Kütahya

Kütahya (Latince: Cotyaeum), Ege Bölgesi'nde yer alan 2020 nüfusu 305.700(2020[1] Kütahya ilinin merkezi şehirdir. Kütahya bölgesi, kuzey ve batıdaki yüksek dağ sırtlarında doruğa ulaşan tarım arazileri ile geniş bir yamaç alanına sahiptir. Kentin Yunanca adı Kotyaion, Roma dönemindeki adı ise Cotyaeum'dur[2].

Kütahya
Kütahya Saat Kulesi
Ülke Türkiye
İl Kütahya
Coğrafi bölge Ege Bölgesi
İdare
  Belediye başkanı Alim Işık (MHP)
Yüzölçümü
  Toplam 11,634 km² (4.491 mil²)
Rakım 970 m (3.180 ft)
Nüfus
 (2018)
  Toplam 266,784
  Kır
-
  Şehir
-
Zaman dilimi UTC+03.00 (UDAZD)
Posta kodu 43000
İl alan kodu 274
İl plaka kodu 43

Eski kaynaklara, sikke ve yazıtlara göre Kütahya’nın antik dönemdeki adı “Kotiaeion” (Cotiaeion)'dur[3]. Ünlü Antik Çağ coğrafyacısı Strabon bu adın, “Kotys’in Kenti” anlamına geldiğini belirtmektedir. Kotys, Trakya’da yaşayan Odrisler’den olup, Romalılar’ın MS 38'de Anadolu’ya gönderdiği bir komutanın adıdır. Kütahya Arkeoloji Müzesi’nde bulunan bir sikkede bu ad “Koti” olarak geçmektedir. Kütahya adı, eskisine benzetilerek Türkler tarafından verilmiştir[4]. Şehrin nüfusu 2013 yılına göre 249.558'dir.1927'de 17.000 olan nüfusu, 1990'da 131.000'e, 2000'de 167.000'e, 2008'de 213.000'e 2010'da 235.000'e çıkmış, 2014'te 228.000'e gerilemiştir. Kent'in günümüzdeki belli başlı görülmesi gerekli yerleri Kütahya Kalesi, Cumhuriyet Caddesi (Yeni adı Sevgi Yolu) kentin merkezinde bulunan simgesi haline gelmiş çiniden yapılmış olan Vazo ve tarihi Germiyan Sokağı, Saat Kulesi, Zafertepe Anıtı, Tarihi Hükûmet Konağı (şu an Adliye olarak kullanılmaktadır), Frig Vadileridir.

Tarihçe

Kuruluş tarihi kesin olarak tespit edilememekle beraber, tarihi MÖ 3000 yıllarına uzanmaktadır. Eski kaynaklara göre, Kütahya'nın antik çağlardaki adı Kotiaeon, Cotiaeum ve Koti şeklinde geçmektedir. İl topraklarına yerleşen en eski halk Friglerdir. MÖ 1200'lerde Anadolu'ya gelen Frigler, Hitit İmparatorluğunun topraklarına girdiler ve bir devlet olarak örgütlendiler. MÖ 676'da Kimmerler, Frigya Kralı III. Midas'ı bozguna uğratarak Kütahya ve çevresine egemen oldular.

Alyattes'in Lidya Kralı olduğu dönemde Kimmer egemenliği yerini Lidya yönetimi aldı. MÖ 546'da Persler Lidya Ordusunu yenilgiye uğratarak Anadolu'yu istila etti. MÖ 334'te Biga Çayı yakınlarında Persleri yenilgiye uğratan İskender yörede üstünlük kurdu. Büyük İskender'in MÖ 323'te ölümü ile Kütahya ve yöresi komutanlarından Antigonos'a geçti. MÖ 133'te Roma yönetimine girdi. Piskoposluk merkezi haline getirildi.

1071'de Malazgirt Meydan Muharebesi'nde Alp Arslan'a yenilen Bizans İmparatoru Romanus Diogenes tutsaklık dönüşü Kütahya'ya getirildi ve gözleri kör edildi. 1078'de Anadolu Selçuklu Devletini kuran Kutalmışoğlu Süleyman Şah Kütahya'yı da ele geçirdi. 1097'de Haçlıların saldırısına uğradı. II. Kılıç Arslan kaybedilen topraklarla birlikte Kütahya'yı geri aldı. II. Kılıç Arslan'dan sonra taht kavgaları nedeniyle tekrar Bizans'ın eline geçen şehir, son olarak I. Alâeddin Keykubad zamanında (1233) Selçuklu topraklarına dahil oldu.[5][6] 1277'de II. Gıyaseddin Keyhüsrev Kütahya yöresini Germiyanoğlu Süleyman Şah kızı Devlet Hatun'u Osmanlı Sultanı I. Murat'ın oğlu Yıldırım Bayezid'a verdi. (1381) Germiyanoğulları Beyliğinin toprakları Devlet Hatun'un çeyizi olarak Osmanlılara verildi. (Kütahya ve çevresi dahil) 1402 Ankara Savaşında, Bayezid'i ağır bir yenilgiye uğratan Timur, Kütahya'yı alarak II. Yakup Bey'e geri verdi. Kütahya daha sonra Osmanlılara geçti ve Sancak Merkezi oldu.

Osmanlılar zamanında Kütahya

Kütahya'nın Osmanlılara geçmesiyle birlikte 1381-1410 arasında inşa edilen Kütahya Ulu Camii.

1381'de Kütahya ve yöresinin Osmanlılar'a çeyiz olarak verilmesiyle Yıldırım Bayezid burada vali olarak görev aldı. I. Murad Kosova Seferi'ne giderken, Anadolu'nun muhafazası için çeşitli yerlere valiler tayin ederken; Bayezid'in yerine de Sarı Timurtaş Paşa'yı tayin etti. Kütahya, Yıldırım Bayezid'in Rumeli'ye geçtiği sırada 1391 senesinde Karamanoğulları tarafından istila edildiyse de Yıldırım, Gelibolu'dan geri dönüşünde Karamanoğulları'nı uzaklaştırdı.[7] 1402'de Ankara Savaşı'ndan sonra Timurlenk tarafından Germiyanoğlu II. Yakub Bey'e iade edilen topraklar II. Yakub Bey'in ölümüne kadar Germiyanoğulları'nda kaldı. 1428'de II. Yakub Bey'in vasiyetiyle Kütahya ve tüm Germiyanoğulları toprakları nihai olarak Osmanlılar'a geçti ve valiliğine de Kara Timurtaş Paşa oğlu Umur Bey'in oğlu Osman Çelebi tayin edildi.

Kütahya, Fatih Sultan Mehmed zamanında İshak Paşa'nın tayinine kadar bir vilayet olarak idare edildi ve o zaman merkezi Ankara olan Anadolu Beylerbeyliği'ne bağlı bulundu. İshak Paşa 1451 senesinde Karaman ve Menteşeoğulları sıkıntılarını hallettikten sonra Kütahya'da kaldı ve bu tarihten itibaren 1826'da Anadolu Beylerbeyliği'nin ortadan kaldırılmasına kadar Kütahya, Anadolu Beylerbeyliği'nin merkezi oldu.[8][9][10][11]

Anadolu Eyaleti; Kütahya, Saruhan (Manisa), Aydın, Kastamonu, Menteşe (Muğla), Bolu, Ankara, Karahisar-ı Sahip (Afyonkarahisar), Çangırı (Çankırı), Teke (Antalya), Hamit (Isparta-Burdur), Sultanönü (Eskişehir), Karesi (Balıkesir) ve Bursa Sancağı olmak üzere on dört sancağa ayrılmıştır.

