Argonautika
Argonautica (Yunanca: Άργοναυτικά, Argonaftika ) Rodoslu Apollonios tarafından MÖ 3. yüzyılda yazılmış epik bir Yunan şiiridir.
Söylencesel Altın Post'u ele geçirmek için Argo isimli gemileriyle uzun ve maceralarla dolu bir deniz yolculuğuna çıkan elli gencin başından geçenleri anlatır. Hellenistik dönemden günümüze kalan tek destandır.[1]
Konusu
Öncül Öykü: Altın Post
Şiirde, Altın Post'un peşinde Kolhis'e gitmek üzere denize açılan elli Akhalı denizcinin yaşadığı maceralar anlatılır ancak gençlerin uğruna uzun bir yolculuğa çıktığı Altın Post'un öyküsüne yer verilmez. Yazarın Hellenistik çağ okurlarının Altın Post söylencesini bildiklerini varsaydığı düşünülür. Bugünün okurları için öncelikle Altın Post'un öyküsü açıklanmalıdır.[1]
Teselya'da Boeotia bölgesinin kralı Athamas, tanrısal varlık Nephele ile evliydi; İki çocukları vardı: Friksus (erkek) ile Helle (kız). Athamas kendisine iyi davranmadığını düşündüğü Nephele'den ayrılarak Thebai kentinin kurucusu Kadmos'un kızlarından İno ile evlendi. İki erkek çocuk doğuran İno tahtın gelecek sahibi, üvey oğlu Phriksus'u ortadan kaldırmak üzere bir oyun tezgahladı. Athamas’dan gizli, çiftçilere buyruklar göndererek mısır tohumlarını kurutmalarını söyledi. Kocasının kıtlığa karşı ne gibi önlemler alınması gerektiğini danışmak için bilicilere gönderdiği habercilere rüşvet verdi ve Athamas'ın toprağın tekrar ürün vermesi için oğlu Friksus'u Zeus'a kurban etmesi gerektiği yanıtını almasını sağladı.
Bu haberi alan Athamas oğlu Friksus'u alıp kurban sunağına götürmek zorunda kaldı. Ancak bıçağına el attığı sırada Hermes çıkageldi; "Baba Zeus insanların kurban edilmesini istemez," dedi. Nephele'nin tarafını tutan Hera, Hermes'le birlikte tüyleri altından kocaman bir kanatlı koç göndermişti. Friksus ve Hela, koçun sırtında bindiler ve koç, doğuya doğru uçmaya başladı. Hella, bugün Çanakkale Boğazı dediğimiz boğazın üstünden geçerken düştü. Friksus koçun sırtında yolculuğuna devam etti. Koç onu, o zamanın insanlarınca Doğu'nun en uç noktası olarak bilinen Kolhis'e götürdü.
Friksus altın tüylü koçu Zeus'a kurban edipi postunu kendisini çok iyi karşılayan Kolhis kralı Aetes'e hediye etti. Aetes de Altın Post'u savaş tanrısı Ares'in adını taşıyan sunağın koruluğundaki bir ağacın dalına astı. Onu korumak için de korkunç bir ejderha dikti başına. Eşi Hera’nın hediyesi olan Koç'un kendisine kurban edilmesinden hoşnut kalan Zeus, Aries ismi verilen koçu burçlar kuşağının başına koyarak onurlandırdı.
Kral Pelias
Koçun Altın Postu Kolhis'te kutsal sunaktaki ağaç dalında, başındaki ejderhanın gözetiminde asılı dururken, Teselya'nın İolkus kentinde, Friksus'n amcası olan kentin kurucusu Kretheus'un ölümünden sonra öz oğlu Aeson ile üvey oğlu Pelias arasında bir taht kavgası meydana geldi. Deniz tanrısı Poseidon'un oğlu olduğu iddia edilen Pelias, tanrı soyundan geldiği ve Aeson'dan büyük olduğu için tahtta hak sahibi olduğunu ileri sürdü ve Aeson'u sindirdi. Onu, eşiyle birlikte sarayın bir köşesinde hapis yaşamı sürmek zorunda bıraktı. Aeson ve eşinin Diomedes adını verdikleri bir oğlu oldu.
Bebeğin doğumu Pelias'ı çok tedirgin etti. Çünkü biliciler onunla ilgili iki kehanette bulunmuşlardı. Birincisi, ölümü kralın soyundan gelen bir erkeğin elinden olacaktı. İkincisi ise kente gelecek bir yabancı onu tahtından indirecekti; dediklerine göre bu yabancı sandaletlerinden birinden yoksun olarak ayak basacaktı kente. Birinci kehaneti boşa çıkarmak için Aeson'un oğu öldürülmeliydi.
İason
Aeson olacakları tahmin ederek bebeği sadık bir kölesiyle kent kırsalına kaçırıp eski dostu Kheiron'un gözetimine teslim etti; Pelias'ı bebeğin ölü doğduğuna inandırdı. Kheiron bebeğe "İason" adını verdi. Onu Pelion dağındaki mağarasında büyüttü. İason ergenliğe eriştiğinde geçmişini anlatıp geleceğini yönlendirecek bilgiler eşliğinde doğduğu kente yolcu etti.
