Geyikler Lanetler

Geyikler Lanetler, Murathan Mungan tarafından yazılmış ve ilk defa 1992'de yayınlanmış tiyatro oyunudur. Bu oyun, daha önce 1980'de yayınlanan Mahmud ile Yezida ve 1982'de yayınlanan Taziye ile birlikte, yazarın Mezopotamya Üçlemesi[1] adını verdiği oyun dizisini oluşturur. 1980 ile 1992 yılları arasındaki uzun bir dönemde[2] yazılan oyunda bir aşireti yöneten ailenin üzerindeki dört kuşak süren lanetler anlatılır. Mungan, doğup büyüdüğü toprakların efsanelerinden faydalanarak oluşturduğu bu efsanenin bir kısmını, Cenk Hikâyeleri isimli kitabında yer alan Kasım ve Nâsır isimli bir öyküde de kullanmıştır.[2]

Geyikler Lanetler
Yazar Murathan Mungan
Karakterler Bir aşireti yöneten ailenin dört kuşak beyleri ve bu beylerin eşleri
İlk gösterim 1994, Antalya Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Mustafa Avkıran yönetiminde
Ülke Türkiye
Orijinal dil Türkçe
Oyun serisi Mezopotamya Üçlemesi
Zaman ve mekân Geyiklerle dolu bir ormana inşa edilmiş Beyler Kasrı

Yazar oyunu "biriktirdiğim her şeyi verdiğim bir yapıt" sözleriyle tanımlamış, kendisinden bir tek eser seçilecekse, bu oyunun okunması gerektiğini söylemiştir.[3]

Karakterler

Oyunun ana karakterleri, bir aşireti yöneten ailenin dört kuşak beyleri ve bu beylerin eşleridir.

Beylerin soy ağacı

 
 
oğlu
 
 
evlilik
(1), (2) evlilik sırası
Hayalet
 
?
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hazer Bey
 
Kureyşa
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Mustafa Bey
 
Cudana
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
(1) Kasım Bey
 
 
 
Sûveyda
 
 
 
(2) Nâsır Bey
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bakır
 
 
 
Sidar Bey

Beyler ve eşleri

  • Hazer Bey: Lanetin başlangıcı. Babasına karşı gelerek hem aşiret dışından bir kız olan Kureyşa ile evlenir, hem de aşireti göçebelikten yerleşikliğe geçirerek töreye karşı gelir.
  • Kureyşa: Hazer Bey'in eşi. Uzun süre çocuğu olmamasını, üzerlerindeki lanete yorar. Kurban edilmiş bir geyiğin kanını içerek intihar etmeye kalkışır ancak ölmek yerine hamile kalır ve Mustafa Bey dünyaya gelir.
    • Mustafa Bey: Hazer Bey ile Kuryeşa'nın oğlu. Ergenlik çağına geldiğinde babasıyla ava çıkar ve ormanda kaybolur. Onu bir süre sonra ormanda bir geyiğe bakıp dururken bulurlar. Mustafa Bey, efsuncuların insana dönüştürdüğü bu geyik ile evlenir, iki oğlu olur. Oğullarıyla çıktığı geyik avında, oğulları onu geyik sanarak öldürür.
    • Cudana: Atakadın, Mustafa Bey'in ormanda görüp aşık olduğu geyikten insana dönüştürülen kadın. Gözleri dışında her yeri insana dönüşmüştür. Ancak geyik kalan gözleri sebebiyle çocuğu olmaz. İnsan başlı yılana giderek çare arar ve gözlerinden vazgeçerse iki oğlu olacağını öğrenir. Böylece Kasım ve Nâsır'ı doğurur.
      • Kasım Bey: Cudana'nın sağ gözünden olan oğlu. Büyüyüp Sûveyda ile evlendikten sonra ortadan kaybolur. Yedi sene boyunca haber alınamaz. Geri döndüğünde ikiz kardeşi Nâsır Bey ile ölümcül bir dövüş yapmak zorunda kalır ve kardeşi tarafından öldürülür.
      • Nâsır Bey: Cudana'nın sol gözünden olan oğlu. Kasım Bey yedi yıl boyunca ortaya çıkmayınca onun eşi Sûveyda ile evlenir. Daha sonra geri dönen kardeşini öldürür ve beylerin soyu Nâsır Bey üzerinden ilerler.
      • Sûveyda: Önce Kasım Bey ile evlenir ve ondan Bakır'ı doğurur. Kasım Bey ortadan kaybolunca Cudana'nın zoruyla Nâsır Bey ile evlenir ve Sidar Bey'i doğurur.
        • Bakır: Kasım Bey ile Sûveyda'ın oğlu.
        • Sidar Bey: Nâsır Bey ile Sûvayda'nın oğlu, aşiretin oyundaki son lideri.

