Sovyetler Birliği'nin Barbarossa Harekâtı öncesi hazırlıkları

Sovyetler Birliği'nin Barbarossa Harekâtı öncesi hazırlıkları, Sovyetler Birliği'nin Barbarossa Harekâtı öncesi yapmış olduğu askerî hazırlıklardır.

Sovyet istihbaratı

Sovyet askeri istihbaratı özellikle Almanya'da oldukça yaygın ve etkili bir haber alma ağı oluşturmuştu. Bunun sonucu olarak Barbarossa Harekâtı ile ilgili gelişmeleri de izleyebilmiştir. Sovyetler Birliği mareşali Andrey Greçko bir yazısında, Barbarossa Harekâtı'na ilişkin planın son şeklinden, Hitler tarafından onaylanmasından 11 gün sonra yan, 26 Aralık 1940 tarihinde haberdar olduklarını belirtmektedir. GRU başkanı General Filipp Golikov, Stalin'e Aralık ayında Hitler'in Sovyetler Birliği'ne saldırmaya karar verdiğini bu belge ve diğer bulgulara dayanarak bildirmişti. Stalin, her belgenin sahtesinin yapılabileceğini ileri sürerek belgeye inanmayı reddetti. General Golikov'dan, Hitler'in blöf yapmadığını, gerçekten Doğu'da bir savaşa hazırlanıyor olduğunu kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde saptayabilmek için bir istihbarat sistemi geliştirmesini istedi. General Golikov'un düzenlemeleri gerçekten son derece ince ayrıntılara iniyordu. Öncelikle Avrupa'daki koyunları izlediler. Kilit noktalara yerleştirilen ajanlarla Avrupa'daki koyun mevcudu, yetiştirilmesi ve kesimiyle ilgili düzenli bilgi topladılar, koyun eti fiyatlarındaki hareketleri izlediler. Bu çalışmalarla Avrupa'da koyun kesimi konusunda olağandan farklı bir gelişme olup olmadığını görmeyi amaçladılar. Et fiyatları hızla düşerse, kesim miktarı artıyor demektir. Kesimlerdeki artış sadece et arzını değil, aynı zamanda koyun postu arzını da arttıracaktır. Bu da, Alman Ordusu'nun kışlık giyim için büyük çaplı bir hazırlık yaptığını gösterecektir. Öte yandan silahların yağlanmasında kullanılan ve normalde yakılan ya da gömülen bezler Sovyet ajanlarınca gizlice toplandı ve çeşitli yollarla Sovyetler Birliği'ne gönderildi. Bu bezlerdeki yağın analiziyle, daha soğuk iklim için gerekli yağın kullanıma geçilip geçilmediği inceleniyordu. Ayrıca Almanya'da yaygın kullanılan, (soğuk hava koşullarında donan) akaryakıt örnekleri de ele geçirildi. General Golikov, Hitler'in Rusya'ya saldırmaya karar verdiğinde Kara Ordusu'nun (Heer) kışlık giysi, yağ ve akaryakıt ihtiyacını karşılamak zorunda olacağını hesaplamıştı. Ancak Hitler, Ordu'yu Rusya'ya, kış şartlarına hazırlamadan taarruza geçti, kış bastırmadan Kızıl Ordu'nun büyük kısmının imha edileceğini ve böylece askeri gücünü yitirerek savunmasız kalan Sovyet yönetiminin çökeceğini öngörüyordu. Sonuçta 21 Haziran 1941 günü yapılan Politbüro toplantısında GRU, Almanya'nın Doğu'da bir savaş için hiçbir hazırlığı olmadığını rapor etti. Aslında, Alman kuvvetlerinin doğu sınırlarında büyük bir asker, silah ve malzeme yığınağı yaptığını, Alman tümenlerinin çok büyük bir kısmının numaralarını, komutanlarını ve konuşlanma bölgelerini biliyorlardı. Ancak bu bilgiler, savaşa hazırlık olarak değerlendirildi.[1]

Sovyet hazırlıkları

Molotov Hattı
Japon-Sovyet Tarafsızlık Antlaşması'nı imzalayan Molotov, arkasında Josef Stalin, sağında Yōsuke Matsuoka (13 Nisan 1941)

