Kemah

Eski adı Gamakha olan Kemah; Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat Bölümünde kendi adını taşıyan bir boğazın güneybatısında yer alan engebeli bir arazide denizden 1053 metre yükseklikte kurulmuş olup, 2354 km2'dir.[2]

Kemah
Kemah'taki Osmanlı mezarlığı

Türkiye'deki yeri
Ülke Türkiye
İl Erzincan
Coğrafi bölge Doğu Anadolu Bölgesi
İdare
  Kaymakam Cuma Çotu [1]
  Belediye başkanı Osman Kemal Aslan (MHP)
Yüzölçümü
  Toplam 2.354 km² (908 mil²)
Rakım 1.130 m (3.700 ft)
Nüfus
 (2018)
  Toplam 8,167
  Kır
-
  Şehir
-
Zaman dilimi UTC+03.00 (UDAZD)
İl alan kodu 0446
İl plaka kodu 24

Kemah, Erzincan'ın 9 ilçesinden biridir.

İlçe, Erzincan şehir merkezine 50 km uzaklıktadır. Şehir merkezi ile bağlantı karayolu ve Demiryolu ile sağlanmaktadır. İstanbul - Kars arası demir yolu ilçe merkezinden geçmektedir. Fırat Nehri'nin bir kolu olan Karasu Nehri Kemah'ın yanı başından geçmekte olup her türlü su sporunun yapılmasına olanak sağlamaktadır. Kemah Kalesinin tarihte önemli bir yeri vardır. Doğal yapısı gereği savunmaya çok elverişli olduğundan, tarihte hep vazgeçilmez olmuştur. Kimler tarafından ve hangi tarihte yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, Milattan Önce 205 yıllarında Arzaklılar tarafından yapıldığı kimi kaynaklarda dile getirilir. Son yıllarda Erzurum Atatürk Üniversitesi tarafından tarihi kale de arkeolojik kazı çalışmaları yapılmaktadır. Bazı bölümlerinin restorasyonu tamamlanan Kemah Kalesi ziyarete açılmıştır. Ünlü Türk seyyahı Evliya Çelebi Seyahatnamesinde (17. yüzyıl) Kemah Kalesine önemli bir yer ayırmış ve kalenin sağlamlığını dile getirmiştir. ilk çağlara ait açık hava tapınakları, kült merkezleri, ortaçağlara ait manastır, kilise, ayazma, şapel, gözetleme kuleleri, Selçuklulara ait kümbetleri, Osmanlı dönemine ait cami, mescit, medrese, han, hamam, türbe, çeşme, mezar taşları ve boyut evler gibi kültür varlıkları[3] ile kadim bir yerleşim yeridir. Kemah bunların yanı sıra temiz havası, doğal güzellikleri, doğal tuzu, tulum peyniri, cevizi ve Munzur dağı karlarından süzülüp gelen soğuk suları ile de meşhurdur.

Kemah kelimesinin kökeni

Tarihçi Horenli Movses kral Ardaşes (MÖ 2. yy) zamanında tanrı ve tanrıça heykelleriyle donatıldığını, onun oğlu II. Dikran'ın da Yunan heykeltıraşlarına tanrıça Anahit heykelini sipariş ederek bu kentteki tapınağa yerleştirdiğini anlatır. 3. ve 4. yüzyıllarda Arşaguni hanedanından olan kralların çoğu bu kentte gömülü idi. Erken kaynaklarda Ani ve Gamax/Kamax adları bir arada kullanılır. Erm Daranağik ve Yun Daranalia vilayet adıdır.[4]

Tarihçe

Kemah’ın Tarih öncesi çağları hakkında kesin bilgilere sahip değiliz. Ancak, Erzurum çevresi gibi komşu yörelerde yapılan bazı araştırmalar, bölge tarihinin umumi manada, insanlık tarihinin en eski devirlerine, yani “Paleolitik Çağ”a (Yontma Taş Devri) kadar götürmektedir. Müteakip devirlerde ise Kemah bölgesinin ön tarihi hakkında bilgilerimiz ilmi boyutlar kazanmaya başlar: “Son Kalkolitik” ve “İlk Tunç Çağ “ devrelerinde Doğu ve Güney-doğu Anadolu’da -Karaz türü çanak-çömlekleri adı ile tanımlanan- yaygın ve homojen, kendine has eserleriyle bir kültür grubu ortaya çıkar.[5] Karaz Kültürü adının yanı sıra, buluntu yerlerine göre çeşitli isimler altında tarif edilen bu kültür, gerçekte çok mühim bir tarihi hadiseyi ve gelişmeyi yansıtmaktadır. Adı geçen arkeolojik materyal Hurrilere ait olup, dil yapısı bakımından Ural-Altay dil ailesi ile yakınlık gösteren bu kavmin çeşitli kollar halinde Trans-Kafkasya, Kura-Aras yöresinden Doğu Anadolu ve komşu bölgeler üzerine yaptıkları göç ve yayılmaları belgelemektedir.