Kanûni zamanında Anadolu Eyaleti'nin hası on yük akçe yani bir milyon akçe tutuyordu. Yine bu teşkilat gereğince Anadolu Eyaleti 299 zeamet ve 7166 tımara bölünmüş olup tımar ve zeamet askerleriyle beraber 17,000 donanımlı süvari içeriyordu.

Sultan II. Beyazıt'ın zamanında Şah İsmail yanlısı Şahkulu Kütahya'da ayaklandı. Bu isyan 1511 yılında bastırıldı.

Kütahya'da Celâli ayaklanmaları

Anadolu'daki Celâli ayaklanmaları keşmekeşleri içerisinde hükûmet batı Anadolu'yu muhafaza için vezir Hafız Ahmed Paşa'yı Anadolu Eyaleti merkezi olan Kütahya'ya gönderdi (Ağustos 1601). Ahmed Paşa'nın Deli Hasan'a dayanacak kuvveti yoktu, bu yüzden Kütahya Kalesi'ne çekildi. Deli Hasan ve beraberindekiler Hafız Paşa'yı üç gün kadar Kütahya'da muhasara ederek sıkıştırdılarsa da şiddetli bir kışan ve karın çok fazla yağmasından dolayı muhasarayı kaldırmak mecburiyetinde kaldılar fakat kale haricindeki evleri yağmaladılar.[12][13]

Can Mirza Paşa vakası

Anadolu Eyaleti valisi Can Mirza Paşa 1657 tarihinde Osmanlı Devleti'ne isyan eden Abaza Hasan Paşa'ya katıldığı için Kütahya halkı paşanın üç yüz kadar askerini katletmişler ve hükûmet tarafından Anadolu Eyaleti'ne tayin edilen Konakçı Ali Paşa'ya yardım etmişlerdir. Can Mirza Paşa Kütahya ahalisinden intikam almak için epey müddet şehri muhasara eylediyse de halkın fevkalâde gayretine binaen muvaffak olamamıştır fakat Kütahya'yı kurtarmak için hükûmet tarafından gönderilen askeri mağlup etmiştir. Buna rağmen şehri elde edememiştir.[14]

Sahte mütesellim vakası

1788'de Ruslarla yapılan savaşlar sırasında vali ve sancak beylerinin seferde bulundukarı sırada kendi namlarına vilâyet ve sancağı idare eden mütesellimler yolsuzkluk ve rüşvetler ile halkı soymakta idiler. Savaş devam ettiği için bu rezalet de aynı oranda artmıştı. İşte bu savaş durumunda Kütahya'ya yedi-sekiz mütesellim gelip gitmiş ve her birinin zulüm ve haksızlıkları memleketi harap duruma düşürmüş; bunun haberi de kulaktan kulağa yayılarak İstanbul'a kadar gitmişti. Tam bu sırada Dersaadet sakinlerinden uçarı biri kendi gibi bir oğlan ve birkaç bişiyi daha kendine uydurup yanına alarak sahte emir ve senetlerle İstanbul'dan Kütahya'ya gitmiş ve emirlerini okutarak mütesellimliğini ilân etmiştir.

Mütesellimlerin sık sık değişmesi sebebiyle Kütahya halkı başta bu kişiyi mütesellim zannederek inanmışlar ve sonra elindeki emirlerin yazılış tarzından ve kendisinin münasebetsiz halinden şüpheye düşerek durumu İstanbul'a bildirmişlerdir. Mübaşir marifetiyle İstanbul'a çağrılan sahte mütesellim, kendisinin İstanbul'dan değil ordudan mütesellim olarak gönderildiğini söylediyse de foyası meydana çıkmıştır.[15]

Acemoğlu vakası

Uşak voyvodası Acemoğlu Ahmed, zulmüne binaen voyvodalıktan azledilmiş ve idamı için Anadolu Eyaleti valisi Çandarlızâde İznikli Ali Paşa görevlendirilmişti. İdam edileceğini haber alan Acemoğlu kaçtığından bütün eşyası zabt ve müsadere edilerek kendisi de takibe alındı (1793).

Ali Paşa, Acemoğlu'nun arkasından kendi kardeşi Osman Bey'i gönderdiyse de Osman Bey Acemoğlu'na mağlup olduğundan Ali Paşa bizzat kendisi hareket ederek Banaz Kalesi'nde Acemoğlu'nu muhasara etti. Banaz'ın etrafı hendek ve su ile çevrili olduğu için muhasaranın bir müddet devam etmesi gerekiyordu. Vakit kış olduğundan Ali Paşa'nın maiyetindeki askerler bu durumu bahane ederek dağıldılar ve paşa az bir askerle meydanda kaldı. Ali Paşa bu müşkül vaziyet üzerine muhasarayı kaldırarak çekildi ve vaziyeti de İstanbul'a bildirdi.

Payitahttan gelen emirde ilk baharda Acemoğlu'nun hakkından gelinmesi üzere hazırlanması İznikli Ali Paşa'ya bildirildiyse de işi halledememiş olması devletçe olan şöhretini olumsuz etkilediğinden Karaman Eyalet valisi Azımzâde Abdullah Paşa ile yer değiştirmişlerdir. İznikli Ali Paşa gibi nüfuzlu ve kıymetli bir vezirin on beş bin asker, top ve cephane ile bu işi halledememiş olması devletin haysiyetine de dokunduğundan Acemoğlu meselesi, batı Anadolu'da nüfuzu olan Karaosmanoğulları'na havale edildi.

Acemoğlu, sığındığı Banaz Kalesi'nde iyice zor duruma düştü ve kurtulmaktan ümidini keserek bulunduğu mahalli terk ederek kaçtı ve Şaphane ile Simav arasındaki Köpenez Köyü'ne geldi.[16] Acemoğlu burada Simav ve Gediz Voyvodası Nasuhoğlu Nasuh Ağa tarafından yakalanarak idam edildi ve başı önce Karaosmanoğulları'na oradan da İstanbul'a gönderilerek teşhir edildi.[17]

Hacı Molla Süleyman Ağa'nın katli

Germiyanzâde Hacı Süleyman Ağa Kütahya eşrafından olup Kütahya mütesellimi iken halka zulümler ederek para almış ve şikâyet üzerine kendisinden yüz otuz bin küsur kuruş tahsil edilmesine karar verilerek bir mübaşir Kütahya'ya gönderilmişti. Hacı Molla bu paradan on dokuz bin kuruşunu vermiş ve geri kalanı için de kefaletle yükümlendirilmişti. Hacı Molla, kalan bu borcunu vermemek için her çareye baş vurmuş ve bu hal; aleyhdarları tarafından türlü türlü şekillerle İstanbul'a aksettirilmişti. Hacı Molla halkın nefretini kazanmış gaddar bir adam olduğu için halkın bu seferki şikâyeti etkili olmuştu.

