Çağatayca

Çağatayca, Çağatay Türkçesi veya Doğu Türkçesi, 15. yüzyılda Timurluların idaresi altında gelişen ve 15. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına dek Oğuzlar dışındaki tüm Müslüman Türkler tarafından ortak yazı dili olarak kullanılan Türk yazı dilidir.[1]

Chengde Dağ Konutu'ndaki Lizheng Kapısı (Çince: 麗正門; pinyin: Lìzhèng Mén); soldan ikinci sütun, Nestâlik ile yazılmış Çağataycadır.

Çağatay Han, Çingiz Han’ın Börte Hatun’dan doğan ikinci oğludur. Çingiz Han’ın 1227 yılında vefat etmesinden sonra Türk-Moğol Devleti’nin yönetimi dört oğlu arasında paylaştırılmıştır. Bu paylaşımdan Çağatay Han’a verilen pay, doğuda Uygur ülkesinden batıda Semerkant ve Buhara’ya kadar olan bölgelerdir. Çağatay Han, belirtilen coğrafyayı, Çingiz Han’ın vefatından sonra 1229 yılında toplanan kurultayda han seçilen kardeşi Ögedey adına yönetmiştir. Çağatay Hanlığı veya Çağatay Devleti olarak bilinen bağımsız siyasi yapı Çağatay Han’ın vefatından sonra meydana getirilmiştir.[2] Çağatay sözcüğü özellikle Duva Han’ın zamanında devletin resmi adı olarak kullanılmaya başlarken aynı zamanda Maveraünnehir’de yaşayan konar-göçer Türkleri tanımlamak için de kullanılmaya başlanmıştır. Bu adlandırma, Çağatay Hanlığı’nın ortadan kaldırılmasından sonra da varlığını sürdürmüştür. Timürlüler devri ve sonrasında hatta 19. yüzyıla dek Çağatay adının bazı konar-göçer topluluklar arasında kimlik mahiyeti taşıdığı görülmüştür.[3]

Çağatay teriminin bir edebî dili tanımlamak üzere kullanımını ilk kez Ali Şir Nevâyî’de görmekteyiz. Nevâyî, Mizanü’l Evzan’da “Çağatay lafzı” terimini kullanmıştır.[4] Bununla beraber Nevâyî döneminin edebî dilini tanımlarken daha çok “Türk tili, Türki til ve Türkçe” gibi terimleri tercih etmektedir. 15. ve 16. yüzyılda Doğu Türkçesiyle eser veren diğer müellifler de eser verdikleri edebî dili tanımlamak için “Türk tili, Türk elfāzı, Türki til, Türki lafzı, Türkçe til, Türki ve Türkçe” terimlerini kullanırken Çağatay terimini hemen hemen hiç kullanmamışlardır.[5][6] Avrupa’da Çağatayca terimini Doğu Türkçesini ifade etmek için ilk kez kullanan ve bu terimin yerleşmesine önayak olan Yahudi asıllı Macar türkolog A. Vámbéry olmuştur.[7] A. Vámbéry tarafından 1867 yılında yayımlanan Cagataische Sprachstudien adlı eserden sonra Avrupa’da Türk dili üzerine araştırma yapanlar arasında Çağatayca terimi rağbet görmeye başlamıştır. Macar Jozsef Thury, Alman Martin Hartmann ve başka türkologlar da Doğu Türkçesini ifade etmek için Çağatayca terimini kullanmışlardır.[8] Bununla beraber Dictionnaire turk-oriental adlı Doğu Türkçesi sözlüğü hazırlamış olan Pavet de Couteille ve yine Doğu Türkçesi sözlüğü hazırlayan Alman bilim adamı J. Th. Zenker, Doğu Türkçesi terimini kullanmayı tercih etmişlerdir. 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılların başlarında Rus türkologlar ve öğrenimini Rusya’da gören yabancı türkologlar Çağatayca terimiyle Uygurca sonrası Orta Asya edebî eserlerine işaret etmişlerdir. Doğu Türkçesi terimini ise daha geniş anlamda kullanmışlardır. W. Radloff Doğu Türkçesini yaşayan Sibirya grubu lehçeleri için kullanmıştır.[9] II. Dünya Savaşı sonrasında E. E. Bertels, A. M. Şçerbak, V. V. Reşetov gibi Sovyet türkologları Çağatayca yerine “starouzbekskiy” yani Eski Özbekçe veya “drevneuzbekskiy” yani Kadim Özbekçe terimlerini kullanmaya başlamışlardır.[10] Çağatay Türkçesinin olgunlaşmasında Harezm Türkçesinin ve Altın Ordu Kıpçak Türkçesinin, dolayısı ile de Karahanlı Türkçesinin edebî geleneğinin tesiri vardır.[11] Çağatay Türkçesi, Yusuf Has Hacip tarafından işlenmiş edebî dilin yani Karahanlı Türkçesinin ve daha sonraki birkaç asır boyunca Orta Asya Türkleri için ortak yazı dili ve edebî dil olarak kullanılmış olan Harezm Türkçesinin mirası üzerinde şekillenmiştir.[12]