Araştırmacılar Kemah’ın yer aldığı Erzincan yöresini de, bu kültürün gelişim bölgesi içinde zikrederler.“Tarihi Çağlar” da, Kemah ve çevresi hakkındaki aydınlatıcı bilgileri, Hittit ve Assur çivi yazılı kaynaklarından edinmekteyiz: MÖ 3. bindeki Hurri kabilelerinin ve Urartular gibi akraba boyların göçlerini müteakip, MÖ 2. binde Doğu Anadolu’da birtakım küçük feodal beyliklerin teşekkül ettiği görülür. Bunlardan birisi de Kemah yöresindeki beyliktir.

Hittit kaynaklarında, Erzurum ve Erzincan arasındaki bölge “Hayaşa/Hajaşa” olarak geçmektedir. Hititlerin amansız düşmanı olan Hayaşa beyliği’nin Kral I. Şuppiluliuma (MÖ 1375-1345) devrinde birçok çetin mücadelelerden sonra Hitit devletine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Kaynaklara göre, bir ara durmuş olan Hitit-Hayaşa çekişmesi, Şuppiluliuma’nın ölümünden sonra tekrar alevlenmiştir. Bunun üzerine oğlu II. Murşillis, Hitit devletine karşı ayaklanan Hayaşalı’larla Kemah yakınlarında savaşmak zorunda kalmıştır. Anlaşıldığına göre Hititlerle mücadeleye devam eden Hayaşalılar, yeniden bağımsızlıklarını elde etmişlerdir.

MÖ 13. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Assur devletinin Ön Asya’da gittikçe kuvvetlenmesi üzerine Doğu Anadolu’nun siyasi durumunda büyük değişikliler görülür: Doğu Anadolu ile Assur arasında bir “ tampon devlet” niteliğinde olan Hurri-Mitanni (Hanigalbat) devletinin zayıflayarak tarih sahnesinden çekilmesini fırsat bilen Assur, Doğu Anadolu’ya amansız akınlar düzenlemeye başlamıştır. Bunun üzerine yukarıda zikrettiğimiz Hurri kökenli ve akraba Urartu kabilelerinin meydana getirdikleri Feodal beylikler, Assur’a karşı birleşirler. Böylece Doğu Anadolu’da, merkezi Van Gölü olmak üzere gelecekteki Urartu devletinin temelini oluşturan “ Uruatri” ve “Nairi” konfederasyonları, yeni bir politik güç olarak ortaya çıkar. Hitit kaynaklarında “Hayaşa” adı altında tarif edilen Kemah bölgesi, Assur kaynaklarında zaman zaman Nairi konfederasyonunun hakim olduğu topraklar dahilinde zikredilmektedir. Bu feodal beylik, konfederasyonunun bir üyesidir.

MÖ 9. yüzyılın ikinci yarısında, Doğu Anadolu’ya yapılan Assur seferleri gittikçe yoğunlaşır. Bunun üzerine, Uriatri ve Nairi konfederasyonları, birleşerek Urartu devletini kurarlar. Bu sırada, Assur kralı III. Salmanassar’ın (MÖ 848-MÖ 824) Fırat’ın kaynaklarına kadar ulaşan seferleri sırasında Suhme bölgesini de fethederek yağmaladığı görülür. Urartu kralı II. Argişti (MÖ 714-MÖ 685) devrinde, Kemah ve Erzincan yörelerinin Urartu devletine ilhak edilerek batı sınırında güçlü bir eyalet merkezi haline getirildiği anlaşılmaktadır.

Medleri takiben Perslerin Doğu Anadolu’ya hakim olmaları ile- Kemah-Erzincan yöresi dahil-Doğu Anadolu'nun büyük bir kısmı, Pers Kralı I. Dareiros’un yeniden organizasyonu sonucunda -o çağlardaki adı ile- ”Armina/Arminyia” Satraplığına, yani XIII. Satraplık bölgesine dahil edilmiştir. Bilahare Roma İmparatorluğunun hakimiyeti altına giren bu bölge, Roma, Part krallığı ve yerli krallık arasındaki mücadelelerde, bir kilit noktası teşkil etmiştir. Bölgede, Roma hakimiyetinin zayıflaması üzerine birçok yeni prenslikler kurulmuştur. Birbirleriyle sürekli mücadele halinde olan bu prenslikler zaman zaman Doğu Roma'nın veya İran'ın nüfuzu altına girmiştir.