Sovyetler Birliği'nde Aralık ayında generalleriyle bir konuşmasında Stalin, Mein Kampf'ta Hitler'in yazdıklarına değinerek Almanya'nın ülkesine saldıracağını, bu saldırıyı püskürtmeye her an hazır olmaları gerektiğini, Hitler'in Sovyetler Birliği'nin hazır olabilmesi için dört yıla ihtiyacının olduğunu düşündüğünü belirtmiştir. Bu nedenle "Çok daha önce hazır olmalıyız." ve "Savaşı iki yıl daha geciktirmeye çalışacağız." demiştir.[2]

Stalin, kendi istihbarat servislerinin, Almanya'nın saldırmaya hazırlandığı yönündeki pek çok uyarısını dikkate almadı. Diğer yandan İngiliz istihbaratından gelen bu yöndeki bilgileri de, Almanya ile Sovyetler Birliği arasında bir savaş çıkarma girişimi olarak gördü.[3] İngiliz BBC televizyonunca hazırlanan belgesel dizi Battlefield'e göre, Hitler Stalin'e Reich'in doğu sınırlarında toplanan birliklerin Batı'dan gelecek bir saldırıdan korunmak amacıyla, uzaklaştırmak için bu bölgede toplandığını anlatmıştır. Bununla birlikte 13 Haziran günü Sovyetler Birliği Londra Büyük Elçisi İ. M. Mayski, İngiliz Dışişleri Bakanı A. Eden'la bir görüşme yapmıştır. Bu görüşmede, yakın gelecekte Sovyetler ile Almanya arasında bir savaş patlak verirse İngiltere'nin Sovyet askeri gücüne nasıl destek olabileceği görüşülmüştü. Üzerinde tartışılan konular İngiliz Hava Kuvvetleri'nin doğrudan operasyonlar düzenlemesi, askeri malzeme satışı ve iki ülkenin savaş gücü ve etkinlikleri arasında eşgüdüm sağlanmasıdır.[4] Bu görüşme, Amerika ve İngiltere ile Sovyetler Birliği arasında gelişecek işbirliğinin bir bakıma ilk adımlarından biri olarak tarihe geçmiştir.

Stalin ve bazı üst rütbeli Sovyet subayları, Hitler'in ne pahasına olursa olsun iki cepheli bir savaştan kaçınacağını düşünüyorlardı. I. Dünya Savaşı'nda Almanya bu hataya düşmüş ve sonuç bir hezimet olmuştu. Dolayısıyla Almanya'nın Batı'da, İngiltere ile hâlen çatışma halindeyken Sovyetler Birliği'ne saldırmayacağını hesaplıyorlardı. Öte yandan Churchill açısından başarı vadeden tek devam yolunun, Amerika'nın daha etkin olarak savaşa çekilerek Almanya'ya batıda bir cephe açılması ile, Sovyetler Birliği'nin savaşa katılarak Almanya'ya doğuda bir cephe açması, kısacası Almanya'nın iki cepheli bir savaş içine düşürülmesiydi. Kuşkusuz Stalin, bunu görebiliyordu.[5]

Yine de Sovyetler Birliği, Almanya ile olası bir savaş için hazırlanıyordu. Baltık Ülkeleri, Polonya'nın yarısı ve Besarabya ile Kuzey Bukovina'nın Sovyet topraklarına katılmasıyla Stalin Hattı, esasen Sovyetler Birliği'nin Batı'daki en önemli savunma hattı olmasına karşın artık sınırın çok gerisinde kalmıştı. Onun yerine yeni oluşan batı sınırları boyunca, Molotov Hattı adı verilen yeni bir savunma hattı inşasına başlanmıştı. Ancak bu savunma hattı inşası hem oldukça yavaş ilerledi, hem de sınıra bazı kesimlerde oldukça yakın ve gizleme önlemleri alınmadan inşa edilmekteydi. Bu mevziler Alman tarafından rahatlıkla gözlemlendi, ateş noktalarının konumları ve yönelimleri, kısacası ateş sistemi çözümlenebildi.[6] Sonuçta 22 Haziran sabahı, Dahası, bu koruganların büyük bir bölümü Alman topçusu tarafından kısa sürede bastırıldı.[7] Alman genel taarruzunun başladığı tarihte Molotov Savunma Hattı henüz tamamlanmamış bir haldeydi.