Tarih

Dönem

Samoyloviç, Çağatay edebî dilini de dört döneme ayırmıştır: l. İlk Çağatayca ya da Nevâyî’den önceki Çağatayca devri (XV. yüzyıl başlarından Nevâyî’nin ilk eserini verdiği 1465 yılına kadar), 2. Klâsik Çağatayca devri (1465-XVI. yüzyılın ortaları), 3. Klâsik devirden sonraki Çağatayca devri (XVII. yüzyılın sonuna kadar), 4. Son Çağatayca devri (XVIII. ve XIX. yüzyıllar).[13] Çağatay sözcüğünün anlamını genişleten Köprülü ise, XIII.-XIX. yüzyıllar arası olarak kabul ettiği bu dönemi beş devreye ayırır: l. İlk Çağatay devri (XIII. ve XIV. yüzyıllar), 2. Klâsik Çağatay devrinin başlangıcı (XV. yüzyılın ilk yarısıNevâyî’ye kadar), 3. Klâsik Çağatay devri (XV. yüzyılın son yarısı-Nevâyî devri), 4. Klâsik devrin devamı (XVI. yüzyıl-Babur ve Şeybanlılar devri), 5. Gerileme ve çökme devri (XVII.-XIX. yüzyıllar).[14] Eckmann ise Çağatayca Türkçesini üç döneme ayırır: l. Klâsik öncesi dönem (XV. yüzyılın başından Nevayî’nin ilk divanını yazdığı 1465’e kadar olan dönem-XV. yüzyılın ilk yarısı), 2. Klâsik Çağatayca dönemi (1465-1600, XV. yüzyılın ikinci ve XVI. yüzyılın ilk yarısı), 3. Klâsik sonrası dönem (1600-1921, XVI. yüzyılın ilk yarısından XIX. yüzyılın sonuna kadar).[15]

Çağatay Türkçesi, özellikle Ali Şir Nevâyî’nin bırakmış olduğu tesirden sonra Batı Türkçesi sahası dışında kalan Türklerin hemen hepsinin ortak yazı dili olmuştur. Nevâyî’nin bıraktığı etki öylesine güçlü olmuştur ki Anadolu ve İstanbul’dan Türkistan’a, Hindistan’dan Azerbaycan’a kadar çok geniş bir coğrafyada birçok Türk şairi Nevâyî’yi üstad olarak kabul etmişler, onu örnek almışlar ve ona nazireler yazmışlardır.[16] 15. yüzyılda Anadolu’ya Osmanlı şairi Basîrî tarafından Nevayî’nin divanlarının getirilmesi ve Azmî tarafından külliyatının toplanması ile Nevayî Anadolu’da tanınmış ve Anadolu şairleri Doğu Türkçesi ile şiir söyleme geleneğini Nevayî’nin dilinden nazireler yazarak devam ettirmişlerdir. Nevayî’ye Çağatay Türkçesiyle nazireler yazmak modasının, Anadolu ve Azerbaycan şairleri arasında, 19. asra kadar devam ettiği bilinmektedir.[17] Ali Şir Nevayî’den etkilenen ve ona nazireler yazan şairlerden biri de Muhibbi mahlasıyla şiirler yazan Kanuni Sultan Süleyman'dır.[18]

