Pesendî

Pesendî Hacı Ali, (d. 1841, Kütahya; ö. 1913, Kütahya), Türk halk şairi.

Hayatı

1841'de Kütahya'nın Maruf Mahallesi'nde doğmuştur.[1][2] Asıl adı Ali'dir. Halk arasında bir asır yaşadığına da inanılmaktadır. Yazdığı şu dörtlükten hareketle yüz sene yaşamış olduğu varsayılır:


Zevk ü safâ böyle gider
Ref' ola gam ile keder
Elverirse tali' keder
Yüz sene dek yaşamalı[3]

1913 senesinde ölen Pesendî, bu dörtlüğe göre 1813 yılında doğmuş olmalıdır. Bir diğer sebep ise Pesendî'nin küçük oğlu Şemseddin Efendi'yi şahsen tanıması ve Pesendî'nin birçok şiirini Şemseddin Efendi'den derlemesidir.[4] Tahsil hayatını yarım bırakan Ali, mutaf[5] sanatına girdi. Kendisi gibi Kütahya'lı olan halk şairi Ârifî'nin sohbetlerine katılır. Üstâd olarak kabul ettiği Ârifî'nin yanında saz çalmayı öğrendi. Şiir söylemeye bu dönemlerde başladığı tahmin edilmektedir. Sazı ve şiirleri beğenilen Ali'ye Pesendî mahlası üstâdı Ârifî tarafından verilmiştir. Mahalle mektebini bitirdikten sonra o devrin tanınmış hocalarından Doğalarlı Osman Efendi'nin medresesine yazıldı ve dini eğitim aldı.[2] Medresede birkaç sene okuduğu tahmin edilen Pesendî, saza ve söze olan düşkünlüğünden dolayı tahsilini yarım bıraktı. Tahsilini yarım bıraktığı için kendisini zayıf hissetmiş ve bu duygularını şiirlerine de yansıtmıştır.

İkisi kız dört çocuk sahibidir. Küçük oğlu Şemsettin Efendi, imam olduğu Altıntaş ilçesinin Çalköy Beldesi'nde 1934 yılında vefat etmiştir.[4] Seyahat maksadıyla dört-beş sene süreyle gittiği Hicaz'da hac farizasını yerine getirmiş, bu sırada ta'lik hattı ve tırnak yazısını yazmayı öğrendi. Kütahya'ya dönüşünde Hacı Pesendî olarak anılmaya başlandı. Yaşadığı dönem Osmanlı'da Bektaşiliğin iyi görülmediği bir dönemdir ve kendisi bu duruma üzülmüştür. Cahil din adamlarından şikayetçi olmuş, uzun zaman intisab edeceği, inanıp arkasından gideceği bir mürşid aramıştır. Mürid olmak için başvurduğu mürşitlerden olumsuz cevap almıştır çünkü onların huzuruna elinde sazıyla çıkmaktadır. Kendisini sazıyla kabul edecek bir mürşit ararken Eskişehir Mevlevî Dergâhı Postnişini Hasan Dede ile tanıştırılır. Hasan Dede Pesendî'yi sazıyla kabul eder. Burada yedi sene kalır ve Kütahya'ya Mevlevî dedesi olarak döner. Bundan sonraki hayatı halkı irşadla geçmiştir.

1913 yılında vefat etmiş ve Hisar altındaki Sarıkaya mezarlığına defnedilmiştir.

Kişiliği

Hacı Pesendî'nin Kütahya'da Kundukvirân Mahallesi'ndeki bahçesi zarif ve sevdiği insanların toplantı yeri olup sohbetinden herkes lezzet alırdı. 70 yaşını aşkın olduğu halde yine dinç ve aynı zamanda gönül eri bir kişiliğe sahipi zarîf ve latifeci biriydi.

Dili ve üslûbu

Yaşadığı zamana göre uzak görüşlü olan Pesendî'nin dili açık ve anlaşılır özellikler ihtiva etmektedir. Halkla iç içe yaşayan şâir, şiirlerinde halk dilinin özelliklerini atasözleri ve deyimlerden örneklerle yaşatmaktadır. Şiirlerinde halka nasihatlar vermekte ve onlara hayat prensiplerini öğretmektedir. Bu prensiplerin başında doğru olmak, helal yemek ve kanaat etmek vardır.

