Müslüman

Müslüman, İslam dinine mensup kişi.[2][3] Sünni, Şii ve Mutezili mezhep inancına göre, Allah'a ve Allah'ın birliğine, Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna inanan kimselere denir. İslam dininin farklı mezheplerinde Müslüman kavramı üzerine çeşitli farklılıklar bulunmaktadır.

Müslümanlar için dünya üzerindeki en kutsal yer olan Kâbe[1]
Müslümanlar

İslam'ın şartları

Müslüman nüfusun yeryüzündeki dağılımı

Kelime-i Şehâdet ve zekât dışında, İslam'ın şartlarında da Sünni ve Şiî mezhepleri arasında farklılıklar vardır. Bunun temel sebebi, İslamiyet'in siyasi ayrışma döneminde Sünni ve Şiî din âlimlerinin yorum farklılıklarıdır.

Sünnî mezhebi

Bu mezhepte imanın şartının 6, İslamın şartının 5, namazın 12, abdestin 4, guslün 3, teyemmümün 2 olmak üzere toplam 32 farz bulunmaktadır. Müslümanların yerine getirmesi gereken farzların 32 tane olduğu İslam Alimleri tarafından akılda kolayca kalması için toplu halde bir araya getirilmiştir. Bunlarda 32 Farz olarak bilinmektedir. Bu farzların açıklamaları ayrıntılı bir şekilde aşağıdadır.

İmanın şartları

İmanın şartları şunlardır: Allah'ın birliğine inanmak, meleklere inanmak, kitaplara inanmak, peygamberlere inanmak, ahirete inanmak, kaderin, hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmak.

İslamın şartları

İslamın şartları şunlardır: Kelime-i Şehadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmek.

Namazın dışındaki farzları

Namazın dışındaki farzları şunlardır: hadesten tahâret, necâsetten tahâret, Setr-i avret, İstikbâl-i kıble, vakit ve niyet.

Namazın içindeki farzları

Namazın içindeki farzları şunlardır: iftitah tekbiri, kıyam, kıraat, rükû, secde, ka'de-i ahîre.

Abdestin farzları

Abdestin farzları şunlardır: yüzünü yıkamak, elleri dirseklerle beraber yıkamak, başın dörtte birini meshetmek, boyunu yıkamak, ayakları topuklarla beraber yıkamak.

Guslün farzları

Guslün farzları şunlardır: ağza su vermek, burna su vermek, bütün bedeni yıkamak.

Teyemmümün farzları

Teyemmümün farzları şunlardır: niyet etmek ve iki elin içini temiz toprağa sürüp, yüzün tamamını mesh etmek. Tekrar elleri temiz toprağa vurup, önce sağ ve sonra sol kolu mesh etmek.

Şiî mezhebine göre

Günümüzde Şiî mezhebi; "Zeyd’îyye" (Beşçiler), "İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye" (Onikicilik/On İki İmâmcılık) ve "İsmâil’îyye" (Yedicilik) olmak üzere üç ana mezhebe ayrılır.

Furu al-Din'in 10 şartı (İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye)

Furu al-Din'in 10 şartı (İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye) şunlardır: Namaz, Oruç, Hac, Zekât, Hums, Cihat, Emr-i Bil Maruf, Nehyi Anil Münker, Tevella ve Teberra.

Veçh-i Din'in 7 şartı (İsmâil’îyye)

Veçh-i Din'in 7 şartı (İsmâil’îyye) şunlardır: Velâyet, Tehâret, Namaz, Zekât, Oruç, Hac ve Cihad.

İman'ın şartları

Sünnî mezhebine göre

Şiî mezhebine göre

Usul al-din (İmamiyye-i İsnaaşeriyye)

Mutezile Mezhebinin İman Görüşü

Mutezile'ye göre iman kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve amelden oluşur. Buna göre Mutezile inancında kişinin mümin yani "inanan" sayılabilmesi için kalbi ile İslâm'a inanması, dili ile bunu beyan etmesi ve hareketleriyle yani amel ile bunu göstermesi gerekir. Aynı iman görüşüne sahip diğer itikad mezhepleri Hariciyye ve Zeydiyye'dir.

