Régis Debray

Jules Régis Debray (d. 1940) Fransız entelektüel, muhabir, devlet görevlisi ve profesör. Che Guevara'nın çalışmalarına, özellikle 1967'de tutuklanıp yargılandığı Bolivya'dayken, bilfiil katkıda bulunmuştur.

Yaşamı

Régis Debray, ikinci emperyalist paylaşım savaşının ilk yıllarında; 1940'ta Paris'te büyük burjuvaların ve sanayici kapitalistlerin oturduğu 16. bölgedeki Lubeck sokağında dünyaya geldi. Dedesi liberal-kapitalist sanayici, babası avukat ve Saint-Sépulcre şövalyesi ve annesi Paris Belediyesi Meclis üyesi Jeanin Alexandre-Debray. Çocukluğu burjuvaların gerici törelerinin hakim sürdüğü bu çevrede geçti.

1955'te Janson de Sailly lisesi 1A sınıfında zeki bir öğrenci olarak dikkatleri üzerine çekmiştir. Felsefe ve edebiyata yoğun bir ilgisi vardır. Fizikten ve matematikten pek hoşlanmaz. Rimbaud, Baudelaire, André Malraux, Albert Camus, Pierre Mendès France gibi yazarların etkisindedir. Hovardalık devrinde Saint Germain des Pres'in müptelasıdır. Bu eğlence bölgesi, devrin gençliğinin vazgeçilmez mekanıdır. Kulüplere gider, “caz”dan hoşlanır. Arkadaşlarıyla Lubeck sokağındaki evinde, büyük ve camlı bir kitaplığın önünde kendi odasında toplanır. Hizmetçiye zahmet etmemeye özen gösterir, çünkü “ayrıcalıklı” konuma düşmek onda manevi bir sıkıntı yaratmaktadır. Kişiliğinin devrimci bir değişime uğramasında bu sıkıntının ahlaki ve sonra da politik bir boyuta varmasının etkisi olduğuna şüphe yok.

Cezayir'deki Fransız işgaline karşı tepkilerini arkadaşlarına ve çevresine de yansıtır. Cezayir'deki işkence olayları müthiş sinirini bozmuştur. İşgalci zihniyetteki anne ve babasının dostları arasında kendisini son derece rahatsız hissetmektedir. Nispeten bağımsız bir çizgi izleyen annesini “Fransız Cezayir”ini savunmakla suçlar. Babasıyla da arası pek sıkı değildir. Babasının aktardığına göre “sınıfını savunuyorsun ama bil ki bu sınıfın ömrü pek uzun değildir” der. Cezayir olaylarını protesto gösterilerinde yere yatar. Arkadaşlarıyla da karar alırlar: “Gerekirse askere gitmeyeceğiz.”

Felsefe okumaya niyetlidir. Jean Paul Sartre'nın ateşli ve tutkulu yönüne hayrandır. Fransız kibar “komünist”leriyle arası bozuktur. Cezayir konusunda gerekli tepkiyi vermediklerine kanaat getirmiştir. Henüz Marksizm'le de arası iyi değildir, ona göre “Marksizm bireysel yaşamı açıklamamaktadır” ve “derin düşünceden yoksundur”. Ergenlik dönemindeki atılgan bir genç için, bu kanaatlere sebep olanın geveze ve gerici teorisyen Fransız kibar ve korkak “komünist”leri olduğu ihtimali pek uzak değildir. 1957 yazında Londra'ya geçer. Sinemayla ilgilenir. Evinden ayrılarak tek başına yaşamaya başlar. Nietzsche ve Hegel'le ilgilenmektedir. Kant için “yazı yazmasını beceremeyen Alman” tanımlamasını kullanır. Yakın arkadaşı Jean ile birlikte komünistlere karışırlar. Aşırı sağcılar ile beraber giriştikleri eylemde Bourbon sarayını ele geçiririler. Fransa'da Sol'un güçsüzlüğü ve etkisizliği en üst düzeyde yaşanmaktadır o sıralar. Yunanistan'a bir yolculuk yapar ve geri gelir.