Pesendî'de Beşerî Unsurlar

Pesendî'nin sanatında güzel, beşerî unsurlarıyla yer almaktadır. Güzel; kaşı keman, ay yüzlü, mestâne bakışlı, ay alınlı ve insafsızdır. Güzelin en can alıcı unsurları kaşı ve gözüdür. Bu unsurlar gönül ateşini artırır. Güzel cilveli ve işvelidir. Sevgili sözünden dönmemelidir. Ahdinde sadık olmalıdır. Âşıklarının gönlünü hoş tutmalı, du'âsını almalıdır. Güzeller maymun iştahlı olmamalıdır. Sevgili süzülüşüyle kumruya benzer. Tavus endamlıdır. Gönül kaşı kemane düşer. Ma'şûk'âşığa nazlanmaya alışmıştır.

Pesendî'de Dini Unsurlar

Şiirlerinde her konuya yer veren şâir, dini konuları işlediği mısralarında duygularını inançları doğrultusunda ifade etmektedir. Zamanın, devrin kötülüklerinden bıkan şair, kıyamet gününün yakın olmasından bahsetmekte ve mürşidi olanların kurtulacağına inanmaktadır. Allah'a hayrandır. Şiirlerinde meleklerden değişik şekillerde bahsetmektedir. Cebrail, vahiy ve miraç hadiseleriyle birlikte anılmaktadır. İsrâfil, Sûr'u üfüreceği zamanla ilgili olarak zikredilmektedir. Bir tevriyesinin başlangıcında şeytanı "lâ" diyerek inkâr ettiği için hüsran içinde olarak ifadelendirmekte, bir başka mısrada da insanı şeytanın emrinde olduğu için yermektedir. Kur'ân ve sünnete bağlı olarak müslümanlığı yaşamaya çalışır. İnanmayanlara, dini yanlış uygulayanlara kızar. Seher vakti yapılan ibadetleri över. Sadık âşıklar bu saatlerde uykuda olmamalıdır. Uşşâkın rehberi seher ve seherde okunan Kur'ân'dır. Muhammed'e ve onun sünnetlerine bağlıdır. Yaratılan hiçbir varlık ona benzemez. Eşyanın yaratılma sebebi Muhammed'dir. O, Allah'ın en sevgili kuludur. Muhammed'in hayatından kesitler sunan Pesendî, kâfirlerin, Kureyşlilerin ona düşman olduğunu anlatır. Yeri geldikçe diğer peygamberlerden de bahseder. Âdem, İsa, Süleyman eserlerinde adı geçen peygamberlerdendir. Dört halife içerisinde Ali, peygamberin en büyük yardımcısı olarak zikredilmektedir. Ali, kâfirlerin en büyük korkusudur. Onun darbından korkan küffâr, karşısına çıkamamaktadır. Samimi duygularla anlattığı Kerbelâ mersiyelerinde ehl-i beytin başına gelen kötülükleri yermektedir. Muharrem ayı mâtem ayıdır. Âhir zaman erişmiştir. Dünyanın yaratılışını ve insanoğlunun macerasını şiirlerinde işlemiştir. Herkesin hali ezelde yazılmıştır. İbadetlerini yerine getirmeye çalışsa da insanın günahsız olamayacağı inancıyla günahların küçümsenmemesini ister. Hakka kul, resûle ümmet olanların arzularının yerine geleceği inancındadır. Dilinde tasavvufî düşüncelerini anlatan ve âyet, hadîs, ehl-i tasavvuf tarafından hadîs veya kudsî hadîs olarak kabul edilen ifadelere ve özlü sözlere rastlanmaktadır. İslâm dininin önemli şahsiyetlerini ve mühim olaylarını şiirlerinde işlemiştir. Kuddusî, Fuzûlî, Hüsnî, Dertlî gibi şâirler çeşitli konularla ilgili olarak anılmaktadır.