Kemah, eski çağlarda “Ani” ismiyle de bilinmektedir. I Theodosios (379-395) devrinde Kemah'ın bulunduğu bölgenin adı “Daranalis” olarak geçer. Yine onun zamanında şehre “Theodosiopolis” adı verilmiştir. Şehir daha sonraki devirde Anastasios tarafından yeniden kurulmuştur. İslamiyetin zuhurundan kısa bir müddet sonra, bu bölge Arapların akınlarına maruz kaldı. Araplar, burasını evvela H. 59 (MS 678/679)'da, sonra 710 senesinde, daha sonra H. 105 (MS 723/724)'te Mervan bin Muhammed kumandasında ve tekrar Mesleme bin Abdülmelik idaresinde zapt etmişlerdir. H.133 (MS 750/751)'de Bizans İmparatoru Konstantin tarafından kuşatılması üzerine, Abbasi halifesi Ebu Ca’fer el-Mensur, şehri Bizanslılara karşı tahkim etti. Bununla beraber 754/755'te Kemah, tekrar Bizanslıların hakimiyeti altına girdi. Bundan sonra burası, halifeler ile Bizanslılar arasında birkaç defa daha elden ele geçti. Sonraki asırlarda Bizanslılara tabi kaldı.

Arap tarihçisi Belazuri H.149-150(MS 766) yılında yapılan bir Kemah muhasarasını şöyle anlatır :”El-Mansur, H.149 da Bağdat’dan hareket edip,Hadisetü’l-Mavsıl (Musul) a geldi. İlk önce Hasan Bin Kahtebe’yi, onun arkasından da Muhammed bin Eş’as’ı kutsal savaşta (Bizans’a karşı cihad) bulunmak üzere gönderdi. İki komutanın emrindeki kuvvetlere Abbas bin Muhammed’i emir yaptı. Abbas’a onlarla beraber Kemh (Kemah) üzerine yürümeyi emretti. Muhammed bin Eş’as, Amid (Diyarbakır) de öldü. Hasan ile Abbas ilerlediler. Malatya’ya vardılar.Oradan yiyecek maddeleri yüklettiler. Oradan kalkıp, Kemah çevresine geldiler. Abbas, mancılıklar kurmayı emretti. Fakat kaledekiler mancılıklardan atılan taşlardan korunmak üzere, kalelerinin (duvarları) üstüne dikenli ardıç ağaçları yerleştirdiler, Müslümanları taşladılar. Bu taşların tesiriyle 200 müslüman şehid oldu. Müslümanlar Debbabe’ler (?) yaparak şiddetli bir surette savaştıktan sonra kaleyi fethettiler. Abbas bin Muhammed bin Ali ile birlikte Matar Varrak da, bu kutsal savaşlara katıldı.”

Kemah’ın Türklerin hakimiyeti altına geçmesi Malazgirt zaferinden (1071) kısa bir müddet sonra oldu. Alp Arslan, Malazgirt zaferini müteakib kumandanlarından Emir Saltuk’a Erzurum ve havalisini; Emir Artuk Bey’e Mardin, Amid, Malatya ve civarını; Emir Danişmend’e Kayseri, Sivas, Tokat, Niksar ve Amasya’yı; Emir Çavudur’a Maraş, Saros ve mülhakatını; Emir Mengücek’e ise Erzincan, Kemah, Şarki-Karahisar ve havalisini ıkta ederek bu memleketlerin fethedilmesini emretmiştir. Bunun üzerine Kemah, Erzincan ve mülhakatını zabteden Emir Ahmed Mengücek Gazi, Mengücek Beyliği’ni kurarak, müstahkem bir kaleye sahip bulunması dolayısıyla, Kemah’ı merkez yaptı.

Mengücek Gazi’nin ölümünden sonra yerine oğlu İshak geçti. İshak, Danişmend Ahmed Gazi’nin kızı ile evli idi. Artuklu emiri Belek Gazi’nin ülkesine saldırması üzerine ona karşı koyamayacağını anlayan İshak, Trabzon dukası Konstantinos Gavras’ın yanına giderek ondan yardım istedi (1119). Gavras, İshak’ın teklifini kabul etti ve her ikisi de, askerleri ile Belek’in karşısına çıktılar. Belek de bunlara karşı Danişmend Gazi ile ittifak yapmıştı. Her iki taraf Erzincan’a bağlı Şiran kalesi yakınlarında karşılaştılar. Burada yapılan savaşta Gavras ve Mengücek-oğlu ağır bir hezimete uğrayarak esir düşmüşlerdir (H.514/MS 1120). Gavras, fidye mukabilinde kurtulmuş, İshak ise Danişmend Gazi'nin damadı olduğundan serbest bırakılmıştır.