Stalin, 5 Mayıs 1941 tarihinde Moskova'da askeri akademi mezunlarına yaptığı bir konuşmada, "Almanya ile savaş kaçınılmazdır" demiştir. "Yoldaş Molotov, savaşı iki ya da üç ay ertelemeyi başarabilirse bu bizim için iyi bir şans olur. Fakat siz, birliklerimizin savaşma azmini arttıracak önlemler almayı başarmalısınız." [8] Aynı tarihte Sovyet Genelkurmay Başkanlığı makamında olan General Jukov da, en olası düşmanın Almanya olduğunu belirten bir genel direktifi tüm askeri karargâhlara göndermişti.[9]

Sovyet askeri üst yönetimince, batıda, Almanya ile sınırı olan beş askeri bölgeye bağlı tüm kuvvetler ve Sovyet Donanmasının üç filosu, Birinci stratejik kademeyi oluşturmaktadır. Bu tümenler toplamda 170 tank, mekanize, süvari ve piyade tümenidir. Tümenlerin 56'sı batı sınırına oldukça yakın konuşlanmıştı. Geriye kalan 114 tümen ise daha geride bulunmaktaydı. Ancak 13 Haziran 1941 tarihinde, bu birliklerin de sınıra daha yakın konumlara kaydırılması için emir verildi.[10] Diğer askeri bölgelerdeki birliklere de, batı yönünde harekete geçme emri aynı gün verildi. Bu birlik komutanlarına yeni konuşlanacakları yerler hakkında başlangıçta bilgi verilmedi. Örneğin Ural Askeri Bölgesi'ndeki tüm kuvvetler, Batı'ya kaydırılmıştır.[11]

Hitler'in ve OKW'nin görüşünün tersine Sovyetler Birliği hiç de güçsüz değildi. Sovyet ekonomisinin 1930'lu yıllardaki hızlı endüstrileşmesi, endüstriyel üretimde ABD'nin ardından ikinci sıraya ulaşmasını sağlamıştı. Bu endüstriyel üretim düzeyi, Almanya'nın endüstriyeline eşitti. Savaş endüstrisi giderek büyüdü ve savaş öncesi yıllarda ekonomi düzenli olarak savaş endüstrisine yönlendirildi. 1930'lu yılların başlarında Kızıl Ordu'nun son derece gelişkin bir askeri harekât kuramı geliştirilmişti ve 1936'da sahra yönetmelikleriyle uygulanmaya başlandı.

Taylor ve Proektor'a göre batı bölgelerdeki Sovyet kuvvetleri, Alman ve müttefiklerinin 4,5 milyonluk kuvvetlerine göre 2,6 milyonla zayıf kalmıştır. Sovyetler Birliği'nin silâhaltındaki kuvvetlerinin toplam sayısı 5 milyondur. Bu kuvvetlerin 2,6 milyonu ülkenin batısında, 1,8 milyonu doğusunda, kalan kısım ise değişik yerlerde konuşlanmış ya da eğitimdedir.[12] Bu rakamlar birinci stratejik kademedeki kuvvetlere ilişkin rakamlardır ve daha dar kadrolu olan ikinci stratejik kademedeki kuvvetleri içermemektedir. Suvorov, İkinci stratejik kademeyi oluşturan birliklerin 77 tümenlik bir kuvvet olduğunu yazmaktadır.[13] İkinci kademe kuvvetler, 13 Haziran'da aldıkları emirler üzerine ülkenin batı kesimlerine sevk edilmeye başlanmıştı ve Alman taarruzu başladığında hâlen ileri hatları takviye etmek için ilerlemekteydiler.[14] Cephe hattının bu birliklerce takviyesi, 10 Temmuz'da tamamlanmış olacaktı.[15] Toplam Alman ve müttefik kuvvetleri, genel bir rakamdır. Alman birlikleri olarak 3,3 milyon asker harekâta katılmıştır, ama bunların bir kısmı, ilk harekâta ihtiyat birlikleri olduğu için katılmamışlardı. Bu arada 600 bin kadar bir kuvvet, Almanya'nın müttefikleri tarafından sağlanmıştır ama, çok daha sonra harekâtlara katıldılar.

Bu durumda Barbarossa Harekâtı'nda kullanılabilir toplam Mihver kuvvetleri 3,9 milyonun üzerindedir. Taarruzun başladığı 22 Haziran'da Alman kuvvetleri, 29'u zırhlı tümen olmak üzere 98 tümenle cephe boyunca bir üstünlük kurmuşlardı. Birliklerin yüzde doksanı motorize kuvvetlerdi ve Baltık Denizi'nden Karpatlar'a kadar uzanan 1.200 km.lik bir cephe hattından taarruz ettiler. Bu genel taarruzun karşısında NKVD sınır birlikleri ve Sovyet 1. kademe tümenleri yer almıştır. İlk stratejik kademe birlikleri, cephenin hemen gerisinde batı Özel Askeri Bölgesi'nin konuşlanmıştı. Bu ileri kademe birliklerinin, stratejik ikinci kademeyi oluşturan birlikler bölgelerine yerleşmesi tamamlandığında, yani yaklaşık iki hafta sonra taarruz etmesi planlanıyordu. Bu birliklerin % 41'i sınıra yakın biçimde 200 km.lik bir şeritte konuşlanmışlardı ve yine Kızıl Ordu emri gereği bu bölgeye yakın kesimlere akaryakıt, malzeme ve demiryolu vagonları toplandı.[16]

