Doxa
Doxa kavramının kaynağı, Sokrates öncesi ilk felsefe metinleridir. Yunanca "kanaat" anlamına gelen doxa, Parmenides'in felsefesinde gerçekliğin bir bölümüne veya genel olarak varlığa dair çarpık ve yanlış kanaat demektir. Bu anlamda yine Yunanca "bilgi" anlamına gelen episteme kavramıyla zıt bir diyalektik içinde düşünülür. Gerçekliğe dair yanlış tanıma, yanlış tasavvur ve tahayyül anlamlarını kendinde toplar. Kişilere, topluma veya bütünüyle varlığa dair basmakalıp düşünceler, yaygın stereotipler ve klişeler doxa'ya dahildir.
Modern felsefede, özellikle Marksist çizgide "ideoloji" kavramı doxa'ya yakın bir anlamda kullanılır: Althusser, ideolojiyi "bireyin içinde bulunduğu gerçek varoluş koşullarıyla hayali ilişkisi" olarak tanımlar.
Bourdieu sosyolojisinde kullanımı
Fransız sosyolog Pierre Bourdieu doxa'yı toplumda yerleşik hakim kanaatler bütünü olarak ele alır. Toplumun her alanında (ekonomi alanı, sanat alanı, siyaset alanı vs.), o alanın işlerliğini sağlayan ve alana katılanları alanın kurallarına uygun eylemeye sevk eden doxa'dır. Doxa alanın yapısallığını toplumsal faillerin gözünde normal ve doğal kılarak meşrulaştırır. Böylelikle doxa etkisi altındaki katılımcılar, alandaki örtük tahakküm ilişkilerini ve eşitsizlikleri yeniden üretir.[1] Doxa kavramı bu noktada, Bourdieu sosyolojisindeki habitus, illusio, simgesel şiddet ve alan kavramlarıyla iç içe düşünülür.
Kaynakça
- Bourdieu, P. (1997) Méditations Pascaliennes. Paris: Seuil, s. 145