Pesendî'de Tasavvufî Unsurlar

Pesendî, asrın genel çizgileri içerisinde inançlarına bağlı, dinin emirlerine uymaya çalışan bir kişidir. Dine bakış açısına bağlı olduğu tarikatların görüşleri doğrultusunda anlatmaya çalışır. Tasavvufî görüşleri benimsemeyen din adamlarını zâhid olarak değerlendirir ve onlara kızar. Ona göre sofilerin bir kısmı yalancıdır. Derviş kılıklı bu insanlar cahil insanların haklarını ele geçirmişlerdir. Zâhidler aşktan anlamazlar. Aşk yolunda samimi olanların sabırlı olması gerektiğini, âşık olanların aşk davası gütmemelerini söyler. Aşk ve sevdayı ok ile yaya benzeten şâir, nice insanın bu davada pes ettiğini belirtir. Aşkın ancak devrân ederek ve cism ü cânını uryan ederek bulunabileceğini söyler. Âşıklar gönülleri temiz ve saf insanlardır. Cahil olanlar bu aşkı anlamayacakları için onlarla oturup kalkılmamalıdır. Âşıklar bahtı kara insanlardır. Aşktan zevk alan Pesendî, aşk derdinden şikayetçi olsa da pişmanlık duymaz. Aşk ancak ciğer yakmışsa aşktır. Mihnet ve cefâ aşk için olduğu müddetçe zevk vermektedir. Aşk sahiplerinin makamları zor makamlardır. Aşk, sadakat göstermektir. Hakk'a âşık olanlar sadık olmalıdır. Sadakatın yanı sıra heva ve hevesler terk edilmelidir. Pesendî'ye göre gönül, nefsini bilmeli ve tanımalıdır. Gönül, el kusurunu gözlememeli ve insanlar hakkında kötü şeyler düşünmemelidir. Gönül, dünyaya meyletmekten vazgeçmeli ve derviş yaratılışlı olmalıdır. Gönül dertlidir. Bulutlar gibi karalar giyinmelidir. Bahtı kara olan Pesendî, aşk derdiyle rezil rüsvadır. Aşk, gönlü âvâre yapmıştır. Pesendî'nin inanışında imân esasları ön planda yer almaktadır. Allah, Halık-ı Mutlaktır. Bu esaslar içerisinde ilk şart beşerin idrakini zorlanmadan yaratıcısını anlamasıdır. Şâir, Allah'ın hikmetleri karşısında hayranlığını gizlememekte ve dünyadaki nimetlerin kıymetinin bilinmesini istemektedir. Allah'ın tecellisi kâinâtı kuşatmıştır. Tasavvufî ıstılahlardan zikr, sâdık âşıkların gece ve gündüz uyanık olmalarını sağlamaktadır. Âşıklar, seher vakitlerinde uyku yerine zikri tercih etmelidir. Kâl ü kîli gönülden gidermeden ehl-i kemâl olunmaz. Dünyâyı bir imtihan yeri olarak gören şair, insanların suretlerine göre değil, siretlerine göre değerlendirilmesi gerektiğini söylemektedir.[6]

Pesendî'ye Göre Bazı Tipler

Şiirlerinde çeşitli tiplere yer veren şâir, bu tiplerin müspet ve menfi yönlerini ele almakta ve yaşadığı dönemin insanî özelliklerini bu tiplerden faydalanarak anlatmaya çalışmaktadır. İşlediği tiplerin önemli bir kısmı dinî ve tasavvufî yönleriyle işlenmektedir.

1.Âşık

Pesendî'ye göre âşıklar aşk davası gütmeyenlerdir. Sabır aşk yolunun ışığıdır. Aşk ve sevdayı ok ve yaya benzeten şâir, kurtuluşun lezzet-i âşkullahta olduğunu söylemekte ve âşıkları kalbi saf olan kişiler olarak değerlendirmektedir.

