I. Abdurrahman

I. Abdurrahman (Arapça: عبد الرحمن الداخل ) (d. 731, Şam - ö. 788, Kurtuba) Tam kunyesi Abdurrahman bin Muaviye bin Hişam bin Abdülmelik bin Mervan. "Dakhil (muhacir)", "Sakr Kureyş (Kureyş Doğanı)" ve "Endülüs Doğanı"lakapları ile de anılmıştır.

I. Abdurrahman
İspanya'nın Almunecar kentindeki I. Abdurrahman heykeli
Kurtuba Emîri
Hüküm süresi 756-788
Sonra gelen I. Hişam
Tam ismi
Abdurrahman bin Muaviye bin Hişam bin Abdülmelik bin Mervan
Hanedan Endülüs Emevî Hanedanı
Babası Muaviye bin Hişâm
Annesi Hulal
Doğum 731
Şam
Ölüm 788
Kurtuba
Dini Sünni İslam

İspanya'daki Endülüs Emevî Devleti'nin ilk şekli olan Kurtuba Emevi Emirliği'nin kurucusudur. Bu Emirlik , 756-929 döneminde İber yarımadasıni yönetmiş, daha sonra da Kurtuba Emevi Emiri olan III. Abdurrahman tarafından 929'da Kurtuba Emevi Halifeliğine dönüştürülmüştür.

Hayatı

Şam'dan Endülüs'e kaçma

Abdurrahman 10. Emevî halifesi Hişam bin Abdülmelik'in torunudur. Babası Muaviye bin Hişâm ve annesi Berber asıllı bir cariyedir. Abbasiler'in Emevîler yenerek halifeliği ele geçirdiği 750 yılında Abdurrahman 16 yaşındaydı. Abdurrahman ve ailesinin küçük bir kısmı Emevîlerin iktidar merkezi olan Şam'dan kaçtılar. Bu grup içinde Abdurrahman yanında kardeşi Yahya, 4 yaşındaki küçük oğlu Süleyman, bazı kız kardeşleri ve Rum asıllı Hristiyan bir azatlı kölesi olan Bedir bulunmakta idi. Bu küçük aile grubu Şam'da Fırat Nehri yoluyla ayrılmayı başardılar. Yeni halifelik kuran Abbasiler Şam'dan kaçan Emevi asıllıları bulmak için süvari güçleri göndermişlerdi ve bu güçlere, ele geçen Emevî asıllıları hemen öldürme emri verilmişti. Abdurrahman küçük oğlu Süleyman'ı kız kardeşleri ile bir köyde bırakıp ağabeyi Yahya ve azatlı kölesi Bedr ile güçlükle bu köyden kaçabilmişlerdi. Fakat yine takip edilmişler ve bu sefer Fırat Nehri kıyısında Abbasi süvarileri onlara yetişmişlerdi. İki kardeş kaçmak için suya atlamışlardı. Fakat Yahya akıntıya karşı yüzmekte zorluk çekince kıyıdan kendisine merhamet gösterileceğini bildiren süvarilere inanmış; kıyıya geri dönmüş ve öldürülmüştü. Abdurrahman ve Bedr karşı kıyıya yüzüp kurtulmuşlardı.[1]

Bundan sonra Abdurrahman ve Bedr gizli gizli Filistin ve Sina yolu ile Mısır'a geçtiler. Mısır'dan İfrîkıye'ye geçiş zor oldu. Çünkü Emevilerin İfrîkıye valisi "Abdurrahman bin Habib el Fihri" Abbasilere bağlanmak fikrinden ayrılıp Kuzey Afrika'da kendine özerk bir devlet kurmaya çalışmaktaydı ve yaşamakta olan Emevilere İfrîkıye'ye gelmek için açık davet vermişti. Abdurrahman ve diğer Emeviler bu davete uyup İfrikiyye'ye gelmişlerdi. Ama vali "Abdurrahman bin Habib" sonra fikrini değiştirdi. Bu yeni gelen Emevilerin yörede egemen olan yerel soylular ve ileri gelenler ile anlaşarak kendinin eline geçirdiği iktidar gücüne karşı olup gücüne büyük bir tehdit olabileceklerinden korkmaya başlamıştı. 755'te korktuğu başına geldi ve Kayravan'a yeni gelmiş olan bazı Emevilerin bu şehirdeki ileri gelenlerle anlaşıp kendi aleyhinde komplolar kurudukları ortaya çıktı. Bu komplolar ifşa edildikten sonra yok edilmekle beraber, bunların durumun vahametini gösterdikleri gayet açıktı ve bundan sonra vali İbni Habib İfrîkıye'ye yeni gelen Emevilere karşı daha haşin davranmaya başladı.

Bu sırada Abdurrahman ve Bedir, kendilerine gayet yakınlık gösteren Nafta Berber aşireti reisi yanında, Kabile bölgesine sığınmışlardı. Burada kendilerini İfrîkıye valilik otoritesinden saklı tutmaya çalışmaktaydılar. Vali Bin Habib bu bölgeye kendi adamlarını casus olarak göndermiş ve kendi askeri güçlerini kaçakları tutuklamak için yollamıştı. Bin Habib'in arama birlikleri bu Kabile bölgesindeki saklandıkları yere geldikleri zaman bu Berberi aşireti reisinin karısı Abdurrahman'ın şahsi eşyalarını kendi eşyaları arasında saklamıştı ve bulunmalarını böylece önlemişti. Arama birlikleri onları bulamadan ayrıldıktan sonra Abdurrahman ve Bedir hemen bu kamptan ayrılıp batıya doğru, ta Atlas Okyanusu kıyılarına kadar gitmek hedefiyle, ayrıldılar. 755'te Abdurrahman ve Bedir günümüzde Ceuta yakınlarında Akdeniz sahillerine yetiştiler.

