Antik Mısır tanrıları
Antik Mısır tanrıları, Antik Mısır'da kendilerine tapınılan tanrı ve tanrıçalardır. Bu tanrılar çevresinde oluşan inançlar ve ritüeller tarihöncesi dönemde ortaya çıkmış ve Antik Mısır dininin özü hâline gelmiştir. Tanrı ve tanrıçalar doğa olaylarının ve fenomenlerinin simgesi olarak görülüyordu ve Mısırlılar doğa olaylarının ma'at'a yani ilahî düzene göre devam edebilmesi için ritüeller ve sunularla tanrı ve tanrıçaları yatıştırıyorlardı. Mısır devletinin MÖ 3100 yılı civarında kurulmasından sonra bu görevleri uygulama yetkisi, kendini tanrıların temsilcisi ilan eden ve ritüellerin yapıldığı tapınakları idare eden firavun tarafından kontrol edilmeye başlandı.
Tanrı ve tanrıçaların karmaşık özellikleri mitler ile birlikte tanrılar ile tanrıçalar arasındaki aile bağları, dağınık grup ve hiyerarşiler ve ayrı tanrıların birleştirilerek başka bir tanrı olarak tanımlanması gibi girift ilişkiler ile belirtilmiştir. Tanrı ve tanrıçaların, hayvan, insan, nesne ve çeşitli biçimlerin bileşkesi olarak sanatta yer alan tezahürleri de sembolizm yolu ile temel özelliklerini ima etmekteydi.
Değişik devirlerde, aralarında güneş tanrısı Ra, gizemli tanrı Amon ve ana tanrıça İsis'in de yer aldığı çeşitli tanrıların ilahî toplulukta en yüksek yerde bulunduğuna inanılmıştır. En yüksek tanrının genellikle dünyayı yarattığına inanılmış ve sıklıkla güneşin hayat verici gücüyle ilişkilendirilmiştir. Önemli tanrılar hakkında kalan Mısır yazıtlarını temel alan bazı âlimler, Antik Mısırlıların her şeyin arkasında yer alan ve diğer tüm tanrılarda bulunan tek bir ilahî gücü tanıdığını ortaya sürmüştür. Ancak Antik Mısırlılar, MÖ 14. yüzyılda kişiselleştirilmemiş güneş tanrısı Aton etrafında odaklanmış resmî din Atenizm dönemi dışında çok tanrılı dünya görüşlerini değiştirmemişlerdir.
Tanrı ve tanrıçaların dünyanın her yerinde mevcut olduğuna, doğa olayları ile insan yaşamını etkileyebildiklerine inanılırdı. İnsanlar kişisel nedenlerle olduğu kadar devlet ayinlerinde tapınaklarda ya da resmî olmayan mihraplarda tanrılar ile etkileşime geçerlerdi. Mısırlılar ilahî yardım almak için dua ederler, tanrıların harekete geçmesi için ritüeller düzenler ve tavsiye almak için yardımlarını isterlerdi. İnsanların tanrılarla olan ilişkileri Antik Mısır topluluğunun temel parçalarından biriydi.
Tanımı
Antik Mısır geleneğine göre ilahî varlıkların sayısını kesin olarak ortaya koymak oldukça zordur. Mısır yazılarında doğası bilinmeyen ya da açık olmayan birçok tanrı olduğu gibi adı bile verilmeyen birçok tanrıya da doğrudan olmayan atıflar bulunmaktadır.[1] Mısırbilimci James P. Allen Mısır yazılarında1.400'den fazla tanrının adını geçtiğini tahmin ederken[2] meslektaşı Christian Leitz tanrıların sayısız olduğunu belirtir.[3]
Bu varlıklara Mısırlılar nṯr, "tanrı" ve nṯrt, "tanrıça" adını vermişti.[4] Bilginler bu kelimelere çeşitli kökenler önererek tanrıların kökenini ayırtetmeye çalışmış ancak bu önerilerin hiçbiri kabul görmemiştir. Mısırlıların kullandığı bu terimlerin kökeni bilinememektedir. Bu kelimeleri yazmak için kullanılan hiyeroglifler Mısırlıların tanrılar ile bağlantılı gördükleri bazı özellikleri gösterir.[5] Bu sembollerin en yaygını ucunda bayrak sallanan direktir. Antik Mısır tarihi boyunca buna benzer direkler tapınak girişlerinde bir tanrının varlığını belirtmek için kullanılmıştır. Diğer hiyeroglifler arasında erken dönemlerde doğan olarak tanımlanan tanrılara ithafen doğan figürü ile oturmuş tanrı ve tanrıça figürleri sayılabilir.[6] Tanrıça kelimesinde kullanılabilen yumurta sembolü de tanrıçaları yaradılış ve doğuş ile bağdaştırırken kullanılan kobra figürü de birçok tanrıçayı tanımlamak içik kullanılan kobrayı aksettirir.[5]
Mısırlıların kullandığı nṯr terimi gündelik yaşamın dışında yer alan varlıklar için kullanılırdı.[7] Ölen insanlar için de nṯr terimi kullanılırdı çünkü ölülerin de tanrılar arasında yer aldığı düşünülmekteydi.[8] Ancak bu terim günümüz bilginleri tarafından "şeytanlar" olarak tanımlanan daha küçük doğaüstü varlıklar için Mısırlılar tarafından kullanılmamaktaydı.[3] Antik Mısır dinî sanatı yerleri, nesneleri ve kavramları da insan biçiminde tasvir etmiştir. Bu kişileştirilmiş fikirler mitlerde ve ritüellerde önemli olan tanrılardan yalnızca bir ya da iki kere kendinden sözedilmiş ve belki de metafordan başka bir şey olmayan muğlak varlıklara kadar birçok ilahî varlığı kapsamaktadır.[9]
İlahî varlıklar hakkında çok da belirgin olmayan bu ayrılıklar karşısında bilginler "tanrı" terimi için farklı tanımlamalar önermişlerdir. Geniş kabul gören tanımlardan biri[3] Jan Assmann tarafından önerilmiştir ve bu tanıma göre bir "tanrı"nın kültü olması, evrenin bir durumu ile bağlantılı olması ve mitoloji ile diğer yazılı eserlerde tanımlanmış olması gereklidir.[10] Dimitri Meeks tarafından yapılan bir naşka tanımlamaya göre nṯr terimi herhangi bir ritüelin odağı olan varlıklar için kullanılmaktaydı. Bu açıdan bakınca "tanrı" terimi taç giydikten sonra tanrı olarak görülen firavun ve cenaze töreninden sonra ilahî âleme giren ölmüşlerin ruhları için de kullanılır. Keza büyük tanrıların egemenliği tüm Mısır'da kendilerine gösterilen ritüel bağlılık ile sağlanmaktaydı.[11]
Kökenleri
Antik Mısır'da tanrılar ile ilgili ilk yazılı kaynak Erken Hanedan Dönemi'ne (yak. MÖ 3100 - 2686) dayanır.[12] Tanrılar bu dönemden önce tarihöncesi dinsel inançlardan kaynaklanarak ortaya çıkmış olmalıdır. Hanedan öncesi dönemin sanat eserlerinde çeşitli insan ve hayvan figürleri tasvir edilmiştir. Bu desenlerin aralarında yer alan yıldızlar ve sürü hayvanları gibi konular daha sonraki Mısır dininin önemli konularını hatırlatır ancak çoğu durumda desenlerin tanrılar ile bağlantılı olup olmadığını gösterecek kanıtlar ortada bulunmamaktadır. Mısır toplumu geliştikçe dinsel eylemlerin belirtileri daha açık hâle gelmiştir.[13] Bilinen ilk tapınaklar hanedan öncesi dönemin son yüzyıllarında ortaya çıkmış[14] ve Horus'u ve çeşitli tanrıları temsil eden doğan, Nit'i temsil eden çapraz oklar[15] ile Set'i temsil eden gizemli "Set hayvanı" gibi bilinen tanrıları gösteren simgeler de aynı dönemde görülmeye başlamıştır.[16]
Bu erken dönemde tanrılar hakkındaki inancın nasıl geliştiği hakkında birçok Mısırbilimci ve antropolog çeşitli teoriler öne sürmüştür.[17] Örneğin, Gustave Jéquier Antik Mısırlıların ilk önce ilkel fetişlere sonra hayvan şeklinde tanrılara ve en sonunda da insan şeklinde tanrılara tapındığını düşünürken Henri Frankfort tanrıların başlangıçtan beri insan şeklinde tahayyül edildiğini öne sürmüştür.[15] Bu teorilerin bazıları günümüzde çok basite indirgenmiş olarak kabul edilir[18] ve Siegfried Morenz'in teorisi gibi güncel görüşler insanların çevresel olaylardan tanrıları soyutlayarak insan olarak gördükleri görüşlerinin kanıtlanmasının zor olduğunu söylemektedir.[15]
Hanedan öncesi dönem Mısır küçük ve bağımsız köylerden oluşmaktaydı.[19] Daha sonraları ortaya çıktığı üzere tanrıların belirli kasaba ve bölgelerle olan güçlü bağlarının olması bilginler tarafından bu tanrıların birbirinden bağımsız topluluklarda ortaya çıktığı ve bu toplulukların birleşerek daha büyük devletler kurması sonucu eski tanrılara tapınma geleneğinin yayılması görüşününün ortaya atılmasına neden olmuştur. Ancak bir kısım bilgine göre ise, Hanedan öncesi Mısır'da siyasi olarak bölünmeler olmasına karşın, bu dönemin en önemli tanrılarının, Mısır kültürünün diğer ögeleri gibi, ülkenin tamamında yaygın olduğudur.[20]
Mısır dininin oluşumundaki son adım ise, Yukarı Mısır'daki hükümdarların kendilerini tüm Mısır'ın firavunu yaparak ülkeyi birleştirmeleridir.[13] Bu kutsal krallar ve kendilerine tabi olanlar tanrılarla iletişime girme haklarını elinde bulundurarak[21] hükümdarlığı dinin birleştirici odağı hâline getirdi.[13]