Mu'tezile Mezhebinin Esasları

Mu'tezile kendi usullerini ortaya koymak için "usul-i hamse" denilen beş esas belirlemişlerdir. Bunlar; Tevhid, Adalet, Va'd ve Vaîd (Söz ve tehdit, kişinin amelinin haliki oluşu), El-Menziletu Beyne'l-Menzileteyn (büyük günah işleyenlerin iman ve inançsızlık arasında bir yerde bulunmaları), Emr-i bi'l ma'rûf ve Nehy-i Anil Münker'in farz-ı ayn oluşu olarak sayılabilir[4].[5] Ayrıca Kur'an'ın mahlukiyeti ve aklın nakle faikiyeti gibi hususlar da mezhep için önemli olan hususlardandır.

Tevhid

Tevhîd (التوحيد), yani birleme İslâm dini akidesinin temeli olan Allah'ın birliğidir. Mutezile mezhebine mensup olanlar tevhidden yola çıkarak bazı konularda diğer itikadi mezheplerden farklı görüşler geliştirmişlerdir. Örneğin, Ehl-i Sünnet âlimlerinin ruyetullahı yani Allah'ın ahiret günü görüleceği görüşünü kabul etmemişlerdir. Onlara göre görülebilmesi için Allah'ın bir cisme sahip olması gerekir ki İslâm inancının tevhid kaidesine göre bu imkânsızdır. Bunun dışında Mu'tezile mezhebinin mensupları yine tevhid kaidesinden yola çıkarak Allah'ın sıfatlarının zatından ayrı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Çünkü onlara göre bu düşüncenin aksi, yani Allah'ın sıfatlarının zatıyla bir olması ezeli (ve böylece ilahi) olanların sayısını arttırır, yani tevhide karşı çıkar. Örnek vermek gerekirse, Mu'tezile mezhebi "Allah âlimdir." gibi bir tanımlamayı kabul ederken "Allah ilim sahibidir." gibi bir tanımlamayı reddeder. Zira onlara göre "Allah ilim sahibidir." derken Allah'ın zatından ayrı bir ilahi-ezeli ilim kabul edilmiş olur. Ayrıca, Mutezile akidesinde Allah'ın kelâm diye bir sıfatının olmadığına inanılır.

Adalet

Adalet ('Adl, العدل) esasının konusu Mutezile'nin kader konusundaki görüşüdür. "İnsan fiillerinde hür değildir." görüşünü benimseyen Cebriyye mezhebine karşı çıkarak Mutezile "insanın fiillerinde tamamen hür olduğu"na inanır. Mutezile inancındaki adalet esasına göre kişi kendi fillerini kendisi yaratır. Bunu da Allah'ın kişiye bahşettiği bir yaratma kudretiyle gerçekleştirir. Fiillerin yaratılmasında Allah'ın bir müdahalesi olmadığına inanırlar. Bu görüş adalet esasından şu şekilde temel alır: kişilerin hür olmaması ve yaptıkları her fiilin yaratıcı ve yaptırıcısının Allah olması durumunda kişinin hür olarak yapmadığı hareketlerden ötürü cezalandırılması zulüm yani adaletsizliktir. İslam inancına göre ise Allah'ın adaletsiz davranması mümkün değildir. Bu nedenle kişi fiilerinin tek yaratıcı ve yaptırıcısı olmalı, fiilleri konusunda tamamen hür olmalıdır.

Mutezile'nin kader konusundaki görüşü Kaderiyye mezhebiyle aynıdır. Mutezile mezhebinin kader konusundaki bu görüşlerinin imanın şartlarından olan "kader ve kazaya iman"a aykırı düştüğünü gerekçesiyle Sünni mezhepler tarafından eleştirilmiş, hatta küfür olarak nitelendirilmiştir.