İshak'ın ölümünden (1142) sonra Mengücek ülkesi, oğulları arasında paylaştırıldı. Kemah, Melik Mahmud’a; Erzincan, Davud Şah’a; Divriği ise Süleyman Şah’a düştü. Mengücek devletinin Kemah kolunun, Melik Mahmud’un ölümünden sonra çökmesi üzerine Kemah, Erzincan beyliği idaresine geçti. Davud Şah’ın 1151’de öldürülmesini müteakip, Kemah ve Erzincan, Divriği hükümdarı Süleyman Şah'a tabi kılınmışsa da, çok geçmeden, Davud Şah’ın oğlu Fahreddin Behram Şah (1165-1125), babasının beyliğine sahip çıkmıştır (1165). Çok iyi bir hükümdar olan Fahreddin Behram Şah zamanında bilhassa Erzincan, mühim bir kültür ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Burada, babası ve kendi adına basılmış paralar mevcut olduğu gibi, yine kendi ismini taşıyan bir medrese de bulunmaktadır.

Yağı-basan’ın ölümü (1164) üzerine II. Kılıç Arslan, Danişmend Beyliğini, ülkesine katarak Mengüceklileri de kendisine tabi kılmıştır. Bu suretle Mengücek oğulları Selçukluların himayesi altında uzun müddet emniyet içinde yaşadılar. Nihayet Harizmşah Celaleddin Mengübirti ve Moğol istilaları dolayısıyla Doğu Anadolu hudutlarını emniyet altına almak isteyen Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubad (1220-2237), Erzincan ve Kemah'ı ülkesine ilhak ederek Mengücek devletine son verdi (1228). Kösedağ savaşını (1243) müteakip Moğolların Anadolu’yu istilasından sonra, yapılan anlaşma gereğince Erzurum ve Bayburt havalisi ile birlikte Kemah ve Erzincan’da uzun bir müddet Selçukluların elinde kalmıştır. Nitekim H. 695 (M. 1295-96) yılında Erzincan’da II. Gıyaseddin Mes’ud adına basılmış paraların mevcudiyeti bu hususu teyit etmektedir.

Son İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın ölümünden (1335) sonra Kemah ve Erzincan havalisinin, Sivas, Ankara, Kayseri ve Şarki- Karahisar’a hakim olarak bir devlet kurmaya muvaffak olan Eretna oğullarının idaresine geçtiği, gerek Alaaddin Eretna (öl. 1352) gerekse oğlu Gıyaseddin Mehmed (1352-1365) namına basılan paralarla sabittir. Eretna oğullarının zaafından istifade ederek harekete geçen Erzincan emirlerinin de zaman zaman Kemah’ı hakimiyetleri altına aldıkları görülmektedir. Nitekim Erzincan emiri Ahi Ayna Bey’in ölümünü (1361) müteakip Şarki-Karahisar’dan gelerek Erzincan’ı alan Emirzade Pir Hüseyin Bey’in Bayburt'a kadar uzanarak burasını fethettiği bilindiğine göre, bu arada Kemah'ı da almış olması kuvvetle muhtemeldir. Pir Hüseyin 1379 yılında ölünce, Erzincan emirliği Eretna oğullarından Mutahharten (Taharten)’in eline geçti. Mutahharten, emir olur olmaz Erzurum, Çemişgezek, İspir, Bayburt, Tercan, Kemah ve Şebinkarahisar (Şarki-Karahisar) şehirlerini idaresi altına aldı.

Kemah ve havalisi, bir müddet, Erzincan emiri Mutahharten ile son Eretna hükümdarı II.Mehmed Bey’i bertaraf ederek Sivas’ta hükümdarlığını ilan eden (1381) Kadı Burhaneddin Ahmed (öl. 1398) arasındaki mücadelelere sahne olmuştur. Kadı Burhaneddin, Erzincan emiri Mutahharten üzerine yürüdüğü sırada (1394) Kemah valisi, kendisini karşılayarak itaatini bildirdi. Kadı, Erzincan topraklarında büyük tahribat yaptıktan sonra geri Sivas’a döndü. Çok geçmeden Mutahharten’in tekrar Kemah’a karşı harekete hazırlandığını haber alan Kadı Burhaneddin, ikinci kez Erzincan’a yürüdü. Bu esnada Kemah, Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey’in katl ve yağma hareketleriyle neticelenen hücumuna maruz kaldı. Kadı Pulu savaşında (1395) Mutahharten’ yenilince, Kemah tekrar Erzincan emirinin eline geçti.