“Burada bir halt edilmez” diye feryad eder bir arkadaşı. Burası denen yer “geveze” ve “aydın” Fransa'dan başka bir yer değildir. 1960'ta Tunus'a gider ve orada devrimcilerle sohbetleri olur. 1960'ta Fransa'nın en prestijli okulu olan Yüksek Öğretmen Okulu'na yerleşir. Fransa'nın en devrimci profesörleri burada ders vermektedir. Arkadaşlarıyla beraber haftalık bir kadın dergisinin yazarını okulda pis bir odaya hapsederler. “Kültür ve Terör” isimli bir grupları vardır. Bu arada İspanyolcayı çok iyi öğrenmiştir ve Küba'ya ilgisi giderek devleşmektedir.

Küba'da Fidel ve Che gerçekleşmiş bir “mit”i temsil etmektedir. Yani gençlik ve devrim'i. Sartre şöyle yazar: “devrimin gençliği, gençliğin devrimidir”. Fakat Fransa'da bunun esamesi okunmamaktadır. Paris'ten kibar ve geveze sol'dan nefreti hat safhaya çıkar. Tatilde Birleşik devletler'e gider Maimi- New York yolunu otostopla geçer. Ve nihayet buradan yolu Küba'ya düşer. Böylelikle arayış içindeki gençlik devri belki de sona ermiştir.

Debray önce başkent Havana'ya geçer, fakat burada fazla kalmayarak okuma yazma seferberliğine katılmak üzere, gerilla savaşının ilk kıvılcımının çaktığı Sierra-Maestra'ya geçer. Burada öğretmen yetiştiren okulda kalır. Küba köylüsünü ve sorunlarını açığa çıkarmaya çalışan bir psiko-sosyolojik çalışmaya katılır ve aynı zamanda tanıştığı bu çevre sayesinde kişiliğinde belirgin değişimler görülür. Kendi açıklarını da kapatmaya çalışmaktadır. Ailesinden aldığı bir telgraf üstüne Paris'e geri döner. Kübalıların eşsiz olduklarını söylemektedir. “Kibar Fransa ve kibar sol” onu boğmaktadır ve bu eziyete bir kere daha katlanmaya niyetli değildir :“Teori aşağılık bir şeydir, aydınlarınsa hepsi aptaldır”. Hep konuşan ve sadece konuşan Fransa'da yaşamamağa karar kılar. Latin Amerika'yı ve oradaki devrimci yükselişi iyi tahlil etmek için tarih coğrafya, etnoloji ve ekonomi politik okur. Althusser'in yanında Marx'ı inceler. Marx'ın felsefesini okurken teori ile pratik arasındaki ilişkiyi somut bir şekilde kavramıştır. Şöyle der: “Aydınlar somut olmak zorundadırlar. Bu olmaksızın ya soytarı ya da haindirler. Ben bir hain ya da soytarı olamam, çünkü Marksistim”. Kübalılardan müthiş bir ahlak dersi almış ve onlara bağlanmıştı. “Onlar her zaman çalışıyorlar, insan olunca onlar gibi olmalı” diyordu. 1962'de film çekimi için Venezüela'ya gider. Bu arada Latin amerika'nın sorunlarını daha yakında incelemek maksadıyla bir yıl süreyle bir arabayla Paraguay hariç tüm Latin Amerika ülkelerinden geçer. Devrimlere gebe bu kıtayı incelerken Kastrizm'e olan bağlılığı ve onu derinden inceleme isteği onu yeni arayışlara iter.

Tekrar Fransa'ya dönüş yapar ve felsefede üniversite diploması üstünde bir unvan olan “agregation”unu hazırlar. Kısa süre Nancy lisesinde felsefe öğretmenliği yapmıştır. 1965 Kasımında Casa del America ödülünün jürisine katılmak üzere Küba'ya çağrılır. "Kastroculuk: Latin Amerika'da Uzun Yürüyüş" ve "Latin Amerika'da Devrimci Stratejinin Bugünkü Meseleleri" adlı makaleleri Küba'da oldukça ilgi toplamıştır. Üç kıta konferansının açılışından kısa süre önce Havanaya ulaşır ve Fidel'le olan dostluğu git gide pekişmeye başlar. Fidel'in Gerilla savaşı üzerine tecrübelerini ve telkinlerini bir bir özümsemektedir. “Devrimde Devrim”deki düşünceleri git gide şekillenmeye başlar.

