan başlayarak sıkı sıkı elinde tutar. Ünlü şu dize bu karakterin ideolojisini, dolaylı olarak da Lucanus'un ideolojisini yansıtır: "Victrix causa deis placuit, sed victa Catoni".[A] Pharsalia'da stoa felsefesi hakimdir, evrendeki aklın egemenliğini ve ilahi yönetimin tarihteki egemenliğini garantileyen geleneksel bir stoa felsefesi Cato'nun karakterinde sona ulaşır. Roma'nın yıkımına yönelmiş kötü yazgıdan haberdardır. Cato için, stoada beklendiği gibi isteyerek yazgıya boyun eğmek imkânsızdır. Böylece "adalet ölçüsü artık tanrı arzusundan başka bir yerde aranmalıdır, adalet ölçüsü özellikle bilge kişinin bilinçliliğinde yatmaktadır" düşüncesi ortaya çıkar: Cato, titanlarınkine benzeyen isyanında kendisini tanrılarla eşit yapar. Haklıyı haksızdan ayırmak için onların öğüdüne ihtiyacı yoktur. Cato kendisini beklemekte olan yenilginin ve ardından gelecek olan yaşamına son vermenin bilinci içinde kendisini iç savaşa adar.

Üç başrol oyuncusunun çevresinde daha küçük bir takım figürler vardır, bunların karakterize edilişi çarpışmadaki taraflardan biri ya da öbürünün yanında olmakla biçimlenmiştir. Bunun için Pompeiuscu ya da Catoculardan pek çoğu şanssız olmalarına karşın cesur dövüşçüler olarak gösterilmiştir. Öbürlerinin arasında Lucanus'un tarihî gerçeklerle çarpışan bir kahraman olarak karakterize ettiği Lucius Domitius Ahenobarbus öne çıkar. Lucanus'un Ahenobarbus soyundan gelen imparator Neron'a yaltaklanmak için mi bu yola başvurduğu günümüzde de tartışma konusudur. Buna karşılık Sezar'ın ordusundaki erler kana susamış, ganimet elde etmeye karşı duydukları bir açgözlülükle önderlerine bağlı canavarlar olarak tanıtılmıştır. Marcus Cassius Scaeva'nın durumunda olduğu gibi, ozan kişisel kahramanlık eylemlerini anlatırken bile uğruna dövüştükleri nedenin haksızlığını vurgulamakta başarısız olmamıştır. Kadın karakterler arasında Pompeius'un karısı Cornelia Metella göze çarpar. Son derece sadık, kendisini kocasına adamış bir kadın olarak betimlenmiştir.

Dili ve üslubu

Lucanus dil, üslup ve ölçü konusunda usta olarak görülür. Yukarıya doğru bir gücü ya da bir zirveyi işaret eden super- ile oluşturduğu superevolare, superenatare, superinvolvere, superaddere gibi yeni sözcükler bunun tipik kanıtlarıdır. Ölçünün kasıtlı mekanik monotonluğu başlı başına bir öyküdür. Lucanus'un karakteristiği zorlanma olmaksızın çeşitlilik sanatı göstermektedir ve bu çeşitlilik sanatı kurallı metrik yapıya bir zarar vermeden uygulanmıştır. Bir cümlenin birkaç dizeye uzaması özellikle onun bitmeyen ahengini ve coşkulu diyaloğunu çekici kılmak için önemli bir araçtır.

Lucanus'un ısrarlı canlandırması ve üslubunun canlılığı Juvenal'in satirik şiirlerinin oluşması için öncülük etmiştir. Direkt olarak hitabetin bol bol kullanımı Lucanus'un duygusal yaklaşım tekniğinin bir parçasıdır. Şiirinin önsözünde ardı ardına vatandaşlara, Roma'ya, tanrılara, imparatora, yine Roma'ya, triumvirlere hitap eder.

Eleştiriler

Maurus Servius Honoratus gibi dilbilimciler, Marcus Fabius Quintilianus, Marcus Cornelius Fronto gibi hatipler vardıkları yargılarında Lucanus'un yapıtını eleştirmekten kendilerini alamamışlardır. Bu eleştirilerden birine göre ince ince işlenmiş sententia‘ların kötü kullanımı Pharsalia'nın üslubunun hitabete benzemesine neden olmuştur. Tanrısal gücün olaylara karışmaması ve anlatımda neredeyse şiirden çok tarihî yapıtlar için uygun olan annalistik anlatıma yani yıllara göre düzenlenmiş resmî kayıt tutma biçimine yaklaşması da bu eleştirilerden biridir. Petronius ise "İşte koca iç savaş konusunu kim ele alıp işlemeye kalktıysa, edebiyat bilgisi iyi olmadıkça bu denli ağır yükün altında ezilmiştir. Yaşanmış olaylar şiir biçiminde anlatılmamalıdır, çünkü tarihçiler bu işi çok daha iyi yaparlar. Bağımsız bir zeka çeşitli sanatlar kullanıp sözü uzatarak, tanrıların yardımıyla düşünce zinciri oluşturarak hızla ileri atılmalıdır ki tanıkların önünde tanrısal söylevin yaratmış olduğu güvenden çok ozanlara özgü çılgınca esinlenme yeteneği açığa çıksın." cümleleriyle Lucanus'un edebî dilini eleştirmektedir. Quintilianus'a göreyse Lucanus'un tarzı ozanlar için değil, hatipler için örnek alınacak modeldir.

