Dilkaya Höyüğü

Dilkaya Höyüğü, Van il merkezinin 24 km. güneybatısında Edremit ilçesinin Dilkaya Köyü'nün hemen batısında yer alan bir höyüktür. Hoşap Suyu'nun kuzey tarafında, Van Gölü kıyısındadır.[1]

Arkeolojik Höyük
Adı: Dilkaya Höyüğü
il: Van
İlçe: Edremit
Köy: Dilkaya
Türü: Höyük
Tahribat:
Tescil durumu:
Tescil No ve derece:
Tescil tarihi:
Araştırma yönetmi Kazı

Kazılar

Bölgedeki yaygın yüzey araştırmalarının yapıldığı 1983 yılında MÖ 3. binyıl buluntularının yanı sıra Urartu Dönemi bulguları ele geçmiştir. Hemen ertesinde, 1984 yılında Van Araştırmaları Projesi çerçevesinde Prof. Dr. Altan Çilingiroğlu başkanlığında kazılara başlanmış ve 1991 yılına kadar devam edilmiştir.[2] Kazılar, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Araştırmaları Merkezi ve Van Bölge Müzesi'nin ortak çalışması olarak sürdürülmüştür.[3] Höyükte kazı yapılması kararı verilmesinde bazı bölgeye özgün nedenler vardır. Bu nedenler,

  • Van Gölü Havzası ile ilgili olarak MÖ 1. binyıl dışında fazla bir bilgi olmaması,
  • bölgede yapılmış olan Urartu kazılarının tümüyle bu dönemdeki kalelerle sınırlı kalmış olması,
  • Erken Transkafkasya Kültürü'nün bölgeye gelişi ve bu bölgedeki gelişimi hakkında yeterli bilgi birikiminin olmaması

olarak sıralanmaktadır. Dilkaya Höyüğü kazısının bu konularda yeni bilgiler sağlayabileceği düşünülmüştür.[3]

Tabakalanma

Yerleşmede MÖ 3. binyıldan Ortaçağ'a kadar, fakat kesintisiz olmayan bir dizi iskan saptanmıştır. Tabakalanma, eskiden yeniye olmak üzere aşağıdaki gibidir,

  • Erken Tunç Çağı II. evre (MÖ 2.600 – 2.300)
  • Erken Tunç Çağı III. evre - Orta Tunç Çağı başı (MÖ 2.300 – 1.750)
  • Erken Demir Çağı (Urartu Beylikler Dönemi), (MÖ 1.100 – 800)
  • Orta Demir Çağı (Urartu Krallık Dönemi), (MÖ 800 – 600)
  • Ortaçağ[2]

Erken Tunç Çağı II ve III aynı zamanda Erken Traskafkasya II ve III olarak tanımlanmaktadır.[4]

Buluntular

Höyükteki buluntular

Höyükte sürdürülen kazılarda çok az mimari kalıntıya ulaşılabilmiştir. Buluntular genellikle çok sayıda olup Demir Çağı çanak çömlekleridir. Bu tür buluntular Erken Demir Çağı geç evresi ve Orta Demir Çağı çanak çömleği olmak üzere iki dönem özelliği gösterir.[2]

Erken Tunç Çağı tabakalarında dairesel evler, koyu yüzlü, perdahlı, insize ve kabartma bezemeli ve parmak delik kulplu seramikler bulunmuştur. Herhangi bir maden buluntu vermemektedir. Van Gölü kuzeyindeki Süphan Dağı kaynağından getirilen obsidiyen, alet ve silah yapımında kullanılmıştır. Öte yandan hayvan kemiği, kil ve ahşaptan yapılma pek çok ağırşak (dokuma tezgâhlarında kullanılan ağırlıklar) bulunması, yerleşimde gelişkin bir dokuma faaliyeti sürdürüldüğüne işaret etmektedir.[4]

Mezarlık alanı buluntuları

Höyüğün 200 metre kuzeyindeki mezarlık olarak kullanılan kumluk bölgede yapılan kazılarda yakarak (kremasyon) ve yakmadan (inhümasyon) gömmek üzere iki gömme geleneği olduğu görülmüştür. Bu gömme gelenekleri içinde dört tür mezar saptanmıştır, sandık mezarlar, kum sandık mezarlar, oda mezarlar ve urne mezarlar. Gömülerin çoğu kum mezar şeklinde gömülmüş olup kumda, kuzeybatı – güneydoğu yönünde açılan mezarlara gömü yapılmaktadır. Bazı durumlarda kerpiç sandukalar içine yerleştirilerek gömülmektedir. Gömütlerde, Orta Demir Çağı'na (Urartu) tarihlenen yüzük, saç iğnesi ve bilezik gibi tunç takılar bulunmaktadır.[2]

Kazılarda bugüne kadar iki oda mezara ulaşılmıştır. Bunlardan biri dromoslu (giriş mekanı) olup 2,40 x 4,60 boyutlarında, girişi kuzeybatıdadır. Oda mezarda 11 iskelet bulunmuştur. Erken Demir Çağı geç evresine tarihlenen mezar soyulmuş durumda bulunmuştur. İkinci oda mezar ise daha küçük olup dromosu bulunmamaktadır. Mezardaki kemiklerin otuza yakın bireye ait olduğu düşünülmektedir. Bulunan demir asa başı, tunç bilezikler, taş boncuklarla çanak çömlek, mezarın Demir Çağı erken döneminden Orta Demir Çağı'na kadar kullanıldığını göstermektedir. Bu mezar odasının da soyulmuş olması nedeniyle başkaca bir buluntu ele geçmemiştir.[2]

Sandık mezarlarda da belirtilen iki gömme geleneği görülmektedir. Kremasyon gömü geleneğinde içine küllerin konduğu yonca ağızlı testicikler ya da küçük çömlekler görülmektedir. Bu kaplardaki kemik kalıntıların incelenmesiyle çocuk mezarları olduğu anlaşılmaktadır. Bu mezarlar da Urartu Dönemi'ne tarihlenmektedir.[2]

Yine Urartu Dönemi'ne ait 24 urne mezara ulaşılmıştır. Yanmış kemik parçaları urneler içine konulduktan sonra ağzı bir çömlekle kapatılmıştır. Ölüye ait takılar da kırılıp ezilerek ya kabın içine, ya da yanına bırakılmıştır.[2]

Dış bağlantılar

Kaynakça

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.