Hacı Molla Süleyman Ağa, mütesellimliği zamanında bir hayli ocak söndürmüş bir şahıstı. Hatta memleket müftüsü Hoca Mehmed Efendi'yi aralarındaki soğukluğa binaen bir gece çiftliğinde öldürttüğü gibi Kütahya eşrafından Kapıcıbaşı Hasan Ağa'nın da katline teşebbüs etmiş ve bu haline binaen hükûmetçe idamı düşünülmüş fakat firar edip bir tarafa gizlenerek kendisini bir şekilde af ettirmişti. Hacı Molla son defaki vaziyeti dolayısıyla tek duramayarak etrafı karıştırmaya başladığından bu defa Kütahya halkı hep beraber bir olarak kendisini şikâyet etmişlerdir. Bunun üzerine 1814 Haziranı'nda öldürülmesine karar çıkarak durumu Anadolu Valisi'ne iletilmiştir.[18]

Nasuhoğlu Nasuh vakası

19. yüzyıl başında inşa edilmiş Bülbül Mescidi. (Eski adı Yakub Çavuş Mescidi)

Nasuh Ağa, Gediz ve çevresinin voyvodası idi. 1816 senesinde Hurşid Ahmed Paşa'nın Anadolu Eyaleti valiliği esnasında kendisinden şikayet olunarak Hurşid Paşa'nın kendisini yola getireceği sırada diğer bir vilâyete tayin edildiğinden Anadolu valiliği Sivas Valisi Alaaddin Paşa'ya verilmişti. Nasuhoğlu hakkında merkezi hükûmete iletilen şikayetlerin arkası kesilmediği için idamına karar çıkmış ve derhal işi düzeltmesi için Alaaddin Paşa'ya emir olunmuştu.

Sivas'tan Kütahya'ya gelmekte olan Alaaddin Paşa'yı ilk valiliğinde mütesellimi olmasından dolayı karşılama için Nasuh Ağa, oğlu ve yeğenlerini göndermişti. Alaaddin Paşa tedbirsizlik ederek bu karşılayıcıları durdurarak Kütahya Kalesi'ne gönderdiğinden bunu haber alan Nasuhoğlu akıbetini anlamış ve derhal asker ve zahire tedarikiyle kendisini müdafaaya karar vermiştir.

Beceriksiz bir vezir olan Alâaddin Paşa ahalinin nefretini kazanacak hallere teşebbüs ile gayrimeşru para toplamaya başlayarak İstanbul'dan bu hallere son vermesini tavsiye eden emirlere kulak asmayarak sermayesiz kârından vazgeçmediğinden ve Nasuh Ağa işini de yüzüne gözüne bulaştırdığından valilikten azledilerek rütbesi de kaldırılarak memleketi Sivas'ta ikamete memur edildi. Anadolu valiliğine Karahisar-ı Sahip mutasarrıfı mirimiran Hasan Paşa'ya vezirlik rütbesi de verilerek Nasuhoğlu işinin bitirilmesi emredildi.

Hasan Paşa altı bin asker, havan ve obüs topları ve saire ile Nasuhoğlu üzerine yürüdü ve Nasuhoğlu'nun Eğrigöz (Emet), Dağardı, Simav ve Demirci'de bulunan malları müsadere edilip kendisi de sıkıştırılarak kaçmaya teşebbüs ettiyse de yakalanıp idam edildi. Nasuhoğlu'nun firar etmeden evvel kıymetli eşyalarını Şaphane ve Sındırgı taraflarına gönderdiği haber alınarak Demirci'de bulunan zevcesi ve oğlu Süleyman çağrılarak mevzuu araştırılmıştır.[19]

Nasuhoğlu Nasuh'un öldükten sonra bıraktıkları satılarak mevcudu on bir bin kuruş ve büyük-küçük hayvanların bedelleri yirmi dört bin kuruş tutmuştur ve zamanına göre epey bir servettir.[20] Nasuhoğlu, Anadolu valilerinden Mustafa ve Alâettin Paşa'ya mütesellimlik ederek bu yüzden ve voyvodalıktan zengin olmuştur. Uşaklı Acemoğlu Ahmet'i yakalayan kişi Nasuh Ağa'dır.

Tepedelenli zâdelerin îdamı

Devlete karşı isyan eden meşhur Tepedelenli Ali Paşa'nın 1820 senesinde Yanya'da Hurşid Ahmed Paşa tarafından şiddetli muhasara ve tazyik edilmesi üzerine Ali Paşa'nın oğlu Veli Paşa ve onun oğulları mirimiran Mehmed Paşa ile Selim Sırrı Bey; Hurşid Ahmed Paşa'nın karargâhına ve Tepedelenli'nin diğer oğulları olan Ahmed Muhtar ve Salih Paşalar da İşkodra Mutasarrıfı Mustafa Paşa'ya sığınarak onların yalvarmasıyla idam edilmekten kurtulmuşlardı. Mültecilerden Veli Paşa ve oğulları Mehmed Paşa ile henüz 18 yaşında olan Selim Sırrı Bey Kütahya'da ikamete memur edilmişler, Ahmet Muhtar ve Salih Paşalar da Ankara'ya gönderilmişlerdi.

Tepedelenli ailesini tamamen söndürmeye karar veren meşhur Halet Efendi, Ali Paşa'nın evlatlarının sürgünde iken boş durmayıp babalarını kurtarmak için Yanya taraflarına adam gönderdiklerini, Arnavut askerini tehdit ve ahaliyi isyana teşvik ettiklerini; bu durumun da padişahın gazabını iyice artırdığını öne sürerek Tepedelenli oğullarının îdamına karar çıkarttırmıştır.

Ağustos 1821'de Kütahya vali kaymakamı Reşit Paşa, ansızın konaklarını basmak suretiyle Veli Paşa ve oğlu Mehmed Paşa'yı idam ederek başlarını İstanbul'a gönderdi ama küçük olan Selim Sırrı Bey öldürülmedi. Ankara'da bulunanlar da aynı akıbete düştüler.[21] Mehmed Paşa'nın eşi, beşikte bıraktığı oğlu İbrahim Fehman Bey ve Selim Sırrı Bey İstanbul'a gönderildiler.

Veli Paşa ve oğlu Mehmed Paşa'nın cesetleri Kütahya'da Saray Camii arkasındaki mezarlığa defnedilmiştir. Kabirleri geniş ve yüksek bir kısımda olup caminin tam arkasına tesadüf eder. Kitabesi yerinden düşmüştür.