Buradan İber yarımadasına, Araplar işgali altında ve Bin Habib'in valisi olduğu bölgenin batısında bulunan arazilerden oluşan Endülüs bölgesine geçmeye karar verdiler. Fakat Endülüs 740'lı yıllarda çıkan bir ayaklanmasının bastırılmasına rağmen pek istikrarlı bir bölge değildi. Bu bölgeye göç eden Müslüman Berberler ve Araplar arasında ve göç eden Arapça ve Berberlerin değişik aşiretleri kendi aralarında devamlı askeri ve gayri askeri mücadeleler olmaktaydı. Abdurrahman Ceuta'ya geldiğinde Endülüs bölgesinin isimsel olarak valisi yine Fihri sülalesinden olan "Yusuf bin Abdurrahman el Fihri" idi. Bu valiyi Endülüs'e en eski gelip yerleşmiş olan; "belediyun" olarak anılan ve çoğunluğu Güney Arabistan ve Yemen asıllı Arap aşiretlerden gelmiş olan Arap asıllı göçmenler tutmakta idiler. Bunlara karşı olan grup, valinin veziri olan ve damadı olan "Sumayl bin Hatium El Kılabi"'yi tutan ve "Şamîyun" adı verilen Suriye ve Şam'dan gelmiş olan Araplar veya kuzey Arabistan'da yaşayan "Kays" aşireti asıllı askeri birliklerdi. Bunların çoğu Endülüs'e 742 ve sonrasında göç etmişlerdi. Bu Suriye'den göç etmişler arasına takriben 500 kişiyi aşmayan Emevî aşireti asıllı olanlar vardı. Abdurrahman bunlar arasında büyük şahsi destek görmeyi ummaktaydı.[2]

Abdurrahman Kuzey Afrika'da kalıp Bedir'i , kendi elçisi olarak, Cebelitarık Boğazı üzerinden İber yarım adasına gönderdi. Bedr önce Suriye asıllı üç ordu birliği komutanları ile (Ubeyulallah bin Osman, Abdullah bin Halid ve Kinnasrin'li Yusuf Bin Buht) yakın temaslar kurdu. Bunlar Abdurrahman'a destek sağlamak için Endülüs valisinin rakibi kliğin başkanı ve o zaman Sarakuşta'da bulunan vali veziri "Sumayl bin Hatıum El Kılabı" ile konuştular. Ama Sumayl, gayet tutarlı bir öngörü ile, eğer Abdurrahman Endülüs'e geçerse emirliğini ilan edip kendini elimine edeceğinden korkarak, bu desteği vermekten kaçındı.[2]

Bunun üzerine Bedir ve kendine destek veren Emevi yandaşları ile birlikte kendilerine geleneksel rakip olan Yemenli aşiretler asıllı askeri birlik komutanları ile ilişkiler kurmaya karar verdiler. Geleneksel olarak güney Arabistanlı Yemenli aşiretler ile Hicazlı Kays'lı aşiretlerden olan Emeviler arasında büyük bir rekabet bulunmakta idi ve iki kabile grubu asıllı Araplar arasında pek yakın ilişkiler azdı. Endülüs valisi Emir Yusuf el-Fihri, kendinde vezir olmasına rağmen, çok haris olup kendi menfaatini her şeyin üstünde tutan El-Sumayl'i kontrol edememekte idi. Diğer Yemen asıllı aşiretlere ait olan askeri birlik komutanları da ne Fihriler sülalesi ne de Suriyeli asıllı aşiretlerce yönetilen bir İber yarımadasında kendi geleceklerini iyi olarak görmemekte idiler. Fakat kıdemlerinde ilerletmek ve daha fazla iktidar gücü kazanmak için bunlar Emevi Abdurrahman'a destek sağlarlarsa kendilerine hızla ilerleme fırsatı açılabileceğini düşünüp Abdurrahman'a destek sağlama kararı aldılar. Fakat İber yarımadasına daha önce bir önemli Emevi lideri gelmemişti. Genç Emevi Abdurrahman'ın geçmişi ve yetenekleri hakkında pek bilinen yoktu. Bu nedenle pek çok Yemenli aşiretlere ait olup Endülüs'e göç etmiş olan Arap birlikleri komutanı Abdurrahman'a verecekleri desteği çok rizikolu ama gerçekleşirse gayet iyi sonuç verecek bir kumar olarak görmekte ve Abdurrahman'ın yetenekleri hakkında şüpheler beslemekte idiler.[2]

Bedir bu desteği sağladıktan sonra Afrika'ya döndü ve Abdurrahman'ı Endülüs'e çağıranların ona gönderdiği daveti ona bildirdi. Abdurrahman küçük bir grup takipçisi ile birlikte bir küçük gemi ile Eylül 755'te Endülüs'e geçmek üzere Afrika'dan ayrıldı. Bu sırada o zamana kadar kendine destek vermekte olan Berber kabileler Abdurrahman aleyhine döndüler. Abdurrahman'ın yanında bulunan Berberler ve diğer Berber kabileler onu tutuklayıp Endülüs'e geçmesine önlerlerse ondan bir kurtulma parası alma imkânı olacağını düşündüler. Abdurrahman zaten yanında bulunan Berberi kabile mensuplarına bahşiş dağıtmıştı. Fakat daha fazla kurtulma bahşişini alabileceklerini düşünerek Abdurrahman'nın gemisini kıyıdan ayrılmasını önlemeye koyuldular. Bu gemi kovalayıcı Berberlerden birinin Abdurrahman'nın gemisini durdurmak için gemi kenarına gayet sıkıca yapıştığı ve ancak gemi tayfalarının onun ellerini keserek onu böylece gemiden uzaklaştırabildikleri hikâye edilmektedir.[2]

Abdurrahaman'ın büyük olasılıkla Eylül 755 başında Endülüs'e, Malaga'nın hemen doğusunda bulunan, Almunecar adlı limana çıktığı kabul edilmektedir. Günümüzde İspanya'da karaya çıktığı sanılan Almunecar kenti sahilinde Abdurrahman'ın bir heykeli bulunmaktadır.

