Lobotomi

Lobotomi (Modern Yunanca: λοβός – lobos' Türkçe: lob ve Modern Yunanca: τομή – tome' Türkçe: kesmek), lökotomi olarak da bilinen beyin cerrahisi işlemi. Beyindeki ön lobların uçlarındaki prefrontal korteks bağlantıların kesilmesi sonucu uygulanır. İlk başlarda lökotomi denilen bu uygulama, yapılmaya başlandığı 1935 yılından beri tartışmalı bir işlemdir. Ciddi yan etkileri olmasına karşın yirmi yıldan uzun bir süre boyunca psikiyatrik rahatsızlıklar için kullanılmış bir yöntemdir.

Lobektomi ile karıştırılmamalıdır.

İlk olarak 1935 yılında uygulanmaya başlamıştır. 20. yüzyılın başlarında, akıl hastanelerinde ikamet edenlerin sayısındaki beklenmeyen yükselme yüzünden pek çok sayıda farklı vaka ile karşı karşıya kalınmıştır. Bu kişilerin şikayetçi oldukları veya olundukları konuların başında depresyon ve anksiyete tarzı psikolojik rahatsızlıklar vardı.

20. yüzyılın başlarına bakıldığında bu insanlara temel olarak bu sıkıntıları oluşturabilecek konu olarak I. Dünya Savaşı gelmektedir. Lökotominin uygulandığı tarih başlangıcı olarak bakarsak makul olan I. Dünya Savaşı olur, çünkü insanların büyük psikolojik yaralar almasını sağlayan bu savaş onları delirtme seviyesine getirmiştir. 28 Temmuz 1914 tarihinde başlayıp 11 Kasım 1918’ e kadar sürmüş olan bu savaş yanında büyük kayıplar getirmiştir. Tam olarak bu tarihten sonra psikolojik şikayetler ile gelen hastaların sayısında göz ardı edilemeyecek derecede yüksek bir artış meydana gelmiştir. Etkili sayılabilecek tıbbı tedavi sayısındaki azlık yüzünden bir takım hastalar kesin bir sonuç garanti etmeyen Lökotomiye kendi istekleri ile baş vurmuştur. Lökotomi, vadettiklerine bakılırsa çok makul bir yöntemdir. Lökotomi operasyonunun ilk yapılma amacı; aşırı huzursuzluk, stres, depresyon, endişe ve dinmek bilmeyen ağrıları tedavi etmektir. Lökotomi ameliyatı ile kısmen tedavi edilen sorunlar; kronik takıntı nevrozu, kronik gerginlik, kronik anksiyete, kronik depresyon ve şizofrenidir. Asla tamamen hatalı bir yöntem değildir ama aynı zamanda da tamamen hatasız bir yöntem de değildir. En çok yapıldığı yer Kuzey Amerika ülkeleri olmuştur. Bulan kişi bazı kaynaklara göre Friederich Golz bazı kaynaklara göre ise John Fulton’dır. Denek canlılar olarak ilk başlarda köpek, şempanze gibi hayvanlar üzerinde deneylere başlamış devamında insan ile devam etmiştir. Lökotomi hastalarından tedavi sonucu hayatta kalmayı başaran 4 kişide sakinleşme görülmüştür. Portekizli bir doktor olan Almeida Lima, lobotomi için hastalara ilk kez alkol enjekte ederek beyin dokusunu öldürmeyi başarmıştır. Bu yöntem devamında meslektaşı Egas Moinz tarafından önerilmiştir lobotominin psikolojik olarak faydalı olduğunu ortaya koyarak Nobel ödülü kazanmıştır.

Dünyadaki ilk prefrontal lobotomi Dr. Walter Freeman ve Dr. James Watts tarafından gönüllü bir hasta olan 63 yaşındaki Alice Hood’a yapılmıştır. Lobotomi çıkış yıllarında çok farklı algılandığı için ömrü meşru olarak 20 yılı geçememiştir. Lobotomide ana amaç beyine ve frontal lob keselerine ulaşmak olduğu için oraya gidişte kullanılan malzemeler kırıcı ve kesici etkiye sahip olan materyallerdir. İlk olarak lobotomi için buz kıracağı kullanılmıştır. Yasaklanmasının ana sebeplerinden biri de bu kesici ve kırıcı etkiye sahip alettir. Dr. Watts ve Freemanın yollarını ayıran sebep ise operasyon sırasında Dr. Freeman’ın operasyonlarda anestezi kullanmaması ve acının lobotomiye etkisini araştırmak için insanların beynine çekiç ile vurması gibi farklı tedavi ve tedaviyi araştırma yöntemleridir. Lobotomi pek çok şekilde yapılır. İlki göz yuvasına buz kıracağı yerleştirip gözün üstünden veya içerisinden beyne ulaşıp prefrontal lobu yerinden çıkarmaktır. Çoğunlukla gözün üstünden gidilse de ana yöntem her zaman gözün içinden gitmektir. İkinci olarak lobotominin lobotomi olarak anılmaya başlamadığı zamanlardan kalma bir yöntem olan kafatasının bir kısmını kırıp direkt içerisinden beyni sökme işlemidir. Bir nevi ötenazi olan bu sistemsiz lobotomi herhangi bir hastaya çare olmamıştır ve bilindiği üzere tamamı başarısız denemelerdir.

Lobotomi, Amerika'da bir dönemlerde çok ses getirdiği için ülke çapında en çok uygulandığı döneme gelmiştir. Dr. Freeman 3.500 üzeri hastaya lobotomi uygulamış ve çoğunluğunu öldürmüştür. Bu ölülerden bir tanesi de Amerika Başkanı John F. Kennedy’nin kız kardeşi Rosemary Kennedy’dir. Lobotomi uygulamasının terk edilmesi üzerine bundan 5 yıl sonra 1950 tarihinde ‘THORAZİNE’ adında yeni bir ilaç çıkmış ve yeni nesil lobotomi yerine geçmiştir. Bunun sonucu olarak cerrahi bir süreçten ilaç sürecine geçiş başlamıştır. Bazı hastalar antipsikotik ilaçları kullanmayı reddettiği için lobotomi tekrar konuşulmaya başlanmış fakat asla geri gelmemiştir. Thorazine ilacının bazı hastalar üzerinde faydalı olmasının bir sonucu olarak antipsikotik ilaçlar bu ve sonraki zamanlarda daha da değer görmeye başlamıştır. Klorpromazin türü ilaçların genel özelliği olan uyuşturucu ve unutturucu etkisi onları daha cazip bir hale sokmuştur. Klorpromazin piyasada pek çok farklı isimle satılmıştır ve ‘Thorazine’ bunlardan en popüleri olmuştur. Kalp ritmini dengeler ve doğru dozda rahatlamayı sağlar. Yanlış dozda ise beynin kontrolünü tamamen kaybetmek vs. gibi sonuçları olmuştur. Antidepresanın ilk örnekleri lobotominin devamı olarak günümüze kadar gelmiştir.

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.