Kadı Burhaneddin’in Kara Yülük Osman Bey tarafından öldürülmesinden sonra (1398) Sivas'ı Osmanlı ülkesine katan Yıldırım Bayezid,Timur hakimiyetini kabul etmiş bulunan Erzincan emiri Mutahharten’in kendisine tabi olmasını istedi. Fakat Erzincan emiri, bunu kabul etmeyerek keyfiyeti Timur’a bildirdi.Bu sıralarda Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf’la Sultan Ahmed Celayir’in Osmanlılara ilticalarından dolayı,Timur ile Bayezid’in arası açılmıştı. Timur, Erzincan emirinin bu müracaatı üzerine Sivas’a yürüdü. Ordusuna Kara Yülük ile Mutahharten rehberlik ediyorlardı. Sivas’ı yakıp yıktıktan sonra memleketine döndü (1400). Buna çok müteessir olan Bayezid, bizzat doğu hududuna gelerek Erzincan ile Kemah'ı Mutahharten’in elinden almış ve kendisinin hakimiyetini tanıması şartıyla Erzincan’ı tekrar ona vermiş ise de, Kemah kalesini iade etmeyerek buraya muhafız koymuş; Mutahharten’in ailesini de rehine alarak Bursa’ya göndermiştir. Fakat Timur, Yıldırım Bayezit'e karşı harekete geçince Kemah'ı raptederek yine eski sahibi Mutahharten’e verdi.

Kemah ve Erzincan civarı, bundan sonra, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın 1467’de Karakoyunlu devletini ortadan kaldırarak buraları hakimiyeti altına almasına kadar geçen devrede, birbirlerine rakip bu iki Türkmen topluluğu arasında sık sık el değiştirmiştir. Bunların birbirleriyle olan amansız mücadeleleri yüzünden başta Erzurum, Erzincan, Tercan ve Bayburt olmak üzere Doğu Anadolu'nun birçok şehir, köy ve kasabaları, büyük ölçüde tahribata uğramıştır. Bu bölgeler ancak Uzun Hasan (1453-1478) zamanında istikrar ve huzura kavuşabilmiştir. Fakat Uzun Hasan'ın ölümünden sonra Akkoyunlu devleti, uzun süren taht kavgaları yüzünden acze düşmüştür. İşte bu kargaşalıkların devam ettiği bir sırada birçok Türkmen boy ve uluslarını etrafına toplayarak Safevi devletini kuran Şah İsmail, 1500’de Azerbaycan, 1507’de Diyarbakır, nihayet 1508’de Bağdat'ı alıp Akkoyunlu Türkmen devletine son verdi. Bu arada bütün Akkoyunlu şehir ve kaleleri gibi çok müstahkem olduğu bilinen Kemah kalesi 1503’ten itibaren Safevilerin emrine girdi. Öyle anlaşılıyor ki, bu tarihten itibaren kale ve civarında bulunan Akkoyunlu Türkmenleri şuraya buraya veya Osmanlı ülkesine sığınmış, yerlerine Safevi taraftarı Türkmenler yerleştirilmiştir. 19 Mayıs 1515 tarihinde Yavuz Sultan Selim'in Kemah Kalesini fethetmesiyle Kemah Osmanlı Topraklarına katılmıştır. Bundan sonra bir daha Türk hakimiyetinden çıkmamıştır.

Coğrafya

Kemah, Doğu Anadolu’da Karasu Vadisinin sol kıyısında, Munzur dağlarından inen Tanasur Deresi ağzında ve kadim kalenin eteklerinde kurulmuştur. Eskiden şehir, esas itibarıyla kale dibine doğru kurulmuş, çarşı ve dükkânlar burada yer almış. Yerleşim ise, ağırlıklı olarak, Cennet Yamacı emsal, bağ ve bahçeler arasından akan Tanasur Deresinin açtığı derin vadinin eteklerine yapılan evlerde imiş. Vaktinde en kalabalık mahalleler buradaymış ve her sabah kırk hayvanla esnaf dükkân açmaya gelirmiş çarşıya. Şimdi hala ilçenin 10 mahallesinden, 5’i bu vadide. Bunlar, Mektepönü ve Pörhenkbaşı mahalleri kısmen olmak üzere, Aşağıgedik, Derebaşı (Yukarı Mahalle) ve Ortagedik mahalleleridir. Kemah’ın diğer mahalleleri ise, Beklimçay,Çarşı, Cirgişin, Göğüsbağı ve Karşıbağ mahalleleridir. Şimdi en kalabalık olanı Çarşı mahallesidir. Esas yerleşim, dükkânlar ve resmi binalar burada olup, merkez hükmündedir.