Endülüs'te iktidarı eline geçirme mücadeleleri

Endülüs bölgesine Malaga yakınlarında karaya çıktığında Abdurrahman kendine biat etmiş olan "Ebu Osman" ve "İbni Halid" ile onlara refakat etmekte olan 300 kişilik bir süvari birliği tarafından karşılandı.[2] Bu bölgede bulunan "Kaiyis" ve "Yaman" aşiretlerine ait Arap asıllıların arasında çıkmış olan büyük bir ihtilaf ve rekabetten faydalandı.[3] Malaga'da kaldığı nispeten kısa bir dönemde çok çabuk olarak gayet büyük sayıda yerel taraftar toplamayı başardı. Kaybolmuş sanılan bir Emevi prensinin Endülüs'te ortaya çıkmasından etkilenen Arap asıllılar, özellikle Suriye'de yaşayan Arap aşiretlerinden olup Endülüs'e göç etmiş olan çok sayıda kişi ona biat etmek için dalga dalga Malaga'ya gelmeye başladılar.

Abdurrahman'ın İber yarımadasına çıkması haberi bu yarımadada gayet çabuk yayıldı. Bu sırada Endülüs valisi Emir El Fihri ve Suriyeli askeri komutan olan El Sumayil kendilerinin resmen idareleri altında bulunan bu arazilerde ortaya çıkan ve kendi yönetimlerini tehdit eden bu duruma nasıl hakim olabileceklerini düşünmekteydiler. Abdurrahman'ın kendi ailelerinden olan bir kadınla evlendirilmesine ve eğer bu evlilikten sonra Abdurrahman kendilerine karşı gelirse onun öldürülmesine karar verdiler. Fakat bu kararlarını tatbikata koymaya başlamadan önce Endülüs'ün kuzey sınır bölgesinde ciddi bir ayaklanma başladı. Bu ayaklanmacılar kendilerine ve önemli bir ticaret şehri olan ayaklanma merkezi Zaragoza'ya bağımsızlık verilmesini talep ettiler. El Fihri ve El Sumayni, bu ayaklanmayı bastırmak için ordularının başlarında Zaragoza ve civarı yörelerine yöneldiler. Bu Abdurrahman için Endülüs'te iktidar gücünü kazanmak için büyük bir fırsat oldu. Bu sırada Abdurrahman Endülüs'teki gücünün dayandığı Emevi aşiretliler ve Yemenli "jundlar" idi. Bunlara dayanan Abdurrahman Mart 736'da Sevilla şehrini pek az direniş görerek eline geçirdiler. Fazla çaba göstermeden Zaragoza merkezli ayaklanma girişimini de bastırmaya muvaffak oldular. Ama tam bu sırada Kurtuba'ya daha kuzeyde Bask ülkesinde bulunan Pamplona'da yeni bir ayaklanma çıktığı haberi geldi. Bu ayaklanmayı bastırmak için Yusuf bin Abdurrahman komutasında büyük bir askeri birlik Pamplona'ya gönderildi. Fakat ayaklanmacılar bu birliği mağlubiyete uğratıp tamamıyla imha ettiler. Bu vahim durum ortaya çıkmışken El-Fihri ordusu ile "düzmece hükümdar" olarak kabul ettiği Abdurrahman üzerine güneye yürümeye başladı. Endülüs'de kimin iktidarı ele alacağı bir iç savaş çıkmasına sebep oldu.

Bu iç savaşın ilk muharebesi Kurtuba şehri yakınında oldu. İki taraf bölgenin başkenti olan Kurtuba şehrinin hemen dışında bulunan Musarah ovasında akan Guadalquivir Nehri'nin iki sahilinde mevzi aldılar. Bu nehir o yıl uzun süren bir kuraklık döneminden sonra yağan yağmurlar nedeni ile olağan yatağından taşmıştı. Fakat önceki kuraklık dolayısıyla bölgede yiyecek sıkıntısı vardı. Abdurrahman'ın ordusu erzak sıkıntısı çekmeye başladı. El Fihri kendi ordusuna gayet iyi yiyecek ve erzak tedariki sağlamıştı. El Fihri ordusunun mensuplarını bu erzağı gayet gösterişli şekilde tüketmesini emretti. Böylece açlık çeken Abdurrahman ordusunun moralini yıkmaya gayret etti. Gelenek üzere ilk defa iki taraf arasında barış müzakereleri açıldı. Bu müzakerelerde büyük olasılıkla Abdurrahman'a El Fihri'nin kızı ile evlenmesi ve bu evlilik için büyük bir servetin çeyiz olarak getirmesi teklif edilmişti. Fakat Abdurrahman'ın emirliği tümüyle kendi yönetimi ve kontrolü altına alma talep etti. Bu kabul edilmediği için bu müzakerelerde barış sağlanamadı.

Daha gerçekçi çarpışmalar başlamadan önce Abdurrahman ordusundaki askerlerin hoşnutsuzluğu belli olmaktaydı. Emri altında bulunan Yemen asıllı Arap askerler ona çok güzel ve hızlı İspanyol atı verilmesinden ve onun bu ata binmesinden kuşkulanmaya başlamışlardı. Bu Yemenliler Abdurrahman'ın daha kendini hiçbir savaşta göstermemiş olmasından ve bu güzel hızlı atın Abdurrahman'a savaş meydanına kaçabilmek için çok iyi fırsat sağlamakta olduğundan kuşkulanmaktaydılar.