Bu değişikliğin ortaya çıkmasından sonra da yeni tanrılar ortaya çıkmaya devam etti. İsis ve Amon gibi bazı önemli tanrı ve tanrıçaların Eski Krallık dönemine (y. MÖ 2686-2181) kadar ortaya çıkmadıkları bilinmektedir.[22] Mekânlar ve kavramlar birdenbire bunları temsil edecek yeni tanrıların çıkmasına ilham verebilmekteydi[23] ve bazen varolan tanrı ya da tanrıçaların karşı cinsten eşleniklerini temsil edebilmek için ortaya çıkmaktaydı.[24] Her ne kadar firavunlar kutsal sayılsa da yalnızca birkaçına öldükten sonra uzunca bir süre tapınılmıştır. Kraliyet ailesinden olmayan bazı insanların da tanrıların lütfuna mazhar olduğuna inanılır ve ona göre saygı görürlerdi.[25] Bu saygı görme ve tapınma genellikle kısa süreli olmasına rağmen bazı resmî görevlilerle[26], kraliyet mimarları İmhotep'e ve Hapu'nun oğlu Amenhotep'e yaşadıkları dönemden yüzlerce yıl sonra bile tanrı olarak tapınılmıştır.[27]
Komşu uygarlıklar ile olan temaslarla Antik Mısırlılar aynı zamanda yabancı tanrı ve tanrıçaları da benimsemiştir. İlk olarak Eski Krallık döneminde adı geçen ve Nubiya, Baal ve Astarte'den gelmiş olabileceği düşünülen Dedun, Yeni Krallık döneminde (y. MÖ 1550-1070) Kenan dininden geçerek benimsenmiştir.[28] Antik Yunan ve Roma dönemlerinde, MÖ 332'den milattan sonraki ilk yüzyıllara kadar olan sürede Mısır'da Akdeniz bölgesindeki tanrılara tapınılmış ancak eski yerel tanrılara da inanılmaya devam edilmiş ve yeni gelen tanrılar eski tanrıların kültü içinde erimiştir.[29]
Özellikleri
Antik Mısırlıların tanrıları ve tanrıçaları ile ilgili inanışları hakkında günümüzdeki bilgilerin çoğu o zamanın kâtip ve din adamlarının yazdığı dinî metinlerden kaynaklanmaktadır. bu kişiler Antik Mısır toplumunun elit tabakasını oluşturmaktaydı ve çoğunluğu okuryazar olmayan genel halk topluluğundan çok farklıydılar. Elit tabakanın geliştirdiği karmaşık fikirler hakkında geniş halk tabakasının ne bildiği ya da ne anladığı çok fazla bilinememektedir.[30] Sıradan insanların tanrılar hakkındaki algıları rahiplerin algılarından farklılıklar gösterebilir. Örneğin dinin tanrılar hakkındaki sembolik ifadeleri ve tanrıların eylemleri halk tarafından gerçek olarak kabul edilmiş olabilir.[31] Yine de halkın dinsel inançları hakkında bilinen çok az bilgi elit tabakanın gelenekleriyle uyumludur. Elitlerin ve halkın gelenekleri tanrılar ve onların doğası hakkında büyük ölçüde tutarlı bir görüş ortaya koymaktadır.[32]
İşlevleri
Antik Mısır tanrı ve tanrıçalarının çoğu doğal ve sosyal olayları temsil eder. Genel olarak tanrıların bu olayların doğasında içkin varlığından söz edilirdi.[33] Temsil ettikleri olaylar fiziksel mekânlar ve nesneler olduğu kadar soyut kavramlar ve güçler de olabilmekteydi.[34] Tanrı Şu dünyanın tüm havasının tanrılaşmış hâliydi; tanrıça Mertseger yalnızca belirli bir bölgeyi, Teb Nekropolisi'ni kontrol ediyordu; tanrı Sia ise algı kavramının tanrılaşmış hâliydi.[35] Ana tanrıların sıklıla birçok işlevi vardı ve çeşitli olaylarla ilişkilendirilirlerdi. Örneğin, Thoth ay tanrısıydı. Takvim hesabında ay gerekli olduğu için de Thoth aynı zamanda takvimden, hesaplamadan, yazıdan ve Mısır toplumunda bu işleri yapan kâtiplerden sorumluydu.[36] Tanrılar doğada aynı işlevleri paylaşabilirlerdi; Ra, Atum, Khepri, Horus ve diğer ilâhi varlıklar güneş tanrıları olarak görülüyordu.[37] Çeşitli işlevlerine rağmen tanrıların çoğunun ortak bir işlevleri bulunmaktaydı: ma'at'ı yani Antik Mısır dininin ana ilkesi olan ve kendisi de bir tanrıça olarak görülen evrensel düzeni sürdürmek.[38] Ancak bazı tanrı ve tanrıçalar ma'at'ı bozma yönünde olayları temsil etmekteydi. Bunların en önde gelenlerinden Apep kaosun gücüydü ve sürekli olarak evrensel düzeni yok etmek için bir tehdit oluşturuyordu; Set ise hem düzensizliğe karşı savaşan hem de düzensizliği ortaya çıkaran kararsız bir tanrıydı.[39]
Varoluşun tüm hâlleri tanrı olarak temsil edilmemiştir. Örneğin Mısır uygarlığının vazgeçilmez parçası olan Nil ile bağlantılı birçok tanrı ve tanrıça olsa da Ra'nın güneşi temsil ettiği gibi Nil'i temsil eden bir tanrı yoktur.[40] Gökkuşağı ya da tutulmalar gibi kısa süreli olaylar,[41] ateş ve su gibi elementler ve dünyayı oluşturan birçok öge de tanrılar ile temsil edilmemiştir.[42]
Her tanrının işlevi değişkendi ve tanrılar özelliklerini genişleterek yeni işlevlere sahip olabilmekteydi. Sonuç olarak tanrıların ilevlerini kategorize etmek ve tanımlamak oldukça zordur. Ancak bu esnekliklerine rağmen tanrıların yetenekleri ve nüfuz alanları sınırlıydı. Yaratıcı tanrı bile kendi yarattığı evrenin sınırları ötesine ulaşamamaktaydı ve hatta tanrıların arasında en akıllısı olarak görülen İsis'in mutlak bilgiye sahip olduğu söylenmiyordu.[43] Ancak Richard H. Wilkinson Yeni Krallık'ın son dönemlerinden kalma bazı metinlere dayanarak tanrı Amon inancının gelişmesiyle bu tanrının mutlak bilgiye ve mutlak mevcudiyete yaklaştığını ve diğer tanrıların aksine dünyanın sınırlarının ötesine ulaşabildiğini savunmaktadır.[44]
Çok sınırlı ve uzmanlaşmış alanlara sahip tanrılar günümüzde "ikincil tanrılar" ya da "iblisler" olarak adlandırılırlar ancak bu terimlerin belirgin ve kesin tanımlamaları yoktur.[45] Bu ikincil tanrılar arasında Mısırbilimci Claude Traunecker, bazı mekânların, nesnelerin ya da eylemlerin koruyucu ruhu olan uzmanlaşmış "cinler" ile daha tehlikeli bir karaktere sahip "iblisler" arasında belirgin bir ayrıma gider. İblislerin çoğu saldırgandır ve insanlar arasında sorunlara ve hastalıklara yol açarlar.[46] Güçleri aynı zamanda koruyucu da olabilir; ölülerin diyarı Duat'ta bazı yerlere bekçilik ederler ya da insanları koruyup öğüt verirler. İblisler sıklıkla büyük tanrılara hizmet eder ve ulaklık yaparlar ama tanrılar hiyerarşisi içinde konumları sabit değildir. İlk olarak ikincil tanrılar arasında olan koruyucu tanrılar Bes ve Taweret'in zamanla nüfuzları artmıştır.[45]
Davranışları
İlâhi davranışın doğanın tamamına hâkim olduğuna inanılırdı.[47] İlâhi düzeni bozan birkaç tanrının davranışı dışında[39] tanrı ve tanrıçaların eylemleri ma'at'ı sürdürüyor ve tüm yaşamı yaratıp devam ettiriyordu.[38] Bunu yaparken Mısırlıların heku dedikleri ve genellikle "büyü" olarak çevrilen bir gücü kullanıyorlardı. Heku, yaratıcı tanrının dünyayı ve tanrıları yaratmak için kullandığı temel güçtür.[48]
Tanrıların o anki eylemleri ilâhilerde ve defin metinlerinde tanımlanır ve methedilirdi.[49] Buna karşın mitoloji belirgin olmayan hayalî bir gelecekte, tanrılar dünya üzerinde bulunduklarında ve insanlarla doğrudan etkileşimde bulunduklarında yaşananlarla ilgilidir. Bu geçmiş zamanda yaşanmış olan olaylar şimdiki zamanın olay örgüsünü oluşturmuştur. Periyodik olaylar mitik geçmişte yaşanmış olaylara bağlanırdı; örneğin her yeni firavunun tahta çıkması Horus'un babası Osiris'in yerine tahta çıkmasına bağlanırdı.[50] Mitler, insanların tam olarak anlayamayacağı tanrıların eylemleri için birer mecazdı. İçlerinde birbiriyle çelişen fikirler barındırmakta ve her biri ilâhi olayları farklı bir açıdan ele almaktaydı. Mitlerdeki çelişkiler Henri Franfort tarafından tanrıları anlamak için "yaklaşımların bolluğu" olarak tanımlanan Antik Mısırlıların dinî inanış hakkındaki çok yönlü yaklaşımlarının bir parçasıdır.[51]
Mitlerde tanrılar insanlara benzer şekilde davranışlara sahipti. Duyguları vardı; yeme, içme, dövüşme, ağlama gibi eylemlerde buluuyor, hastalanıp ölebiliyorlardı.[52] Bazılarının kendilerine özgü karakterleri vardı.[53] Set saldırgan ve fevrîydi; bilginin koruyucusu olan Thoth çok uzun nutuk atabiliyordu. Yine de, genel olarak tanrılar çok iyi anlatılmış karakterlerden çok arketipler olarak görülmekteydi.[54] Davranışları tutarsızdı ve düşünceleri ile motivasyonları nadiren belirtiliyordu.[55] Haklarındaki mitlerin çoğunda gelişmiş karakterler ve olay örgüsü bulunmuyordu çünkü mitlerin sembolik anlamları ayrıntılı öykü anlatımından daha önemliydi.[56]
İlk ilâhi eylem evrenin yaradılışıdır vr çeşitli yaradılış mitlerinde anlatılır. Bu mitler her biri yaratıcı tanrı olarak görülen farklı tanrılar üzerine eğilmiştir.[57] Yaradılıştan önce gelen kaosu temsil eden Ogdoad'ın sekiz tanrısı güneş tanrıyı doğurur ve güneş tanrı yeni oluşan dünyada düzeni sağlar; düşünce ve yaratıcılığı temsil eden Ptah her şeyi tasarlayarak adlandırır.[58] Atum her şeyi kendinden kaynaklanarak oluşturur;[2] ve Amon, kendi rahipleri tarafından yayılan mitlere göre diğer yaratıcı tanrılardan önce gelmiş ve onları da yaratmıştır.[59] Yaradılış ile ilgili bu versiyonlar ve diğerleri birbirleriyle çelişir olmasına rağmen böyle kabul edilmemişlerdir. Her biri, ayırtedilemez kaostan düzenli evrenin oluşması sırasındaki karmaşık süreci farklı bir açıdan anlatır.[60] Yaradılıştan sonra bir dizi tanrının ilâhi topluma krallık yaptığı dönem mitlerin çoğunun geçtiği dönemdir. Tanrılar insanların dünyasından çekilip Mısır'ı yönetmek için başına tarihî kralları geçirmeden önce kaosun güçleri ve kendileri arasında mücadele ederler.[61]