Nüfus

Yıl Toplam Şehir Kır
1965[6]22.8091.82920.980
1970[7]23.3762.95820.418
1975[8]20.4133.03917.374
1980[9]18.5782.62215.956
1985[10]16.6323.22913.403
1990[11]13.6753.59310.082
2000[12]9.3042.8626.442
2007[13]6.8552.4024.453
2008[14]6.9512.2184.733
2009[15]6.5261.9294.597
2010[16]6.8392.1414.698
2011[17]6.9422.1654.777
2012[18]6.9052.4344.471
2013[19]7.3022.5804.722
2014[20]7.7602.5945.166
2015[21]7.1762.6324.544
2016[22]7.1252.6934.432

Kemah ve köylerinin nüfus durumu

Kemah ilçesinin 72 köyü bulunmaktadır. Kemah'a ait ilk nüfus bilgilerine, Osmanlı dönemindeki bazı kaynaklarda rastlanmaktadır. Nitekim ilk tahrirlerde idari yönden Sancak statüsünde olan Kemah'ın 1516 yılındaki şehir nüfusu 2 591 olup, bunun % 68.5’i (1769) Müslüman ve % 31.5’i (812) ise Hristiyandır. 1520 ve 1530 yıllarında 3.697 olan şehir nüfusu, 1568 yılında 3.042’ye ve 1591 yılında 2.556’ya düşmüştür. Nüfusun 1568 yılından sonra azalmasının sebebi, gerçekte kaledeki ve şehirdeki vergiden muaf olanların tam olarak tespit edilmemiş olmasıyla alakalıdır. Kanaatimizce şehir nüfusundaki bu azalışta, 1556 yılından sonra Kemah'ın Erzurum livasına bağlı bir kaza durumuna geçmesi de etkili olmuştur. Ayrıca 1591 yılında beş mahalleden oluşan Kemah kazasına 297 köy ve 126 mezra bağlı olup, tahmini toplam nüfus 35 694 kadardır. Yine 1520 yılında kalede 714 askerin görevli oluşu, Kemah'ın kuruluşunda kalenin önemini açıkça göstermektedir. 19. yüzyılın ikinci yarısında Kemah'a bağlı 7 nahiye ve 75 köy ile beraber toplam nüfus 18.872’dir. Bu nüfusun 14.547’si Müslüman, 3.503’ü Ermeni (Gregoryen), 189’u Katolik ve 633’ü Protestanlardan oluşmaktadır. Yine 1901 yılında şehir merkezinde 3.000’i Müslüman ve 250’si Hristiyan olmak üzere 3.250 nüfus yaşamaktadır.

Değişik amaçlarla yapılan ve sistematik olmayan bu sayımlar, sahanın Cumhuriyet dönemine kadar olan nüfusu hakkında genel bilgi vermesi açısından oldukça önemlidir. Bu veriler dikkatle incelendiğinde 16. yüzyılda 3.697 olan ilçe merkezi nüfusu, 20. yüzyılın hemen başında 3.250, 1927 yılında 1.590 ve 1990 yılında 3.593 kadardır. Bu durum Kemah ilçe merkezinin 16. yüzyıldaki (1.530) nüfusuna henüz ulaşamadığını göstermektedir. Dolayısıyla günümüze kadar gelişen sosyal, ekonomik ve siyasi olayların Kemah nüfusuna önemli ölçüde etki ettiği söylenebilir. Nitekim 16. yüzyılda askeri açıdan büyük önem taşıyan Kemah kalesinin, daha sonraki yüzyıllarda bu önemini kaybetmesi, nüfusun azalmasında etkili olan faktörlerden biri olarak düşünülebilir.