2.Mürşîd

Tasavvufî hayatı mürşitsiz düşünemeyen Pesendî, okuma ve öğrenme için bir mürşid-i kâmile ihtiyaç duyulacağını ifâde etmektedir. Yaşadığı hayat, bu düşüncesinde zaman zaman değişiklikler yapmasına sebep olmakta ve mürşitlere çok kanılmaması gerektiğini söylemektedir:

Ol mürşîdin mürüvveti kendine
Olsa da binde bir kanma pendine

3. Şeyh

Şeyhler, düzgün ve kuru laf eden insanlardır. Söyledikleri ve yaşadıkları arasında uyumsuzluk olan bazı şeyhler, dünyada ve ahirette yaşadıkları arasında uyumsuzluk olan bazı şeyhler, dünyada ve ahirette muratsız olarak değerlendirilmektedir. Uzun süre sadık bir şeyh arayan şâir, yirmi beş yıl sonra aradığını bulmuştur. Pesendî'nin zor anlarında elinden tutan Eskişehirli Hasan Dede, şâirin şeyhlere bakışını etkilemiştir:

Arasam mislini Horasan Belh'i
Bulamam mislini vallahi ahi
Eskişehir'deki Mevlevî şeyhi
Diriltti ben gibi çok cânsızları

4.Velî

Velîler, ulu zâtlar olarak görülmektedir. Dergâhların çevresinde bulunacağı tasavvur edilen velîlerin aynı zamanda her yöre, her beldede olabileceği ifade edilmektedir:

Bize mahsus gibi dehr imtihânı
Dergâhın çevresi velîsiz olmaz

5.Pîr

Pîrden el almak vepîrin eteğine yapışmak gibi deyimlerle birlikte anılan Pîr, Pesendî'nin değer verdiği şahsiyetlerden biridir:

Dest vereli bize pîrin dâmânı
Gönlümüz hüsn ü hât celîsiz olmaz

İnsan gönlünü kendinden geçiren, renk renk düşünceler içine iten ve aşk ateşini yakan fitili tutuşturan pîrdir. Sâkî olarak anlatılan pîr, aşk kadehini elden ele dolaştırmaktadır.

6.Derviş

Derviş hem olumlu hem de olumsuz özelliklerle zikredilmektedir. Asrın sosyal yapısı içerisinde dervişin rolü çoğu zaman olumsuz olarak anlatılmaktadır. Derviş, cahillerin hakkını yiyen kişilerle eş tutulmakta ve çalışmayan insanlar olarak değerlendirilmektedir:

Geçirmiş birtakım cahil hakkını
Dervişân kılıklı hep iş kaçkını

Dervişân, tarikatların cahilleri olarak anılır. Gerçek dervişler hırkası sırtında olan, dünyaya değer vermeyen insanlar olarak düşünülmektedir.

7.'Âbid

Âbid, çok ibadet eden insandır. Kendini âbid görmek ibâdetlere zarar verebilir. Müslüman ibâdetlerinin fazlalığıyla övünmemelidir. Müslüman Hakk'a kul, Resûl'e ümmet olmalı ve Mevlâ'ya el açmalıdır:

Kendin'âbid görme çok gör suçunu
Yüzün Mevlâya tut aç avucunu

8.Sofi

Sofi, devamlı nasihat eden fakat nefsine göre davranan insan tipi, cami hocası olarak değerlendirilmektedir:

Sofi bana dest-i vaizden deşme
Nefsini bil beyhudedir yaraşma

Sofi'nin yer yüzündeki işi hainliktir. Bu haliyle şeytan maskarası ve insanları çarpan cin olarak değerlendirilir.

9.Zâhid

Pesendî'nin en çok tenkid ettiği tip zâhittir. Zâhid, efendi görünür ama helalı haramı seçmez, hileli işlerin içinde yer almaktan çekinmez:

Hileli işlerde olmazlar alık
Bunlarda zâhidin şeytansızları

Zâhid ehl-i dilin kıymetini bilmez. Kur'ân âyetlerine kendine göre anlamlar verir. Âşıkları erkek eşek olarak gören zâhidler, şâirleri cehennem ehli olarak zikrederler:

Yazık oldu âşıklara desinler
Cehennemlik bütün şu'arâ imiş

Zâhid geçinen insanın her şeyi bildiğini iddia etmesi Pesendî'yi kızdırır. Taşlamasının sonlarında zâhide şöyle seslenir:

Karışdırma zâhid dersini oku
Aşk nedir bilmezsin hey koca sofu

Bahsedilen tiplerin yanında âlim, kâmil, câhil, salik ve kutub gibi tiplere de değinen şâir, içinde yaşadığı yüzyılın insan manzaralarını bu tiplerle ortaya koymaya çalışmıştır.