Bu mitlerde sıkça görülen tema tanrıların düzensizliğin güçlerine karşı ma'at'ı sürdürme çabalarıdır. Yaradılışın başında tanrılar kaosun güçleri ile acımasız ve şiddetli savaşlar yapar. Her gece savaşan Ra ve Apep o dönemden beri bu savaşı devam ettirir.[62] Bir başka öne çıkan konu da tanrıların ölümüdür.Bir tanrının ölümüne dair en açık örnek Osiris'in öldürülmesidir. Osiris öldürüldükten sonra tekrar dirilerek Duat'ın hâkimi olmuştur.[63][Note 1] Güneş tanrının gün boyunca gökyüzündeki yolculuğu sırasında yaşlandığı, gece Duat'a göçtüğü ve şafakla birlikte küçük bir çocuk olarak ortaya çıktığı söylenir. Bu süreç sırasında güneş tanrı ezeli kaosun canlandırıcı suyu ile temas eder. Ra'nın Duat'ta yaptığı yolculuğu tarif eden defin metinlerinde onunla birlikte canlanan diğer tanrılar da belirtilir. Hiçbir tanrı tam anlamıyla ölümsüz değildir; aksine tanrılar periyodik olarak ölür ve yaradılış olaylarını tekrar ederek yeniden doğar ve böylece de tüm dünyayı yenilerler.[64] Ama her zaman için bu dönüşümün bozulması ve kaosun geri gelmesi mümkündür. Çok iyi anlaşılamamış bazı Mısır metinlerinde bu felaketin bir gün olacağından, yaratıcı tanrının dünyanın düzenini dağıtıp geriye ezeli kaosun içinde yalnızca kendisi ve Osiris'i bırakacağından söz eder.[65]
Mekânlar
Tanrılar evrenin belirli bölgeleri ile bağlantılıdır. Antik Mısır geleneğinde dünya yeri, göğü ve Duat'ı kapsar. Bunların çevresinde yaradılıştan önce varolan karanlık şekilsizlik bulunur.[66] Genel olarak tanrılar gökyüzünde yaşar ama evrenin başka bölgeleriyle bağlantılı olan tanrıların kendi bölgelerinde yaşadığı söylenir. Tanrıların insanların arasından çekildiği zamandan önce geçen mitlerin çoğunda olaylar dünya üzerinde yer alır. Dünya üzerindeki tanrılar ile gökyüzündeki tanrılar birbirlerini etkilerler. Duat ise buna karşın uzak ve ulaşılamaz bir yerdir ve orada yaşayan tanrılar yaşayanlar dünyasında bulunanlar ile iletişimde zorluk çeker.[67] Evrenin dışında bulunan boşluğun da çok uzak olduğu söylenir. Bu boşlukta da bazıları diğer tanrılara ve evrensel düzene yardımcı olan diğerleri de düşman olan ilâhi varlıklar yaşar.[68]
Mitlerden sonraki zamanda tanrıların gökyüzünde yaşadığı ya da dünya üzerinde görünmez şekilde bulunduğu söylenirdi. Tapınaklar, insanlık ile tanrıların ana iletişim yoluydu. Her gün tanrıların ilâhi diyardan insan dünyasındaki evleri olan tapınaklara geldiğine inanılırdı. Tanrılar tapınaklarda kendilerini temsil eden heykeller olan idollere yerleşir ve tapınak ayinleri sırasında insanların kendileri ile iletişime geçmesine olanak sağlarlardı. Diyarlar arası olan bu hareket bazen gökyüzü ile yeryüzü arasında bir yolculuk olarak tanımlanır. Tapınaklar Mısır şehirlerin mihrakını oluşturduğu için bir şehrin ana tapınağının tanrısı aynı zamanda o şehrin ve çevresindeki bölgenin koruyucu tanrısıydı.[69] Tanrıların yeryüzündeki nüfuz alanları şehirler ve onları çevreleyen bölgelerle belirlenmişti.[66] Birçok tanrının birden fazla kült merkezi vardı ve etki alanları zaman içinde değişiklik göstermiştir. Yeni şehirlere yerleşebildikleri gibi, etki alanları azalabilmekteydi de. Dolayısıyla bir tanrının tarihî dönemlerdeki ana kült merkezi o tanrının ortaya çıktığı yer olmayabilmektedir.[70]
Adlar ve lakaplar
Mısır inanışına göre adlar belirledikleri nesnelerin asıl doğasını ifade eder. Bu inanışa uygun olarak tanrıların adları sıklıkla işlevleri ya da çıkış yerleri ile bağlantılıdır. Yıkım tanrıçası Sekhmet'in adı "güçlü olan", gizemli tanrı Amon'un adı "gizli olan" ve Nekheb şehrinde tapınılan tanrıça Nekhbet'in adı da "Nekhebli kadın" anlamına gelir. Ama birçok diğer tanrı adının, hatta tek bir işlevi olan tanrıların adlarının bile belirli bir anlamı yoktur. Gökyüzü tanrıçası Nuit ile yeryüzü tanrısı Geb'in adları Mısırlıların gökyüzü ve yeryüzü adlarına benzerlik taşımaz.[71]
Mısırlılar aynı zamanda ilâhi adlara daha fazla anlam veren düzmece etimolojiler de çıkarmışlardır.[71] Tabut Metinlerinde bulunan bir bölümde defin tanrısı Sokar'ın adını "ağzın temizlenmesi" anlamına gelen sk r olarak verir ve tanrının işlevini ağzın açılması ayini ile bağdaştırırken[72] Piramid Metinlerinde bu tanrının adının Osiris'in haykırarak söylediği kelimelerden geldiği söylenerek Sokar'ı en önemli defin tanrısı ile bağdaştırır.[73]
Tanrıların birçok adı olduğuna inanılırdı. Bunların arasında tanrıların gerçek doğasını diğerlerinden daha anlamlı bir şekilde verdiğine inanılan gizli adlar da vardı. Bir tanrının gerçek adını bilmek onun üzerinde güç sahibi olmak demektir. Adların önemi İsis'in daha üstün tanrı olan Ra'yı zehirleyerek gizli adını söyleyene kadar iyileştirmemesini anlatan mit ile gösterilir. Ra'nın gizli adını öğrenen İsis bunu oğlu Horus'a söyler ve her ikisi de bu gizli adı öğrenerek büyük bilgi ve güç sahibi olurlar.[74]
Adlarının yanı sıra tanrılara işlevlerinin ya da yapılan tapınmanın bir kısmını gösteren lakaplar da verilmiştir: "İhtişam sahibi", "Abidos'un hâkimi" ve "gökyüzünün efendisi" gibi. Tanrıların çeşitli olan işlevleri ve aynı işleve sahip farklı tanrılar olması nedeniyle tanrıların birçok lakabı bulunmaktaydı ve en önemli tanrılar en çok lakaba sahipti. Aynı lakap aynı zamanda farklı tanrılar için de kullanılabiliyordu. İlâhi adların ve lakapların çokluğu tanrıların muhtelif doğalarını belirtmektedir.[75]
İlişkileri
Mısır tanrıları ve tanrıçaları birbirleriyle karmaşık ve değişkin bir dizi ilişki ile bağlıdırlar. Bir tanrının diğer tanrılarla olan bağlantıları ve etkileşimleri karakterini tanımlamaya yardımcı olur. Dolayısıyla İsis, Horus'un annesi ve koruyucusu olarak aynı zamanda büyük bir şifacı ve kralların da koruyucusuydu. Bu tarz ilişkiler oluşan mitlere temel oluşturmuştur.[76]
Aile ilişkileri tanrılar arasında sık rastlanan bir bağlantıdır. Tanrılar sıklıkla Mısır dinî düşüncesinde çocuk sahibi olmanın önemini belirtecek şekilde erkek ve dişi çiftler oluşturur.[78] Ana, baba ve çocuk rolündeki üç tanrılı aileler yeni yaşamın yaratılmasını ve babadan oğula veraseti temsil eder ki bu misal ilâhi aileler ile kraliyet intikalini birbirine bağlar.[79] Osiris, İsis ve Horus bu tip aile tipinin en belirgin örneğidir. Bu aileden çıkan örnek zamanla yayılmış ve Memphis'te Ptah, Sekhmet ve çocukları Nefertum ile Teb'de Amon, Mut ve çocukları Khons gibi üç kişilik ailelere yerel kült merkezlerinde görülmüştür.[80] Mısır inanışında yer alan çoklu perspektiflerle uyumlu olarak bu tarz soy bağlantıları değişiklik gösterir.[81] Bereket tanrıçası olarak Hathor güneş tanrısının çocukluk şekli de dahil olmak üzere herhangi bir çocuk tanrıya anne olarak görülebilmekteydi ancak bazı durumlarda Hathor güneş tanrının kızıydı.[82]
Diğer ilâhi gruplar birbirleri ile ilgisi olan tanrılar ya da Mısır'ın mitolojik evreninin bir bölgesini temsil eden tanrılardan oluşur. Gün ve gecenin saatleri için ve Mısır'ın idarî bölgeleri olan nomlar için tanrı grupları vardı. Bu grupların bazıları sembolik olarak önemli bir sayıda tanrıdan oluşurdu.[83] Çift tanrılar daha büyük bir bütünün parçasını oluşturan birbirine zıt ama ilişkili kavramları temsil ederdi. Dinamik olan ve ışık veren Ra ile statik olan ve karanlıklara gömülmüş Osiris her gece tek bir tanrı hâline gelirdi.[84] Antik Mısır düşüncesinde üçlü gruplar çokluğu, dörtlü gruplar da bütünlüğü temsil ederdi.[83] Yeni Krallık'ın son dönemlerinde hükümdarlar özellikle Amon, Ra ve Ptah'tan oluşan üçlüyü diğerlerinin üzerinde tutmuşlardır. Bu üç tanrı tüm tanrıların çokluğunu temsil ettiği gibi kendi kült merkezlerini (Teb, Heliopolis ve Memphis) ve Mısır dinî inanışlarında yer alan birçok üçlü kavramı temsil etmektedir.[85] Mısır'ın on dokuzuncu hanedanının koruyucu tanrısı olan[86] ve dünya üzerindeki düzensizliği temsil eden Set'de zaman zaman bu üç tanrının yanına eklenmiş ve bu dörtlü grup Antik Mısır panteonunun basit ve tutarlı görüntüsünü vurgulamıştır.[87]