Göçler

Nüfusun değişmesindeki faktörlerden biri olan göçler, nüfus ile kaynaklar arasında daha iyi bir dengenin sağlanması için, kendiliğinden meydana gelen bir çaba olarak yorumlanmaktadır. Araştırma sahasında göçlerle ilgili geçmiş dönemlere ait yazılı kaynak bulma imkânı olmadığından, bölgedeki göçler, son yüzyılda etkili olan gelişmeler ile açıklanabilir. Cumhuriyet döneminden önceki göçler, daha ziyade sosyal gelişmelerin bir sonucudur. Çeşitli yazılı kaynaklardan ve yöredeki yaşlılardan edindiğimiz bilgilere göre; 1915’li yıllarda meydana gelen Ermeni olayları, Ruslar’ın Erzincan’ı işgal etmeleri ve Koçgiri ayaklanması, bölge nüfusunun batıya doğru göç etmesine sebep olmuştur. Bu tarihlerde göç eden nüfusun bir kısmı geriye dönerken, büyük çoğunluğu göç ettiği bölgelerde yerleşmiştir.

Cumhuriyetin ilanından sonra sakin bir ortam sağlanmıştır. Nitekim 1927’de Kemah ilçe merkezinin nüfusu; 1590, 1931’de 3.118’dir. 1937 yılında bölgede başlayan Dersim isyanı, Kemah ilçe merkezini de etkilemiş ve göç hareketi yeniden gündeme gelmiştir. Çeşitli aralıklarla göç üzerinde etkili olan sosyal gelişmeler ve 1939 Erzincan depremi göçleri tekrar hızlanmıştır.1915-1940 devresinde Kemah ilçe merkezinde göç eden nüfusu bugün Ankara, İstanbul, İzmir, Adana ve bunun gibi ülkenin değişik bölgelerinde görmek mümkündür. Depremin sebep olduğu bu nüfus hareketliliği,yavaşlayarak devam etmiştir.

Türkiye'de 1950’li yıllardan sonra başlayan şehirleşme Kemah'ı da etkilemiş, nüfus artışı ile ekonomik dengenin sağlanması amacıyla özellikle erkek nüfus ülkenin batı şehirlerine doğru çalışmak için göç etmiştir. İç göçler devam ederken, 1960’lı yılların başında yine ekonomik amaçlı dış göçler başlamıştır. Ekonomik amaçlı bu göçler, ilk başta ferdi olarak gerçekleşirken, daha sonraki yıllarda aile göçü şekline dönüşmüştür.

Araştırma sahasında son 10-15 yılda asayiş bozuklukların sebep olduğu göçler; sosyal ve ekonomik olumsuzluklardan daha etkili olmaktadır.Sosyal ve ekonomik olumsuzluklardan başka, 13 Mart 1992 Erzincan depremi de etkili olmuş ve mevcut faktörlerle birlikte göç hareketi hızlanmıştır. Kemah Nüfus Müdürlüğünden edindiğimiz bilgilere göre 1995 yılında yaklaşık 120 bin kişi Kemah nüfusuna kayıtlıdır. (İlçe merkezi ve köyler). Ayrıca 1990 yılında Kemah'ın toplam nüfusunun ise 3.593 olduğu düşünülürse göç olgusu daha iyi anlaşılabilir.

Dış göçler

Kemah’tan yurt dışına yönelik göçlerin temel nedeni, ekonomik şartların yetersiz oluşundan, diğer bir ifade ile geçim zorluklarından kaynaklanmaktadır. Ayrıca uygun ücret koşulları, sosyal güvenlik avantajları, çok kazanma imajı gibi faktörlerinde göç hareketinin artışında etkili olduğu görülmektedir. Yurt dışına yönelik ilk göç hareketi, ülke genelinde olduğu gibi 1960’lı yılların başında, Almanya’ya çalışmak için giden iş gücü göçüdür. Araştırma sahasına ait bu ülkedeki iş gücü sayısı, diğer ülkelerdeki iş gücü sayısına hemen hemen eşittir. Söz konusu ülkeyi İsviçre, Fransa, Rusya, Avustralya ve Bulgaristan takip etmektedir.

Yurt dışına iş gücü göçü 1990’lı yıllara kadar Almanya, Fransa ve İsviçre gibi gelişmiş Avrupa ülkelerine yönelik iken, 1990’dan sonra Rusya ve Bulgaristan gibi eski doğu bloku ülkelerine yönelmiştir. Almanya, Fransa ve İsviçre’ye göç edenler ilk başta ferdi olarak giderken, daha sonraki yıllarda ailelerini yanlarına almış ve sürekli yerleşmişlerdir. Fakat Rusya ve Bulgaristan'a olan göçler gelişmiş Avrupa ülkelerinin aksine hem ferdi ve hem de kısa süreli olmaktadır. Çünkü bu ülkelere gidenlerin hemen tamamı mevsimlik inşaat işçiliği yapmaktadırlar. Kemah ilçe merkezinden yurt dışına olan göçlerde dikkati çeken bir husus da, göç eden nüfusun büyük bir kısmının, daha önce Kemah’a bağlı köylerden ilçe merkezine göç etmiş olmasıdır.

