Çeviri

Dilbiliminde çeviri ya da tercüme, bir dildeki bir metnin başka bir dile aktarılması işlemini ve bu süreç sonucunda elde edilen ürünü anlatmak amacıyla kullanılır.

Çevrilecek metin ve dil kaynak metin ya da kaynak dil, çeviri yapılacak metin ya da dil ise erek metin (hedef metin) ya da erek dil olarak adlandırılır. Çeviri, sözlü ya da yazılı olarak yapılabilir.

"Çeviri" sözcüğü Arapça kökenli bir Türkçe kelime olan "tercüme" sözcüğü ile eşanlamlıdır. Çeviri yapan kişi anlamında "çevirmen" sözcüğü kullanılmakta olup "yazılı çeviri" yapan kişi için mütercim kelimesi, "sözlü çeviri" yapan kişi için ise tercüman kelimesi kullanılır.

Çeviri tarihi

Çeviri gereksinimi, insanlık tarihinde farklı dillerin oluşmasıyla birlikte başlamıştır. Dillerin 100.000 yıl önce ortaya çıktığı, yazının bundan yaklaşık 5.000 yıl önce bulunduğu düşünülürse çevirinin oldukça eskilere dayandığı söylenebilir.

Sözlü çeviri çok daha eskiye dayansa bile ilk yazılı çeviri örneklerine Sümerlere ait tabletlerde rastlanır. Farklı dillere sahip toplumlar arasında yapılan resmi antlaşmaların farklı iki ya da daha fazla dilde yazılı olarak tespit etme gereksinimi ilk çeviri örneklerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Rosetta Taşı

Çeviri, bir dilden başka bir dile yapılan aktarma işinin adıdır. Her çeviri işleminde kendisinden aktarma yapılan ve kendisine aktarma yapılan iki dil söz konusudur. Çeviri, sözcüğüne, tek sözcük atlamadan yapılabileceği gibi, bir cümlenin genel anlamını yaklaşık olarak aktaracak biçimde de yapılabilir. İki durumda da gerçek çeviriden söz edilemez. Her dilin kendine özgü bir düzeni olduğuna, hiçbir dil bir başkasıyla çakışmayacağına göre sözcük sözcük çeviri yapmak, aktarma yapılan dile ters düşebileceği gibi, aktarma yapılan dildeki anlamın verilememesine de yol açar. İkinci durumdaysa anlamın tam değil, eksik bir çevirisi yapılıyor demektir. Buna göre gerçek çeviri, aktarılan cümlenin anlamını elden geldiğince eksiksiz biçimde vermekle olasıdır. Çağdaş çeviribilimde bu, dilin değil, sözün, başka deyişle dil kullanımının aktarımı olarak tanımlanmaktadır. Bilimsel yapıtların çevirisinde ise metne bağlılık, teknik düzeydeki çevirilerde de metnin her sözcüğünü karşılayacak söz kalıpları ve terimler kullanmak gerekir.

Çeviriyi geliştiren ikinci önemli gereksinim ise dinsel metinlerin başka dillere aktarılma isteğidir. Örneğin, 72 çevirmen tarafından 72 günde bitirildiği rivayet edilen Septuaginta, İbraniceden Eski Yunancaya Eski Antlaşma çevirisi, milattan önce 247 yılında ortaya çıkmıştır. Mısır hiyerogliflerin çözülmesinde önemli bir role sahip Rosetta Taşında ise (M.Ö. 196) aynı metin hem Mısırca hem de Eski Yunanca olarak yer almaktadır.

Orta Çağda çeviri faaliyetleri genel olarak kiliselerle ve İncil'le sınırlı kalırken, 9. ve 10. yüzyıllarda Bağdat önemli bir çeviri merkezidir. Bu yıllarda Eski Yunanca metinler Arapçaya çevrilmiş ve bilimleri gelişmesine katkı sağlamıştır. Avrupalıların Eski Yunan metinlerini keşfi bu Arapça metinler sayesinde olmuş, daha sonra bu metinler Toledo Okulu tarafından Arapçadan Latinceye ve özellikle İspanyolcaya aktarılmıştır. Avrupalılar Orta Çağın karanlığından sonra Eski Yunanca metinlerle bu sayede tanışmışlardır.