Mısır ordusu işgali altında Kütahya

Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa Konya'da iken o sırada Anadolu Vali vekili olan Reşid Mehmed Paşa alelacele Konya'ya gelmiş, Mısır Ordusu ile şiddetli bir savaşa girerek Mısır Ordusu'nu bozmuş ise de hava karlı ve dumanlı olduğundan kendi askerleri zannıyla Mısır Ordusu arasına girerek esir olmuştur. Osmanlı Ordusu dağılmış ve hiçbir direnişle karşılaşmayan Mısır Ordusu Kütahya'ya kadar gelmiş, Kaplıcalar'da ordugâh kurmuştur. Reşid Mehmed Paşa'nın esir olmasından dolayı Anadolu Valisi ve Karahisar-Menteşe Sancakları mutasarrıfı Mehmed Emin Rauf Paşa ikinci defa sadrazamlığa davet edilmiştir. Rauf Paşa, Kütahya'dan hareket ederken hükûmet işlerini devretmek üzere halkın itimat ettiği, şehrin ileri gelenlerinden olan Dürrîzade Hacı Reşid Ağa'yı mütesellim tayin ederek alelacele Mısır Ordusu gelmeden 1933'te Mart ayında İstanbul'a hareket etmiştir.[22]

İbrahim Paşa Kütahya'ya gelir gelmez Kütahya'nın da diğer işgal olunan memleketler gibi Mısır'a ilhak edildiğini ve mütesellim Reşid Ağa'nın halkın güvendiği bir isim olmasından dolayı mütesellimlikte devam edeceğini ilan eden bir ilan ile Mısır ordusu karargâhından bir emirname gönderildi (Mart 1832).[23]

Kütahya'da Macar ve Leh mülteciler

1848 Fransız Devrimleri Avrupa'nın her tarafına sirayet ederek hemen her yerde mutlak idareye karşı hareketler görülmüştü. Lajos Kossuth liderliğindeki Macarlar bir müdafaa komitesi teşkil ederek Avusturyalılar'ı Macaristan'dan çıkardılar. Bunun üzerine Macaristan'a savaş açan Avusturya ordusu Macar ordusu karşısında yenildi. Avusturya Ruslar'dan yardım istedi ve Macar ordusu teslim oldu, birçok Macar subayı idam edildi.

Bu olaylar üzerine binlerce Macar ve Leh Osmanlı'ya sığındı. Kütahya'ya sığınanlar arasında Lajos Kossuth ve eşi, Lajos Batthyány, birkaç general beraberinde elliye yakın Macar ve on kadar Leh bulunuyordu. Mültecilerle ilgilenmek üzere Süleyman Refik Bey isminde bir miralay[24] memur edildi. Bir buçuk sene kadar Kütahya'da kalan tüm mülteciler Eylül 1851'de Gemlik'e sevk edildi ve yol masrafları ile ihtiyaçları için gerekli paralar verildikten sonra gemilerle Birleşik Krallık'a gönderildiler.

Avusturya Hükûmeti mültecilerin serbest bırakılmasını protesto ettiyse de ehemmiyet verilmedi. Osmanlı'nın bu tutumu Avrupa'da iyi fikirler uyandırdı ve Kırım Savaşı'nda bunun faydası görüldü.[25]

19. yüzyılın ikinci yarısından sonra

Kütahya 1867'de Hüdavendigar Vilayetine bağlı bir sancak merkezi iken, II. Meşrutiyetten sonra bağımsız bir sancak oldu. Millî Mücadele yıllarında, Ocak 1921'de Çerkez Ethem düzenli ordu çatışmasına sahne olan Kütahya, 17 Temmuz 1921'de Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde TBMM Batı Cephesi ordusunun yenilmesi üzerine Yunanların işgaline uğradı. Büyük Taarruz'a kadar işgal altında kalan Kütahya, 30 Ağustos 1922'de kurtuldu. Kütahya 8 Ekim 1923'te Vilayet durumuna getirilmiştir.

Kütahya'da yaşamış olan milletler ve devletler şunlardır:

Kültür

Kâbe Kâbe geleneği

Kütahya'da gerçekleştirilen folklorik bir olaydır.[26] Kaynağını Osmanlı Devleti'nde Surre Alayı'nın Kütahya'dan geçerken çocukların bu alaydan şeker, çikolata, para vs. istemesinden alan olay günümüzde de Ramazan aylarında yörede gerçekleştirilmektedir.

Küpecik geleneği

Küpecik, Kütahya'da Ramazan aylarında gerçekleştirilen folklorik bir olaydır. Kütahya’da uzun bir zamandan beri devam edegelen bir oyundur ve çocuklar tarafından Ramazan ayında oynanır. Çocuklar Küpecik tekerlemesini okuyup evleri gezerek para, şeker ve çikolata benzeri şeyler toplarlar. Küpecik geleneğinde, uygulamaya katılan çocuklar, akşamın sonuna kadar topladıkları para, çikolata, şeker gibi unsurları grup tarafından belirlenen başkan tarafından eşit ölçüde paylaşırlar. Dağıtım işlemi bittikten sonra ertesi gün için anlaşan çocuklar evlerine dağılırlar.[27]

Doğu ve sünnet geleneği

Yeni doğan bebek üç günlük iken sağ kulağına ezan, sol kulağına ise kâmet okunarak çocuğa isim verilir. İsim verme işini evin en büyüğü yapar. Bebek on beş günlük olunca akrabalar ve yakınlardan toplanan başı tülbentli eski sırmalı bohçalar ile yatak yapılır. Anneanne beşik düzeni hazırlar, baba da büyük cevizli veya fındıklı lokum döktürür. Anne yemek yapar, ailece beşik götürülür. At arabası gelir, at süslenir; bebeğin beşiği kurulur, örtüleri örtülür, eşyaları konur, arabacı da onları götürür. Arkasından anne, baba ve kardeşler gider, beraberce yemek yenir, yakınlar bebeği görür, takılarını taktıktan sonra geri giderler. Daha sonra doğu mübarekesi başlar, gelin sabahlıklarını giyer, yatağa çıkar, bebek erkekse başına kırmızı kurdele; kız ise pembe kurdele bağlanır. Kayın valide baharatlı doğu şerbeti kaynatır, davetlilere büyük porselen fincanda sıcak olarak ikram edilir, arkasından yandan çarklı kahve verilir. Sonra çaylar ve lokum tutulur. Gelin, gelen bütün misafirler için yatağa çıkar ve bu gelenek kırk gün devam eder; gelin ve bebek kırk gün evden çıkmaz. Kırk günün sonunda gelin bebeğiyle beraber anneanneye gider. Akşam damat gelir, gelinin annesi hepsine bohça hazırlar ve hediyeler verilir.