Üç ile üçün çarpımı olan dokuz çokluğu temsil eder bu nedenle Mısırlılar çeştili büyük grupları, içindeki tanrı adedi dokuzdan fazla olsa da "ennead" olarak nitelendirmiştir[Note 2] En göze çarpan grup Heliopolis Enneadıdır. Bu grup yaratıcı tanrı Atum'dan gelen en önemli tanrıları içerir.[83] "Ennead" terimi sıklıkla Antik Mısır2ın tüm tanrılarından söz etmek için de kullanılır.[88]
Bu ilâhi topluluğun hiyerarşik düzeni belirsiz ve değişkendir. Evrende geniş nüfuza sahip olanlar ya da mitolojik olarak diğerlerinden daha yaşlı olanlar ilâhi toplulukta daha önemli konumdaydılar. Bu topluluğun tepesinde genellikle yaratıcı tanrı ile özdeşleştirilen tanrıların hükümdarı bulunurdu.[88] Mısır tarihinin değişik dönemlerinde tanrıların hükümdarı farklı tanrılar olmuştur. Erken Hanedan Dönemi'nde Horus en önemli tanrıydı; Eski Krallık'ta Ra bu mertebeye yükseldi. Yeni Krallık'ta Amon en yüce tanrıyken Yunan ve Roma Devrinde İsis iâhi kraliçe ve yaratıcı tanrıçaydı.[89]
Tezahürler ve birleşmeler
Tanrıların birçok değişik şekilde tezahür ettiğine inanılırdı.[92] Mısırlıların insan ruhu kavramı oldukça karmaşıktı ve inanışa göre ruh farklı parçalardan müştekildi. Tanrıların ruhları da aynı ögelerin çoğundan ibaretti.[93] İnsan ruhunun ya da ilâhi ruhun kendi çevresindeki dünyayı etkileyen parçasına ba adı verilirdi. Bir tanrının gücünün görülür tezahürü o tanrının basıdır; örneğin güneş Ra'nın basıdır.[94] Bir tanrının tasvirine ka adı verilirdi ve bu tasvir tanrının basının yaşaması için bir kap görevi görürdü. Tapınak ayinlerinin odağında yer alan idoller ile bazı tanrıları temsil eden kutsal hayvanların kutsal baları bu şekilde içerdiklerine inanılırdı.[95] Tanrıların doğasının farklı yönlerini gösteren ve buna göre de adlandırılan birçok ba ve ka tanrıla atfedilebilirdi.[96] Varolan her şeyin, başlangıçta her şeyi içinde bulundurduğuna inanılan yaratıcı tanrı Atum'un bir kası olduğu söylenirdi.[97] Bir tanrı başka bir tanrının bası olabilmekteydi, yani biri diğerinin gücünün bir tezahürü olarak görülebilmekteydi.[98] İlâhi vücut parçaları da ayrı tanrılar olarak görülürdü. Örneğin Horus'un gözü ile Atum'un eli tanrıça olarak görülmekteydi.[99]
Ulusun tamamında önemli görülen tanrıların, bazen bölgelerde tapınılan eski tanrıların özelliklerini de kapsayan yerel tezahürleri görünürdü.[100] Örneğin Horus'un Nekhenli Horus, Buhenli Horus ve Edfulu Horus gibi bazı mekânlara bağlı olan birçok şekli bulunurdu.[101] Bu tarz yerel tezahürler hemen hemen ayrı tanrılar olarak da görülebilmekteydi. Yeni Krallık zamanında Pe-Khentyli Amon ile iletişim içinde olduğu varsayılan bir kâhin tarafından giysi çalmakla suçlanan bir adam, farklı bir yargıya varılması için Amon'un başka yerlerdeki kâhinlerine danışmıştır.[102] Tanrıların tezahürleri aynı zamanda işlevlerine göre de farklılıklar gösterebilmektedir. Örneğin Horus güçlü gökyüzü tanrısı ya da savunmasız bir çocuk olarak görülebilmekteydi ve bu farklı tezahürler bağımsız tanrılar olarak kabul edilirdi.[103]
Tanrılar birbirleriyle birleşebildikleri gibi kendi içinde farklı tanrılara da ayrılabilirdi. Bir tanrı başka bir tanrının bsı olabilir ya da iki ile üç tanrı birleşik isme ve ikonografiye sahip tek bir tanrıya dönüşebilirdi.[104] Yerel tanrılar önemli tanrılar ile bağlantılıydı ve benzer işlevlere sahip tanrılar birleşebiliyordu. Örneğin Ra yerel tanrı Sobek ile birleşip Sobek-Ra'yı, kendisi gibi hükümdarların koruyucusu Amon ile birleşip Amon-Ra'yı, Horus'un güneş tezahürü ile birleşip Ra-Horakhty'i ve çeştili güneş tanrılarıyla birleşip Horemakhet-Khepri-Ra-Atum'u oluşturuyordu.[105] Nadir durumlarda, farklı cinsiyetten tanrılar da birleşip Osiris-Nit ve Mut-Min gibi birleşik tanrıları oluşturabiliyordu.[106] Tanrıların bu şekilde birleştirilmesine senkretizm denir. Bu terimin kullanıldığı diğer durumların aksine Mısır hakkında kullanıldığında rekâbet hâlindeki inanış sistemlerinin birleşmesi anlamında kullanılmaz ancak yabancı tanrılar yerli tanrılar ile senkretize olabilmektedir.[105] Mısır'da senkretizm birleşen tanrıların işlevlerindeki benzerliği kabul edip her birinin nüfuz alanını artırmaktadır. Senkretik birleşmeler kalıcı değildir ve birleşime katılan tanrılar ayrı olarak görülmeye ya da farklı tanrılarla farklı birleşimler oluşturmaya devam etmektedir.[106] Ancak çok yakın olarak birleşen tanrılar bazen tek bir tanrı hâlinde devam edebilmektedir. Örneğin Horus, Eski Krallık döneminde Khenty-irty ve Khenty-khety gibi çeşitli doğan tanrılarla birleşmiştir.[107]
Aton ve olası tektanrıcılık
Yeni Krallık Döneminin ortalarında, firavun Akhenaton'un hüküm sürdüğü yıllarda (y. MÖ 1353- MÖ 1336) devlet dininin odağı tek başına güneş tanrısı Aton olmuştur. Akhenaton diğer tanrılar için tapınak yapılmasına ödenek ayırmamaya başlamış ve özellikle Amon olmak üzere diğer tanrıların adlarını ve tasvirlerini anıtların üzerinden sildirmiştir. Bazen Atenizm adı da verilen bu yeni dinî sistem diğer dönemlerde görülen çok tanrılı tapınmadan büyük farklılık gösterir. Önceki dönemlerde yeni önem kazanmış olan tanrılar varolan dinî inanışlara eklenirken Atenizm geleneksel olan farklı perspektiflerin çokluğu kavrayışını dışarıda bırakarak kutsal üzerinde tek bir anlayışın yayılmasında ısrarcı olmuştur.[108] Atenizm tam anlamıyla tektanrıcılık sayılmaz çünkü tektanrıcı inanışta diğer tanrılar inanç sistemi içinde yer almazlar. Bu dönemde genel kitlenin, kendi özellerinde diğer tanrılara inanmaya devam ettiğine dair işaret eden kanıtlar bulunmaktadır. Özellikle Atenizm'in Shu gibi bazı diğer tanrılara tolerans göstermesi de olayı karmaşıklaştırmaktadır. Bu nedenlerden ötürü Mısırbilimci Dominic Montserrat, tek tanrıya tapınılan Atenizm'in tektanrıcı olmadığını ve ancak monolatrist bir inanç sistemi sayılabileceğini önermiştir. Atenizm'in o döneme göre anormal teolojik sistemi Mısır halkı arasında kök salmamış ve Akhenaton'un halefleri geleneksel inanç sistemlerine geri dönmüşlerdir.[109]
Geleneksel dinde tanrının tekliği
Geleneksel Mısır dininin birçok tanrıyı daha derin bir düzeyde birleştirip tek tanrıya dönüştürdüğü konusu bilginler tarafından uzun süre tartışılmıştır. Bu tartışmaların nedenleri arasında tüm tanrıların en sonunda tek bir tanrı olarak birleşebileceğini öneren senkretizm uygulaması ve Mısır metinlerinin diğer tüm tanrıların güçlerini geçen özel bir tanrıdan söz etmesi sayılabilir. Diğer bir anlaşmazlık noktası, sebayt adı verilen Mısır etik yazılarında belirli bir tanrı ya da tanrı grubuna bağlı olmadan geçen "tanrı" kelimesinin varlığıdır.[110] Yirminci yüzyılın başlarında E. A. Wallis Budge Mısır halkının çoktanrıcı olduğuna inanmakta ancak dinin gerçek tektanrıcı doğasının sebayt metinlerini yazan elit zümrenin anlayışı ile sınırlı olduğunu belirtmekteydi.[111] Çağdaşı James Henry Breasted ise Mısır dininin çoktanrıcı değil güneş tanrının gücünün tüm tanrılarda varolduğundan kaynakla tümtanrıcı olduğunu düşünmekteydi. Hermann Junker ise Mısır uygarlığının başlangıçta tektanrıcı olduğunu ancak tarih içinde çoktanrıcılığa doğru dönüştüğünü önermektedir.[112]
Mısırbilimci Erik Hornung 1971 yılında bu görüşleri çürüten bir çalışmasını yayımladı[Note 3] Hornung çalışmasında, herhangi bir dönemde aralarında ikincil tanrıların da bulunduğu birçok tanrının diğerlerinden daha üstün olarak tanımlandığını belirtmiştir. Aynı zamanda sebayt metinlerinde geçen belirsiz "tanrı" teriminin okuyucunun tapınmayı seçtiği tanrıyı betimleyen genel bir terim olarak kullanıldığını iddia etmiştir.[114] Her ne kadar her tanrının birleşimleri, tezahürleri ve ikonografileri sürekli olarak değişiklik gösterse de bu değişiklikler her zaman için belirli sayıda biçimle sınırlı kalmış ve tektanrıcı ya da tümtanrıcı bir inanışa doğru dönüşmemiştir. Hornung, Mısır dinini diğer terimlerden çok henoteizm teriminin en iyi şekilde tanımladığını söyler. Herhangi bir Antik Mısırlı belirli bir dönemde herhangi bir tanrıyı en ulu tanrı olarak görüp tapınabilmekte ama diğer tanrıların varlığını yadsımamakta ve diğer tanrıların güçlerini de o anda inandığı tanrı ile birleştirmekteydi. Hornung tanrıların gerçek anlamda yalnızca mitolojide, yaradılıştan önceki zamanda bir bütün olduğu ve yaradılış ile birlikte tekdüze yokluktan tanrıların çokluğunun ortaya çıktığı sonucuna varır.[115]