Che'nin yönettiği ELN içindeki örgütsel ve siyasi faaliyetleri

21 Aralık 1966 günü Fransız hükümetinin özel programı ile işbirliği çerçevesinde Havana'da felsefe dersleri vererek askerlik görevini yaparken, “Libre Havana” otelinin 21 numaralı odasında eline Che'den gelen mektup geçer. Che bu mektupta ona iki yıl önce gizli çalışmaya geçişinden beri kendisiyle röportaj yapabilecek ilk kişi olma teklifini yolluyordu. ELN'den örgütsel görevleri almaya başlamıştı. Fransa'ya dönüp orada kendisine Che'den gizli mesajı veren kişiyle irtibat kurduktan sonra Bolivya'ya geçti. Üzerinde Meksika'daki “Sucesos” isimli tirajlı gazete ve Maspero yayınevine ait kartlar bulunuyordu. Tanya'yla La Paz'da buluştu ve güneye yöneldi. 1966 yılında katıldığı Che Guevara'nın gerilla birliği içinde çeşitli sorumluluklar aldı. Kendisine Brezilya'da ünlü şehir gerillacısı Carlos Marighella'yla irtibata geçme ve gerilla için uluslararası ilişkiler yaratma görevinin verildiğini belirtmiştir. Che'nin örgütü içinde arkadaşlarınca "Fransız" diye isimlendirilmişti. Che, kendisinin yönettiği ELN (Bolivya Ulusal Kurtuluş Ordusu) saflarında gerilla savaşı verirken kaleme aldığı ve sonra "Bolivya Günlüğü" olarak yayınlanan günlüğünde, Jules Régis Debray'a verilen görevler ve özellikle yakalanması ve bunun sonrasında da yargılanması süreçlerinde onun hakkında tuttuğu notlar bulunabilir.

Régis Debray Gerilla örgütü için Bolivya kırlarına giderek, gerilla gücünün konuşlanması için en uygun yerlerin tespit edilmesi amacıyla Bolivya Komünist Partisi'nin ilişkilerinden yararlanarak bir süre buralarda kalmıştır. Bu çalışmalarında Bolivya'daki çeşitli kırsal alanlar için yaptığı tahlilleri bir rapor olarak Che'ye iletti.

Eylül 1966'da Bolivya'da Yukarı-Beni ve Chapare bölgelerini keşif için görevlendirilerek bu bölgelere hareket etti. Burada 1965'te Bolivya Komünist Partisi'nden koparak, kurulan ve silahlı mücadele yolunu seçmiş , başında Moises Guevara'nın bulunduğu Marksist-Leninist örgütün yaptığı hazırlıkları incelemiştir. Bu örgüt Che'ye 20 kişilik bir gerilla gücünü katacağını belirtmiş, fakat 1967 Şubat'ının ilk günlerinde ancak bu örgütün saflarından 8 Bolivyalı gerilla merkez karargahına gelmiştir. Bunlardan da çoğu örgütten kaçmış ve Bolivya oligarşisiyle işbirliği yaparak kendilerini satmışlardır. Régis Debray da ELN'nin Arjantinli üyesi Ciro Roberto Bustos (Pelado) ile beraber Tania adlı bir Kübalı bir bayan devrimci tarafından aynı süre zarfında gerilla merkez karargahına gelmiştir. (Tania: alman asıllı H. Tamaraa Bunker)


