Ahmet Refik Altınay

Ahmet Refik Altınay (1881, Beşiktaş - 10 Ekim 1937), Türk tarihçi, yazar, şair, Darülfünun tarih müderrisi ve yüzbaşı.

Ahmet Refik

Tarih öğretmenliğindeki tecrübesini; gazete ve dergilerde yayınladığı araştırma dizileri ve tarihi hikâyeler yoluyla daha geniş kitlelere tarihi okutma ve sevdirmek için kullanmış bir yazardır. “Tarihi sevdiren adam” sıfatıyla anılır.[1] Çalışmaları ağırlıklı olarak Osmanlı Devleti üzerinedir.

Ahmet Refik

Yaşamı

1880 veya 1881 yılının Şubat ayında İstanbul’da, Beşiktaş’ın Valideçeşme semtinde dünyaya geldi[2]. Babası, Sultan Abdülaziz’in vekilharcı Ürgüplü Ahmed Ağa'dır.

İlk öğrenimini Vişnezade Sıbyan Mektebi’nde, orta öğrenimini Beşiktaş Askeri Rüştiyesi ve Kuleli Askeri İdadisi'nde gördü. 1898 yılında Harp Okulu'ndan piyade birincisi olarak mezun oldu. Küçük yaşta teğmen çıktığı için kıtaya gönderilmeyip öğretmen sınıfında bırakıldı. Toptaşı ve Soğukçeşme Askeri Ortaokullarında 4 yıl süre ile coğrafya öğretmenliği yaptı. 1902 yılında Harp Okuluna Fransızca, 1908 yılında tarih öğretmeni oldu.

Gazetecilik hayatı

Öğretmenlik tecrübesini zaman içinde daha geniş kitlelere hitap etme ve okumayı sevdirme isteğine dönüştüren Ahmet Refik Bey[1], bazı gazete ve mecmualarda ilk yazılarını yayınlamaya öğretmenlik yaptığı yıllarda başladı. İlk yazılarının konusu ilk İslam kahramanları ve dini savaşlar idi[2] II. Meşrutiyet’in ilanına kadar "İrtika", "Malumat", "Hazine-i Fünun", "Mecmua-i Ebuzziya gibi dergilerde makaleler yayımladı[3]; Tercüman-ı Hakikat ve Millet gazetelerinde başyazarlık yaptı. Meşrutiyet’in ilanından sonra İkdam, Peyam ve Millet gibi gazetelerde yazılarını yayımladı. İkdam’da günlük olarak tefrika ettiği yazıları onun “müverrih” olarak tanınmasında etkili oldu[2].

Askeri hayatı

1909 yılında tarihi araştırmalar için bir heyetle birlikte Fransa'ya gitti. Paris Hazine-i Evrakı’nı bu gezi sayesinde yakında tanıma imkânı buldu ve bilgisini, Osmanlı Hazine-i Evrakı’nı tanımak için kullandı[2]. Yine bu gezide tarih anlayışını etkileyen kimi Fransız tarihçilerle tanıştı[2].

1909 yılında Erkan-ı Harp Yayın Şubesinde görevlendirildi ve "Askeri Mecmua"'yı yönetti. Dergide, Osmanlı savaşları ve askerliğine dair yazılar yazdı. Aynı yıl, o zamanki adı “Tarihi Osmani Encümeni”’ olan Türk Tarih Encümeni’ne üye seçildi. Tarihi Osmani Encümeni Mecmuası’nda bilimsel çalışmalarını yayımlarken altı ciltlik “Büyük Tarihi Umumi”’yi yayımladı; İkdam’da “Geçmiş Asırlarda Osmanlı Hayatı” adlı dizi ile tefrika ettiği yazılarını da kitaplaştırdı.

1912 yılında Balkan Savaşı'nda Askeri Sansür Müfettişi oldu. 1913 yılında gözleri bozuk olduğu için yüzbaşı iken emekliye ayrıldı; serbest çalışmaya başladı. I. Dünya Savaşı nedeniyle orduya çağrılana değin öğretmenlik ve gazetecilik yaptı.

I. Dünya Savaşı yılları

I. Dünya Savaşı’nda ordunun isteği ile Türkiye-Rusya ilişkilerine dair yazılar yazan Ahmet Refik Bey, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yı ihanetle suçlayan bir yazısı nedeniyle “arpa saman memuriyeti” gibi bir görevle Anadolu’ya görevlendirilerek cezalandırıldı. Bu görevi sırasında Nevşehirli Damat İbrahim Paşa hakkında incelemelerde bulundu[2]. 1915 yılında Eskişehir’e Askeri Sevk Komisyonu Başkanı olarak atandığında Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna ilişkin araştırmalar yaptı. Hastalığı nedeniyle kısa süre sonra yeniden İstanbul’a döndü. Hazine-i Evrak’ta çalışarak eski İstanbul yaşantısına dair belgeler derledi. Bu belgeler “Asr-ı Hicriler” adlı kitapta toplandı.

Savaşın sonlarında Ermeni kırımı Raporu için Avrupa’dan gelen bir gazeteci heyete Doğu Anadolu gezisinde eşlik etti. Trabzon, Kars, Ardahan Artvin, Batum, Erzincan ve Erzurum’u kapsayan bu geziyi Kafkas Yollarında adlı eserle dile getirdi.[4] . Ayrıca gezi sırasında tuttuğu notlar telgraflarla Osmanlı Devleti tarafından Avrupa’ya duyuruldu. Savaş sonunda ikinci kez emekli oldu.