Ayrıca, savaş devam ederken seferberlikte Kızıl Ordu giderek güç kazandı. Bununla birlikte 1941 yılı boyunca süren çatışmalarda Mihver kuvvetlerinin insan gücü yönünden hafif bir sayısal üstünlüğü korunmuştur. Mikhail Meltyuhov'a göre savaşın başlangıcında Kızıl Ordu toplam personeli 5.774.211'dir. Bu rakamın 4.605.321'i kara kuvvetleri, 475.656'sı hava kuvvetleri, 353.752'si donanma, 167.582'si sınır muhafızları ve 171.900'ü de NKVD birimleri personelidir.

Ancak bazı önemli silah sistemlerinde Sovyet sayısal üstünlüğü belirgindir. Örneğin tanklarda Kızıl Ordu'nun büyük bir sayısal üstünlüğü vardır. Bu tarihte Kızıl Ordu'da, 12.782'si batıdaki beş askeri bölgede olmak üzere 23.106 tank vardır.[17] Harekâta katılan Alman zırhlı birliklerindeki toplam tank sayısı ise 3.200 kadardır.[18] Öte yandan yeni kurulan Alman tümenlerindeki araçların çoğu Fransa Seferi'nde ele geçirilen Fransız araçlarıdır ve Doğu'da yapılacak bir harekât için yetersiz nitelikteydi.[19] Batıdaki bu beş askeri bölgeden üçü, Mihver taarruz kuvvetlerin karşısında bulunmaktadır. Ancak genel ikmal, bakım ve teyakkuz durumu oldukça zayıftır. Mühimmat ve telsizler yetersizdi. Birçok birlik, esas mühimmat ve akaryakıt stoklarının ötesinde gerekecek bütünleme ikmalini sağlamak için yeterli nakil aracına sahip değildi.

Aslında 1938'den itibaren Sovyet üst yönetimi zırhlı araçları kısmen, piyade destek silahı olarak kullanmak üzere piyade tümenlerine dağıtmışlardı. Ancak Kış Savaş deneyimlerinden sonra ve Alman silahlı kuvvetlerinin Fransa Seferi'ne dayanan gözlemlerle, Alman zırhlı birlik kavramını geliştirerek kendi silahlı kuvvetlerine uyguladılar ve büyük zırhlı tümenler ve kolordular bünyesinde çok sayıda zırhlı araç toplamaya başladılar. Bu yeniden yapılandırma Barbarossa Harekâtı şafağında kısmen tamamlanmıştı.[20] Ayrıca mekanize kolordulara, yapısal güçlerine uygun olarak verilebilir yeterli tankları yoktu.

Wehrmacht'ın toplam 5.200 tankı vardır ve bunların 3.350 adeti Barbarossa Harekâtı Doğu Cephesi'ne tahsis edilmiştir. Bu durum Kızıl Ordu'nun tank mevcudunda 1'e 4 düzeyinde bir üstünlüğü olduğunu göstermektedir. En iyi Sovyet tankları olan T-34'ler dünyanın en modern tankları, KV serisi ise en iyi zırhlı savaş aracıdır. En gelişkin Sovyet tank modelleri T-34 ve KV-1, savaşın başlarında yeterli sayıda mevcut değildi, Kızıl Ordu zırhlı toplamının ancak % 7,2'si kadardı. Fakat bu 1.861 modern tank, 1.404 Alman orta sınıf tankları olan Panzer III ve Panzer IV'den teknik olarak daha üstündür. Yine de Kızıl Ordu'nun böylesi etkili silahların kullanımında, eğitim ve deneyim eksiklikleri yanında, tanklarda telsiz de yoktu.