İason, İolkus’a giden yolda karşısına çıkan azgın bir nehri geçmeye çalışan yaşlı bir kadına yardımcı oldu; onu sırtına alıp suya girdi. Bu yaşlı kadın, Tanrıça Hera idi. İason karşı kıyıya ayak bastığında sandaletinin birinin suya kapılıp gittiğini fark etti.
Kente girdiğinde Pelias’ın bir sunu töreni düzenlediğini öğrenip sunağa yöneldi. Pelias onu fark etti ve ayaklarından birinin çıplak olduğunu görüp ikinci kehaneti hatırladı. Tek ayağı çıplak genci yanına çağırdı; kim olduğunu sordu. İason "Ben Aeson'un oğluyum, babamdan çaldığın tahtı geri almaya geldim." dedi. Pelias halkın gözü önünde onu öldürtemezdi; İason'u gördüğüne sevinmiş gibi yaptı; onuruna bir şölen vereceğini söyleyerek sarayına davet etti.
Akşam şölende İason öldüğünü sandığı babası ile bir araya geldi. Dost görünmeye çalışan Pelias, kadehini kaldırarak İason'a "İsteğini anlayışla karşılıyorum," dedi, "yalnız benim de bir dileğim var. Yıllardır düşlerime giriyor. Friksus’un ruhu bana gözüküyor, onu buradan uzaklara, Kolkhis’e götüren Koç’un altın postu ait olduğu yere, yani ülkemize geri getirilmediği sürece huzura kavuşamayacağını söylüyor. Genç olsaydım bu işi ben yapardım. Senin yapman daha uygun olur. Altın Post'u getirirsen hem soyumuzu onurlandırmış hem de babandan emanet aldığım tahtın yeni sahibi olursun. Bu görev için muhteşem bir gemi yaptırmaya söz veriyorum." İason kabul etti. Ve böylece büyük deniz yolculuğu için hazırlıklar başladı.
Argo
Pelias yolculuk için muhteşem bir gemi yaptıracağına söz verdi ve Altın Post’u geri getirmek uğruna onur ve ün kazanmak isteyen gençleri çağırdı. Teselya’nın en ünlü gemi yapım ustası Argoa elli kürekli bir gemi yaparken, sefere katılmak için gönüllüler toplnandı. Aralarında bir nesil sonra Troia Savaşı'’nın çıkmasına neden olacak Spartalı Helena'ın ikiz kardeşleri Kastor ile Polluks, o savaşın en ünlü kahramanı olacak Akhilleus'un babası Peleus, kuzey rüzgârı Boreas'ın oğulları Kalais ile Zetes ve Herakles gibi tanrı soyundan gelenler de vardı. Ozan Orfe de gönüllüler arasındaydı.
Hedefi olan Kolchis’e varmak için Argo’nun Hellespontos'tan, Propontis’den ve Bosphoros'tan geçerek Pontus'a çıkması gerekiyordu. Ege’yi arkada bırakmadan önce Lemnos (Limni) Adası çıktı karşılarına. Lemnos o sıralar erkeksiz bir adaydı. Ada’nın erkekleri Trakya kıyılarına yaptıkları yağmalama seferleri sırasında esir aldıkları kadınlara bağlanıp eşlerine yüz çevirdiklerinden Afrodit'in lanetine uğramışlar ve sonuçta Lemnos kadınları bir çılgınlık nöbetine kapılarak Ada'daki bütün erkekleri öldürmüşlerdi. Kral kızı Hipsipyle, Ada’da yeni bir erkek nesli oluşturmak için gemidekileri kente buyur etti. Herakles Argo’ya bekçilik etmek için gemide kaldı. Yoldaşlarının görevlerini unuturcasına uzun süre Ada’da kalmaları üzerine onları uyarıp devam çağrısı yaptı.
Hellesponetos'a doğru giden gemiciler, Troia kralı Laomedon’un Yunan gemilerine geçiş izni vermediği Boğaz'dan gece karanlığında sorunsuz geçip Propontis’e çıktılar. Yörenin simgesi olan Dindymum Dağı'nı (Kapıdağ) gördüklerinde eteğindeki yarımadanın körfezinde demir attılar. Kıyıdaki askerler tarafından dostça karşılanıp yeni evlenen kral Kzikos’un düğün şölenine katıldılar. Sabah sert rüzgârlar yüzünden yol alamadılar; Argo’yu geriye döndürüp kıyıya yanaştırmaya istediler. Fakat karanlıkta onları düşman sanan yarımadalıların saldırısına uğradılar. Çarpıştılar. Çarpışmada ölenlerin arasında Kyzikos da vardı. Yeni gelin kraliçe canına kıymıştı.
Kaynakça
- Erdemol, Haluk. "Altın Post ve Argo Denizcileri 1" (PDF). Bütün Dünya dergisi, Sayı: 2015/7. 9 Aralık 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Aralık 2018.