Hornung'un savları Mısır dini ile ilgilenen diğer bilginleri oldukça etkilemesine rağmen yine de bazıları hâlâ Mısır tanrılarının bazı dönemlerde Hornung'un görüşlerinin izin verdiğinden daha çok birleşmiş olduğunu düşünmektedir.[51] Jan Assmann, güneş tanrılar arasında en önemli tanrı olarak Amon-Ra'nın görülmeye başlaması ile birlikte Yeni Krallık Dönemi boyunca tek tanrı kavramının yavaş yavaş geliştiği görüşünü savunmaya devam etmektedir.[116] Onun görüşlerine göre, Atenizm bu eğilimin en uç uzantısıydı. Atenizm tek tanrıyı güneş ile eş tutmakta ve diğer tanrıları bertaraf etmekteydi. Atenizm'in ardında tepki olarak gelen dönemde rahipler evrensel tanrıyı geleneksel çoktanrıcı inanış ile birlikte varolabilecek şekilde açıkladılar. Tek tanrı dünyanın ve diğer tanrıların ötesine geçebilmekteydi ancak aynı zamanda diğer tanrılar tek tanrının farklı özelliklerini göstermekteydi. Assman'a göre bu tek tanrı özellikle Yeni Krallık Döneminin sonlarında baskın tanrı olan Amon ile eşlenikti ancak Mısır tarihinin diğer dönemlerinde başka tanrıların bu rolü üstlendiği görülebilmektedir.[117] James P. Allen tek tanrı ile birlikte tanrıların çokluğu kavramlarının bir arada yaşayabilmesinin Mısır düşüncesindeki "yaklaşımların çokluğu" ile ve ayrıca sıradan inananların tapınma eylemlerindeki henoteistik yaklaşımla çok tutarlı olduğunu söyler. Mısırlıların tek tanrı kavramını duruma bağlı olarak seçtikleri bir tanrı özelinde tanımlamış olabileceklerini belirtir.[2]
Tarifler ve tasvirler
Mısır metinleri tanrıların vücutlarını detaylı olarak betimler. Tanrıların vücutları değerli maddelerden müşekkeldir: Etleri altından, kemikleri gümüşten ve saçları lacivertaşındandır. Kokuları Mısırlıların ritüellerde kullandıkları tütsülere benzer. Bazı metinler, tanrıların boyu ve göz rengi de dahil olmak üzere kesin betimlemeler verir. Ancak bu özellikler sabit değildir ve mitlerde tanrılar kendi amaçlarına uyacak şekilde görünüşlerini değiştirirler.[118] Mısır metinleri sıklıkla tanrıların gerçek biçimlerinden "gizemli" olarak söz eder. Dolayısıyla Mısırlıların tanrıları görsel olarak lafzi tasvir etmezler. Hiyerogliflerde ideogramların işlevleri gibi her tanrının karakterinin özel yönlerini sembolik olarak kullanırlar.[119] Bu nedenle defin tanrısı Anubis Mısır sanatında genellikle köpek ya da çakal olarak tasvir edilir çünkü çakalın leşçilik özellikleri gömülü olan mumyaların korunmasına tehdit oluşturmaktadır ve bu şekilde tasvirin amacı da bu tehdide karşı gelebilmek ve koruma amacı ile kullanabilmektir. Anubis'in siyah rengi de mumyalanmış bedenlerin rengini ve yeniden doğuşun sembolü olarak görülen Mısır'ın verimli kara renkli toprağının temsilidir.[120]
Çoğu tanrı farklı şekillerde tasvir edilmiştir. Örneğin Hathor inek, kobra, dişi aslan ya da büyükbaş hayvan boynuzları ve kulakları olan bir kadın olarak gösterilebilirdi. Bir tanrıyı farklı şekillerde tasvir ederek Mısırlılar o tanrının asıl doğasının farklı özelliklerini göstermekteydiler.[119] Tanrıların tasvir edilen sembolik şekilleri belirli sayıda olduğundan ötürü ikonografilerine bakılarak tanrılar birbirinden ayırt edilebilmektedir. Kullanılan biçimler arasında erkek ve kadın (insan biçimcilik), hayvanlar (hayvan biçimcilik) ve nadir de olsa cansız nesneler bulunur. İnsan bedenli ve hayvan başlı biçim kombinasyonlarına çok sık rastlanır.[6] Tarih boyunca yeni biçimler ve giderek karmaşık hâle gelen yeni kombinasyonlar ortaya çıknıştır.[113] İsis ve Hathor gibi bazı tanrıçalar ve başka tanrılar birbirlerinden yalnızca yazı ile belirtilirse ayırt edilebilirler.[121] Bu iki tanrıça arasındaki yakın bağlantı nedeniyle ilk olarak yalnızca Hathor'un olan inek boynuzlu başlık sonraları iki tanrıçada da görülmektedir.[122]
Kutsal tasvirlerin bazı özellikleri tanrıyı ayırt etmek için diğerlerinden daha yararlıdır. Özellikle kafa tasviri önemlidir.[123] Melez bir tasvirde kafa tanrının özgün biçimini yansıtır öyle ki Mısırbilimci Henry Fischer "dişi aslan başlı bir tanrıça dişi aslanın insan biçimi iken bir kraliyet sfenksi ise aslan biçimini almış erkektir" der.[124] İnsan krallar tarafından giyilen taçlardan kafanın üzerinde bulunan büyük hiyerogliflere kadar değişik kutsal başlıklar da önemli bir göstergedir. Buna karşın tanrıların elinde tuttukları nesneler önemli değildir.[123] Tanrılar was asa taşır; tanrıçalar papirüs sapı tutar ve her iki cinsiyet yaşam verici güçlerini temsil eden Mısır "yaşam" kelimesi anlamına gelen ankh sembolü taşır.[125]
Tanrıların gösterildiği biçimler çeşitli olmasına rağmen sınırlı sayıdadır. Mısır'da yaygın olarak bulunan birçok yaratık kutsal ikonografide kullanılmazken doğan, kobra ve büyükbaş hayvanlar gibi çok azı birçok tanrıyı temsil etmek için kullanılmıştır. Mısır tarihinin başlarında bölgede olmayan hayvanlar tanrıları temsil etmek için kullanılmamıştır. Örneğin İkinci Ara Dönemde (y. MÖ 1650-1550) Mısır'a getirilen at hiçbir zaman bir tanrıyı temsil etmek için kullanılmamıştır. Benzer şekilde tüm dönemlerde insan biçimli tanrılar tarafından giyilen giysiler Eski Krallık Döneminde kullanılanlardan farklılık taşımamıştır: Kilt, takma sakal, tanrılar için gömlek ve tanrıçalar için uzun elbise.[126][Note 4]
Temel insan biçimli şekil değişiklik gösterir. Çocuk tanrılar çıplak olarak tasvir edilirler. Üreme güçleri vurgulanan bazı erkek tanrılar da çıplak olarak gösterilir.[128] Bazı tanrıların göbekleri ve göğüsleri çift cinsiyeti ya da refah ve bereketi temsil edecek şekilde büyük gösterilirdi.[129] Tanrıların çoğunun derisi kırmızı iken tanrıçalar sarı derili tasvir ediliyordu. Aynı renkler Mısırda erkek ve kadınları için de kullanılıyordu. Buna karşın olağandışı renkte derisi olan tanrılar da vardı.[130] Tanrı Hapi temsil ettiği Nil taşkınlarının besleyici verimliliğine ithafen mavi derili ve göbekli olarak resmedilirdi.[131] Osiris, Ptah ve Min gibi az sayıda tanrı uzuvları bezle kaplanmış olarak mumya gibi resmedilmekteydi.[132] Her ne kadar bu tanrılar mumyaya benzese de buna benzer ilk örnekler bez ile sarılı mumyalamanın başlamasından önceye dayanmaktadır ve mumya yerine tanrıların uzuvsuz hâllerini temsil ettiği düşünülür.[133]
Tanrıları temsil eden cansız nesneler arasında güneş ve ayı temsil eden disk şeklinde neseneler görülür.[134] Bazı nesneler belirli bir tanrı ile özdeşleşmiştir; örneğin Nit'i temsil eden kalkan ve çapraz yaylar (
) ya da Min'in amblemi (
) Hanedanöncesi Dönemin tanrı kültlerini sembolize eder.[135] Bu gibi çoğu durumda ilk özgün nesnenin doğası gizemlidir.[136]
İnsanlar ile etkileşimler
Firavun ile ilişkileri
Resmî metinlerde firavunların ilâhi olduğu geçer ve sürekli olarak panteonda bulunan tanrılar ile birlikte tasvir edilirlerdi. Firavunların ve seleflerinin mitik tarihöncesi zamanda Mısır'da hüküm süren tanrıların halefleri olduğu kabul edilirdi.[137] Yaşayan firavunlar Horus ile eşdeğer tutulur ve özellikle Osiris ile Ra olmak üzere birçok tanrının "oğlu" olarak adlandırılırlardı; ölmüş krallar ise büyük tanrılar ile eşdeğer tutulurdu.[138] Firavunların yaşamları sırasında ve öldükten sonra kendileri için ritüeller düzenlenen cenaze tapınakları bulunurdu.[139] Ancak öldükten sonra çok az firavuna uzun süre boyunca tapınılmıştır ve resmî olmayan metinler firavunları daha çok insan olarak betimlemiştir. Bu nedenlerden ötürü bilginler Mısırlıların firavunların gerçekten tanrı olarak görüp görmediklerini tartışmaktadırlar. Firavunlar yalnızca dinî törenler sırasında ilâhi olarak görülmüş olabilirler.[140]