İyi bir komutan olan Abdurrahman ordu mensuplarının kendine karşı besledikleri bu şüphelerden haberdardı ve Yemenli Arap askerlerin kendine inancını tekrar kazanmak istemekteydi. Bunun için "Yıldırım" adlı bir katır üstüne binmiş bir şekilde savaşa gelmiş olan bir Yemenli komutana yaklaştı ve bindiği İspanyol atının kontrolünün çok zor olduğunu bunun için kendi atı ile "Yıldırım" adlı katırı değiştirebileceğini söyledi. Bu kabul olunca değiş tokuş yapılıp Abdurrahman savaşa bu katır üzerinde katılacağı ortaya çıktı. Bu Yemenli askerlerini kendine olan inancını ve moralini gayet yükseltti. Çok geçmeden iki ordu nehrin aynı yakasında karşılıklı düzene geçtiler. Abdurrahman'ın bir bayrağı olmadığı anlaşıldı. Giydiği yeşil renkli sarığını çıkardı ve bir mızrağın üzerine bir bayrak gibi açtı. Bundan sonra Kurtuba Emevi Emirliği'nin ve Endülüs Emeviler Devleti'nin bayrağı ve sembolü buna izafeten bir mızrağa takılmış ve yeşil renkli açık bir sarık kumaşına benzer olmuştur. Muharebenin ilk taarruzunu Abdurrahman süvarileri ile yaptı. El Sumayıl kendi süvari gücü ile bu taarruzunu durdurmak için bir karşı taarruza geçti. Bu iki süvari gücü arasında yapılan uzun süren ve gayet şiddetli çarpışmalar sonunda [4]

Abdurrahman bu muharebeden gayet kararlı olarak galip çıktı. Muharebe meydanı düşmanlarının cesetleri ile dolmuştu.

El Fihri ve El Sumayl ordularından kalan kısımları ile bu muharebe sahasından kaçmayı başardılar.

Abdurrahman galibiyetinden sonra Kurtuba şehrine girdi. Kurtuba Emeviler Emirliği devleti yönetimini kurdu.

Fakat muharebeden kaçmış olan El Fihri birlikte kaçtığı ordusu kalıntısını yeni askerlerle takviye etti. Çok geçmeden tekrar Abdurrahaman ile muharebeye girişmek için ordusu ile Kurtuba önlerine geldi. Geleneklere göre önce barış müzakereleri yapılmaya başlandı. Bu sefer müzakereler pozitif sonuç verdi. El Fihri'nin hayatı ve serveti bağışlandı ve Kurtuba şehri sınırları dışına çıkmadan o şehirde yaşamasına izin verildi. El Fihri'nin oğul ve kızları rehine olarak Abdurrahman'ın sarayında yaşamaları gerekti. Her gün Abdurrahman ile istişareye gelmesi şart koşularak şehirden kaçması önlendi. El Fihri bir müddet bu şartlara uydu. Fakat şehirde ve etrafındaki bölgede çok sayıda kendi taraftarları bulunmaktaydı ve bunlar kendisinin tekrar emirlik idaresini eline almasını istemekteydiler.

Çok geçmeden El Fihri Kurtuba şehrinden kaçtı ve kendini tutanların idarede olduğu bölgelerde yeni bir idare kurup yeni bir ordu toplamaya başladı. Abdurrahman'ın atadığı Sevilla Valisi bu yeni orduyu ortadan kaldırmak için faaliyete geçti. Nispeten küçük birkaç çarpışmadan sonra Al Fihri'nin yeni ordusunu mağlup edip elemine etmeyi başardı. El Fihri bundan sonra merkezi Endülüs'te bulunan eski Vizigot başkenti olan Toledo'ya kaçtı. Fakat bu şehirde yakalandı ve idam edildi. Kesik başı başkent Kurtuba'ya gönderildi. Bu kesik baş bu şehirde bulunan bir nehir köprüsü üzerine çakılarak halka gösterilmeye başlandı. Kurtuba'da zindanda bulunan El Sümeyil de bundan çok geçmeden idam edildi.

Abdurrahman Endülüs Emeviler Emiri olarak Kurtuba'da hüküm sürmeye başladı. Buna rağmen kuzey Endülüs bölgesi (Toledo, Zaragoza, Barcelona, vb.) onun doğrudan doğruya yönetimi altına girmediler. El Fihri'nin taraftarları Kurtuba'dan bağımsız olarak bölgede hüküm sürdüler. Bu bölge Kurtuba Emevi Emirliği idaresine ancak 779'da alınabildi.

Hüküm sürme dönemi

Abdurrahman bir Emeviler prensi olmakla beraber kurduğu devlette kendini halife olarak değil emir olarak ilan etmişti. Buna pek muhtemel nedenin Endülüs'un gayet değişik sadakat gerektiren birçok gruplardan oluşması ve bir Sünni halifelik ilan edilince bunların halifeye karşı gelebileceklerini düşmesi idi. Ama Abdurrahaman'ı takip eden ahfadı hükümdar olma yanında halife olduklarını da ilan etmekten hiç aksi tesir görmemişlerdir.