Doğu için hazırlanan yatağın aynısı sünnette de yapılır. Sünnet evinde erkekler, komşu evinde bayanlar oturur. Sünnet çocuğu ve mahalle çocukları fayton ile gezdirilir. Eve gelindiğinde sünnet olacak çocuk faytondan inmez, babası gelip çocuğa ne istediğini sorar; söz alındıktan sonra çocuk arabadan iner. Çocuk indikten sonra hazır bulunan sünnetçi tekbirlerle sünneti yapar, sünnet merasimine gelenler çocuğa para verir, paralar sünnet şapkasına konur, sünnet çocuğu arada paraları sayarak avunur.[28]

Kurban Bayramı geleneği

Kurbanlıklar iki, üç gün öncesinden alınır, bahçesi olanlar bahçesine koyar; bahçesi olmayanlar ise bahçesi olan komşularına bırakır, çocuklar kurbanlıkları besler ve bakar. Bayram sabahı namazdan sonra kurbanlar kesilir, önce ciğeri kavrulur, kahvaltı yapılır. Kurban eti yenesiye kadar başka bir şey yenmez. Mahallede nişanlı kızlar varsa onlara oğlan tarafından at arabasıyla kurbanlık süslenmiş, boyanmış, alnının ortasına gremse altın bağlanmış koç gönderilir. Bayramdan önce kızın annesi baklava yapıp hazırlar. Kesilen kurbanın bir budu kırmızı şılak bir kâğıtla süslenir, baklava tepsisi üzerine sırmalı bohça örtülür, at arabasıyla tepsi ve et düğün okuyucusu kadınla damat evine gönderilir. Götüren kadına bahşiş verilir. Daha sonra tepsi geriye boş gönderilmez, çikolata; badem şekeri ve çeşitli çerezlerle doldurularak kız evine iade edilir, gelin kız bunları arkadaşlarına dağıtır.

Evde kesilen kurban eti hemen parçalanıp mahalledeki hâli vakti yerinde olmayan fakirlere derhal dağıtılarak sofralarına yetiştirilir. Kurban etinden büyük bir tencere kavurma yapılır, bayram ziyaretine gelenlere ikram edilir. El öpmeye gelen kız çocuklarına ufak mendil, oğlan çocuklarına büyük mendil ile beraber yanında para verilir. Bu yüzden bayramdan önce kutu kutu mendil ve çorap alınır. Çocuklar aldıkları paraları bakkallarda, parklarda, panayırlarda harcarlar.[29]

Kızlara dünür gelmesi

Kız isteme günü erken kalkılır, sabah erkenden işler bitirilir. Gelinlik kızı olan evlere çat kapı habersiz dünür gelir. Görücüler temiz odaya alınır. Görücüler önce kızın annesine bakar, konuşmasını, hareketlerini izlerle sonra evin düzenine, etrafa bakıp göz gezdirirler. Görücülük başka birisinin tavsiyesi üzerine olur. Kız temiz bir kıyafet giyer, önce el öper, sonra kahve ikram edip gider. Dünürcüler boşalan kahve fincanlarını ellerine tutarlar, anneye vermezler, tekrar görmek için kızın gelmesini beklerler. Kız beğenilirse kaş-göz işaretleriyle anlaşılarak kız istenir. Damat adayı kız isteme sırasında evde bulunmaz, nikâhtan önce kız evine gelmez, evlenecek kıza dışarıda uzaktan gösterilir.[30]

Düğün gelenekleri

Mahallenin genç kızları ve yeni gelinler düğünlerde arkadaş dikişli, bazısı siyah çizgisi olan ince ipek çorak giyerler. Bu çoraplar teli kaçmasın diye özenle giyilir. Giyince arka çizgisinin düzgün olmasına dikkat edilir. Sonra başka düğünlerde giymek için saklanır. İpek çorap çok ince olduğu için bazen tel kaçar, tel kaçan çoraplar tamir ettirilip tekrar giyilir. Düğünlerde sivri burun, tığ topuk ayakkabı giyilir, topukları aşınınca tamirciye götürülür, tamirci topuğa çelik takar. Taş kaldırım sokaklarda bu topuklularla yürümek zor olduğu için taştan taşa sekerek dikkatli yürünür. İç çamaşırı olarak yazın ince, kışın kalın çiçekle pazenden dikolta dikilir. Yazın askılı, kışın omuzlu giyilir. Geceklikler de bu kumaşlardan dikilir. Hemen herkes giysisini evinde dikiş makinasında diker. Şalvarlar yazın Nazilli basmadan, pijamalar kışın pazenden dikilir.[31]

Kırklar Sultan

Şehir merkezinde Kırklar Tepesi denilen mevkiide yemek yapılır. Adağı olan kişi bir gün önceden gelip Sultanbağı soğuk çeşme bahçesine çadır kurar. Bir koyun kesilir, ciğeri olduğu gibi kuşlar yesin diye ağaca asılır. Koyunun geri kalan etleri pişirilir, kemiklerinden ayrılır, etin suyuyla da ayrıca "Tutmaç Çorbası" adı verilen naneli bir çorba pişirilir. Kırklarda aş olduğunu duyanlar buraya gelir, mevlid okunur, mevlidden sonra kabını alan herkes çorbadan alır. Gelenler ufak maltızlarını yakarak çay demlerler, kahvaltılıklarla beraber çaylar içilir. Yemekten sonra orada bulunan ceviz ağaçlarına salıncaklar kurulur, ip atlanır top oynanır; büyükler sohbet eder. Bu gelenek yılda bir defa yapılır.[32]

Müderris Bahçesi

İlkbaharda tellâl adı verilen kişi sokak sokak gezerek sokak başlarında durur, mahalleliyi mânilerle Müderris Bahçesi'ne davet ederdi. Nazilliler yellensin, gözlemeler tellensin, çarşamba günü hanımlar ve beyler Müderris'te eğlensin diye yüksek sesle bağırırdı. Müderris Bahçesi şimdiki Hamidiye Mahallesi'nde yamaçta, yeşillikler içerisinde çeşmeleri bulunan bir yerdi. Üst tarafında birçok su değirmeni bulunur, Aksu Çayı buradan geçerdi. Müderris günü herkes o bahçeye gider, yöresel bir yiyecek olan Gökçimen hamursuzu, haşhaşlı gözleme, un helvası yapılır; un helvasının içerisine ağaçların çiçekleri atılırdı. Baharın gelişi burada kutlanırdı. Günümüzde Müderris Bahçesi'nin büyük bir bölümü kalmamıştır.[33]

Hıdırellez ve gavur küfürü

Kütahya'nın Fethi 6 Mayıs günü olduğu için hıdırellez aynı gün kutlanır ve aynı gün ayrıca "Gavur Küfürü" yapılır. "Gavur küfürü" geleneği Hıristiyanların Paskalya kutlamalarına karşı yapılan bir gelenek olup günümüzde kaybolmuşken hıdırellez ve Kütahya'nın Fethi kutlamaları her yıl 6 Mayıs günü yapılır.[33]

Kış eğlenceleri

Kış eğlencelerinde erkekler bir evde toplanır, sohbet ederler, yorgunluk atarlar. Bazı evlerde çekme helva yapılır. Çekilen helvalar büyük bakır tepsiye yayılır, arasına yüzük konur. Tepsinin etrafına toplanılır, üç parmak arasına alınıp yenen helvanın içinden yüzüğün kime çıkacağı beklenir. Yüzük kime çıkarsa bir dahaki sefere onun evinde toplanılır.