Özellikle matbaanın keşfinden (~1450 yılı) sonra çeviri çalışmaları hız kazanmış, Reformasyonun etkisiyle de Latince metinler başta Almanca olmak üzere hızla yerel dillere aktarılmıştır. Çeviribilim ve çeviri tarihi açısından Martin Luther'in yaptığı İncil çevirisi ile çevirinin nasıl olması gerektiği konusundaki düşünceleri oldukça önemlidir.

Çeviri çalışmalarının yeni bir ivme kazandığı dönem de 19. yüzyılda Romantik akımla birlikte görülmektedir. Aynı dönemde çevrinin ne olduğu ve nasıl yapılması gerektiği konusundaki çalışmalar da yoğunlaşır.

20. yüzyılla birlikte sanayi devrimi ve sonrasındaki uluslararası ilişkilerin artışıyla birlikte özellikle teknik metin çevirilerinde (özel alan çevirisi) artış görülmüştür. İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan Soğuk Savaş dönemi ise makineli çeviriyle çeviriye yeni bir boyut kazandırmıştır. Yine aynı dönemde çeviri sürecini ve çeviri ürününün özelliklerini araştıran çeviribilim bağımsız bir bilim alanı olarak şekillenmiştir.

Çeviri süreci

Çeviri süreci başlıca üç aşamadan oluşur:

  1. Kaynak metnin çözümlenmesi,
  2. Erek dile aktarılması
  3. Erek metnin oluşturulması.

Bu aşamalar, zamansal olarak birbirini izleyen bağımsız bölümler olarak değil, sürecin kavranmasını kolaylaştıran soyutlamalar olarak düşünülmelidir. Çünkü, gerçek çeviri sürecinde bunlar iç içe geçmiştir. Çevirmen genellikle çözümleme yaparken aynı zamanda bunu nasıl aktaracağını ve erek metni nasıl oluşturacağını da düşünür.

Çeviri, alıcısına ulaşmadan önce şu süreçlerden geçmektedir:

Çeviri: Çevirmen tarafından yapılır. Hedef dil çevirmenin anadilidir. Metnin konusu çevirmenin alan uzmanlığı kapsamındadır.

Ön okuma: Çevirmen tarafından yapılır. Gözle okuma ve otomatik yazım imla düzeltmesini içerir.

Düzeltme: Proje bütçelemesine göre, çevirmen tarafından yapılabildiği gibi, kaynak dil ve hedef dilin her ikisinde de alan uzmanı olan bir Düzeltmen tarafından yapılır.

Denetleme: Kaynak dili bilmeyen ancak anadili hedef dil olan bir alan uzmanı Denetmen tarafından yapılır. Denetlemede, çeviri metni önce kaynak metinden bağımsız olarak okunur, ardından karşılaştırmalı okuma yapılır.

Son Okuma: "Proofreading", "prova okuması" veya yanlış bir adlandırma olarak "kontrol okuma" şeklinde yerleşmiş işlemdir. Görsel tasarım uzmanları tarafından yapılır.

Kalite güvencesi: Proje yöneticisi tarafından yapılır. Çeviri metninde dilsel kalite, yerel öznitelikler, metrik dönüşümler, belirlenmiş biçim şablonuna uygunluk gibi ögelerin çeviriyle hitap edilen kitleye (hedef kitleye) aktarımında tam ve eksiksiz olmasının sağlanmasını içerir. Proje yöneticisi, ayrıca, çevirideki olası hataların sınıflandırılması ve ölçülebilmesi için bir puantaj sistemi üzerinden değerlendirme yapar. Erişilebilirlik, dikkat, doğruluk, dakiklik gibi noktalarda çevirmen, düzeltmen ve denetmenin başarım değerlendirmesini yapar ve kayıt altına alır.

TSEN 15038 gibi uluslararası standardlarda ayrıntılı tanımlar bulunmaktadır.