Debray, 20 Nisan 1967 gününde gerillaların kampından ayrıldıktan kısa bir süre sonra, Muyopampa köyünde Ciro Roberto Bustos ve İngiliz gazeteci Roth ile beraber tutuklandı. Roth adlı gazeteci de aynı gün bir köylünün yardımıyla gerilla kampına ulaşmıştı. Bu sırada tutuklandıkları köyde bulunan bir Bolivyalı gazeteci henüz kimlikleri tespit edilemeyen tutukluların resmini çekerek basına vermiş ve bu resim Pesencia adlı gazetede yayınlanarak, Debray, C. R. Bustos ve Roth'un çatışmada vurularak öldürüldüğü yönündeki ordunun yayınladığı askeri belge yalanlanmış ve Debray, Bustos ve Roth'un gizlice katledilmeleri olasılığı ortadan kalkarak yargılanmalarına başlanmıştır.

Tutuklanmalarının ardından İngiliz gazeteci Roth kefaletle serbest bırakılmıştır. Bu şahıs daha önce Bolivya ordusuyla işbirliği yapmış birisidir ve hemen salıverilmesi onun ajan olduğunu akla getirmiştir.

Tutuklandıktan sonra gazeteci olduğunu beyan etmiş, fakat savunmasında gerilla örgütünün siyasal amaçlarını açıklamıştır. Yargılanması sırasında general De Gaulle Bolivyalı amerikan kuklası diktatöre mektup yazarak ona insanca muamele edilmesini talep etmiş, Amerikan kuklası diktatör Bariontes ise ölmesi gerektiğini söylemişse de, yargılanması sonucunda 30 sene hapse mahkûm edilmiştir. Serbest bırakılması için uluslararası kamuoyunda Jean Paul Sartre gibi aydınlar ve tanınmış isimlerce kampanya başlatılmış ve 1970'te serbest bırakılmıştır.

3 yıl hapisten sonra serbest kaldıktan sonra Şili'ye giden Regis Debray, daha sonra burada faşist cunta tarafından katledilen Allende ile röportajlar yapmış ve bunu "Allende Anlatıyor" isimli kitapta yayınlamıştır. Şili'de faşist darbenin olmasından sonra, 1973'te Fransa'ya dönmüştür.

Latin amerika devriminin sorunlarına ustaca çözümler getiren "Devrimde Devrim" isimli kitabı, uluslararası devrimci harekette, gerilla savaşını savunan ve pratikte sürdüren kesimler arasında tartışma konusu olmuştur.

Regis Debray'ın bahsigeçen "Devrimde Devrim" adlı eseri, Türkiye devrimci hareketinde de tartışma konusu olmuş, ve uluslararası sağ pasifist çizginin Türkiye'deki versiyonlarından "PDA" grubu "Debraycılık eleştirisi" adı altında devrimci harekete karşı saldırılarını bu kitabı ele alarak sürdürmüştür. Bu konuda Hüseyin Cevahir'in Devrimci Yol Sempatizanları tarafından yayınlanan "Küba Devrimi Üzerine" başlıklı yazısı dahil, daha pek çok yazıda devrimci hareketin pasifistlere karşı tespitleri ileri sürülmüştür.

Ülkesine döndükten sonra Latin Amerika'yla olan bağlarını devam ettirmiş, Nikaragua devrimini yerinde incelemiştir. Gerilla hareketlerine olan bağlılığı ve devrimci mücadelelere olan desteği sürmüşse dahi, Fransa cumhurbaşkanı “sosyalist” François Mitterand'ın Latin Amerika danışmanı olmuştur. Meksika'daki EZLN üzerine yazdığı bir yazısında gerillanın tarihsel devrimci işlevi üzerinde durmuştur. Marksizm'in hatalı olduğunu söylese dahi,karşı devrimcilere karşı mücadelesini devam ettirmiş, Uluslararası gerilla hareketlerine destek vermiştir.

Yazdığı ve Türkiye'de yayınlanan kitaplar

  • DEVRİMDE DEVRİM
  • CHE'NİN GERİLLASI
  • ZAMANE DELİKANLISI
  • HAPİSHANEDE BİR KÜÇÜK BURJUVA
  • ALLENDE ANLATIYOR

Hüseyin Cevahir'in Küba Devrimi Üzerine yazısı

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.