Pesendî'de Bazı Ahlakî Unsurlar

Pesendî'nin ele aldığı konular arasında sosyal muhtevâlı olaylar dikkat çeker. Köylü ile şehirli arasındaki ilişkileri anlattığı Ortakçı Destanı, insanların birbirleriyle sosyal münasebetlerini tenkit etmektedir.
Doğruluk ve dürüstlük kavramlarının ortadan kalktığı bir dönemi anlatan bu destan, asrın en önemli problemlerine dikkat çekmektedir.
Helâl ve harama dikkat edilmez. Herkes şöhret ve şân peşindedir. Ehl-i dil olanlar rezalet içindedir. Makan ve koltuk kaygısına dikkat çekilmektedir.
İki cihânda kurtuluş ancak doğru olmak, helâl yemek ve kanaat etmekle mümkündür. İnsanlar ferâsetli olmalı, işini bilmeli ve özellikle ticaretle uğraşmalıdır:

Felah bulam dersen iki cihânda
Doğru, helal ye, kanâ'at eyle
Besmelesiz dükkân açma bir anda
Vakt-i mizânını metânet eyle

Doğru iş bereketin sebebidir. Çünkü işten atmaz dişten artar. Cahillere oturup kalkmak fayda değil zarar verir. Kişi, başkasının kusurunu gözlemez:

Gönlün hiç kimsenin izin izleme
Nefsini bil el kusurun gözleme

Pesendî, felekten de şikayetçidir. Şâirin çok sıkıntı çektiği şikayetlerinden bellidir. Felek merhametsiz ve insafsızdır. Yalan dünyanın al rengine aldanılmamalıdır. Felek kumarbazdır ve adam ütmekle adı oyunbaza çıkmıştır. İnsanoğlu hırs, haset, fesâd ve riyâ içerisinde olduğu müddetçe câhilliğinden dolayı sıkıntı çekecektir. İnsanların sözlerine güven kalmamıştır. Buna rağmen insâfı elden bırakmamak gerekir. İnsanoğlu, dünyaya aldanmamalıdır. Gafil yatılmamalı, ömrü boşa geçirmemelidir.

Eserleri

Pesendî'nin şiirleri defter şeklindeki bir cönk içerisindedir.[7] Bu defter içerisinde seksen üç şiir yer almaktadır. Cönkte bulunmayan şiirleriyle beraber Pesendî'nin kırk üçü hece ölçüsüyle, ellisi aruz vezniyle söylenmiş doksan üç şiiri vardır. Heceyle yazdığı şiirlerinde nazım birimi olarak genellikle dörtlük kullanılmıştır. 8'li ve 11'li ölçü dikkati çekmektedir. Aruz vezniyle hem dörtlük, hem bend, hem de beyit kullanan Pesendî'nin bunda az çok başarılı olduğu söylenebilir. Heceyle yazdığı şiirlerinden koşma ve destanlarda başarılı söyleyişleri vardır. Nefesten tevriyeye, münacâttan na'ta, şehir methiyesinden taşlamaya kadar değişik türleri işlemiştir. Muammada da üstat kabul edilir.

Kaynakça

  1. Uzunçarşılı, İ.H. Kütahya Şehri, İstanbul Devlet Matbaası, 1932, s, 262, 263
  2. Hakkı, M.M. Kütahya Halk Şairleri (1934) Kütahya
  3. Sadeddin Nüzhet, Halk Şâirleri, s, 40
  4. Güner, H. Kütahyalı Şâirler, Kütahya (1967)
  5. Mutafçılık: keçi kılından hayvan çulu, yem torbası gibi şeyler dokuma
  6. Güler, K. Kütahyalı Ârifî ve Pesendî (2004) Kütahya. s.107-116
  7. Hakkı, M.M. Kütahya Halk Şairleri (1934) Kütahya
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.