Ağır silahlardaki Sovyet sayısal üstünlüğü, Alman birliklerinin çok daha iyi durumdaki savaş etkinliği ve eğitim düzeyleriyle telafi edildi. Sovyet kolordu komutanları ve diğer üst rütbeli subaylardan çoğu, 1936-1938 yıllarında Stalin'in uyguladığı Büyük Temizlik ile ordudan uzaklaştırılmıştı. Tutuklanan 90 generalden sadece altısı, 180 tümen komutanından 36'sı ve 57 kolordu komutanından 7'si hayatta kalmayı başarabilmişti. Toplam olarak yaklaşık 30 bin Kızıl Ordu personeli idam edildi.[21] Bundan daha fazlası ise Sibirya'ya sürülerek yerlerine "politik olarak güvenilir" subaylar getirildi. Beş mareşalden üçü ile kolordu ve tümen komutanlarının üçte ikisi vuruldu. Bu durum daha genç daha az deneyimli subayların büyük birlik komuta kademesine gelmesi gibi bir sonuç doğurdu. Örneğin 1941 yılında subayların % 75'i, bir yıldan az bir süredir bulundukları yerdeydi. Ortalama bir Sovyet kolordu komutanı, ortalama bir Alman tümen komutanından 12 yaş daha gençti. Bu subaylar inisiyatif almada çok isteksizdiler ve görevleriyle ilgili olarak yeterli eğitimi almış değillerdi.

Uçak sayısında da Sovyet üstünlüğü vardır. Ancak Sovyet uçakları çoğunlukla eski model uçaklardı. Ayrıca Sovyet topçusu, çağdaş ateş kontrol tekniklerinden yoksundu.[22] Harekâtın daha ilk günlerinde Sovyet hava unsurlarının, yerdeyken yayılmak yerine yakın konumda düzgün sıralar halinde bulunması, Luftwaffe pilotları için onları kolay hedefler durumuna düşürdü. Dahası harekât öncesinde Sovyet hava sahası üzerinde Luftwaffe'nin yüzlerce keşif uçuşu gerçekleştirmesine karşın, Sovyet Hava Kuvvetleri Alman keşif uçaklarının düşürülmesini yasaklamıştı.

Doğu Cephesi'ndeki savaşın ilk evresinde Sovyet savaş gücü, çağdaş uçaklarının yetersizliği yüzünden ciddi biçimde sınırlandı. Sovyet avcı filolarında çok sayıda çift kanatlı Polikarpov I-15 ve Polikarpov I-16 gibi eski model uçaklardan bulunmaktaydı. Sovyet Hava Kuvvetleri'nin başarılı avcı modellerinden MiG-3, LaGG-3 ve YaK-1 gibi modeller ya 1941 henüz üretimine başlanmış ya da bir yıldan az süredir üretilmekteydiler. Fakat bu uçaklar da Eylül 1941'den itibaren harekâtlara katılmaya başladıklarında, Messerschmitt Bf 109 ya da daha sonraki model Fw 190 model Alman avcı uçakları yanında zayıftılar. Birkaç modelde telsiz vardı, fakat şifresiz kullanıldığı için yeterince işe yaraması sağlanamadı. Sovyet Hava Kuvvetleri'nin Finlandiya ile çatıştığı Kış Savaşı'nda ortaya koyduğu zayıf performans, Luftwaffe'nin özgüvenini arttırmıştı ve sonuçta Sovyet hava sahasına hakim olabildiler. Öte yandan Sovyet Hava Kuvvetleri'nde 1942 ya da daha sonra beklenen bir Alman genel taarruzu için standart uçuş eğitimleri hızlandırılmıştı. Fakat Sovyet pilot eğitimleri fazlasıyla yetersizdi. Sovyet Savunma Komiserliği'nin 22 Aralık 1940 tarih ve 0362 sayılı emriyle uçuş eğitimleri hızlandırıldı ve kısaltıldı. Sovyet Hava Kuvvetlerinin 22 Haziran 1941'de kullanıma hazır durumda 201 MiG-3 ve 37 MiG-1 uçağı vardı. Lakin sadece dört pilot bu uçakları kullanabilecek eğitimi almış durumdadır.[23]