Çeviri sorunları

Çeviri oldukça karmaşık bir süreçtir. Çevirmen açısından oldukça yoğun bir zihinsel faaliyet gerektirir. Çevirmen çeviri sürecinde sürekli olarak sorunlarla karşılaşır ve bu sorunları çözerek ilerler. Bir anlamda çeviri, sorun çözme sürecidir dahi denilebilir. Aşağıda kısaca özetlenmeye çalışılan bu sorunlar çok değişik alanlarla ilgili olabilir.

Kaynak metinle ilgili sorunlar

  • Çeviri süreci içinde kaynak metin üzerinde değişiklik yapılması
  • Silinmiş ya da okunmayan sözcükler
  • Yazım hataları
  • Eksik metin
  • Kötü yazılmış bir metin (anlam belirsizlikleri, ifade hataları)
  • Metinde anlatılan şeyin eksik olması (Örneğin bir makinenin kullanım kılavuzunu çevirirsiniz, ama makineyi siz hiç görmemişsinizdir, resim, çizim vb. de yoktur.)
  • Çeviride başka bir metinden alıntı vardır, ama alıntının kaynağı belli değildir, hatta bu metin erek metinden çevrilmiş dahi olabilir. Ama siz kaynağı belirsiz bu metni yeniden çevirmek zorunda kalırsınız.
  • Maddi hatalar. Örneğin, kaynak metinde yukarıdaki resimde görülen 5 nolu cıvatayı sıkın der, ama resimde öyle bir vida yoktur.

Dilsel Sorunlar

  • Farklı şivelere ait deyişler ve sözlüklerde yer almayan yeni sözcükler
  • Ne olduğu bilinmeyen kısaltmalar
  • Kişi, kurum ve coğrafi yer adları.
  • Argo
  • Belirli meslek gruplarına ait deyiş biçimleri
  • Halk diline ait deyişler. (Örneğin, "tabanları yağladık" şeklindeki deyimler.)
  • Biçemsel özellikler. Bu tür özellikler kültürel farklardan dolayı iki dilde örtüşmeyebilir. Örneğin, selamlaşma biçimleri, akraba adları, toplumsal grupların hem kendi aralarındaki hem de diğer gruplardakilerle konuşma biçimleri.
  • İki dil arasındaki dilbilgisel farklardan ya da noktalama işaretlerinin kullanımından kaynaklanan sorunlar.

Diğer sorunlar

  • Her türlü dil oyunu. Örneğin, "Oku baban gibi eşek olma" şeklindeki cümleler.
  • Özellikle şiir çevirisinde (ve reklam vb metinlerde) uyak ve ses, yapı benzerliklerinin sağlanması,
  • Kaynak kültürün çok belirgin bir şekilde öne çıkması. Türkçe çevirmenler için örneğin Hristiyan kültürüyle ilgili konular. Türkçeden Batı dillerine yapılacak çevirilerde ise İslamiyet ve Türk kültürüyle ilgili konular (Örneğin, kına gecesi).
  • Mizah, espri ve fıkralar...
  • ve kaynak kültürde var olan bir kavramın erek kültürde olmaması...

Çeviride eşdeğerlik

Çeviri yapılırken genellikle yalnızca "anlamın" aktarılacağı düşünülür. Yapılan çalışmalar, anlamın yanı sıra biçimin ve metnin taşıdığı işlevin de aktarıldığını ya da aktarılması gerektiğini göstermektedir. Bu nedenle çeviride kaynak metin ile erek metin arasında eşdeğerlikten söz edilirken birçok öğenin eşdeğerliği söz konusu olabilir. 1. Camera entfernen 2. Alte Treiber entfernen (im Geräte-Manager mit Rechtermaustaste - deinstallieren) 3. Diesen Treiber installieren: 4. Computer neu starten mit Camera.

Yazılı ve sözlü çeviri

Yazılı çeviri denilince genellikle yazın çevirisi akla gelmektedir. Ancak, bugün dünyamızdaki çeviri faaliyetlerinin %90'dan fazlasını kullanım metinlerinin çevirisi oluşturur. Özellikle küreselleşme nedeniyle bu tür çeviriye olan gereksinim hızla artmaktadır.

Sözlü çeviri ise andaş ya da eşanlı ve ardıl olabilir.