Özet

Oyunun Arca Azzura Teatro tarafından sahnelenişi

Efsane kronolojik olarak sıralanmamış yedi sahnede anlatılır. Bu sahnelerin arasında altı ara oyun ve yedinci sahneden sonra da bir son oyun vardır.

1. sahne

Oyun, kör Atakadın Cudana'nın ikilemiyle açılır. Oğlu Kasım Bey yedi sene önce ortadan kaybolmuştur. Ondan bir daha haber alınamamıştır. Soyun devamının sağlanması için, Kasım'ın ikiz kardeşi Nâsır Bey'in evlenmesi ve ailenin başına geçmesi gerekmektedir. Öte yandan Kasım'ın eşi Sûveyda da töre gereği aile içinde kocasız kalamaz. Cudana, Kasım'ın öldüğünden emin olabilse, bu sorunu Nâsır ile Sûveyda'yı evlendirerek çözebilecektir. Ancak Kasım'ın ölmüş olup olmadığı belli değildir.

Cudana'nın daha önce ölmüş olan kocası Mustafa Bey'in kesik başı, ailenin yaşadığı Beyler Kasrı'nın bir mahzeninde durmaktadır. Ölüler ve diriler alemi arasında yaşamını sürdüren bu baş, her iki alemde de olup bitenden haberdardır. O yüzden Cudana kesik başa gider ve kayıp oğlunun akıbetini sorar. Ancak Mustafa'nın başı ona kesin bir cevap veremez. Sorunu çözmek zorunda olan Cudana aşirete, Kasım'ın ölmüş olduğunu kesik baştan öğrendiğini duyurur. Sûveyda'ya giderek onu Nâsır Bey ile evlenmesi için zorlar. Sûveyda bunu kabul etmek zorunda kalır.

1. ara oyun

İki sahne arasındaki bu ara oyunda, Hasan ve Hüseyin'in başına gelenler Başmelek Cebrail tarafından Muhammet'e bildirilir.

2. sahne

Bu sahnede, birinci sahneden daha önce olmuş olaylar anlatılır. Mustafa on altı yaşına gelmiştir. Ergenliğe ulaşması sebebiyle babası Hazer Bey ile birlikte ilk avına çıkar ancak ormanda kaybolur. Günler süren bir aramadan sonra Mustafa, ormanda bir geyiğe bakarak öylece dikilirken bulunur. Mustafa geyiğin gözlerine sevdalanmıştır, bu yüzden yemeden içmeden kesilir, yatağa düşer. Onun sağlığından endişe eden Hazer Bey ile Kureyşa efsuncuları çağırırlar ve Mustafa'nın sevdalandığı geyiğin bir kadına dönüştürülmesini sağlarlar. Böylece iyileşen Mustafa, geyikten kadına dönüşen Cudana ile evlenir.

2. ara oyun

İkinci ara oyunda Mustafa ile Cudana'nın ilk geceleri anlatılır. Geyikten insana dönüşen Cudana'nın konuşabilmesi için Mustafa onun ağzına kendi dilini ve kelimelerini tükürür.

3. sahne

Bu sahnede zaman biraz daha geriye gider. Hazer Bey geyiklerin yurdu olan bir ormanda bir kasır yaptırmaya ve aşiretini burada yerleşik hayata geçirmeye karar vermiştir. Göçebe aşiretin yerleşik düzene geçmesi, törelere ve Hazer Bey'in babasının isteğine aykırıdır. Bu sebeple Hazer Bey'in babasının hayaleti ortaya çıkar ve aldığı karar sebebiyle Hazer Bey'i lanetler.

Henüz Beyler Kasrı inşa edilmemiş olduğu için Hazer Bey ile Kureyşa ormanın ortasında bir çadırda kalmaktadır. Ancak Kureyşa ormanın her yönünden gelen geyik ulumalarından korkar. Burayı yurt edinmekle geyiklerin yurdunu ellerinden aldıklarını düşünmektedir. Ayrıca yurt tutma töreni gereği Hazer Bey bir dişi geyik vurmuş, kanını bir kaseye doldurup saklamıştır. Böylece geleneğe göre, yurt edinilen toprağın zehri bu kanla birlikte alınmış olur.