Yine de firavunun ilâhi statüsünün tanrılar katında Mısır'ın temsilcisi olma ve ilâhi dünya ile insanların yaşadığı dünya arasında bağlantı kurma rolünün mantıksal dayanağı olduğuna inanılmaktadır.[141] Mısırlılar tanrıların içinde yaşamak için tapınaklara ihtiyaçları olduğuna, düzenli olarak ritüeller yapılması gerektiğine ve tanrıları beslemek için sunular verilmesi gerektiğine inanmaktaydılar. Bunlar başlarında firavunun olduğu rahipler ve işçilerden oluşan külteler tarafından sağlanırdı.[142] Kraliyet ideolojisine göre tapınak yapmak ve genelde firavunun adına rahipler tarafından yapılan ritüelleri yapmak özel olarak firavunun görevleriydi.[143] Bu eylemler bir firavunun temel görevi olan ma'at'ı sürdürmenin bir parçasıydı.[144] Firavun ve onun temsil ettiği ulusu tanrılara ma'at'ı sağlamaktaydı ve bu sayede tanrılar işlevlerini yerine getirerek insanların yaşamaya devam edebilmesi için evrendeki ma'at'ı sürdürmekteydiler.[145]
İnsan dünyasındaki varlıkları
Her ne kadar Mısırlılar tanrıların kendileri etrafındaki dünyada varolduklarına inansalar da insan dünyası ile ilâhi dünya arasındaki bağlantı çoğunlukla özel durumlar ile sınırlıydı.[146] Edebiyatta tanrılar insanlara fiziksel biçimleri ile görünseler de gerçek hayatta Mısırlılar doğrudan olmayan iletişim yolları ile tanrılarla bağlantı kurmaktaydı.[147]
Bir tanrının ba'sı dönem dönem ilâhi dünyadan ayrılıp kendi tasvirlerinde yaşamaya geldiği söylenirdi.[148] Tanrılar kendi tasvirlerinde yaşayarak gizli konumlarından ayrılıp fiziksel bir biçim içine girerdi.[69] Mısırlılar için ḏsr yani "kutsal" olan bir mekân ya da nesne mücerret ve arınmış ise tanrıların yaşaması için uygundur.[149] Tapınak heykelleri ve rölyefleri ile Apis boğası gibi kutsdal hayvanlar bu şekilde ilâhi vasıtalar olarak görülürdü.[150] Rüyalar ve transa girmeler farklı bir iletişim yolu olarak görülürdü. Bu şekilde insanların tanrılara yanaşabildiği ve bazen de onlardan mesaj alabildiğine inanılırdı.[151] Antik Mısır dininde bulunan ölüm sonrası yaşam inançlarına göre de ölen insanların ruhunun ilâhi dünyaya geçtiği düşünülürdü. Dolayısıyla Mısırlılar öldüklerinde tanrılarla aynı düzeyde varolacaklarına ve onların gizemli doğasını tam olarak anlayacaklarına inanırlardı.[152]
Devlet ritüellerinin düzenlendiği tapınaklar tanrıların tasvirleri ile doludur. En önemli tapınak tasviri iç mabette bulunan tanrı tasviridir. Normal boyuttan küçük olan bu heykeller tanrıların vücutlarını oluşturduğuna inanılan aynı değerli metal ve taşlardan yapılmıştır. Tapınakların çoğunda birkaç mabet bulunurdu ve her mabette aile üçlüsü gibi grup hâlinde tanrıları temsil eden kült heykelleri vardı.[148][Note 5] Bir şehrin ana tanrısı o şehrin efendisi olarak görülürdü ve kendisini temsil eden tapınakta kalanlar onun kutsal hizmetkârları olarak nitelendirilirdi. Mısır'ın tüm tapınaklarında yaşayan tanrıların tamamı Mısır panteonunun tamamını oluşturmaktaydı.[154] Ancak aralarında önemli tanrıların da olduğu birçok tanrının kendine ait tapınakları yoktu ama bazıları başka tanrıların tapğınaklarında temsil edilmekteydi.[155]
Tapınaklardaki mabetlerde bulunan kutsal gücü dış dünyanın saf olmayan durumundan korumak için Mısırlılar tapınak mabetlerini tecrit etmiş ve içine girebilecekleri sınırlandırmıştır. Firavunlar ve yüksek rahipler dışındakilerin kült heykelleri ile bağlantısı engellenmiştir. Buna tek istisna bayramlarda heykelin dışarı çıkarılmasıdır ancak bu durumda bile hareketli mabetler içinde saklanmışlardır.[156] Halkın tanrılar ile ilişkileri daha az doğrudan yollarla sağlanıyordu. Tapınakların halka açık yerlerinde dua edecek küçük mekânlar ve tapınak binasının arkasında bağımsız küçük binacıklar bulunuyordu.[157] Topluluklar kendi kullanmaları için küçük tapınma yerleri inşa ediyordu ve bazı ailelerin kendi evlerinde tapınma yerleri vardı.[158] İnsanlığı kutsal dünyadan ayıran uçuruma rağmen Mısırlılar tanrılarına yaklaşabilmek için gerekli olanaklarla çevriliydiler.[159]
İnsanların yaşamlarına müdahaleleri
Mısır tanrıları doğanın düzenine olduğu gibi insanların yaşamlarına da karışmaktaydılar. Geleneksel olarak yabancıların ilâhi düzenin dışında olduğuna inanıldığı için bu ilâhi etki asıl olarak Mısır'ı etkiliyordu. Ancak Yeni Krallık Döneminde Mısırlıların egemenliğine diğer ulusların girmesiyle yabancıların da Mısırlılar gibi güneş tanrının müşfik hükmü altında olduğu söylenmiştir.[160]
Zamanın efendisi olan Thoth'un hem insanların hem de tanrıların yaşam sürelerini belirlediği söylenirdi.[161] Aralarında doğuma nezaret eden Mesenet ile kaderi temsil eden Shay gibi tanrı ve tanrıçalar da insan yaşamının süresi üzerinde söz sahibiydiler.[162] Mısır kader kavramının ana noktası ölümün şekli ve zamanıdır. Tanrılar ayrıca başka olayları da etkilemektedir. Çeşitli metinlerde tanrıların insanların kararlarını etkiledikleri ve onlara ilham verdikleri söylenir. Bunu yaparken tanrılar Mısır inanışına göre duyguların ve zekânın merkezi olan insanların kalbini etkilerler. Tanrıların ayrıca insanlara emirler de verdiğine inanılırdı: Firavunlara ülkesini nasıl yöneteceğini ve tapınakları nasıl idare edeceğini söylerlerdi. Mısır metinlerinde kişilere tanrıların doğrudan verdiği emirlerden nadiren bahsedilir ve bu emirler ilâhi ahlâk kurallarına dönüşmemiştir.[163] Antik Mısır'da ahlâk ma'at kavramı üzerinde şekillenmişti. Bu kavram insan topluluğu üzerine uygulandığında herkesin başkalarının refahına engel olmayacak şekilde düzenli olarak yaşamaları anlamına geliyordu. Tanrılar ma'at'ın koruyucusu olduğu için ahlâk da onlarla bağlantılıydı. Örneğin tanrılar ölümden sonra insanların ahlâki davranışlarını yargılardı ve Yeni Krallık Dönemi ile birlikte ölümden sonra yaşama kabul edilebilmek için bu yargılama sonucunda insanların masum olması gerekiyordu. Ancak genel olarak ahlâk, tanrıların verdiği katı kurallardan çok günlük yaşamda ma'at'ı korumak için gereken pratik kurallardan oluşuyordu. [164]
İnsanlar özgür iradeye sahipti ve ilâhi rehberlik ile ma'at'ın gerektirdiği davranışlarından kaçınabilirdi ancak bunun sonucunda ilâhi olarak cezalandırılabilirlerdi.[165] Tanrılar bu cezayı güçlerinin insan dünyasındaki tezahürü olan ba'yı kullanarak uygularlardı. Doğal âfetler ve hastalıklar sinirli ilâhi ba'ların işi olarak görülürdü.[166] Buna karşın tanrılar iyi insanları hastalıktan kurtarıp aynı zamanda yaşamlarını da uzatabilirdi.[167] İnsan yaşamına olan bu tarz müdahaleler Yeni Krallık Döneminde ortaya çıkmış olan ve kötülükten ilâhi yolla kurtulmayı temsil eden Shed[168] ile Mısır tarihinin sın dönemlerinde ortaya çıkan ve yanlışları düzelteceğine inanılan "apotropaik" yani kötülükle savaşan tanrı Petbe ile temsil edilir.[169]
Mısır metinlerinde insanların haksız yere ıstırap görmelerinin tanrılar yüzünden olup olmadığı konusunda farklı görüşler bulunur. Talihsizlik genellikle ma'at'ın zıddı olan kozmik düzensizlik isfet'in bir ürünü olarak görülmekteydi, dolayısıyla da kötü olayların olmasında tanrılar suçlu olarak görülmezdi. İsfet ile yakından bağlı olan Set gibi tanrılar dünyadaki düzensizlikten sorumlu tutulabilirken diğer tanrılar suçlanmazdı. Ancak bazı metinlerde insanların sefâletinden tanrılar sorumlu tutulurken diğerlerinde tanrıları savunan teodiselere rastlanır.[170] Orta Krallık Döneminden itibaren çeşitli metinlerde dünyadaki kötülüğün kaynağı yaratıcı tanrının insanların isyanına karşı savaşarak sonucunda dünyadan çekilmesini anlatan bir mite bağlanır. İnsanların bu kötü davranışından ötürü yaratıcı kendi yarattığı dünyadan uzak durur ve ıstırabın ortaya çıkmasına olanak verir. Yeni Krallık metinlerinde ise tanrıların bu konuda haklı oldukları Orta Krallık'ta olduğu kadar güçlü bir şekilde savunulmaz. Bu metinlerde insanların tanrılar ile kişisel ilişkilerine ve tanrıların insanlar arsında yaşanan olaylara müdahalelerine önem verilir. Bu dönemdeki insanlar kendilerine yardımcı olacak ve hayatları boyunca koruyacak belirli tanrılara bel bağlamışlardır. Bunun sonucunda da iyi bir yaşam sürebilmek için ma'at'ı sürdürme idealleri önemini kaybederken tanrıların gözüne girmek daha çok önem kazanmıştır.[171] Firavunların bile ilâhi yardıma ihtiyaçları olduğu düşünülürdü ve Yeni Krallık sona erdiğinde hükümet tanrıların isteğini bildiren kâhinlerden oldukça çok etkilenmekteydi.[172]
Tapınma
Tüm Mısır'ın yararına ma'at'ı sürdürmek için yapılan resmî dinî ayinler[173] kendi kişisel sorunlarının çözümünü tanrılarda arayan sıradan insanların tapınmalarıyla[174] bağlantılı olmasında rağmen farklıydı.
