Savaş ekonomisi

Savaş ekonomisi bir devletin ekonomisini savaş zamanında canlı tutmak adına aldığı önlemlerin genel adı. Philippe Le Billon bu olguyu "vahşetin kontrol altında tutulabilmesi amacıyla kaynakların üretim, aktarım ve paylaşımının düzenlenmesi" olarak tanımlamaktadır.

Halkı sabun ve benzin tasarrufu konusunda bilgilendiren bir Alman posteri

Çoğu devlet savaş zamanında ekonomisini belirli bir plana göre yönetmektedir. Belirli ürünlerin karneye bağlanması ve sivillerin askere çağrılması bu önlemlere örnek olarak gösterilebilir.

Savaş zamanında ülkeler, yurt içindeki iktisadi kaynaklarının çoğunu halkın refahını arttıran kalemlerden çekip savaşta kullanılacak ürünlerin üretimine kaydırır. Bu nedenle savaş zamanlarında karaborsacılık ve enflasyon artar. Başka bir deyişle halk önceki döneme göre görece daha fakirleşmesinin yanında önceki dönemlerde görece ucuz ama tercih edilebilir olan mallara da erişimi kısıtlanır. Temel ürünlerin (gıda, temizlik, giyecek, iletişim vs) dağılımında askerî birimlere öncelik verilir.

Savaş ekonomisi uygulama kararı almak siyasetçiler için oldukça zordur. Çünkü halkın enflasyonla boğuşacağı kesin olduğu gibi savaşın galibiyetle sonlanmaması ihtimali de vardır. Bu yüzden ülkeler tamamıyla savaş ekonomisi uygulamak yerine diğer birimlerin bütçelerinden azar azar keserek askerî birimlerin bütçelerini arttırma yoluna giderler. Böylece savaşın iç siyasetteki maliyetini en aza indirmek isterler.

Örnekler

Almanya

İki dünya savaşının da kaybedeni olarak savaşlar dolayısıyla en fazla yıkımı şüphesiz Almanya yaşamıştır. I. Dünya Savaşı sırasında Almanya'da gıda fiyatları tavan yapmış, dolayısıyla artık en temel maddeler bile karaborsada satılmaya başlamıştır. Üretilen tüm buğdayın ve diğer tarım ürünlerinin askerleri doyurmak için cepheye yollanması neticesinde ülkedeki ekonomi çökmüş ve Almanya savaş sırasında dahi hiperenflasyon ile uğraşmak zorunda kalmıştır.

II. Dünya Savaşı'nda ise Naziler'in ilk yaptığı şey ilk savaşta yapılan hataları analiz etmek olmuştur. Planlı ve organize bir şekilde ekonomiyi savaşa hazırlayan Naziler, iktidarlarının ilk yılında kapsamlı bir tarım reformu uygulamışlardır. İkincil olarak, Naziler yeni girişecekleri savaşta tankların, savaş gemilerinin ve uçakların çok önemli olacağının farkındaydılar. Bunun neticesinde büyük fabrikalar kurarak önce ülkedeki işsizliği azaltıp, enflasyonu düşürme gayesi içine girdiler. Uygulanan bu planlı ekonomik program sayesinde Alman halkının sempatisini kazanan Naziler, savaşın müttefikler lehine dönmesine kadar büyük bir toplumsal destek görmüşlerdir.

Türkiye

Her ne kadar son günlerine kadar taraf olmasa da Türkiye'nin tam anlamıyla savaş ekonomisi uyguladığı tek dönem İkinci Dünya Savaşı'nın yaşandığı yıllardır. Nazi Almanyası ile saldırmazlık anlaşması yapılmasına rağmen seferberlik ilan edilmiş, çok ciddi askerî ve ekonomik tebdirler hayata geçirilmiştir. O vakitlerde halen ekonomisini raya oturmaya çalışan genç bir ülke olan Türkiye, zaten kısıtlı olan hammadde ve ekonomik kaynağının çoğunu Çakmak Hattı'nın yapımı için harcamış, asker alma ve askerî donatma işlemleri için de çok ciddi paralar harcamıştır. Ülkedeki savaş beklentisi sonucunda stok ve karaborsacılık artmış, halkın temel ihtiyaç malzemeleri devlet eliyle karneye bağlanmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri

29 Aralık 1940 tarihinde ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, II. Dünya Savaşı'na henüz katılmadığı dönemde gerçekleştirdiği bir konuşmada, eğer Mihver Devletleri kazanırsa, bundan sonra ABD'nin kendini sürekli olarak savaş ekonomisi temelinde militarist bir güce dönüştürmek zorunda kalacağını açıklamıştır.[1]

Kaynakça

  1. Roosevelt, Franklin Delano (29 Aralık 1940). "The Great Arsenal of Democracy". Top 100 Speeches (İngilizce). American Rhetoric. 16 Kasım 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Kasım 2018.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.