Kale Planı

Kale Planı, 1990'larda Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti tarafından PKK ile mücadelede kullanılan araçları genişletmeyi amaçlayan bir plandı.[1] Buna PKK üyelerine ve destekçilerine suikastler düzenlemek amacıyla polis ve ordu birimlerinin yanı sıra JİTEM ve Özel Kuvvetler Komutanlığı ile kontrgerilla kaynaklarının kullanılması da dahildir.

Plan, Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Başbakan Süleyman Demirel'in yönetiminde Millî Güvenlik Konseyi tarafından onaylandı, ancak Özal ve Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in muhalefeti nedeniyle hemen yürürlüğe giremedi.[1][2] Özal, PKK'nın 20 Mart 1993'te ilk ateşkes ilanını üreten barış sürecini ilerletme girişimlerini destekledi. Ancak, Eşref Bitlis, 17 Şubat 1993'te şüpheli bir uçak kazasında öldü, Özal ise 17 Nisan 1993'te ölümü önemli bir reform paketini teklif etmeyi planladığı Millî Güvenlik Konseyi toplantısının ertelenmesine yol açtı.[3] Bir ay sonra 24 Mayıs 1993 PKK pususu barış sürecinin sona ermesini sağladı. PKK'nın eski üst düzey liderlerinden Şemdin Sakık, saldırının Doğu Çalışma Grubu'nun darbe planlarının bir parçası olduğunu iddia etti.[4] Tansu Çiller'in, 25 Haziran 1993'te başbakan olmasından sonra Kale Planı yürürlüğe girdi.[1]

Planın, Demokrasi Partisi ile bir dizi PKK'yı destekleyen işadamının suikastını hedef aldığı iddia edildi. Tansu Çiller, 4 Ekim 1993'te "Elimizde PKK'ya yardım eden işadamlarının listesi var. Listede 60 kadar isim bulunuyor. Devlet PKK'yla olduğu gibi, PKK'ya mali destek sağlayanlarla da her biçimde mücadele edecektir." açıklamasını yaptı. 14 Ocak 1994 tarihinden itibaren üniforma giyen ve polis araçlarında seyahat eden komandolar tarafından neredeyse yüz kişinin kaçırıldı ve ardından Ankara'dan İstanbul'a kadar yol boyunca bir yerde öldürüldüğü iddia edildi. Abdullah Çatlı, Çiller’in listesinde olan kişilerden para karşılığında kaldırılacağını açıkladı. Öldürülen işadamlarından biri olan Behçet Cantürk, Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfü Topal'ın 17 milyon dolar daha eklediği 10 milyon doları ödemek zorunda kaldı. Ancak, parayı ödemesine karşın yine de kaçırıldı ve işkence gördükten sonra öldürüldü.[5] Kürt Hizbullahı'nın da polis ve askeri eğitimin desteğiyle PKK'ya karşı daha aktif hale getirildiği iddia edildi.[6]

1996'da yaşanan Susurluk kazası, Kale Planı'nın çalışmalarının bir kısmını ortaya çıkardı ve polis, ordu ve mafya arasındaki bağlantıların bir kısmı ortaya çıkması Susurluk skandalına yol açtı.[2]

Kaynakça

  1. "1998 Report" (PDF). Ankara: İnsan Hakları Derneği. 2000. 5 Şubat 2009 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Eylül 2019.
  2. Michael M. Gunter (1998): "Susurluk: The connection between turkey's intelligence community and organized crime", International Journal of Intelligence and CounterIntelligence, 11:2, 119-141
  3. Michael M. Gunter, "Turgut Özal and the Kurdish question", in Marlies Casier, Joost Jongerden (eds, 2010), Nationalisms and Politics in Turkey: Political Islam, Kemalism and the Kurdish Issue, Taylor & Francis, 9 Aug 2010 pp94-5
  4. Today's Zaman, 6 November 2012, Secret witness reveals identity, shady ties between PKK and Ergenekon 5 Temmuz 2013 tarihinde WebCite sitesinde arşivlendi
  5. Nezan, Kendal (5 Temmuz 1998). "Turkey's pivotal role in the international drug trade". Le Monde diplomatique. 12 Ekim 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Eylül 2019.
  6. Akkoç v. Turkey, Application Nos. 22947/93, 22948/93, Judgement of 10 October 2000 2 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Akkoç-Türkiye davası, II, C kısmı (İngilizce)
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.