Abdurrahman Endülüs'de kendi devletini kurup kendi emir olarak tahta geçtiği zaman Kuzey Afrika, Orta doğu ve hatta ic Asya'da yaşayan Müslüman topluluklara hitap eden davetnameler göndermiş ve Endülüs'un Emeviler hanedanına yakınlığı ve sevgisi olanları Endulus'e davet etmiştir. Bu davet özellikle Abbasilerinin kokunu kazmaya gayreti içinde bulundukları Emevi kalıntılarına çok çekici gelmiştir. Abdurrahman'in Fırat Nehri kıyısında ağlayarak kızkardeşleri yanında geride bıraktığı oğlu Suleyman Endulus'e ulaşmayı başarmıştır. Fakat Abdurrahman'in kizkardesleri Endülüs'e kadar olan uzun yola katlanmamışlardır. Abdurrahman Emevi sülalesinden olup da Endülüs'e gelebilenlere yüksek devlet memurluklara verdi ve böylece Emevi asıllılara tekrar devletin ilerigelen yöneticiler kadrosunda önemli rol almaya basladı ve Endülüs'deki bu sülale mensupları sayısı gittikçe büyüdü.

Abdurrahman'in uğraşmaya basladığı ikinci önemli sorun Abbasilerin Endulus'u ele geçirmelerini önlemek için tedbirler alması idi. Ta Bagdad hüküm sürmeye baslayan Abbasi halifesi El-Mansur kendilerine Endulus Emiri unvanı veren Emevileri ortadan kaldırmaya kararlı idi. Halife Mansur, El-Ala Ibni Mugith adli bir komutanı Afrika valisi yaptı ve bu valinin idare alanı Endulusu de ihtiva etmekteydi. El-Ala Kuzey Afrika'dan ordu ile İber yarımadasında bulunan (ve modern Portekiz'e ait olan) Beja limanına bir çıkartma yaptı. Beja etrafından bulunan yerleşkelerin hemen hepsi bu valiye (ve Abbasi halifesi Mansur'a) biat ettiler. Abdurrahman hiç gecikme kabul etmeyen bu durum karşısında hemen toplayabildiği ordu ile El-Ala'ya karşı yürüyüşe geçti. El Ala komutasında altında bulunan takriben 7,000 kisilik ordudan çok daha küçüktü. Abdurrahman hemen ordusu ile Carmona'daki bulunan kale mevzilerine çekildi. El Ata'nin Abbasi ordusu hemen arkasından takip etmekte idi. ve Caramona kalesini kuşatma altına aldı. Bu kuşatma takriben iki ay surdu. Abdurrahman'in ordusunda yiyecek ve su sıkıntısı çekilmeye başlandı. Durum daha fazla kötüye gitmeden Abdurrahman'in bir karar alması gerekmekteydi. Abdurrahman askerlerini topladı ve gayete cesur ve atik bir huruc planını onlara anlattı. Kuşatılan ordudan seçilmiş askerlerden 700 kisilik bir birlik kurdu. Bu birlik ile Carmmona kalesi esas kapısı önüne geldi. Burada büyük bir ateş yaktırdı. Abdurrahman bu plana verdiği önemi göstermek için kılıçın kinini ateş içine attı ve bir moral verme söylevi yaptı. Bu birlik askerlerinin açlık ve susuzluktan ölme olasılığına kıyasla düşmana yapılacak bir huruc saldırısı sırasında kahramanca ölmenin daha iyi olduğuna bildirilirdi. Kale kapısı acildi ve Abdurrahman'in birliği hiç beklemedikleri için gayet hazırlıksız olan kuşatıcı Abbasi güçlerine bir sürpriz saldırısı başlattı. Bu baskın seklinde saldırıyı karşılayamayan Abbasi güçleri değildi. Abbasi ordusunun önemli komutanları yakalandılar ve basları kesilerek idam edildiler. Bu kesik baslar tuzlanarak kokuşmaların önlendi ve kesik kelleler bir torba içinde gemi ile Suriye'ye ve oradan da karadan Abbasiler başkenti Bağdat'a gönderildi. Ama halife El-Mensur orada degildi ve Hac yapmak için Hicaz'a gitmişti. Bu kesik kafalar paketi Mekke'de bulunan Abbasi halifesi eline gönderildi. Halife Mansur böyle trajik bir şekilde Endülüs'e gönderdiği El-Ala ve Abbasi ordusunun elemine edildiği haberini öğrenince Abdurrahman'a atıfla "Allah Sukurki Bu korkutucu askeri komutan ile aramızda bir deniz koydu" dediği hikâye edilmiştir.[5] Halife Mansur'un hem Abdurrahman'dan nefret ettiği hem de onun gösterdiği kahramanlıkları övmek amacıyla ona lakap olan Emevilerin Kureysh kabilesinin bir kolu olmalarına atıfla "Sakr-ul-Kureys (Kureys ) lakabını vermiştir.

Bu büyük galibiyetine rağmen ülke bir devamlı sulh ve sükun altına girmedi. Endulus'de devamlı olarak ayaklanma ve değişik gruplar arasından silahlı çatışmalar olmaktaydı ve Abdurrahman'in bunları bastırması gerekmekteydi.[6] Ülkede buluna çeşitli Arap ve Berber kabile grupları birbirleriyle çeşitli şiddette silahlı çatışmalar yapmaktaydılar. Bazı şehirler emirlikten ayrılıp kendilerini bağımsız bir devlet olarak idare etmek için isyan ettiler. Hatta Abdurrahman'ın yakın akrabaları bile birbirleriyle çatışmak ve hatta Abdurrahman'a karşı gelmek için ayaklanma çıkarttılar. Bu şekilde ortaya çıkan büyük bir yerel isyanda, isyancı ordu Kutuba üzerine yürüyüp Emirlik başkentini kuşattı. Örneğin ülkesinin kuzeyinde bulunan Zaragosa şehri ve buna bağlı olan kuzey sinir bölgesi Yusuf Ibni Abdurrahman el-Fihri'nin yönetimden itibaren devamlı olarak otonomi istemekte ve Kurtuba hükumetinin her zayıflık döneminde bu nedenle merkezden ayrılmak için cabalar yapmakta idi.