Çağatay Türkçesi, 19. asrın ortalarına kadar Türkistan’ın her tarafında, Kazak ve Kazan coğrafyalarında edebî dil ve resmi dil olarak kullanılmaya devam etmiştir.[19] Bu durum 18. ve 19. asırlarda Türkistan’ın Ruslar tarafından işgal edilmesiyle değişmeye başlamış, umumi edebî dil ve resmi dil olan Çağatay Türkçesinin yerini mahalli lehçeler almaya başlamıştır. Mahalli lehçeleri ön plana çıkartma girişimlerinin ilk olarak 1861’den sonra Kazan Üniversitesi’nde Türk dilleri profesörü olan misyoner Nikolay İlminski tarafından sistemlileştirildiği bilinmektedir. Türk boylarını Hristiyanlaştırma arzusu içindeki İlminski, misyonerlik faaliyetlerinin ulusal dil ve kültürlere dayanılarak yapılması fikrini ortaya atmıştır.[20] İlminski, bu doğrultuda Kazan Türkleri için Kiril alfabesine dayanan bir “Tatar alfabesi” ve Kazak Türkleri için de yine Kiril harflerine dayanan bir “Kazak alfabesi” icat etmiştir. Çarlık Rusya, 1870 yılından itibaren, Hristiyanlaştırılan Kazan Türkleri için birçok “Tatar Okulu” açmış, Kazak-Kırgız, Özbek ve Türkmen lehçelerinde gazeteler çıkarmıştır.[21] Yine aynı yıldan itibaren Rus-Kazak okulları da açılmaya başlanmıştır.[22] İlminski, bir yandan mahalli lehçeleri bölgesel olarak desteklerken bir yandan da herhangi bir mahalli lehçenin Türkler arasında ortak yazı dili konumuna yükselmemesi için çabalamış ve İlminski’nin politikaları Sovyet Rusya döneminde Stalin tarafından ortaya konan milliyetler politikasının temelini oluşturmuştur.[23] Bir diğer misyoner Ostroumov, Taşkent’te 1883’ten 1917’ye kadar Farsça tesirindeki şehir ağzına dayanan mahalli bir lehçe ile “Türkistan Vilayeti’nin Geziti” isimli gazeteyi çıkartarak, Taşkent ağzının resmi dil seviyesine çıkarılmasına zemin hazırlamıştır.[24] Bolşevikler, mahalli lehçeleri birbirlerinden iyice ayırmak, aradaki farkları keskinleştirmek ve karşılıklı etkileşimi en aza indirmek için her mahalli lehçeye farklı harfler içeren Latin alfabelerini dayatmışlardır. Rus istilasındaki Türkistan Türkleri, 1920’lerden 1937-1940 yıllarına kadar bu Latin alfabelerini kullanmışlardır.[25] Bu süreçten sonra Sovyet idaresindeki tüm Türklere tekrar Kiril alfabesi dayatılmıştır. Kiril alfabeleri de her Türk boyu için ayrı ayrı düzenlenmiş ve toplamda 19 farklı alfabe oluşturulmuştur.[26] 16 Eylül 1924’te Türkistan’daki Bolşevik Merkez İdaresi’nin kararıyla “Türkistan” adı da kullanımdan kaldırılmış ve yerine “Orta Asya” tabiri getirilmiştir.[27] 1929-1939 yılları arasında Berlin’de Türkistan Türkleri tarafından Çağatay Türkçesi dil özelliklerini muhafaza etmeye çalışılarak çıkartılan Yaş Türkistan dergisinde mezkur Sovyet politikaları sert biçimde eleştirilmiştir.[28] Bu dergide İsen Tursun mahlasıyla yazan Tahir Çağatay’ın verdiği bilgiye göre Sovyet Rusya hükümeti, Doğu Türkçesiyle meydana getirilmiş edebiyatı külliyen yok sayarak, halklara edebî dil verdiğini iddia etmiş ve bunu inkar edenleri nankörlükle suçlamıştır.[29] 1936 yılına gelindiğinde Sovyetler tarafından Türkistan’ın parçalanmasıyla oluşturulan sosyalist cumhuriyetlerin sınırları belirlenmiş ve mahalli lehçeler resmi dil statüsüne çıkarılmış ve Çağatay Türkçesi tarih sahnesinden çekilmiştir.[30]