İç göçler

Kemah ilçe merkezinden ve köylerimizin bir kısmından ülke içine yönelik göçleri, çeşitli yazılı kaynak ve kişilerden edindiğimiz bilgiler doğrultusunda, 19. yüzyıla kadar götürebiliriz. Özellikle 1910-1937 yıllarında bölgede etkili olan savaşlar, ayaklanmalar ve isyanlar, bölge nüfusunun daha güvenli batı kesimlerine doğru göç etmesine sebep olmuştur.

I. Dünya Savaşı sırasında Ruslar, doğudan batıya doğru ilerlemişlerdir. Rusların bu ilerlemesi, Erzincan ile Kemah arasında durdurulmuştur. Bu savaş sırasında toplu olarak gerçekleşen göç hareketine, o günleri yaşayanlar “Seferberlik” adını vermektedir. Göç eden bu insanların büyük çoğunluğu geriye dönmemiştir. Aynı dönemlerde bölgesel olarak ortaya çıkan Ermeni olayları, Koçgiri ve Dersim isyanları gibi etkenlerde Kemah’ta göç hareketini hızlandırmıştır. İlçe Merkez nüfusu 1901 yılında 3250 iken, 1927 yılında 1590’a düşmüştür. Yaklaşık 25 yıllık bir sürede nüfusun yarı yarıya düşmüş olması, göçün o yıllarda bile Kemah’da nedenli yoğun olduğunu göstermektedir.

Ülkede genel olarak güvenliğin sağlanması ile birlikte 1927 yılından itibaren, İlçe nüfusunda artış gözlenmeye başlanmış ise de,tarıma elverişli arazinin çok az olması ve mevcut nüfusa yetmemeye başlaması ve mevcut iş gücünü istihdam edebilecek iş alanlarının olmaması, ayrıca ekonomik kaynakların yetersizliği nedeniyle, 1950'li yıllardan sonra gurbetçilik olayı hız göstermeye başlamış ve 1970'li yıllardan itibaren gurbetçilik, göçe dönüşmüş ve oldukça hızlı bir şekilde artış göstermiştir. Göç olayı öyle bir hale gelmiştir ki, birkaç köy dışında, köylerin tamamında çalışabilecek genç nüfus kalmamıştır. Kemah'ın Tarih öncesi çağları hakkında kesin bilgilere sahip değiliz. Ancak, Erzurum çevresi gibi komşu yörelerde yapılan bazı araştırmalar, bölge tarihinin umumi manada, insanlık tarihinin en eski devirlerine, yani Paleolitik Çağa kadar görülmektedir.

Galeri

Kaynakça

  1. "Arşivlenmiş kopya". 19 Aralık 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Aralık 2009.
  2. Kemah Tarihi. 19 Kasım 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. kemah.gov.tr. Erişim Tarihi: 18.11.2016
  3. Sancak Şehri Kemah keşfedilmeyi bekliyor. 18 Kasım 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. haber7.com. Erişim Tarihi: 18.11.2016
  4. "Arşivlenmiş kopya". 8 Şubat 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2020.
  5. "Yrd. Doç. Dr. Veli Ünsal, Karaz Kültürü ve Kuzeydoğu Anadolu". 12 Nisan 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Şubat 2012.
  6. "1965 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  7. "1970 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  8. "1975 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  9. "1980 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  10. "1985 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  11. "1990 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  12. "2000 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  13. "2007 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  14. "2008 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  15. "2009 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  16. "2010 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  17. "2011 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  18. "2012 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 20 Şubat 2013 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mart 2013.
  19. "2013 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 15 Şubat 2014 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Şubat 2014.
  20. "2014 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 10 Şubat 2015 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2015.
  21. "2015 genel nüfus sayımı verileri" (html) (Doğrudan bir kaynak olmayıp ilgili veriye ulaşmak için sorgulama yapılmalıdır). Türkiye İstatistik Kurumu. Erişim tarihi: 13 Nisan 2016.
  22. "2016 genel nüfus sayımı verileri" (html) (Doğrudan bir kaynak olmayıp ilgili veriye ulaşmak için sorgulama yapılmalıdır). Türkiye İstatistik Kurumu. Erişim tarihi: 7 Mart 2017.

Dış bağlantılar

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.