Lucanus'un Titus Livius'un iç savaşla ilgili kitapları ve Marcus Annaeus Seneca'nın Historia'sı gibi çok güvendiği tarihî malzemenin yitik olması körü körüne kaynaklarını izleyip izlemediği konusunda karar verilmesini engellemektedir. Lucanus'un başka kaynaklardan yararlandığını gösteren kanıt yoksa da ek olarak Publius Vergilius Maro'nun koruyucusu ve Pharsalus Muharebesi'nde Sezar'ın yanında yer alan Gaius Asinius Pollio'nun kayıp tarihinden yararlandığı düşünülmektedir. İdeolojik amaçlarla gerçeğin çarpıtılması özellikle de Pompeius, Sezar ve yandaşları konusunda tarihî kaynağına kılı kırk yararcasına bağlı kalmaya tercih edilmiştir. Böyle durumlarda değişiklikler, tarihî kaynaklara geçmiş bazı olayları sunuş ya da renklendirme yoluyla yapılır ancak başka zamanlar Lucanus gerçek dışı kısımları araya sokar. Bunlardan biri altıncı kitaptaki ölüler aracılığıyla fal bakma sahnesi ve Cicero'nun Pharsalus'ta bulunmasıdır. Daha sonraki geç dönem epik ozanlarının şiirlerinde söz ettikleri bir yana bırakılırsa, Marcus Valerius Martialis'in ve Publius Papinius Statius'un sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla Lucanus'un yenilikler içeren yapıtı yalnız eleştiri almamıştır, aynı zamanda büyük ve hızlı bir başarı kazanmıştır.

Çağdaşlarına göre cesur görünen bir yeniliğe kalkışmıştır. Vergilius'un Homeros'tan aldığı tüm doğaüstü güçleri yok etmiştir. Tanrıların hiçbir olayda rolü yoktur. Venüs asla Sezar'ı korumak için Olimpos'tan aşağıya gelmez. Daha sonraki epik ozanlar bu konuda Lucanus'u izlememişlerdir.

Quintilianus, Lucanus hakkında düştüğü kısa notta onun becerilerini şöyle özetlemektedir: "Lucanus'un şiiri ateş ve enerji ile doludur, sententia'ları bakımından ünlüdür. Düşünceme göre bir ozandan çok hatip için daha güvenilir bir modeldir. Lucanus'un Lucretius ve Vergilius'un ozan oldukları anlamda bir ozan olmadığı gerçektir. Şiirsel kalitesi için değil, hitap saldırıları ve iğneleyici nükteleri için okunmuştur. Anlatısı ve ritmi monotondur. Vergilius'un ustalıklı ahengini taklit etmeye kalkışmamıştır. Amacının okuyucularını cezbetmekten çok ürpertmek ve yerlerinden sıçratmak olduğu ortadadır."

Notlar

A. ^ A Üstün gelen dava tanrıların hoşuna gitti, Cato'nun davası yenik düştü.

Kaynakça

  • Conte, Gian Bagio (1994). Latin Literature: A History (İngilizce). Joseph B. Solodow, çev. Londra: John Hopkins University Press.
  • Erim, Müzehher (1987). Latin Edebiyatı. İstanbul: Remzi Kitabevi.
  • Paratore, Ettore (1969). La Letteratura Latina dell'Eta Imperiale (İtalyanca). Milano: Sansoni/Academia.
  • Riposati, Benedetto (1973). Storia della Letteratura Latina (İtalyanca). Roma: Societa Editrice Dante Aligieri.
  • Rose, H. J. (1966). A Handbook of Latin Literature (University Paperbacks) (İngilizce). Londra: Methuen & Co.
  • von Albrecht, Michael (1997). A History of Roman Literature (İngilizce). 2. New York: E. J. Brill.

Dış bağlantılar

 İşbu makale Fatma Gül Özaktürk tarafından CC BY-SA 3.0 lisansı altında yayınlanan metin içermektedir.

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.