Resmî din tapınaklarda yapılan bir dizi ayinler içerirdi. Bazı ayinler her gün yapılırken diğerleri daha uzun süren ve genellikle belirli bir tanrı ya da tapınağa özgü bayramlardan oluşurdu.[158] Günlük törenlerde tanrıları heykelleri giydirilir, kutsanır ve ilâhiler eşliğinde yiyecekler tanrılara sunulurdu.[175] Bu sunular, tanrıların ma'at'ı sürdürmesini sağlamanın yanı sıra onların yaşam verme cömertliklerini kutlamak ve kinci olmayıp iyi davranmaya devam etmeleri için cesaretlendirmek amacıyla verilirdi.[176]
Bayramlarda genellikle tanrıların idolleri kayık şeklinde kutsal bir mahfazanın içinde tapınağın dışına çıkarılır ve geçit alayları düzenlenirdi. Bu alaylar çeşitli amaçlara hizmet ederdi.[177] Nil Nehrinin taşkınları üzerinde tüm yerel tanrıların etkisi olduğuna inanıldığı Roma Döneminde tanrıların idolleri nehir kenarına taşınır ve tanrıların büyük ve verimli bir taşkına sebep olması istenirdi.[178] Geçit alayları Hathor'un idolünün Dendera Tapınağından yola çıkıp eşi Horus'u Edfu Tapınağında ziyaret etmesi gibi tapınaklar arasında da yapılırdı.[177] Bir tanrı için yapılan ritüeller genellikle o tanrının mitolojisi ile ilgili olurdu. Bu ritüeller mitik geçmişte olmuş olayların tekrarını oluştururdu ve böylelikle özgün olayların yararlı etkilerini yenileme amacı güderdi.[179] Osiris'in onuruna düzenlenen Khoiak bayramında ölümü ve yeniden canlanması ekilen tohumların filizleneceği dönemde yeniden canlandırılırdı. Topraktan çıkan yeşil filizler tanrının yaşamının yenilenmesini sembolize ederdi.[180]
Tanrılar ile insanların kişisel etkileşimlerinin birçok şekli bulunur. Tanrılardan bilgi ya da öğüt isteyen kiilerde tapınaklarda kâhinlere başvurur ve onların kanalıyla sorularına tanrıların verdiği cevapları ararlardı. Kişisel ayinler ile hastalıkların iyileştirilmesinden düşmanların lânetlenmesine kadar farklı konularda tanrıların gücü ile kişisel hedeflere ulaşılmaya çalışılırdı.[182] Bu ayinlerde yaratıcının insanlara kötü talihten kurtulmak için verdiği söylenen ve tanrıların da kullandığı büyü gücü olan heka kullanılırdı. Kişisel ayin yapan bir kişi mitlerdeki bir tanrının rolünü üstlenir ve bazen diğer tanrıları da tehdit ederek hedefine ulaşmak için diğer tanrıların müdahil olmasını sağlamaya çalışırdı.[183] Bu ayinlerin yanı sıra kişisel sunular ve dualar da ilâhi yardıma nâil olmanın kabul edilen yöntemleri arasında sayılırdı.[184]
Dualar ve kişisel sunular genellikle "kişisel sofuluk" diye adlandırılırdı ve bir kişi ile bir tanrı arasındaki yakın ilişkiyi gösterirdi. Kişisel sofuluğa ait kanıtlara Yeni Krallık Döneminden önce pek rastlanmaz. Adaklar ve çoğu teofor isim olan kişi adları sıradan halkın kendileri ile tanrıları arasında bir bağlantı hissettiklerini gösterir. Ancak tanrılara adanmışlığın kesin kanıtları Yeni Krallık Döneminde göze çarpar bu dönemin sonlarına doğru doruk noktaya ulaşır.[185] Bilginler bu değişikliğin anlamı hakkında yani tanrılarla doğrudan ilişkinin yeni bir gelişme mi olduğu yoksa eski geleneklerin geldiği bir nokta mı olduğu konusunda tartışmaktadırlar.[186] Mısırlılar bu döenmden itibaren tanrılara olan bağlılıklarını tapınakların içinde ve çevresinde bir dizi yeni aktivitelerle göstermeye başlamışlardır.[187] Dualarını ve ilâhi yardımlara olan teşekkürlerini stellere kaydetmişlerdir. Dua ettikleri tanrıları ya da ulaşmak istedikleri hedefleri temsil eden figürinleri adak olarak adamışlardır. Örneğin Hathor'un rölyef tasviri ile bir kadın heykelciği doğurganlık için bir duayı temsil edebilir. Ara sıra bir kişi belirli bir tanrıyı koruyucu tanrısı olarak seçer ve mallarını ya da emeğini o tanrının kültüne adayabilirdi. Bu uygulamalar Mısır tarihinin son dönemlerine kadar devam etmiştir.[188] Mitlerde ve resmî dinde geçen önemli tanrıların bazıları kişisel tapınmada nadiren görülseler de devlet dininin temel tanrıları popüler geleneklerde de önemli tanrılar olarak görülmüşlerdir.[32]
Yeni Krallık Döneminde, bazı Mısır tanrılarına tapınma, Kenan ve Nubya gibi komşu bölgelere de, özellikle bu bölgeler firavunların kontrolü altında iken, yayılmıştır. Kenan'da Hathor, Amon ve Set gibi Mısır'dan gelen tanrılar yerel tanrılar ile senkretize edilmiş ve sonrasında Mısır'a yayılmışlardır.[189] Mısır tanrılarının Kenan'da kalıcı tapınakları olmamıştır[190] ve Mısır bölgenin kontrolünü kaybettikten sonra bu tanrılara tapınma yavaş yavaş kaybolmuştur.[189] Buna karşın Nubya'da birçok Mısır tanrısı ve tanrılaştırılmış firavunlar adına tapınaklar inşa edilmiştir. Nubya'da Mısır hükümranlığı sona erdikten sonra bile özellikle Amon olmak üzere Mısır tanrıları bağımsız Kuşi Krallığı'nın dininde yer almaya devam etmişlerdir.[189] Bazı tanrılar daha da uzaklara ulaşmıştır. Taweret Minos Uygarlığında bir tanrıça olmuş[191] ve Siva Vahası'nda Amon'un kâhini tüm Akdeniz bölgesindeki halklar tarafından tanınan ve başvurulan bir konuma ulaşmıştır.[192]
Ptolemaios Krallığı ve Roma hâkimiyeti zamanında Yunanlar ve Romalılar kendi tanrılarını Mısır'a getirmiştir. Bu yeni hâkimler Yunan-Roma interpretatio graeca geleneğinin bir parçası olarak Mısır tanrıları ile kendi tanrılarını eş saymışlardır. Ancak yerel tanrılara tapınmanın yerine yabancı tanrılara tapınma geçmemiştir. Bunun yerine Antik Yunan ve Roma tanrıları Mısır tanrılarının tezahürleri olarak kabul edilmiş ve Antik Yunanca ile Antik Yunan felsefesi bu kültlerin içine sokulmuştur.[193] Aynı sırada özellikle İsis, Horus'un Harpocrates adı verilen biçimlerinden biri ile Yunan-Mısır tanrısı Serapis gibi bazı Mısır tanrılarına tapınma Mısır'ın dışında Roma dünyasına da yayılmıştır.[122] Roma dininin sonlarına doğru geleneklerin karışmasıyla birlikte Thoth efsanevi ezoterik usta Hermes Trismegistus'a dönüşmüş[194]; İsis, Britanya'dan Mezopotamya'ya kadar olan coğrafyada tapınılan bir tanrıça olmuş[195] ve Roma hükümdarları kendilerinden önce gelen Batlamyus hanedanı gibi, otoritelerini kanıtlamak için İsis ile kocası Serapis'in himayesini kabul etmişlerdir.[196]
Roma ekonomisinin MS üçüncü yüzyıldan itibaren zayıflamasıyla birlikte Mısır'daki tapınaklar ve kültler gerilemey başlamış ve MS dördüncü yüzyıldan itibaren de Hristiyanlar Mısır tanrılarına yapılan tapınmayı tamamen kaldırmıştır.[197] Philae'de kalan son resmî kültler ise beşinci ile altıncı yüzyıllarda ortadan kaybolmuştur.[198][Note 6] Tanrılar ile ilgili inanışların çoğu birkaç yüzyıl içinde kaybolmuş ve yedinci ile sekizinci yüzyıllara geldiğinde yalnızca büyü metinlerinde yer alır hâle gelmiştir. Ancak geçit alayları ve kâhinlik gibi tapınma uygulamalarının çoğu Hristiyan ideolojisine adapte edilerek Kıptî Kilisesinin bir parçası olarak devam etmiştir.[197] O zamandan beri Mısır külütürü üzerinde büyük değişiklikler olması ve çeşitli etkileşimlerin bulunması nedeniyle bilginler Kıptî Kilisesinin günümüzdeki uygulamalarının firavunların dininden geldiği konusunda bir görüşbirliğine varamamışlardır. Mısır'da uygulanan ister Hristiyan ister İslam geleneklerinin Mısır'ın antik tanrılarına tapınmaya benzediği düşünülmektedir.[199]
Ayrıca bakınız
Notlar ve alıntılar
- Notlar
- Mısır metinlerinde Osiris'in öldüğü açıkça belirtilmez. Diğer tanrılar için de bu geçerlidir. Mısırlılar iyi bir tanrının ölümü gibi uğursuz olayları doğrudan belirtmekten kaçınmışlardır. Yine de mitin içinde Osiris'in öldürüldüğü açıkça belirtilmiştir ve Duat'ta ilâhi cesetlerin belirmesi de diğer ilâhi varlıkların öldüğüne işaret eder. Son Dönem'e gelindiğinde (y. MÖ 664–323), Mısır'da çeşitli yerlerin belirli tanrıların defnedildiği yer olduğu söylenmekteydi.[64]
- "Dokuzlu grup" için Mısırlılar psḏt kelimesini kullanıyordu. Antik Yunanca'dan gelen ve aynı anlamda olan ennead terimi genellikle bu kelimenin tercümesi olarak kullanılır.[83]
- Almance özgün adı Der Eine und die Vielen olan bu çalışma 1971 yılından sonra defaeten gözden geçirilmiştir. Bu çalışmanın İngilizce çevirisi olan Conceptions of God in Egypt: The One and the Many bu maddenin kaynaklar bölümünde listelenmiştir.