Çevirmenin özellikleri

Genellikle iki dili ve iki kültürü iyi bilen birisinin çeviri yapabileceği düşünülür. Çeviri işlemini basit bir süreç olarak görmekten kaynaklanan bu yanılgı maalesef hâlâ yaygın olarak sürmektedir. İki dilin ve iki kültürün iyi bilinmesi tabii ki çevirmen için olmazsa olmaz koşullardandır. Buna bir de teknik çeviri (özel metin çevirisi) söz konusu olduğunda alan bilgisi de ekleme gerekir. Hukuk, tıp, mühendislik gibi alanlarda çeviri yapan bir çevirmen bu alanlar hakkında yeterince bilgi sahibi olmalıdır. Ancak, bu bilgilere ek olarak bir dilden diğer dile "aktarma" konusunda bilgiye gerek vardır. Bu, deneyimle de kazanılabilen bir özellik olsa da lisans düzeyinde verilen çeviri eğitimiyle de daha kısa süre edinilebilecek bir bilgidir.

Sözlü çeviri ise yazılı metin çevirilerinde istenen özelliklere ek olarak özel not alma tekniklerinin bilinmesini, kısa süreli belleğin güçlü olmasını ve bir yandan dinlerken diğer yandan çeviri yapılabilmesi gibi başka özellikler gerektirmektedir.

Kitap çevirisi

Kitap çevirisi ya da diğer adıyla edebi çeviri, kaynak dilde kaleme alınmış bir eserin (kitap), kitap çevirmeni tarafından hedef dile çevrilmesidir. Türkiye'deki yasal düzenleme gereği, çeviri kitap işleme eser, kitap çevirmeniyse işleme eser sahibi kabul edilir. İşleme eser sahibi çevirmenlerin hakları Türkiye'de Çevbir, uluslararası düzlemdeyse CEATL tarafından temsil edilir.

Makine çevirisi

Makine çevirisi, insan katkısı olmaksızın bilgisayar yazılımlarıyla yapılan çeviri anlamında kullanılmaktadır. Özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra Rusça metinlerin İngilizceye hızla ve ucuz olarak aktarılma isteğinden doğan makine çevirisi, henüz insan çevirisinin yerini alabilecek kadar gelişmemiştir, hatta ileride insan çevirisinin yerini alıp alamayacağı da tartışmalıdır. Günümüzde yalnızca meteorolojik raporlar gibi son derece biçimleştirilmiş metinlerin çevirisinde başarılı olabilmektedir. Ancak, ağ sayfalarının çevirisini yaptıran Internet kullanıcılarının da yakından bildiği gibi makine çevirisi düzgün ifadelerle olmasa da içerik konusunda yaklaşık bir bilgi vermek amacıyla kullanılmaktadır.

Makine çevirisinin eksiklerini bir derece kapatabilmek için "insan destekli makine çevirisi" yöntemleri (Human-aided machine translation) denenmektedir. Bu tür çevirilerde bir çeviri veritabanı bulunur ve çevrilen cümleler bu veritabanına eklenir. Tercüme süreci esnasında bu veritabanları taranarak benzer cümle-kelimeler tespit edilir, ve tercümanın istifadesine sunulur.

Dolayısıyla, makine destekli çeviri sürecinde bir çevirmen bilgisayara destek olarak ortaya çıkan çeviri sorunlarının aşılmasını sağlar.

Türkiye'de çeviri hizmetleri

Kültürler arası ilişkiler tarihi MÖ 6.-4. yüzyıllarda Doğu kültüründen Grek kültürüne; 8. yüzyılda Grek kültüründen İslam kültürüne, 11. yüzyılda İslam kültüründen Batı kültürüne yapılan çevirileri büyük kültür değişimi olarak sayar. Roma atasözünde traduttore traditore, çevirmen haindir denir. Grekçe ile Arapça arasındaki çeviri faaliyetinde Süryanice rehberlik yapmıştır.