Kadınlar bir komşu evinde çocukları ile toplanır. Gençler ve çocuklar bir köşede oturur, ağabey veya ablalarından biri onlara masal anlatır. Sonra fincana yüzük saklanır, fincan oyunu oynanır. "Yattı kalktı" oyunu oynanır, herkese bir meyve ismi verilir. Elma yattı armut kalktı denir, yatmayana ufak cezalar verilir. Bayanlar kendi aralarında sohbet eder, el işi dantel veya örgü işi yaparlar. Kuzinesi olan evlerde mısır kaynatılır, kuzine içerisine patates atılır, kabak kaynatılır, çaylar demletilir. Bahçesinde ağacı olanlar gelincik elması, yağ armudu, döngel gibi meyveler ikram eder.[34]

Oyalar

Oyalar saf ipekten yapılır, ipek ince bükülür. İnce işçilikle yapılan oyalar kolalanmış gibi durur. Oyalar, "mırgı dânesi" denilen dânelere çekilir. Dânelerin kenarları yollu, sulu desen ve çiçek desenli olur. Çok ince olan bu dâneler iki kişi tarafından katlanır, cam kutulara konur. Yapılan her çeşit oyanın bir ismi olur. O isimlerden basıları: Zerrangadah, Züleha Sümbül, Üzerik Oyası, Meclis Kuruldu, Yıldız Oyası, Ay Çiçeği, Malak Sattıran, Çörekotu, Cimcik Oyası, Fermene Oyası, Fasulya Çiçeği, Hıyar Çiçeği, Kasımpatı Oyası, Beyaz Zambak, Kemerli Sümbül, Gönül Dolabı, Küpeli Oyası, Elifli Badem, Hanımeli Oyası, Menekşe Oyası, Şafak Yıldızı, Gül Oyası, Kestane Çiçeği, Yanı Kuzulu, Fakir Baktı Zengin Kaptı, Kiremit Sattıran, Tefebaşı Oyası, Açık Oturum, Ilıca Çiçeği, Cici Kızlar, Paşa Nişanı, Yedidağ Çiçeği, Torun Yumruğu, Belirgat Oyası, Sümbül Oyası, Vazo Oyası, Karanfil Oyası, Hanım Kirpiği Oyası, Mecnun Yuvası Oyası, Hercâi Menekşe Oyası, Çifte Sümbül Oyası, Yeni Dünya Oyası, Elti Eltiye Küstü Oyası, Kütahya Oyası, Selânik Oyası.[35]

Yemekler

Kütahya'nın yemek kültürünün temelini buğday ürünleri, hamurlular ve süt ürünleri oluşturur.[36]

Börek ve mantılar

Tereyağlı-yoğurtlu cimcik, kıymalı sini mantısı, tereyağlı-yoğurtlu kaçamak, tereyağlı peynirli cevizli belirgat, haşhaşlı gözleme, suda haşlama mantı, mercimekli mantı, kulak aşı, mercimekli tosunum, tepside haşhaşlı katmer, kıymalı-peynirli-ıspanaklı şibit, sodalı hamursuz, Kütahya höşmerimi, şibitli tavuk tiridi, papatesli dolamber böreği, namaz lokması, Gökçimen hamursuzu, tahinli çörek, kıymalı su böreği, sarma hamur dolması, cevizli gelin çöreği.

Çorbalar

Sıkıcık, miyane, oğmaç, yoğurt çevirme çorbası (düğün çorbası), kızılcık tarhanası, tutmaç, tarhana, tekke, çene çarpan ve paça çorbası.

Dolmalar ve sarmalar

Ilıbada (labada) dolması, etli yaprak sarma, zeytinyağlı soğan dolması, etli lahana sarması.

Et yemekleri

Göveç (güveç), Kütahya usulü kavurma, küp eti, kuzu kaburga kebabı.

Tatlılar

Hekmane erik hoşafı, güllaç, kaymak baklavası, Kütahya usulü höşmerim, pelûze, çekme helva, yufka tatlısı, su muhallebisi, gelincik şurubu (şerbeti).[37]

Çinicilik

Kütahya'da ilk çini örnekleri 14. yüzyılın sonlarında görülmeye başlanırken çinide asıl ilerleme İznik'in çini sanatının zirvesinde olduğu 16. yüzyılın ikinci yarısından sonra başlar. Özellikle İstanbul'un çini ihtiyacını karşılamak için Kütahya'da çini atölyeleri kurulmuş, Osmanlı'nın gerileme dönemiyle beraber İznik'te çinicilik de aynı hızda gerilemeye başlamıştır. 18. yüzyılda çinicilik sanatının İznik'te tamamen kaybolmasıyla Kütahya bu alanda faaliyet gösteren tek yer olmuştur. Osmanlı'da çiniciliğin en güzel ve son örnekleri Hafız Mehmed Emin Efendi'nin elinden çıkmıştır.

Müzik

Kütahya'da musikinin başlangıcı 14. yüzyıla dayanır. Mevlevîhânelerin, tarihimizde çeşitli güzel sanatların özellikle de musikî sanatı ile ilgili eğitim yerleri olması kaynaklarda sıkça anılmıştır. Kütahya Mevlevîhânesi'nin de bu konuda aynı işlevi gördüğü buradan yetişen sanatkâr ve bestekârların musiki tarihimize mâl olmuş çalışmalarından anlaşılmaktadır.

Germiyanoğlu II. Yakub'un "Çöğür" denilen bir sazı da çok iyi çaldığı bilinmektedir.[38]

Ahmet Yakupoğlu, akademide okuduğu yıllarda Neyzen Halil Dikmen'den "ney", yine Neyzen Nurullah Kılınç Bey ile Süleyman Erguner'den musiki dersleri aldı. Kütahya'ya döndükten sonra "Çini Beldesi" Kütahya'ya aynı zamanda "Neyzenler Beldesi" sıfatını kazandırmış, kırkın üstünde neyzen yetiştirmiştir.

Türk halk ozanı Hisarlı Ahmet ise halk müziği dalında birçok parçayı bestelemiş olup eserlerini Kütahya'ya mal etmiştir.

Eğitim

Kütahya'da bulunan Dumlupınar Üniversitesi fiziki yapı ve büyüklüğü bakımından Türkiye'nin en önde gelen üniversitelerinden biridir.

Dumlupınar Üniversitesi, Kütahya il merkezinde: Evliya Çelebi ve Germiyan Kampüsü olmak üzere iki kampüse, 10 ilçede de ayrı bina ve kampüs alanlarına sahiptir.

Evliya Çelebi Kampüsü, 7500 dekarın üzerinde(7.887.684 m²) bir alana sahiptir.