Fakat tarihi gelişime bakılırsa Abdurrahman her seferinde ayaklanmacılara üstün gelmeyi ve çıkan her isyanı bastırmayı ve çok kerede bundan sonra da Enduluslu isyancıları çok şiddetle cezalandırmaya muvaffak olmuştur.[7] Fakat bunun yanında sunu da bildirmek gerekmektedir ki ülkesinin güneyinde 756'dan itibaren 25 yıl boyunca ancak sinirli sayıda stratejik bakımdan önemli merkezleri doğrudan doğruya idare edebilmekte idi ve diğer yerleşkeler kendi yönetimine acıkça isyan etmemekle beraber menfaat çakılması hallerinde merkezi yönetime karşı direniş göstermekte idiler.

Endülüs'ün yönetimi gayet karmaşık ve bazen karışıklıklarla dolu olmakla beraber, adeta bununla yetinmeyen Abdurrahman Abbasilere karşı devamlı düşmanca davranmıştı ve hatta bir gün Bağdad'ın iktidar gücünü kırma hayalleri olduğu bildirilmektedir. Bu düşmanca tutuma bas neden Abbasilerin iktidara ilk geldiklerinden daha önceki halifelik hanedanı olan Emevileri kökünden kazımak için uyguladıkları politika olmuştur ve Abdurrahman bunun intikamını almak hevesinden hiç vazgeçmemiştir. Fakat Endülüs Emevi Emirliği'ndeki iç problemler bu hevesin gerçekleşmesine devamlı engel olmuştur.

Kuzey sınırlarında siyasi ve askeri sorunlar

Abdurrahman'in emirliğinin kuruluş döneminin ortaya çıkan ve bastırılan kargaşalıktan sonra yine nispeten sulh ve sükun donemi ortaya çıkmadı. Endülüs de arka arkaya karışıklıklar ortaya çıkmaktaydı. Bunlardan en çetini Endulus'un kuzey sinir eyaleti ve Zaragoza şehrinde zamana zaman çıkan karışıklıklar idi ve Zaragoza ve sinir eyaletinin yönetim zorluğu sadece Abdurrahman döneminde değil kendini takip eden Kurtuba Emevi Emirleri dönemlerinde de görülmüştür,

778-779 yıllarında Suleyman Ibni Yokdan El Arabi El Kalbi kendi kendini Zaragoza emri ilan edip bu şehri ve sinir eyaleti idaresini eline almıştı.[8] Ünlü Arap tarihçisi Ibni Esir'in bildirdiğine göre Franklar Krallığı Paderborn Diet'ine kuzey İspanya eyaletinde bulunan Zaragoza, Girona, Barselona ve Huesca şehirlerini bağımsız Müslüman "Muladi" emirleri temsilciler göndermişlerdi. Bu emirler Kuzey İspanya sinir eyaletini tümüyle eline geçirmek için caba gösteren Kutuba Emevi Emiri I. Abdurrakman ordularına karşı kendi bağımsızlıklarını korumak için Pireneler kuzeyini ellerine geçirmiş olan Hristiyan güç olan Franklar Krallığı'ndan destek ve yardim istemek için gelmişlerdi. Sarlman'in Hristiyan ordusu bu musluman Arap Kuzey İspanya eyaleti liderlerine askeri destek sağlak üzerinde anlaşmışlardı.[9] Bu sanki Sarlman'in ordusunun bu Kuzey İspanya emirleri tarafından hüküm ettikleri arazileri korumak için bir paralı ordu gibi kiralanmasına pek benzemektedir. Tabiidir ki Sarlman'in sadece bir ticari ordu olmak yanında bu arazileri eline geçirip imparatorluğuna ve Hristiyanliga katma hedefleri olduğu da hiç şüphesiz bulunmakta idi. Bu anlaşmadan hemen sonra 779'de Frankalrini Neustrai orduları batı Pioreneler geçitlerinden ve Austrasia, Lombardalar ve Burgunduililer orduları da doğu Pireneler geçitlerinden geçip sonra Birleşip Zaragoza kalesi kapısına gelmişlerdir. Bu Franklar ordusunu Zaragoza önüne gelen kısmı kale dışında beklerken şehir emir olan Süleyman Ibni Yokdan Sarlman'a biat etmek için onunla görüştü. Fakat Suleyman Ibni Yokdan'in akli başına gelip bu Hristiyan ordularının kendinin şehrini ve idaresinin tehdit edebileceği aklına geldi ve Franklar ordusunun Zaragoza'ya girmesini önledi. Mevsimin geç olması dolayısıyla ve Pireneler geçitlerinin soğuk aylarda Frankların Pamploana şehri ellerine geçirmeleri nedeniyle kendine Franklara düşman olan Basklar tarafından tutulacağını bilen Sarlman Franklar ordusu ile Zaragoza önünde fazla kalmayıp geri dönmeye basladı.[10][11]

Büyük Franklar ordusu Zaragoza önünden çekildikten sonra Abdurrahman Zaragoza'daki isyanla uğraşmaya basladı. 779'da Abdurrahmana Zaragoza emirliğini Süleyman Ibni Yokdan'a yekin idareci Huseyin Ibni Yahya'ya vermeyi kabul etti. Huzyein Ibni Yahya Zaragoza Muladı emiri Suleyman Ibni Yokdan'i bir suikastla oldurdu ve Abdurrahman'a tabi Zaragoza valisi olarak tayin edildi. Fakat 771'de Huseyin Ibni Yahya Zaragoza'yi bağımsız şehir devleti olarak ilan etti ve Abdurrahman ile tüm ilişkilerini kesti. Fakat Abdurrahman Kuzey İspanya sinir eyaletini ve Zaragoza'yi tekrar idaresi altına alma çabalarına devam etti. 783'te bir Kurtuba Emevi Emirliği ordusu ile Zaragoza önüne geldi. Bu ordu önemli bir kuşatma için hazırlıklı idi ve 36 tane mancınık getirilmişti.[12] Bu mancınıklar Zaragoza'nin unlu beyaz granit tasından yapılmış kale duvarlarına yaptıkları yaylım atışları sonunda kale duvarların da büyük gedikler acildi. Bu gediklerden şehre gire Kurtuba Emevi Emirliği askerleri şehir ellerin geçirdiler.