Alfabe

Çağatayca yazılmış eserlerin hemen hemen tümü Arap kaynaklı alfabeyle olmuştur. Bununla birlikte Eski Uygur alfabesiyle yazılmış bazı Çağatayca metinlere de rastlanmıştır.

Uyarlanmış Arap alfabesi

Korunmuş Bitiş Orta Başlangıç Adı ALA-LC Harf Çevirisi Güncel Türkçesi
elifa, âa, e, â
hemzeˀ', a, e, i, u, ü
beb, pb
pepp
tett
sess
cimc, çc
çimçç
hah
ẖ, xh
daldd
zelzz
rerr
zezz
jejj
sinss
şınşş
sads
ﺿ dadż, d, z
t
z
ayınʿ', h
gayınġg, ğ
feff
kafḳ, qk
kefk, g, ñk, g, ğ, n
gef¹ g g, ğ
نك نكنک نک nef, sağır kefñn
lamll
mimmm
nunnn
vavv, w, o, ô, ö, u, û, üv, o, ö, u, ü, û
heh, e, ah, e, a
lamelifla
yey, ı, i, îy, ı, i, î

Eski Uygur alfabesi

Fonetik ve formolojik farklılıklar

Çağataycada, Orta Asya Türk yazı dilinin önceki dönemlerindeki bazı sesbilimsel ve biçimbilimsel birimlerin farklılaştığı dikkati çeker:

Örnek:

İlk hecede e/i değişmesi (keç-kiç(geç), men/min (ben) gibi), e/ö değişmesi (erük/örük (erik), teşüt/töşük(Deşik) gibi), ünsüz ikizleşmesi (yiti/yitti(Yedi), katıg/kattık(Katı gibi).

Bütün Türk lehçelerinde olduğu gibi Çağatayca'da da yalın, bileşik ve girişik cümle yapıları kullanılmıştır. Çağatayca'da büyük bir oranda İslam kültürünün etkileri de görülür. Arapça, özellikle Farsça birçok sözcük ve tamlama oldukça çoktur. Çağatayca yerini bugün modern Özbekçeye ve modern Uygurcaya bırakmıştır.