Kureyşa geyiklerin bu yüzden aileyi lanetlediğini düşünmektedir. Lanetin sonucu olarak da çiftin çocuğu olmamakta, soyları yürümemektedir. Kureyşa bu laneti sona erdirmek için Hazer Bey'i oradan ayrılmaya, başka bir yere yerleşmeye ikna etmeye çalışır. Başarılı olamayınca zehirli kanı içip ölmeye, böylece ölü vücuduyla birlikte toprağın zehrini toprağa geri vermeye karar verir. Kasedeki kanı içer ancak ölmez. Bunu yerine Mustafa'ya hamile kalır.

3. ara oyun

Bu ara oyunda, Beyler Kasrı'nı inşa eden mimarların başına gelenler anlatılır. Hazer Bey geyiklerin yurdu olan ormanda, daha önce benzeri yapılmamış ve bundan sonra da yapılmayacak bir kasır inşa edilmesini ister. Mimarların çalışmaları bitip de inşaat başlayınca, benzeri bir kasrı başka yerde inşa etmemeleri için mimarların kolarını kestirir ve kasrın temeline gömdürür.

4. sahne

Bu sahnede önce biraz daha geriye gidilir. Hazer Bey, eşi Kureyşa ve aşireti ile birlikte geyiklerin yaşadığı ormana gelir. Bu ormanı çok beğenir ve artık yerleşik bir aşiret olmaya, yerleşilecek yerin de bu orman olmasına karar verir.

Ardından Hazer Bey'in artık çok yaşlı olduğu zamanlara geçilir. Mustafa ile Cudana'nın çocuğu olmamaktadır. Endişelenen Mustafa yaşlı babasına akıl danışmaya gider. Hazer Bey ona daha çok genç olduklarını, kendilerinin de uzun süre çocuk sahibi olamadıklarını anlatır. Bu arada Cudana ise aynı sorunu Kureyşa ile konuşmaya gider. Kureyşa Cudana'ya çare bulmak için dağda yaşayan insan başlı yılan büyücüye gitmesini öğütler. Bunun ardından oturduğu dokuma tezgâhının başında ölür.

4. ara oyun

İyice yaşlanmış olan Hazer Bey, karısının ölümünün ardından daha da güçten düşer. Mustafa'yı yanına çağırır ve ona içinde şerbet olan yedi tas hazırlamasını, bunlardan birinin içine zehir katmasını söyler. Mustafa her akşam taslardan birini babasına içirecektir. Böylece yaşlı adam hangi gün öleceğini bilmeyecek ama bir hafta içinde ölmüş olacaktır. Mustafa, eğer hemen o akşam zehirli tası babasına vermezse bir daha hiç veremeyeceğini düşünür ve böylece Hazer Bey ilk akşam ölür.

5. sahne

Kureyşa'nın öğüdü üzerine Cudana dağlara gidip insan başlı yılanı bulur. Yılan ona aslının geyik olduğunu, efsunlarla insana dönüştürüldüğünü ama geyikliğinden geriye sadece gözlerinin kalmış olduğunu söyler. Eğer gözlerinden vazgeçerse bir değil iki oğlu birden olacaktır. Cudana kör kalmayı kabul eder. Böylece sağ gözünden Kasım, sol gözünden Nâsır doğar. Ancak Cudana'nın gözlerine vurulmuş olan Mustafa Bey, artık ondan yüz çevirir. Bunu üzerine Cudana da kocasını lanetler.

İkizler büyüyüp on beş yaşına geldiklerinde gelenek gereği babalarıyla ava çıkarlar. Av sırasında ikizler babalarını geyik sanarak öldürür ve kafasını da av ganimeti olarak keserler. Kasra getirilen kesik baş bir mahzene konur ve hem ölü hem diri olarak sonsuza kadar yaşayacağı lanet başlamış olur.

5. ara oyun

İkiz kardeşlerin yollarının birbirlerinden ayrılması anlatılır.

6. sahne

Daha sonraki bir döneme gidilir. Sûveyda artık Nâsır Bey ile evlidir. Ancak rüyasında Kasım'ı görür ve onun yaşamakta olduğuna yeniden inanmaya başlar.

6. ara oyun

Sûveyda bir gece, uyumakta olan kocası Nâsır Bey'in vücuduna bürünür ve kendi bedeninde erkek bedenini deneyimler.

7. sahne

Nâsır Bey ile Sûveyda'nın oğulları Sidar'ın sünnet düğününde Kasım çıkagelir. Aşiret töreleri gereği iki ayrı lider olamayacağı için, iki kardeş ölümcül bir dövüşe tutuşmak zorunda bırakılırlar. Bu dövüş sonucunda, daha önce babasının kanını dökmüş olan Nâsır, kardeşini de öldürmek zorunda kalır. Böylece aşiretin lideri olmaya devam eder.