Söz ve Tehdit

Va'd ve Va'id (el-Va'd ve el-Va'id, الوعد و الوعيد) yani "Söz ve Tehdit". Bu Allah'ın vadettiği (söz verdiği) sevap ve iyiliğin, tehdit ettiği cezanın gerçekleşeceğine inanmaktır. Mutezile mezhebinin bu esası bir diğer itikadi mezhep olan Mürcie'ye karşı geliştirilmiştir. Mürcie mezhebi iman etmeyen (kâfir) kişinin yaptığı iyilikler fayda vermediği gibi, iman eden kişinin (mü'minin) yaptığı günahlar da kendisine zarar vermeyeceğini öne sürmüştür. Va'd ve Vaid prensibine göre ise iyilik yapan iyiliğine karşı mükafatlandırılacak, kötülük yapansa kötülüğüne karşılık cezalandırılacaktır. Mutezile mezhebinin bu esasına göre eğer Mürcie mezhebinin "iman edenin günahları zarar vermez" iddiası doğru olsaydı, Allah'ın vaîd'i yani tehdit etmesi - korkutması gereksiz ve manasız olurdu. Oysa tevhid inancına göre bu mümkün değildir. Bu esas ile Mutezile mezhebi Mürcie'yi tam anlamıyla reddeder. Ayrıca Mutezile mezhebi yine bu esas ile büyük günah işleyen müminin tövbe etmezse affedilemeyeceğini öne sürmüştür.

İki Konum Arasındaki Bir Konum

"El Menzile beyne'l-menzileteyn" (المنزلة بين المنزلتين) yani iki konum arasındaki bir konum. Bu esas Mutezile mezhebinin "büyük günah işleyenin durumu" hakkındaki görüşüyle ilgilidir. Mutezile mezhebine göre büyük günah işleyen bir mümin (iman etmiş kişi) artık ne mümindir ne de kâfirdir, o artık fâsıktır, yani müminlik ile kâfirlik arasında bir yerdedir. Mutezile inancına göre büyük günah işleyen mümin fâsık olur ve fâsık kişi işlediği büyük günahtan ötürü tövbe etmeden ölürse sonsuza kadar cehennemde azap çeker. Eğer tövbe ederse yeniden mümin olur ve mümin olarak da ölürse cennete girer. Bu mezhebe göre fâsık bir kişi mümin ile kâfir arasında bir konumdadır, bu esasın adı olan "iki konum arasındaki bir konum" da buradan gelmektedir.

Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker

"Emr-i bi'l ma'rûf" yani iyiliği emretmek ve "nehy-i anil münker" yani kötülükten sakındırmak (الأمر بالمعروف و النهي عن المنكر). Mutezile mezhebinin bu esasına göre kişi itikadi ve ameli konularda insanları iyiliğe çağırmalı, iyiliği yaymalı, kötülüğe karşı ise sakındırmalı, uyarmalıdır. Bu esastan yola çıkarak Mutezile mezhebi mensupları uzun yıllar boyunca birçok farklı görüşten, mezhepten ve inançtan insanla tartışmış, hatta zaman zaman tartışmalara şiddet ve kavga da karışmıştır.

Mu'tezile mezhebine göre bu beş ana esasın birine veya daha fazlasına inanmayan kişi Mu'tezili olamaz.

Mezhepsiz Müslümanlık

Mezhepsiz Müslüman, İslami mezheplerden herhangi birine bağlı olmayan, kendisini bu mezheplere ait görmeyen veya inancını bu mezhepler içerisinde sınıflandırmayan bir Müslümanlara verilen isimdir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. "Müslüman." Encyclopædia Britannica. Encyclopædia Britannica Online. Encyclopædia Britannica Inc.
  2. Oxford Dictionary of English 2e, Oxford University Press, 2003, Muslim
  3. "TDK sözlük, Müslüman". 28 Eylül 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Aralık 2007.
  4. Kadı Abdülcebbar, Mutezilede Din Usulü,İz yayıncılık s.23
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.