Kızıl Ordu birlikleri bir genel taarruzu karşılamak yönünden hazırlıksız ve dağınıktılar. Herhangi bir çatışma bölgesine sevk edilmelerini kolaylaştıracak ve hızlandıracak nakliye araçları da yeterli sayıda değildi. Kızıl Ordu'nun elinde çok sayıda ve etkili toplar olmasına karşın bazı bataryalarda hiç mühimmat bulunmamaktaydı. Topçu unsurlarının çoğunda topları taşımak için gerekli araçlar yoktu. Tank birlikleri ender olarak iyi teçhizatlanmıştı ve eğitim eksikliğinin yanı sıra lojistik destekleri de yeterli değildi. Genel ikmal ve bakım standartları çok zayıftı. Birlikler, mühimmat bütünleme ikmali, yedek akaryakıt stoku, değiştirme ve ikmal personeli olmaksızın muharebeye sokuldu. Çoğu kez birlikler tek bir çatışmada imha oldular ya da muharebe edemez duruma geldiler. Ordu, büyük zırhlı kolordular içinde tank birliklerinin yeniden düzenlemesi sürecindeydi ve ayrıca dağınık durumdaydı.

Kısacası Kızıl Ordu 1941 ortalarında kâğıt üzerinde Alman Ordusu'na en azından eşit güçte görünmekteydi. Ancak gerçek çok daha farkıydı, yetersiz subay kadrosu, kısmi malzeme eksikliği, ikmal ve bütünleme işlerinde yetersiz nakliye araçları ve zayıf eğitim, Kızıl Ordu için ciddi dezavantajlar getirmiştir.

Hitler'in Barbarossa Harekâtı için gayriresmî olarak onay vermesinden sadece bir hafta sonra İngiliz istihbaratı Ağustos 1940'ta, Sovyetler Birliği'ne genel bir taarruzla ilgili Alman planları hakkında bazı ipuçlarına ulaşmıştı. Stalin doğal olarak İngiltere'den gelen bu bilgiye güvenmedi, Sovyetler Birliği'ni savaşa çekmek için tezgahlanan bir aldatma, bir oyun olduğunu düşündü.[24] Stalin'in kendi istihbarat örgütü de, Amerikan istihbaratı da 1941'in bahar aylarında yakın bir Alman genel taarruzu hakkında uyarılar vermiştir.[25] Ancak Stalin bu uyarıları da dikkate almadı. Bir taarruz olasılığını genel anlamda kabul etmekle ve ciddi biçimde hazırlıklar yürütmekle birlikte Hitler'in kışkırtmasına kapılmamaya karar verdi.[26] Ayrıca iki yıl önce imzalanmış olan ve pek de gerçekçi temellere dayanmayan Molotov-Ribbentrop Saldırmazlık Antlaşması'na pek güveni yoktu. Esas olarak da İngiltere'nin Sovyetler Birliği ile Almanya arasında bir savaşı tetiklemek için bu tür söylentileri yaymaya çalıştığına inandı.[27][28] Sonuç olarak Kızıl Ordu sınır birlikleri hiçbir zaman teyakkuz duruma getirilmedi. Hatta bazı durumlarda (10 Nisan'da kısmi bir teyakkuz durumu uygulamaya konulduysa da) taarruza ateşle karşılık vermek için yetki gerekmekteydi. Dolayısıyla Alman taarruzu başladığında bu birlikler tamamen hazırlıksız durumdaydılar.[29]

Alman kuvvetleri taarruza geçtiklerinde muazzam bir Sovyet askeri gücü batı sınırlarında toplanmış bulunmaktaydı. Ancak bu kuvvetler, Kızıl Ordu'daki taktik doktrin değişikliği sonucu oldukça savunmasız bir duruma gelmişlerdi. General Dimitri Pavlov'un teşvikiyle 1938'de diğer uluslarla birlikte hat savunması düzeni benimsendi. Bu savunma düzeninde birlikler, derinliği çok az olan bir hat boyunca yayılır ve ihtiyat bulundurulmaz. Kadroya dahil bir tank unsuruyla takviye edilmiş piyade tümenleri, yoğun müstahkem kuşakları oluşturmak üzere mevzi alacak, koruganlara gömülecektir. Daha sonra Fransa Seferi'nin şaşırtıcı sonucu ortaya çıktı. Fransız Ordusu, dünyanın en güçlü ordularından biri sayılmasına karşın altı hafta içinde yenilgiye uğramıştı. Bu konuyla ilgili Sovyet analizi eksik bilgilere dayanıyordu ve Fransa'nın çöküşü, hat savunmasına dayanılması ve zırhlı ihtiyatların eksikliğiyle açıklandı.