Savaş sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması karşısında Türkçülük’ü benimsedi[1]. Köprülüzade Fuad, Ziya Gökalp ve Necmeddin Sadık Bey’lerle birlikte İttihat ve Terakki’nin resmi sözcülüğünü üstlenen “Yeni Mecmua”’da çalıştı. Vatanın dünyanın merkezi sayılması düşüncesini esas aldı.

Darülfünun müderrisliği

1918 yılında İstanbul Darülfünun Osmanlı Tarihi Öğretmenliğine, 1919 yılında Türkiye Tarihi Müderrisliğine atandı. Bir yandan da Osmanlı Hazine-i Evrak’ında çalışmaya başladı. Bu arada Demirbaş Şarl ile ilgili bir çalışması nedeniyle İsveç hükümeti tarafından ödüllendirildi[2]

Mütareke döneminde (1919-1922) “Darülfünun-u Osmaniye Nizamnamesi”’nin oluşturulmasına katkıda bulundu.1919-1920 öğretim yılında uygulanmaya başlayan nizamname gereği okutulan “Osmanlı tarihi” dersini üstlendi.

Mütareke döneminde siyasetle de ilgilenen Ahmet Refik, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na katıldı; Veliaht Abdülmecit ile yakınlık kurdu[2]

Cumhuriyet dönemi

Ahmet Refik Bey, 1925 yılında Türk-Bulgar ilişkileri hakkındaki çalışmaları nedeniyle Bulgar hükümeti tarafından ödüllendirildi[2].

O yıl, Türk Tarih Encümeni’nde Abdurrahman Şeref Bey’in ölümü üzerine boşalan başkanlık görevini üstlendi ancak, aynı yıl içinde görevi Fuat Köprülü’ye bıraktı[2].

Yine 1925’te, Milli Mücadele döneminde faaliyet gösteren “Tarikat-ı Salahiyye” adlı bir örgütle ilişkisi olduğu iddiasıyla tutuklanıp Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. Savunmasında duygusal bir konuşma yaparak cemiyetle ilişkisini kesinlikle redetti ve beraat etti[5] .

1930'lu yıllarda devlet başkanı Mustafa Kemal'in teşviki ile başlayan “yeni tarih anlayışı”na adapte olamamış; dönemin tarih çalışmalarında aktif olarak yer almamıştır. Özellikle Orta Asya, Güneş Dil Teorisi gibi akımlar onun için tersti[2].

1931’de İstanbul Belediyesi ile Surp Agop Mezarlığı arasındaki davada bilirkişi olarak atandı. Elmadağ-Harbiye arasındaki arazinin Ermeniler’in değil, Sultan Beyazit Veli Vakfı'nın mülkü olduğunu tarihi belgelerle kanıtlaması nedeniyle belediye tarafından kendisine Büyükada’da bir ev hediye edildi[6].

1932 yılında I. Tarih Kongresi'ne katıldı. "Türk Tarihinin Anahatları” adlı çalışmanın yazı kurulunda yer aldı.

1933 yılında üniversite öğretmenliğinden kadro dışı bırakıldı. Kurumun dışında bırakılmasından ötürü derin bir kırıklık yaşadı. Ölümüne değin resmi bir görev almadı.

Son yılları

Hayatının son yıllarını Büyükada’da sefalet içinde geçirdi. Değerli kütüphanesini parça parça sattı. Uzun bir hastalığın ardından 10 Ekim 1937 tarihinde İstanbul'da Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde 56 yaşında iken zatürreden vefat etti. Mezarı Büyükada'da Tepeköy Mezarlığı'ndadır.

Yapıtları

Hayatı boyunca dünya tarihinden çocuk kitaplarına kadar geniş bir sahada yapıt üretti. Kitaplarının sayısı 150’yi geçer[2]. Geçmiş Asırlarda Türk Hayatı" başlığı altında yayınladığı "Bizans Karşısında Türkler", "Sokullu", "Cem Sultan", "Âlimler ve Sanatkârlar", "Kadınlar Saltanatı", "Felaket Seneleri", "Lale Devri" en ünlü eserleridir.

Tarihçiliğinin yanı sıra edebiyata da ilgi göstermiş, 1932’de “Gönül” adlı bir şiir kitabı yayınlamıştır. Bektaşi nefesleri şeklinde yazdığı birçok güftesi bestelenmiştir.[2]

  • Gazevat-ı Zelile-i Peygamberi, Mahmud Bey Matbaası, İstanbul, 1908.
  • Bizans İmparatoriçeleri, Teshil-i Tıbaat Matbaası, 1915
  • Tarihte Osmanlı Neferi, Matbaa-i Askeriye, İstanbul, 1915.
  • İki Komite İki Kıtal, Matbaa-i Orhaniyye, İstanbul, 1919.
  • Kadınlar Saltanatı (1094-1058), Orhaniye Matbaası, İstanbul, 1923.
  • Sokollu, Kütüphane-i Hilmi, 1924.
  • Mimar Sinan, Devlet Matbaası, 1929.
  • Viyana Önünde Türkler, Muallim Ahmet Halit Kitaphanesi, İstanbul, 1931.
  • Eski İstanbul, Kanaat Kütüphanesi, İstanbul, 1931.
  • Osmanlı Devrinde Türk Madenleri, Devlet Matbaası, İstanbul, 1931.
  • Türkler ve Kraliçe Elizabet, Matbaacılık ve Neşriyat, İstanbul, 1932
  • Küçüklere Tarih Dersi, İstanbul, 1917/1918.
  • Kafkas Yollarında

Kaynakça

  • Osmanlı Tarihi Yazarları, M.Orhan Bayrak, İstanbul 1982
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.