Cudana'nın sağ gözü, Kasım'ın ölümüyle birlikte yeniden açılır. Yıllardır oğlunun sağ olup olmadığını öğrenmeye çalışmış olan yaşlı kadın aradığı cevabın aslında kendisinde olduğunu anlar. Şimdi Kasım ölünce bir gözü açıldığına göre, gözleri kör olduğu sürece iki oğlu da hayatta demektir. Cudana bu gerçekle kahrolur.

Son oyun

Ailenin son ferdi olan Sidar Bey sahneye gelir ve konuşur. Sonunda anlaşılır ki oyun boyunca izlenen bütün öyküler aslında ona anlatılmaktadır.

Tragedya kurgusu

Oyunun kurgusu bazı yönlerden antik Yunan tragedyalarına benzer. Antik Yunan tragedyaları genelde bir üçleme şeklinde yazılmıştır. Bu oyun da bir üçlemenin içinde yer alır. Ayrıca, tıpkı tragedyalarda olduğu gibi, bu oyunda da birden fazla kuşağın yaşamı ele alınır ve bu kuşakların çektikleri lanetler anlatılır.[4]

Tragedyalarda genelde yaşamda ortaya çıkan bir dengesizlik ve bunun doğurduğu bir değişim vardır. Kahramanlar bu değişimin sonuçlarına katlanmak, dengeleri yeniden kurmak zorunda kalırlar. Oyunda lanetin başlangıcı olan Hazer Bey'in yerleşik hayatı seçme kararı, ilk bakışta özgürce verilmiş bir karar gibidir. Oysa değişmekte olan "devran" artık göçerleri konar olmaya zorlamaktadır. Hazer Bey bunu oyunda "Artık konmanın zamanı gelmişti. Devranın usul usul değiştiğinin farkına vardım. Devrana söz geçiremediğim için aşiretime söz geçirdim." sözleriyle anlatır. Bu sebeple artık alınması kaçınılmaz olan bir kararı, bir bakıma almak zorunda kalmış ve bunun sonuçlarına, yani babası tarafından lanetlenmeye razı olmuştur. Bu yönden Hazer Bey'in yazgısı pek çok tragedya kahramanının yazgısıyla paraleldir.[4]

Sahnelenme bilgisi

  • Oyun ilk olarak 1994'te, Mezopotamya Üçlemesi'nin diğer iki oyunuyla birlikte ardışık oyunlar olarak Antalya Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü tarafından oynandı.[5] Mustafa Avkıran'ın[6] yönettiği bu yapım aynı yıl, 6. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali'ne katıldı ve üç oyun on bir saat süren bir performans olarak[1] sahnelendi.
  • Oyun 1999'da yine Mustafa Avkıran yönetiminde Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelendi. 11. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali'ne de katılan[7] bu yapım, aynı yıl Berlin'de yapılan Theater der Welt festivaline çağrıldı ve orada da oynandı.[8]
  • 2003'te Yunancaya çevrilip kitap olarak yayınlanan oyun, aynı yıl Selanik Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelendi.[8]
  • Oyun 2007'de İtalya'da Massimo Salvianti yönetiminde Arca Azzura Teatro tarafından sahnelendi. Bu yapım ile oyun, 2008'de Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali'nde üçüncü defa oynandı.[9]

Kaynakça

  1. Metis Yayınları'nda Mahmud ile Yezida 25 Ekim 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  2. Murathan Mungan, Soğuk Büfe, Metis Yayınları, 2004, İstanbul, ISBN 978-975-342-321-2
  3. Akmen, Üstün. "16. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali İzlenimleri". Tiyatro Tiyatro Dergisi. Cilt sayı 191 (Temmuz 2008). ss. sayfa 8. ISSN 13007963.
  4. Geyikler Lanetler: Bir Mezopotamya Tragedyası, Faruk Emre Özünlü, Sahne Dergisi Mayıs-Haziran 2007, sayı:20, s. 24-37
  5. Metis Yayınları'nda Geyikler Lanetler 25 Ekim 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  6. 6. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali festival programı 16 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  7. 11. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali festival programı 22 Haziran 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  8. Murathan Mungan'ın web sitesinde aylık yazı Mart 2007 28 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  9. Murathan’ın harikalar diyarına yolculuk, Bahar Çuhadar, Radikal Gazetesi, 24 Mayıs 2008
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.