Coğrafya

Kütahya, Yellice Dağı'nın (eski adı Acemdağı) kuzey eteğinde, Kütahya Ovası'nın güney kenarında kurulmuştur. Bah'tan gelen Katar Suyu, ovanın ortasından geçer ve şehrin 3 km kuzeybatısında olabilir. Sakarya Nehri'nin büyük bir kolu olan Porsuk Çayı'na katılır. Şehir, ovadan başlayarak, güneye doğru yükselen bir yerde kurulmuştur. Alayunt, Balıkesir Demiryolu istasyonunda yüksekliği 935 m olan yer, çarşı kesiminde 970 m'ye yükselir. Şehrin, iç kale kalıntılarının bulunduğu Hisar Tepesi'nde yükselti 1000 m'yi aşar. Şehir, bu tepe ile Hıdırlık Tepesi arasından bir dere vadisi boyunca yer alır. Şehrin eski çekirdeği, Hisar Tepesi önündedir ve önemli tarihî anıtlar bu kesimde bulunur. Evler, tepelerin yamacına yaslandığı gibi, özellikle yeni semtler ovaya doğru da yayılır. Yeni semtlerde sokaklar ve caddeler, düz ve geniş eski semtlerde ise dar, taş kaldırımlı ve çok defa da yokuşludur. Kütahya batıda Tavşanlı üzerinden Bursa'ya (Marmara Bölgesi) ve Balıkesir'e, (Ege kıyıları) güneybatıda Çavdarhisar ve Gediz üzerinden Ege Bölgesi'ne güneydoğuda Afyon üzerinden Konya'ya ve Akdeniz kıyılarına, kuzeydoğuda Eskişehir ve Bilecik yörelerine bağlanır. Bu durumu, şehrin, Osmanlılar devrinde canlı bir konak yeri ve önemli bir yönetim merkezi seçilmesine sebep olmuştur. 19. yüzyıl sonlarında Anadolu demiryolları yapılırken, Kütahya doğrudan doğruya bu yol üzerinde yer almadı, kısa bir şube hattıyla ana hatta bağlandı. Cumhuriyet devrinde demiryolunun Balıkesir'e uzatılması, şehrin canlılığını arttırdı. Burada bulunan tuğla ve kiremit ocakları ile un fabrikasına, Cumhuriyet devrinde şeker fabrikası (1954) ve azot fabrikası (1961, genişletme 1966) katıldı, çinicilik yeniden canlandırıldı.

Nüfus

Kütahya şehir nüfusu 19. yüzyıl sonlarında 27.000-35.000 arasında tahmin ediliyordu. Bu sırada yapılan demir yolunun Kütahya'ya uğramadan Alayunt'tan geçmesi ve şehre ancak kısa bir yol uzatılması şehrin gelişmesini frenledi, sanatları geriledi. 1921'de Yunan işgaline uğrayarak 13 aydan fazla işgal altında kaldı. Cumhuriyet döneminde Kütahya-Balıkesir demir yolunun ve iyi kara yollarının yapılması Kütahya'yı kalkındırdı. Gerçekte Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımı olan 1927 sayımında 17.300 olarak sayılan nüfus 1950'ye kadar fazla değişmedi (19.500). 1950'den sonraki yıllarda hızlı hamleler gösterdi (1955: 27.000; 1960: 39.700)[39]

Yıl Toplam Şehir Kır
1965[40]115.40849.30166.107
1970[41]129.05662.22266.834
1975[42]147.92882.44265.486
1980[43]162.43499.43662.998
1985[44]181.531118.77362.758
1990[45]176.184130.94445.240
2000[46]207.905166.66541.240
2007[47]237.570212.93424.636
2008[48]226.931202.11824.813
2009[49]236.859212.44424.415
2010[50]259.340235.68523.655
2011[51]237.804214.28623.518
2012[52]248.054224.89823.156
2013[53]249.558227.77521.783
2014[54]253.175232.12321.052
2015[55]256.587236.09620.491
2016[56]Veri yokVeri yokVeri yok

İlçe merkezindeki mahalleler

Kütahya Kalesi

  • Kütahya Kalesi çevresi yaklaşık 3.500 m'dir. Yetmiş burcu vardır. Kale, üç bölümden meydana gelir. İç hisar, yukarı ve aşağı kalelerden sonra yapılmıştır. Asıl kalenin eteğindedir. İç hisara iki kapıdan geçilerek girilir. Yukarı kale (bir adı da Asıl kale) doğusunda iki kapı vardır. Biri yıkık durumdadır. İç kale, Yukarı kalenin içinde ve batısındadır. Burada bir mescid, iki ambar, sarnıçlar, muhafız daireleri ve askerî koğuşlar vardı ve çevresi 800 m kadardı. Evliya Çelebi kalenin bir ara hapishane olarak kullanıldığını yazar.

Müzeler

Kütahya'da yerel medya

Kütahya ilinde yayın yapan yerel TV, radyo ve gazeteler bulunmaktadır.

Yerel TV kanalları

  • Kütahya TV (TH Türkhaber) (Merkez)
  • Kütahya Birlik TV (Merkez)

Yerel radyolar

  • Kütahya Best FM (98.2)
  • Radyo Dumlupınar Üniversitesi (99.1)
  • Radyo Aktif (99.9)
  • Engin FM (101.8)
  • Birlik FM (BFM) (102.5)
  • Radyo Enerji (105.7)

Diğer radyolar

  • Alternatif Radyo (91.5) - Tavşanlı
  • SBS FM (96.7) - Simav
  • Kerem Radyo (88.9) - Gediz
  • Gediz Genç FM (99.3) - Gediz

Yerel gazeteler

  • Kütahya Tellal Gazetesi
  • Yeni Kütahya Gazetesi
  • Kütahya Ekspres Gazetesi
  • Kütahya Aktüel Gazetesi
  • Kütahya Gündem Gazetesi
  • Kütahya Akis Gazetesi
  • Dumlupınar Gazetesi
  • Kütahya Postası Gazetesi