- Tanrıların giydiği elbiseler insan giysilerindeki değişikliklerden etkilenmiştir. Yeni Krallık Döneminde tanrıçalar çoğunlukla o dönemde kraliçelerin kullandığı akbaba şeklinde başlıklarla tasvir edilmişlerdir.[126] Roma Döneminde ise "apotropaik" yani kötülükle savaşan tanrıların çoğu lejyoner zırhı ile gösterilmiştir.[127]
- Kesin olarak kült tasviri olarak kullanıldığı düşünülen hiçbir heykel günümüze gelmemiştir ancak geriye kalanların bir kısmının bu amaçla kullanıldığının düşünülmesi için yeteli özellikleri mevcuttur.[153]
- Uzun süre boyunca Philae'deki kültlerin MS 535 ve 537 yılları arasında I. Justinianus'un orduları tarafından kapatıldığına inanılmıştır. Yakın geçmişte bilginler bu görüşü tartışmaya açmış ve buradaki aktivitelerin 456 ya da 457 yılında görülen son emârelerinden sonra ortadan kalktığını savunmaya başlamışlardır.[198]
- Alıntılar
- Wilkinson 2003, s. 72
- Allen 1999, ss. 44–54, 59
- Leitz, Christian, "Deities and Demons: Egypt" : Johnston 2004, ss. 393–394 içinde.
- Hornung 1982, s. 42
- Dunand & Zivie-Coche 2005, ss. 8–11
- Wilkinson 2003, ss. 26–28
- Baines 2001, s. 216
- Hornung 1982, s. 62
- Baines 2001, ss. 76–79
- Assmann 2001, ss. 7–8, 83
- Dunand & Zivie-Coche 2005, ss. 11–12
- Wilkinson 1999, ss. 261–262
- Wilkinson 2003, s. 12–15
- Gundlach, Rolf, "Temples", Redford 2001, s. 363 III. cilt içinde
- Traunecker 2001, ss. 25–26
- Hart 2005, s. 143
- Silverman, David P., "Divinity and Deities in Ancient Egypt", in Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Baines, John, "Society, Morality, and Religious Practice", in Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Silverman, David P., "Divinity and Deities in Ancient Egypt", in Şablon:Harvard alıntınb
- Frankfurter, David, "Histories: Egypt, Later Period" in Şablon:Harvard alıntınb
- Englund, Gertie, "Gods as a Frame of Reference: On Thinking and Concepts of Thought in Ancient Egypt", in Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Englund, Gertie, "Gods as a Frame of Reference: On Thinking and Concepts of Thought in Ancient Egypt", in Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Meeks, Dimitri, "Demons", in Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Lesko, Leonard H., "Ancient Egyptian Cosmogonies and Cosmology", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Lesko, Leonard H., "Ancient Egyptian Cosmogonies and Cosmology", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Silverman, David P., "Divinity and Deities in Ancient Egypt", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Graindorge, Catherine, "Sokar", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Englund, Gertie, "The Treatment of Opposites in Temple Thinking and Wisdom Literature"Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Baines, John, "Society, Morality, and Religious Practice", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Traunecker, Claude, "Kamutef", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Allen, James P., "Ba", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Luft, Ulrich H., "Religion", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Bohême, Marie-Ange, "Divinity", in Şablon:Harvard alıntınb
- Griffiths, J. Gwyn, "Isis", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Robins, Gay, "Color Symbolism", in Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Silverman, David P., "Divinity and Deities in Ancient Egypt", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Frandsen, Paul John, "Trade and Cult", in Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Kozloff, Arielle P., "Sculpture: Divine Sculpture", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Thompson, Stephen E., "Cults: An Overview", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Baines, John, "Society, Morality, and Religious Practice", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Ockinga, Boyo, "Piety", in Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Baines, John, "Society, Morality, and Religious Practice", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Enmarch, Roland, "Theodicy", 2008, Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Baines, John, "Society, Morality, and Religious Practice", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Baines, John, "Society, Morality, and Religious Practice", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Ritner, Robert K., "Magic: An Overview", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Baines, John, "Society, Morality, and Religious Practice", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Luiselli, Michela, "Personal Piety (modern theories related to)", 2008, Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Baines, John, "Society, Morality, and Religious Practice", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Mills, Anthony J., "Western Desert", in Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Struck, Peter T., "Esotericism and Mysticism: Hermeticism", in Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Şablon:Harvard alıntınb
- Frankfurter, David, "Histories: Egypt, Later period", Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Kockelmann, Holger, "Philae", 2012, Şablon:Harvard alıntınb içinde
- Naguib, Saphinaz-Amal, "Survivals of Pharaonic Religious Practices in Contemporary Coptic Christianity", 2008, Şablon:Harvard alıntınb içinde
Kaynakça
- Allen, James P. (1999), "Monotheism: The Egyptian Roots", Archaeology Odyssey, 2 (3)
- Allen, James P. (2000), Middle Egyptian: An Introduction to the Language and Culture of Hieroglyphs, Cambridge University Press, ISBN 0-521-77483-7
- Assmann, Jan (2001) [1984], The Search for God in Ancient Egypt, Translated by David Lorton, Cornell University Press, ISBN 0-8014-3786-5
- Baines, John (2001) [1985], Fecundity Figures: Egyptian personification and the iconology of a genre, Griffith Institute, ISBN 0-900416-78-5
- David, Rosalie (2002), Religion and Magic in Ancient Egypt, Penguin, ISBN 0-14-026252-0
- Dieleman, Jacco; Wendrich, Willeke, eds., UCLA Encyclopedia of Egyptology, Department of Near Eastern Languages and Cultures, UC Los Angeles
- Dunand, Françoise; Zivie-Coche, Christiane (2005) [2002], Gods and Men in Egypt: 3000 BCE to 395 CE, Translated by David Lorton, Cornell University Press, ISBN 0-8014-8853-2
- Englund, Gertie, ed. (1989), The Religion of the Ancient Egyptians: Cognitive Structures and Popular Expressions, S. Academiae Ubsaliensis, ISBN 91-554-2433-3
- Frankfurter, David (1998), Religion in Roman Egypt: Assimilation and Resistance, Princeton University Press, ISBN 0-691-07054-7
- Hart, George (2005), The Routledge Dictionary of Egyptian Gods and Goddesses, Second Edition, Routledge, ISBN 0-203-02362-5
- Hornung, Erik (1982) [1971], Conceptions of God in Egypt: The One and the Many, Translated by John Baines, Cornell University Press, ISBN 0-8014-1223-4
- Johnston, Sarah Iles, ed. (2004), Religions of the Ancient World: A Guide, The Belknap Press of Harvard University Press, ISBN 0-674-01517-7
- Montserrat, Dominic (2000), Akhenaten: History, Fantasy, and Ancient Egypt, Routledge, ISBN 0-415-18549-1
- Meeks, Dimitri; Favard-Meeks, Christine (1996) [1993], Daily Life of the Egyptian Gods, Translated by G. M. Goshgarian, Cornell University Press, ISBN 0-8014-8248-8
- Morenz, Siegfried (1973) [1960], Ancient Egyptian Religion, Translated by Ann E. Keep, Methuen, ISBN 0-8014-8029-9
- Pinch, Geraldine (2004), Egyptian Mythology: A Guide to the Gods, Goddesses, and Traditions of Ancient Egypt, Oxford University Press, ISBN 0-19-517024-5
- Redford, Donald B., ed. (2001), The Oxford Encyclopedia of Ancient Egypt, Oxford University Press, ISBN 0-19-510234-7~
|isbn=
değerini kontrol edin: invalid character (yardım) - Shafer, Byron E., ed. (1991), Religion in Ancient Egypt: Gods, Myths, and Personal Practice, Cornell University Press, ISBN 0-8014-9786-8
- Teeter, Emily (2011), Religion and Ritual in Ancient Egypt, Cambridge University Press, ISBN 978-0-521-61300-2
- Tobin, Vincent Arieh (1989), Theological Principles of Egyptian Religion, P. Lang, ISBN 0-8204-1082-9
- Traunecker, Claude (2001) [1992], The Gods of Egypt, Translated by David Lorton, Cornell University Press, ISBN 0-8014-3834-9
- Wildung, Dietrich (1977), Egyptian Saints: Deification in Pharaonic Egypt, New York University Press, ISBN 0-8147-9169-7
- Wilkinson, Richard H. (2003), The Complete Gods and Goddesses of Ancient Egypt, Thames & Hudson, ISBN 0-500-05120-8
- Wilkinson, Toby (1999), Early Dynastic Egypt, Routledge, ISBN 0-415-18633-1
Dış bağlantılar
Wikimedia Commons'ta Egyptian deities ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır. |
- Antik Mısır inanışında tanrılar ve tanrıçalar Digital Egypt for Universities (İngilizce)