Sovyet askeri bölgesi bu hatadan kaçınmak kararındadır. Çözüm olarak bundan böyle piyade tümenleri ağır tahkimli savunma hatlarına gömülmek yerine büyük teşkiller haline getirilecekti.[30] Eldeki tankların çoğu da, her birinde standart olarak 1.031'den fazla tankın olduğu 29 mekanize kolordu şeklinde düzenlendi.[31] Almanlar saldırdığında zırhlı öncü kuvvetler, Alman mekanize kolordularını vuracak ve imha edecekti. Daha sonra piyade ordularıyla birlikte, yaklaşma yürüyüşündeki savunmasız Alman piyade birliklerini yenilgiye uğratacaktı. Ukrayna'daki Sovyet sol kanadı stratejik kuşatma kuvveti olarak güçlüce takviye edilmişti ve Alman Güney Ordular Grubu'nu savaş dışı bıraktıktan sonra Polonya içlerine doğru geniş bir yay çizerek bu kesimdeki birlikleri temizleyecek ve Alman Merkez Ordular Grubu'nun gerisini çevirecekti. Kızıl Ordu, kuşatılan Alman ordularının imhasının ardından Avrupa içlerine yönelen taarruzlara başlayacaktı.[32][33]

Sovyet taarruz planları kuramı

Sovyetler Birliği'ne Alman genel taarruzundan hemen sonra Hitler, Kızıl Ordu'nun Avrupa'ya saldırmak için geniş çaplı hazırlıklar yapmakta olduğu savını ileri sürmüştür. Böylelikle Alman saldırısını, önleyici bir savaş olarak haklı çıkarmak istemiştir.[34] Savaştan sonra da bu görüş, Wilhelm Keitel gibi bazı Wehrmacht liderleri tarafından da ileri sürülmüştür.[35]

Bu tez,[36] 1980'li yıllarda,[34] bazı olayların dolaylı olarak incelenmesi ve kanıt olarak ele alınmasıyla yeniden kurgulanmıştır.[37] Bu analiz, Mareşal Jukov tarafından önerilen ve Mareşal Vasilevski ve Mareşal Vatutin tarafından uygulamaya konulan ve tatbikat görünümü altında gizli bir seferberlikle Kızıl Ordu birliklerinin batı sınırlarına yığıldığı sonucuna varmaktadır. Kabul edilen operatif hedefler, Almanya'yı müttefiki olduğu ülkelerden, özellikle de Romanya'dan tecrit etmeyi öngörmekteydi. Romanya, sahip olduğu petrol rezervleri dolayısıyla, Almanya'nın savaşı sürdürebilmek için yaşamsal derecede ihtiyaç duyduğu bir kaynak ülke konumundadır.[38]

Viktor Suvorov'a göre (Vladimir Rezun) Stalin, Hitler'i Batı'ya karşı bir araç olarak kullandı. Suvorov, Hitler'in buradaki rolünü "buzkıran" olarak tanımlamaktadır. Stalin'in düşüncesine göre Hitler'in Avrupa'ya yönelik saldırgan planları, kendi planına zemin sağlayacaktı. Kapitalist ülkeler kendi aralarındaki çatışmalarda yeterince yıprandığında Sovyetler Birliği Avrupa'ya saldıracaktı. Bu sonuca ulaşmak için Adolf Hitler'e önemli politik destek ve malzeme sağlandı. Bu arada Kızıl Ordu, Alman işgali altındaki tüm Avrupa'yı "özgürleştirmek" için hazırlanıyordu. Suvorov da Hitler gibi, Alman Barbarossa Harekâtı'nın 1941 yılında Sovyet birliklerinin sınırda toplanmasından yararlanan bir önleyici saldırı olduğunu öne sürmektedir. Mihail Meltyuhov gibi bazı kesimler de Suvorov'un, Sovyetler Birliği'nin bir taarruz için hazırlanmakta olduğu tezine karşı çıkmaktadır. Onlara göre her iki taraf da saldırı için hazırlanmaktaydı ama bu, karşı tarafın hazırlıklarına bir tepki olmaktan tümüyle bağımsızdı.