Görüntüler

Kaynakça

  1. https://www.haberturk.com/kutahya-haberleri/75272170-kutahyanin-nufusu-1-yilda-bin-316-kisi-artti
  2. Catholic Encyclopaedia: Cotiaeum.
  3. İngilizce Vikipedi'de Kütahya
  4. Uzunçarşılı, İ.H. Osmanlı Tarihi, Ank. 1949, c II s, 571
  5. Yıldız, Hakkı Dursun, Atatürk'ün Doğumunun 100. Yılına Armağan Kütahya, İstanbul, 1981-2, s, 35-44
  6. Hezârfen Ahmed Çelebi, Hezârfen Tarihi (Yıldırım Bayezid kısmı)
  7. İshak Paşa Karaman ve Menteşe vakalarından sonra "...fermanı Sultan mucibi üzere varup Kütahyada sakin oldu. Ol vaktedek Anadolu Beylerbegisi Enguriyede aram iderlerdi. İshak Paşadan sonra olan Beylerbeyleri ila yevmina haza Kütahyada aram idegelmişlerdir" (Hoca Sadettin Efendi, Tâcü't-Tevârih, c, 1, s, 416)
  8. Kara Çelebi-zade Abdülaziz Efendi, Ravzatü'l-Ebrar Zeyli
  9. Şemdanizade Fındıklılı Süleyman, Müriyyü't Tevarih
  10. Müneccimbaşı Ahmed Dede, Camiü'd-Düvel Osmanlı Tarihi, İstanbul'daki umumi kütüphanedeki nüsha
  11. ...Şakii mezbur yani Deli Hasan askeri namahsur ile gelip üç gün muhasara ettikten sonra berfü baran zamanı olmağla şehri yakup kışla için Karahisara gitti Fezlekei Kâtip Çelebi, c, 1, sayfa, 185
  12. Hammer, J. Hammer tarihi tercemesi c, 3, s, 15
  13. Halepli Mustafa Naîmâ Efendi, Naîmâ Tarihi ikinci tabı, c, 6, s, 361
  14. Ahmet Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, c, 4, s, 150 (1203 senesi vukuatı arasında)
  15. Köpenez, olayın geçtiği yıllarda Simav'a bağlı, şu an Gediz'e bağlı köy
  16. Ahmed Cevdet Paşa, Cevdet Tarihi, cilt, 5, s, 251 ve cilt, 2, s, 105, 146
  17. Şânizâde Atâullah Efendi, Şânizâde Tarihî, 1230 vukuatı arasında
  18. Şânizâde Atâullah Efendi, Şânizâde Tarihî
  19. Mahkeme-i şer'iyye sicilleri
  20. Ahmet Cevdet Paşa, Cevdet Tarihî, 1236 vukuatı
  21. Hacı Reşid Ağa'nın mütesellimlik buyrultusu: "İftiharül emacidi velakârim Kütahya eyaletine bu defa tarafımızdan mütesellim naspolunan Dürrizade izzetlu Reşid Ağa dame mecduhu badesselâm inha olunur ki hasbelicap eylemiş olduğuna ve cenabınız dahi Kütahyanın eşrafi vücuhu ve handani kadimî bulunarak vücuh ve ahalii memleket dahi sizden hoşnut oldukları haber verilduğüne binaen eyaleti mezkûre mütesellimliği uhdenize ihale vetevcih olunmuş olmağıla inşallahütealâ mütesellimliğe müteferri kâffei umur ve hususun hüsni idare ve rüyeti ve mühimmatı devleti aliyye ve umuru fıkaranın tesviye ve tensikı ve fıkaranın esbabı asayiş ve istikmali vesail arayişlerile herhalde zatı şevketsimatı hazereti zillullâhiye isticlâbı daavatı hayriyyeye itina ve dikkat eylemeniz babında divanı anadolu ve livayi Karahisar ve Meteşeden işbu buyruldu tahrir ve ita olunmuştur. İnşallahü teala bermucibi buyruldu hareket ve hilâfından tehaşi ve mücanebet eyleyesiz diyu 1248 Şevval 10"
  22. Mısırlılar tarafından Dürri zade Hacı Reşid Ağanın mütesellimlikte ipka buyrultusu: "Şerayişiar Kütahya naibi ve müftüsü faziletlu efendiler zide ilmühüma ve mefahirü emacidi velakran mütesellimimiz Elhaç Reşid Ağa zide ilmühüma ve vücuhı belde ve eşrafl efendiler ve agavatı zide mekadirihüm inha olunur kibeyandan vareste olduğu üzere Anadolu'nun ekser bilat ve memleketleri Mısıra ilhak ve izafeti misillu medinei Kütahyanın dahi ol ... hile izafeti emri gayri mübhem ve kâffei ehali ve zuafa ve reayanın istihsali esbabu asayış ve rahatları hususî indimizde müstelzem olup bu hususa riayet edecek munsıf ve dirayetkâr ve tesviyei umuru ehemmeye bahirüliktidar bir kimsenin mütesellim nasp ve tayini lâzım gelmiş ve elhalete hazihi mütesellümi bulunan mumaileyh Elhaç Reşit Ağanın evsafı mezbure ile ittisafı anlaşılmış olduguna binaen agayı mumaileyhi memleketinizde mütesellim bilerek her veçhile merasimi mutavaat ve riayeti icra ve kâffei umurı şeriyye ve mevaddı sâirei mühimmede cümleniz yekdil ve yekcihet pşarak ifa ve tesviyeye dikkat ve itina eylemeniz ve sen ki mütesellimi mumaileyhsin sen dahi her veçhile hüsnü asayiş ve rahatı fukara ve zuafa hususunu icraya dikkat ve rencide ve teaddi ve mugayiri riza evza ve muameleden mezit mubaadet ve umuru miriyye ve hususatı sairei ehemmenin tenfiz ve ifasına cümle ile bilittifak ihtimam ve dikkat eylemek babında mekamı seraskerii Mısır ve aramgâhı Kütahyadan işbu buyruldu isdar ve Mütesellimi mumaileyh Reşid Ağa ile tisyar kılınmıştır. Bimennihi teala gerektir ki ber minvali meşruh amel ve harekete mubaderet ve hilâfından kemali tehaşi ve mücanibet eyleyesiz diyu, 16 Şevval 1248" (İbrahim Paşa'nın şehre iki fersah mesafede olan kaplıcalarda ordu kurduğunu Charles Texier yazıyor, c, 2, s, 323, bu ılıcanın Yoncalı olduğu şüphesizdir)
  23. albay
  24. Uzunçarşılı, İ.Hakkı, Kütahya Şehri, İstanbul Devlet Matbaası, 1932, s, 276, 277, 278
  25. Salün, Mustafa, Sazımız, Sözümüz, Türkülerimiz, Öykülerimiz ile Kütahya, KÜTAV, 1997, s, 62
  26. Okt. Dr. Fatma Ateş, Kütahya'da Bir Ramazan Geleneği: Küpecik, 2015
  27. Huriye Asilhan, Karadonlu Mahallesi Germiyan Sokak Gidenlerin Ardından, Kütahya İlinden Yetişenler Derneği Yayını, 2015, s, 22, 23, 24
  28. Huriye Asilhan, a.g.e., s, 24, 25
  29. Huriye Asilhan, a.g.e., s, 25
  30. Huriye Asilhan, a.g.e., s, 25, 26
  31. Huriye Asilhan, a.g.e., s, 27
  32. Huriye Asilhan, a.g.e., s, 28
  33. Huriye Asilhan, a.g.e., s, 39
  34. Huriye Asilhan, a.g.e., s, 39, 40
  35. http://www.kutahyakulturturizm.gov.tr/TR,69393/yoresel-yemekler.html
  36. Huriye Asilhan, a.g.e., s, 41, 42, 43
  37. Evliya Çelebi, Seyahatnâme, 9. Kitap
  38. Tuncel, Metin, Atatürk'ün Doğumunun 100. Yılına Armağan Kütahya, 1981-1982, İstanbul, s, 23
  39. "1965 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  40. "1970 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  41. "1975 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  42. "1980 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  43. "1985 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  44. "1990 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  45. "2000 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  46. "2007 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  47. "2008 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  48. "2009 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  49. "2010 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  50. "2011 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  51. "2012 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 20 Şubat 2013 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mart 2013.
  52. "2013 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 15 Şubat 2014 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Şubat 2014.
  53. "2014 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 10 Şubat 2015 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2015.
  54. "2015 genel nüfus sayımı verileri" (html) (Doğrudan bir kaynak olmayıp ilgili veriye ulaşmak için sorgulama yapılmalıdır). Türkiye İstatistik Kurumu. Erişim tarihi: 13 Nisan 2016.
  55. "2016 genel nüfus sayımı verileri" (html) (Doğrudan bir kaynak olmayıp ilgili veriye ulaşmak için sorgulama yapılmalıdır). Türkiye İstatistik Kurumu. Erişim tarihi: 7 Mart 2017.

Dış bağlantılar

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.