Türkler 10. yüzyıldan sonra İslam medeniyetine girdi ve bilim dili Arapça oldu. 18. yüzyıla kadar Batı'dan çeviri tek tük iken, bu tarihten sonra çeviri faaliyeti hızlandı. Fen bilimleri ve teknolojide Batı'nın üstünlüğü vardı ve bu alanda çeviri askeri modernleşme ile başladı. Osmanlı sarayında tercümanlar Rum idi. Bunlara dilmaç deniyordu. Katip Çelebi ilk çevirmenlerdendir. Yanyalı Esat Efendi, İshak Efendi, Asım Efendi, Konstantin İpsilanti, Münif Paşa, Yusuf Kamil Paşa, Ziya Paşa, Şinasi, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Vefik Paşa, Namık Kemal, Haydar Rifat, Beşir Fuat, Şemseddin Sami cumhuriyet öncesi çevirmenlerdir. 1821'de Tercüme Odası kuruldu. Fransızca, Tanzimat'ta birinci yabancı dil oldu ve bütün çeviriler bu dilden yapıldı. Daha sonra İngilizce onun yerini aldı. 1941'de Tercüme Bürosu açan Maarif Vekaleti Tercüme dergisi yayınladı. Hasan Âli Yücel Doğu ve Batı klasiklerini çevirtti. 1000 temel klasik Türkçeye çevrildi. Cumhuriyet döneminde çeviriye emek verenlerin başında Orhan Burian, Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, İrfan Şahinbaş, Hamit Dereli, Azra Erhat, Bedrettin Tuncel, Nusret Hızır, Akşit Göktürk, Bertan Onaran, Serdar Rifat'tır. Yayınevleri çeviri dergileri çıkardı (Yazko çeviri dergisi, Metis çeviri dergisi.) Üniversitelerde çevirmen yetiştiren mütercim ve tercümanlık kürsüleri açıldı.

İlk çevirilen eserler Fransız yazarlarınındır. Victor Hugo, Balzac. Çeviri faaliyetiyle Batı kültürü sadece bilgi değil, yerli kültürün yanında yenilikçi Batı akımlarının ülkeye girmesine neden oldu. Edebi, siyasi, felsefi hareketler çeviri ile yurda girdi. 60'lardan itibaren bütün sol klasikler çevrildi. Sadece çeviri kitaplar yayınlayan yayınevleri açıldı; çevirmenler meslek örgütleri kurdu. İslami yayıncılık faaliyeti genişledi; Arapçadan eski klasikler Türkçeye aktarıldı.

Gelişmiş ülkelerde çevirmenlik yapılabilmesi için ya 4 yıllık lisans eğitimi alınması ya da son derece ciddi sınavlardan geçilmesi gerekir. "Çevirmen" unvanı yasalarla korunan bir unvandır, her isteyen kendisine "çevirmen" diyemez. Ancak, Türkiye'de her isteyen "çevirmen" olabilmektedir, bunun için özel bir çeviri eğitimi almanız gerekmez. Çevirinin yasallık kazanabilmesi için Noter tarafından onaylanması gerekir. Diğer ülkelerde ise "Yeminli Çevirmen"in onayı yeterli olmaktadır.

Noterler çeviri bürolarıyla birlikte çalışır. Çeviri bürosu sahibi çeviri yapabileceğini ve gerçeğine uygun olarak çevireceğini bir yemin zaptıyla Notere ifade eder. Böylece altına imzasını atıp kaşesini vurduğu çevirilerin sorumluluğunu taşır. Çevirisini onaylatmak isteyen çeviri sahibi ya notere ya da çeviri bürosuna başvurur.

Türkiye'de çeviri ücretlerinini hesaplanmasında birim olarak sayfa kullanılır. İlgili yasa hükümlerine göre boşluksuz 1000 karakter 1 sayfa olarak kabul edilir ve 1000 karakterden az çevriler tam sayfa olarak işleme alınır. Ancak, diğer ülkelerde çeviri ücretlerinin hesaplanmasında birim olarak sözcük, satır ya da karakter de kullanılmaktadır.

Kitap çevirilerinde ücret telif biçiminden hesaplanır ve kitabın baskı adedi (genellikle 2000) ile kapak fiyatının çarpımının % 6 ile 10'u arası bir tutara karşılık gelir.

Ayrıca bakınız

Dış bağlantılar

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.