Askeri ve sosyal gelişme

Hukumet suresi basında ayaklanmalar doneminden sonra Abdurrahman'in saltanat donemi Endulus'de nispeten barış donemi olmuş ve Abdurrahman'in dikkati Endülüs'ün ekonomik altyapısını geliştirme faaliyetlerine şahit olmuştur. Bu donemde ülke kısımlarını bağlayan ana yolların yapılmasına önem verildi; şehirlere su getiren su kemerleri getirildi ve bazıları yeniden yapıldı ve Kurtuba'da büyük bir camii yapılması için mali fonlar sağlandı. Kurtba için ulu camii olarak Kurtuba Camii'nin yapılmasına takriben 766 yılında başlandı.

Abdurrahman varisi olan oğluna ve sonra ahfadından olacak emirlere sulh sükun içinde ve refah içinde bir hayat yaşatacak bir ülke bırakmak istemekteydi. Ama Endulus hem içten hem de dıştan karışıklık ve saldırı altında idi. İsteğine erişebilmek için Abdurrahman Kurtuba Emirligi ve Endülüs içinde gayet yetenekli bir yönetici kadrosu ve iyi yetişmiş bir profesyonel ordu kurmaya önem verdi. Özellikle hükumet ettiği arazilerde buluna Hristiyan ve yeni yerleşmiş Müslüman nüfustan merkezi devlet yönetimine sadik bir ordu kuramayacağını anlamıştı. Bunun için kurduğu büyük bir profesyonel ordunun askerlerini çoğunluğunu Kuzey Afrika'dan Berber kavminden olup askerlik yapmak için İber yarımadasına getirilmiş olan paralı profesyonellerden ve diğer bölgelerden memluk-köle olarak toplananlardan oluşmuştu. Bu profesyonel ordunu mevcudu 40,000 kisi kadar olduğu tahmin edilmektedir.[13]

I. Abdurrahman'in İber yarımadasında Endulus'de kurduğu ve yeni Emeviler hanedanı altında geliştirdiği devlet Sarlman'in Franklar Krallığı, Abbasiler, Berberler ve diğer İber yarımadalılara karşı başarılı olarak direnebilmiş olduğu hiç şüphe götürmeyen bir tarihi gerçektir. Fakat yine de tarihçiler bu başarısının nedeninin eski "Emevi Hanedani" bir kolu olmasına mi yoksa Iber yarımadasında bulunan yeni Kurtuba Emirliği/Halifeliği olmasına bağlı olduğunu tartışmaktadırlar.

Islam'in Dört Halife Dönemi'nde yayılması sırasında Yahudilere ve Hristiyanlara uygulanan toleranslı tutum bunlara özel"cizye vergisi" verildikten sonra İber Yarimadasi'nda ve Avrupa kitasında o zamana kadar görülmeyen dindaş olmayanlara gösterilen tolerans Endulus'de de uygulanma gördü.

Bu donemde ülkenin nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olduğu bildirilmektedir.[14] Bulliet adli bir tarihçiye göre

Muslumanlığı kabul edenlerin sayısı logaritmik olarak artış gösterdi ve bu artış istatistiksel şekilde bir lojistik trend eğrisi ile gösterilebilir.

Bu Müslüman dinini kabul edilmesi en düşükten en yüksek tabakaya yayılmıştı. Örneğin, Vizigot kralın Vittiza'nin kız torunlarından olan Sarah adli biri bir Müslüman ile evlenip iki çocuğu olmuştu ve bunlar büyüyünce ülkedeki Arapa ilerigelenler basında gelmişlerdir.[15] Bazı Avrupalı tarihçiler buna itiraz etmekte ve ülkenin çoğunluğunun Müslüman olması ancak 10. yüzyıl basında olduğunu iddia etmektedirler. Thomas F. Glick, Islamic and Christian Spain in the Early Middle Ages. Princeton, New Jersey:Princeton University Press), s.33–35</ref> Bazı Avrupalı tarihçiler Müslüman dininin her sınıftan halk için pozitif çekiciliğini inkar etmektedirler. Bunlara göre Endülüs nüfusunun %80'inin Müslüman olması Abdurrahman döneminde cizye vergisinin nispeten yüksek olmasıdır.

Ölümü

Abdurrahman olum tarihi tartışmalar doğurmuştur. Genellikle kabul edilen tarih 785-788 arasında olup çok muhtemelen 788 yılıydı. Kurtuba'da ölmüştür ve (günümüzde katedrale dönüştürülmüş Mezquita adli) Kurtuba Büyük Camii'nin kurulma mevkine gömülmüştür. Yerine kendisinin tercih ettiği oğlu olan oğlu I. Hişam Kurtuba Emevî Emiri olarak geçmiştir. Abdurrahman'in Endülüs Emeviler sülalesi mensupları 929'a kadar Kurtuba Emevi Emiri olarak hüküm sürmüşlerdir ve 929'da bu sülaleden olan III. Abdurrahman kendini Endülüs Emevi Halifesi ilan etmiştir ve bu devlet ise 1031'de III. Hisam tahttan indirilinceye kadar sürmüştür.