Eserler

Kaynakça

  1. János Eckmann, Çağatayca El Kitabı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1988, s. VII
  2. Mustafa Kafalı, Çağatay Hanlığı (1227-1345), Berikan Yayın Evi, Ankara 2005, s. 73.
  3. János Eckmann, Çağatayca El Kitabı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1988, s. VIII
  4. Alį Şįr Nevāyį, Mįzānu’l Evzān (Vezinlerin Terazisi), Haz. Kemal Eraslan, TDK Yayınları, Ankara 1993, s. 11.
  5. János Eckmann, Çağatayca El Kitabı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1988, s. 78.
  6. Samet Onur, Doğu Türkçesi Kur’an Tefsiri (Mü’min, Fussilet, Şurâ, Zuhruf Sureleri) [İnceleme-Tenkitli Metin-Dizin-Tıpkıbasım], Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Türk Dili Bilim Dalı, İstanbul 2017, 31-35.
  7. Vambéry, H. (1867). Cagataische Sprachstudien. Enthaltend grammatikalischen Umriss. Leipzig: Chrestomathie und Wörterbuch der cagataischen Sprache.
  8. Mustafa Argunşah, Çağatay Türkçesi , Kesit Yayınları, İstanbul 20014, s. 47.
  9. János Eckmann, Çağatayca El Kitabı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1988, s. XI
  10. János Eckmann, Çağatayca El Kitabı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1988, s. XII
  11. M. Fuad Körülü, Türk Edebiyatı Tarihi, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1980, s. 276.
  12. Ahmet Caferoğlu, Türk Dili Tarihi II, Enderun Kitabevi, İstanbul 1984, s. 210, 211.
  13. A. N. Samoyloviç, “K istorii literaturnogo sredneaziatsko-tureckogo yazıka: Mir Ali Şir”, Sbornik pyatisotletiyu so dnya rojdeniya, 1928, s. 23.
  14. Fuad Köprülü, “Çağatay Edebiyatı”, İslâm Ansiklopedisi, 1945, c. III, s. 270-323.
  15. János Eckmann, “Das Tschaghataische”, Philologia Turcicae Fundamenta, Wiesbaden 1959, s. 141.
  16. Samet Onur, Doğu Türkçesi Kur’an Tefsiri (Mü’min, Fussilet, Şurâ, Zuhruf Sureleri) [İnceleme-Tenkitli Metin-Dizin-Tıpkıbasım], Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Türk Dili Bilim Dalı, İstanbul 2017, 38.
  17. M.Fuad Köprülü (1945), “Çağatay Edebiyatı”, İslam Ansiklopedisi, C.3, İstanbul, s. 305.
  18. Yusuf Çeti̇ndağ, (2005). ALİ ŞİR NEVAİ'NİN OSMANLI ŞİİRİNE VE KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'A TESİRİ VE SEBEPLERİ ÜZERİNE . Osmanlı Araştırmaları , 26 (26) , 223-235 .
  19. A. Zeki Velidi Togan, Bugünkü Türkili Türkistan ve Yakın Tarihi, Enderun Kitabevi, İstanbul 1981, s. 486.
  20. Olivier Roy, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi, Çev. Mehmet Moralı, Metis Yayınları, İstanbul 2000, s. 92.
  21. A. Zeki Velidi Togan, Bugünkü Türkili Türkistan ve Yakın Tarihi, Enderun Kitabevi, İstanbul 1981, s. 489-490.
  22. Olivier Roy, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi, Çev. Mehmet Moralı, Metis Yayınları, İstanbul 2000, s. 149.
  23. Olivier Roy, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi, Çev. Mehmet Moralı, Metis Yayınları, İstanbul 2000, s. 93.
  24. Ahmet Bican Ercilasun, Türk Dünyası Üzerine İncelemeler, Akçağ Yayınları, Ankara 1993, s. 37.
  25. Ahmet Bican Ercilasun, Örneklerle Bugünkü Türk Alfabeleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1989, s. VI
  26. Ahmet Bican Ercilasun, Örneklerle Bugünkü Türk Alfabeleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1989, s. VI-VII.
  27. Zeki Velidi Togan, Türk Türkistan, Toprak Yayınları, İstanbul 1960, s. 7.
  28. Tahir, “Ali Şir Nevai ve Sovyet Hükümeti III,” Yaş Türkistan, sayı 112, Mart 1939, s. 13.
  29. İsen Tursun, “Türkistan'da Til Siyaseti III,” Yaş Türkistan, sayı 48 (Noyabr 1933), s. 20
  30. Olivier Roy, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi, Çev. Mehmet Moralı, Metis Yayınları, İstanbul 2000, s. 100.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.