Her ne kadar bu savlar bazı tarihçiler tarafından desteklenmişse ve bazı ülkelerde kamuoyunun da ilgisini çekmişse de,[34] genel olarak Batılı tarihçiler tarafından genel kabul görmemiştir.[34][39]

Ayrıca bakınız

  • 2006 Sovyet savaş belgelerinin sınıflandırılması

Kaynakça

Özel;
  1. V. Suvorov, Sh: 361-364
  2. Berthon Simon - Joanna Potts, Warlords: An Extraordinary Re-creation of World War II Through the Eyes and Minds of Hitler, Churchill, Roosevelt, and Stalin - Da Capo Press-2007
  3. Whaley, Barton:_ Codeword BARBAROSSA, Cambridge, London 1973, Sh:.1-10.
  4. V. Suvorov, Sh:258
  5. V. Suvorov, Sh: 341-344
  6. V. Suvorov, Sh: 255
  7. V. Suvorov: Sh: 256
  8. N. Lyashchenko, 'O vystuplenii I. V. Stalina v Kremle, 5 maya 1941', Volkogonov Papers, reel no.8, Sh: 1.
  9. Viktor Suvorov, Buzkıran Sh: 219
  10. V. Suvorov, Sh: 240-241
  11. Viktor Suvorov, Buzkıran Sh: 234
  12. A.J.P Taylor & D. M Proektor,p98
  13. V. Suvorov, Sh: 236
  14. V. Suvorov, Sh: 234-236
  15. V. Suvorov, Sh: 242
  16. Meltyukhov 2000:414
  17. N.P.Zolotov and S.I. Isayev, "Boyegotovy byli...", Voenno-Istorichesskiy Zhurnal, N° 11: 1993, p. 77
  18. Heinz Guderian, Bir Askerin Anıları - cilt 1 Sh:246
  19. Heinz Guderian, Bir Askerin Anıları 1. cilt, Sh:245
  20. James F. Dunnigan, The Russian Front Arms & Armour Press 1978, Sh: 82, 88 ISBN 0-85368-152-X
  21. Rayfield 2004, Sh: 315.
  22. Dunnigan, Russian Front, Sh: 93-94
  23. Bergström, Sh: 11-12
  24. Waller 1996, s. 19
  25. Waller 1996, s. 196-8.
  26. Waller 1996, s. 202.
  27. Roberts 1995, Sh: 1293.
  28. Wold at War series: Volume 5. Supported by Dr. Grigori Tokaty (1909-2003), defected to Britain 1947.
  29. Glantz & House 1995, s. 42
  30. Roberts 1995, Sh: 1297-1298
  31. Glantz 1991, Sh: 96.
  32. Roberts 1995, Sh: 1212-14.
  33. Roberts 1995, Sh: 1309-1310.
  34. Teddy J. Uldricks. The Icebreaker Controversy: Did Stalin Plan to Attack Hitler? Slavic Review, Vol. 58, No. 3 (Autumn, 1999), Sh: 626-643
  35. André Mineau. Operation Barbarossa: ideology and ethics against human dignity Rodopi, 2004. ISBN 978-90-420-1633-0
  36. Viktor Suvorov, Thomas B. Beattie. Icebreaker: who started the Second World War? Hamish Hamilton, 1990. ISBN 0-241-12622-3, 9780241126226
  37. Chris Bellami. Absolute war. Soviet Russia in the Second World War. Vinage, 2007. ISBN 9870375724718. Sh:103.
  38. Stalin: The First In-depth Biography Based on Explosive New Documents from Russia's Secret Archives, Anchor, (1997) ISBN 0-385-47954-9, Sh: 454-459.
  39. R. C. Raack Reviewed work(s):Was the USSR Planning to Attack Germany in 1941? by Joseph Bradley Source: Central European History, Vol. 32, No. 4 (1999), Sh: 491-493)
Genel;
  • Bergström, Christer (2007). Barbarossa – The Air Battle: July–December 1941. Classic Publications. ISBN 978-1-85780-270-2.
  • Glantz, David M., Col (rtd.) (1991). Soviet Military Operational Art: In Pursuit of Deep Battle. London: Frank Cass. ISBN 0-7146-4077-8.
  • Glantz, David; House, Jonathan (1995). When Titans Clashed: How the Red Army Stopped Hitler. University Press of Kansas. ISBN 978-1906033729.
  • Rayfield, Donald. (2004). Stalin and his Hangmen. London: Penguin Books. ISBN 0-14-100375-8
  • Roberts, Cynthia. (1995). "Planning for War: The Red Army and the Catastrophe of 1941". Taylor and Francis Publishers. Europe-Asia Studies, Vol. 47, No. 8, pp. 1293–1326.
  • Suvorov, Viktor. (2007). The Chief Culprit: Stalin's Grand Design to Start World War II. Dulles, Virginia: Potomac Books. ISBN 1-59797-114-6.
  • Waller, John. (1996). The Unseen War in Europe: Espionage and Conspiracy in the Second World War. London: Tauris & Co. ISBN 978-1-86064-092-6.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.