Ailesi ve çocukları

"Abdülvahid Marekeşi" adlı bir Mağripli kronikci-tarihçi'ye göre Abdurrahman'ın uzun künyesini şöyledir: "Abdurrahman bin Muaviye bin Hişam bin Abdülmelik bin Mervan." [16] Abdurrahman'ın annesinin Nafza Berberleri aşiretindendi ve Abdurrahman 750'de Abbasilerin her Emeviyi öldürme amaçlı askeri katliamından sonra bu kabileye sığınmıştı.[17]

Abdurrahman oğullarının anneleri olan birçok hanım ile evlilik yapmış veya bunları cariye olarak korumuştur. Varisi olan oğlu I. Hişam "Hülal" adlı bir Berber asıllı bir cariyesinden olmuştur. Bildiğimiz oğullarının isimleri şu listede verilmektedir:

  • Süleyman (745–800)[17]: Toledo valisi. Erkek kardeşi Hişam'ın babası yerine tahta getirilmesini kabul etmediği için sürgüne gönderilmiştir. 796'da tahta geçen yeğenine karşı bir isyan tertip etmek üzere Endülüs'e geri dönmüş; yakalanmış ve 800 yılında idam edilmiştir.
  • Ömer (? – 758'den önce) Hristiyan Asturias Kralı I. Fruela ile yaptığı bir muharebede esir düşmüş ve idam edilmiştir.[18]
  • I. Hişam (757–17 Nisan 796) Kurtuba Emevi Emiri.
  • Abdullah.

Kaynakça

  1. Bu bilgilerin kaynağı 17. yüzyılda ünlü bir kronik tarihçi olan Ahmed bin Muhammed El-Makkari tarafından hazırlanmış olan "Nafh al-tib" kısa adlı eserinin birinci kısmında bulunan İspanya'da Müslüman Hanedanları Tarihi adlı eserdir. Bu eser ilk defa 1888'de Fransızcaya çevrilmiştir.
  2. H. Kennedy (1996) Müslim Spain and Portugal: a political history of al-Andalus. Londra: Longman.
  3. "'Abd ar-Rahman I". Encyclopædia Britannica (15 bas.). Chicago, IL: Encyclopædia Britannica, Inc. 2010. s. 17. ISBN 978-1-59339-837-8.
  4. Hitti, Philip K. (1968) Makers of Arab History. New York. Martin’s Press, s. 66
  5. Ahmed ibn Muhammad El-Makkari, The History of the Mohammedan Dynasties in Spain, s. 81
  6. W. Montgomery Watt. Islamic Surveys 4: A History of Islamic Spain. (Edinburgh; Edinburgh University Press, 1965), p. 32
  7. Thomas F. Glick. Islamic and Christian Spain in the Early Middle Ages. Princeton, Princeton University Press, s. 38
  8. Ahmed Ibni Muhammad al-Makkar, The History of the Mohammedan Dynasties in Spain, s. 85
  9. Jo Ann Hoeppner Moran Cruz. Western Views of Islam in Medieval and Early Modern Europe: Perception and Other. Editor: David R. Blanks ve Michael Frassetto. (New York, Saint Martin's Press, 1999), p. 56
  10. Philip K. Hitti. (1968) Makers of Arab History New York: St Martin’s Press, s. 68
  11. Bu geri donusun Roncesvalles Geciti'nden yapilmasi gerekti ve Sarlman'in artci gucu ve agirliklari imha edildi ve bunlara komuta eden onemli Frabkalr komutanlari Baskalar tarafından pusuya dusurulup öldürüldü. Bu gecite yapilan mugharebeler hakkinda yazılan "Roland Sarkilari (La Chanson de Roland)" Fransizca Ortacag Eedebiyatinin en iyi bilinen siir eserlerinden oldu.
  12. José Luis Corral Lafuente. (1998) Historia de Zaragoza: Zaragoza Musulmana. Zaragoza; Ayuntamiento de Zaragoza,, s. 14 (İspanyolca)
  13. W. Montgomery Watt. (1965) Islamic Surveys 4: A History of Islamic Spain. (Edinburgh, Edinburgh University Press. s.33 (İngilizce)
  14. Hitti, Philip K. (1968) Makers of Arab History. New York: St Martin’s Press s. 68
  15. Marianne Barrucand ve Achim Bednorz (2002) Moorish Architecture in Andalusia. (London, Taschen, 2002)
  16. Fagnan, E. (Fr.çev. ve ed.) (1893) Histoire des Almohades d'´Abd el-Wahid Merrakechi (Algiers) ("Abdül vahid Merrakesi"), s. 50.
  17. Cherbonneau, M. A. (çev.) "Chronique d'İbn-el Kouthya", Journal Asiatıque 5th series Cilt VIII (Paris, 1856), s. 456.
  18. Barrau-Dihigo, L. (1989) Historia politica del reino Asturiano (718–910) , Gijón, s. 134. {İspanyolca}

Dış bağlantılar

  • Ahmed ibn Mohammed Al-Makkari,
    • 1855, (hz. Reinhart, Pieter ve Anne Dozy) Analectes sur l'histoire et la littérature des Arabes d'Espagne E.J. Brill, (Fransızca)
    • 2002, The History of the Mohammedan Dynasties in Spain, Royal Asiatic Society Books, (İngilizce)
  • Watt, William Montgomery ve Cachia, Pierre (2001), A History of Islamic Spain, Edinburgh:Edinburgh University Press, ISBN 978-0202309361 (İngilizce)
  • Diozy, Reinhart (1932), Histoire des Musulmans d'Espagne, 3 Cilt, Leyden:E.J. Brill, (Fransızca)
Resmî unvanlar
Önce gelen:
Önce gelen yoktur.
Kurtuba Emevî Emirliği
756-788
Sonra gelen:
I. Hişam
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.